——— 28.4-035 — İZMİRLİLER, BU SAHİFE, SiZİiN iÇiN! Kükürd meselesi ncir kurdları Alaşehir bağları /|-İzmir bağcılarına — korkulu Tüyalar geçirten kükürt işi, E - ge mıntakasında daha sıkı bir teşkilât uyanıklığı — yaratmak lâzimgeldiğini meydana koydu. Son on senedenberi geçen her gün İzmir bağlarının, İzmir bahçelerinin aleyhine çalışmış Bibidir. Bu mımtakada şu veya bu unsurun hatasını, filân sene- hin tecrübesizliğini, — bir başka Mevsimin dünya piyasasındaki talihsizliğini — veya üstüste bir kaç sene en kötü — zamı a Yağmur ve dolu yağdırmış olan tabiatın kıyasıya gadrını hesa- ba katmadan — düşünülecek bir Çok taraflar vardır. Bunlardan birincisi, İzmir - deki her bağcının ve bağcılıkla &z cok alâkalı iş bölümlerinde çalışanların İzmir üzümleri işini memleket kazancı seviyesinden görmeğe bir türlü alışamamış ve alıştırılamamış olmalarıdır. Biz yarınki neslin nasıl sağ - lam yetişmesini istiyorsak her sene İzmir bağlarından alına - cak Üüzümlerin de tıpkı öyle sapasağlam — olmasının istiyo- Tuz, Sağlam ve srhhatli... İzmir üzümünün, İzmir inci - rinin sıhhati, bir nabızdır ki o - nunla biz Ege mıntakasının sıh- hatini anlarız. Her sene ünakaşa edilir, her sene — dü lür, her sene acısı duyulur, — fakat daima ve daima istihsal — mevsimlerinin başlarında ve.sanlarında İzmir, de tüten bir yanık vardır ve ko- kusunu duyarız. Kükürt... Bu senenin bağcılı- ğ da bu dertle başladı. Kuzum bu nesnenin — kıtlığı, evvelden kor;t:rol edilip anlaşılamaz mıy- mı “Eldeki mevcut yetecek mi, yetmiyecek mi?,, “Nereden ne kadar getirmemiz — lâzımdır?,, cinsi ve nev'i”, “matluba mu - Yafık mı?” “Aman filâna sora - lım... Aman şu zat böyle söyle - miş,, gibi beylik telâşlardan şu mmtakay ıkurtaralım baylar! Ve ne gariptir ki ki selesi tam Alaşehir - bağlarında İzmir Ormanları Her sene 14 milyon — W kömürü yakan İzmirin, î* sene yaktığı odun kömürü laha bin şükür olsun 6 mil n kiloya inmiştir. Bu haberi < MW- duğumuz İzmir gazetesi buna iki sebep gösteriyor: 1 — Kışın şiddetli olmayışı... 2 — İzmirlilerin maden kö - Mmürü yakmağa alışması. Buna sevinmemek elden geb Miyor, Zira İzmirde her kış ya- kılan odun kömürü meselesi her Şeyden evvel “İzmir civarındaki kazaların ormanlarını yok eden ve yok etmediği yerlerde ise bü- Yük kellikler yapan bir orman Meselesi,, dir. sn l og:un müdürlüğü ni - hayet bu kellikleri ve yoklukla- Ti doldurmağa karar vermiş. lki bu şite biraz geç kalmış tır. Ama bu karar, derhal ve dikkatle tatbik edilmek şartile Zararı karşılayabilir. K İlk ele almacak mıntaka Bozdağ Şe Yamanlar olacakmış, Bu da €na düşünülmemiş.. Fakat ma- dem ki ağaç yetişmesi bir Za - Meselesidir. Bu iş için mm- mıntaka ça bü- bir hastalık bBaşgösterdiği sıra- da İzmir'de patlak veriyor. e Alaşehir bağları eeei d Alaşehirin bağları da bir baş- ka felâkette. Ziraat Bakanlığı bu mıntakada haşerat ile müca- dele edilmesini emretmiş. Şim- ... di evvelâ yazın fen bu üzüm düş manlarmma saldıracakmış, sonra kışın da gene altı ay müddetle bu mücadeleye devam edilecek- miş. Güzel... Ama, bu haşere Ala- şehirde