Traji $ Komik Bîı"ııly!ına:[ Ü menin Senaryosu j Amerikada ve Avrupada zen- gimnlerin çoğu, duyacakları alkı- şı duymamak için kulaklarına ö- Tüm tıpasının girmesini bekler gibi, ancak son nefeslerini ver - dikten sonra açılan vasiyetna - melerile servetlerinin bir kısmı- ni hayırlı işlere bırakırlar. Ora- larda bu gizli taziletin her yıl binlerce örneği görünür. Bizde vakıf ananesi kendili - ğinden kalkalı yıllar var. Yıllar var ki hiç bir vasiyetnamenin içindeki şelkat, bir evin eşiğini aşsın da iyilik işlerine kadar u- zansın; görülmüş şey değildir. Amerikada ve Avrupada sık sık örneklerine rastladığımız bu ve siyetname fazileti - karşısında |G- San'atlar Akademisinde yenllikler yap kendi kendimize sorarız: “Biz- de de öldükten sonra servetini iyiliğe ve iyilete dağıtacak bir ıek) hayır sahibi çıkmayacak >mr?,, v Bir tek Lütfi Fikri çıktı. Va-|AKI evlenmege siyetnamesinde medeni cesareti en çok haiz eserin muharririne, en âdilâne hüküm verecek hâki- me ve bunun gibi kendince sos- yal faziletin en tam miyarlarımı gösterecek kimselere bilmem kaçar bin lira bırakıyordu. Aikışladık. İlk deta olarak bir adam tanıyorduk ki, sağken, vicdanını “ benden sonra tu- fan!,, mantığı içinde boğmamış ti. Derken bir verese ihtilâlı çık t ve Lütli Fikrinin vasiyetna - mesi başına türlü türlü hakların sahibi olduklarını iddia edenler Üşüştü. Bugün öğreniyoruz ki Lütfi Fikrinin filân apartmanı filân bankaya ipotek olduğu, filân a- vukata senetle şu kadar borcu bulunduğu, tereke tarafından ayrıca dava açıldığı, cenazenin İstanbula getirilmesi masrafı şu kadarı tuttuğu ve daha bil - gmem neler olduğu, bulunduğu, açıldığı, tuttuğu için kalan pa - ra ile vasiyetname hükümleri - nin yerine gelemiyeceği anlaşıl- | mıştir. Hattâ korkuluyormuş ki büyücek bir de açık kalsın. Ben de korkuyorum ki — bu a- çığı mahdut kazançlarile kapa- mak ve rahmetlinin borçlarını ödemek büyüklüğü, medeni ce- sareti en çok haiz eserin fakir muharririne, en âdilâne hüküm verecek az maaşlı bir hâkime ilh... düşmesin!. Peyami SAFA ea İstanbulda da öylesini istiyorlar Mersindeki Türkolis gubesinin hi- leli ve bozuk mal sevkiyatının önüne geçmek için Mersine gelen ve liman- da yükletilen bütün malların muaye- mc edileceği yolunda verdiği karar, İs n bul IZ'.“:M". da alâka uyandır- mıştir. Bir çok ticaret adamları Ti malinı kötüleyicilerin ılludmr;ur:lı!: mak maksadile bu kararın İstanbul. da da tatbikini istemişlerdir. Türko- fis bu işi tetkik ettiriyor. No. 47 —e ea * « 4 Erik Çiçekleri * Mahmud YESARI — Arkadaş ne düşünüyor - sun? Kolumu kolundan çektim. O, birden irkildi, ve gözlerini aça- Tak baktı: — Neden çekiliyorsun? Nefe- sim mi kokuyor, yoksa? — Geniş bir koltuğa kendimi at- mıştım, içimi çektim: — Kâüşke nefesin koksa! İrkildi, gözlerini — kırpıştıra kırpıştıra baktı, başını salladı: — Toylaşıverdin... Fena de - ğü, sende aşka istidat görüyo - rum. Dişlerimin arasından — mırıl - dandım: — Zaten bende iyi şeylere is- tidat yok ki... Kadriye, beyaz dümdüz par - “ lak dişlerini, — aydınlık ağzının aydınlık penbeliği: gösteren kahkahalarla gülüyordu: — Bunu da beğendim. Karşımda bir koltuğa otuz *l ÜR : ÇU .