KELİME Bir kelimenin mânasını lügatı sayfasında araştırmayalım. Bu mâna içimizdedir. ve bütün ha- tıralarımıza karışmıştır. Yalnız şuurlu hatıralarımız değil, ruhu- müzün uzak, issiz ve izbe köşe - lerinde sisten mantolarına bü- Tünmüş adsız, belirsiz. bir çok fikirlerimiz de o kelimeyi can- latıdıran bir mana halesi gibi etrafını çevirirler. Bir kelimenin lügat karşılığı- nt bilmek hiç bir şey ifade et - mez; o kelimenin içimizde bir ka tâar halinde uzanan mânalarını yaşa: hatıralarımıza ve ha - yalle karıştırmış - olma - muz (âzımdır. Tâ ki, her kelime telâffuz edilir edilmez, bir elek - 1trik düğmesine parmak doku - | Sün Y nunca yanan ampuller gibi, şuu- rumuzun karanlıklarında hemen .. N SŞ SEHİRDE OLUP BİTENLER ugoslavyadan bir seyyah kafilesi geldi - Kayseri mmensucat fabrikasında çalışmak için dün İstanbula gelen Sovyet ustabaşıları Galata rıhtımında Tan fotoğrafçısına resimlerini aldırıyorlar bir mâna aydınlığı peyda olsun. | Telefon şirketinde| Balkan heyetleri | Meselâ “us,, kelimesinin akıl, “kalmık,, veya “kalık,, kelime - Karışık görülen sinin hava demek olduğunu ne |H & sa p lar kadar iyi bellersek belleyelim, bu sözlerin içimizde geniş bir ha tıra ve mâna âlemine ışık verme si imkânı yoktur. Yalnız şu ba - sit “hava,, kelimesi — bize neler söyler!.. Her hangi bir lügat ki- Telefon Şirketi umumi heye- ti, dün sabah yıllık toplantısını yaptı. Yıllık toplantı üç saat sürdü, Önce idare heyeti çalış- ma raporunu ve hesap plânço- sunu okudu. Raporda ve plân - :l;îd:îı:m'h:r w_k,dh’;" çoda gösterilen rakkamlar ve i mecazlara, istiarele- | verilen izahat inandırıcı kuvvet- re, cinaslara bürünerek feza ka- | te değildi. Raporun müzakeresi dar şümul kazanan bu kelime - | çok münakaşalı oldu. Toplantı- nin mânalarını “kalmık,, veya | da hazır bulunan hükümet ko- “kalık,, sözile değil, hattâ, pek | miseri plânçonun bu vaziyette iyi bildiğimiz “yel,, kelimesile | tasdik edilemiyecek olduğunu bile anlatmak mümkün müdür? | söyledi. Bir milletin hafızasında, nin- | — Raporla plânçonun kabulü i- nilerinde, ata sözlerinde, edebi- | çin reye konması bir müddet i- yatında, ana dilinde yaşayan ke | çin geri bırakıldı. Münakaşalı limelere hiç bir lügat sayfası me | bir vaziyet üzerine yeni bir ida- zar olamıyacağı gibi, içimizde | re heyeti de seçildi. Eski heyet doğmayan, nefes almayan keli - | bir müddet için vazifesinde de- melere de hiç bit lügat sayfası | vam edecektir, Şirketin vaziyeti beşik vazifesi göremez. Bir ke - | hakkında tahkikat yaptık. Ko- lime lügat yapraklarında değil, miserlik, bu yıl hazırlanan plân. hayat sayfalarında yaşar. çoda ve raporda tetkik edilmesi Yeni öz dil sözlüğünü yapan - ' lâzım gelen baıı_mk!a!aı bul - lar arasında bunu çok anlamış o | Müştür. Bu - vaziyet hakkında TarlarrttfitPze eee kğonıııeıîık Bakanlığa izahat ve- Fakat ilk bakışta görülüyor ki “Maliye Bakanlığımüz bu değerli çalışmaya, biribirine zıt iki türlü ruh ve espri hâkim olmuştur. Bir çok sözlerde kul- lanışa ve şiveye riayet edildiği halde, bir çoklarında da aykırı- mrresr T M tettişleri de şirkette, bir müd » dettenberi, bazı işleri tetkik et- mektedirler. Tramvay bilânçosu da | yeniden yapılacak lığın son kertesine varılmış. Me selâ neden “şart,, , “batıl,, , “ha | mt