yeni türemiş — değildir. Bu, epeyi zaman evvel kendini hissettirmişti. Gecikilmiş oldu- ğu anlaşılıyor. Vd “İncir kurtları Bir de incir kurtları hikâyesi vardır İzmirde... Ve bu en az - dan on senenin işidir. Kaymak- çı, Baymdır, Torbalı, Adagide incirlikleri — kurtların kongre kurdukları bir yer gibidir. Bun- larla arasıra mücadele edenler görülür, fen — memurları gidip gelirler.. — Fakat bu işi kökten temizleyecek — vasıta mı yok... Mıntaka mı geniş... — Bu ciheti pek anlayamadık ama bu müca- dele beklenilen neticeyi ve fay- dayı bir türlü veremiyor, fen e- serini tamamlayamıyor. Gelelim gene kükürt işine.. a tün mıntakalarda hirden başla- mak ve on senede, on beş sene- de yapılacak masrafları daha kısa bir zamanda — göze alarak ve temin ettirerek çalışmak da- ha doğru olur. Bununla beraber iş gene fidanlıklara tohum ek- mek,veya fidanları öteye beriye “gars,, eylemekle bitmez. Or- mancılık devamlı bir bakım ve gözyaşı ile — yumuşamaz bir kontrol meselesidir. İzmir or - man müdürlüğü ancak bu cihc'd sağlama bağlarsa başladığı iş bir netice verir. Bu mühim işin bir de İzmir belediyesine düşen TAN Gürültü patırtı yatışır gibi ol - duktan sonra her taraftan em - ladı: Meğer bağcıları korkutacak bir kükürt buhrant yokmuş... O halde suları niçin ve' kim bulan. dırn — r? Bunda her halde bir eZ Kükürt aranırken.., niyet verici sesler çıkmağa baş- hususi menfaat aramak lâzım... Ve her halde, zannediyoruz ki, “üzümler yetişinceye kadar İzmir bağlarını tehlikeden ko - ruyacak göztaşı ve kükürt” var- ken halka bu — kadar heyecan wermenin bir de cezası Olacaktır. Kordon Tramvay- larından açıkta kalanlara ne ya- pılmıştır? İzmir — gazeteleri Kordon tramvaylarında — kimi biletçi, kontrol, kimi seyis veya memur olarak çalışan 74 işçinin açıkta kaldığını ve liman işleri umum müdürlüğünün bunlar hakkın - da “alâkadar makamlar nezdin- de teşebbüsatta,, bulunduğunu yazmaktadırlar. Tan — Yani ne yapılmıştır? " Kuru lâf mı söylenmiştir? Bize kalırsa birdenbire yaşama im - kânlarından mahrum kalan bu | 74 ev babasına her şeyden ev - vel bir iş buluncaya kadar ken- dilerini ve çocuklarını yaşata - cak bir para, bir ikramiye veril- melidir. Bu, yapılmış ise ne eyi. ——— — ——— tarafı vardır. Odun kömürünü İzmir çarşılarından ve mangalı İzmir evlerinden def ve tardet - mek... Ki bu da bir propaganda ve halkın dar bütçeli olan kıs - mına gösterilecek — ufak tefek kolaylıklar meselesidir. Faraza, taksitle,, maden kömürü yakan | Ba sobalar,, verdirebilmek gibi... Ve o zaman İzmir, ormanlar kemiren bir dev halinden çı- kar,.. bir şehre döner. Turizm Meselesi Bir defa yazmıştık, Bir da- ha tekrar edelim: Seyyah getirmek meselesi İzmir için bir saniye ihmal e- dilmiyecek bir vazife haline gelmiştir. Bu masmavi denizli, yemyeşil ovalı, bağlı, bahçeli, her tarafı kaynaklar ve srhhat veren sularla dolu İzmire ya zık oluyor. İzmiri tanıyan bir adam, sey yah çekmek için sayısız gezi - lecek ve görülecek yerleri olan bu şehrin niçin bu güzellikler içinde ağzını bir pinti ihtiyar kesesi gibi sıkı sikı kapayrp ko