©r. Mimar? şubesi leyit olacak — Hayvanat Enslitüsünün İn: KILIK KANUNU .Ermeni papas- geĞ d a de izin İstiyor İmam ve papasların ruhani kıyafeti ancak mabetlerde giye- bileceklerine dair olan kanun bu ayın 13 ünden itibaren tat - bike başlanıyor. İmamlar yeni sivil kıyafetlerini hazırlamışlar- dır. Rum ve katolik papasları da elbiselerini hazırlamaktadırlar. Ermeni papasları ise yeni si- vil kıyafeti herkesten evvel giy- meğe başlamışlardır. Bunlar sivil elbise ile melon veya fötr şapka giymektedir. Beyoğlu Ermeni kilisesi pa - paslarından Bahtiyaryan dün bize yeni kıyafetten bahseder - ken bir başka mevzua da intikal etti ve dedi ki: — Dini kanunlar dul kalan bir papasın tekrar evlenmesine izin vermiyor. Bundan başka papas- lıktan rahipliğe ve peskoposlu- ğa yükselebilmek istiyenlerin de bekâr veya dul olması lâzım dır. Benim çahsi kanaatime gi re DU evlefüne işi düzeltilmeli - dir. Liberal ve demokrat olan kilisemiz elbet bir gün bunu da yapacaktır. Karısı ölen ve çoluk gçocuk sahibi olan bir papas ne- den evlenmesin! Biz evlilik me- selesinde sivil yurddaşlarımızın tabi oldukları kanunlara uymak istiyoruz.,, Kilisede bulunan papaslardan Şişli Ermeni mezarlığı komis - yonu veznedarı Azravor da di- yor ki: — Bundan evvel patrik Nar - yan bana papas olmağı teklif etmişti. Ben de şu iki şartı ileri sürmüştüm :. Biri istediğim kıyafetle geze- ceğim, diğeri de dul olduğum için papas olduğum takdirde ye niden evlenmeme izin verilecek tir. O zaman bu şartlarım kabul edilmediğinden ben de papas ol madım, Fakat bugün evlenmek işi de düzelecek olursa papas da olabi leceğim. ö KA et Foremai ae gel Hafta tatilindeki Müphemiyet Kaldırıldı Hafta tatili pazardır ve 35 saatten eksik olmamak üzere cumartesi günü saat 13 te başlar. Yalnız kanuna göre | halkın yemesi, içmesi, giymesi gibi zarurt İhtiyaçlarile alâkalı alış veriş dükkân ve mağazaları hakkırida cu - martesi günü halta tatili hükümleri tatbik edilmez. Geçen hafta bu yüzden bir çok karışıklıklar oldu. lbaylık bunları tamamile teşbit etmiş ve dün şarbaylığa bildirmiştir. Şarbaylık ta, direktörlüklere yaymıştır. Bunu herkesin tamamile anlaması için açık yazıyoruz: 1 — Eski cuma tatilinde kapalı e- lan bütün yerler şimdi pazar günü kapanacaktır. 2 — Cumartesi günü saat 13 te hafta tatili başlayımca kapanacak ve açık bulunacak yerler şunlardır: Kapanacak yerler: Esasen hafta tatilinde kapalı olan daireler, mek - tepler, imalâthaneler, fabrikalar, bü - rolar (avukat, komisyoncu ve buna benzer yazıhaneler), bankalar, mües- seseler ve müesseselerin gündelik ha- yat işlerile meşgul olmıyan kısımları. Meselâ tramvay şirketinin memurlar kalemi gibi. Akşam saat 20 ye kadar açık bulu- nâacak yerler: Halkım yemesi, içmesi, yerler. Yani bak,- » Kitapçı far, tü iler, maBazalar. tobaf ler, elbiseciler, müzik alât ve edevatı satan yerler (gramolon mağazalatı Zibi), inşaat malzemesi satan küçük yerler, berberler ve emsali yerler. Dün ilbay vekili Rükneddin Sözer de bu iş hakkında bir yazıcımıza de- miştir ki: — Kanun çok açıktır. Ancak her türlü anlaşılamamazlığın önüne geç - mek için de cumartesi saat 13 ten son ra açık bulunacak yerleri tamamen tesbit ettik. Bunlar halkın zaruri ihti- yaçlarile alâkalı olan yerlerdir. Bu gibi yerlere kitapçıları, inşaat malzemesi satan küçük yerleri, mede- | ni ihtiyaç alâtı satan müzikcileri de koyduk. - Kapanacak yerler de resmi daireler, müesseseler, bürolar ve emsalidir. Yani esasen hafta tatili günü kapalı olan yerlerdir. Berberlerin tatili Şehrin bir çok semtlerindeki ber « berler, bafta tatilinin pazara alınması münasebetilte kendi aralarında anlaş - mışlardır. Anlaşmaya giren berberler, yarm dükkânlarını hiç açmıyacaklar- dır. Kapamağa