Hiç bir memlekette, oraya ye- i gelen bir ecnebi artisti, ana linden başka bir dille konüş- mıya mecbur değildir. Geçen gün de bahsettiğimi gibi, yazlık bahçelerimizden birinde varye- te numarası yapmıya gelen Fransız kumpanyasının halka fransızca hitap eden oyulicusu- na: — Türkçe konuş! Diye bağıran vatandaş, mu - hatabınt iyice tayin edememiş- tir. Başını sola doğru çevirerek bahçe idaresine hitap etseydi haklı olabilirdi. Zira, her ne ka- dar temsil fransızca ise de “an- nonce,, kabilinden sözlerin türk- çe olması veya hiç değilse ter- ecüme edilmesi lâzımdı. Memle- ketimize geleli bir gün olmuş bir Framsız artistinin yirmi dört saatte türkçe öğrenmeğe mec - bur olmadığını yazmıştım; fa- kat şunu ilâve etmeği bir vicdan borcu sayarım ki te kendisine yabancı dille hitap edilen o yirmi dört saniye zar- fında fransızca öğrenmeğe mec- bur değildir! Payami SAFA Esnaf bankası Eanaf Bankası genel beyeti, dün fiçüncü defa olarak fevkalâde bir top- lantı yapmıştır. Bu toplantıda, Ekono mi Bakanlığı namına komiser Kâm- ran bulunmuştur. Bankanın son dü- tumu ve tasfiye beyeti üyelerinin is- tedikleri salâhiyet meselesi uzun mü- nakaşalara yol açmış,neticede önümüz deki salı günü tekrar toplanılmasına karar verilmiştir. Genel heyet içtima- ma o gün devam edilecek ve icap e- den kararlar almacaktır. — Pul yerine maktu vergi Makarna ve bisküvi fabrikalarından alımmakta olan buğdayı koruma ver- gisinin maktuiyete bağlanması hak - kındaki kanun tatbik edilmek üzere dün İstanbul, Beyoğlu, Usküdar ta hakkuk direktörlüklerine bildirilmiş- tir, Bu vergi, şimdiye kadar kıymet- li pul yapıştırılmak şuretile alınıyar. du. Fabrika ve mağazalarda mallarını kilolâra ayırmak, paket yapmak mec- buriyetinde kalıyorlar ve birtakım güçlüklere uğruyorlardı. Yeni kanun güçlükleri ortadan kaldırmaktadır. Bundan sonra fabrikalarda Finans he- yetleri tarafından deiterlete ve satış- İara bakılarak bu vergi tahmin edile- rek maktuiyete bağlanacaktır. — | Son yağmurlar bahçelere de faydalı oldu İstanbul Ziraat direktörlüğüne ge- len raporlara göre son yağan yağmur- tardan yazlık ekinler, musır tarlaları, bağlar, kavun, karpuz tarlaları, sebze bostanları büyük faydalar görmüştür. Bu şene kavun, karpuz. ve üzümün bol ve iyi olacağı anlaşılmaktadır. —— Muallimlik imtihanını kazananlar Orta okul mualimliği Fakültesinde yapılan yazılı imtihan - | da 50 kişi kazanmıştır. Bunların beşi tarih coğrafya, on ikisi ingilizce, ikisi fransızca, üçü almanca, yirmi sekizi de türkçe muallimi olmak istemekte- dirler. Bu yazılı imtihanlara kazanan- ların sözlü imtihanlar: da yarın yapı- lacaktır. hiç bir Türk | | miyen yavruların bu hastalıkla T Sokaklara çamaşır asmak yasakken İstanbul sokaklarında böyle manzaralar görülüyor — Belediye- Kabzımal- lar anlaşamamazlığı Belediyenin yeni sebze balindeki kiralanmıyan dükkânların açık arttır- masına yarın başlanacaktır Kabısmal- larla belediye arasında bu yüzden do- ğan anlaşamamazlık devam etmekte- dir. Düün bu hususta kendisile görüş- tüğümüz belediyenin salâhiyettar bir erkânı bize şunları söylemiştir: “— Halin