44 6-035 | & Çölde yolcu, vahayı görünce İtul sevinir ve yorgun adımla- vücuduna gelen yeni bir ta- İât ile hızlaştırırsa Atinanın hvelerinden, tiyatrolarından Vlerin yatak odalarına kadar Wfen politika havası içinde kMöıb de bir resim ve hey- * sergisi açıldığını haber alın Oraya, öyle koştum. Ü H_Cf şeyden evvel — “Atölye,, tdiğim yerin ne olduğunu Gözüropulssun “balıklı kadın p1 Hğliyeyim. Burası bir kulüp- İs, Sir san'at kulübü. Esasen i:_’_'ı'l de gösteriyor. Atölyenin üqnl'nşunda İstanbul san'at Tn ünin tanıdığı Arif Dino- da hissesi vâr, Esasen bu- Va gelir gelmez ilk tanımış, ,îhî’“ş olduğum ve hergün be- ğğ bulunduğumuz birisi var- hun, Abidin Dino'nun ağa - leri, En küçüğü bugün Leningrat- ; Ortancası İstanbulda ve en 'ükleri Atinada olan bu Üüç ,—m':!o. üç şehrin san'at âlemle- tağı deryadil lâkaydilerine ,!îmm birer yaşatıcıdırlar, ha- &t yapmışlardır. ',i_ğle Arif Dino'nun pek sev- !Ğı Atölye'deki sergideyim. Ruş ZBiyi, Atinanın en tanın- lnı' İki ressamı olan Gunaropu- %_:c Gika ve onlar kadar ta- 1$ heykeltraş “Tombras hpfmşlar. k " öâılxinnîi sergiye girdik. Sadede Evvelâ müsaadenizle Gika- keldbqlıyncığım. Çünkü hey - "îe“ €vvel resmi, resmin de )ş'ı, Şek!mi almamış, donma - %“henuı araştırma devresin- diş, ANını, merak ve san'at en- Stsinin daha çok bulunanını '“!ve:::' İşte Gika'da bunlar » Çika'nn, bazıları bizim Bed- ç Slimi'nin krokilerine ben- ki İ Tokileri var, Boyalarında- Enkler çok iyi, güzel, oriji- teliy Tablolarında çok değişik 'âriık'ı"i var. Umumiyet iti - G,' avant garde. haşikd'am, resim itibarile bir İ İ ni İbe da renklerin <a afiş, daha doğrusu de- ee? oluşudur. Fakat, bu ğ“di: Ve onun için bir kusur de- Ş —l Bunu, kusur olarak, Olsa olsa Bay Ali Sami Yar bulabilir — ç).';nku Gika- A, Vasitesi için o nisbette 65"'_ renk lâzımdır. — *lelim Gunaropulos'a: Atinada Bir Resim Sergisi A30 da Ali Dino'dur. Arif Di- | Gikanın “Koğuş,,u Gunaropulos Atinada şöhre- ti en fazla olan ressamlardan birisidir. Eğer onun bir veya iki eserini görürseniz, hayran olursunuz. Zira, Gunaropulo- sun tabloları, yaşıyan hayaller, rüyalar gibi adeta şeffaf boya- larla yapılmıştır. Peyzajlar por- treler birer tayf gibi görünür - ler; renkli tayflar gibi, Bu tarz resim, bilhassa yağlı boya, na- | dirdir, Yalnız Gunaropulos bu nadirliği suiistimal etmiş, o | tarzdan başka resim yapmıyor. Bütün tabloları ayni prosede ile, Bu yüzden, insana bir sıkın- tı geliyor. Ve derhal akla Fu- | jita'nın seri halinde yaptığı ke- dili kadın portresi geliyor.Gu- naropulos ta, onun gibi, meş- hur olan bu prosedesini sanki istismar ediyor. S Fiye girin- ce bakıyorsunuz, yirmi dört tablosu var ve yirmi dördü de öyle, Hayır, birisi müstesna. Bu bir portredir. Bildiğimiz, klâsik usulde — belki biraz fotoğra - fik — yapılmış, ve çok, çok mu vaffak olmuş. Bu portrey rünce, bunun Üstat, san'a halekile vâleri-bir ressammmreses *T' ri olduğu derhal anlaşılıyor. Gikanın bir “affiş ,,i Gunaropulos'un bu hayali tar- zı, daha ziyade illüstrasyon için iyi. Meselâ o, Edgar Poe'nin hikâyelerine resim yapmış olsa, muhakkak ki, emsalsiz olurdu. Bundan başka, balık, karides, istakoz gibi natür mortları, de- niz veya dağ manzaraları için bu tarz fevkalâde uygun, niha- yet nihayet, ressam, çok sevdi- ği bir kadımnın portresini veya | “nu” sunu böyle yapabilir. Onu | iç duygularından, tülden bir | duvak içine sarmak için Guna- | ropulos ile görüştüm, bana : — Her ressamın bir ifade tar zı vardır. Ben de aradım, ken- dimi yokladım. Buldum. İşte benim ifade tarzım da bu.. Dedi. Ne diyebilirdim. İtiraf | edeyim ki, Gunaropulos'un bu | ü, san'at âlemi için tarafı tamam, ün manasile bir ressam, Yalnız... yalnız bu israrı olmasa, Heykeltra: 'Tombros'un eser | lerinden inin fotoğrafını | koyuyoruz. Onun hakkında söyliyecek fazla bir şey yok. kısaca mükemmel bir san'at- kâr. Hem lâfı uzatınağa ne ha- cet, resimlere bakınız, görecek- siniz. Fikret ÂDİL T C SF YA S ÇT ÜZEL SAN'AT : AERTTE Tiyatroda Giyim Ve Kuşam | ilkleri sayılır. Ruslardan on do- | l Aktör, kompozisyonunu ma- kyajla olduğu kadar kostümle de tamamlar. Sahnedeki giyim kuşam; dekor, , Oyun döşe- mesi ve vak'anın geçtiği devir ve ülke havasile sımsıkı bağlı- dır. Önun için aktörün kostü- | mü sahnedeki renk ve atmosle- rin bir organıdır. Klâsiklerde, rotmantiklerde, — hakiki tarih damgası taşıyan — eserlerde, li- rik tiyatroda ve chorâgraphigue oyunlarla Music-Holl'lerde dış âleminin, renk ve ahengin en ifade vasıtası kostüm- dür. Bu itibarla bu gibi eserle- rin dekorlarını hazırlayan res- samlar kostümlerini de çizerler, Yalnız tiyatro kostümü çizen tezyiniciler vardır. Bu usta mütehassıslar kostüm tarihle- rinden, müzelerden, eski tablo- lardan istifade ettikleri gibi ken di zevk ve san'atlarını da kata- | rak stylis$ eserler yaratırlar. Güzel düşünülmüş, iyi dikilmiş, vücuda uygun gelmiş, ılık ve çekici renkler taşıyan bir kos- tüm, bir müsiki parçası gibi iç kavrayıcı, üstelik te göz okşa- yıcıdır. Yalnız bu hükme daya- narak taşkınlığa — varmamalı, hususile eserin ruhuna aykırı düşecek şekillerden ve renkler- | den sakınmalıdır. Evrensel ve davası henüz kat'iyetle anlaşı- hp halledilmemiş eserlende, id- dialı piyeslerde daima hafiflik- ten kaçınmak lâzım. Meselâ Shakespear'ın “ Hamlet ,, ve “Makbet” inde göz alıcı renk- lerin, fantazinin bence hiç yeri yoktur. “ Jül Sezar ”, “Antuvan ve Kleopatra”,, “Koryolan” gi- bi eserlerinde tarih rol oynar. “Bir Yaz Gecesi Rüyası”, “On Tkinci Gece” ve sair komedile- rinde fanteziye yer verilebilir. “Romeo ve Jülyet” i romantik çeşi er. - Gaete'ni F ynda terkidi - bir. kostüm- san'a- tıma ihtiyaç vardır. Yunan ve lâtin trajedi ve komedilerinde sadakat hâkim olmalıdır, e Tei Bugünkü kılıkla oynanacak eserlerde oyuncular, moda ma- ğazalarının saçma sapan, müba- lâğalı ve aykırı — tuvaletlerinin mankeni olmaktan kendilerini alakoymalıdırlar. Her şeyden evvel kendilerine, rollerine ve esere yakışanı seçmesini bilme- lidirler. Âşırt derecede uzun bir adam, sahnede kendisini b_üsh_ütüu uzun gösterecek arışı çizgili kumaşlardan sakınmalı: dır. Nitekim kısa boylu, şiş . man bir adam da argacı çizgili elbise giymemelidir. Çok es- merler kendilerini açacak, çok sarışın ve beyazlar da kendile- rine yaraşacak, sarı benizliler de betlerine renk Verecek ku- maşları seçmelidir. Eğer rol icap ettirmiyorsa acayiplikten, hercailikten, çok göze çarpan renklerden, ceplerden aşırı sar- kık mendillerden, vücudun ku- surlarını ortaya koyacak çok taylı elbiselerden, yahut ta gü- | zel vücutların estetiğini boza - cak bol ve potlu kostümlerden daima tevakki etmelidir. Sade- Iık,_ en büyük güzelliktir. Fan: teziyi yerinde kullanmak gerek, Şggün Avrupeda her temsil için yazılan tenkitlerde, piyes- teki gi ve kuşamlar da ay.