taraftar olanlardan ba zıları dün berberler cemiyetine müra- aat ederek bu işin bir karar altını müuştu; ona, açılmaktan kendi - nj tım: — Şimdi neler düşünüyorum biliyor musun? Bakışları değişiverdi: — Neler düşünüyorsun? — Bu köşkü, bu odaları, hele bu odayı gördükten sonra, aklı- ma, biribirine uymaz, biribirini tutmaz şeyler geldi. Evvelâ, i - çimde, histe, kıskanmağa ben - zer bir burkuluş duyar gibi ol - dum. O, başını sallayarak beni din liyor, ara sıra gülüyor, ağzın - dan tek kelimeler dökülüyordu: — Kıskandın mı? — Eve değil, eşyalara değil... Buranın havasını koklamış, a - yın, güneşin doğduğunu ve bat- tığını görmeden, günlerce, ge - celerce yaşamış mutlu insanları düşündüm ve kıskandım! — Evet... — Sonra korktum, hem nasıl korktum bilsen... Bütün içim ür- perdi; dehşetten, bütün varlı - ğim sarsıldı... — Neye? t K — Sen, bp korkuyu, bu deli - valg şeti anlayamazsın. Sen, eğer ka- bil olup ta, bir ân, senliğinden çıkabilsen ve durup — karşıdan bir baksan? İşte ancak o zaman anlayabilirsin. — Anlamıyorum. — Ve kendini de boşuna yor- ma. — Peki, korkün? — Güneşin, ayın doğduğunu, battığını görmeden, — bu bam başka büyülü renkler, büyülü - şıklar içinde günlerce, geceler - çe yaşadıktan; buranm büyülü kokusuyla sarhoş olduktan son- ra, her günkü, her zamanki ha- yata, eski yeryüzüne dönüver - meikğ. :c_ acı bir şey! Kadriye, düşünüyormuş gibi gözlerini kapamıştı, ancak şıiti- lir bir sesle: L Edebiyat yapiyorsun, de. . Acı acı güldüm: — Hayır, arkadaş... Bu, cen- netten kovuluş gibi bir şey... Bu radan, tekrar yeryüzüne dönen adam, teselli bulamaz. Hele, bu- raya bir daha dönmemek, döne- memek üzere kovulmuşsa.., Ar- alınmasını ve İstanbul berberlerinin pazar günü kapalı bulunmalarının te- minini istemişlerdir. Yevmiyeler tam verilecek Cumartesi günü öğleye kadar çalı- şıldiği için bazı Tmüesseselerin, me- murlarına ve çalışan adamlarma ya- Ttım yevmiye verdiği duyulmuştur. Dün şarbaylıktan öğrendiğimize gö re, kanunda sarahat olduğu için bü - tün mücsseseler cumartesi günü yev- miyelerini tam olarak vermeğe mec- burdurlar. Bu hususta tereddüde dü. şen müesseselere de tebliğat yapıl - miştir, — Liselerde sınıf " * imtihanları Pazartesi gününden itibaren liselerin sınıf imtihanları başla yacaktır. Dün kültür bakanlığın dan sorular için yeni emir gel - miştir. Bu emre göre kültür bakanlı - ğınca hazırlanmış olan — tarih, coğrafiya, tabiiye sorularından talebeye sorulacaktır. Bakanlıkça hazırlanmamış o- lan derslerin soruları da müfre dat proğramından seçilecektir. Runum talebenin soru- ı laz hahkumla KUt DaBasl ğ a şikâyet etmeleridir. — Hava tehlikes'ne karşı Şehrimizde, hava tehlikesini bilen- ler kurumuna tiye sayısı | her gün bir kaç misli çoğalıyor. Dün, hava k'.ınıı:u İstanbul şubesine yeni- den bir çok vatandaşlar müracaat et mişler, üye yazılmışlardır. Paşabahçe şişe fahrikasında çalı - şan Bulgaristan göçmeni ameleler her ay birer yevmiyelerini hava kurumu- na vermek suretile yardımcı üyeliğe yazılmışlardır. Kurumun nahiye ve kaza teşkilâtı da çalışmalarını günden güne genişlemektedir. — Çanakkaleye giden profesör 'Arkeoloji profesörü Dr. Bossert a- sistanları ve iki talebesi ile birlikte bugün Çanakkaleye gidecektir. Pro - fesör ve talebeleri Çanakkaleden Tro- Aav harabelerine gidecekler ve 1 hafta kadar kalarak tetkikat yapacaklardır. Antropoloji profesörü Dr. Şevket Kansu da bu tetkik seyahatine iştirak edecektii