bugünkü şekli ile şehir ihtiyacının karşılanamadığını biliyo - ruz. Bunun içindir ki, Belediyeler ban kasından yüz bin lira aldık. Bu para &ırf halin genişletilmesine sarfedilecek tir. Bu genişlik temin edildikten son- ra sebze ve meyvadan başka hale pey- nir ve yumurta da alınacaktır. Ezna- fa ceza kesildiği haberi doğru değil - dir. Halin arkasındaki meydan esnaf içindir. Oraya malını çıkarana ceza ve rilmez. Bazı esnaf, iülk müzayedeye iş- tirak edemediklerinden temina: akçe- si vermek suretile şimdilik halı ih- tiyaçlarını takip etmektedirler. Cuma güönü yapılacak olan ikinci açık arttır- maya iştirak etmeyip mağaza kirala - mıyanlar halde satış yapamıyacaklar. dır.,, —— | Fakir çocukl! Süt parası Çocuk Esirgerne kürümü Sütdam - lasında dün Jakir çocuk annelerine | Sütdamlası direktörü Dr. Nâzım ta- rafından çocuk bakımı hakkında kon- ferans verilmiş, annelere ayrıca seb- z€, komposto, muhallebi ve mamala - rın ne süretle yapılacağı ameli olarak gösterilmiştir. Bundan başka 100 ço aylık sikletleri ile boyları öl- çülmüştür. Dr. Nâzım kendisile görü- gen bir muharririmize demiştir ki: “— Vilâyet dahilindeki köylerde bulunan hasta çocukların - dertlerile meşgül olmak gerektir. Bu bakımsız çocuklar, yaz mevsimi dolayısile bir çok mevsim hastalıklarına tutulabilir- ler. Bunun için, şehirlerdeki çocuklar- la meşgul olduğumuz gibi, fakrü za- turet dolayısile köylerinden şehre ine- de yakından alâkadar olmamız en insani | bir harekettir. Bence böyle köylere gezgin (seyyar) doktorlar gönderi! - melidir. Halkımızın her zaman mü- bhir bulunduğu çocuk esirgeme ku- mu için plâjlarda kesilen biletler üzerine o9 veya yirmi paralık pulla- rın yapıştırılması da gerek şehirde, | gerek köylerde ilâç bekliyen hasta | yavrularımızın ihtiyaçlarını kı -| KN ŞEHİRDE OLUP BİTENLER Çingeneler köylere yerleştiriliyor mak itibarile faydalı olur, zannında- yım... * Çocük esirgeme kurumu Anneler Birliği beyeti idaresi dün 15te Birlik başkanı Fatma Atıfın başkanlığında ilk toplantısını yapmış, birliğe ait me- seleleri görüştükten sonra bir kır ba. Josu yapılmasına karar vermiştir. Kır balosunun günü, ikinci toplantıda bel- Ni olacaktır. — Kızılay her yerde Bir çalışacak Kızdayın vilâyet kaza başkanları Istanhul mümessili General Ali Çalım h'nin başkanlığında dün saat on beş- te toplanmış ve Kızılay haftası müna- sebetile kaza başkanlıklarının faali - yetleri hakkında görüşmüşlerdir. Gö- rüşmeler srrasında bazı kaza ve kolla- rının kendi başlarına birer program yaparak başka şekiller ve prensipler üzerinde çalıştıkları anlaşılmış, bun- lar yanlış görülmemekle beraber Kı- zılayın kendisine mahsus olan prog- ramımın her kazada ve aynen tatbikı istenmiştir. Bundan sonra kaza ve na hiye kollarının bir program dahilinde çalışmaları ve Mayıs Kızılay haftası içinde kaza ve nahiye kollarında üy: yazılanların sayısı tamamile belii ol: madığı için bu İşin de nihayet ikinci toplantı tarihi 16 Temmuza kadar bi tirilmesi kararlaştırı!mış ve toplantıya son verilmiştir. İçtimadan sonra ken- disile görüşen bir muharririmize mü- messil General Ali Çalımlı: “— Kaza ve nahiye kollarımızın ça lışmalarını ve halkın göster sek alâkayı mucibi memnuniyet ve kayda değer buluyorum.,, demiştir. — Tayyareye gelir olmak için Türk, Hava kurtumu genel merke- zi, İstanbuldaki menba sularından ku- ruma gelir temini için su kaplarına be şer kuruşluk fiş yapıltırılmasını bele- diyeye bildirmiştir. Bunun üzerine de belediye bu ciheti su memurlarına ta- mira etmiştir. Su kaplarına beş ku - ruşluk tayyare fişi — yapıştırılmasına mukabil memurlara yüzde beş bey'iye verilmesi Hava kurumu direktörlü « ğünce kararlaştırılmıştır, — İstanbulda köy mektepleri / İstanbul civarındaki köy mekteple- Tinin tam teşkilâtir olarak yapılması- na başlanmak üzeredir. Bunun için bütçeye altı bin lira tahsisat konmuş- tur, İnşaatın önümüzdeki ders baş - langıcma kadar bitirilmesi kararlaş -« mitgir, Erik Çiçekleri Mahmud YESARI Meymenete, baktım, gülümse dim: — Önun bana, bunu söyleme ğe yaşı müsait değildir, hanıme fendi. Ah, bu ihtiyarlığın verdiği imtiyazlar! Acı da olsa, bazen öyle bir kuvvet, bir mahkemci - gibi bir katiyet alıyor ki... Genç kadının devam etmesi - ne vakit bırakmadım: — Tabii, benden de bahset - miştim. Meymenetin yüzü kızardı ve biraz sonra dalgalı dalgalı sarar dı, kekeledi: Genç kadın, önüne bakıyor - du: —Hic! Kadriye, tehlike duyan bir dns atın kulaklarını kısışı gibi doğrulmuştu: — Ne söyledi? Meymenet, Kadriyenin sinir li bir sesle, emre benziyen bu so- ruşunu cevap bırakamadı: — İçtiklerinden bahsediyor - lar! Kadriye, yumruklarını sık - mış, iki böğrüne dayamıştı: Sonra? Genç kadın, Kadriyenin em - reden, tahakküm eden, ısrar e- den tavrı karşısında - sinmişti, ürkek ürkek: — O kadar... Dedi. Kadriye, dişlerini gıcırdata - rak homurdanır gibi güldü: Kadriyenin bu kat'i ve hımç- lı hükmü, beni o kadar şaşırtmış tı ki, ağzımı açamıyordum. O, “çiğnene çiğnene çürüyen bu sa kızı,, nereden biliyordu? Meymenet, söylediğine, söyli yeceğine pişman, renkten renge | girerek tutuk ve donuk bakıyor du. Kadriye, bana, yarı döndü ve yan yan Meymenete bakıyordu: — Bu adamın dile dolanacak h_ıskı kusuru, günahı yok mu? Şimdiye kadar yüzüne karsı söy lemedim. Fakat madem ki, icap etti, açıkça söyliyeyim. Ben, bu adamla ahbap oldum, O kadar aleyhinde bulundular, o kadar ıleylgindı söylediler ki, benim de içime şüphe geldi. Kendisine | hiç bir şey açmadım. Gizliden gizliye onu, kontrol ettim. Bü - tün bu iğrenç iftiraların bir kas- tı mahsus eseri olduğunu anla - dım. Evet, içiyor... Bunda, ne fevkalâdelik, ne de marazi bir hal var... Herkes gibi içiyor... Ve eğleniyor... Yalnız, başkala- rile onun arasındaki fark softa kafalı olmayışı... Kabahat gizli, ibadet gizli! Demeyişi... Öbürle ri gibi, sinsi, mürat değil... İçi ve dışı bir.. Çünkü onun, hiç bir şeyden çekindiği ve çekineceği yok... Ya, her hangi bir korku - yu örtmek ve yahut uzviyetin - deki her hangi bir sakatlığı giz lemek için faziletkâr görünenle- re aldanma, yavrum! Elini omuzuma koydu, gülüm sedi: — İşte böyle arkadaş! | Şarbay birçok Yenilikler yapacak İi ve şarbay Muhiddin Ustündağın Avrupadan — döndüğünü yazmıştık. Üstündağ Avrupadaki tetkikleri hak- kında şunları söylemiştir: “— Şehir işleri için birçok proje-* letim var, Bu yıl gördüklerimin bir- çoğunu tatbik etmeğe çalışacağım. Evvelâ şunu söyliyeyim ki, şehir de- mek, medeniyet demek, ağaç demek- tir. Ağacı en bol olan yer, dünyanın en medeni memleketi demektir. Bü- tün kaymakamlara emir veriyorum, Istanbulda devlete ait boş arazinin bi- |çer listesini çıkartacağım ve onlara | derhâal tohum serptireceğim, çam ye- tiştireceğim... Batınm en kalabalık yerlerindeki nizamı, halkın biribirini korumasını, bilet almak ve saire işle- ri için biribiri arkasında durup nöbet beklemesini, görüp te bayran olma- mak kabil değildir. Bunu burada da tatbik etmeği kurdum. Bilet gişeleri- nin önünde iskelelerde, vapurlardan girip çıkarken itişip kakışmanın önür ne geçecek ve aksi hareket edenleri şiddetle cezalandıracağım. Batının bü yük şehirlerinde olduğu gibi bir ta - raftan bir tarafa yaya geçilecek yer- leri ayırıp boyayacağım. Hesap et - 'u_. Tatanbulu boyamak için bütün şe hir bütçeti yetişmiyor. Bir de otomo- billerin kornasını yasak etmek istiyo- | rum. Herhalde yayaların bir taraftan bir tarafa geçecekleri yerleri tesbit e- dip boyattıktan sonra kornayı yasak edeceğim.,, —— Muallim mektebini Bitirenler Bu yıl bütün memleketteki mual- lim mekteplerinden 780 genç mezun olacaktır. Bu mikdar, şimdiye kadarki mezunların en çoğudur. Buna sebep, geçen yıl Muallim mektepleri mezun vermemişti. Muallim mektepleri, altı ıla iblâğ edildikten sonra, ilk mezun İar, bu yıl çıkmaktadır. Bu kadar ilk mektep muallimini yerleştirmek için, Kültür Bakanlığı çalışmaktadır. Fa kat vilâyetlerde yeniden ilk mektep - ler açılamadığı için, bu gençlerin ek- serisi, gimdilik boşta kalacaktır. Iyi derecede Mezun olanlar, ecnebi ve e- kalliyet mekteplerindeki münhallere ü mektepler için, Tetanbu! müdürlüğü emrine 30 muallim ver; miştir. Kültür müdürlüğü önümüzde- | ki yal, ilk mekteplerde şubeler açacak, | bu genç Müallimleri yeni şubelere | yerleştirecektir, Artık dayanamadım: — Peki ama, sen, bunları na- sıl biliyorsun? Kadriye, kurnaz bir kahkaha ile sarsıldı: | —— Ben, dost, arkadaş olaca - | ğım insanları, sorar, soruşturur, ;nıanm;.bu' dişime vurur, dene rim, Senin için, herkesin aley - hinde bulunur, hiç kimsenin İe - hinde söylemez, diyen insanla - rın hepsi, hepsi lehte tek kelime söylemiyorlardı. Onların bu gü- lünçlüğü gözümden kaçmamış - tı. Kendileri, hep önden, arka - dan yerecekler; sen, karşıların da kollarını kavuşturup dura - cak, hiç ağzını açmayacak, hat- tâ lehlerinde bulunacaksın! Kadriye, tiksinmiş gibi yüzü* nü buruşturarak bakıyordu: — Yoksa seni, İsanın havari leri yerine mi koymak istiyor » lar? Meymenetle annesinin Kadri yeye bakışları değişmişti. Onu, hiç bu kadar ciddi ve heyecan - da görmemiş olacaklardı ki, şimdi bu sinirli parlayış, taşış, V ikisini de şaşırtmıştı. | gidecektir KÜÇÜK HABERLER | | * Lise ve orta okul talebeleri dün sabah kampa çıkmışlardır. — - * Eczacı mektebi mezunları Çam- lıcada Güzel Ormana bir gezizti ter- tip etmişlerdir. Bu gezme 7 Temmuz- da