- rıca bir yer alır. Meselâ “Ko. medya” gazetesinde daima pi- yesin ve oyunun tenkidinden sonra (Les elâgğanc. de la Pi- &ce) başlığı altında Clorinde imzalı küçük bir elbise tenkidi bulunur. Vakıâ bu gibi tenkit- lerin çoğunda reklâm kokusu sezilmektedir, pek bel bağla- mağa ve inanmağa gelmez. Bi Batı tiyatro âleminde çizdik- leri kostünlerle ün almış san- atkârları burada anmadan ge- çemiyeceğim: Ön yedinci yüz yılda Fransada (Hötel de Bour- göogne) dekoratörlerinden Lau- rent ve Mahelot bu işin en önünde gelir ve hemen hemen el TAN LAR | kuzuncu yüz yılın sonunda ye- tişen ve yirminci yüz yılin ba- şında ölen (Löon Bakst) 1909 yılında Pariste (Châtelet) ti - yatrosunda bale Ruslar Fran- sızlara gösterilirken “Şehra - zat” ta fantezinin en mükem- mel nümunelerini vermiştir. Moskova Stanislavski - tiyatro- sunda sahneye konan (Mater- lick) in “Mavi Kuş” u için Rus “gorof'un cizdiği sembolik kos telâkki edilmiştir. Fransada bu günün en fantezist kostüm Tes- samı George Barbier'dir. “Ti- yatro İçin Yirmi Beş Kostüm” adlı basılmış albümündeki Vic- tor Hugo'nun Marian de Larme eserile Maurice Donnay'ın Ly- sistrata'sı için yaptığı kostüm- ler bir güzellik örneğidir. Bu ressam köstümlerini giyecek aktörlere göre ve onlara yara- şacak bir tarzda hazırlar. —i Bazı oyunlar vardır ki, kos- tümleri değişmez bir hususiyet damgası taşır. Meselâ Italyan- ların (Commedia dell'arte) sin- deki şahıslardan — (Brigella), (Pantalona), (Scapins), (Zer- bins) ve saire ile (arleguin), (colombine) ve nihayet pando- mime geçen (pierrot), Bizans - hıların (mimos) ve (mocos) u ve bizim orta oyunundaki pişe- hususi bir giyim taşırlarr Kimi- sinin üzerinden yüz yıllar geç- tiği halde bu saydığımız şahıs- ların kılığı bir an'ane gibi kal- kılıkları olmasa hususiyetleri kalmıyacak, belki de varlıkları gilinecektir.Bu grotesgue tipler Bouffe ve Farce gibi oyun tarz- tür sayı! .Oyunmnnuqdâüldür mek kabiliyetine göre de ta- havvüllere uğrar. Teferruatta daima değişiklik göze çarpar. Mystöre'lerde de diri karakter hâkimdir. —3 Tiyatrocuların, hususile re- jisörlerin kostüm tarihini az çok gözden geçirmiş olmaları gerektir. Kostüm tarihlerinin içinde Fransız (A. Racinet) nin altı ciltlik Le Costume Histo- rigue isimli fevkalâde güzel ba- sılmış eserini zenginliği ve ba- şındaki giriş yazısının Türk da- vasına elverişli olması bakımın- dan tercih ederim. Aktör M. Kemal KÜÇÜK Sofyada Italyan Ressamları Sofyada İtalyan ressamları bir resim sergisi açtılar, İtalya Orta elçisi ve sanayii nefise aka- demisi müdürü sergi açılırken söz söylediler, Sergide 21 İtal- yan ressamının 139 tablosile 21 helkeltraşın 30 eseri teşhir edil- mektedir. P S FNY0 6 ĞĞ tümler büyük bir san'at verimi | kâr ve kavuklu, tulüattaki ihiş | mış, değişmemiştir. Esasen bu | larına uygundur. Palyaçolar ve ” | klavnlar Fantasgue bir karika- | g SĞ P ÇLAR D . V SN AKADEMiDE Güzel San'atlar Akademisi memleketimizin biricik plâstik san'atlar evidir. Her hafta okurlarımıza bu sütunlarda Akademiden haberl r veriyo - ruz. Bu haberlere göre Akade- mi bu sene yeni bir faaliyet se- nesine giriyor. , e Akademide her sene sonun- da bir sergi açılır, orada talebe- nin bir senede ne yaptıkları gö- rülür. Mimari şubesi ihzari sı- nıfile diploma imtihanları pro- jelerinden maada bu sene ilk defa olarak milli mimari, şe- hircilik, dahili mimari, beton | arme, demir inşaat seminerle - rinin iyetleri de gösterile- cektir. Yine bu sergide Akade- mi Mimari Şubesinin tedrisa - | tındaki düzgünlük ve değişik- Tik neticelerini gösterebilmek üzere iki talebenin yeni progra- ma göre bütün tahsil müdde- Ankara Resim |Sergi _si Kapalıçarşı İstanbul Halkevi Güzel San- atlar Birliği Resim Şubesi ev- velki gün Ankarada bir resim sergisi açtı. Ankara Sergi Evin- de açılan bu resim sergisi Gü- zel San'atlar Birliğinin 12 inci sergisidir. Sergide 129 eser gösterilmektedir. Sergi ayın on beşine kadar açık kalacaktır. k , «i İ0 SA İ S tinde yapmış oldukları çalışma örnekleri toplu bir halde göste- rilecektir. 4 e Akademi Mimeri Şubesinde gelecek ders senesi için resmi program dışında mesleğe ait konferanslar verilecek ve mem- leketimizden geçen bazı büyük meslek adamları ve yabancı il- lerdeki tanımmış değerli bilgin- ler çağırılacak, . Mimari Şubesinin pansiyon halinde talebenin Akademide yemesi, içmesi ve yatması için proje hazırlandığını geçen haf- ta yazmıştık. Haber aldık ki, bu sene ders yılında Akademi- ye parasız ve leyli olarak on talebe alınacak ve bu sene me- zun olacaklardan üç mimar Av- rTupaya gönderilecektir. . Güzel sanatlar, akademisinin mimart şubesi imtihanları 7 ha zirandan 10 temmuza kadar de vam edecektir. Mimarların dip- loma imtihan projeleri 1 tem- muzda toplanacak ve imtihan « ların sözlü kısmı yapılacaktır. Resim şubesi imtihanları bit« mek üzeredir. Geçen hafta eskis lerini koyduğumuz ressamlar bu hafta son müsabaka olan tab Jo konkuruna girmişlerdir. Dip- loma alacak ressamlar bu hafta sonunda anlaşılacaktır. |AVNi LiFiJ iÇiN... Yollarda onu - raslardınız, Uzunca boylu, zayıf, kemikli yüzlü, uzüun saçları ensesinden omuzlarına kadar sarkan, şirin bir ressam vardı. Avni Lifij. Artık onu yollarda raslamıyor- sunuz. Çünkü öldü. 927 senesi haziranının üçüncü günü onu gömmüştük. Yani bundan tam sekiz sene evvel, Dün yıl dönü. mü idi. Hiç kimse onu hatırlamaâğ. Geride bıraktığı karısından başe ka belki onun için ağlıyan, gö yaşı döken olmadı. Bu hazin şeydir, Gidenleri unutmıyalım, Maziye borçlarını ödemiyenle- rin istikbalden alacakları ola- maz. Gidenleri unutmıyalım. Çünkü onlar bugünkü varlığı- mızın temel direkleridir. Belki baş ucunda bir mezar taşı bile bulunmıyan büyüklerimizi unut mıyalım, Onların büyük hatıra- larını yarmımki nesle devretmek bizim vazifemizdir. Maksadı- mız kimseye serzeniş etmek de- ğil, Sadece şu birkaç satır mer- hum Avninin hatırasını taziz için yazıldı. Tombros'un " balıklar,,1 LK yüre di G aai v aei C ö dÜ de Gi e bi a el aa 43 l Zleda l kü aA İ AKSİR üeü l z