tık o adamın — gözünde, güneş ışıklarını, gök ve yer yüzü renk- lJerini kaybetmiştir. Yorgun yorgun mırıldandı: — Biraz anlar gibi oluyor'tm. Gülüyordum: — Sana, — öyle geliyor... Bu korkudan sonra kovulan zaval - v — —— — 'KÜÇÜK HABERLER | * Balıkçılar, piyasada fıçı azlığın- dan şikâyet ediyorlardı. Bu sikâyet ehemmiyetle nazarı dikkate alınarak Hasköyde yeni bir fıçı fabrikası açıl. mıştır. Balıkçılar çok sevinmişlerdir. * İş Bankası Genel mü Muam mer Eriş dün de İş Bankası İstanbul Şubesinde meşgul olmuştur. Genel müdür yarın akşam Ankaraya döne- cektir. * Gümrükler Bakanlığı muamelât umum müdürl! Celâl İle Gümrükler tetkikat müdürü Mustafa Nuri yarın Ankaradan şehrimize gelip, tetkikat- ta bulunmak üzere Avrupaya gide - cektir. * Ekonomi bakanlığı deniz müste- şarı Sadullah şehrimizdeki tetkikleri- ne devam ediyor. Müsteşar dün de deniz ticaret metkebine gitmiş, mek- tep hakkında müdürden izahat almış- tır. Sadullah bundan sonra Balta li- manuındaki balıkçılık enstitüsünü gez miş ve öğleden sonra da fabrika ve bavuzlara gitmiştir. Bugun Ankaraya dönecektir. * Java adasımda çalışan bir mücs - sesc memleketimizden sucuk, pastır - ma, gidat könserveler, şarap ve lâti lokum almak istediğini bildirmiştir. Müessese, bundan başka, istediği malların İslâmlar tarafımndan kullanı - lacağının gözönünde tutulmasını ve malların buna göre yapılmasile bera- ber mümkün g kadar ucüz olma Btür da ilâve e. tilmesine başlanmıştı. Bu iş bitmiş ve kütüphanenin salonu genişletilerek kitaplar da yeni yapılmış olan dolap- lara konmuştur. Pazartesiden itibaren mobilyeler - de değişecektir. * Fen fakültesinde bazı serbest dersler vardı. Üniversite rektörlüğün ce verilen karara göre serbest dersle- re giren talebe imtihan edilecektir. * Maarif cemiyeti Istanbul şubesi idare üyeliğindeki boş yere C. H. par tisi Kadıköy kaza idare üyesinden Naci seçilmiştir. —— İpekli kumaşlar için Rekabet yüzünden ipekli kumaşla- rın fena kalitede oluşu alâkadarların nazarı dikkatini celbetmiştir. Bunun önüne geçmek üzere bütün İpekçiler ipeklerinin sıkı bir kontrola tâbi tu - tulmasını istemekte, bunun için de bir kontrol müessesesi kurulmasını arzu etmektedirler. Ipekçilerin bu isteği çok iyi karşt - lanmıştır. Kontrol milessesesinin Bur sada kurulması düşünülmektedir. Bundan başka yine ipek için bir boya santral kurulması da kararlaş- tırılmıştır. — Fakat sana göre değil.. Yerinden kalktı, omuzlarımı tutup sarstı: — Ahlâksız! Omuzlarımı — sarsan ellerini yakaladım: — Yanlış anlama... Sen, ebe- diyetle de alay eden, dünyanın ldarı düşündüm. Önceki hisle - | en bahtiyar insanısın! rim, kıskanmam geçti, onlara a Silkinip kurtuldu, — yan yan cıyorum... Hele gençlere, hele | baktı: toylara... Sonra, bütün düşün - dükleri: 'an yana dizdim, kuv- vetlerini ölçtüm Kadriye, garip garip bakıyordu: — Rüşvet istemem. — Otur konuşalım,. Otururken yüzünü buruştur - gözlerini açmıştı, | du: — Bugün, hiç te eğlenceli de- — Bu kadar şeyine — çabuk | ğilsin. düşündün? — Alışkanlık! O, merakla sordu: — Peki, ölçtün; sonra? — Hoş görüver. — Şimdi neler söyliyeceksin? Bir cigara yakmıştım, bir ta- ne de ona uzattım; başını geri- — Acaba, buradan kovulan | ye itti : T zavallıların geçtikleri ve geçe - cekleri acı, yaşama kırıklı- Bı, burada gecelerin saadetini — değer mi, değmez mi? — Vaktile bir şair, şöyle demişti: “Hoş geçen bir demi sevda ebediyet sayılır!,, — Doğru! ei ekiK ÖL LA RE L