6 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'için büyük bir aa —— —— —— 2 Sayfa SON POSTA « Hergün Yeni bir Dünya buhranı Yazan: Muhittin Birgen Budapeşte, 3 Ağustos ül dikensiz olmadığı gibi, dünya da buhransız olmuyor. Medenileştikçe güzelliği artan bu dünya- nın, yeni bir buhnranı var: Buğday buh- ranı. Bütün dünyanın buğday ve zahire borsalarının merkezi olan Liverpool bör- sası bir zamandanberi düşüp duruyor. O- kuyucularım çok iyi hatıriarlar ki, Av - rupada siyast gerginliklerin çok ileri git- tiği sıralarda, beni bu sütunlarda daima, Harb ihtimalleri bakımından nikbinliğe sevketmiş olan sebebler arasında bilhas- sa dünya borsalarının sakin duruşları vardı. Siyasi haberlerin, gazeteler ta - rafından mütemadiyen şışirildiği sıralar- da, ben daima dünyanın iktısadi hâdise - lerine bakmayı tercih ettim. O sıralarda siyaset dalgaları ne kadar yükseldiyse borsalar da, o derece sakin durdular. Bu sükünet, bittabi nisbi idi; fakat, borsa - larda çok bariz surette göze çarpacak bir sükünet bulunduğu da muhakkaktı. Bor- salar, siyasi hareketlerin en sadık ayna- larıdır. Orada siyasi hâd'seyi, kabil ol - duğu kadar tabil çehresile görmek müm- kün olur. Geçen Mayıs ayında, bilhassa zahire borsalarının hareketleri tetkik edildiği zaman görülüyordu ki, muhtelif memle- ketlerin külli miktarda zahire stoku yap- mıya çalışmalarına ve devletlerin borsa- larda kuvvetli mübayaacılar halinde do- laşmalarına rağmen, zahire piyasasında yükselme alâmetleri yoktur. Bilhassa vâ- deli satışlar, borsalarda harb - sulh spe- külâsyonu bakımından, bu sene içit çok sakin kanaatler hüküm sürdüğünü gös- termeğe kâfi idi. Sulhün bu sene ihlâl edilmiyeceği hakkında bundan daha kuv- vetli bir delil olamıyacağına inandığım için, ben, siyaset sahasındaki gürültülü ve heyecan verici neşriyata karşı sinir - lerimi lâkayd tutmayı tercıh ettim. * Devletler, hayli geniş stoklar yaptılar; bu ihtiyat stokları yapılırken, dünyanın göğsünden yeni yeni rekolteler kopmı - ya başladı. Büyük müstahsil ve ticaret teşkilâtı, resmi ve gayri resmi bütün mü- esseseler hesabları, tahminleri, istatis - tikleri tetkik ettiler ve nihayet gördüler ki, dünyanın, resmi stoklar haricindeki buğday mevcudu, bütün müstehlik insan- lığın bir senelik ihtiyacını dahi, hiç bir yeni rekolte elde olmaksızın, temin et meğe kâfidir. Bunun görülmeğe baş!adı- ğı tarihten itibaren de - yani bir aydan- beri - dünya borsalarında evvelâ bir gevşeme hareketi gözüktü, sonra da, iki haftadanberi bu gevşeme bir çözülme şeklini aldı. Bu hafta, Liverpool borsası pek uzun bir zamandanberi hiç bir vakit görülmemiş olan bir fiat haddini kay - detti. Kati istatistik malümatına göre 1885 den, kat'i olmıyan bir hesaba göre 135, ve ayni tarzda diğer bir hesaba gö- re de 400 senedenberi buğday fiatların- da bu kadar tenezzül kaydedümemiştir. Muhakkak olan şudur ki, son dünya ik- tısad buhranı esnasında, yani 931-933 se- neleri arasında buğday fiatlarının düş - müş