aya mi O KÖYDEKİ DOST Erkekler diyorlar Ki “ Biz dikiş ve nakış öğrenmekle her şeyin bittiğini farzeden genç kızlar değil, Rocala- rına sadık ve ev idaresini bilir eşler arıyoruz. Bulamadığımız için evlenmiyoruz » © |. Ş. (Bandırma): «Bundan Üç sene evvel bir ösyanla nişan- sandım. Bir reüddet sonra nikâtumız kayı dı. Tam düğün günleri yaklaşırken o “bizim bayan başkasına kaçmasın mı? Geçen göne başka bir bayanla nişanlandım. Aradan pek az bir zaman geçti Nişari geri çevirdiler. Sonradan sebebini öğrendim. Aldığım 60 U- ra maaş, ancak kendime yetişirmiş! Ben de evlenmekten vazgeçtim artık. yalnız yeşa- mayı terçih ediyorum» —E>> © İsmail Güler (Eskişehir)! «28 yaşındayım. Bir ale geçindirecek ve; artacak derecede servete sahibim. San'at - kârım. Hiç bir derdim yok. Ne yazık Xi mes- wd bir yava kuramamak yegâne endişemi taşi ediyor. Bu arzuyu yerine getirmek için mütenddid kereler bazı kız gilelerine müra- caztia, evlenmek teşebbüsünde bulundum. Hiç birinden müsbet veya menfi bir netice alamadım. Zira, her talibi o olduğum kızın sanki diyeti imiş gibi esk! an'ane ve âdet - ere göre çok yüklü ağırlık istediler. Nikâh- tan sonra da yüklü bir masraf. evet, hirls- kız verdikleri zaman drabomayı de beraber verdiklerini biliyorum. Fakat bizde üstelik erkeğin masraf namile Odoğuntuya getirilmesi bu drabomadan deha kötü bir Adet. Bugün bekir erkekleri evlenmette tersdâde sevkeden başka sebebler de mer- cuddur. Bu sebebleri de kızlarımız yarat - #maktadırlar. Bi? erkek, evlenmekle aile © -* cağının bütün yükünü sırtına almaktadır. Ağır bir mesuliyet altına girmiştir. Bu mes- wiiyete kadın da şeriktir. Fakat o vazifezini dalma sulistimal eylemekteğir. Evlenmeğe kalkan bir erkek, elbette 8i - Yesinin her şeyini az veya çok düşünmek medburiyetindedir. Gayesi eşini mesud et - mektir. , Bir bayan: «Erkekler kadınları ihmal 6 - diyorlar!» diyor. Yuva kuran erkek hiç bir zaman yuvasını hamal etmez, Eğer ediyor - sa, onu kadın meobur etmiştir. Erkek yu - vasında derdlerini, yorgunluğunu unutmak ster, Mademki yuvası ona cazib gelmiyor. Kadın mes'uldür.» © Ali Rıza Topçular (Kars inhi- sarlarında memur): «Ben bekirların evlenmesini temin edecek şartların basırlanmasını şu esaslara irca ©- diyorum: " 1 — Munllimlik ve buna mümasil bazı meslekler müstema olmak üzere bütün ka- dınların harici hayatla, yani çalışma İle a- Mkalarının kesilmesi... 8 — Yetişmiş çocuklarının o terbiyelerile yakından alâkadar olmıyan ailelerin teozi - yesi, Uzaktan gölü ve ormanı seyreden bir yatak odası var ki duvarları mavi çit. kıyordu: . lerle kaplı. Vildan dedi kk: — Burada nefis rüyalar görebilirsi- niz Cevad bey. Güldüm: — Teşekkür ederim, yalnız temenni edelim ki bu çiftlik roucerasi bir rüya olmasın. Osman bey pencereden dışarı baktı: — Bu manzara nefis. Zaten kule hâkim noktada. Bakın ağıllar, ya. naşma daireleri, ambarlar, tavuk bah” çesi hep ayak altında. Odanın köşesinde mermer çeşme var. Vildan musluğu çevirdi. Müthiş bir su fışkırdı. Üstüne sıçrıyan sular - dan korunmak için mu#luğu tekrar kapayamadı. Receb ağa usulünü bili- yor, elini havaya kaldırdı ve birden- bire yapıştı, çevirdi: — Bu su mağaralardan gelir. Yazın soğuk kışın ilik akar. « — — Esrarengiz bir çiftlik, dedim. 3 — Evlenmeğe madet vaziyetleri müsald olmıyanlara sühulet gösterilmesi... 