yapılacaktır. * Şehir opereti ayın onundarı son- ra Tepebaşı bahçesinde yaz temsille- rine başlıyacaktır, Verilen habere gö- | re ilk önce, halkın pek sevdiği “Deli | Dolu” opereti oynanacaktır. * Otobüslerin belediyece yapılan ik muayeneleri bitmiştir. Dünden itibaren belediye bunları kontrola baş lamıştır. Otobüslerde tadili icap eden noktaları değiştirmiyenler cezalandı- rılacaklardır. Floryanın bayındırlık faaliyeti devam ediyor. İl ve şarbay ile şarbay vekili ve belediye erkânı dün Florya- ya giderek inşaatı gözden geçirmiş « lerdir. * Iktısat vekâleti. yeni-teşkilütimi töre- katdırilan İstanbul bölgesi ma - Gen öirektörlüğüne ait işleri görmek Üzere Istanbul ilbaylığında bir ma - den irtibat memurluğu ihdas edilmiş- tir, * Rahatsız bulunan Trakya genel mülettişi İbrahim Tali'e vekâlet ede- | cek olan İç bakanlığı müsteyarı Vehbi salı günü şehrimize gelerek Edirneye * Yeni Adliye atanmaları da bildi- rilmiştir. Istanbul üçüncü hukuk reis- liğine Temyiz mahkemesi raportörle- rinden Ali Rıza, Istanbul asliye reisli- ğine Temyiz mahkemesi raportörlerin den Sadettin, Usküdar sorgu hâkim- Tiğine İzmir cski ceza hâkimi Yümnü atanmıştır. * İstanbul ilbaylığı Nafla başmii - hendisliği adı, Nafia direktörlüğüne çevrilmiştir. Yeni teşkilât ve işleri de ayrıca bildirmiştir. Teşkilât, fen me- murlarından mürekkep olmak üzere genişletilecektir. Nafia direktörlüğü, fen heyeti olmayan kazalarda 5000 li- radan 300,000 liraya kadar imar, in- Şaat, tamir işlerine —ait muameleleri | fasdik ve mürakabe edecektir. * Son günlerde fındık satışları ha- raretlenmiştir. Teştinicvvelde teslim edilmek şartile, iç fındığın kilosu $ kuruştan alivre satışlar yapılaskkta - dır. * Komisyoncular birliği, müvaza - ah #etilde komisyonculuk — yapanla: hakkında bir liste hazıtlamağa başla- mıştır. Gümrük ve İnhisarlar Bakan- lığına gönderilecek olan bu listeye göre. müvazaalı şekilde iş misyoncuların sayısı 300 Yeni hazırlanan komisyonculuk ka - nunu bu şekilde çalışanların vaziyet- Kadın meclislerinin hiç değiş meyen bir hususiyeti var. Konu şurken koönüşürken - lâkırdıyı, kendi aralarında, dar bir çenbe- re sokuveriyorlar. Evet... Üçü konuşuyor, üçü de bir ağızdan söylüyor, soru - yor, cevaplar veriyorlardı. Ne konuşuyorlardı? Ne söylü | yorlardı? Anlamıyordum, kafa - mı zorlamama, hâfızamı sefer- ber etmeme rağmen, anlayamı - yordum. Bir çok terzi firmala - | rı, bir çok dost, düşman tanıdık isimleri; bir çok adresler söyle- diler. Modadan, kumaşlardan, sayfiyelerden, hâfızamın — bir | ürlü tutamadığı bir çok şeyler | den bahsettiler. Ben, sanki orada değildim, beni unutmuşlar gibiydi. Kadriye, konuşurken, hatırı - na ne gelmişti, bilek saatine bak tı, yerinden fırladı: — Bana müsaade şekerim... Meymenet, ağlar gibi yalvara yalvara bakryordu: — Pek çabuk, değil mi, hanı- mefendi? Ne güzel oturuyor - BU DA 4-7-035 BENDEN BU DA BENDEN Yazımın başına “Bu da Ben- den” başlığını koydum — ve dü- şünmeğe başladım ne yazayım diye. Birden bire gözlerim “Bu da Benden” — yazısına takıldı kaldı “Bu da Benden”! şu Orhan Selimin bu kadar kendini - be- ğenmiş, bukadar