TAN 30 » 50938 (| .BUDA BENDEN | SEHİRDE OLUP İTENLER BiR FİKİR VE 1Ki SÖYLEV Gerek Şükrü Kayanm, gerekse | Recep Peker'in Ankarada gazete- cilere verdikleri söylevlerde birleş- tikleri bir fikir, Türk rejiminin bu- günkü esası üstüne bol bir aydınlık yağdırıyor: Pok sayın İç Bakanmma göre Kamâlizm, sağ ve sol ideolo- jilerinin dar kalıpları içine sığdırıla Mıyacağı gibi, Halk Partisinin de- ğgerli Genel Sekreterine göre de Türk devriminin gidişi birtakım ta- riflere ve dogmlara t gildir: “D i bü yor o, ne de vücude gel ram bir âyet. Biz gi de za - manın icaplarına sıkı sıkıya bağlı. yIZ. Birçok defalar kaba doğmatizm. lcre ve hazırlop ak'delere karşı t_ıhmılım ııııâlu-ııdı da belirtme Be çalışmış olduğum içli mefhumdan ve lın'hı?':iyı:.ı';: veren bu iki söylevin rejime getir- diği aydınlığı hazdan genişleyen gözlerle seyrettim. İşte bir devlet ve bir parti adamının idrakind Zözüken bu çevikliktir ki Türk ul sunu bir sürü katılaşmış — ideolo; :::çıklırını saplanmaktan alıka - Garip tesadüftür lünkü gıııîıalın'ndıı birinde uıı:r.ıbıv: galiba tercüme, çünkü günlük bi kılı:ışıde_n mııhıyı:ıkniı:dır ı:ıt Tenmiş bir tefekkür mahsulü bir ya. zıda da şu cümleleri okudum: “Fikrin insan hayatına müdaha » Tesinden doğan en büyük âfet, mu. hakkak ki maddelere ve hâdiselere 'ad koymak ve tarifçilik olmuştur. Yıpuıllıı eşya ve ruh kördüğüm - leri etrafında hâlâ tahminlerinin sabahsız gecelerinden çıkamıyan Felsefe, bu iki muzip ve ukalâ piç- de insanlığı bütün bir ömür oya - lamanın yolunu buldu. Cemiyet & - :-n;ım ııım:.ı:ıil formüllerile turmuşuz ve onlarla yaşıyoruz. Bü. tün hareketli hayat karşısında mef- kalıp isimlerinin sıralanmasından başka birşey mi - dir? Cemiyeti sardığından korktu- #amuz ruh bozgununu biz mi geçi. riyoruz? kelimeler mi?” Mefhumların ve kelimelerin bize ya felsefe spokülâsyonu, yahud sosyal ihtilâller halinde ihanetin- d__on çok şikâyet ettim; hemen bü- tün son romanlarım, felsefe cemi - yetinde verdiğim münakaşalı bir konferans ve iki üç yıldır yazdığım fıkraların çoğu bu fikir temini bel- ki usandırıcı bir tarzda tekrarla - mıştır. Bence bir ferd veya bir s0s- yete zekâsının en mefhumla realitenin uygunsuzlu - ğunda gizlenen hayat akıntılarnı sezerek bütün akidelerin düştüğü *“ilmi kelâmcılık” illetinden yakayı sıyırması ve içinde bir ikrar “affir- mation” bulunan her tarife yan bakmasıdır. Bunun için gerek Şük- ü Kayanın, gerekse Recep Peke - rin söylevlerine giren bu görüş çe- vikliği, bana, tefekkür zaviyesi için ( Ankaradaki Basın Kongresindan dönen gazetecilerden bir grup vapurda — Dün şehrimize gelen Yunan atletleri — Galatasaraylıların dünkü vapur gezmelerinden bir görünüş| Tatil Gelecek Hafta Pazar Günü Resmi tatil günleri kanunu- nun pazardan sonra ilbaylığa gelmesi beklenmektedir. Ka - nun pazartesi günü resmi gaze- tede çıkacaktır. Kanun, neşrin- den müteber olacağından gele- cek cuma günü resmi daireler, müesseseler açık olacak ve 9 haziran pazar gününden başla- yarak her pazar hafta tatili ya- pılacaktır. Bu suretle yarınki cuma, eskisi gibi son (cüma) ta til günüdür. Bu şekil bakkında ilbaylığa haber verilmiştir. Cuma - tatili- nin pazara çevrilmesi dolayısile persembe akşamları birer saat geç kapdyan dükkânların da cumartesi akşamları aynı suret le birer saat geç kapanacakları şarbaylıktan