4 — Kadınlarımızn (o ©ö5, turalete diraz daha &z düşkün olması. © 5 — Mekteblerden mühtelit tedrisatın kal dırılması, Dikkat edilizat, bütür tereddüdlerin bu noktalarda toplandığı, bunların O(bali ile maddi manevi endişelerin ortadan kalka - ağı anlaşılır. Ben kendi hesabıma, bekir - lığın sultanlık olduğu kanaatinde değilim. #wlenmeği şiddetle (Arm ediyorum fakat maddi vaziyetim buna müsaade etmiyor. Böy le devam ederse erlenemiyeceğim de.. çün- kü, il oğlu, yuva kurup xes'vd olmak Için eflenir. Yoksa rezil olmak, sefalete kur ban gitmek için değil! İşte bütün bekârin-| rın anlatmak Iwtedikleri ve fakat anlata - imadıkları meselenin ruhu budur.» A © Vehbi Tan (İzmir): «Hergün biraz daha şiddetlenen anketini zi merakla takib ediyorum. Kadınlarımızın covablarında çok ileri gistikleri miuhakkak- tar. «Kocasını bırakıp âşılı ile kaçan kadın merd bir kadın demektir! ah... diye mana- &iz bir takım düşünceleri sıralamak, itikba- Hin annesi için korkunç bir âkibetin ifade- sidir. Ne olurm olun, makul bir Ka - dın için kocasını herhangibir suretle stihfaf etmek, düşünülmesi bile affedimi - yecek bir harekettir. Bugünün erkeği yuva kurma hususunda eğer göyanı itimad deği- ae, bundazi Mimadsızlığı kağınm sadakat - sizliğinde aramuk en doğru bir hareket o - lur. Yine erkek asabi içe günlük hayatını, bühasa evine olan slikasını (düşünerek böyle hareket ediyor demektir. Zira kazancına göre yarını düşünerek bir kaç kuruş arttırması herhangi bir fe - ikete karşi tedbir atması, evine olan sada - katini gösterir. Binmenaleyh hayat arkadaşının müsrif ol masını İstemiyen bir koca yine yarını dü - şönerek karısının füruli İsteklerine Kısmış görünürse asabi mi derler? Binaenaleyh bir kadın okuyucunun covabında İleri sürdüğü bu fikirler hiç bir hakikate istinad etmiyor. Kocasını bir hizmetçi gibi kullanmak is - teyen bir kadinin er işlerini bile ona tah - mil etmesi yozsa makul bir hareket midir? Gene bilmem hangi baloya bütçeleri müsa- 1d değilken mutlska gitmek isteyen bir ka- dini haklı mi bulmalıdır? Son olarak gunu da söyliyeyim kl, bütün şörsülile derd bü - yüktür, acıklıdır. korkunçtür, fazla eşmiye- dim, Erkeklerin senede iki kat elbisesile ken - 'dilerine bir şekli vermiş olmaları, meselâ arkası körüklü veya büzmeli elbke yaptır- maları kadınlara idiz hakki veriyorsa bu- na bekâr erkekler namına kızmak, ateş püsl (Devamı 10 uncu sayfada) Burhan Cahid Osman bey benden daha ciddi ba- — Az bir masrafla mükemmel bir köşk olur. Her yer mermer. Bir küçük odayı banyo dairesi yaparsınız. Bir de elektrik motörü kâfi. Osmân beyin az bir masraf dediği en aşağı üç bin Tira tulacağı anlaşılı” yor. Hayatını bu şekilde tanzim ede- cek bir insan için bunları yapmak da lâzım. .Çiftliğin yüzüstü bırakilmış bütün dairelerini dolaştık. Her köşede ufak tefek tamire lüzum var. Çıkarken Osman beye sormıya mec- bur oldum: —Bu çiftlik insana bir irad getirir mi, Yoksa mütemadiyen masraf ister mi? Meselenin can damarı burada. Os- man bey zihnen uzunca bir hesab yap- tı. Hatta bu hesaba parmakları da, kaş ları, gözleri de iştirak etti. Nihayet ye künu buldu: Kadınlar diyorlar ki “ Bekâr Baylar, evlenmeyi: niz, zaten sizin kuracağınız yuvalardan hayır gelmez. Fakat artık bizlere iftiradan vazgeçiniz! ,, © Nözan Sevgi (Bursa): «Sizi bizim müdulaamızda yalnız birek - Kat erkekler susarlar diye bekledik, susmu- yorlar. Biz de mücadeleye çıkıyoruz. Raylar şimdi size söşlüyorum: Niçin bir - İbirimize bu kadar fena bir sureste adap ti - tuyoruz. Niçin kendi kesidimizi mes'ud et - meğe müştereken yollar araştırmıyoruz? Ben çalışan bir kızım, yemem, içmem, €V kiram çıktıktan sonra elime tem 45 lira ka - ır. Evli değilim. Bugün karşıma 50 lira ka- sanan iyi ahlâklı bir erkek çıksa ben evlen- meğe hazırım. Bir de diyorsunuz ki kadın - larımız çalışıp para kazandıkları için kana» atkâr değillerdir. Ben erkeği ve kadını fbol olan yerlerde çalışmış bir kızım, böyle olduğu halde yirmi beş yaşına geliim, hÂlA evlenemedim. Kim- sesiz bir kızın ve beni istediklerini iddia eden erkekler doğrudan doğruya şahsen bana geliyorlar. Efer bu hareketler hüsnü- niyetle yapılmış olsalar bunsırda bu ayb birşey değildir. Fakat bana güya evlenmek için müraca- at eden bu baylar mevkilerine ve paraları- na güvenerek bana evvelâ (o anlaşmak için bir deniz yolculuğu yapmağı, bir seyahate çıkmağı yahod bahçelerde, garinolarda do- laşmağı teklif ediyorlar. Tabli ben de bu bayların sörlerine kan - mayorum, Bekâr baylar sizden rica ederim. Kadın - lardan bahsederken onlara karşı rarik O - İunüz. Kadınlara aeıyırız, onlar hiç bir za- İman söylediğiniz gibi değildirler. Böyle kavga edip duracağınıza mes'ud ol- manın ve mes'ud eimenin çarelerini ATAağ - tarınız. eğil Daha doğrusu berâber arayalım. Eğer bir tarafta bizim gibi aile kurmağa niyet etmiş ve bumun için bütün evsafa malik ve hüs- nüniyet safhibi kızlarla diğer taraftan aynl şekilde genç erkekler var da, bunların ara sına bir takım mâceraperestler, ablâksızlar, tiyneisizler karışmış bizleri birbirimize u - laştıracak yolları kapıyorlarsa, biz gözleri- mizi açalım ve birbirimizi bolup birer mes- ud yavr kurmağı çabalayalım, Bizi mesud birer aileye: götürecek yolları hep beraber araştıralım. Bu suretle daha akıllıca hareket etmiş oluruz.» Se © F.P. (Ankara): «Ankete csvablarını çök ağır surette ya- zan bayların yaptıkları münasebeteisliklere artık tahammül edemiyorum. Bunun için ben de gazetenize birkaç sa - tır yazı yanmaktan kendimi alamadım. (Devamı 10 uncu sayfada) Üsküdarın derdleri Üsküdarlılar evvelki gün kendilerini dinleyen İstanbul meb'uslarına neler anlattılar? mak bir gün bile aklımıza gelmemiştir. Fa-| İstanbul (o meb'usları de o Üsküdarıları dinlediler. Üs - kildarllar saat 14 den i8e ka- dar isem dört saat bilâlasıla meb- uslarının önünde derdlerini döktüler, di- leklerde bulundular. İlk sözü, Selânikde bir çiftliği kaldığından bahisle ihtiyar bir bayan, İkinci sözü, iş isteyen eski bir ustabaşı aldılar. Bu gahsi dilek ve şikâyetlerden sörra, Üsküdarkların mümessili olarak ayağa kalkan Fund isminde bir öğretmen, Ya - İrm saatten fazla süren maruzatta bu * Yunarak, Üsküdarm umumi derd ve ih - tiyaçları üzerinde ibretli bir (konuşma yaptı: — Üsküdarlların Oumum! dilek ve derdleri o kadar (o çok ki, huzurunuzda nasıl hülâsa edebileceğimi bilemiyorum. Mukaddemesile söze başlıyan öğret - men Fuad, ilk olarak Şirketi Hayriye - den şikâyet etti. Kabak Şirketi Hayriye- İnin başına patlamıştı. Dedi ki: — Senelerdenberi müzmin bir halde devam eden derdimiz, ünvanında hay - riye kelimesine rağmen, Üsküderlılar için hiç de hayırlı olmıyan Şirketi Hay. riyedir. Ekseri yolcularının Üsküdarlı, İstanbulla arası bir mil olmasına rağ men Üsküdarlıları çok pahalı taşımakta- dır. s Halk yavaş yavaş ÜUsküdarı terkedi - yor, yeniden