olduğu en alçak fiatların, bugün da- ha altına inilmiş bulunuluyor: O buhran devrinde en aşağı fiat 8-2,5 altın frank iken bugünkü fiat 5,5-0 arasında oynu - yor! Evet, iki hafta içinde buğday fiatları bu kadar düştü. Bundan ötesini tasavvur etmeğe bile hacet yoktur: Bu fiat, bizim gibi, buğdayı kaça mal ettiğini dahi bil- miyen ve esasen, dünya içinde buğday ihracatçısı olarak adı geçmıyen memle- ketler için değil, buğday ihracatı bakı- mından yüksek mevkileri olan yerler lâkettir. Çünkü, ciddi hesablara göre, bugünkü fiat, Kanada, Şimalf Amerika, Brezilya gibı buğday memleketlerindeki istıhsa! fiat- larının çok altındadı-! * Bu buhran, harb - sulh ihtimalleri ba- kımından iyi alâmettir. Enternasyonal davaların hiç birinin henüz radikal bir hal safhasına girmiş olmadığı ve herke: sin harbden bahsetmekte bulunduğu bir sırada, buğday fiatlarının bu derece düş- mesi ve bu fiatlarıa alâkadar büyük memleketlerin, fiatları tutmak üzere hiç bir esaslı harekete geçmemeleri gösterir ki harbden en çok bahsedenler bile, ya- büyük |( — Bir gün Fransız hâkimi La Rochefoucauld'e sormuşlardı : — Bir insana dostlarının en fazla alâka gösterdikleri za- man ne zamancır? Fransız âlimi şu cevabı verdi: — Kedere uğradığımız zaman dostlarımızı ekseiiya çev« remizde daha kalabalık, daha sık görürüz. fakat büyük bir seviaçke mi kargılaştık, bir çoklarının, tabit gerçekten dost olmıyanlarının muhitimizden eksildiklerini görürüz. İnsan tab'an kıskanç yanatılmıştır, pek samımi ve doslu- na candan bağlı olmadıkça tanıdıklarının fazla sevincini, hayat yolunda çabuk yükselişini çekemez, böyle bır hâdisze- den haberdar olunca içinde bir üzüntü duyar. Dostlarınızı, daha doğrusu size az çok alâka güsterenleri sayıca eksilmiş görmemek istiyorsanız fazla sevincmizi, faz- la muvaffakiyetinizi imkân nisbetinde içinizde saklayınız, bunları i'ân etmeye lüzum yoktur. AAA AAA n Yayöri ST as a D, — Tumcur ll zt banla e' iral « SEK L D b L aa ; e| ASINDA ; Ölümü ——— PTT ZZ Bül kadının başındaki Bekliyen Horgun bir fıkra “ Türkiyede yapılan Bebek Bu zavallı bebek, İngilizdir. Bir sene - denberi de gördüğünüz gibi uyumakta - dır. Uyku hastalığına tutulmuştur. Dok- torlar kendisinden ümidlerini kesmekle beraber, yavrucak daha hâlâ yaşamak - tadır. Mari 4 yaşında bulunmaktadır. kın bir zaman için buna inanmıyorlar. Fakat, siyasi manası itibarile bızi mem- nun etmesi lâzım gelen bu hâdise, dün- yada yeni bir iktısadit buhran çıkması ih- timalleri bakımından da asla hayır alâ- meti değildir. Eğer, yarın, öbürgün, si- yaset sahasında bir takım anlaşmalar ta- hakkuk eder ve halen dünyanın en mü- him iktısadi faaliyet sistemini teşkil eden harb sanayii de sekteye uğrarsa 0 zaman, dünya iktısad hayatının nasıl büyük bir buhrana daha uğrıyacağını tasavvur et- mek kolaydır. Bu buğday buhramı bizi o kadar çok alâkadar etmez. Çünkü, bizim dünya pi- yasasına bağlı olmıyan ve kendi kendi- mize bağlı başka bir buğday iktısadiya- tımız var. Bunun