12 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

12 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 51 O. Buraya, Lâtin sürüleri gibi Nizameddin NAZIF , Bir Payitahtın Zenginliklerini Çalmağa Gelmiyordu. İlk çarpışmayı Jüstinyani'nin adamları yapmışlardı. Bunlar erkenden kimi atlı, kimi yaya bir takım silâhir adamların sur- lar önünde bağırarak, nâralar atarak dolaştıklarını görmüşler ve derhal Teodos surlarının bir kapısımndan dışarı fırlayarak üst- lerine atılmışlardı. Altı yediyüz enevizin toplu saldırışı karşı- sında sayıları iki yüzü geçme - yen bu Türk silâhlıları biraz ge- rgleg gîıl;i olunca surlardaki hı - Tistiyanlar sevinçle bağırınağa başlamışlardı: SA ü — Ha gayret! Biraz daha Bayret! Yaşayınız aslanlar! Fakat Ceneviz — aslanları - nın (!) bu kahramanlıkları (!) kendilerine çok geçmeden pek pahaltya oturmustu. Zira küçük Türk müfrezesi harb ede ede ge Tileyerek üzerine çektiği Cene- vizlileri bir başka ve çok kuv - vetli Türk müfrezesinin ağına düşürmüş ve o zaman eviz- liler nasıl bir budalalıkta bulun- duklarını anlamışlardı. Anlamışlar — ve — tabanları yağlayıp güç belâ çıktıkları ka- p'dan Kostantiniyeye sığınabil- mişlerdi. Bununla beraber Jüstinyani'- nin adamları — bu ilk temastan büyük bir manevi kuvvet kazan- mışlardı. Kaleye girer girmez bu mücadeleyi surlardan sey- Tetmiş olal — Hiristiyan kardeşler! - di- ye bağırmışlardı - Türkler har- betmesini bilmiyorlar, Üstle - rinde kılıçtan ve paladan başka silâh ta yok. Bunları geldikleri yerlere döndürmek ve dönmek istemezlerse param parça etmek hiç te güç olmayacak... (1) Bedbahtlar! Bilmiyorlardı ki çarpıştıkları atlılar ve yayalar ikinci Mehmedin dayandığı ve itimat ettiği askerler değillerdi. 'Onlar bir takım başrbozuklardı ki kimisi ordunun önünde yola çı_kmışu ve bunlara benzer daha bir çoklarr da ordunun arkasına | takılacaklardı. Ama bunu anlamakta gecik- mediler. Bir iki saat sonra ikin- ci Mehmedin Sen Romen kapısı karşısında beliren yeniçerilerile muntazam atlılarını görür gör- mez hz.pıinde şafak attı, Ve bil- hassa ikindiye doğru Marmara da kasırga uğultuları çıkararak behr'e_n_ve çalakürek deniz sur- :ıı;ıı ;ündde: ve Leandir kulesi- i tundan geçip Beşiki giden Türk ıiıın::'imır)ı.ıımıİ g'::r;ı— dükleri zaman kimine inme in- Miş gibi oldu ve kimi yıldırımla çarpılmışa döndü, z e , Türk gemileri bilhassa V: diklilerle Cenevizlileri pek :nre: — kütmüştü. — Zira bunlar, ikinci Mehmedin belki büyük bir ordu ile geleceğini tahmin edebilmi Terdi, ama deniz üzerinde bu ka- dar dehset verici bir hazırlıkta bulunabileceğini düşünmeğe bi- lelüzum görmemişlerdi. Türk İmparatorluğunun bu ilk donanması cidden iyi haztr- lanmıştı. Bir çok gemiler zırhlı olarak yapılmışlardı (2) ve bü- tün gemilerde — göze vuran ilk hususiyet, süratleriydi. — Evet, Türk donanmasının bütün ge - mileri gayet süratli yol alıyor » lardı ve çok kolaylıkla manevra yapabiliyorlardı. Aralarında pek az büyük gemi vardı. Teknele - Trin ekserisi otuz — veya elli çift kürekle hareket ettirilen küçük gemilerdi. İkinci Mehmet bunların tay- falarmmı, kaptanlarını ve kürek- çilerini birer birer gözden ge - Çirmiş ve deniz — kuvyetlerinin başma geçirdiği — Baltaoğluna, Gelibolu vali ve kumandanlığı- Ni da vermişti. Oh! Henüz harp kıymetlerini göstermemiş olmasına rağmen M bi düran bu şehrin-on asıririr bir. iş- | dim. Bu 1453 yılında Halicin ağzına gerildiği sanılan meşhur zincir bütün Bizans, Bosfor'a üşüşen Türk gemilerinden mancevi bir felce uğramıştı. Zira Türk do - nanmasmın yaptığı — bu “geçit Tesmi,, Bizansım artık deniz yol- larından hiç bir imdat bekleye - miyeceğini en anlamamak isto- yen kafalara bile dank ettiriver- mişti, . (Sen Romen) kapısı karsısın- daki çadırma girer girmez Türk ordusu başkumandanmın ilk işi ordusuna bir hücum emri ver - mek olmadı. İkinci bir hedefe doğru hiç bir kuvve- tin alıkoyamayacağı bir azimle saldırmıs bir adamdı. Fakat ele geçirmek istediği hedefin, kafa- sında yerleşmiş bir mânası, bir kıymeti de vardı: “İkinci Mehmet bütün Sarkf medeniyetin son izlerini sıkla- dığma,, inanmıştı. O, bir zamanlar mukaddes hıristiyan topraklarını patpe - rest (!) lerin ellerinden almak ve hıristiyanlığın şerefini yük - seltmek gayesile yola çıktıkla- rını ilân ettikleri halde hiç bir insanlık acısı duymadan Kos - tantiniyeyi soymuş olan Lâtin Mehmnet, | sürüleri gibi bu şehrin sanat ha- zinelerini talan etmeğe, suvları içinde kalan son duvarları yık- mağa gelmiyordu. O, buraya doğan bir mede..i- yetle, yalnız hâtırası kalmış o - Tan bir ikinci medeniyeti birleş- tirmek için geliyordu ve Edirne Türk torluğunun, bu ö- lü Bizanstan bin kat daha kud- retle, hattâ on asır içinde Şarki Roma'nın bir gün bile ulaşama- dığı derecede yüksek bir kud - retle burada kaynayan bir kanı, düşünen bir kafayı ve denizlere hükmedecek bir iradeyi temsile geliyordu. Doğu Avrupasının incisi olan Kostantiniye, 1453 yılında ancak Türkün olabilir - di, (Arkası var) rine içerdekiler bir huruç — hareketi yapıp bunlardan bir düler. ve bir kısmımı da yaraladılar. Lâkin muntazam âaskerler derhal ba- şıbozukların imdadına yetişerek Bi- zanalıları koğalayıp şehre sığınmağa ve kale kapılarını kapamağa mecbur ettiler, Bundan sonra Bizanglılar bir daha böyle bir huruç hareketi yap- mağa cesaret edemediler. (2) Yani her tarafı bakırlarla kap- h gemilerdi. iki Feci Hâdise! (Baş tarafı 1 incide) feryat koparmış, 15 kilo sandığın al- | tını hafif surette tında kalan başı tüyler ürpertici ge » kilde parçalanmış, derhal ölmüştür. Vaka yerine yetişen emniyet me- murları şoförü yakalamışlar, müddei vmumi muavini Feridun işe el koya - tak tahkikata başlamıştır. Şoför Ni - yazi ve hâdisenin şahitleri biraz son- Ta vaka yerine getirilmişler, fen mü » hendislerinin önünde bir keşif yapıl- mıştır. Şoför, dün bir muharririmize kaza bakkmda şunları söylemiştir: " Buradan geçerken iki müşteri kaldırıma yanaşmamı işaret — ettiler. Ben de geri geri ” gelerek ve klâkson calarak kaldırıma yanaşmak Üzere i- sırada arkamdan Tahkikata devam edilmektedir. İkinci faci bir had'se Dün sabahı Karaki ölümü ve bir Mıâgehı:ilrwkş::: lanmasile biten bir hâdise olmuştur; Niko isminde bir motoreu işi azal. değr için Benzinle işliyen — motorunu bundan bir yal önce satmış ve parala. rını yedikten sonra yeni bir iş arama- ğa koyulmustur. Fermenecilerde boyacı ve ziftçi A. laca oğlu Yosifin yanma giren Niko, bir müddet çalışmış, fakat işlerin a » yalması yüründen açıkta kalmıştır. Yosif, o zamandanberi Nikonun muh telif müracaatlarını geriye çevirmiş. hkaline acıyarak kendisine yardımda bulunmuştur. Bir müddet evvel bu yardımların kesilmesi Nikoyu kızdırmıştır. Tah - kikatın ilk şekline göre hâdisenin baş- hca sebebi budur, Dün sabah eski patronunun yolu- nu bekliyen Niko, Fermeneciler cad. desinde