Balkan Antantı Nasıl hazırlandı, nasıl kuruldu, bugün ne halde? Meşhur Alman siyasi muharriri Egan Heymann'ın (Balkan) isimli esrinden iktıbaslar Roma - Atina - Ankara ve Türk - Yunan anlaşması Çeviren: Emekli General H. talyanın küçük Asyadaki emelleri | hakkuk edemediği halde Musul 7 Belesinin, İngiltere lehine, hallolunm m beb oldu. Türk yeyi kendi sistemine sok- Mak, Roma - Tirana hattını Ankaraya k dar uzatmak, bunu Buda We bağlamak ve bü suretle Yugosla dizine (manzumeye) sokmak onun u- Zak hedefi idi, Maamafih, İtalyan politi kası, Balkanlar için büyük bir önemi o- lan ve B; nın manzarasını esaslı su- Petite değiştiren Türk - Yunan harışma 8aik oldu. İtalyan eye Y eri 1997 de başlar; on! temayülü Ankarada iyi kabul gördü ve Lozandan- beri an İtalyan tehlike- » İzalesine imkân verecek gibi Gü. Türkiye Dışbakanı Tevfik Rüştü, İ- Malyanın talebi üzerine, tahdidi teslihat konferansından dönüşte, yalunu değişti- terek Nisan 1928 de Milanda Mussolini Me görüştü. 30 Mayısta, Türkiye He İtal Ya arasında bitaraflık, uzlaşma ve ha- m muahedesi aktolunabildi, ki bunlarla | saten «mevcud dosiluk bağları kuvvetle- meceka idi. En mühim nokta - 1, madde- pen ki devletin, diğerinin aleyhine m3. kü, hiçbir siyasi ve iktsadi teşek- Türke e emEğ taahhüd etmeleriydi. karşı e alyan SM ğe mesi fı, <P8i bir hareketin Mek idi, Diğer cihetlen Türkiye de, mu. bedenin 1, maddesinin istediği vidi ve, Tebilirdi; çünkü, büyük devletlerin mer. faatlerile kurulan bir Balkan ordugâhıma emek onun dış politikasının esasla. tındandı. Tevfik Rüştü, Ankara ie Atina Va tavassut edilmesi o hakkındaki Fiş teklifine karşı da Türkiyenin is. lâlini korudu; bu husnsta dahi İtalya) Yalnız, Türkiyenin pesna itibarile Yu. Mahistanla ve kezalik Bulgaristanla bita. Taftık Muahedeleri aktine hazır bulundu- U beyan etmekle iktifeya mecbur ol. İlalyan harteiya nezareti müstesin tap di, İkincikânun ayında Ankarayı, o- adan Atinaya seyahace devam için zi. Yüret ettiği zaman dahi, Ankara ayni va- Siyeti muhafaza etti. İtalya - Yunanistan Ostluk, uzlaşma ve hakem muahedesi 23 lde aktolunmüştu; bu defa, önceden «her iki memleketi mes'udane birleştire. Şek samimt dastluk ve karşılıklı #timad i>28ları» ndan bahsolundu. Bu bir «siyasi İrliği. muahedesidir; âkidlerden biri. Bihin emniyeti ve menfsati a gayret olunur- tehdidin sebeblerini izale için», biri- le"ne siyasi ve diplomatik yardımda Unacaklardır. | Wrada, ancak nasl bir ctecavüz» ön) ke, übahe olabileceği meydanda idi; a k bir İtalyan - Yugoslav ihtilâfında 4 istanın İtalyaya karşı hayırhahane Sızlığırın temin edilmek is ği a Pdr -Bu da Selâni kiş tlasına karşı kapatılma de i aş an Hariciye Nazır Romanın sık gele başda. Yagaslaryay Pm olmiyan gi söylemişti, ki ty Michilakopu-! Ti havi, açık bir nu- bi Balk, u nutuk ayni zamanda piğ, sn palitımı ve bütün Cenubi Slav Ven We reddediyordu. Birinelteşrin | beotgi thli Yunan - Yuzoslav Belgrad bula, oi İşte böyle bir durumda vücud Yelda çi ll müzakere! Me a Den Li matbuatı, © vakit Yugoslavya- İl see anlarında harb malzemesi- Seçmesini taleb ettiğini, fakat, ine ey- ânik anlaşma - Venizelosun bunu - Yuna: #hedesi mucibince - reddettiğini yazmış. Tardı. in menedil-| be: alya için kâfi gelebilirdi ve gel | yardım tedbirlerini ihtiva eden asıl mü-| him madde yoktu. 