a maş. 2 KISKANÇLIK İLMİ Tenkit için “kıskançlık ilmi - dir, diyen Brunetidre, yalnız kendi memleketinde haklı ola - de bilirdi. Bu sözün Türkiy: aynı doğrulukla adapte edilebil mesi için şöyle düzeltilmesi lâ - zım gelir: “Tenkit, bizde sadece kiskançlıktır.,, Tenkit bizde o kadar kıskanç İiktar ki, hıncını alamayınca in- tihar etmiştir. Kökleri şahsi te- mayüllerle besli olmaktan üç kurtulan ve yaşayabilmesi için zehirlerini dışarıya ilim ve me- tod şekilleri altında boşaltma - ya mahküm olan bu edebi ne - vin bizdeki iflâsı, münekkitleri- mizin kendi ihtiraslarını geniş bir teknik ve kültür battaniyesi altında örtmeğe müktedir olma mış olmalarından ileri geldi. Kendim de içinde olduğum hal - de gündelik gazetelere yazdığı - miz tenkit cinsinden makalele- re tam tenkit sıfatını veremedi- Sim için bugünün kontrandü mu harrirlerinden hiç birini ima et- miyorum, Kıskançlık yerine göre meş- ru ve güzel pasyonlardan biri - dir. Nefsin kendi kendile reka- beti gibi en yüksek şeklinde alı n:rsa, bu ihtirasın yalnız tenki- di değil, bütün yaratıcı hamle - leri doğurmuş olduğuna emi - nim. Bu hesapça, tenkit bir kıs- kançlık ilmi ise, bütün hayat, ve varlık da bir kıskançlık sana tıdır, Fakat ham duygu halinde vahsilere ve primitiflere yakı - şan bu tehlikeli ihtirasın yaratı et olabilmesi için yıkmaktan zi- yade yapmaya giden inşa mal - zemelerini ya ilimden, ya sanat tan istemesi şarttır. Gıpta mis- kin, çünki passif bir duygudur. Kıskançlık, seyretmek ve hay - ran olmakla kalmaz, erişmek ve geçmek hırsını kırbaçlayarak nefsimizi kendi kendine karşı rökor kırmaya zorlar. Kıskançlığı ilim haline getir miş ve bir sanat eserinde onun müellifinden fazla ufuklar, mes safeler, derinlikler gören yapıcı ve yaratıcı bir münekkit, kına - maları ve yermelerile değil, teş viklerile o sanatkârın önüne geç miş olur: Bize cesaret ve hamle veren her cazibe gibi. Peyami SAFA Döner kebapçılar Telâşta! Beyoğlu ilçebayı lokantalarda dö- ner kebabının dükkânların sokak İa- pıismda çevrilmesini yasak etmi: Lokantacılar cemiyeti ise bundan layı şikâyette bulunmuştur. Ancak, et çevrilirken dışarıya ko- ku saçarak gelip geçenleri rahatsiz ettiğinden bu şikâyet doğru görülme miştir, Yasak bütün döner kebabı çe- viren dükkânlar hakkında da tatbik edilecektir. Döner kebabı dükkânların mutbak Jarında veya dükkân içinde duman çıkmıyacak bir yerde çevrilecektir. —— Kasımpaşada orta mektep 538 » 936 ders yılı içinde Kasımpa- sada bir orta mektep açılması karar- laşmıştır. No, 51 Erik Çiçekleri Mahmud YESARI daha kalkmıyacağı döşeğe dü - Günlerin sayılı oldu- gim için bende de bir şürecekti. ğunu bildi titizlenme başlamıştı. Ben de, onun gibi titiz, huysuz, hırçın | olmuştum. Gazinolarda, kahve- lerde, — hiç tabiatm (değil ki Benim bu çatışlarım, h yavrumun, pek zevkine gidiyor. du; kahkahalarla gülüyordu. Asıl kotra ile keyif sürüyor- duk. Ay ışığında, Marmaraya Yelkenler açılıyorduk. * Fakat ne açılışi, şişip tekne yana yatıyor ve en gine doğru süzülüyorduk. Başımızda şampanyanın bu ğusu, köpeşteye yaşlanıyor, şar