g—e 12 T OKUDUKLARIMIZ, DUYDUKLARIMIZI ALMANYA DÜNYAYA YENİ BiR SÜRPRİZ Mi HAZIRLAYOR? Uırumi hırpt: Almanlar an Berta” denilen uzun li toplarla Parisi düvdük leri zaman, Fransız erkânı har- biyesi bunu evvelâ bir tayyare taârrüuzu zannetmiş ve Parise kadar bir top mermisinin ulaşa- cağına ihtimal vermemişti. Fa- kat hakikati de kabul etmekte tereddüt etmediler, Halbuki Al manlar uzak mesafelere atış meselesini daha 1901 senesin - den tetkike koyulmuşlardı. Simdi de Almanlar uzak me- safelere atış meselesini başka cepheden tetkik etmektedirler. Astronaul'que fenni Al—ranya - da resmi sahaya da girmiştir. lngılızlcn bir hayli düşündüren bu yeni teknik her gün biraz Adada yapılan tecrübe : tayyare paraşütle iİnerken daha tekemmül ettikçe, yarm “Şisşman Berta” nev'inden baş - ka bir sürpriz karşısında kal mak ihtimali çoktur. Alman makamatı Gerard Zu- cker ismindeki Alman müherndi sine Lymington'da fişenkle pos ta nakli için tecrübeler yapma- sına müsaade etmişlerdi. Fi- şenkle hareket eden bu yeni â- let iki kilometre kadar gittik « ten sonra bos bir arsaya düşüp saplandı. Bu ilk muvaffakıyet- sizlik bittabi kimseyi nevmit medi, Şimdi mühendisler hava postasına, yoluna devam eder - ken, hizı bittiği anda tekrar hız verecek biribiri arkasına patla - yan fişekleri hâmil yeni bir âle- tin tecrübesini yaptyorlar. Otuz sene evvelki tayyarele- rin halini düşünürsek, bugün ya pılan tecrübelerin otuz sene son ra nereye varacağını kestirmek müşkül değildir. Fikir yolunu almıştır. ve Almanya bu fikre dört e'le sarılarak çalışıyor. Hattâ bu yeni teknik daha şim- YİRMİ SENE iÇiNDE.. “leselâ bir gün Paristen Nevyorku topla dövmek kabil olacak mı ? diden kurbanlar bile vermiştir. Bu vyeni tekniğin esası nedir? Breslavda teknik mektebi mü hendisleri yıllardan beri Astro. nautigue meselesinin inceden inceye tetkiki ile meşguldürler, Birçok âlimler bu husustaki tet kiklerinden elde ettikleri neti - ceyi Die Rakete adında bir mec muada topluyorlar. Bu mecmu- ayı her isteyen alıp, bulup oku- yamaz. Bütün bu neticeler bir araya toplanarak yeni tipte bir tayyarenin esasları hazırlan - mış oluyor. Bu tayyare bidayet- te kendi motörile hareket ede - cek, fişenkler ise sonradan ha - rekete geçerek motör vazifesi - ni başaracaklardır. Romer'in bir fikir vermek için yaptığı resim- ler iki, üç bin tonluk müşteil maddeleri yirmi dakikada Ber- linden Parisin üzerine boşalt - mak gibi bugün bize hayali gö- rihşen_ yarınki bir hakikati göz- erimizin önüne açıyor. Almanların en ziyade aradık- larr şey, yeni tayyareyi bir an evvel hava mukavemetinden kurtararak, Stratosphere'e çı - karmak ve orada elde edeceği emsalsiz hızdan istifade etmek- tir. Mühendis Otto Fischer kar - deşinin icad ettiği böyle bir ra- ket tayyaresile tecrübeyi göze alarak, Baltık