de kimse taşınıyor: Şirke- ti Hayriyeye karşı olan tahammülümüz artık dolmuş ve taşmıştır. İkinci derdimiz, Üsküdar halk tram - vaylarıdır. Üsküdar ve halk gibi iki kud- si kelimeyi ünvanında taşıyan bu şirket, ne servis ne nakil ücreti itibarile bizin Mtiyacımıza karşılık değildir. Zaten boş olan keşelerimizi boşaltan bu iki şirket. tir. Artık Üsküdar halkının sabrı daha edilmemelidir, evvelki ogün fazla suistimal edilm Şikâyetçi, uzun uzadıya tramvaylarm intizamsızlığından, pahalılığından bah » settikten sonra, eski müdür İbrahim Ke- mal Baybora'nın çok iyi çalışmış oldu - ğundan, yeni müdürün şikâyetlerine ku. lak asmadığından derd yandı. Sonra böh si Karacaahmed mezarlığına getirerek; — Dirilerin işi dururken, ( ölülerden bahsetmek tuhaftır amma, diyerek, top- rakları altında bir çok büyüklerimizin, şühedamızın, şieramızın kısaca ecdadı - mızın yatmakta olduğu bu mezarlığın teşekkül #den bir heyet tarafından hu - susl olarak tamir edildiğini, kimsenin alâkadar olmamasından dolayı duvarla- rm kâmilen yıkıldığını, £ burasının bir harabe manzarası arzettiğini söyledi. — Belediyenin mezarlıklar müdüriye. ti var.. mezarlıklara böyle mi bakıyor, mümeyyizile, memurıle, kalemile, kâğı - dile oturur. Mezarlık ne haldedir, bak - rir. İki değirmen de' yüz lira getirir. Arıları bu çiftliğin en verimli mahlük” larıdır. Son kiracısı her yıl üç yüz lira getirdiğini söylüyordu. Bunlardan baş ka korudan da istifade edilir. Kömür- cülere verirseniz korlük yaparlar . Ve iyi para verirler. Eğer meralarında kendiniz hayvan yetiştirirseniz bu da ayrı kârdır. N Hesab hiç de fena değil, aşağı yukarı yılda bin, bin iki yüz ra getirecek. Yani hes&bca kendi masrafını kapıya cak: İyi bir iş, i Osman bey daha bir çok izahat ver. di. Kızı yarı cidâi, yarı şaka benim çift eiliğime, avcılığıma ald tahminler yap- tu. Domuzdere çiftliğine döndüğümüz vakit saat on ikiyi çoktan geçmişti. Kafam o kadar meşgul ki, vereceğim kararın mühim oluşu hayatımda ilk defa irademle, hislerimi sarstı. Bu ka- rar ömrümün en çetin imtihanı olu- yor, Osman bey düşünceli ve temkinli adam, artık beni ne teşvik edecek, ne de geri çevirecek fikir söylemiyor. Vil- dan da ayni vaziyette. Yemekten sonra genç Kadın her zaman ki gibi kestaneler altında uykuya çe- kildi. Buraya geldiğindenberi istirahat açık hava, iyi gıda, bol uyku hem si. nirlerini düzeltmiş, hem sıhhati yeri- — Arağiyi kendiniz işletmeyip kira-İne gelmiş. Dikkat ettim. Şimdi hiç bo- elm el yü kl e EMA e ee la 04 İpembe ve diri, Beli beyle yalnız kalınca dedim — Size komşu olmak çok iyi olacak. Sıkılmıyacağım ve fikirlerinizden isti- — edeceğim. Yegâne güvendiğim ta- raf... Müsterih, sakin başını eğdi: — Size faydalı bir dost olacağımdan şüphe etmeyin Cevad bey. Şunu dâ ilâve edeyim ki kararınızı verip Fili. bozu aldığınız zaman ber hangi bir se- beble hoşlanmıyacak olursanız aldığı”. nız fiyata 'daima müşteri bulabilirsi- niz. Bu çiftlik her zaman için on beş bin lira eder. — Karar verdikten sonra geri dön- meme imkân yoktur beyefendi. Bütün müşkül karar verinceye kadar. O halde bundan bahsetmiyelim. Baş ka şeyler konuşalım. İstanbula döndü. ğünüz zaman bol (bol düşünürsünüz. En doğrusu bu idi. Biz de genç kadın gibi bilibanları” mızı birer ağaç altına çekerek uzan- dık. Tepemizdeki dalları hışırdatan rüz- gâr bizim ancak yüzümüzü okşuyor. Ses yok. Havada insana sükünet veren bir yabani ot kokusu var. Ara sıra bir horoz ötüyor. O kadar. i * ; « h i 8 çirseniz. ix k : liz olmaz “0 ağla e iie maz. Koca Karacaahmed Oo mezarlığının | bir tek korucusu vardır, dedi, j Üsküdarın üçüncü derdi, sivrisinekdi.. | Mübarek hayvandan canlari yanan Üs - | küdarlı müşteki, ızlırıbla önletiyordu: — Kadıköyünde sivrisinek mücadele- si yapılıyor. Sivrisineği en meşhur ma- 1 hallelerde bile bir tek sinek kalmamış» || tır. Halbuki biz Üsküdarlılar pencerele. rimizi açamıyor, iki saat (ouyuyamıyo « | ruz. Müracaat ettik. Ne cevab alsak be“ ğenirsin!z? Üsküdar sivrisineğinde wtma yokmuş. Böyle muhterem © sivrisineğe g mslik olmakla iftihar ederiz. Fakat bu re demektir Allâhaşkınıza? Sıhhi mücâx dele yalnız sıtma için midir? Bu cevab akla, mantığa uyar mı?. Tramvayı, vapuru, sineği, derdi hal » ledilmiyen Üsküdarlılar ölüme mi mahe kümdurlar?.. Havası haşerafla örtülen (o Üsküderm | âbı da ihmale uğramıştır. Suyumuz pise tir, pahalıdır. Membalar çirkef içindedir. Nakillerini ve nâkillerini görseniz su içe meğe tövbe edersiniz. Allah Tızası İçin sular idaresi müdür, midiriyeti neresi | ise derdimiz6 bir çare bulsun! Öğretmen Fuad, Üsküdacın derdlerini saymağa devam ederek: Haydarpaşa li *. sesine yakın bir mahalde bulunan bir * kaç barakanın çocukların ahlâkı üzerin: | de fena tesirler yaptığından bahisle bun. ların süratle yıkılmasını istedi. Üsküdat rın bir kız lisesinden mahrum olduğunü #eri sürerek, bunun mahzurlarını tebas rüz ettirmeğe çalıştı. : — Yetişmiş kızları vapura, trene, bine diriyor, tâ uzaklara gönderiyoruz. Bu * | mun maddi müşkülâtını bir tarafa bıra kın, ahlâki tarafı cayi teemrmüldür. Dedi ve salonda hazır bulunanlara his * tab etti: Gnüilirizii zi — Öyle değil mi arkadaşlar?. 3 Bu süsle umum! bir «hay hay» ceva. verdi. Üsküder halkının derd'erine ter* cüman olan öğretmen sözlerine devam € | la: ; — Ekmek derdini ( söylememek bif bir derd olur. Bu Üsküderin derdi de * Hil, İstanbulun derdidir. diyerek Üskü dâr fırıncılarının şirket yapmalarında$ dolayı pahühı ve çok kötü ekmek yedik* lerinden yana yaktla şikâyet etti. En (© na ekmeği Üsküdarlılar yiyor, sonra ÖN alay eder gibi: «Bu ekmek çeşniye e” uygun olanıdır, diyorlar. Bu nasıl çeş * nidir. Simsiyah, ekşi, midelerin m mediği acayib bir herne. Öğretmen Fuad, bundan sonra Nümü* ne hastanesinde, hastalara çok fona mü amele edildiğinden, hastaların asla şef kat ve alâka görmediklerinden derd dı. Bilâhare et meselesine temasla; (Devamı 15 inci sayfada) mı Cevad bey. Yarın İstanbula hep bö raber ineriz. Osman beyin teklifine cavab verm ye kalmadan kızı atıldı; — Yarın “benim otomobfi alınacı Cevad bey. Siz de bulunsanız? Başımı eğdim: — Hay hay efendim. hatta size eh” yetname de almak lâzım. Bir imtihs vereceksiniz. ği Artık — çiftçilik Obahsi (o kapan dı. Genç kadını birdenbire saran ot” mobil merakını âmliyoruz. EdirneY” komşu memleketlere buralardan Y” olup olmadığını soruyor. ş Bir aralık içeri girdiği zaman bel dedi ki > — Apartımandan bahsetmez ol& | Süleyman beyden de ses yok. Bup endişe vermeye başladılar. Benim için müdahale edilecek Pİ vaziyetti. Yalnız Osman beyin gös”. diği samimi dostluktan cesaret 4 dedim ki; a — Siz Süleyman beyle görüşsen” Başını salladı: a — Doğru değil, Vildan işlerine *“ğ senin müdahale etmesini isteme” halde.. ikimize de susmak düştü LArkası v8”