kı söylüyorduk. O zaman sesim açık ve güzel 4. Ne şarkrlar, i şarkılar! Öyle günlerim olur ki, — garsonlara çıkışıyor; git mr gezdiğim, dolaştığım yer lerde önüme gelene çatıyordum. hasta çocuğum, ne SEHİRDE OLUP BİTENLER TAN HOCA VE PAPASLAR Kılık Kanunu Yarın Başlıyor Kıyafet kanununun din adarmları- mın giydiği elbise ve başlıklara ait kısmı da yarın tatbik edilmiş buluna- caktır. Artık yarından başlıyarak 80- kaklarda sarıklı ve cübbelilere, ha - bamlara ve paparlara rastgelmiyece - iz. Kanunun tatbik edileceği ilbaylık- tan gerekli olan yerlere son olarak bildirilmiştir. Kanuna göre ruhaniler yalnız m. bet içinde hususi kılıklarmı taşıyal leceklerdir. Yalnız cenaze âyinlerinde © cenazeye memur ruhani din kisve- sini kabre kadar gidip gelmek üzere giyebilecektir. Rahibeler de büsust taşıyamıyacaklardır. Cami imam, batip vaizleri ile pa - pazlar yeni sivil elbiselerini hazırla ; | mışlar ve bazıları da şimdiden giymiş | lerdir. Yalnız her dinden bir ruhaniye hu- #usi elbisesini muhafaza etmesine mü saade verilecektir, Bunun da din işle- ri başkanı ile Rum ve Ermeni patrik- leri olacağı anlaşılmaktadır. kıyafetlerini Kaza kurbanları Gömüldüler Karaağaçta Zümrezade Şakirin ma deni eşya fabrikasında vukua gelen intilâk hâdisesi tahkikatı dün bitiril - miş, hâdisenin kaza neticesi çıktığı anlaşılmıştır. İntilâk sırasında pav - yonda bulunan ameleden Mustafanm da ölümile kaza kurbanları dördü bul alınan Şükrü ile Fet- bi dlin iyileşerek hastahaneden çık - muşlardır. İnfilâk, içinde kimyevi mad deler bulunan el preslerinin fazla taz yik görmesinden meydana gelmiştir. İş bağında ölen dört amelenin ce - İ hazeleri dün büyük törenle kaldırıl- | mıştır. Tören çok hazin olmuş. namazı Eyüp camiinde kılındıktan sonra kaza kurbanları Bahariyedeki şehitliğe gömülmüşlerdir. Türk bay- rağma sarılmış olan ta ığa kadar yüzlerce arkadaşlarının el- leri üstünde taşınmıştır. Alayı büyük bir kalabalık takip etmiş, mezara on beş kadar çelenk konulmuştur. Defin töreninden sonra fabrika a- melesinden üç işçi hitabe söylemiştir. ö: brika sabibi En son olarak söz alan fal Zümre zade Şakir, bu feci hâdise do- kendi sesimin titreyişlerini ku- laklarımda duyarım!, Hem acı, hem tatlı günler! İmbad esip te yelkenler sön- dü mü, denizin ortasında, beşik gibi sallana sallana, akıntılarla sürükleniyorduk. ! Bazı geceler, serin oluyordu; » | O zaman, yavrumu, O kotranın kamarasında, harmanilere sarıp oturtuyordum. Kotramın büfesi mükemmel - di; hiç sıkıntı çekmiyorduk. Kafa tütsülü, deniz örtasın - da sabahlamanın keyfini biliyor musun? Sular üstünde ayın, gü- neşin doğduğunu görmek, ayıı bir zevk... Hayır! o Hayır! Biliyorum, gördüm! der gibi | bilgiç bilgiç gülme! Bu, şairlik işi değil...Sen ayı, güneşi görecek değilsin, Görmek maksadile (o bakmıya - caksm, Ay ve güneş, senin Üz€- rine doğacak! Nasıl, anlatabildim mi? Hele yanında, günleri sayılı bir has- ta yavrun, bir genç sevgilin O - Tursa... Madeni eşya fabrikasındaki kaza kurbanlarının dünkü hazin cenaze törenlerinden bir görünüş — Polis mektebinde