10 Tosun isimli bir komedi filme alınıyor! Şehir tiyatrosu san'atkârları filmin bir rak) vapurunda çevirdiler Sahnesini (T — > a$ iskelesinden Avrupa haritası- > fiş..“elik deşik bir sandalla, &- Şikta gı İni duğu rivayet edilen ame- nda «Birüsk» e gidiyoruz. tiyatrosunun, geçen seneki rö - Kaştüvarma dah man, deröci hara - öl, isek komedilerden «Tosun» filme tiyor.. B faşeden ar - erden biri - çevrileceğini ağzından on me DİZ ki, bundan ne çıkar?.. Ha, ıkar “ki, Ertuğrul Muhsin fle bakın şu ç Büzetciie ee lerin arası pek hoş değildir ve er yeni bir filmin çevrildiğini kolay duyamazlar, kolay » ABkara radyosu gibi her ta - işe rlar, boğuk sesler çıkara - riya, Etrüsk görünürlerde yok. oğan Kötürüm olan geminin kü. zi larından biri, başım Beşiktaş is- Oğru uzatmış uyuyor «Trak» Sandal, de sliniyopr v. ulmamışız: Film Trakta Diz kapı, Apurun fare kapanına benzj - lin kağ, reyi girerken, orta boylu, ka- İZİ karşılağı, <el konuşan bir delikanlı — Tam vaktinde is geldiniz. Rejisör ne- e geli i a e ER Rollerinizi biliyorsunuz ” #OİCU Yolü yapacaksınız... Ben £ 40tl © ba > Cemale baktım, foto Cemal yala gevrlecek sahne için bizi e birkaç fiğüran anga. in sanmışlar.. Ma- nz yeğ er gelmiş ve hazır - disör ve artistler mey Yanmar, Şe “nda Yok... Me bekletmedikez. a yer hesabına yaktı Biraz Sonra bestej Muhsin daima Dakid sa. ii lekâr Muhlis Saba. on çalan delikanlı, de i d und, a geldi. » Muhsin istediğ igimizi söyledi, ) lk eği unutmadı: ei tmadı; ak rica ederim, benim res yn!.. Reşii Sıkar, n n hozlanmamı, > ri atkârın bu âdeti MİZ Tesimleri Fakat arkasından ii z eti de malim; ike gkarmaktan Kalina ia beni akat, onu makine başm, nal ai kide tesbit ellirmek. e etik, az ay Vazgeçebilir miyiz? Mağık İN hasbelicab vâdimizi dut. V; baş gp urun He salonunda derhaj terti © ahancıya Kâdar / l rolünü oynuyan Feri,.a YE Yanaştı. m aynasında makyajmı kadar da i ddin, Muhlis Sa . bin pray akordiyonda çalın; üş ası acak parça. n şi, 2: Olmadı kerimi, © bir daha. haydi benim ge, alen kV Diye Mülemag | İemadiyen parçayı tekrarlı Hazım ve Vasfi yor, yahud bird: İtığı kadar haykırıyordu: İ — Major, ikinci kopleye girmeden evvel ağırlaşacak!, Anlıyor musun. Tam, tam.. taratatam, tam taratatam. tam. Filmde Hazım, Vasfi Rıza başroldeler. Fakat onlarin bu çekilecek meclislerde rolleri yok.. Vapurun yolcusu rolünü ya- pacak olan muhtelif tipteki figüranlar re- jisör muavini tarafından masalara yer - leştirildiler. Ne yapacakları kendilerine bir defa düha tekrarlandı. Garson rolünü de, vapurun garsonlarından biri yapa - cak. Ona da nereden girip, nerde durup, ka Zavallı genç sapsarı, elinde tepsi zangır zangır titri - yor. Dışarıya geniş safihalar halinde ziyayı red lahıf nereden latıldı ağı 4 -İ aksettiren cilâlı saç levhalar kondu. Ses a olduğu halde tertibatı ayar edildi. Mikrofon Feriha | Tevtiğin önüne yerleştirildi. Muhsin sesi ölçen kulaklığı başına geçirdi. Elinde prosu.. Biraz daha sakin, tiyatrodaki ka- dar haşin değil. Her emrinin yapılması. İna iki defa teşekkür ediyor. Fakat bu film makinelerini hazırla - mak ta Nevyork sergisindeki bizim pavi- »İ yonu hazırlamak kadar mesele oldu. Ni- hayet her şey hazır.. Yolcu rolü yapan artistler kendilerine çeki düzen verdiler. Makinenin önüne hangi sahnenin çeküdiğ'ni gösteren İşa- İret tutuldu. Muhlis Sabahsddin müziğin çabucak biraz netameli olan bir yerini düzeltti, Tam çekilecek. bir feryad. İ Muhlis Sabahaddin bağırıyor: — Bir mezür eksikl.. Bu eksik olan mezür nerede? Etrafta *. | araştırıyorum, Meğerse skordiyon eksik çalmışmış. Rejisör sonra: — Çevirebiliriz. Dedi. Ve ellerini birbirine vurdu: — Dikkatt,, Trak vapuru şimdi sabih bir stüdyo - İ son emirlerin; de verdiklen dür. Makineler işlemeğe başladı. Işıklar sa « enbire keserek avazı çık-|lonu doldurdu. Feriha Tevfik şarkısına POSTA Sayfa 7? Romanya peirolları ve Almanya Bir Fransız muharririnin Rumenlere sorduğu sual : “ Harb olur ve bir Alman istilâsı vukubu- lursa petrol membalarını imha edebilek misiniz?, filmin bir sahnezinde başladı. Lâkin bu yolcu yapan artistler yaman şeyler hani.. Sanki Bursadan kalk mışlar, İstanbula geliyorlar da, vapur rıhtıma yanaşıyor. ne kadar da tabii ha- reket ediyorlar. Ne olsa çoğu tulüatçı.. Hattâ kırk yıllık mükallid Rasih bile bi -| rinci mevki yolcusu rolünde.. Bu çeviriş beş dakika devam etti. ni Feriha Tevfik (Güzel İstanbul) şar * kısını bitirinciye kadar.. bu arada da gar- son kahveleri getirdi; masalara dağıttı. | Ve. bir el, bir dudak hareketile faaliyet durdu: — Stop!... Biz her şey yolunda zannediyoruz. Fa- kat rejisör beğenmemiş olacak ki: — Tekrar edeceğiz! İş iki titiz adamın elinde ki, biri mü - zikte, diğeri çekişte azami titizliği göste riyorlar, Muhlis Sabahaddin müzik iyi oldu diyor, fakat Muhsin oynanış tarafını beğenmemiştir. Bazan Muhsin beğeniyor, fakat Muhlis Sabahaddine göre gene a kordiyonun körüğü birkaç mezür kaçır- miştir. Meclis ikinci defa tekrar edildi. Bu se- fes garson masadakiler» birer kadeh Ji - kör götürdü, Eğer Amerika stüdyoların da olduğu gibi burada da bir meclis yir - mf defa tekrarlansa, artistlerin midesine yirmi türlü madde girecek demektir, Maa mafih, Rasihin gözü büfede. — İnşaallah bu meclis te olmaz da, bu sefer rakı ikram ederler! temennisin; ba- kışlarında okuyorum. ç İkinci çekiliş muvaffakıyetlidir. Rejisör; — Teşekkür ederim! diyor,, İşleri bi - tenler gidebilirleğ. Biz de gidebiliriz. Fakat bir işimiz da - ha var.. Ertuğrul Muhsmin makine ba - şında çalışırken bir resmini almak isti - yoruz. Bir türlü müsaid bir vaziyet bu- lunmuyor. Resmini çekeceğimiz! hisseden rejisör, gözü makinede, tetik davran: - yor, ya arkasını çeviriyor, yahud bir di - erinin arkasına saklanıyor. Şimdi güvertedeyiz. Vapurun bacası, düdük öterken alınacak. ancak vapurun ötebilmesi için midesini doldurması, ya- ni slim tutması lâzum!, On beş dakika bekliyoruz. Makine ve ses tertibatı hazır. Biz de foto Cemalle Muhsinin bir müsaid pozunu yakalamak için bacanın altındayız. , — Haber geliyor: — Tamam!.. / ) Muhsin makineye gözünü uydurarak)” vaziyeti tesbit ediyor. Biz de onu tesbit edelim... OHaydi Cemal, birden - bire düdük öter ötmez Obaca - dan fırlıyan sıcak sular güvertenin, bi. zim bulunduğumuz tarafına sıçrıyor. Ben baştan aşağı, Cemal kısmen sırsıklam o- luyoruz. Üstelik sıcak su benim yüzümü da hir istakoz gibi haşlıyor. 4 Devamı 12 inci sayfada İgiymi: Romanya petrol kuyularından bir görünüş Bir Paris gazetesinin muharrir Orta) çini tutarak Romanys petrol kuyuları- Avrupada şayanı dikkat bir tetkik seya- hai yapmaktadır. Maceristandan geç - miş, Macarlarm Rumenler elinde bulu - na doğru yaklaşsesklardır. Bu petrol kuyuları Bükreşin şimelinde, Dambo - nan Transllyanyayı her ne pubasna o -| rute ve Prahova'da bulunmaktadır. He lursa olsun geri almaya karar verdikle -| nüz işletilmiyen petrol havzası ise tâ rini tesbit ettikten sonra Romanya tep- raklarıma dahil olmuştur. Maksadı, Al - manyanin bir harb halinde geniş petrol membalarına ihtiyaç duyacağı ve en ya-| Tramsilv Karpatlara ve Leh hududu olen Olte - nie'ye kadar (ouzaumaktatlır. Hattâ anyanın bazı (omıntakalarının kın petrol membalarının Romanyada ol-| petrol bakımından şayanı tetkik oldu - duğu düşüncelerinin bu memlekette w -İ Su söylenilmektedir. yandırdığı sksülimelleri telkik etmek -| Petrol sahalarını bir ordu muhafaza tür. Kendisini dinliyelim: Macaristan: terketmeden evvel Pa - ediyor.» Bir tren beni Bükreşe götürüyor. Her zar günü Mesökovsa'da tevakkuf et -| köprü iki nöbetçi tarafından bekleni - tim. Kilisede büy mıştı. Kilise meydanında gayet zen - gin işlemelerle süslü elbiseler giymiş iki yüze yakın genç kız vardı. Bunlar dörder beşer Kişilik (o gruplar halinde meydanda dolaşıyorlardı. Bir köşede gene işlemeli kostümler , on, ön iki delikanlı vardı. Bun- ları dikkatle süzüj lr gi ki dı. Sonra bana söylediler. Bunlar kü - çük şehrin evlenmeğe talib olan deli - kanlıları imiş. — İki yüz genç kıza on iki erkek mi var burada? diye sordum. Bu suretle diğer delikanlıların silâh altına alınmış olduğunu öğrendim. Ve sonra kendi kendime: «Orta Av - rupa devlet adamları, kat'i bir hareke - kete geçmeden evvel işlemeli korsajlar altındaki kalbleri hiç evlenememek en dişesile dolu Macaristanlı iki yüz köy kızımı düşününüz» dedim. «Transilvanya iki memleketin kalbidir» Birkaç saat sonra Transilvanyada İ- dim. Romanyalı köylüler Macar köy - Yülerinin esvablarının örneği olah el - biseler giyiyorlardı. Malümdur ki bu - gün Karpatların Şimal ve Cenubunda toplanmış miktarı 4 milyonu geçen ve Macar menşeinden gelen Sekler'ler müştesna, Transilvanyanm bütün köy nüfusu hemen, hemen tamamile Ro » manyalı kalmıştır, Yalnız şehirlilerin ekseriyetini Macarlar teşkil etmekte - dir, Sekiz asırdanberi gayet kapalı bir şekilde yaşayan Transilvanya halkı ile hiç bir surette fhtilât etmeyen Macar aristokrasisi o Transilvanyalılarla bir türlü kaynaşamamıştır. Macar tahakkümü ne kadar şedid ol- müşsa halkın kendi an'dnelerine karş: olan merbutiyeti de o nisbette artmış - tır. Transilvanya nasyonalizmini do - ğuran şey köylülerin altında ezildik - leri bu şiddetli o tahakkümdür. Onlar bundan ancak bir milli isyanla kurlu- labilmişlerdir. İki millete tek kalb Bükreşte Transilvanyanın milletinin doğduğu toprak söylerler. Rumen olduğunu Macaristanda gene ayni şe - iy rlar: «Transilvanya bizim kalbimizdir.» Aymi kalbe malik olan iki milletin nasıl olup ta iyi bir anlaşma içinde ya” şamadıklarına hayret edenler pek çok. Kim bilir belki de birbirlerile kavga e- den yapışık hemşireler de vardır. Fakat beni Transilvanya, yalnız Al - manyaya bir geçid yeri olacağı için 8- I8kadar etmektedir. Çünkü Almanlar Macarların teleble- $ya ik ruyanf âyin yapi-| yor. Garlarda bekleyen trenlerin as - kerlerle dolu olduğunu görüyoruz. Hat tâ trene giren bir köylünün elinde de seferberlik vesikası, şıdığını gör - dük. Üzerinde beyaz (oyünden dar bir pantalon, kırmalı bir tünik vardı. Bir eski çobana benziyordu. Yarın bu nda- mın boz rengi kasket ve boz rengi ü - viforma giyip bütün medeni dünyanın askerlerine benziyeceğini düşündüm. Romanya petrolünü müdafaa etmek için işte dünyada böyle okuyup yazma bilmeyen bu adam ve bunun benzer - lerile Fransada, dünyanm en ileri ve parlak erkânihart velerinden biri diye tavsif ve telâkki edilen Romanya er - kânıharbiyesi var. Eli silâh tutabilecek bütün vatandaşların seferber ettiği za» man da Romanvanım beş yüz bin kişi- Hik bir ordusu olacaktır * Ertesi gün Plaesti'de; en mühim pet rol mıntakasında idim. Beni iki teknis- yen bekliyordu. o Bunlardan biri Ro manyalı, diğeri Fransız bir mühendis » . Bana bir sürü teknik malümat ver- diler, sonra bana sordular: — Ne görmek istiyorsunuz? Evvelâ Imak üzere olan bir kuyuyu gör - meniz pek man dacak... Bir kuyu nasıl yapılır, alâkadar etmez mi? — Hayır dedim. Ben bir kuyu nasi bozulur ve kullanılmıyacak bale geti » rilir, onu merak ediyorum. Bana hayretle baktılar ve onlara fik. rimi izah ettim. Dünyadan (haberleri yok gib: şaşarak beni dinlediler: — Avrupayı dolaş#rak buraya gel - mekten maksadım eğer bir Alman is - tilâsı olursa Romanya ( kuyuları nasıl müdafaa edilecek ve icabında nasıl is - #imal edilmiyecek bir hile sokulacak, onu öğrenmek istiyorum. Onlara 1916 da Almanlarm altı gün- de Bükreşe erişmiş olduklarını hatır - lattım. Eğer umumi bir ihtilâf olursa seri bir hücumla ayni müddet içinde petrol havzasın: işgal edecek olurlarsa onlar buraya ayak basmadan eyvel bu kuyular tahrib edilebilir mi? Onu öğ - renmek istiyorum. Acaba bu iş bu ku- kmak suretile mi yapılabilir - im bu sualime karşı kahkahalar- Ja güldüler. .— Petrol kuyularını kibritlemek mi? dediler. Demek Fransada (Ohâlâ böyle şeylere mi ihtimal veriyorlar? Bu defa şaşırmak bana düşüyordu: — Ne demek dedim, petrol yanmaz mi? C Devamı 12 inci sayfada )