denizindeki Ru - gen adasında havalanmış ve on dakika, yirmi saniyede 10,393 metreye çıkmıştır. Tayyare i - nerken büyük paraşütü açılmış ve Otto Fischer kazasız yere in- miştir. Demek ki tecrübe mu - vaffakıyetle neticelenmiştir. Rugende yapılan bu tecrübe- de bir fen heyeti ve Alman as- keri erkânı hazır bulunmuşlar- dır. Tecrübeden sonra da Fisce- her kardeşlerin icadı Alman or- * tarafından satın alınmış - tır. O vazitten sonra, artık hiç ses sada çıkmamıştır. Acaba bu yeni âlet o zamandan beri da - ha tekemmül etmedi mi? Solda yeni tayyarenin havalen:ırken yapılmış tem- sili bir resmı, sağda tayyarenin maktai 1914 yılında on franga satın alımmış olan bir tablo 1935 yı - lında nasıl gene on franga satı- labilir? Adamcağızın yılında bitpazarında bir tablo görmüş ve on franga satın ala - rak eve getirmiş. Bir gün kol - leksiyon meraklısı bir dostu tab loyu beğenmiş, eski bir bibloya mukabil tabloyu almış, Onun da evine gelen bir tablo tücca- rı resmi beğenerek yerine bir heykel vermiş ve götürmüş. Onun da bir dostu varmış, tabloyu o kadar beğenmiş ki, bir ötomobil mukabilinde tab - loyu almış. Onun da banger bir arkadaşı tabloyu satın almış ve buna karşı da bankanın mühim mikdarda hisse senetlerinden vermişti. Bangerin zenrin bir Ame - rikalı ahbabı tabloyu beğenmiş ve işlettiği plâk fabrikasının yarısına mukabil tabloyu al - mış.... (Tablonun geçirdiği ilk macera burada bitiyor.) v. Amerikada buhran... Plâk fab rikası kapanmış. Tablo bir va - purun yarı hissesine mukabil başka birisine verilmiş. Günün birinde vapur batmış, sahibi tab loyu bir antikacı ile eski mo - bilyalara mukabil mübadele et- miş. Antikacı borsada kaybet - miş, karısının kürk mantoya ih tiyacı olduğu için tabloyu bir kürk manto ile değiştirmiş. Bu sefer kürkçü iflâs etmiş, oğlu da bisiklet istediği için tablo » yu tanıdığı bir bisikletçiye ter - kederek, mukabilinde bir bisik- let almış, Bisikletçi de yeğeni- ne bir pul kolleksiyonu hediye etmek istiyormuş, tabloyu vere rek bir pul koölleksiyonu almış. Fakat pullar sahte imiş, satan adam hanishaneye gitmiş. Karı sı sefalete düşünce tabloyu bir müzayede salonuna götürmüş, orada 5 franga satılmış. Satın alan da cerçeveci imiş, tabloyu bir çerçeve uydurarak, dükkâ - nının camekânıma asmış. Ora - dan geçen bir müşteri beğenmiş 10 franga satın alarak evine gö türmüş. MAKDONALD LORD OLUYOR Observer'de çıkan bir yazıya göre, İngiltere Başvekili Mak- donaldın daha bir müddet hükü met idaresinin başında kaldık- tan sonra, Lordlar kamarasına aza olacağını yazıyor. Ayni Baş vekil daha bir müddet evvel Lordlar kamarasmın lüzumsuz- luğuna kani olduğunu söylemiş ti. Amerikada tayyareler 1 İkincikânun 1935 resmi is- tatistiklerine göre, Amerikada- ki stivil tayyarelerin mikdarı 8,322 idi. Halbuki bu rakam ge- çen sene 9,248 idi. Bu mikdar- dan 6339 u muntazam seferler yapmaktadır. 13949 pilot vardır 668 tayyare meydanı geçe uçuş ları için tertibatı haiz bulun - maktadır. Hususi tayyarelerde Amerika- da yavaş yavaş tıpkı hususi oto- mobil gibi bir şey oldu. Bilhas- sa şehirler arasında işleri güçle- ri olanlar, otomobilden daha se- ri bir vasıta olan tayyareyi ter- cih etmektedirelr. Çünkü he - men her şehrin bir tayyare mey- danı vardır, A N 28 .4. 935 —— | ÖZ DiL SOZLUGU Muhasame — Yağılık — (Fr.) Hostilit& Muhat — Çevrili ç-vı-ılı Entour&, encercl Muhatab — Aytıç, aytıne — (Fr.) lmenoeumır (Fr.) — Aytışma — (Fr.) Coaveııauon. Muhatara (Girive) — Aşıt—(Fr.) Pöril, impasse. Muhavere — Konuşma Muhayyile — Sanay — (Fr.) İma- gination. Örnek: Muhayyilesi vâsi bir mu - harrir — Sanayı geniş bir yazman, Mubhayyirül'ukul (Bak: Harikulâ- de) Muhbir — Du; Muhib — Sevdik, dost Muhik — Haklı Muhit — Çeven Muhkem — Berkem Muhnik — Boğucu Muhrik — Yakıcı — (Fr.) Caus- tigue Muhtaç — Muhtaç (T. Kö.) Muhtasar — Kısa, kzuk — (Fr.) R& süme Muhtasaran (icmalen, hulâsatan) — Kısaca — (Fr.) En rösüm$ Muhtazir — Cançekişen — (Fr.) A- onlsant uhtelit — Karma — (Fr.) Mixte Muhtefi — Saku, gizleniniş Muhtekir — Vurguncu Muhtel — Bozuk — (Pr.) Derange Muhtelif — Türlü Muhtellişşuur — Aklı bozuk — (Pr.) Alitn Muhtemel — İktimalli, olası, olsa ge- rek Muhterem — Sayım Muhteri — Bulman Muhteris — Yarsılı, hırslı — (Pr.) Ambiticux Muhteriz — sakıngan — (Fr.) Röservü Mühteşem — (Bak: Debdebeli) — Görkemli — (Fr * Yompeux Muhtevi — Kavrı pliyan. Muhtıra — Andıç. Muhti — Kabahatli Muin — Yardımcı Muka'ar — Çukurlak Mukabele — Karışık, bışrlıı!n— eNERDA N Mnana y nanİnşak aa gi (Fr.) R&ciproguemen. Mukallid — Benzelici — — (Fr.) İmitateur. Mukabil — Karşı — (Fr.) Rö- ciprogue. Mukaddem — Önce, Mıııun Koskil — (Tx.) Des- Takiüak (Bak: Nasib, tak) — (Fr.) Destin. Mukaddes — Kutsal. Mukaddime — Ö Mukallid — Benzetici — (Fr.) İm itateur. Mukannen — Kesimli. Mukarenet — Yanaşıklık — (Fr.) Rapprochement. Mukarin — 'anaşık Mukarrib — Yakım — (Fr.) İn - time, Örnek: Mukarriblerinden biri — Yakınlarından biri. Mukaseme etmek — Üleşmek, pay Taşmak, bölüşmek. Mukassi — Bumnaltıcı, sıkıntılı Mukataa — Kesim — (Er.) Afler. mage. Mukatele (kıtal) — Öldürüşme — (Fr.) Tuerle. Mukavele — Sözleşme, sözbağı Mukavemet (Tahammül) — Da - yanım, dayanık — (Fr.) Rösistance. Mukavemet etmek — Dayanmak — (Fr.) Rösister. Mukavim, — Daya - nmlı, dayanıklı — (Fr.) Rösistant. Mukavves — Eğmel, kavişli (Pr î Courbe lukavvi — (n ) Fortifiant. Mukayese — Deneştirme — (Pr.) Comparaison Mukayese etmek — d kıyaslamak — (Pr.) Comparer Mukayyed — Bağlı — (Fr.) Tâd. Mukbil —Gözde —(Fr.) (Favori) Mukdim — Çalışkan Mukdim olmak — (Sakin olmak, ikamet etmek) — kalmak Mukni — Kanıtkan — (Fr.) Con- Kuvvetlendirici. — vaincant Munfasıl — Ayrık Munis — Abışık, insancıl, canavakın Mııııl:ıN olmak Çinkita etmek) — esilmek Muı»ıbohü *Dökülmek Munsif — Hakcıl — (Fr.) Eçui- table Muntabık — Uyuk — (Fr.) Con- forme Muntafi — Sönük, sönmüş — (Pr.) DIKKATI DİL TEMİZLENDİK- ÇE, AYIKLANDIKÇA, DÜŞÜNÜŞÜMÜZÜUN KARGAŞALIĞI VE KARALTILARI DÜ- EZUVVUUN Effact, Eteint Muntazam — Düzenli Muntazâr — Beklenen — (Pr.) At- tendu Muntazır — Bekliyen Munzam — Üstev — (Pr.) Supplâ- mentaire Murahhas — Salgit, dilege, de Murakabe — Telftiş, kontrol Murdia (Murrla) Sudnı Musab (Düçar, giriftar) — Te muş, yakalanmış — (Fr.) Att Musab olmak (Düçar olmak, girifta: olmak) — Tutulmak, yakalanmak Muszaddak — Onaylı Musalâha, sulh — Barış Musallat — Yapışkan, asılgan Musanna — Uydurma, düzme Musaraa — Güleşme Musattah — Düz, yüzeyli Kürei musattaha — Yüzeyküre Kürei mücesseme — Yuvarküre Mesahai sathiye — Yıııolçu Sath — Yüzey, üzer Musibet —Yıdam, yıkın — (Fr.) Malheur, fl&au Musib — Yerinde, Musir (Bak: İsrar) Muslih — Arabulan, (Fr) Conciliateur, — Kılyaran, titiz — Mıunlıeux möticuleux Muşt — Yumruk Mutabakat — Uyuşma — formit& Ademi mutabakat — Uyuşmazlık — (Fr.) Nonconformite Mutabık — Uygun — (Fr.) Con- forme Mutad — Belli, alışılmış Mutavaat (Bak: İnkıyad) barıştıran — (Er.) (Fr.) Con Mutavassıt — Aracı — (Pr,) İnter- mödiaire Mıııheı- Sayılı, sayılır, ilerigelen, Ktbetei (Vücuh, eşraf.âyân) — İlerigelenler, ilerigelirler Mutedil — Orta, ılıman, sinemli — (Fr.) Modört, tempörü Mütek'd — İnanlı Mutemed, emin — İmal Mutlak — Saltık — (Pr.) Absolu Mutlaka — Üzkes, ille — (Fr.)> Absölüment Mutmain — Diniz — (Fr.) Con - vaincu Mutrib — Çalgıcı Mubdi, halik — Yaratıcı, yaratan —- (Fr.) Crüateur Muttarid — Biteviye, Muttasıl — Bitişik, birdüzüye Muvafakat etmek (Razı olmak) Oydaşmak — (Fr.) Consentir Muvaffakıyet — Başarık — Succis Muvaffak olmak — Başarmak — (Fr.) Röussir Muvafık — Oydaşık, onay, yerin- (Er.) de, ııyııııı — (Fr.) Conforme Muvafıkı hakikat — Hakikata uy- T Mavakkat — Söreltili, geçici, ge- lip geçici, vakitsel, eğreti (Bak: Mev- kut) Muvakkaten — Şimdilik, bir za - man için, bir vakit için. Muvasalat (vusul) — Muvasalat etmek (vâsı) olmak) — Mııvııılı hatları — Ulaştırma kol- M—'—u (Bak: Devam) Muvazene — Denklik, denge (Bak: Mukayesi) (Fr. Eguilibre Örnek: 1 — Muvazenesini kaybede- rek düştü — Dengesini kaybederek düştü. 2 — Aralarında müvazene var — Aralarında denklik var, Muzaharet etmek — Arkalamak — (Fr.) Assister Muzahir (hami) — Arka — (Fr.) Apoui Muzayaka — Darlık, sıkıntı, bun — (Fr.) Göne ği Işin — (Fr.) Lumincux. Zararlı. ıı_.ıı (Medhuşü münhezim) — Sıngın Muztar (Bak: Mecbur) — Darda, sıkışık — (Fr.) Contraint. Muztar kalmak — Zora gelmek — (Fr,) Etre cantraint. Muztarib — Göynülü, göynük — — | (Fr.) İngulet. | Muztarib olmak — Göynümek. İ Mübadele — Değiş — (Fr.) Ech- e. Mübaderet — Davranmak. Mübadil — Değişmen. | Mübahase etmek — Aytışmak, ças — | tışmak — (Fr.) Discuter İ Mübahi (Bak: Muftahir) — Övü« ner, övünçlü ; Mübalâğa etmek — Abartmak, o « barmak. Mübalât (Bak: İtina) — Saygı | Mübalâtsız — Saygısız l Lâübali — Senli benli, saygısız j Mübareze etmek — Vuruşmak — (Fr.) Se battre Mübayecat — Satmalım. Mübayenet — 1 — Ayrılık, (Fr.) Diflörence 2 — Tutmazlık (Fr.) Contraste 3 — (Bak: Tezad) Müberrid — Soğutmaç Mübeşşer — Müjdelenmiş, . î -— l Mübeşşir — Müjdeleyici. Mübtedi — Toy ,acamı Mübteni (Bak: Müstenid) Mücadele, cidal — Uğraş — (Fr.) Lutte, Mücadil — Uğraşıcı, uğraşkan, Mücahede — Dürüşme, ceteleşme, Mücavir — Komşu. Mücedded — Yeni Müceddid — Yenileştiren Mücerreb — Denenmiş (Fr.) Ep. TOUVĞ. | Mücerred — Soyut | Mücessem — 1 — Som, 2 — Ci« simlenmiş, şahıslanmış. I Mücrim — Suçlu, Mücrimiyet kararı — Suçlandırma kararı. Müctehid — Ayman. Müçtemi — Toplanık. Müçtenib — Kaçıngan. Müdafaa — Mıdılıı (T. Kö.) | Müdafaa etmek — Savgamak | Tedafüi — Savgal, savgalık. — —— | Müdahale — Karışmak — (Rr.) | İ | | İntervention. Müdahale etmek — Karışmak (Fr.) İntervenir, Müdârâ — 1 — Yüzegülme — Pr, Cajolerie 2 — (Bak: Minnet) — (Fr.) Re- connaissance. Müdavat — Emdeme, bakrm Müdarelei efkâr (Taatli efkâr) — Oylaşma — (Fr.) Echange d'idö- €& Müddet (imtidat, temadi) — Sü. ve, uzar, vakit, zaman. Müdekkik, mütetebbi, müteharri —| — İrdelmen. Müderris, muallim — Öğretmen. Müdevven — Dergin. Örnek: Şemseddin Sami'nin Ka- müs müdevvenatı çok kıymetlidir. — Şemseddin Sami'nin Kamus derginle ri çok değerlidir. Müdevver — 1 — Yuvarlak (Fr.) Rond. 2 — Devrolunmuş — (Fr.) Trans- mis. Müdhiş — Korkunç, yavuz Müdür — Direktör Müd'ranı umur — Yönetmenler Müdrike — Anlak. Müeddeb — Edebli, uslu, Mücssese — Kurum — (Fr.) İngte titutlon. Mücasif — Esefli j Müessir — Dokunaklı etkin — (Fr.) Touchant. effi Mücesirat — Etkinlı Mücssis — Kurucu — (Fr.) Fon- dateur. Müeyyide (kuvvei) (Fr.) Sanetion. Örnek: Bu kanunun kuvvel müeye yidesi — Bu kanunun berkitesi, (Ber ce. j — Berkite gitge'den) Teyid etmek — Berkitmek, sağla. mak — (Pr.) Affirmer Mufarakat — Ayrılma. Müfettiş — İspekter | Müfit, Mül nâfi — Faydalı, asığl tkın Müfrit — Aşkın, aşırı — (Fr.) — | Exag€râ, extravagant. Müfsit — (münafık) Arabozan — — | (Fr.) Pert Mühimmat — Cebe Mühlet — Önel — (Pr.) Dölai. | Mühmel — Savuk, yüzüstü * (Fr.) Nöglig. Ulus'un düzeltmesi : | Dün çıkan, kılavuzda (manzay «& | rünün fransızca (Pavsare) vazıla* cak ken (tableau) dirilmiştir. | (Malikâne) sörzünün — karşısındâ (yetil) den sonraki velime — (Malik kâne) şeklinde olaraktır. (İpoloji) sözünün — karşılığı bip loji, İspoloji) dir (Mekteb) — belim'sinin — karşılığı olar (okula) nın vanma — (MekteP “T.Kö.,.) yapılacaktır, d