21 Mart 1928 tarihli İ Yunan « Rumen muahedesi, ki hakikatte hemen Milletler Cemiyeti taahhüdlerinin bir kopyasından başka bir şev değildir. on sene sürmek üzere Yıman - Yugoslav mukavelesinin müd- deti yalnız beş sene 'di, cyd ve ükidler aleyhinde «hiçbir siyasi ve iktisadi anlaşmaya girmemek» #ni ve karşılıklı bitaraflık taahhi ihtiva eden, rmahedeleri ikmal ediyordu Venizelos - alyan mu. Yunanistanla Yugoslavya arasında 77 Mart 1929 taribli dostluk, uzlaşma ve ha- kem muahedesi aktolunabilmek için daha birkaç aylar geçmek lâzımdı. Bu antlaş- ma, her ne kadar mâğhali itibarile, Yu- nan - İl Iyan muahedesinin başlangıcına de, bir tecavüze karş, otomatik aktolunmuşken, İtalyan tesiri ile aktolunan muahede- ler dizininde, teakub eder iki hareket da- ha olmuştur ki, bunlar Türk - Macar ve daha sonra Türk - Bulgar bitâraflık mua. r.Bu antlaşmaların her ikiside, #ketler arasında evvelden mev- Bu inkişaf, 30 Birincitesrin 1930 Türk - Yunan muahedesinin imzasile muvakka- ten nihayete erdi. Bu muahedenin ehem- miyeti, onu imza için Yunan Venizelosla hariciye vekili Michalakopa- losun Ankaraya gelmeleri ve Türkiye çi- hetinden de muahedenin, ayn! suretle, mmm İİ Samsunda biçki, dikiş sergisi başvekili Ölme Samsun büyük bir rağbet görmüştür. Resim sergiden bir isöşeyi gösteriyor. Emir Erkilet Başvekil ile Hariciye Vekili taraflarından imza edilmesile belli olmuştu. Milletini, 16 sene evvel «büyük Yu- nanistan, «Mogaliiden» sı ile hey g n, Bizans imparatorlu; İ ümidile üç harbe sokan Venize di de, verilen kararın acıklı ve mahiyetini tamamile müarik bir halde, maziyi en cvvel.gene kendisinin tasfiye etmesi daima hakiki bir devlet adamı İmuvaffakiyeti olarak telâkki olunur. O, Temmuz 1928 de, Selânikte, tam firari göçmenlerin ortamda, Yunanistanın bir «intikam harbi» fikrini terkettiğini ve el- de ettiği kududlardan memnun olduğunu beyan etmişti, işte bilhassa Türkiy müteveccih olan bu nutuk yeni muahs- deye temel oldu. Gerçi bu muahedenin » eğer her iki dev- letin «herhaldes bir iyi geçim politikası takib ettiklerini ifade eden mukaddime- sine hususi bir ehemmiyet verilmek is- tenmezse - diğer Türk muâhedele: bir farkı yoktur; fakat ayni zamanda aktolunan deniz teslihatı protokolu onu ehemmiyetçe diğerlerinin üstüne çıkarır. Bu protokol, her iki mem'eketin dostlu- ğunu ameli surette kuvvetlendirmektey- 'di. Buna göre, Türkiye ve Yunan's'an, «ede niz teslihatı masraflarını faydasız yere arttırmaktan ictinab arzusile harb kuv- kümete, dostane fikir teatisile, mühteme bir deniz teslihalı yarışının önüne geç- mek fırsatı verilmek içinn kuvvetlerin tasmim olunan her hir arttırılmasını yek- diğerine 6 ay evvel haber vermeği taah- büd ederler, Fakat bu paktın bu derece esaslı an- laşmalar temin etmesi ile, ayni zamanda anlaşılıyordu ki, burada İtalyan ittifak sisteminin tevsiine çalışılmyor, bilâkis eni Türkiye, bu paktla Yunanistanı da, ) tarmak için kendi tarafına çekmeğe gay- ret ediyordu. Bu, her tarafta sarih o anlaşılmamıştı. .