nuşmadığını, kendisi madığını, neden dünyanın bi tün seyyah acentelerine, büyük otellerine, sokaklarına, kahve- lerine , bar ve gazinolarmına re- simler, afişler, brogürler ve i lânlar yağdırmadığını anlaya - maz, Ankara telgrafları seyyah celbi için çare düşünecek bir komisyonun toplandığını ha - ber veriyorlar. Bu çok güzel bir iştir. Fakat prensip ranorun dan anlaşılıyor ki bu kor yon seyyali çekme işini, bütün dalları ve budaklari ile birlikte tetkik edecek ve işe, esaslı ol- duğu için, pek yavaş yüri cek bir tarafından — başlaya- caktır. İzmir belediyesi ve İzmir bu müzakerelerin sonunu, ve Ân karadan gelecek tamimi bekle- memelidir. Bir an evvel hare- kete geçmeli, bir an evvel yaya kendinden bahsetmeğe başlamalıdır. Faraza, bir gece yemekten sonra radyosunu açmış olan bir Amerikalı zengin, gene faraza Londra istasyonunun sp'kerin den şöyle bir cümle işitebilme tidir: “— Sizi çağıran Lot adır! güıel ı-!ı'"yelirl. n ıüz al;ı; manzaraları, şu, bu; filân falan (| illetleri beş dakikada tedavi c || den kaplıcaları nerededir bilir misiniz? İzmirdedir Bayanlar. Ve İzmir Cenubif Çinde veya Koşinşinde değil, Türkiye ciim huriyetinin Ege'ye yaslanmış olan kıyılarındadır. Marsilya - dan vapura bindiniz mi, dört günlük bir bahar yolculuğun - dan sonra oradasınız... Ve İz mirden Hinterlandının herhan gi bir tarafına gitmek icin de- velere değil, lüks trenlere. en rahat taksilere binilebilir. Dik- kat! Yollarda arslanlar, kap lanlar ve yırtıcı hayvanlar yök tur ve İzmirliler ecnebileri da- ğa kaldırıp öldürmezler!” BUNDAN SONRA BURSA SAHİFESİ Anadolu ve Trakyanın bazı şehirlerindeki okurlardan aldı - ğgımız mektuplarda neden yalnız İzmir için sayfa yaptığımızdan şikâyet edilmektedir. Bu bayan - larla baylar haklıdırlar: TAN yalnız bir İstan- bul, yalnız bir İzmir ğil bir Tür- gazetesi de; kiye gazetesidir. İzmire nasıl geniş bir alâka duyuyorsa, ayni kuvvette her hangi bir Türkiye şehri ile de | uğraşmağı vazife tutmuştur. AAA AAA nlat - || Kordon'un tek atlı tramvay- ları da artık hâtıralarımıza ka- rıştılar, Hükümet konağının yanı başındaki Dolma'dan tın- gir tıngir — yola düzülüp tam kırkyedi dakikada Punta istas - yonuna varan bu tramvaylar ne | ömür şeylerdi! İzmir rıhtımlarında yarım a- mem rahmet okumalı mı? Bu a- rabalar onun mallarıydı. Pinti Fransız bezirgânı, bir zamanlar o delik ve külüstür Şatlarını, Ege'nin büyük — limanı İzmire musallat edip ithalât ve ihraca- tımızı nasıl haraca bağlamış idi ise eski Belâvista ile Puntada terek öylece haraca bağlamıştı. Bu arabalara binerken bey - girlerinin sıskalıklarına bakıp acıyanlar, —içleri sızlayanlar çoktu... Fakat asıl acınacak hal- de bulunanlar bu tramvaylara binenlerin kendileri idi. Zira du- rak yerlerinden, biraz dolu ol - dukları zaman bu arabaların yo- la düzülmeleri bir hayli güç o - lur ve çok defa tramvayları beygirler veya seyisler değil ar- lerdi, | lâsından, sonra Gifre Efendi - den ve nihayet onun yadigârı o- lan Kordon — tramvaylarından kurtarmış bulunuyor. Gifre'nin ekonomi bakımın « dan vaziyeti ölümünden evvel