eşasını da, kendimiz ekip biçip, kendimiz yemek düsturile ifa- de edebiliriz. Buna rağmen, biz dünya- ya bağlı olmaktan hâli kalamayız. Bun- lar için, Türkiyenin dahili piyasasını tanzim, Türkiyede bir iktısadi ahenk ve müvazene tesisi ihtiyacı, başlı başına bir siyaset mevzuu olarak, varlığını sade muhafaza etmekle kalmıyor, bilâkis, bu hâdise ile, zaruret'erinin şiddetini bir daha artırıyor! (/kuAı'ain (Bı.'pgen Ya siz ne yaparsınız ? Mevlevile bektaşi konuşuyorlarmış, Mevlevi: — Biz Allah der döneriz. Ya siz ne yaparsınız? Demiş. Bektaşi cevab vermiş: — Biz de Allah der, dururuz, V # 50 metre Şampiyonu İhtiyar Londrada yaşlılar afasında yapılan 50 metre koşu müsabakasında, resmi- ni gördüğünüz yaşlı atlet, büyük — bir enerji ile rakiljlerini geçerek birinci gelmiştir. Fes ,, miş! A, Londrada Hyde Parkta gezenler, türlü türlü şapkalarla karşılaşırlar. İşte Daily Herald gazetesinin fotoğrafçısı da başında kıpkırmızı bir fes bulunan bir Danimarka güzelinin resmini çekmiş ve gazete res- min altına şu satırları yazmıştır: «Türkiyede yapılan fes.» Danimarka güzelinin keyfine karışa - cak değiliz amma Daily Herald gazetesi- nin Türkiyede yıllardır fes yapılmadığı- nı, hattâ eski zamanlarda bile fesin A - vusturyadan veya diğer memleketlerden ithal edildiğini bilmemesi tuhafımıza git- ti! Eski bir İngiliz kumanda- nına yeni bir vazife Umumt Harbde İngilizlerin beşinci ordusuna kümanda etmiş olan 68 yaşla- rında General Gougli, müdafaa plânında kendisine de bir vazife verilmesi için hü- kümete müracaat etmiş; hükümet verdi- ği cevabda: «Milit buhran esnasında ana- ları ve çocukları bir tren istasyonuna gö- türmeği temin etmek hususunda sizden istifade edilecek!.» demiştir. Tenor Richard Tauber'in sesi kısıldı Meşhur Yahudi tenor Richard Tauber, Kopenhagda konser verirken hastalan- mış ve söylemekte olduğu son şarkısını yarıda bırakıp dinleyicilerden özür dile- yerek sahneden çekilmiştir. Muganninin sesi birdenbire kısılmış, çatallaşmıştır. Ağustos 6 Sözün kısası Rasadhane Müdürünün cevabı x * 4 Üyük bir zelzele olacağına dair Kaliforniya rasadhanesinin verdiği haber bizde ilmi bir hakikatin ,bir âlim ağzından ilk defa olarak işitil. mesien sebebiyet verdi. Bizde bir âdet vardır. Herhangi bir ecnebi gazetede görüş, keşifler, — ihtira- ılar, fenni bahisler gazetetere geçmeden bir kere de bulunduğumuz şehirlerdeki E İehi!lerlvnin fikirleri alınır. Fakat bu hu- susta gazetelerin çok kere yanıldıkları vakidir. Meselâ Amerikada bir dokter bir göz hastalığının şu şekilde tedavi ile iyi edi- lebileceğini iddia eder. Gazeteci bu ha- beri tetkik için lâalettayin bir doktorun kapısını çalar. Bu doöktor kimdir? Mektehden çıktık- tanberi ne yapıyordu:* Göz hakkında te- tebbüleri var mı? Yoksa mektebden çı- kınca öğrendiğini kâfi görmüş, kitabı ka« pamış mıdır? Bu noktaları tetkike lüzum görmez; sorar: — Filânca göz hastalığının falanca şe« kilde tedavisi kabilmiş.. bunu bir ecnebi gazetede okuduk, ne