Öeeee 12.6.938 Plânlı Bi Artık zamanı geldi, geçiyor bile... Ege'nin güzel İzmirini bu kılığı içinde bırakmaya karar vermişsek ina bir diyeceğimiz olamaz. O Za- ’:-n kullandığımız “Güzel,, erfatını a kaldıcıveririz... Mescle kalmaz. ma, eğer, bu İzmiri seviyorsak, onu :_'llcl diye aAnmakta duygularımızın P aştarı varsa, paçaları sıvayıp kali- Ü, kıyafetini değiştirivermeliyiz, :îlkça konuşalım: yizmir yor. Bunu her - zaman “”Weığıî“ğsu pek tabii bulmak Tizunder, Zira bu bir dönümtün pok heticesidir. İzmir, Ege'nin büyük Timanı ol- z* hüviyetinden artık parlak bir AYda umamaz. Sanayi plânımızın, Blksal ekonomi sistemimizin muvaf- akiyetini bununla ölçebiliriz. Mem- €kete yabancı malı sokarak — para Azananlar ve bu malların elden ele Etçmesinden çöplenenler sınıfı Tür- “yede “mülga,, der. Eski komisyon- Cü ve eski ithalât ve ihracat tüccarı *rtik başka iş yapacaktır. Bu komis- Yoncuların eski parlak verimli lima- At parlak verimli bir başka türlü li- Man olacak, bir başka kıymet kaza- Tacaktır. 1 Bunun için yapılacak şey evvelâ Zmirde, İzmire uygun bir iş plânı Tmak Jâzımdır ki, bunun en başın- İzmirin şarlık vasfını cle alacağız. “ Panayır hazırlıkları devam Sdiyor!” p A büyük harflerle dizilmiş san bu serlevhayı görünce bü- bir alâka ile altındaki uzun | Ziyı okumak zahmetine kat - | hdum; ve ne öğrendim bilir Bdisiniz?, İşters lg,l — Viyanaya çok şık rozet- Ismarlarımış. ? — Şarbayın başkanlığı al- h"di toplanan panayır komite- hazırlanan panayir nizamna- Tesini beğenmiş. üi,ı — Panayır yerine şarbay ahçıvan göndermiş. h; — Panayır gazinosu bu se- | daha süslü olacakmış. teç © Panayırın “faal” komi- )('.' “her hafta” carşamba gün- 1 toplanacakmış. h: — Ankara ve İstanbul mat- ,.i.:llühnf)u basılan afişlerin ve 'Iıu;l"m gelmesi bekleniyor- Bütün bunlar lâftır. €teket versin su alttaki sa- .,n:l'ı... Yoksa İzmir “panayı- an” 'sıtkım sıyrılacaktı. p'P beraber okuyalım: har, Ahayıra iştirak edecek olan- n bazı vergilerin alınma- Rş" düşünülmüştü. Ankaradan W:c" hır_ telgrafta bunu temin _'“::tî bir kanunun Kamutay heyetinden çıktığı bildi- İZMİRLİ İzmirin Sönüklüğünü Gidere Ekonomisini Diriltecek Olan Şey Ancal: r İsinlrin Üzüm, incir müceceselerinde yarm'da yine bu iiçiler çalışacaklardır. artık hintirlandının verimlerile düzelemez bir hale girmiştir. TU satırları okuduk: “Yazda ve kışta İzmirliler, semt semt, türlü eksikliklerden acı duyar- lar.Büyük yollarımızı ele alalım; ya- sıcaklarında bir karış caddeler sulanma, yıkanma nedir bilmezler. Şarbaylı- Bin temizlik ödevleri arasında bü- yük ve küçük yollar bol suyla yıka- ma değil, biraz serinlik verecek ka- dar sulama bile yoktur. Hafif bir rüzgârla kalkan toz toprağı, milyon- larla mikrobu ciğerlerimize tıka basa sabmağa sarlanmışızdır. Sonra ve- remle, çeşit çeşit hastalıklarla savas- tan konuşuruz, Bu iki durum birihi- rile birleşir mi? Birkaç gün önce Ga- zi okulu önünden geçiyordum. Öte- de, yeni açılan bir bulvar üzerinc bir arazöz su serpiyordu —Okula gi- den