reket,, , “mizah,, ve “haz., gıbi kelimeler olduğu bunlardan daha yerleşmiş “manzara,, kelimesi - Eîııi kalıyorda | yazlı şirketler başmüfettişi Jb- lanışlı ve | rahim, hükümet komiserlerin - | Dün tramvay şirketinin umu- yet toplantısı yapılmıştır. Bayındırlık Bakanlığı İmti - den Namik ve Emin, Borsa ko- ne “görey,, , “masum,, kelimesi- | miserliğinden Hasan Tahsin ne “arı,, , “memur,, kelimesine | bu toplantıda bulunmuşlardır. “işyar,, ilâ... deniyor? Peyami SAFA —e Atatürk köprüsü ' M lükümet komiseri Namık'ın Atatürk köprüsünün münaka sa şartnamesi hazırlanmış, vekâ letçe de tasdik edilmiştir. Bu - gün münakasa açılacaktır. Mü- | v nakasa müddeti 6 aydır. Yerli Umumi heyet geçen .senenin idare heyetini ve hesap müfet- tişlerini olduğu gibi yeniden seç bazı itirazatı üzerine umumi heyet, şirket bilânçosunun yeni bir tarzda —yapılmasına karar ermiştir. Yeni bilânço yapıldıktan son- we ecnebi isteyen şirketler müna | ra fevkalâde bir içtima yapıla - | kasaya girebileceklerdir. “'TAN " m tefrikası: $ Erikçiçekleri MAHMUD YESARİ — Kaç şeker atacaksın? Bis- küvi, kek filân da yiyecek mi - sin? Nasıl alışkansan, öyle yap. Ve benim evvelki sualime ce- vap veriyordu: — Geveze değildir. — Sizin evde mi gözü açıl - dı? Kadriye, kahkaha - ile gülü - yordu: — Hayır... Menfaatini tarta- cak kadar gözü açılmıştır. Ça- yımızı içelim. — Beni, şairinle tanıştıracak mısın? Çay fincanını alırken tekrar tepsiye biraktı ve bana yılnaş: tı, yüzüme doğru iğildi, çenemi tutarak sarstı: — Arkadas, istediğin zaman unutkan değilsin!.. döndü, çay Ve elini çekti, fincanını aldı: — Seni, onun ruhu ile, kalbi- caktır. le tanıştıracağım. — Şiirlerini mi okuyacak - sın?. Çaydan bir yudum — almıştı, genzine kaçmış gibi öksürüyor- du — Of, boğulacağım... 0yle| zünü buruşturarak bir soru - n var ki bittim, alimallah... | “Bittim... Bana, edeceğin bu | muydu? der gibi bir baktın Ve Çay fincanını tepsiye bırak - tı: pi — Gülter, iyi demlendirme- miş... Çayda pek titizimdir. Bir tabure üstünde duran gü- müş kutudan bir cıgara aldı, yaktı; — Hayır, arkadaş... Sana, şa- irimin, hatıra defterini okuya - cağım. Bunu enteresan bulmaz mısın? Bir fotoğrafa bakar gibi yü- züme bakıyordu: — Arakadaş, ben, yavaş ya - vaş, senin yüzünü okumağa başlıyorum. Yüzünün baromet- resi, kaşların... Evet, kaşları - gn kalkıp inmesi, açık havayı, fırtmayı, — rüzgârı, yağmuru, Ankaradan Döndüler Ankarada toplanan Balkan Ekonomi konseyine iştirak et - miş olan Yunan, Yugoslav ve Romanya murahhasları dün An karadan şehrimize gelm'ş'erdir. Bunlardan Yugoslav ve Roman- ya murahhasları dün akşamki trenle memleketlerine dönmüş- lerdir. Dün Yugoslavya murcahhası heyeti başkanı Pelivanov'ç kon. soloshanede gazetec'lere kon - sey müzakeratı hakkında şu be- yanatta bulunmuştur: — Konsey müzakeratı mu- rahaslar arasında mevcut iyi an- Taşma ve bilhassa yek liğere kar şı gösterilen dostluk dolayısile memnuniyeti mucip bir şekilde | neticelenmiştir. Konseyde başlıca dört mese- le görüşülmüştür. Ticari mü - nasebat, münakalât, mali me - seleler ve bir Balkan Bankası tesisi ve turizm münasebatıdır. Ticari münasebac hahsinde BAKİN OYT DTASRUA TYEVE cut ticari münasebatın bir kat ' daha inkişaf ettirilmesi - için | mühim kararlar ittihaz