Yosifin önüne çıkarak kalbi- ne ateş etmiştir. Kurşun iyi bir tesa- düfle iç cebindeki kalın deftere rast- lamış ve seyrini değiştirerek koltuk al yaralamıştır. Taban cadan çıkan kurşunlardan birisi de yi ne bir el titremesinden olacak, seyri- Yeni başlıyanlar için : 5S1 — —>—>: | İlk kâçıt Vale — Hasmın ilk oynadığı kâğıt vale olursa, bu da valenin oynanan rengin oynıyan oyun- cuda en büyük kâğıdı olduğunu gösterir. Nadiren de rua, vale, onluya işarettir. Vale çıkışı umumiyetle yanında onlusu bu- lunduğunu bildirir. Vale çıkıl- dığı zaman onlusu sizde ise, bu renk oynayan hasımda kısa- dır ve valc ya tektir yahut tek yanlıdır. Ufak kâad — Tik oynanan kâ adın ufak olması, (sol) da bu rengin ne as, ruası; ne rua, damı, ne dam, valesi; ne vale on lusu ve ne de ası, belki de ruası bile olmadığını gösterir. İlk oynanan kâad onlu, dokuz lu, sekizli veya yedili ise; yahut ta sizde o rengin sekiz veya da- ha fazla kâadı bulunmak şartile yediliden ufağı ise, bu rengin hasımda kısa olduğuna hükmet melidir. Kısalığına hükmettiği- niz kâadın tek olmasından kor- kuyorsanız, oyununuza zarar vermiyorsa, daha yüksek ve sağ lam bir kâad koyunuz, (sağ) ın koyacağı kâada göre solda o renkten başka kâad bulunup bu- funmadığını anlayabilirsiniz. R. D. 3, 9. 2 V. 8.7.4 A, 10. 6. 5, (Sol) dokuzlu çıktığını farze- delim, mordan ruayı koyunuz, (sağ) dörtlüyü verince ikilinin solda olması yüzde doksan do- kuzdur. Kat aşer a İlk açılan kâad altılı veya al- (!) Kıritovolos diyor ki: tılıdan ufak ol ği e SÜ M_Jr..“:&.. ŞeİdER ai Klda Bak nursa rengin (sol) da uzun mu, kısmını öldür- | kısa mı olduğunu anlamak bir az güçtür, (Sağ) ın kovacağı kâ- ad bunu tahmine yardım edebi- lir. Meselâ (sağ) as korsa rua- nın, rua korsa damın, dam korsa valenin (s80l) da olması çok muhtemeldir. 10. 9. 3 D.8.6.4 R. 7 A V. 5,2 (Sol) un dörtlü çıktığını farze delim. (Sağ) bunun üstüne rua- yı koyunca (sol) da kızın üç ve- ya dört yanlı olduğunu anlarsı- ni değiştirerek Nikoya isabet etmiş | NIZ. ve ağır yara alarak derhal ölümünü intaç etmiştir. İşe müddei umumi mu avinlerinden Feridun el koymuş, Ni- konun cesedi kimsesi olmadığı için Rum cemaatine teslim edilmiştir. 'Tahkikat derinleştirilmektedir. —— Telefon şirketinin satın alınması 'Telefon sosyetesini hüküme- te satmak salâhiyetile Fransa- dan gelen “Jean Boyau” Anka- raya giderek bu mesele üzerin- de Bayındırlık Bakanlığı ile an- laşacaktır. Jean Boyau gazetecilere de - miştir ki: — “Şirketin satın alınması meselesi hakkında şimdilik bir şey söyliyemem. Çünkü hükü - metin ne teklif edeceğini henüz bilmiyoruz. Bu teklifleri öğren- d-l-ln:en sonra sosyete, belki, mu- kabil teklifler hazırlayacaktır. Koz — İlk elde koz çıkması, umumiyetle, (sol) da öteki renk lerden bir öonör veya bir (çatal) olduğunu gösterir, Bilenler için wisr 10053 Hrrıs FALLI v wrırı *«inbi .i D1016 HAv4 ga avvı0 * KN0 Ğ AĞ 756 Gas2> gı Kâadı (S) vermiştir. (S) bir kör söylemiştir. (O) oyuna karo ruasile başla- Kamutayın tatilinden evvel hü- | Mış ve arkasından pik ikilisini kümet merkezinde istiyorum. Onun için bu akşam Ankaraya gideceğim. Dönüşüm- | kâad de daha fazla izahat verebilece- ğimi umuyorum.,, — 60 bin liralık mal 70 bin liraya sigorta Taksimde Mezarlık sokağında Pan | koz deliye dit otomobil levazım deposun. dan yangın çıktığını yazmıştık. Yap: tığımız tahkikata göre, 60 bin liralık emtia, 70 bin Hraya sigortalı bulun- bulunmak | Oynamıştır. (S), morda yegâne el tutacak pik ası olduğu için bunu o- rada muhafaza ederek pik ikili- sini elindeki Trua ile almalıdır. Sonra, pik asr ile mora geçerek ikinci elde koz empasr yapmak üzere, koz asını çekmelidir. (O) valesini verince, (S) damın düşeceği düşüncesile empastan vazgeçip koöz ruasını oynamalı - dır. Zira dam iki yanlı olarak E maktadır. Ateşin, mağazanın arkasın | d€ çıkarsa nasıl olsa düşürmek daki ambalaj talaşlarına atılan bir cı- | imkânsızdır. Eğer (S), pik ikili- gâaradan çıktığı anlaşılmıştır, sini pik asile alarak ilk lövede meselelerinde, sevgi bahislerin- de bilerek veya bilmiyerek ne kadar zararlı olduklarını hemen hepimiz tecrübe etmişizdir. Bilerek zararlı olanları bir ta- rafa ayırmalı ve bunlarla selâmı sabahı kesmeli. Çünkü bunların ya eşinizde gözleri vardır, ya- hut başkasınm rahatını, huzuru nu bozmak gibi melün bir huy - ları... Bilmiyerek zararlı olanlar?.. Onlardan da sakınmak, ailece teması mümkün olduğu kadar kesmek şarttır. İşte Pangaltıda B. Ali imzasile mektup yazan okuyucumuzun yapacağı da bu- dur, B. Ali evlidir. Karısını seve - rek almıştır, fakat aradan altı sene geçince bir başka kadını sevmeğe-başlamış, onu da ken - disine bağlamıştır. Haftanm bir iki gecesini yeni sevgilide geçi- bir ev kadınıdır. Bir kaç dela şüphelendi, ağzımı aradı, hattâ peşime takıldı. Fakat bir şey öğ renemedi. Yalnız çok saf ve saf feti budalalık derecesine çıka- ran bir arkadaşım var. İşte bu zatın ağzından bazı şeyler kap- mağa muvalfak oldu. Evimize het vâkit gelip gi - den arkadaşım geçenlerde beni bularak karrmla otururken onun kurnazca bir isticvabına maruz kalmış. Karım: “Dün gece eğ - lentide siz de beraber mi idi- niz?,, diye başlayarak elinde bir gçt dalillar varmış giki gopp 'Canım gizlemeyiniz, ben her şeyi biliyorum, hattâ geçen gün alınan hediyeyi bile...,, diyerek arkadaşımı şaşırtmış. Vakra bir kaç gün evvel metresime bir de hediye almıştım; takat karım bunu ancak cüzdanımdan eksi - len bir miktar para ile tahmin etmiş; atmış ve tutturmuştu. O zaman arkadaşım onu bir kaç kelime ile teselli ederek: “A- dam aldırma, gelip geçici he - vesler!..,, demiş ve her şeyi ona itiraf etmiştir. Şimdi karım gi- bi kurnaz bir kadına ne söyle . sem nafile, İnkâr, yalan fayda etmiyor. Böyle bir arkadaşa na- Peşinden söylediğimiz gibi ailece teması mümkün olduğu kadar keserek ve sakımmarak... Sırlarınızı ona söylememeli - siniz, Hele madem ki bu'dercce saf olduğunu biliyor, çok zeki ve açık gözlü karınızla karşılaş- tığı zaman yaya kalacağını tah- min ediyorsunuz; şimdiye ka- dar her şeyinizi ona anlatmakla hata etmişsiniz. Bundan sonra söylemezsiniz ve evinize sık &ık gelmemesini temin edersiniz. Karımnıza inkârda devam ediniz. Yalanın ve inkârın kendine mah sus kuvveti vardır. Ancak iki karpuzun bir koltuğa sığmıya - cağını da aklmızdan çıkarmayı- nız, Hele bir tanesi, tarif ettiği- empas yapmağa kalkarsa bir yerine iki koz kaybeder. Prensip: Yükenen oyuncu - nun morda üç ufak kozu, elinde de kozu as, rua, onlu, dokuüzlü ve bir ufağı bulunduğu zaman: 1 — Morda el tutacak yalnız bir kâad varsa, bunu muhafaza etmeli ve 1â koz asını oyna- malı. Eğer (O) buna valeyi ve- ya damı verirse rua'yı çekmeli, eğer ufak koz verirse, eli mora geçirerek empas yapmalıdır. 