ilgili yerlere bildi- rilmiştir. Cuma günleri açık bulunan dükkânların ruhsat kâğıtları da pazara çevrilecektir. Esasen ha ziran ayı içinde ruhsat kâğıtla- rı değiştirileceğinden > kâğıtlar değiştirilinceye kadar — cuma ruhsat kâğıtları nazasrlar — için müteber sayılacaktır. Tar feler de değişecek Hafta tatilinin pazara çevril- mesi dolayısile, gerek deniz yol larının ve vapurculuk şirketinin de yalnız kalmayan adamlarm se- vincini verdi. Fikrin tatbikatta ala- cağı şekillerin tenkidi bahsimizin dışındadır. Peyami SAFA Yunan atletleri Geldi Yarın Taksim stadında yapı- lacak altıncı atletizm bayramı- na gireceklerini evvelce bildir - diğimiz Yunan atletleri dün Ro manya vapurile şehrimize gel - mişler ve alâkadarlar tarafın - dan . karşılanarak Beyoğlunda misafir kalacakları - otellerine götürülmüşlerdir. “TAN ” m teftikası : 18. Erik Çiçekleri Sesim, tavrım, tekrar dikleş - mişti. O, boyun iğdi: — Peki, saat kaçta?, — Tam ikide... — 'Tekrar başını iğdi: — Peki.. — Fakat benim bir huyum vardır. İnsan beklemeğe çok si- nirlenirim. Tam ikide bulunma- lısmız. Yoksa, beklemem. Soluk gözleri parlayıvermiş - ti: ; — İşte buna, çok sevindim. Siz de benim gibi “intizamlığı,, seviyorsunuz. İnsan kısmı, her şeyde, her işte, böyle dakikası dakikasına muntazam olmalı, Gülümseyordum: — Tıbîî);leğil mi ya? Elbçz: te! Dünyada ';intizîmhk.. gibi iyi şey var mı? İ ıKgıeı?,ın:xk saçlı delikanlı ile gaif genç kız, bizi dinliyorlardı. İkisinin de gözlerinde merak kı gerek limanda işliyen vapur ta- rifelerinin değiştirilmesi icap e- decektir. Bunun için, deniz yolları ve vapurculuk şirketi — delegeleri bir toplanti yapacaklardır. — Jenne d'arc beklen'yor Limanımızı ziyaret, edecek olan Fransanın Jan Dark mek - tep gemisinin bugün gelmesi edir. Fransız bahri- yelileri serefine cumartesi günü akşamı Fransız sefaret konağın da bir balo verilecek, yarın da Ünian Française'de saat 18 de bir resmi kabul yapılacaktır. vılcımları parlayordu. Ben, bu parıltılardan, günün birinde, *“patron,, aleyhine patlıyıc_ılş bir bomba fitili alevi görür gibi oldum. “Patron,, , bunları duymu - yor, görmüyor değildi. Onun da fırsat kolladığı muhakkaktı. Bu iki genç, hiç ummadıkları bir an da patromnun sillesini yiyecekler di. O gün “patron,, dan ayrıldık- tan sonra bir müddet düşün - düm. Salı günü, onunla buluşa - cak mıydım? Dükkânın karanlık, kasvetli havası içinde onun ağırlığına ta hammül edilebilirdi. Karanlık ve kasvet, ona yaraşıyordu. Fa- kat açık havada... Bu, güç denenir bir sinir işi - di. Hem onunla nereye gidecek- tim ve ne konuşacaktım? Onun “lirik,, damarları tuta - caktı. İşte o zaman, lop prhtı ya naklarına iki tokat atmak hırsı, beni hasta edebilirdi. Salr günü gitmedim. Bekle - mmiş ve tabil kızmıştır. İki gün Liselerde imtihanlar Bütün liselerle orta okullarm imtihanları temmuza kadar bi- tecektir. İmtihanlarda buluna - | cak mümeyyizlere kültür direk- törlüğü tarafından basılan dave tiyeler gönderilmiştir. İmtihan: heyetleri resmi mekteplerin müdürü, baş muallimi ve imti - han olan hususi mektebin mü- düründen teşekkül edilecektir. İmtihanlardan sonra 3 tem- muzda bütün mektepler kamp - lara çıkacaklardır. Bu mektep - lerin hepsinin leyli olarak kam- pa çıkarılabilmesi için hazırlık- lara başlanmıştır. — Gümüş liraların basılması bitti