İRoma Arnavudluk, Macaristan, Roman- İvan ye ve Yunanistanla muahedeler aktini temin ettikten, ve bu devletler a- rasında da bir takım anlaşmalar vücud İ bulduktan sonra çemberi hemen kapat- mış addedebilirdi. Onun gözlerini, kadar Avusturya cihetinden de çev: olan komşu devlet Yugoslavyaya çevir- mesi artık tabii idi, (Arkası var) HR. E. Erkilet (Husus) — Son defa açılan nakış, dikiş, elişleri sergisi burada Yüzlerce Samsunlu bu sergiyi ziyaret etmiştir. | kinir, sakalı, ruhant bir abancı müdahale teşebbürlerinden kur-| Eski devrin erkek tuvaletine dair bir yazı yazmağı tasarladığım zaman, aklıma ilkönce sakal geldi, Hani, nerede o, aza- metli sakallar... diye düşündüm, Bir za- manlar, erkeğin vekarı, bati içtima! mevkii sakalının şeklile ölçülürdü. Çe- $'d çeşid sakallar vardı! Çember sakal, tahta sakal, torba sakal, kaba sakal, gö- bek sakal (göbeğe kadar inerdi), zülfi sa- kal, bunların başlıcaları idi. Taze yüzler- de yeni çıkan sakalı da menekşe sakal yataktan kalkıp elini, yüzünü mi sonra, doğruca ay yaşına göre, karaları çoksa irer yolardı. İn- kkat istiyen bu işi, meraklı sa- kallılar, kendileri yaparlardı. Gür ve sık sakalların bir kadın saçı gibi itina ile ta- ranması lâzımdı. Hergün yıkanıp taran- miyan sakallar çabuc, zarasını ai ik kirli yapağı man- iğ için, sakallı, bu işi, kendi. tinde id!, Sakalın bir büyük derdi de, ça- jbuk bitlenmesi idi. Bu mahzurundan do- gelen ve hele bulaşıcı rde bulunan kimseler, sakal sa- hibi olmak şerefinden mahrum kalır. lardı. Vaktile, uzun sakalhlardan birinin, ge- ce yatarken, bu bir kucak kılı yorganın alına mı, yoksa üstüne mi koyacağını düşüne düşüne uykusu kaçtığı meşhur. dur. Sükal; herkesin içtimsi seviyesine gö- re, şekiller alırdı. Vezir sakalı ile esnaf sakalını, ilk bakışta biribirinden ayırd etimek mümkündü. İ eselâ, ülema sınıfı, rütbeli mollâlar, kazaske: hücalar, rler. bazan kısa, yur Denebilir ki sakal ahiret içinse oıyık ta dünya içindi varlak, fakat çok defa torba ve tahta bi- çimi sskal salıverirlerdi. Sakal bırakmak ta merasime (o tâbidi. Buna sakal başı çevirimek denilirdi. | Sakal başı çevirtecek delikanlı, tay'n edeceği bir gün, berberi evine çağırırdı. Ailenin ihtiyarları, yakm ve uzak akra- ba, eş dast; o gün, hep bir araya gelir, sakal bırakacak gencin etrafında, salâhi- yet, kıdem ve itibarlırma görs yer alir- lardı. Evvelâ, hoca, bir sakal duası okur, her. kes ellerini açıp âmin dedikten sonra, fa- aliyet sırası, berbere gelir, sakal sahibi olaçak gencin o güne kadar el dokundu- rulmiyan yumuşak tüylerden ibaret #a- kalcığına, ustura ile bır hudud çizerdi. Artik sakal başı çevrilmiş demekti. İkin. ci traşa kadar, - bu, ekseriya, bir aydan evvel olmazdı « delikanlı, sakalına kim- seye el sürdürmezdi. Yeni sakal bırakanjara, «sakal delisi» olmuş denilirdi. Bunun da sebebi vardı: Ellerini çenesinden bir türlü ayırmıyan genç sakallılar, bıraktıkları sakalın, her- gün ne kadar boy attığın anlamak için adeta delicesine bir meraka kapılırlardı! Bu merak, bazılarında 40-50 gün, bazı- larında, üç dört ay sürerdi. Sakallı erkeklerin kadınlar nezdinde de itibarı vardı. Fakat bu itibar, sakalın hoşa gider bir Resne olmasından ileri gel. mezdi, Kadınlar, sakallının heybetinden çe- alâmet saydık. arı için; sakallıları beğenmemezlik ede-! karısından izin alır, bundan sonra sakal du ne “başlıca moşgale edinmek mecburiye-| Sayfa ED Geçmiş Günler LU Sakal ve bıyığa dair Bir zamanlar erkeğin vekarı, hattâ içtimai mevkij sakalın şeklile ölçülürdü. Erkek sakal bırakırken ası yapılırdı 7 Çeşid çeşid sakallar vard: mezlerdi. Sonraları, (keçi) de de sakal bulunduğu hatırlanarak sakallılara karşı gitgide eski hürmet kalmadı. | Kadınlar arasında: | «Sakallıyı nitmeli; Pencereden atmalıln Kabilinden bir takım manalı şarkılar, kulaktan kulağa duyulmağı başladı. Aklı başında olanlar, sak»' ırakacak- ları zaman, işi hatunlarına “a bir çıt. Jatırlardı. Hatun razı olmadı akal bi- rakmamak, peygamberin emri iklızasın: dan olduğu için, buna, riayet etmek şarttı. Anoak, kocasının sakal bırakmasına itiraz etmek, her kadınm haddine düş. memişti, Böyle bir teklif karşısında ka. lan kadın, boynunu büküp müsbet cevabi vermeğe kendini mecbur görürdü. Erkek tuvaletinde; bıyık ta ihmal edi lir bir kuvvet değildi: Vakıâ sakal kadar heybeti yoksa da, kadın gönüllerini ken. dine çekmek hususunda, birkaç tel bıyı. ğın, bir torba sakaldan daha müessir ol duğu dn muhakkaktı, Bıyıkkır da sakallar gibi, biçimlerine göre isimler alırlardı: Pis biyıktan pos bıyığa kadar... Pek gençler, kaytan bi- yıklı olmakla iftihar ederlerdi. Bir de sa- kaldan ilâve edilmek suretile beslenen vastık bıyıklar vardı. Kayser (Vilhelm) İstaribula geldikten” sonra, burma bıyık moda olmuştu. Dudak hizasından bıyıkları kesmek, bem sünnet, bem de makiul bir âdetti, Buna katı şevarib derlerdi. Sakalım yok ki sözüm dinlensin. diyen erkekler arasında, ne yukarı, ne de aşağı tükürememek mecburiyeti ile, ne yapa- cağını şaşıranlar, pek çoktu Biyik beslemek, bıyık büyütmek, bıyık kıvırmak, ayrı ayn birer meşguliyetti, Geceleri kalamis yağına bulanarak, cen. dere içine hapsedilen bıyıklar, bütün gün dimdik dururdu. Bıyığım erken çıkması için de kozmatik sürerlerdi, Bıyığını eline alma, bir nev; imtiyazdı Vaktinden evvel, öten horozlar için: — Daha yaşı ne. başı ne. hele büyü- İsün, bıyıklarını eline alan bakalım! derlerdi. i Bıyıkları terlemeğe başlıyan çocuktan, konu komşu: — Koskoca adam olmuş ayol! telâşile bucak bucak saklanmağa başlardı. Sakala, bıyığa minnet etmiyenler, gö- rülse bile, bu karar, ekseriya son meyus dakikalarda verilirdi. Yoksa, sakal da, bıyık ta, ihmal edilen, İminnete değmiyen şeyler değildi. En büyük yemin, bıyık üzerine lirdi. Bir şeye hiddet ettiği zaman: — Şunları kanıtırım! haykıran bir erkek, dediği yapılmazsa, her şeyi göze aldığını anlatmış olurdu Sakal cennet içinse denilebilir ki bıyık ta dünya içindi. Haces gidenler, yaşı kırkı geçenler, mutasarrıflık. valilik gibi yüksek devlet mansablarma erenler, sakal O birakmağa bemen de medburdular. Sakal, perhizkârlığın bir nevi işareti idi, Sakallı adamın, hiçbir günshi afte. dilmezdi. En küçük itab; böylelerine: (Devamı 15 inci sayfada) edi-