edilmiş- tir. Bunların semeresi yakında görüşülecektir. K Münakalât meselesini tetkik için mütehassıslardan mürek - kep bir komisyon teşkil edile- cektir. Demir yolu, deniz ve ha- va yolları münakalâtının inki- şafı için lâzım gelen tetkikatta bulunacak olan bu komisyon mayısta Atinada toplanacaktır. Mütehassıslar konsey tarafın - dan çizilen program dahilinde meselenin teferrüatını tesbit e- deceklerdir. Balkan bankası tesisi ve tu - rizm münasebatının inkişaft i- çin bir program hazırlanmıştır. Bu program 10 mayısta Bük- reşte toplanacak olan Balkan antantı konseyinde tetkik edi- lecektir. Ankaradaki çalışmamızın hu- mütehavvili gösteriyor. H defteri de hoşuna gitmedi. Öy- le ya, toy, cahil bir çocuğun, | mada Balkan antantının müsbet re L....-.a...' » — Giğedikm İi hizde- | lâsası bundan ibarettir. Bu içti- bir eser olduğu bir defa daha meydana çıkmış, ve dört devle- tin menfaatlerinin tamamen müşterek olduğu yeniden teyit edilmiştir.,, — Yerli kantar Yaptırılacak Ekonomi Bakarılığı ölçüler ve | ayarlar müdürü Bay Bekir Sıt- kı Oransay, Tuna memlektle- rine yaptığı etüt seyahatinden dönmüş ve dün Ankaraya git- miştir . Bekir Sıtkı Oransay Roman- ya, Macaristan, Avusturya, Yu- goslavya ve Bulgaristanı gue—' miştir . Bay Bekir Sıtkı Oransay se- yahati neticesini şöyle — anlatı- yor: — Balkan devletlerinin hep- sinin ölçüler ve ayarlar hakkın- | daki kanun ve nizamlarını, ida- kurumlarını yerinde gözden | ki şekli iyi ,ve küsürsuz- dur. Bunun sebeplerini kanun ve nizamlarımızın daha genel ve | konulan prensiplerin daha özlü, yapılan ayar dairelerinin daha modern olmasında arayabili- KUÇU..: HABERLER * Çimentoların toptan — gatışı için verilen fiyattan sonra perakendeciler için ayrıca bir tarife yapılması karar- laşmıştı. Tarife yarın — ilân edilecek- tir. * 23 mayısta fen fakültesinde, 22 mayısta edebiyat fakültesinde imti- hanlara başlanacaktır. * Bu sene inkılâp dersinden bütün yüksek mektep ve Üniversite son sı- Duf talebesi imtihan edileceklerdir. * Ankarada bulunan belediye me- murin müdürü Samih dün şehrimize dönmüştür. * Türkofis Istanbul şubesinin dör- düncü vakıf hanımndaki eşki Ziraat Bankasının bulunduğu yere taşmma. sı kararlaştırılmıştır. * 21 mayısta Ankarada toplanacak ticaret odaları kongresinde müzakere edilecek maddeler hakkında İstanbul ticaret odası bir rapor hazırlatmak- rek oralarda arsıulusal ölçülerin | çadır. nasıl tatbik edildiğini tetkik et- * Mayıt aylığı çarşamba günlü ve- rilecektir. * Ağaçlara, ekimlere gelen hasta- kklara karşı Ziraat Müdürlüğü ted- birleratmağa başlamıştır. Bir ilâç lis- tesi de hazırlanmıştır. Köylere gön « derilecektir. * Ankarada toplanan Balkan Eko- nomi konseyine iştirak eden delege- ler sehrimize dönmeğe başlamıslar « dır. Dün Vali muavini Rükneddin Sö- delçgeler vi bulunmuslardır. bzzlü n * Akay İdaresi tarafından Yalova- da yapılacak olan büyük otelin mü- nakaşına yarm baslanacaktır. * Vali ve Belediye reisi Muhiddin Ustündağ, bugün Ankaradan şehrimis İ ataredare atare üi ze gelecektir. Muhiddin Ustündağ, ilk iş olarak Atatürk köprüsünün ha- zırlarımış olan münakasa ni gözden geçirecektir. Bundan sonra şartname ilân edilecektir. # Deniz yolları idaresine alınacak yeni vapurlar için Ekonomi Bakanlı- rız . Ankaraya döner dönmez Ta- porumu vereceğim. Alınacak tedbirler ile bugünkü tatbikat- ta görülen bazı güçlüklerin kal- dırılacağını da sanırım. Gezdiğim yerlerde kantar işi- ni de araştırdım. Bizde pek çok kantar kullanıldığını ve bunların teknik bakımdan iyi bir tartaç olmadığını biliyoruz. Memleketimizdeki eski sistem kantarları modernize etmek i- çin de tedbirler almak gerektir. Bunun için kantarlarımızı ülke- mizde yaptıracağız. Böylelikle yerli el ve makine sanayiini iler- letmiş olacağız.,, duğu kadar serbest yı dim, Bazı kelimeleri yanlış söy- | liyeceğim diye çekinirdim, tarif hatıra defterinde, ne yazılr ola- bilir?. Bir sürü soğukluk değil mi?, Elile omuzuna vurdu: — Arkadaş, hatıra defterin - de, ben yazılı... Geriledi, gözlerini baktı: — Beni, enteresan bulmuyor musun? 'Tekrar koltuğa oturmuştu: — Şimdi sana, beni tarif et. Beni, nasıl güzel buluyorsun? Benim hakkımda neler duyu - yorsun? Bunları yaz, desem... Kalemi eline alır, cayır cayır yazarsın.. Orada, hakikaten ben, ben miyim, bunu seçip bul- mak, keramet işidir. Fakat öy- le yakıştırarak yazarsın ki, ben de, o, ben olmıyan bene, ina- nırım.. Fakat benim şairim öy- le değil... O, duyduğu gibi, duy- duğu kadar yazıyor. Ona, ha- kısarak ederken pot kırmıyayım diye korkardım. Halbuki şairime, is- tediğim gibi, bir fikri, bir hissi söylerken başka bir şey düşün- meden söyledim. Ayağa kalktı: — Hava sıcak... Kapıyı aça- yım mı? — Sen, bilirsin. Gitti, bahçe tarafındaki ka - piyi açtı. —Biraz bahar kokusu duya - lım. Kenarları simgir fidanlarile çevrili tarhlardaki — ciçekler, zevkle, sanatle — dokünmüş bir halı gibi uzanıyordu. Kadriye, kapının, önünde a- yakta duruyordu. Al kimonosu ile bu bahar dekoru içinde bir yangındı sanki.. Bu kadın kimdi? Onun hakkında verebildiğim hüküm, o kadar mânasız, o ka- ğile temasta bulunan müdür Sadettin varın Ankaradan dönecek,mayıs için- de de vapur mi lerile temas et- mek üzere Avrupaya gidecektir. * General von Stanben vapurile ya rın şehrimize 350 seyyah gelecektir. * Belediye tarafından Çubukluda yapdacak gaz tankı için 15 bin Jira ayrılmış, tankm yapılması için müna- kasa açılmıştır. * Tstanbul belediyesi 3 üncü ista- tistik yıllığını harırlamaktadır. Bü yıllıkta belediyeye ait bütün malümat gösterilecektir. * Halıcınğlunda Abdüsselâm ma- hallesindeki mezarlığın belediye tara- O dmm, beni ışıktan karanlığa atı- yordu. Ona sormak faydasızdı, Söy- lediği isim, uydurma idi. Köşk- te hizmet eden Gülter, onun Şişlideki apartmanını, — onun hayatını bilen bir hizmetçi de- ğildi. Katiyetle verebildiğim hü - kümler, ancak bu kadardı ve bunlar da büvük bir mâna ifa - de etmiyorlardı. Onun hayatı- nın asıl benim merak ettiğim tarafları gizli ve karanlık kalı- yordu. Şairim dediği gena âsıkın yazdığı hatıra defteri de acaba doğru muydu? ©, bahara karşı, al kimonosi- le bir alev gibi dururken, içim- de garip bir yanma duyuyor - dum. Tov genc şaire imrenmi- yor değildim. Fakat bunun çok korkulu bir sey olduğunu anlı- yordum. Bu kadını sevmek, bu kadın tarafmdan sevilmek, o- yatımı, bütün sırlarına varınca- | dar cürük ve temelsizdi ki onu | nun elinde bir kukla, bir oyun- ya kadar açtım. O da yazdı. Bu- nu, sana söyleseydim, ona ol - tarıdığımı değil, tanımağa baş- ladığımı bile iddia edemezdim. çcak olmak demekti. Kulağımın dibinde fısıldadı - 28 -4 - 935 T BU DA BENDEN HAZNE DAİRESİNDE — Geçenlerde Topkapı sarayın- daki “Hazne dairesini,, gezdim. ocukluğumdanberi duyarım ki smanlı sarayının en büyük, et göz alıcı ve en inanılmaz zen- nliklerinden biri de “Hazne -airesinde,, topladığı kıratı öl- çüye gelmez elmasları, yumur - ta büyüklüğünde incileri, y boyanın en ışıklısını veren z | rütleri, küçük güneş yavruları gibi pırıldıyan yakutlarıdır. Hazne dairesinin — ş ğini aş- madan önce; kendim de sezme- den; gözlerimi kapamışım, san- ki bir dakika sonra masal dün - yalarının ışıltılarile birdenbire gözlerimin kamaşmasını ister- mişim gibi. Gözlerimi açtığım vakit kar- şımda ilk rastladığım Şah İs - mailin tahtı oldu. Fotoğrafları- nı görmüştüm. Fotoğraflarında ışıldamayan altın ve incileri. nin sahicisinde inanılmaz bir aydınlığı olacağını sanırdım. Al danmışım meğer, Ö kadar çok, © kadar bol inci kakılmıştı ki tahtın üstüne, bunları insan bi- rer sedef düğme sanıyordu. Sorguçlardaki yumruk kadar elmasların pençe pençe zümrüt lerin ve yakutların büyüklüğü, çokluğu ve bolluğu çocukluk masallarıma ışıl ışıl giren bu taşların bütün değerini, bütün inanılmazlığını birdenbire kü - çültüverdi. Gümüş bir tepsi, daha doğru- su gümüş bir lenger ağız ağıza, sanırsam zebertcetle doluydu. Bana öyle geldi ki elimi bu !en» gerin içine daldırsam parmak « larımda bir yığın çakıl taşının dokunuşunu duyacağım.. Hazne dairesinden, değerli taşların çocukluk rüyalarıma gi- ren ışıltılarını kaybederek çık. tım.. Orhan SELİM ——— sear ae ganday a Zütrarlk BUUUUU İÇİNGE - GUKKANİ Ve kulübeleri: bulunanlara tebligat ya » pılmıştır. Mühlet bitince burada bir park yapılacaktır. * Hukuk fakültesi — ordinaryüsü Röpke dün akşam halkevinde köy ik- tisadiyatı mevrulu bir konferans ver- miştir. Dün Bulgaristan ve Yugoslavya- dan şebrimize bir seyyah kafilesi gel- miştir. Yüz kişi kadar olan bu sey- yahlar paskalya yortularını İstanbul- da geçireceklerdir. * Edebiyat fakültesi profesörlerin- den Bossert dün talebesi ile birlikte surlar Üzerinde tetkikat yapmıştır. Surlar üzerine çıkılırken profesör düşmüş, sağ elinin küçük parmağı kı- Tılmıştır. 8 Fen fakültesi arktoloji şubesi ta- Jebesi yarın Anadaluya tetkik seya- hatine çıkacaklardır. Seyahat Anadoluda olacaktır. * Hilâliahmer kongresi bugün An- karada toplanacaktır. Hilâliahmer ce- miyeti İstanbul şubesi başkanı gene- ral Ali Çalımlı diğer üyelecle beraber Ankaraya gitmiştir. * Romanyanın yeni Ankara orta elçisi Filoti bugün Köstenceden geh rtimize gelecektir. ğinı duydum: — Arkadaş, ne düşi sun? Başını eğmiş, bana bakıyor- : yor - d — Neye daldın, bu kadar? Ben, onu, hâlâ kapının önün- de duruyor, sanıyordum. Aca - ba, yavaş yavaş, onun havası - na kendimi kaptırıyor muy- dum? Birden silkinerek doğrul- dum. İçimden gülüyordum: — Evlâdım, ayağını denk al.. Hâlâ yanacak halin mi var sa- nıyorsun? O, aklımdan geçenleri keşfe uğrasır gibi bakıvordu. Doğruldu, kaşlarını oynattı: — Beni tanımak istiyorsun... Bana sormayışından atılıyorum ki huyumu az çok kavrayahil - din.., Senin sükütun, korkulu, arkadaş. Hem çok korkulu... Be- nim, dalgın bir zamanımı bek - liyorsun. Pusudasın ve pundu - na getirdin mi, beni, yere vüra- (Arkası var) i İi