2 — Morda el tutacak iki kâat varsa, ilk elde onlu empası yap- malıdır. Eğer (O) bunu dam ve ya vale ile alırsa, yükenen oyun Cü tekrar el tuttuğu zaman koz asını çekmeli, (O) koz vermez- se eli mora geçirerek ikinci bir empas yapmalıdır. riyor, fakat bunu karısından sak lamaya muvaffak oluyor. An- cak... Hikâyenin alt tarafını o anlatsın: “Karım oldukça kurnaz, zeki KERAR l gesian tüi li e e eeei Karı - Koca Ve Bir Arkadaş Bazı arkadaşların karı koca | niz gibi kan kırmızı olursa... e Eşinizin mektubunu açmalı mısınız? Bize bir “Türk kadımı,, imza- sile bir sorgu soruluyor. Türk kadını bu sorgunun sebebini şöy, le anlatmaktadır: “Eşimle aramızda hiç bir ih- tilâf yoktur. Aramızda hiç bir tadsız mesele gezmemiştir. Se- nelerdenberi gayet iyi geçin- mekteyiz, Hattâ diyebilirim ki ilk sevgimiz bile aynı hararetle devam ediyor. Yalnız geçenler- de bir ihtilâf çıktı. Bunun sebe« bi çok basit iken belki de şim- diye kadar birbirimizi hiç kır « mamiş olmamızdan dolayı bu hâdise sinirlerimi bozdu ve o - nun da rtızasını alarak size bu Zğdı'seyı' yazmağa karar ver- lim: , Kocam bana gelen mektupla- rı açabilir ve daima mektep at « kadaşlarımdan, — akrabalerim - dan gelen mektuplar evvelâ o- nun tarafından açılmış, sonra ba na verilmiştir. Fakat geçende ona gelen bir mektubu ben aç « üm. Bu onun canını sıktı ve ba- na darıldı. “Hakkın yoktur, bir kadın kocasının mektubunu aça- MAZ...,ş dedi. Onun haberi olma- dan bu dargınlık yüzünden ağla drm bile, Şimdi size soruyorum, kocamın hakkı var mı?.,, Siz de haklısmız, kocanız da. Yahut bir başka noktadan ne si- zin hakkınız var, ne kocanızın. Bu gibi meseleler evvelâ görü- şülmüş olmak lâzımdır. Kocanı- zın mektublarınızı açmasma siz darılmamışsınız. Fakat darıla « bilirdiniz. Çünkü böyle bir an- Ka ge zi el benmandalağın e ll e— $ it mektupları açmamak icap e- derdi. Fakat sizin darılmamanız dan cesaret alarak mektupları « nızı açmaya devam ettise kaba« hati yoktur. Ancak sizin onun mektuplarını, ona sormadan aç- manız bir kabahat olabilir. Hu - lâsa ilk sözümüze bakınız: Bunü şimdiden tasrih etmeli ve bundan sona ona göre hare « ket etmelisiniz. İzmirde Un — Fiyatı Arttı (Baş tarafı 1 incide) âiâ'er.in nezakertin ayrıca arttır- Vilâyet ve belediye Ankara - yamüracaat ederek bankanın buğday satışında eskisi gibi nâ- zım olarak kalmasının teminini istediler, Belediye bugün narha daha yirmi para katarak ekmeğin bi- rincisini dokuz buçuğa, ikinci- sini 7 buçuğa çıkardı.— Abidin Adanada da yükseldi Adana, 11 A.A. — Şimdiye kadar çok düşük satılan buğday değerleri bugün ve dün birden « bire fırlamıtşır, Önceden kilosu iki kuruş olan buğdaylarımız şimdi üç, üç buçuk kuruştan sâ- tılmaktadır. Bu yüzden un ve ek mek değerleri de yükselmiştir. Mevsimin ilk karpuz ve inciri çıktı. Üzümlerin de bir haftaya kadar pazara ineceği umuluyor. Dün de piyasaya buğday gelmedi Istanbul uğday piyasası dün d€ hafif bir durgunluk geçirmiştir. A * nadolunun muhtelif yerlerinden buğ* day gelmesi beklendiği halde yezi geliş olmamıştır. Istanbul tecim ve zahire borsasınım verdiği bir raporda Anadolunun yef yer bütün ekim alanlarında hafif bif kuraklık olduğu bildirilmektedir. Bt kuraklık herüt kati bir tesir yapmâ” dığı halde buğday tecimenlerini bi * raz endişeye düşürmesi, İstanbul Pi” yaşasına buğday gönderilmemesin! vesile olmuştur. Şehrimizdeki tecimenler bir kaç KÜ ne kadar vaziyetin düzeleceğini lemektedirler. Fakat bir. yandan fıtıncıların endişesi sürmekte

Bu sayıdan diğer sayfalar: