e özüimey 8 Sayfa SON POSTA Mayıs 10, — YURDDAN İNTIBALAR Kömürdağı üstünde güzelliği ile göz kamaştıran bir köy Zonguldak valisi ve münevverleri Gaca köyünü ziyaret ettiler, köylü ile birlikte yemek yediler ve onlara Halkevinin hediyelerini dığıttılar Zonguldak, (Husust) — Üstad Hüse- yin Cahidin pek çok beğendiği Zonguldak yollarında uzun bir kervan halinde iler- Tiyoruz. Kervan dedim. Şu fark ile ki, bi. zim kervanın devesi yok, otomobili var. Eteğinden duruğuna kadar, yemyeşil fundalarla kaplı kömür dağımı, eteğin - "den duruğuna kadar bir yumak ip gibi #aran yolları aşlıkça, zirveleri halkalıyan #is tabakası üzerimize çöküyor ve önü- müzdeki kafile neş'e içinde bir ağızdan şarkı söylüyor: «Dağ başımı duman almış Gümüşdere durmaz akar.» Sis tabakaları o kadar kesafet peydah- adı ki, hemen beş metre ilerisini görmek imkânsız, Bereket versin uzaktan davul sesleri geliyor ve hiz de istkiameti bu se- #e göre ayarlıyoruz. * «Gaca» köyü tabiatin elile en ince, en haşmetli güzelliğine bürünmüş... İlk- bahar anne, misafirlerinin gözlerini ka- maştırmak için olacak kızını tellemiş, pullamış kapıp koyuvermiş. Hafif esen meltem $is tabakalarını sıyırdıkça, tabi. atin, tabiati taklide çalışan bir san'atkârı çıldırtacak maharetlerle işlediği tablolar göz alabildiğine uzanıyor. Gaca köyünün mekteb: bayraklarla ve yapraklarla bezenmiş, bahçesinde köylü. şehirli bir insan mahşeri kaynaşıyor, te. meline ilk taşın, çatımna son kiremidin konduğu günden bu ana kadar mektebin böyle bir bayrama şahid olmadığı mu- hakkak. Mektebin bahçesindeki kalabalığa göz atıyorum, en yeni elbiselerini giyinmiş kadın, erkek bir köylü grupu içinde Vali Halid Aksoyu, meb'usumuz İbrahım Boz- kurdu görüyorum. Onların yarında jan- darma alay kumandanı Kaymakam Şev- ke: Özüpek'i ve binbaşı Hamdiyi her 72- manki beşuş simalarile farkediyorum, Halkevi reis: Kara Oğüz ve köycülük ko. İunun bu sütunlarda her zaman takdirle bahsettiğim başkanı Ahmed Gürel köylü misafirlerle meşgul... Şehir bandosu İ yor. Meydanda kayn n bir anda hareketsiz kaldı lkırdı uğultu, verini marşına başlı ;| Maarif, zi: eri en küçük serse: | sinde köylü Yemek rinin muhakkak ki en gözeli ve faydalısı olan bu köy gezisini hazırlamak için çok çalışan Ahmed Gürel, söylediği güzel sözlerle köycülük kolundaki çalışmaların bir bilânçosunu çizdi, Cümhuriyet Tür. kiyesindeki köy ideölojisin belirtti. Ahmed ürelden sonra sırasile sıhhat, , Veteriner, tapu, orman 'sas şubelerinin çevresi İ- hasbihal yapıyorlar. İş da Fi bir tıkırtının bile duyulmasına imkân) iresi bölge âmiri, Ziraat Bankası Müdü. verecek derin bir sessizliğe bıraktı. rü, avukat Hilmi Yüksel ve avukat Tev- Bayrak çekme merasimi sürekli alkış. | fik Bilgin mesleklerinde köy ve köylüyü Jar arasında sona erdi. alâkadar eden mevzular üzerinde konuş- Şimdi köycülük komitesi başkanı Ah.) tular. med Gürel; dinliyoruz. Halkevinin şim- diye kadar yapmış olduğu köv ziyaretle. Bu konuşmalardan edindiğim umumi intıbe şudur ki: İçinde nutuk çeşnisi ol- eşmasında İ|miyan konuşmalar, köylünün istifadesi | bakımından daha verimlidirler. İçlerinde (bir çokları hazırlıksız oldukları halde, | kendilerine verilen işi muvaffakiyetle başaran daire reişlerini ve değerli avu- kat arkadaşları burada takdirle anmak zevkli bir vazifedir. Sözlerini bitiren hatibler şimdi köylü. nün içine karıştılar, dikkat ediyorum, köylünün dileklerini not edenler içinde sıhhat ve tapu müdürlerinin, avukat Hilmi Yükselin başında toplananlar daha çok. Fakat bu kadar mı ya.. kat kat insan çemberile sarılmış biri daha var: Üstad Refet Güneş. Etrafındaki kalabalığı işa. jret ederek üstada soruyorum: (Devamı 10 uncu savfada) Tıb âlemimizde 50 yılın hikâyesi Namlarına jübile ppi doktorlarımız, “Son Posta,, ya hatıralarını anlatıyorlar General Şükrü Pelit'in Londradaki tatbiki kimy& kongresine Osmanlı İmparatorluğunun sumalı paş# üniforması ile iştirak edişi adeta bir hâdise olmuştU General Şükrü Pelin o Büyükmdadak' köşkünün bahçesinde, güllerini temizler- ken buldum, 'Tıb Fakültesinin eski kimya profesörü: — Ben, biyoloji mütehassısı olduğum için daima onun ile meşgulüm, dedi, Yo. rulunca da bahçemle uğraşırım. İrsanın ihtiyarlığında maişet derdinden vareste kalamaması, şahsi saade ve sölâmetine nefsini verememesi, bence, büyük bir ü- | züntüdür. Bu üzüntüden yakamı kur yarım, Fakat, insan, hangi yaşta olursa olsun çalışmalı, mesleğine kendini ver- melidir, Bakınız, bu sabah üç meseleyi düşündüm: I — Mayaların tesirleri, 2 — Nebatatta veraset kanunları, gayyürler. bile kaçırırlar! Kimyaya ve tanabete'te. allük eden her iddia ve hâdiseyi takib ederim, Çünkü, bugünkü med içinde bulunduğumuz asırda bir inkılâb geçirmesi pek muhtemeldir. General Şükrü Pelit, birden geniş ge- niş güldü. Sonra: — Şu ders vermek itiyadından bir tür- 1 kurtulamıyorum, Hekimliği, hocalığı bir yana bırakalım da, sorduklarınızın cevabını verelim, sözlerini söyledi. Ben, Petriçte doğdum. Babamı, pek rinin delâletile 12-19 yaşında iken İstan-| İbula geldim. Soğükçeşme Askeri rüşdi- yesinde okudum. Sonra Kule! Askeri İ- dadisine girdim. İdadiyi bitirince kur'a çekildi, bana da Tıbbiyeye gitmek düştü! Böylece, kur'a ile istikbalim çizilmiş ol du, Hayatımın ilk büyük vak'ası, 17 Mayıs 11009 da Londrada toplanan beynelmilel İ tatbiki kimya kongresine, Osmanlı impa.| Tatorluğu murahhası olarak gitmemdir. |O devirde, Avrupada seyahate çıkmak çok zordu. «Parayı veren düdüğü ça- lari» derler amma, biz, milyonumuz da olsa, Avrupaya gitmenin düdüğünü çala- mazdık! Zira, Abdülhamid Il, Avrupaya hiç kimsenin - hele bu şahıs doktor olur- am - seyahate çıkmasını müsaade etmez idi! 'Tatbiki kimya kongresi, elime bu fır. sati vermiş oldu, İngiltereye yollandık. Kongrede 2800 murahhas vardı. Şimdiki İngiliz kralının babası V inci Jorj, Ota- rTihte henüz veliahd idi ve kongreye yaset ediyordu. Kongre açıldıktan sonra, Londra bele- diye dairesinde bir kabul resmi yapıldı. Bütün imurahhaslar, sıra ile vellahde ve refikası Mariye - şimdik! İngiliz krah| Jorj VI nin annesi - takdim ediliyorlardı. Bu sirada başıma tuhaf bir hâdise gel- di: İsmim, biliyorsunuz, Şükrü. Bunu listeye Chukrj şeklinde yazmışlar. .Veli. ahdin bulunduğu salonun kapısında du.| ran saray teşrifafçısı asasını yere vurdu ve bağırdı: «— General Çakril» Ben, adımın, İngilizlerin dilinde böyle bir istihale geçireceğini tahmin &- demediğim. için, yerimden &kapırdama. dım bile! Bereket versin, benden sonra mış bulunduğum için, mes'ud ve bahti-| 3 — Bazı uzvi cisimlerdeki acaib te-| Bu ve bunun gibi şeyler bana uykumu b küçük iken kaybettim. Akrabamızdan bi. (1: murahkejiii değil, ayni zamanda Donjuanlık yapıyf sunuz!s | Demesin mi? sreddin Hocanın «Buyur kürküğüğ hikâyesinde olduğu gibi, biz de $u paşalik esvabile Donjuan olmuştuk! Fakat iş bu kadarla da kalmadı. KAR resminden sonra, geci balo verildi. ilarda gezerken bir davetname âl Mister Mondun - eski İngiliz nafta larından - madamı tarafından çağır idim. Ne fayda ki keramet, hep bizim vabda idil Üstelik, almancı, frars biliyor da ingilizce bilmiyordum. Yapi? da bir de tersüman getirmek için Dö Mondun müsaadesini rica ettim, Daf böylece, o zaman sefaret ikinci kâtibi, Jan Bay Esad Cemal ile beraber gil Kongrenin, artık mergub simalar! ii biri olmuştum amma, ingilizce bilme v her işi altüst ediyordu! Hattâ, baktı yüzden, başıma daha neler gelmişti: Londraya gitmek üzere, Doverde pori almak için gardaki gişeye müracadi tim. Memura, ceğim İstasyonun söyledim. Yaş «— Şarinkros.» Dedim, Fakat, gişe memuru avfi yüzüme baktı, Tekrar: *— Şarinkros» u bastırdım! Lâkin rİf gene bundan bir mana çıkaramö. z ni İNihayet, yanımdaki hamal, herhalde y murdan daha zeki olacak ki araya «— Çerinkroos's 4 Dedi, biz de bil Çerinkroos'ta trenden indım, bir 1 ye bindim. Selarelhaneye gidecek Şoföre; — Portlânplâs, dedim. Fak Döverdeki gişe memuru gibi, aval z YA e ettim. Gene: belâya çatmıştık! Bir X& üme, bu Kelimeyi yazıp şoförü SE Herif: i «— Portlenpleys.» Deyip üstelik bir de küfür etmesif İşte, bülün bu anlaşamamazi Çakri meselesi ve Mis Mondun de“ de dut yemiş bülbül vaziyete düşüğü çağırılacak olan murahhas, hazırlanan sesami listesis ni bir gün evvel görmüş! Onun ikazile, adeta koşürek içeri girdim. Fakat, teşrifata çok riaye'kâr olar İngi- lizler için, veliahdi bekletmenin ne de- mek olduğunu tabil takdir edersiniz, Bereket versin “istümde, kongre, res mi mahiyette olduğu için, resmi ünifor. mam vardı. Sırmalı apoletlerim, müte. addid nişanlarım ve eğri kılıcım ile pek şatafatlı idim! Diğer murahhasların ya- nında göze çarpıyordum! : Murahhasların elini, evvelâ veliahd, sonra da refikası sıkıyordu. Jorj V in ö- İnüinde, çabucak nöbeti savdım. Sıra Ma- İriye gelmişti. O zaman genç ve güzel bir kedim olan Marinin önünde hürmetle e. iğilerek uzattığı elin kuttum. Mari, elimi bırakmıyor, bariz bir neş'e ve alâka ile omuzlarıma, göğsüme, kılıcıma bakı. yordu! Veliahdin refikası (tarafından sonunda şu kansale vardım: i Londra çok enteresan bir şehir, #88 lem: Fakat ingilizce bil İlk Londra seyahatinden yi bir ingilizce muallimi tuttum, e” öğrendim. Müteakıb kongrelerde arli kisi gibi müşkülât çekmiyordum. * Hayd Parkta her Pazar günleri ve «Opinermitinğe adı verilen ranslara gidiyor, şivemi düzettmeği ii şıyordum. Böylece Londranın bana pek © len hayatıma ben de karışmış oluy? Kanaatimce, Avrupanın en €3”* şehri de Londradır. Hata, böyük Abdülhak Hâmid bile, Londrada 24 rılmazdı, Evvelce, Londranın $8€ muş İn ondan! Kendisi, Lahey SÜ” gi duğu halde vaktini hep Londradi © riyordu. n (Devamı 13 üncü s0