bozulmuştu. — Sanırım ki İzmit rılıtımındaki saltanatı pek uzun sürmüş olan bu adam, oa doku- belirdiği İzmirde mil - emniyet etmiş olan ecnebi faiz » cilere de milyonlar kazandırdık tan sonra öbür dünyaya göçer- ken gene işe başladığı gibi on parasız kalmıştı. Buna acımak bize düşmez her halde... Ama, bizim Kordon tramvaylarının tarihe karıştık - ları bugünlerde pek acı bir hâ- tıranın azabını duymamış olma- mıza imkân yoktur. Atatürk varlığının kahraman onbaşılarından birini, Yörük A- li Efeyi genç yaşta kötürüm bir ihtiyar gibi yataklık eden bu sıs ka beygirli mızmız, — teneke tramvaylardan biri değil midir? Sarışın, uzun boylu, güzel bir Ege köylüsü olan Yörük Ali, 336 senesinde otuz kırk arka - daşı ile işgal altındaki Aydına bir baskım yapmağa memur e - dilmişti. Aydında tam — mevcutlu bir Yunan alayı ile iki Yunan ba - taryası vardı. Kırk kişi ile böy- le bir Aydın'a saldırmak bir ya- rı cinnetti. Fakat Yörük Ali emri aldığı zaman bir saniye dü şünmedi, Bir gece;/ yakarak, yı- karak Aydımı eline geçirdi. Ne olduğunu — anlayamayan işgal kuvvetinin bir kısmı esir edildi, bir kısmı çil yavrusu gibi da - ğildi. Talihsiz Yörük Ali! Zaferin sonuna kadar kumandanlarına kendini beğendiren bu kahra - man _Türk nihayet işi ile gücü ile uğraşmağa, hayatını kazan- sır saltanat süren Gifre'ye bil - | kasmdan iten yolcular yürütür- fi Talih, İzmiri evvelâ Şat be - | zuncu asrın müstemleke soyma- | ğa çıkan her Avrupalısı gibi beş ? r kazandıktan ve zekâsına € Çok acı birhatıra Yürük Ali Efenin ayaklarını bu teneke tramvayla kesmişledi mağa başlamıştı. İzmirde Bu- ca'da güzel bir evi vardı ve Bu- calılar her akşam saat sekiz tre- nine binerken onu da aralarında bulurlar ve göğüsleri kabarırdı. Ne temiz ve ne erkek yürü - yüşlü gençti! l Bir gece şehirde acı bir ha « | ber çalkandı ve öğrenildi ki: “Yörük gene saat sekiz tre- nine yetişmek — için tramvaya binmiş...,, “Belavista önünde tramvay durduğu zaman bastonunu dü- şÜrmüş...,, “Almak için eğilmiş... O sı - rada tramvay tekrar hareket e- dince muüuvazenesini kaybedip birinci ve ikinci Kordonlar'da o- | düşmüş... Ve o mızmız, © tene- turan İzmirlileri de bunları işle- | ke, o sıska — beygirli tramvay kurşunların, güllelerin bile ya- Üstte : Kordonun güzel evlerinden biri, Altta Yürük Ali Efenin acı macerasına saühne olan yer. ralamağa kıyamadığı bu temiz yürekli, dinç Ege'li gencin iki ayağını doğrayıvermiş... Kordon tramvaylarının yü - rekleri sızlatacak, bundan daha acı bir başka — hâtırası var mı- dır, Daha büyük — bir kötülüğü olmuş mudur? Bilmem... (*) Talihsiz Yörük A Şimdi üzerinde durulacak bir nokta var: Acaba tek atlı tene- ke Gifre tramvaylarından kur- tulan Kordon'a bir elektrikli tramvay musallat edecek mi - yiz? İzmir gazetelerinde telgraf haberlerinde rastladığımız sa - tırlardan anlıyoruz ki elektrikli tramvay şebekesi Kordon'u da sarmak njyetindedir. Bizce buna hiç lüzum yoktur ve hattâ diyebiliriz ki bu, yan- lıştır da, *.* (*) Bilen varsa göndersin. Neşrederiz, *" Gifrenin kordon boyuna musallat ettiği teneke tramvay.....