dersiniz? Doktor, mekteb malümatından — ken- dinde kalanları sayar döker, on beş yir- mi sene evvelki tıbbır dilile: — Böyle bir şey olamaz, fen bunüu ka. bul etmez! Deyip keser, atar. Bunu söyliyen doktor, senelerdenberi müteaddid göz hastalıklarından ancak bir teki ile uğraşanlar bulunduğu, böyle« lerin bir tedavi usulü keşfetmelerini de- ğil, keşfetmemelerini gayri tabit karşıla- mak lâzım geldiğini düşünmemiştir. Fakat gazetecinin de kabahatı vardır. Göze, mideye, karaciğere, romatizmaya Şvelhâsıl hazır ilâçlar gibi her derde deva olan doktorun teferrüatla uğraşamıyaca. ğinı bilmeli ve ondan böyle şeyler sorup cevab beklememelidir. * Fakat bir mesele bilgili bir İnsandan tahkik edilince iş değişiyor. Dün akşam arkadaşlardan biri gazeteden Rasadhane Müdürüne telefonla soruyordu: — Bir ecnebi gazetede gördük, Kalis forniyada son sistem aletlerle mücehhez bir rasadhaneden yakında büyük bir zel- zele olacağını haher vermişler.. Rasadhane Müdürü Cevab verdi: — Zelzeleyi vukuundan evvei haber verecek bir aletin keşfedildiğine dair malümatım yok! Bundan sonra şunu diyebilirdi: — Böyle bir aletin keşfi de imkânsız« dır. Fakat ilim adamı olduğu için, ilmin ve fennin günden güne terakki ettiğini, bizce henüz meçhu! olan birçok keşifler yapılageldiğini bildiği için: — Belki onlar bir alet keşfetmişlerdir. Dedi. Az şey bilenin çok şey bilirim iddia« sında bulunabileceğine ve çok şey bile« nin, her şey bilirim iddiasında bulunmı« yacağına bu en güzel örnektir. **i Mısır Kraliçesi Avrupaya gidiyor Kahire 5 (A.A.) — Kraliçe Nazlı, Mısır prenseslerile birlikte 14 Ağus » tosta Avrupaya hareket edecektir. Kral Zogo Anverste Oslo 5 (A.A.) — Kral Zogo ailesi . le birlikte, Anverse gitmek üzere saal 22 de buradan vapurla hareket etmiş" tir. » TAKVİM — AĞUSTOS Rumi İSTER İNAN, İSTER İNANMA! ee GA eli Şu bir iki gün içinde hemen bütün gazetelerde böyle bir | damgası vurulmasını şart koşmakta ve bu fabrika'ar da bu Temmuz Boi vons Finir fıkra çıktı: şartı kabul etmektedirler. 24 1939 98 — Yerli mallara ecnebi damgası vurarak satan sahtekâr- Tetkikat hittikten sonra işin önüne geçmek için bir kanun PAZAR lar hakkında yapılmakta olan tahkikat bitmek üzeredir. Px:-iîıjıSİ hazırıanl:îcal;, b;tş:kılde hareket edenler için projeye a Ce Ahir ;usıu( | Tahkil n ; a S 2 im cezalar konacaktır.> ğ ' Va D. || SA ve bader veı.'d.iğı AEİCARE göfe. Dirçok Eğer yanılmıyorsak hâdise ilk defa olarak ön vıl evvel 5 | o1 20 3 | 02 | yerli fabrikamızım maalesef bu işi yapt kları meydana çık- | 1926 senesirde gazetelere intikal etmişti, şimdi 1939 yılı için- B ge eHe l’ mıştır. Bilbassa bazı büyük Musevi ticarethaneleri bu fabri- | de bulunuyoruz ve anlıyoruz ki, bu aleni sahtekâr'ığı menet Oyle T İliadi | Akşam | kalara verdikleri siparişlerde kumaşların üzerine İngiliz | mek için yeni tir kanun yapılmasına ihtiyaç vardır. D. | 8. p. | 3s. (0 Z.| ıa |20 (18 Jiıs f |20 İSTER İNAN, IİSTER INANMA! NERANENE - * &.

Bu sayıdan diğer sayfalar: