Hatayda Sümerbank büyük bir | çeltik fabrikası kuruyor Adana (Hususi) — Seyhan yeti çeltik mütahassısı Bay Harun Anuk Hatay bölgesindeki tetkik-| lerini bitirerek şehrimize dönmüş: | tür. Aldığımız malümala göre,| İskenderunda büyük bir çeltik fab rikas; kurulm kararlaşmış ve bu fabrikanın yeri tesbit edilmiş tir. Fabrika Sümerbank (tarafın- dan kurulmaktadır. Bundan sonra İskenderun hin-| terlandındaki bütün çeltik mahsu- Ki bu fabrikada işlenceek bu suret le nakliye masraflarından büyük tasarruf temin edilmiş olacaktır. | İzmirde bir kadının 3.100 lirası ile mücevherleri çalındı İzmir (Hususi) — Alsuncakta otu ran 45 yaşlarında Bayan Methiye adında bir kadın, zabıtay müra- caat ederek çantası içinde bulunan 3100 liranın, bir tek altın bilezik we bir pantantifin çalındığını bil- dirmiştir. Methiye, tanıdığı 22 ya şında Ali, tütün ortakçısı Rama- Zan ve hizmetçisi Bayburtlu Fat- madan şüphe ettiğini ve çantanın meşin! kesilmek suretile para ve mücevheratının alıdığını iddia et- miştir. Zabıtaca tahkikata başlan- mıştır Adana valisi tetkiklerini bitirdi Adana (Hususi) — Adana Va- Hisi Faik Üstün birakç gündenberi tetkik seyahatinde bulunmakta idi, Vali bugün şehrimize dönmüş- #ür. Bay Faik Üstünün tetkik mev züu bilhassa köy okulları olmuş- tur. Gerek inşaat ve gerekse ted- risat meseleleri üzerinde Maarif Mücürüle, Başöğretmen ve köy ida Te heyetlerine direktifler o veril- miştir. Diğer taraftan Vali zirai meseleler ile de meşgul olmuş, is- #ihsalin artması için köylüyü teş- vik etmiş ve dileklerine aid not- lar almıştır. Trabzon akşam san'at okulunun sergisi Trabzon (Hususi) — akşam san'at okulu talebeleri tara-| fındah bir yılda yapılan eşyadan mürekkeb bir sergi açılmıştır. Ser. giyi ziybret edenler talebenin ka- biliyet ve muvaffakiyetini takdirle karşılamışlardır. Söğüd C. müddeiumumiliği Söğüd (Hususi) — Aylardan - beri münhal bulunan kazamış C. ipöddeivmumiliğine genç adliyeci - İerimizden Arapgir müddetumumisi İbrahim Gören tayin edilerek yeni fesine başlamıştır. «Son Posta» nın tefrikam; 60 Cenubun en güzel yaylası: Osmaniyeye 30 kilometre mesafede bulunan yayla suyu, havası ve de en gözde yaylasıdır Adana (Husu nin otuz kilom Osmaniyo- e uzağında, pınar ları ve havası ile pek meşhur olan| «Zorkun: ocenub Anadolunun en güzel yaylalarından biridir. Bu müstesna yerde 600 hane yaşıyor. Orman koruma teşkilâtı, jandarma karakolu ve kasabaya bir telefon hattı ile bağlı oluşu bu yaylalaya rağbeti bir kat daha artırmaktı âr. Bilhassa Osmaniye - Zorkun arasındaki yolun otomobillerin ko layca işlemesine müsaid oluşu ve burada temiz otelin de mevcudi- yeli «Zorkun» u şayanı tercih yay Rlar arasına koymuştur. Burada, bunlardan başka hemen her türlü ihtiyacı temin edebilecek dükkân- lar da vardır. Zorkun. Osmaniye- ye olduğu kadar Dörtyol ve Isla hiyeye yakındır. Muntazam oto- mobil seferleri sayesinde bu yay - Jaya kolayca gidip gelmek kabil. dir, İki günkük bir tren yolculuğu - na katlanmayı göze alan herhangi — Peki iyi amma ben he yapa-Jnün gelmemesi olmuştu. Arkadaş- — Ne istersen yap!... Benim canım uyku İstiyor, uyuyacağım!. — Amma benim canım istemi. yor!... Beni zorla nasıl yalırır - sın — Sana yat diyen yok!,,. — A birader, yapışık olduğu - muzu unutuyorsun!, Sen yatınca benim de yatmam lâzım gelmez mi — Orasını: bilmer!,., tacağım!., — Yahu, provaya yarim saal kadar bir vakit kaldı... Şimdi ya- tılır mı?... — Ben yatacağım!... Temel inad etmişti, Yatmak 1s- tiyordu, yatacaktı. Tekrar Melpo. meniye müracaat edild. Melpo - meni geldi, tatlı diller döktü, ok - çadı, öptü, kırıttı, gülümsedi ve nihayet Temeli uyumaktan vazge çirdi. Saati geldiği halde provaya baş lanamamıştı, Buna sebeb Dürrü - Ben ya- ları arasında gösterdi — Daha şimdiden başlarsa — Ya bizim gibi meşhur olunca ne yapacak?... — Birkaç gündür onda bir aca yiblik sezdim. hoşmudsuzluk © baş — Evet ben de... Hiç hoşuma! gitmedi!,., — Sülüne rahmet okulacak!... Apustol, ikide bir saati çıkarıp bakıyor. başını sallıyor: — Bünca senedir şü çocukla be- raber çalışırız. Bir gün geç geldi- ğini bilmiyorum... Gördün mü şu işi! Diyordu. Bu ilk umumi prova. nın heyecanına kapılmış olan Şet- vanla Temel odalarında sabırsız - lanıyorlardı. Dürrü, nihayet zuhur etti. Üze- rinde son derece gk bir palto; boynunda fevkalâde güze! bir ipek li atkı, başında en şık İngiliz na- zarlarının giymekte oldukları si » yah $ötr şapkalardan vardı. Dür - Yurdda 19 Ss Wemleket Elaberleri İ | ON POSTA Bergamada Bir gece bekçisi mav- zerle bir köylüyü öldürdü İzmir (Hususi) — Zeytindağ nahiyesinin ran köyünde bir cinayet gece bekçisi Hakkı; mavzer tüfe- dederek aynı köyden Mehmed Durnayı iki bacağından ir surette yaralamış Ve yaralı ırıldığı Bergama memleket has Vak'ann ae- Zo rkun Bergamada Aşağışak- olmuş, teşkilâtile Türkiyenin bir İstanbullu için cenub Anado- lunun Zorkun yaylası şayanı tav- siye bir sayfiyedir. Bilhassa bura- da yiyecek maddelerinin ucuzlu- ğu kayde değer, : Rİ Karaburunda bulunan lâhid bebi şudur: İzmir (Husus) — Karaburun ka| Mehmed Durna, alı aydanberi zasının Mordogan nahiyesinin D6- karısı Cennetten 8: ğirmenyanı mevkiinde bulunan gır fe i 500 sene evveline ald Klüzemen) — Mehmed Durna, lâhdini yerinde tetkik eden müze| hetin evine gitmiş ve sanı alip üz Salâhattin Kantar bu; götürmek istemiş, Cennet, ferya- metini ine mn İri da başlamıştır. Hâdise | lezkür lâhdin tezyinat itibarile| : ve 2600 sene evvele aid Türabi| yetişen *00 Pek$isi Hakkı Btem, mamulğttan olması münaşebetile| Mehmed Duranı oradan uzaklaş. tarihi kıymeti haiz bulunduğu an.| tırmak istemiş. fakat nasihatle bu- laşılmıştır. . i Değirmenyanı | mevklinin eski |22 Tuvaffak ey Mi bir kabristan olduğu meydana çık.|2i Duranın ayaklarına doğru ateş mıştır. Bu yerde daha birçok kıyletmiştir. Mehmed ağır yaralanmış metli lâhidlerim mevcud olduğu| ve sonra da Bergama hastanesinde | tesbit olunmuştur. İleride bu MmeV| yaralarının tesirile ölmüştür. kide Hafriyat yapılacak ve şimdiye yp kadar İzmir müzesinde yalnız par-| (Bekçi Hakkı Etem, ölüme sebe. çaları bulunan Klazomen lâhidleri|biyet vermek suçundan nezaret müzelerimizde yer alacaktır. altına alınnıştır. gini ateş | tanesinde ölmüştür. tolun nazarında itibarı yükselmiş- ti. Apustol sadece: — Provaya başlıyalım! Demekle iktifa etti. Patronun bu emri üzerine pro- vanın başladığını haber veren zil çaldı... Başta geçecek olan ki marâların provası sürati Herkes büyük bir merakla Hava- Civayı bekliyordu, Herkes Apus » tolun bu yeni yapışık kardeşleri nereden bulduğunu ve, ne zaman ve nasıl talim ettirdiğini hayretle irine soruyordu. e Apustol ise YAZAN : EKREM REŞİD grünün bu kıyafette girişi, saman renginde eldivenlerini çıkarması, paltosunu terkedip mükemmel bir elbise giymekte olduğunu göster- mesi herkesin hayretini mucib ol- > ai yese bu sy özet 507 İşimdiye kadar kendisinde hisset - emek istemiyordu. San'atkâr-| memiş olduğu bir heyecan, bir a- lar arasında ğe giymek sabiyet vardı. Bıyıklarını yolmak- te veya takmakta olduğu herhan-| şa ve kendi kend gi bir şey görmek ve beğenmek| O— Acaba çakılacak mıçakılmı. âdet değildir. Süküt bundan ileri| yacak mı?... geliyordu. Sadece Bücür müsteh-| (o Sualini irad edip, cevabını ve- zi hayranlığı ifade eden uzun bir) rememekteydi. Temelle Şetvann ıslık çalmaktan kendini menede -| TAS! gelmeden birkaç dakika ev- medi. Dürrü, ipekli gömleğinin ya, | ve) yerinden kalktı, provayı terke. kiii “birini pe . ra m | derek kulislere girdi, doğruca sıkı hasını bir gaheser olan kıravatıni| kı içitlemiş olduğu odaya gitti, MA : İkapıyı açtı, Şetvanla Temel oda - Affedersiniz, biraz geç kaldım,! nın ortasında ayakta durmaktay. klettim galiba... dılar. Gülümsedi fakat tebessümü «Son Posta: nin tefrikasi: 10 Aliçonun hikâyesi | Aliço Kırkpınarda beylere ve paşalara Sul Aziz ile ve Hakanın gözde pehlivanı İbo İ yaptığı güreşleri anlatıyor İk evvel huzur güreşini #90) bey sözünü tokrarlıyarak: — Ustal Yatsıya vakit var ör ise, söyle Allah aşkına şa buzut Üi reşi nasl uldu? Yusuf pehlivan da, orada, buff da bu huzur güreşini işitmişt. İSİ İkat; Abiçonua ağzından işitmek Sö Pehlivan, Yusufun yanına geldi! ve: — Pehlivan! Aliço seni çağırir. Yusuf, Aliçonun ismini işitir işit- mez tereddüdsüz yerinden kalktı. Pehlivanın peşina düşüp gitti, Aliçonun etrafında, paşalar ve- zirler, âyanlar vardı Yusuf; gelir gelmez hepsine alel. usul selâm verdi, Aliçonun da elini öptü. Durdu. Aliço, yer gösterdi. Aliço; birkaç defa daha, der”f den içini çektikten sonra; anlatif Omuzuna| ve barlar Jiyi olacak diye sabursizlanıyordu. |) İmişsin bet... İ yatsılıktır bel., vurarak: — Aferin bel Kızan... Seni işi. dir dururdum... Hepten pehliyan- Yusuf; hiş ses çikarmiyor, bö - bürlenmiyor, el bağlamış dinliyor. du. Aliço, devam ediyordu. — Bu meydan sizindir be çocuk. lar!... Bilmezsin neler çektim bu meydanda ben?, Hele, bu Adalı Halil ile, son zamanımda az mı uğ- raştık be Yusuf! Diyor, bir yandan da meydan- daki güreşlere bakıyordu. Aliço, devam ediyordu: — Bu, Halil pehliyandır amma; bilmez o kadar inceliklerini bu, bo. Kuşşazın... Benzer Sultan Aziz e. fendimizin Kara İbosuna bel, (1) Yer, yer zorlar durur kendini ... Amma be susak ağızk hepten katır gibi inadeıdır bel, Diyerek © eskilerden hatıralar zikrediyordu, — Beylerden biri sordu: İ — Usta! Kara İbo ile son huzur güreşiniz nasil olmuştu? Aliço: içini çekerek: — Birak şimdi buncazları!, Gek di geçti... İşte; bu sebebden sürü- nür dururuz yal, Aliço; beyin sorduğu son huzür| güreşinden sonra, saraydan atılarak fukara düşmüştü. Beylerden biri — Söyle bel Ustal Aliço: durnladı, Hatıralarını yok ladı. Ve kısaca: — Olmuş, geçmiş be (beyim! Efendimiz; doğrusu haksizlik et » mişti bu işde bel, Deyip işi kapatmak istedi. Diğer beylerden birisi det — Şimdi sıras: değil; bak mey - ; tekrarladı: maz seyredelim? Aliço; bu lâf üzerine kahkahayı salıverdi. Ve: — Amma da yaptın be beyim! Karagöz Ali ile Hanço bitirirler ise bu işi bitirirler... | Adalınin güreşi Diyerek, Koca Yusufun sirtina vurarak: — Pehlivan de hepten bitirir işi b. (1) Sultan Azzin başpehlivanla - rından meşhur o şamdancıbaşı İbra- nllığı bir saniye bile ter- ketmemeğe çalışıyorlardı. Apus - tol, kalbinde gerek 'Temele, gerek Şetvana karşı büyük rin bir muhabbet, sonsuz minnet hislerinin uyandığını duydu, Bu anda onlara hayatını bile feda e- derdi. En nazik, en cazib tebessü- mile; en tatlı sesile: — Haydi yavrularım sıra size geliyor... | Dedi. Sonra da: — Hepimizin hayatı sizin eli - nizde! Sözlerini ilâve etmekten kendi. ni menedemedi. Sahanın kenarına geldikleri zâ man müzik Hava-Civa marşını çal- maktaydı. Marş bitip trampetalar vurmağa başlayınca Apüstol her ikisinin sırtını okşıyarak: — Haydil,.. Talim ettiklerinizi unutmayın... Haydi evlâdlar, gö- reyim sizil Deyip sahaya doğru hafifçe itti. Hiç bir baba, hiç bir anne ço- cuklarının ilk adımları karşısında Apustolun duymakta olduğu he - yecanı duymamışlardır!... Apus- tol, ayni zamanda müteheyyiç, Dedi. Apustol Dürrüyü. iyice| mukabelesiz kaldı, Hava-Civa kar. tekdir etmiye hazırlanmıştı. Fa -| deşlerin son derere sinirli olduk - kat bu kıyafeti karşısında susmağı | ları aşikârdı. Her ikisi de bu siniri tercih etti. Dürrü, üzerinde serve-| yenmeğe aznşettiği görünüyordu. tin alâmetlerini taşımaktaydı. Ha-| Her ikisi de vazifelerinin ciddiye- li ve tavrı da bunu teyid edecekl«ini idrak etmişler her işi kolay - mahiyetteydi. Binaenaleyh Apus-İ lıkla başarabilmek için lâzım olan memnun, bedbaht; mes'ud, kor - kak; emin; ağlamağa hazır, gül - meğe âmade olarak Hava.Civanın girişlerini, selâm verişlerini, şarkı yenilerden | 5 danda güreş var... Ne olur ne ol-|, — Sultan Aziz efendimiz peh vandı, Hattâ benimle, iki gür vardır. Biri idman güreşidir. ŞöY İbir saat kadar oynaştık... Hept İzorlu idi bel, İkinci güreşimiz didir. Bu güreşimiz; Kara İbo) yüzünden olmuştu. İbo beni yen) meyince, efendimiz kizmiş, çünkü! o, İboyu yenermiş... Beni kendi sinden üstün görmiye tahammül © dememişti.. Tutuştuk, bana cidi tutmumu irade etti, Ben de cidd tuttum, tam, üç saat boğuştuk, © hayet; paça kasnak oyunile efef dimizi astım, İşte;"bu hal | sult Azizi fevkalhad sinirlendirmişti. ra İboyu aylarca besiye çekmişler Ben, işin farkında değildim. 5 gün, hasta oldum, fazla dut yeyif) üzerine de sa öçtiğimden ishal ol * muştum. karşı meydanda Kara * özle güreşen Hanço yanında idi AÂteşim artmış belki; otuz o doks vardi. Haaço limonata (o yapıyo” bardak, bardak bana veriyordl Ihlamur köşkünde idik... Bir d baktım, içeci kızlarağan girdi zandığım yerden doğruldum. Ağ sordu — Neo usta! Hasta misin? Cevab verdim: — Eh! Bir parça hastayım ağam! Ağa; hafif gülümsiyerek: — Efeüdimiz irade ederler, y#'k rın Şamdancıbaşı kullarile güreşe * Jceksiniz. Ona göre hazır olunuz.” Ben, hiç seslemedim, irade efe dimizin, diye temenna eyledim fakat; Hanço fena halde kızdı. Dr yanamadı. Ağaya hitabla: İ — Ağa hazretleri... e Hastadif usta! diyebildi. Ağa; bu söz üzerine; şunları m nldandı: — Efendimiza arzeylerim ( öşle ie. Dedi. Ben, derhal mukabele et öm; | — Ağam; turp gibiyim, hiç bif şeyim yok. Aliçonun bir de ölüsü | nü de görsünler, (Arkası var) SALI 27/5/9041 1.30: Saat ayarı, 783: Hafif parça lar (Pİ), 745” Ajans haberleri, Sirauss'un şarkılı valsleri (P), 830" Evin saati, 1230: Saat ayarı, 1233 * Türkçe plâklar, 1245, Ajans haber“ leri, 13: Hafif sololar (Pİ), 1315 4 Türkçe plâklar, 1330: Senfonik prog. ram (Pİ), 18: Saat ayarı, 1903: MÜ Zik fasıl sazı, 18.30: Ziraat takvimi ve toprak mahsuileri borsası, 1840: Od8 musikisi, 19: Konuşma, 1915: Radyo anlon orkestrası, 19.20: Baat ayarı v8 ajans baberleri, 1045: Radyo salon orkestrası, 2015: Radyo gazetesi, 2045: Radyo silen orkestrası, 21 Memleket postası, 2110; Sonat saati, 2130: Konuşma, 3145: Klâsik prog- tam, 2230: Sant ayarı, ajans haber- leri; borsa 7245: Cazband (PW) İstanbul borsası Dil açlış - kapanış fiatları ME e bü ee m e be kü m e söyleyişlerini; dans eğişlerini ta- kib ediyordu. (Arkamı var)