“TAN " m tefrikası t Zil — , Suam ATHH? Yazan: Nizameddin NAZIF * İkinci Muradın Ölümü Trabzon İmperatorunu! Sevindirmişti. Fakat Bizans İmperatorunun! Nedimi İçin Bu Bir Matem Olmuştu! Trabzondaki Ayasofya Camiinin eski bir resmi ( Bu Cami 1245 yılında Trabzon İmperatoru bulunan 2 ci Manuel Kamnet.0s tarafından kilise olarak yaptırılmıştır.) F Trabzon İmparatoru, bu söz. leri şakrak kahkahalarla karış - tıraraş söylemişti. Zira o, Bi - | zans tarafından satın alınmış o- | lan vezirlerinin bu ikinci Mura- dı daima Trabzon üzerine sal - dırtmak istediklerine emin bu - | lunuyordu. Ve hakikat te böyle oldu: Edirne sarayımnda veya Dime- toka'daki — av köşkünde ikinci Murat Kostantiniye üzerine söz düşürdükçe Çandarlı ailesinden olan sadrazamı derhal o bahsı kapatır. ve ortaya Karadeniz Rum İmparatorluğunu “haritai âlem,, den sildirecek - tedbirler koyardı. Vezir ile padişahin her gizli konuşmasını kelime kaçır- maksızın haber aldığı için “Ka- loyanis,, o âne kadar hep kuşku- lanarak ve korkulu rüyalar ge- Çirerek yaşamıştı . Trabzon sarayının Edirne ve | Dimetoka'da bin zeki casustan daha kıymetli işler — gören bir kulağı vardı: Padişah ikinci Muradın zev- celerinden biri... Sultan “Mari - | Ya , | Ve, Kosava galibi hüdaven - digâr Murat ile Niğebolu galibi Yıldırım'ın torunu olan bu Ka- ratavuk ovası kahramanr İkinci | Murat, bir ortodoks hıristiyanın kızı olan Mariya'yı da dinini de- | ğiştirmeğe cebretmemişti, Mariya Sırpların meşhur kra- h Jorj Bırankoviç'in kızıydı, a. nası ise bir Trabzon prensesi idi ki, işbu hatun “Kaloyanis,, in ana baba bir bir kız kardeşi idi. | Yani “haşmetlü Kaloyanis haz- retleri,, Türk İmparatoru ikinci Muradın sevgili zevcesi Sultan Mariya'nın öz dayısıydılar. İşte, bütün olup bitenleri, Çandarlının, başına nasıl bir ço- rap ördürmeğe çalıştığını ve hattâ daima onu dinleyen ikinci Muradın, zaman zaman, Kom . nenos'ların — hesabını görmeğe karar verir gibi oluşunu hep bu Mariya Sultan Trabzona ileti . yordu. Sırp prensesi çok nazik, ki - bar, tatlı ve zeki bir kadındı. Kocasının saltanatından beze . rek, memleketinde sade bir va - tandaş gibi yaşamağa karar ver diği günlerde kısa müddetler içi: ne geçen oğlu Mehme- ncelerini de sezip kav - ramıştı... Bittabi bunları da da- yısına bildirmiş bulunuyordu. Bunun için Türk İmparatoru - nun ölümüne çok Kaloyanis... Ooh... Artık bir parça olsun rahat yüzü görecekti. Kostanti- | niyeyi en yıpranmaz ihtiraslı ve sağlam iştahlı bir genç hük darı bile doyuracağını ve böyle bir hükümdar olacağını tahmin ettiği yeni sultanın evvelâ Kos- veyi zapta hazırlanacağı- nı, sonra Bizansa saldıracağını ve Kostantiniyeyi — zaptettiği takdirde bu muhteşem lokı kâfi görerek gözünü Anadı ya çevirmiyeceğini zannediyor- du. Ve şarkta büyük bir kuvveti temsil eden bir başka Türk pa- dişahına yani Uzun Hasana sır- tını dayadımı. Koömnenos'ların istikbalini bir sağlam kazığa bağlamış olacağına inanmış bu- lunuyordu. ayı Frrançes ise ikinci Muradın ölümünden, babasının ölümünü | haber almış bir çocuk matemi duymuştu, Zira tıpkı