Darphane, 100 kuruşluk gü - müş paraların basılması işini dün tamamlamıştır. Şimdiye kadar 4 milyon liralık gümüş para basılmıştır. Son basılanlar da peyderpey piyasaya çıkarıla- caktır, Darphane, 25 ve 50 kuruşluk- ların basımı için hazırlıklara baş Tamıştır. Basım isine haziranın iik haftasında - başlanacaktır. İngiltereden satın alınan 10 ton gümüş İstanbula — getirilerek darphaneye teslim edilmiştir. Sıcaklar çoğaldı Bir haftadanberi iyiden iyiye ısınmağa yüz tutan havalar, dün yaz sıcağını bütün İstan - bullulara tattırdı. Sıcaklık de- recesi 30 u buldu. Tatil günü olmayışına rağ. men, deniz kenarlarına ve yeni açılan plâjlara akım edenler e- peyceydi. Seyyar şerbetciler, su cular da birdenbire çoğalmış, dükkânlardaki ayran, limonata satışları artmıştır. Rasathane - nin verdiği malümata göre, ha- valarda bir gayri tabiilik yok - tur. başka bir darbe indirecektim. Yine hasta rolü oynayordum. “Patron,, , sitemler, kinayeler, serzenişler etti. ç Halsiz halsiz içimi çekiyor - dum: — Devam etme, çicim... Çok hasta idim. Ve bu hastalık beni, fena halde yıktı. Gözlerimi yumdum, sönük bir sesle: — Hele parasızken, hastalık, çok güç... Dedim ve fakirli“imi açığa vuruşuma utanmışım, pişman ol muşum gibi bir tavır aldım. Fakat inanmazsın, çocuğum “patron,, um, benim fakirliğimi pek ciddiye almamıştı. Neden? Her halde, fakir, yoksul insan- ların sızlanışlarını o, çok gör . müş, ve yakından biliyordu. Gel gelelim, inanmadığını, kuşkulandığını bana hissetir- mek istemedi. Hemen alâkadar göründü : » — Sıkmtıda iseniz, bana em - redebilirsiniz! Soluk gözlerinin içinde, ze - İlbaylıklarda Yapılacak Değişiklikler Haziranda İç işleri kadrosunda ve özel ilbaylıklarda önemli de- ğişiklikler yaprlacaktır. Şimdi- ki halde Sıvas ilbaylığı münhal dir. Buranın ilbayı Sami, şar- baylıklar bankası direktörlüğü- ne getirilmiştir. Trabzon ilbayı Rifat hasta - dır ve şehrimizde tedavi altında dir. Rifat, emekliğe (tekaütlü- ğe) ayrılacaktır. Van ilbayı, bakanlık emrine alınmış bulunmaktadır. Muş, Maraş, Gümüşhane ilbaylıkları açıktır. Çanakkale ilbayı Sürey ya da emekliğe ayrılacaktır. Bu suretle yedi ilbaylık açık bulunmaktadır. Bunlardan baş- ka Trakya genel ispektörlüğü - ne getirilen İç işleri bakanlığı vilâyetler idaresi genel direktö- rü Sabrinin yerine de Kırklareli ilbayı Hasan Faikin getirilece. ği duyulmuştur. Böylece açık ilbaylıkların sa- yısı sekize çıkacaktır. v Edirne 'lbıy'lrığındı değişi_k— pektörlüği manın ilbaylığa getirileceği söy lenmektedir. İstanbul Emniyet direktörü Fehmi Vuralın da açık bulunan ilbaylıklardan birine getirilece- ği anlaşılmaktadır. Kaymakamlıklarda da — bazı değişmeler yapılacaktır. Yeni atamaların haziranda yeni kadrolar gönderilir gönderil - mez yapılacağı duyulmuştur. —— İş sahipleri için Fen müdürlüğü, iş sahipleri için yeni bir proje hazırlamış » tır. Bir büro yapılacaktır. İşi olanlar büuraya müracaat ede - cektir. Yirmi dört saatte cevap verilecek, ayrıca müdürlük bu işlerle uğraşmıyarak esas işle- re bakacaktır. Bu proje ilbay Muhittin Üstündağ Avrupadan gelince kendisine gösterilecek, onaylarsa tatbik edilecektir. du. Para değil, canmı alacak - tım, Bu öyle bir borçtu ki, öden miyecekti. O, bunu biliyordu. Alt dudağının belli bellisiz titreyişinden içinin ağladığımı anlayordum. Göz ucile