böbürlenme- gi sever bir delikanlı olduğunu bilmezdim doğrusu. Bu da Benden”! Buda sen- den olmuş ta ne olmuş — sanki? *“ Bu da Benden ” diye yazdık- ların eğer sendense ve sen “Bu da Benden” diye şimdiye kadar yazdıklarınsa acırım sana oğ- lüm Orhan Selim. Adam oğlu ne tuhaf Ben şu “Bu da Benden” ğina çocukça iddi memiştim. Hiç immemiştim ki, günün birinde “Bu da Ben- den,,'in komikliğini —ilk gören yine kendim olacağım. Şimdi düşünüyorum işte, Dü- şündükçe içim bir parça ferahlı- yor. “Bu da Benden” zihniye- tini onun altına yazdıklarımın çoğuyla; bir ikisi müstesna; ke- paze etmek te kötü değil. Bu kendi kendine bulduğun bir te- sellidir. Orhan Selim! diyecek- ğ v belki öyle, bel- ki de öyle değil! Orhan SELİM Hava Tehlike- sine karşı Hava kurumunda üye yazımı de « vam etmektedir. Hava kurumu bayan lar kolu, yapacakları miting için mü- saade almışlardır. BU akşam saat 16 da bayanlar kolu toplanacak ve mitin- gin gününü tesbit edecektir. Türkiye, Madeni Sanayi Limited Şirketi 100 Hira teberrü, Hizar ve kereste işleri limited girketi muhasebecisi Serlad 38 İş Bankası Üsküdar Ajanı muhasebe- cisi Halit Isa 24, Istanbul limaa sahil ve sihhiye merkezi baş hekimi Galip Ataç 39,60, Istanbul sahil sıhhiye lâs Jirektörü Kenan Akman soy 39,60, Galata tabibi el sağ- dan 25,92, Büyükdere tabibi Avni Ö- zük 30,20, Büyükdere tabibi Mehmet Eryat 25,92, Muhasip ve mutemet Re cai Erahan 20,16, Ziya Sümer 20,16, Fener Rum patriği Fotyos S0 ve met- repolit Polikarlos, Metropolit Melet- yos Tokalis, Kadıköy metrepolidi Maksimos, Yedikule metrepolidi Le- onidyos, metropolit Verriamin, komis yoncu Leonida, komisyoncu - Sava Ayarkiyadi, sigorta memuru Banko Albanan, sigorta memuru Odise Alo- garidi, banka memuru Paminonda . vanidi, bekkal Hıristo, tuhafiyes; Al: kili, fırmcı Koço, Emlâk gerihi Yani Istafanapulos, bakkal F Kolen, bak- , € mostantin, “ Iılp Y a a Ko rETA, emlâk sahibi Di bakkal Mihal, bak- seyyar tablakâr Niko, yirmişer lira taahhüt ctmek su- retile kuruma aza olmuştulardır. nesne! başlı- i hiç düşün- ——— derini daha sıkı bir kontrol altına al- maktadır. * İtalyan sefaret evinde açılan iü- türist sanat ve kitap sergisi pazar gü« | nüne kadar açık bulunacaktır. * İskenderiye ticaret mümeasilliği ne atanan Baha dün yeni vazifesine hareket etmiştir. Kadriye, genç kadının ya « naklarını okşadı: — Biraz işimiz va Meymenetin annı larında nazik, kırık bir gülümse- me ile yalvarıyordu: — Bu, pek kısa oldu. yemeğe kalsaydınız... Kadriyenin alnı kırıştı, gözle rini açtı, kapadı, yutkunur gibi durdu: Kalmak, çok isterdim. Fa- kat işimiz var. Ben, söze karışmadan dinli - yordum. Ne “işimiz,, vardı? Kadriyenin, bana sormadan; sor mağa, danışmağa lüzum görme den kendi kendine kararlar ver- diğini biliyordum. Bu “işimiz,, ne idi? Acaba ev- velden bir şey mi tasarlamıştı? Yoksa, birdenbire mi aklıma gel- mişti? Her iki ihtimal de, uzak de « ğildi. Onun, kafasında ve sinir« lerindeki varyeteyi, ben, kavra- yamıyordum, ve kavrayamıya « cağıma da kendimi inandırdı « ğım için, artık fazla düşünmiyot Gece, duk, dum. (Arkası var|