Kaloyanis gibi Fırançes te — biliyordu ki Manisa beyi genç — Mehmedin Edirne — sarayına — girmesi ve Türk Imparatorluğunun ku - manda manivelâsını eline al sr demek, Teodos surları öni de tarihin Bizansa dehşetli bir imtihan geçirtmesi demek ola - caktı . Babasınım saltanatı bir kenara çekilmek günlerde, — Edirneye gelir gel - mez bu gencin ilk işi, Kostanti- iyeyi zaptetmek için hazırlan- mak olmuştu. O gece uyuyamam « Sabaha kadar terkedip istediği çI “Ne uğursuz — bir seyahatti - Bu kötü haberi öğrenmek için mi günlerce — Karadenizde dalgalar arasında Çalkanıp dur- müuştu, Üstüne üstelik bir de re- zil — olmuştu. Kaloyanis'in Bi - zanstan bahseden her sözü, hü- kümdarına karşı savurulmuş bir hakarete benziyordu. Trabzon İmparatorunun kızından ümidi kesmek lâzımdı. İsrar etmek beyhüde olacaktı. O zaman zeki nedimin ha na bir'fikir geldi: “Acaba Kaloya giydirmek istediği Murattan dul kalan Sırp pren - sesine giydirmek mümkün ola- maz mıydı? Madem ki, Kostan- tin bir aşk izdiyacı değil, bir si - yasi izdivaç yapmak vaziye'! de bulunuyordu, Mariya Sulta - $ICi | seviniyordu | nı Bizansa Vasilisya — yapmak | kaleme almıştır, bir çok müşkülleri halletmiş ol- maz mıydı? Bir defa Sırp sarayı Bizansa göz kulak olmak mec - buriyetini duyacaktı. Sonra ye- ni hükümdar ikinci Mehmet, ba- basının önbeş uzun sene beraber yaşadığı ve hürmet ettiği bir kadını tahtından, tâcından mah- rTum etmek için bir parça düşün- meğe lüzum — görmez, şu yıkık evli Bizansa bir ölüm yumruğu in şe karar verirken b parça merhamete gelmez miy - di? Nihayet Mariya Sultan bir 'Trabzon prensesi idi de. İkinci Muradin — ordularını — yıllarca Trabzona saldırmaktan alıkoy- muş olan yeğenine acaba, bir tehlike ânında elini uzatmaz mı idi? ÜUyküsüz geçmiş bir gecenin bozuk siniri ile Fırançes bu su- allerin hepsine kafasında mi bet ır cevap bulabilmişti. Bu- nun üzerine derhal emri altın daki galerlerden birini Kostan- tiniye'ye doğru yola çıkardı. Bu galerin süvarisi nediminin gön- derdiği bir nameyi imparator “Dıragazes” in eline teslim et « meğe memur edilmişti. (*) Françes bu namesinde İmpa- rator Kostantin'e ikinci Mura - dın dul zevcesiyle evlenmeyi teklif etmişti. Sırp prensesinin böyle bir teklifi reddetmiyece - ğini sanıyordu. Bununla bera - ber, her ihtimale karşı, kendisi- nin İbirya taraflarına doğru u- zanmağa karar verdiğini ve İbir- ya'nın hükümdarı olan Kral Geork her ne kadar yart vahşi ve kaba saba bir adam ise de ha. rikulâde güzel ve onsekiz yaşın. da bir kızın babası bulunduğu - nu da ilâve eylemişti. Mariya Sultan bu sırada ellin ci yaşma basmış bulunuyordu. (Arkası var| (1) Fırançes Bi izlerinde uzun ayının deh- göstermiş ydu. Babası İmpa- 4 mabeyincile- rindendi, büyük babas: ise İkinci Ma- nue'n Oğullarından birinin hocalığı- ni yapmıştı. Firançes çocukluğunu 1:?ıpararur Kostantin Dragazes ile birlikte geçirmiş, onunla beraber ay- ni hocalardan okumuş, ve bütün ha- yatında Draga oğlu için tedakâr ve sadık bir dost olmuştur. Tstanbulun zaptından sonra galiplerin eline esir düşen bu nedim, bir Cinevizliye ken. disini sattırmağa muvaffak olmuş ve 1462 yılında Korfo adasındaki Sen Elujas manastırına çekilip orada Bi- ansın son günlerinden bahseden “Tarihi Vak'alar” adlı hatıralarını | taraftan içine sıcak sıcak işle - | yosa gidecektik. Hasan nişanlı- | gideceklerini | mazdı. HIKAYE| Melda'nın | Sevgilisi Melda büyük bir m: ada | satıcılık yapıyordu. Patronları aksi bir adamdı. Sabahtan ak: | ma kadar mMüşterilerle ayakta uğraştıkları yetişmiyor- muş gibi, kepenkleri kapadık - | tan sonra saatlarca mal düzel - | tirlerdi. Aldıkları para çok az - | dı, Her akşam Beşiktaştaki evle- rine gitmek için arkadaşları ile Eminönüne iner ve — oradan tramvaya binerdi. Gene bir akşam yanında ma- ğaza arkadaşı Ercüment ve baş. kaları olduğu halde Eminönü de trcamvay bekliyorlardı. Kar- şı taraftan biri: Ercüment, Ercüment" e sesli Bu Ercümendin arkadaşı - Fazıldı. Büyük bir kumaş mağazasında çalışan gözde bir muhasipti. nında bir arkadaşı ve iki vardı. Ercümendin bulu tarafa geçtiler. Ercüment y nındakileri birer birer tanı dı. Fazıl ile Melda el sıkışırlar ken biribirlerine uzun uzun bak- tılar. Melda'nın yüreği atmağa başladı. Fazıl eğildi “Melda ha- nım, dedi, ne kadar güzelsiniz. Cuma günü sizi burada bel bilir miyim? Gelir misiniz?,, Melda şaşırmıştı. Bilmiyerek, uykuda *peki,, mırıldandı. şünce çarpışıyorlardı. Bir taraf- tan söz verdiğine kızıyor, öbiür yen mavi gözleri unutamıyor - du. Çarşamba günü gene dalgın n işine bakarken yanında. ki kısımda çalışan Zehra bir fı satını bularak yanına geldi, Sp- murtkan bir halle “dün amı beni gene bekletti. Artık bu so- nuncu, Beni aptal yerine koyu- yor. Bir daha beni arasın da bulsun,;, diye gikâyet: etti Yeni tanıştıkları bir genç Zehrayı çok ü rdü — Canım olmuştur. belki hasta filân — Ne hastası? Sayg ri. Zaten erkeki saygı var? Melda iyiden iyiye kararını vermişti. Kat'iyyen gitmiyecek. ti. Hem o kadar düşünmeğe ve üzülmeğe de değmezdi. Perşembe günü yağmur yağ- dı. Hava berbattı. Öğle tatilin- de Ercüment Melda'ya geldi. — Melda, — talihe bak, dedi. Biz Hasanın otomobili ile Kil . sını götürüyor. Ben de seni gö- türecektim. Eğer yarın hava açı- lırsa saat birde gelip seni alaca- 8 Ercüment Melda'ya kur yapı- yordu. Fena çocuk değildi. Fa - kat Melda'nın hiç hoşuna gitmi- yordu. Soğukluk olmasın diye azıcık yüz veriyordu. İşte o ka- dar. Kilyosa hiç gitmemişti. Çok sevindi. Daha o günden hava- nın açılması için dua etmeğe baş ladı. Akşam eve geldiği zaman hâlâ yağmur yağıyordu. Anne - sinle, eğer hava iyi olursa Ercü- ment ve arkadaşlarıyle K söyledi ve biraz geç kaldırmasını rica etti. Melda'nın annesi , me - lek gibi bir kadındı. Kızını çok sever veona — büyük bir itimat beslerdi. Onun için böyle ufak tefek gezintilere — sesini çıkar - Ertesi günü Melda uya zaman saat önbirdi. Daha y nü yıkamadan pencereye koştu Havaya baktı. Güneş parıldı - yordu. Gök yüzü parıl parıl hoş bir mavi renkte idi. Mavi — şey kadar mavi — şey kadar, O gün tanıştığı çocuğun gözleri kadar, Birdenbire fırladı. — Acele ile kahvaltı En çok yakışan elbisesini giydi. Saat on ikiyi çeyrek geçe kapıdan fırlarken: — Anne ben gidiyorum, diye bağırdı. Birisine sözlüyüm. Er- cüment gelirse gitti dersin.,, Eminönüne tam saat birde yetişti. Acaba gelmiş miydi? nın işidir, | kat han | şi bir aşkla se £ %%?e Kadın Bir Gölge ü Gibi İnsan tarihinin iki türlü aile tanıdığından geçenlerde bize gelen bir mektup münasebeti- le bahsetmiştik. Bir kadın oku- yucurmuz Fenerbahçeden Nahi- de imzasile yazdığı bir mektup- ta Matriarcal aileyi merak etti- Şini, bunun ne demek olduğunu ve bugün emsali bulunüup bu « Tunmadığını soruyor: “Acaba, diyor; anaya güve- nen aile esası fena netice ver- miştir de onun için mi aile şek- li değişmiştir?., Bugün yetyü- zünde efradı kadınla idare edi- len kabile veya cemiyetler yok mudur? Bugünkü aile tarzları- na göre ananın işi mi, yoksa ba- banınki mi daha mühimdir?” Öküyucumuzun ilk sualine cevap vereli Matriarcal ailede aile direği kadındır. Ana, bütün ailenin r.. Çocuğu o doğurduğu gi- tmek, beslemek, gıdası- nı temin etmek, bu çocuk yeti- şinciye kadar ona bakmak ana- Baba orada bir ho- rozdan başka bir şey değildir. Ailenin himaye edeni bile bu Bu çeşit ailelere bugün z Molinezya'lılar gibi ipti- kavimlerde rastgeliyoruz. Başka yerlerde, başka millet- lerde artık bu tarz aile kalma- mıştır. Fakat ilk nesillerde bu pek çok tecrübeleri yapıldığı muhakkaktır. Ancak belerin insanlığa pek amış olsa gerektir ki, isine atlamışlar, t babaya güvenen ai- in göğsünde doğmuştur. Bütün maddi ihtiyaçları ba a.. banın temin etmesi bir zaruret- tir. Ana yalnız terbiyecidir. Fa- sinin eseri daha mü- himdir?.Bu suale kolay cevap ve t. Meşhur terbiyeti Stuart Mil bir eserinde diyor ki: “Eğer ben hayatta bir eser yapabildimse .bunun temelini bana anam öğretti ve ben ese- rimin şeretini tamamile anne- me borçluyum.” ** Müjgân imzalı tan: “ee Sevdim, sevildim. Onun da bana karşı derin bir alâkası vardı. Perestiş edercesine sevi- yordu, Fakat bir gün aksi bir tesadüf onun itimadımı sulisti- male tğrattı. O günden sonra gördüm ki, bütün hissiyatı de- gişmiş, itimadı sarsılmış... Pek çok ıstırap çektim. Günlerce emniyetini kazanamadım. Vah- 'iyordum. İzzeti nefsimi, gururumu —unuttum. Ona yalvardım. Ricalarımla kendimi ona aflettirtemiyor- dum. Sarsılan itimadı geri gel- miyordu. Beni seviyor, fakat benden daima kaçıyordu. Elim bir vaziyet karşısında bulunuyor, ıstırabım — günden güne arttıkça çaresizlik içeri- sinde .bunalıyordum. Nihayet ulak bir seyyahati muvalık bul- dum. Dört ay ondan çok uzak- Tarda, hiçbir haber almadan ya- şadım... Şimdi İstanbulda onu her zamau görebiliyorum. Biri- birimizi tanıyalı üç sene oluyor. bir mektup- ı. Genci na. sıl tanıyacağını bile bilmiyordu. Acaba o kendisini tanıyacak mr idi? Kalbi heyecanla çarpıyor - du. Içinde bir korku vardı. Te . reddütle etrafına bakarken ar - kasından bir ses eldiniz, —Melda ha - nım! dedi Sür'atle döndü, baktı. Fazılın mavi gözleri parlıyordu. Fazıl “Oh, dedi, kara gözlü imiş.,, Biribirlerine uzüun uzun ateşli sevdalı gözlerle baktılar. Ss. T. dir. Neden? Günden