Ü el »— İstemem,.. Konuş... — Demin; buğün, hiç te eğ - L rdikleri gün ve | lenceli değilsin! dedin. İçimden buna, ne kadar güldüm, bilsen. — Neden? n B_uudı günün, saatın hük- mü, mânası yok ki.., Sabah mı, akşam mı, gece mi, geceyarısı Fdi el el şaatı ilerliyor | çok'dikkat edile Ha 1 s4 ü — 8-6-938 —e BU DA 'BENDEN BİR ŞAPKA KARŞISINDA Bize dün bir konuk geldi. Ba- şında kenarı geniş, enli hasır şe ritlerden örülmüş, şu Amerikan kovboylarının giydiklerine ben- ziyen bir şapka vardı. Rahat, kuştüyü gibi hatif bir şapka. İ- ki liraya almış. Konuk şapkasını çıkardı, is- kemlenin üstüne koydu. Konuk, evdekilerle konuşuyor, ben şap kaya bakryorum. Gözlerimin ö- nüne fötr şapkalar, melon şap- kalar, silindir şapkalar geliyor. Yazın bu sıcağında, bilmem hangi çeşit kılığa uygundur, bil mem nerde giyilen elbiseyle ya- kışık alır, biçiminin şurası şık- ur diye kafalara geçirilen bu terletici, kalın şapkalar!. Şapka ların arkasından yakalığı, krra » vatı, ceket yakaları ve falan di- lânıyla giyim kırşamımızı düşü- nüyorum ve bilmem neden, ak - lıma, eski zamanın kırk gün kırk gece süren yemekli, içkili eğlenceleri geliyor bu sefer. Doymak için, sağlık için değil, tadı için, yemek yemek -için ye- nilen, kusup kusup yeniden yeni len yemekler, içilen içkiler!. Eski Romada fonksiyonunu kaybeden yemek nasıl dejenere olmuşsa ve bu dejenerelik nasıl bütün bir kültür ve sosyal yaşa- yışın bir gösterisi ise, bugünkü giyim, kuşam da o biçime gir « miş gibi. Ne şapkayı güneşten sakınmak için, ne elbiseyi rahat çalışmak, korunmak - için giyi- yoruz, Giyim, kuşam dejenere olmuş. Orhan SELİM Açığa çıkacak 300 memur yok Gümrük ve inhisarlar bakan- lığı, yeni teşkilât kanun lâyiha sına göre faaliyete geçmek için şimdiden hazırlıklara başlamış- tır. Bu yıl kontrol teşkilâtıma likkat edilecek ve SS lira nacaktır. Bunlar gümrük direk- törlerinin emirlerinde, beyanna- melerdeki bütün muamele ve kayıtları gözden geçirecektir. Yeni teşkilât dolayısile 300 me murun açığa çıkarılacağı habe rinin doğru olmadığı anlaşıl « mıştır. Ancak münhallere yeni memur alınmamak suretile ta- sarruf yapılacaktır. Gümrüklerin iç muamele ser- visleri iş sahiplerile temastarı uzak bulundurulacak, mükellef- ler ancak zaruri hallerde memur larla temas edeceklerdir. İşle - rin selâmetle yürümesi için bu- na önem verilmektedir, —— Haldeki dükkânlar kiraya verilmiye başlandı Yeni sebze ve meyva halindeki dük kânların kiraya verilmesine başları « mıştır, Belediye her isteyenin halde yer tutmasına taraftar olmadığı için dükkân tutacak tacirlerden 2 bin li « ralık teminat istemetkedir. mı? Günü, saatı hatırlatan nc bir ışık, ne de bir ses var! Yarın, bugün mü, yoksa bugün, yarım mı? Saatın yelkovanı tersine mi işliyor, belli değil... Tersine iş * liyebilir de... Yerinden kalktı, elini alnına vürdu: ğ — Vallahi şimdi aklıma gel- di,.. Odalarda ne duvar, ne kon- sol saatı var. Halbuki büyük € - vin hemen her odasında, sofala- rında, işler işlemez, antika, kıy'” metli, kıymetsiz çeşit çeşit saat- lar vardır. İnan ki buraya saat koymayışım kasti değil... Bugü- ne kadar da farkında olmadım. Güldüm: — Ve sen de inan ki, burada saat olup — olmadığına ben d€ dikkat etmedim. Fakat buradâ saat işlemez. Hem, niçin işliye cek? Münasız bir şey.. Ağır ağır başını sallıyordu? — Hakkın var, anlıyorum. Birdenbire hiddetle topukla rtını yere vurdu: — Fakat kızıyorum... Hayifı seni sevmiyeçeğim! ÇArkası vard —