yol ise tam bir karış toz içinde idi. Minimini yavrular dizlerine ka. dar toza batarak geçiyorlardı. Bu bahtsızlığa baktım da içim acıdı. Fa- kat yalnız bürası mı? Şarın hangi ya- nt daha bakımlıdır? Yazın sokaklar sulanmazsa halk yalnız acı duymakla kalmaz. Genel sağlık ta bozulur. Bu- nu düşünmek gerekmez mi? Ya şu zavallı dağ mahallatının halleri ne olacaktır? Yolsurluktan sızlanan bu yurttaşların çok Hakla- rı vardır. Üzerine düşen ödevleri yapmış olan bir yurttaş, elbette ki, rilmiştir. Bu kanuna göre; 1 — Panayıra mal göndere « cek olanlardan panayır için yap- tırrp panayır - içinde dağrtacak- ları risaleler, el ilânları ve afiş- ler için damga pulu aranmıya- caktır. 2 — Pavyonlara reklâm için yazdırılacak yazılarla isim ve firmalarını gösterecek levhalar- dan maktu vergi alınmayacak- tır. 3 — Methal levhaları ile sa- bit tabelâlardan maktu ve dam- ga vergileri ve yaprlacak tenvi«- rattan istihlâk vergisi aranmı « yacaktır. 4 — Panayıra iştirak edecek olanlardan ister tüccar, ister fabrikactı veya memur olsunlar, kazanç vergisi alınmayacaktır. İşte bu manası olan bir rea - list harekettir. Yoksa haftada bir gün toplanan bir faal komi- tenin ne yapabileceği insanı şüpheye düşürür, Zira böyle bir LER! B cek, İzmir ikat İzmir şehrinin ekonomisi İzmir gazetelerinden birinde şu doğ- | verdiklerinin karşılığını görmek is- ter. Yol yok. Lâğım yok..' Gerçi bun- lar çok paraya ihtiyaç .gösteren iş- lerdir. Fakat plânlı bir çalk; resinde başarılmıyacak işlör d Kşref paşanın yukarı mahallelerin- de oturan bazı yurttaşlar dertlerini yanmağa gelmişlerdi: “Belediye bize yol yapsın, bizi bu işkenceden kurtarsın da payrmıza dü. gen parayr uzuç bölülere (taksitlere) ayırmak şartile ödemeğe onayız (Tazıyız) diyorlardı.,, Şarbaylık bütün bu imkânları göz- den geçirerek bügünkü kötü durumu karşılamağa bakmalıdır. Bunlara tek kelime katmağa lü- züm görmüyoruz. Yalnız tekrar ede- ceğiz ki; “İzmirin yeni kurulacak ekonomi vaziyetinde en mühim rolü oynıya- cak olan şey, turizm olacaktır. An- cak plânlı bir belediye İzmire dü kadar hinterlandının — kazandırdığı milyonları kazandırabilir. Yukardaki resimde çalışan işçiler, yarın da gene üzümlerimizi kutulr- yacaklardır, bunun için gene kereste- ler kesilecek, kutu fabrikaları çalışa- cüktır. Fakat bugünkü gidiş gösteri- yor ki, yarınki İzmir bu mücssescler- le değil, plânlı bir şarbaylığın çalış- masiyle dirilecektir. Haydi dostlarım iş başına! AM U SAY | mahkemesine Hla.san Fehminin Alnı ak.. İzmir Özel hesaplar direktö- rü Hasan Fehmi büyük bir azap tan kurtulmuştur. Hayatının seyrini iyi tanıyanların çok sev- dikleri genç Hasan Fehmi, Ber gama ve Dikili kazalarında ya - pılmış bir suiistimal yüzünden tam bir senedir ki, sorguya çekil miş bulunmakta idi. Dikili (Özel hesaplar memu - ru) Nacinin, İzmir üçüncü sor - gu hâkimliğince verilen karara göre “oford denilen kimyevi maddeyi kullanmak suretile bir çok çekleri, cetvelleri tahrif et- miş olduğu ve hattâ imzaları da hi taklit ederek Türk devletinin gelirinden on altı bin sekiz yüz altmış Türk lirasını,, zimmetine geçirdiği anlaşılmıştır. Aynı hâkimlikçe verilen bir başka karara göre Bergamanın Özel hesaplar memurunun su - çu da açığa vurulmuştur. Yal - nız onun biraz insaflı hareket edip ancak 819 lira 18 kuruşu hesap verilemez bir hale soktu - ğu anlaşılıyor. Yine bu işlerden dolayr Dikili sandık emini Ahmet Hamdi ile diğer bir sandık emini olan bir başka Ahmedin, İzmir Özel he- saplar direktörlüğü başkâtibi Hilminin, İzmir merkez memur muavini Süleymanın ve Berga- ma “Özel hesaplar memuru,, Hüsnünün memurluk vazifeleri ni suiistimal suçile ağır ceza çıkarılmalarına karar verilmiştir. İzmir gazetelerinde çıkan ka- rar suretini okürken âdeta bu - naldık. Bu kadar devlet memu- rü adının şimdiye kadar bir sui istimal işinde yan yana geldi - ğini hatırlayamıyoruz. Bereket versin ki, ayni kararım içinde diğer bir çok maliye memurla - | rının temiz oldukları da tesi edilmiş bulunuyor da insan göz lerini karartan bu baş döndürü cü suiistimal hikâyesinin sonun da rahat bir nefes alabiliyor. Te mize çıkanlar arasında bulunan larm adlarımı buraya sevinerek kaydediyoruz: İzmir tetkik memuru Lütfi, merkez memür muavini Mithat tetkik memur muavini Mustafa, Dikilinin eski mal memuru Mu- vaffak, muhasebe kâtibi Muzaf fer ve Mehmet Ali, tahsildar Nazmi, öğretmen, Ali Riza ve Bediü, odacı Hasbi, Bergama Özel hesaplar kâtibi Refik ve Hakkı, Yüzünün aklığını belirten Ha- san Fehmiyi tebrik ederiz. İzmir Panayırından Bıktık. Hedefimiz 9 Eylülü Arsıulusal Bir Ekspozisiyon Günü Yapmaktır ! Faal Komite Panayır Kurmak İçin Değil,Pana- yırcılık zihniyetini Yıkmak İçin Çalışmalıdır! A Bu bir panayır görünüşüdür. Bir ekspozisyon görünüşü istiyoruz işi üzerine almış olan bir faal komite hergün geceli, gündüz- lü seferber bir halde çalışması lâzımdır. Ama diyeceklerdir ki: Efendim, herkes deruhte ettiği iş bölümile uğraşıyor. Haftada bir toplanmamızın ma- nası, yapılan işlerdeki birlik ve İZİN İzmir gazetelerinden birinin en göze çarpmaz bir yerinde şu pek mühim yazıyı okuduk. Tek kelimesini değiştirmeden, ol - duğu gibi buraya geçiriyoruz: Otobüslerde Bugün öğleden sonra Bucadan ket etti. Biraz ilerde yer olmadığı halde içeri birkaç kişi daha alındı. Daha biraz ilerledik, Karşıdan bir Buca belediye çavuşuna rastladık, otobüse işaret etti, otobüs durdu. Ben içerisini kontrol edecek diye seviyordum. Ne gezer, o, otobüs. teki fazlalığı görmediği gibi ken - disi de içeri girdi ve İzmire doğru yollandık. Tam Kançeşme yokuşu- nu çıktık. Orada iki İzmir belediye çavuşu bekliyordu. Belki bunların gözüne çarpar, dedim. Ne gezer. Onlar otobüsü durdurdular ve yan- larında bulunuan bir sivili bindirdi- niİZ... Otobüsten indiğimiz zaman Bu- ca belediye çavuşunun yanına yak- Taştım ve ona hatırlattığım zaman ne dese beğenirsiniz: - ahengi temin maksadiledir. Bunun bilhassa bu sıcak İz - mir günlerinde nasıl bir kalkan olduğu kolaylıkla anlaşılır. İzmirin dokuz eylülü ile adım