imlihanlara başlandı. Resmimiz talebenin imtihan kapısındaki hazırlıklarını gösteriyor layısile teessürlerini anlatmış, geride kalan ailelerle çocuklarına yardımda bulunacağını söylemiştir. Ölenlerden Ahmet usta Eğinlidir ve 32 yaşmda bir karrsr, bir annesi ve Kenan adında bir çocuğu vardır. Apandisit ameliyatı geçiren karısı ev- velki gün hastahancden çıkmış, kara haberi alınca geçirdiği buhran yara dikişlerinin tekrar sökülmesine mey- | dan vermiştir. Facia kurbanlarnıdan Ahmedin Fik riye isminde bir ailesi, Erguvan adın da bir oğlu, 6 aylık Mürvet isminde bir kızı ile bir de annesi kalmıştır. Su Şehirli Mustafa evli değildir. Dördün cü ölü Hasanın da karısı Mudanyada bulunmaktadır. Ziraat Bankası ve Mühendis mekte- bindeki yolsuzluk Mühendis okulunda bazı işlerden dolayı eski rektör Fikri ile idare di rektörü Sırrı, pansiyon memuru Ci Ml, ambar memuru Faik, muhaseb ci İorablım ile irare heyetini teşkil den profesör ve mualilmicre işten el çektirilmişti. Bunlar hakkındaki tah- kik fezlekesi ilbaylık idare heyetine İ gelmiştir. Eski rektör devlet şürasmdan me- imi ld, n bu- ark şt Diğer a kında buglünlerde idare heyeti karar verecektir. Diğer taraftan Ziraat Bankasınca İ yapılan buğday alım ve satıms işinden | dolayı İstanbul şubesi eski direktörü Ahsen ile diğer memurların kâğıtları vilâyet idare heyetince bu iş salâhiyet derilmişti. Buna da sebep, Ahsenin ifadesin - de bu işler hakkında merkezden yani Ziraat bankası genel direktörü Kemal Zaimden talimat aldığını söylemiş bu Tunması i Devlet şürası, genel direktörün de yüksek tasdikli memur olmadığından İ bu işe idare heyetinin bakabileceğine karar vermiş ve kâğrtları ilbaylık i - dare heyetine göndermiştir. edinimi Berberler tatil istiyorlar Berberlerin pazar tatilinden istifa- de etmek istediklerini yazmıştık. Berberler dün esnaf murakabe be- yetine müracaat ederek pazar tatilin- den istifade eden o esnalların arasına kendilerinin de ilâve edilmesini iste- mişlerdir. Esnaf mürakabe heyeti de bu istek üzerine şarbaylığa müracaat etmiştir. Şarbaylık bu is lığından emir ik diğini anlıyordum. Çünkü yav- rum, artık iyileştiğine ve ölmü - yeceğine inanmıştı. Bu inanmayla, bütün bir ba- har, bütün bir yaz, rüzgârlar gi- bi ufuktan ufka estik. Sonbahar yaklaşırken içime korku gelmişti; çünkü ölüm de yaklaşıyor, demekti, Korkma - yan, yalnız hasta yavrum, ken- disiydi. Annesiyle babası, kumardan başlarını o kaldırmadıkları için gocuklarınm günden güne eri - diğini, sararıp solduğunu gör - müyorlardı. Hastanm yüzü, korkunç sa - rıydı ve yanakları zaman zaman garip ateşlerle yanıyordu. Ök - sürükler sıklaşmış, artık ard a- ra vermiyordu. Hasta, kan tükürmeğe, daha doğrusu, — için için kemirilmiş, parçalanmış ciğerlerini tükür - meğe başlamıştı. Annesiyle babasını kandır - dım, yavrumu, sanatoryoma ya tırdım. Eğer evinde yatacak o - lursa, onu sık sık göremiyecek- dışr görülerek, devlet şürasna gön - | ÇİLEKTEN SONRA PATLICAN Tayyare Bedava Götürüyor Türkofisin yardımile Avrupaya ya- pılmağa başlanan yaş meyva (ihracatı) ilerlemektedir. Berline gönderilen çilekler Alman- yada Türkiye hakkında büyük bir tak dir uyandırmış, çileklerimize Alman- yada Ananas çileği adını takmışlar - dır, Koku ve lezzet bakımından çok revaç bulan çileklerimizin kilosu 110 kuruşa satılmıştır. İ OBunun seksen kuruşunu tayyare | kumpanyasr nakliye ücreti olarak al- dığı için Çıkateya 30 kuruş kalmıştır. Halbuki çilekler kendilerine 40 kuru- şa mal olmuştur. Bu suretle kilo ba - $ına 10 kuruş zarar etmişlerdir. Çı - katçılar taşıma parası daha fazla u - cuzlamadığı takdirde mal gönderemi- yeseklerini söylemişler ve tayyare kumpanyaşmın kilo başına $0 kuruş almasını teklif etmişlerdir, Kendisine vaziyce bildirilen Air France tayyare kumpanyası direktörü dün Türkofise gelerek yaş meyvalarımızın bütün Ay rupada diğer yabancı memleket mal- Jarile rekabet etmesine imkân vermek Tanınmaşını temin Et ve şi bu sene bütün mevsim mey- yalarının her hangi bir memlekete gö- türülmesinden kumpanyanın para is temiyeceğini gelecek seneye de kilo başma çilekçilerin istediği gibi 50 ku- Tuş almacağmı diğer meyvalardan da rekabete imkân verecek en az ücret a- İmacağını bildirmiştir. Tayyare kumpanyası bütlin malla- rın Yeşilköy tayyare alanıma kadar pakledilmesini kendi otomobil ve kam yonetlerile temin etmektedir. Bu ba- kımdan da masraf azalmaktadır. Bü. tün bu şerait içinde kalite bakımından dış piyasalarda fevkalâde rağbet gö- ren meyvalarımızın ucuzca satılabil- mesi temin edilince diğer meyva ih: catçısı memleketler ile rekabet ede- bileceğiz ve satışlarıkendi tarafımıza çevirmiş olacağız. Bu sabah saat 4 te Berline 25 içinde 100 kilo turfanda patlıçan İ derilmiştir. Patlıcanların da Berlin ha linde iyi karşılanacağı umulmaktadır. —— Tekerleklerine lâstik koymıyan arabacılar Yük arabalarının tekerleklerine lâs tik takmıyanların şarbaylık, aleyhin- ibatta bulunmaya karar ver- t ÜKÜÇUK HABERLER * Atinada bulunan Amerikanın Moskova sefaret müsteşarı M. Viley karısile beraber bugün (Regele Ka - rol) vapurile İstanbula gelecektir. # İkinci sulh cezada davası görü- len Elizabet isminde biri, bütün ih- tarlara rağmen gürültüyü kesme: den hâkim tarafından kapıdışarı edil- miş ve duruşma şahitlerin çağırılma” si için başka güne bırakılmışur. * Filistinin Yafa limanında görül- düğü haber alman iki veba vakası ü- zerine bu limanlardan o geleceklere karşı sehbi kontrol konulmuştur. * Zaman refikimiz dün iki yaşma girmiştir. Arkadaşımızı tebrik eder, muvaffakiyetler dileriz. * Yalovanın imar plânını hazırla - mak için tetkikat yapmak üzere şehri mize gelen Fransız mütehassısı Prost Parise dönmüştür. Kaplıcaların dayın Girik esası olacak projere göre, Çi nar otelinin bulunduğu yerdeki #bşap binalar. yıktırılarık, sinema, gazino ve kütüphane yapılacaktır. Ayrıca bu sağlık merkezi de tesis edi- is mektebi imtihanları Bazira- nin sonunda bitecektir. Bu sene mek- tepten 200 polis mezun olacaktır. $ Istanbul şarbaylığı 1935 bütçe- sinde matbaa üz çi e e gl neşriyat şubesi müdürlüğü uğraşa - caktır. * Sebze fiyatları son günlerde yük- selmeğe başlamıştır. İstanbul şarbay- lığı Ekonomi müdürlüğü bunun sebe- bini aramak için etitde başlamıştır. * Yazın gelmesi üzerine İstanbu İlun bir çok taraflarındaki sucularn terkos suyunu iyi su olarak sattıkla- zı görülmüştür. Şarbaylık bütün kay- makamlıklara verdiği eminde su işine fazla ehemmiyet verilmesini ve karı. şık su satanların şiddetle cezalandı » rılmasını bildirmiştir. # Büyükadadaki yolların kâmilen asfalt olarak yapılmasma karar ve - rilmiştir. * Adalar güzelleştirme cemiyeti 23 baziran pazar günü Adada çiçek | bayramı hazırlamıştır. # Yeni sebze ve meyva halinin tem muz başında açılacağı tahmin edil- mektedir, # İstanbul kültür işlerinde çalışan muallimlerden 310 una yeni ders yılın dan itibaren kıdem zamn: vezilecek- ir, # Boğazın Rumeli sahilindeki Be- yoğlu — Yenimahalle ve Kilyos ş0- sasının kâmilen asfalt olarak yapılma İ sna karar verilmiştir. # Istanbul şarbaylığı süt işi ile ya kından uğraşmağa karar vermiştir. mam 12.6-935 HAKYERLERİNDE Mübaşirle Tokatlaşan avukat! Dün üçüncü ceza hakyeri mü- başiri Kâmil'le, avukat Hayri arasında bir hâdise olmuştur. Davasını takip etmek üzere hak yerine gelen avukat Hayri'den mübaşir Kâmil, 170 kuruş kay- diye parası ( istemiştir. Hayri, mückkili bayanı işaret ederek; — Kendisinden al, demiştir. Ancak bayanın da üzerinde pa- ra bulunmadığından (o mübaşır tekrar Hayri'ye sokulmuş: — Parayı verin, demiştir. Bunun © üzerine avukat Hayri hiddetlenmiş ve mübaşire ba - ğırıp çağırmağa (o başlamış, ve bu arada kendisine bir de tokat atmıştır. Hakyerinde bu hâdise üzerine derhal (o zabit tutulmuş ve müddeiumumilik işe elatmış- tır. Avukat Hayri de mübaşir ta- rafmdan mukabeleye uğradığı - nı söylemektedir. , * Cihangirde beş yaşında Ha- nife adında bir kızın namusunu lekelemekten suçlu 16 yaşında Kemal isminde biri, Sultanah - met sulh cezasma verilmiştir. Hakyeri, dün Kemali sorguya çekmiş ve kendisini tevkif ede- rek kanuni muamelesinin biti - rilmesi için müddelumumiliğe göndermiştir. — Muhtelit mahkemeler çalışmalarını bitirdiler Muhtelit mahkemeler çalışmalarını bivrmiştir. Yalnız Türk - Fransız it mahkemesi çalışmanna de - mekte ise de bu da bir kaç gü- lar işini tamamen bitirmiş ola * Dün mu; ması hakkında bun, ix mahkemelerin çalış çi edindim Dade Rİ dalan Fransız, Romen, Yunan, İngiliz, yan, Belçika olmak ürere 6 muhtelit mahkeme açılmıştır. Bu mahkemeler» İ ğe aşılan davaların sayısı 13 binden ye a yi mak üzere geti kalanı tamamen kara ra bağlanmış ve balledilmiştir. Bu 6 mahkeme Türkiye hükümeti aleyhine açılmış olan ve istenilen taz minat miktarı 45,5 milyon Türk lira“ 5 > e idi. Bu davaların hepsi hükümetimiz ta rafından kazanılmış, tazminat ta ta- bü olarak verilmemiştir. Bu mahkemelerden Türk - İtalyası mahkemesi 930 kânunu evvelinde, Türk İngiliz mahkemesi 19 nisan 932 de ve Türk - Belçika mahkemesi 30 haziran 1933 te ve Türk - Yunan matı kemesi de 31 mayıs 1935 te bitmiş ve kendilerine verilen işleri kâmilen hal- letmiştir, Şimdiki O halde çalışmakta olar Türk - Fransız mahkemesinin elinde ise pek az dava kalmıştır. —— İzmir panayırına hazırlık Arsıulusal İzmir panayırı için ha * zırlıklara başlanmıtşır. Türk ofis Is tanbul şubesi Izmir panayırma gide" cek tecimenler ile temas etmektedir. Daha şimdiden bir çok angajmanlaf yapılmıştır. Geçen seneki panayır alâ nının bu sene yetişmiyeceği umulu * yor, Eğer panayıra gelen tecimenler | umulduğu kadar çok olursa pavyon” ların kurulduğu alan genişletilecek * tir. r dertten kurtuldukları için, hiç seslerini çıkarmadılar, hat- tâ sevindiler. Daha çok gençsin, çocuksun, yavrum! Daha çok yaşayacak - sın... Bu, söyliyeceğim aklında kalsın, hiç unutma... Hayatta insanım başma her şey geliyor ve gelebilir. Her şey yap: para, ye; kadın, sev; hay - Jazlık et; ne yaparsan yap, sakın kumar oynama... Kumar, insan- ların ahlâkmı bozar. Beni, bir ahlâk hocası (yerine koyma... Ben, kendi ahlâksızlıklarımı bi- lirim. Fakat kumarın bozduğu ahlâk başkadır. Kumarada - dandın mr, Yalancı olursun, hi- lekâr olursun, — hirsiz olursun, hattâ katil olursun... Kumar hır- 81, bütün insani hisleri öldürür. Dünyada her sefahete alışı - lr, lâkin zamanla... Biraz vakst ister. Kumarda böyle değildir. O, iki saatm içinde insanı de - fişliriverir ve bir daha da pen- gesini attığı yakayı bırakmaz, Hasta yavrumun ânnesile ba- bası, çocuklarını unutmuşlardı; © Hastalığın son devreye gel « | tim. Annesiyle babası, (büyük | gözleri, ne çocuklarını, ne onun hastalığını, ne de ölüp gidivere- ceğini görmüyor ve hiç aldırış etmiyorlardı. Hasta yavrum, sanatoryoma yalnız yatırlmasma sinirlen - mişti; fakat zavallının karşı ko- yacak mecali, hali kalmamıştı. Gece gündüz, onun yanından ayrılmıyor, bir hasta bakıcı gibi bakıyordum. Hasta yavrumun annesiyle ba bası çocuklarımı sanatoryormda bırakmış, İstanbula dönmüşler- di. Arasıra adaya geliyor, has- tayı yokluyorlardı. Öyle yap- macık bir sızlanışları, ağlayışla- fı vardı ki insana acımak değil, tiksinti veriyordü. TTeşrinlerin sonuydu.. Yağ» mur, yağmur, yağmur.., Yazm, güneş altında kama- şan çamlar; kışm, sürekli yağ- murlardan sonra kararıyor, yas- lr bir hal alıyordu. Hiç durmadan öksüren, kan tüküren basta yavrum icin tek ve son bir avunma olacaktı, Bu ıslak, karanlık çamlar, yer yü- zünün ve mai gökün bu ağlamış suratları, hiç de iç açmıyordu. İnsandaki yaşamak istekleri, kuvvetini, kıymetini kaybetmek tey: Eğer yavrum, parlak bir ba” har güneşine karşı gözlerini yumsaydı, elbette daha acı olar caktı. Ben, güneş doğmadan evvek ki ağarıklığı, sonra bu ağarıkl” ğın pembeleşmesini ve güneşin doğduğunu çok gördüm ve ç9' sevdim. Gece yarısından sonra ve Or” talık ağarmadan evvel gecenin j en ağır ve sızılı saatleri vardır Ben, gecenin işte bu saatleri” den korkarım; Hele bir hast” nm başıucunda isem; hele o 58“ atlerde telefon zırlarsa, kap! — İmiverirse, omektup veyal9' telgraf alıverirsem... 3 Bırak, şimdi bile ürperiY©” rum. Gecenin o meş'um saat rinde hiç hayırlı haber alın” maz, hayra yorulacak Ş€Y rülmez, duyulmaz. Hasta? ateşi artar, hatta çene ata * ölüverir; yahut bir hastalık, ii lâket, ölüm haberi almıve” > CArkası v8” "|