delikan- hıya, genç kıza baktı; sonra pan talonunun arka cebinden cigara paketini çıkardı, bana uzattı ve benim cigaramı yakmak için iğildiği zaman, fısıldayarak sor dü: — Nasıl? Bugünlük elli lira yeter mi? Yapma bir istiğna ile kırıt - tım: — Aman, çok rica ederim, ne zahmet! Dargın dargın bakıyordu — Aramızda teklif mi var? — Yok yok... Olmaz. O, açılacak, öğünecekti, fakat delikanlı ile genç kız, onun dili ni kilitleyorlardı. Buna rağmen, taşmıştı: — Paranım ne €ehemmiyeti var? Ben, paraya ehemmiyet veren bir adam değilim ki... Sevdiğim candan bir dostuma, ahbabıma sonra dükkâna uğradım. Öna, | hirli iğneler gizli gizli parlayor | yardım edebilmiş olmak keyfi, | KÜÇÜK NABERLER__l * Münhal bulunan Gaziantep say- lavlığına namzet gösterilen kolordu kumandanlarımızdan — General Ali Hikmet bir iki güne kadar Ankaraya gidecektir. * Muallimler Birliği Haziranda cemiyet menfaatine — T çay verecek, temrmnuzda Üyeleri arasında bir Bursa seyahati tertip edecektir. * Kabzımalların müstahsile kre « diyi kesmeleri, yeni hal açıldığı za - man bazı güçlükler doğuracağı için, belediye bu işi tetkik etmiş ve bir pro je hazırlamıştır. Müstahsile daimi kre di teminine çalışılacaktır. * Pazar tatilinin katİleşmesinden sonraya tesadül edecek imtihanlarda pazar günleri yapılacak imtihanlar cumaya ve perşembe günleri yapıla- caklar da cumartesi gününe nakledi. leçeklerdir. * Ingiliz Kralının doğum günü do layısile 3 Haziranda konsolos tarafın dan bir garden parti verilecektir. * Şarbaylık muhasebe direktör ve kili Nail Ankaradan gelmiştir. Şar - baylığın, Şarbaylıklar bankasından alacağı 750 bin liralık istikraz Işi bit- miştir. Para, Haziranda alınacaktır. * Genel nüfus yazımı hazırlıkları- na devam edilmektedir. Sokaklara levhalar asmak ve nümerotaj işleri en çok Üç aya kadar bitirilecektir. * Şarbaylık, elliği direktörlüklere bir yayım göndermiş ve son günlere e mülhakattan şehte kuduz köpekle- rin gelmekte olduğunu ve bunların ko walanarak öldürtülmesini bildirmiştir. at GÜ PTEAEM YU yet genel direktörü Şükrü tir. Bugünlerde Ankaraya gidecektir. * Limanımıza gelirken Yeşilköy fenerinde karaya oturan Peyasa va- puru, yedi gün geceli gündüzlü ça » İışma sonunda kendi kendisini kurtar mış ve dün limana gelmiştir. Vapur, kendisini kurtarmak isteyen teşekkül lerin yardımlarını kabul etmemiştir. Fransız tayyarecile- rinden bir heyet geldi Fransanım De Wortine -tay - yare fabrikası mümessili olan tayyareci pilot Doumerc yanın- da bir kaç tayyare makinisti ol- duğu halde şehrimize gelmiştir. Tayyareci bugün Fransadan ma deni bir avcı tayyaresinin va - purla şehrimize gelmesini bek. lemektedir. Tayyare gelince tay yareciler Eskişehire giderek, o- rada bazı gösteriş uçuşları ya - pacaklardır. zevki yetişir, Bu lâkırdılar, pot hazır es - vaplar gibi ağzından iğreti iğ « reti dökülüyordu. Bu adamdaki para hirsi kadar, öğünmek hır- sı da kuvvetliydi. Bu iki hırs bir düziye biribirlerile çekişiyordu. Öğünmek hırsı, para hırsını yere vurmuştu.Bütün dikkatim- le ona bakryordum. Parayı nasıl verecekti? Yüzü, ne renk alacak tı? Elleri nasıl titreyecekti? Bir insan, usta bir hokkabazı da ancak bu kadar merakla sey redebilirdi. Onda, hertiz bir ha ı—ekde; yohı:m. Hastalıktan, hava lardan, hayat pahalılığındı ü yasadan bahsettik. e b Hafta — içinde — bulu! için