adım uğraşmağa karar verdiği- mizi tekrar ettikten sonra diye- lim ki: İzmirde bir panayır kurulma- sı bizi memnun edememektedir. Birinci sınıf bir Ege limanında panayır yapılmasını biz beğen- miyoruz. Hedefimiz bu panayı- rı yakın zamanda herkesin be- ğeneceği bir “arsrulusal İzmir Dokuz Eylül — Ekspozisyonu” haline yükselmiş görmektir. Bunun için ise birkaç sene ev- vel Mareşal Liyotej'in Paris müstemlekât sergisini kurmak için kullandığı çalışma tarzına aynen uymak zarureti vardır. Medresenin yanında kızlı er- kekli talebelerle dolu bir tüni- versite, devletlü müşür paşa hazretleri yanında mareşal, pa- dişah yanında cumurrdisi ve mistik hurafelerin kerametli heyulâları karşısında realist önder ne ise, panayır yanında ekspozisyon da odur. İzmirdeki faal heyetin hede- fi panayır kurmak olmasın, pa- nayırcılık zihniyetini yıkıp eks- pozisyon kurmak olsun, İÇİN!.. Bücadan dolu kalkan Votobüse bindim, Otobüs, dolu hare | ler, Artık bu vaziyete siz ne dersi- | Ha — bir Dlos büsün macerası... Bu ne biçim Belediye çavuşu ? İzmir ile Buca arasında çalışan oOtobüslerden biri ve Kadifekale., — Şikâyet et bakalım... —— » İşte artık, bu söz üzerine hiçbir şey diyemedim. Ne dersiniz? Zeki bir vatandaşın bir müşa. hedesini tespit eden bu satırlar içinde insanı sinirlendirmeyen ne vardır? Bucayı İzmire bağlayan yol zaten netameli bir yoldur. Bu yolun bilhassa Kızılçullu ile Kemer arasındaki kısmımda (1) arabaların, otomobillerin, kam- yonların ve otobüslerin azami ihtiyat ile hareket etmeleri lâ- zımdır. Zira bir taralf yardır, bir taraf uçurum. Üstüne üste- Tik daha ileride bu yol demir « yolları ile de birleşir. Bunun için dört kuruş fazla kazanmak hırsile arabasını dole duran bir öotobüsçüye nasıl göz yumuluyor? Ve nasıl unutulu- yor ki, bu Buca, o İzmirin ban- liyösündedir ki, daha dört gün evvel Mersinli'ler ile Bayraklı- lar arasında iki kamyon çarpış- mış ve iki kişi ölmüş, üç kişi ya- ralanmıştır. Anlaşılıyor ki, İzmirde nakil vasıtaları ile bu nakil vasıtala- rının kontroluna memur - olan şarbaylık adamları arasında tam bir lâübalilik kurulmuş bulunu- yor, Bize kalırsa: Bucadan kalkan dolu otobüsü yolda bir dostunun gezinti ara- bası imiş gibi durdurup içine giren belediye çavuşu ve onun gibi hareket etmeği itiyat edin- miş olanlar taşıdıkları ünifor - maya lâyık değildirler. Hele ha- tası kendisine söylendiği man: “Şikâyet et bakalım!” di- yecek olanlar mutlaka ve mut- laka kendilerine çalışacak baş- ka bir iş bulmalıdırlar. Çünkü vatandaşlar canlarını çöplükte bulmaraşlardır. Bir şarbaylık memurunun itiyat ha- line girecek böyle bir hatası ya- rın (Allah göstermesin) Kadi- fekaleye yakın ucurumlarda yirmi otuz. vatandaşm param parça olmalarına sebebiyet ve- rebilir. İzmir şarbaymı-ı bu işi bir ga- zetenin görünmez yerinde çık« mış ehemmiyetsiz bir vak'a ola- rak değil, ilk plânda ele alma - cak bir şar derdi olarak karşı- layacağını tahmin ediyoruz, (1) Yani Kadifekalenin tam kar « şesna gelen kısmı murat ediyoruz,