güne artan bir aşkli. onu sevdiğimi anlıyorum. T&| | liplerim var. Aşk ve evlenmek | teklifleri karşısında kalıyorun* | Hatta bugün birkaç erkeğin her| | yatıma karışmak için hazır ot duklarım görüyorum. Fakatl| onun aşkı gözlerimi bir dumaft gibi bürümüş, ben hiçbir şef göremiyor, ondan başkası içil hiçbir tahassüs duyamıyorum. Halbüki onun bana itimadı yok: Ne yapayım?” Aşkta henüz tecrübesiz olafi genç kızların en büyük yanlı$ hareketleri bir kırgınlık önün * de hemen yelkenleri suya indif” mek, yalvarmağa, takibe kalk* mak oluyor. Bu, onların büsbü* tün ezilmesine, ezildikçe inle* nesine çıkıyor. Aşkta kırgıt” k, dargınlık, itimatsızlık, şüp” e © kadar esastır ki, bir ev, iki lirek üstünde durabilir; fakat bazı aşklarda bunlardan biri ek* silince sarsıntı başlar. Hemett bütün erkekler kadınların gölge 'ye benzediklerini bilirler: Kaçar sanız peşinizden gelirler, kas çarlarsa peşlerine düşersiniz. Müjgân kaçmasını bilmemiş ki, sevgilisi peşine düşsün. Bilâki$ ©, küçük bir kırgınlık üzerine yalvarmağa başlamış, zâfmnf belli etmiş. Şimdiye kadar yap” tığı bu hatayı, bundan sonra lâ* kayt görünerek, hatta taliple* rinden birile de alâkadar olma*- ğa başlamış gibi görünerek ta- mir etmeğe çalışmalıdır. Eğef karşısındaki onun yanlış hares ketini görerek başka birine bağlanmamışsa çok çabuk geri döneçektir, Kadımlara karşı bazan lü- zumsuz gururlar, çok kere bif iliyi kaybetmeğe mal olur. düşmeksizin ve miskine leşmeksizin kadının karşısında Gciz ve zayıf görünmenin fay- dası vardır. N. İ. F. imzalı mektup le bir gurur yüzünden aşkını kay” betmiş gö Hikâyeyi okuyalım: “İlk gezintimiz — esnasında onu benim gibi başka birinin de sevdiğini söyledi. Benbirimizi tercih etmesini istedim. Bu söz- Terim üzerine beni tercih ettiği- ni söyledi v& ©o gün için bant karşı kabil olduğu kadar müsa- mahakâr davrandı. On beş güt sonra bir gezinti teklif ettiğim zaman cevap olarak bana bif mektup verdi, Bu mektupta mü* in kesilmesi lâzım- ünkü öteki adami sevdiğini yazıyordu. Hayret et-, tim ve bunu, bir lâtife telâkki ederek bir mektupla böyle ağıf, Tâtilelef yapmamasını rica et“ tim Cevaben yazdıklarının hef doğru olduğunu bildirdi. Bunult üzerine haysiyetimi kurtarmak ve galip bir vaziyete geçme | için müteazzımane bir mektup | yazarak: “Seni zaten bir iddi$ üzerine avlamıya çalışmıştım | | gibi kelimelerle haysiyetimi kürtarmağa çalıştım. Ayrıldıktanberi onu daha çok | sevdiğimi hissediyorum, şimd! ben ne yapayım?” B Kendisile yeni tanışılan bif | kadın, arada henüz bağ olam!” | yacak kadar bir münasebetif başlangıcında böyle bir hakar€” te maruz kalırsa onu artık K” lay kolay tatmin edemezsini/: Dün bir, bugün iki... Kız, siZ? il kgününden başka birile alâ” kadar olduğunu söylüyor, ikifi” ci davetinizi mazeretinin de $€” bebini ileri sürerek kabul eti yor. Burada izzeti nefis mesel” si var mı? Eğer bu cevabı sak? karşılasaydınız. ve birkaç sonra onu unutmadığınızı, be lediğinizi yazarak, göste' tekrarlasaydınız yine size mesini bekliyebilirdiniz. Fakâ' simdi?., bir mucize heklevini? K