benden söz almağa uğraşı - yordu. Hastalığımı bahane ederek kaçamaklı cevaplar verdim. Tek rar uğrayacağımı ve o vakit söz verebileceğimi söyledim ve aya ğa kalktım, Ö, benimle konuşurken iki e- lile pantalonunun, caketinin bü tün ceplerini karıştırmış dur - muştu. Ceplerinden renkli renk DÜŞTUK OCAGINIZA! Düştük ocağınıza şoför kardeş - ler, Bu tramvay kumpanyasından bizi siz kurtaracaksmız. Bunu — bir kez daha yazmıştım, yine yazıyo - rum, bir kez daha yazarım. “Biz kim oluyoruz ki, elimizden ne gelir ki, sizi Tramvay kümpan- yasından kurtaralım!,, demeyin şo- för kardeşler, demeyin bunu! Ne olursa sizden olur, umudum sizdedir. Saatlerce, — gelmiyen araba ları beklemekten, ayak üstü dikilip tıklım tiklim ezilmekten, kontrol - larım namusumuzu kontrolundan #iz bizi kurtaracaksmız? Nasıl mı? Ne yolla mı? Nasıl o- İacak, ne yolla olacak, dolmuşa a- dam taşımak düzenini genişleterek, çoğaltarak, yayarak! kendi payıma hangi tram - vay _dınık yerinde bekliyen bir taksi görsem çöl ortasında yeşillik görmüş bir adam gibi sevinçten yü- tramvay bileti parasına büyük bir dertten kurtaracaktır. Dolmuşa adam taşıyan taksilere binmek, bence bir İstanbul şehirda: 41 ödevidir. Orhan SELİM Yabancı diller Mektebi tatilde Açık kalacak Bakanlıktan Üniversite rek- törlüğüne gelen bir emirde Ede biyat fakültesi yabancı diller mektebinin tatilde de faaliyete devam etmesi bildirilmiştir. Mektep, 5 haziranda açılacak ve 5 eylüle kadar tedrisat yapa- | caktır. Rektörlüğün hazırladığı talimatnameye göre: 1 — Ders yılında ecnebi ders lere devam etmedikleri için im- tihanlara almamıyan A kurları talebeleri bu üç aylık devreye muntazam devam ettikleri tak- dirde eylül başındaki yazılı ve sözlü imtihanlara girebilecek « lerdir. 2 — Devamları eksik olan B kurları talebeleri de aynı şarta tâbi tutulacaklardır. tağtber, İlemyle keştan A kurları istifade edebileceklerdir. 4 — Lisan bilgilerini geniş - letmek istiyen lise talebeleri ile halktan arzu edenler de bu küre lara devam edebileceklerdir. — | 5 — Kurlara devam edecek- ler 1 hazirandan itibaren Ede« biyat fakültesinin yabancı dil « ler mektebine isimleri yazdır « maları lâzımdır. ! Kurlardaki lisanlar. Fransız- ca, almanca, ingilizce, Tusca - dır. — Temmuza kadar uzatıldı 'Türkiye ile Fransa arasında yapılacak yeni teçim anlaşması için Pariste müzakereye başla - nacağını yazmıştık. Bu sebeple bir haziranda müddeti bitecek O lan eski tecim anlaşması bir temmuza kadar uzatılmıştır. li kâatlar, zarflar çıkmış, lâkin bunların arasında paraya ben - zer bir şey gözükmemişti. Be - nim ayağa kalktığımı görünce hemen toparlandı ve beni kapı « ya kadar götürdü; kapının önün de elimi sıkarken avucuma, dör de katlanmış bir kâat sıkıştir * mıştı. Bu parayı nasıl hazırlamıştı? Hangi cebinden ve nasıl bir © çabukluğile kimseye gösterme” den çıkarmış, avucunda katla * mıişti? Genç kız da, delikanlı da, b& nim gibi dikkat etmişlerdi; fâ * kat hiç bir şey göremediklerint emindim. “Patron,, , onları at * latmıştı. ki Sokakta, avucumun içinde elli liralığa baktım. Ben, bu P”* rayı ne yapacaktım? B Bir an, pişman oldum. Lâkin aklıma gelen bir ihtimal, kaçal neşemi yerine getirmişti. y Karısmın, dükkâna gelip OtU ruşündan “> tron,u ontrol G” tiği anlaşılryordu.. “Patron,. karısına hesap verdiği zamöl (Arkası var)