3 Mayıs 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

3 Mayıs 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Güzel rahibenin beklediği kız Bâsrahibe Aspasya Anaya gelince. “un düşünceleri, büsbütün başka nok- | I üzerinde toplanıyordu... Batta i, benüz tamamile kuvvet bulmadan Slap gittiği için, her şeyden evvel o - UN sıhhatini düşünüyor. bütün dua Yakitlerinde, yapılan âvinlere bizza' Tiyaset ederek, mutad olan ibadetten *otra, kilisenin mihrabını bir müddet terketmiyerek orada tek biğins iyor. Türk kahramanının sıhhat ve #lâmetin uzun uzun dualar ediyordu Sonra.. bu genç ve hassas kadının kalbine öyle bir ateş düşmüştü kiz bu- Yun gittikçe büyüyen bir yangın haline #eldiğine ve, bu ateşin kolay kolay sön- Mivecoğine | hükmediyor. fakat bunu Mefsine karşı bile ifşa etmekten çeki - erek, sık sık hazreti Merveme'in mu- des tasviri önünde. diz çöküvordu. — Ey Betülu Azrâ. Beni ve kalbimi, | intak sen anhvabilirsin. Üzerime, be- Yaz ve masum kanatlarını cer. Beni, bir h h uçurumuna düşmekten sen sak-| Lu Dive, yalvarıyordu. Battal Gazi, Kırk Bakireler ei ayrılah kırk beş, elli günü Si halde, kendisinden henüz bir haber gelmemişti. Buna binaen: baş rahibe ya Ana, gittikçe artan bir merak dişe ile, bütün günlerini ve göce- i, kalbinin büyük sevgilisine has- ti. Çok zamanlar, manostirin kö- Mesindeki yüksek kuleye çıkıyor- yeşil Ağaçlarının, rengârenk çavırların sından, dolana dolana uzayıp giden Zans Yolundan, saatlerce gözlerini Ve eh lerin; *m Maş Bi üslüğü, güneşin bol ışıkları ak parıl parıl parlıyordu. Koyu renk li burnuza sarılmış olan bir atlı, Battal ile at bası beraber ilerliyordu. Tepele- inden tırnaklarına kadar silâhlı beş atlı da, bunları tkib ediyordu. İlk de ai Gazinin gür ve tan- »Selâm.. muhterem baş rahibe! Cenahıbakkın o inayetile, âciz Battal, ahdine vefa gösterdi... İşte, prenses | Eleonora... Kendilerini, sıhhat ve se - â bur kadar getirdim. Size, m ediyorum. Dedi. Battal Gazının bu sözleri ara - sında, iki ger mın acıklı, hazin, enek sesleri, birbirine karışarak, üvük kanının ve münastırın duvarla- rında akis'er hüsule getirdi: — Kardı » Aspasya... — Sevgili Eleonora... Kapının önündeki mermerlikte, atla. re kadar eğilerek ihtiram eserleri gös- teren ihtiyar kapıcıyı görmemiş. O - nun: — Heş geldin, koca kahraman!.. Diye, bağırdığın: bile işitmemi Kırk Bakireler manastırı, kurulduğu günden“burüne kadar, bu derecede Mes'ud bir gün görmemişti. Kilisenin ve manastırın bütün çan- ları çahmıyor.. rahibelerin, ikişer İkişer kiliseve gittikleri görülüyordu. Baş Ta“ hibe Avpssva Ananın riyaseti altında büyük bir ruhani in icra olunacak. yolcuların selâmetle gelmesini temin eden (âzizlerle, kırk bir kere (Şükran duası) okunacaktı. Battal Gezi, köşkün avluya nazır penceresi önünde, ayaktı) duruyor. ilber baş rahibe ile konusurken, dal- gin ve düşünceli gözleri, kiliseye giden rahibelerin üzerinde dolaşıyordu. Battal Gazi, birdenbire sözünü kes - rın na) sesleri birbirine karışıyor.. at- lar, büvük bir tehalükle, birer ikişer yere sıçrıyordu. İki genç kadın, birbirine sarılmıştı. çkıra hıçkıra ağliyorlar.. bu hıçkı - klar arasında, anlaşılmaz mırıltılarla, mütemadiyen öpüşüyorlardı. Battal Gazinin çehri mağrur bir tebessümle gerilmişti. Ren- gi sapsarı kesilmiş. ve, zatvtolunmaz bir heyecan içinde idi... Baş rahibe As- pasya Anayı, şimdiye kadar bu derece hareketli ve ateşli görmemişti. Şu an- da hissettiği o coşkunlukların içinde sermest olan genç ve dilber kadın; Bat- memnun ve Vyor.. bu yoldan, kendisine ümid ar let müjdeliyecek olan bir toz bu-! unun kalkmasını bekliyordu. a Gene bir cün: böylece bekleyip du - Türken, uzaktan birkaç atlnm belir-| Ni hissetti Büyük bir ümide kepi-| bir k, heyecanla titredi, Adeta, manevi | İlham ile: Mi AÂzirlerin. mukaddes isimleri üze- »e yemin ederim ki, gelen Battaldır. ea i... Ve, derhal kuleden inerek, “ rn geniş avlusunu sür'atle geç- Yap yük kapıya doğru ilerledi. İhti » Yar kesişe; >> Kapıyı aç.. öyle zehnediyorum ki, kerimi ırımıza şenlik verecek misafir- miz geliyor. iye, emir verdi. olduğ sya Ananın (ermiş) bir kadın “İuğuna hiç şüphe etmiyen ihtiğar ke- ki, Gndarene bir hürmetle eğilerek, kapılarına benziyen büyük kapının nir #ürgülerini çekti. Ellerini cüb - S İNİN geniş yenlerine sokdrak kapı Bi kenarına çekildi. Baş râhibenin ke. metini gösterecek olan bu Sözlerin Üicesini bekledi. | kida çok geçmeden, Devzade Aş- ve 5 Uzun kişnemesi işitildi. Bu zeki ae as hayvanın bu neş'eli kişneme büyük bir müjde mahiyetinde idi. ayar rahib, gözlerini kaldırardk Baki, Tane bir hürmetle baş rahibeye kağ v8 sonra, derin bir iman ve ili- Ni le haç çıkararak: r Kiryamo,, Âziz anat... Senin kers* Baray, inandım, iman getirdim... Mü- Tah, Mânastırımızın kilisesinin mi Bali, ü ardış ağacından omükaddes Pen g 2erine kâsem ederim ki, Kişni dir. “© Aşkardır. Ve gelen de, Battal - Dive, bağırdı. Yüyür” Ve dilber baş rahfbe, o kadar B'ye bir beyecana kapılmış idi ki; Köğiy ek bir tek söz bile bulamadı Yan ei Parlıyan çehresinde, argu- Yal gede kızıllıklar dalgalandı. Si- hi nin sevinçle kaynıyan pırıl- Akn doğru uzandı. Miken, ında uzun bir tor bulutu bi- Bilüpg, Mr, artık tamamile yaklaş - Heme: Battal Gazinin başındaki altın Miğfer, sırtındaki zırhın ge - ti. Aklına mühim bir şey gelmişti. — Bakınız, az kalsın, unutacaktım. Artık, o zavallı kadını serbest bırak - malıyız. Dedi. Aspasya Ana da o kadar dalgındı ki, Battal Gazinin sözlerini bir anda kav - rayamadı. Sormaya, mecbur kaldı: — Hangi kadından bahsediyorsunuz, aziz dostum?.. — Canım. şu bedbaht Cadı Maryadan... Aspasya Ana, korkunç bir şeyden bahsediliyormuş gibi, birdenbire titre- di. İri ve siyah gözlerini, iztirablı bir kadından. tal Gariye o derece sehhar, o derecede dayanılmaz bir cazibeye malik görü « nüyordu ki; koca Türk kahramanı derin kla onu temaşa ederken, iş. önünde yerle- RADYO Ankara radyosu DALGA UZUNLUĞU 1609 m. 189 Kas 199 Kw. TAG 1074 m. 15196 Kes 30 Kw. TAP ILİ m. 06! Kon 2 Kw. ifade ile, manastırın sivri çatısı ve yük sek kuleleri üzerinde gezdirdi. Sonra derin derin içini çekerek: — Hakikaten bedbaht kadınmış... (Arkası var) z , Bir doktorun günlük notlarından Şeker hastalığı Şeker hastalığına duçar olanların bil - hassa dikkat edecekleri geyler | derile - rinde yara © .r ve tırnak batıkları vesa- ire gibi boruklukların tevlid edeceği Tena ÇARŞAMBA - 3/5/39 1230: Proğram. 1235: Türk müziği (Se - çilmiş klâsik eserler.) Çalanlar: Vecihe, Ra - $ad Brer, Fahire Fersan, Refik Fersan. Oku- yan: Muallim Nuri Halil Poyraz. 18: Mem - leket sant Ayarı, ajans ve meteoroloji haber- leri. 1315 . 14: Müzik (Riyaseti Cümhür Ban dosu - Şef: İhsan Künçer.) 1 — P. Lincke - Viyana kadınları (Marş.) 2 — Chopin . Vals (Do dez minör.) $ — Suppe - Eşkiya oyunu tüvertür.) 4 — Bizet - Karmen operası Üze- rine fantezi: 8 — J, BA. Barat - Tunusta (En termemmo ) 1730 İnkllâb tarihi dersleri - Halkevinden naklen. 1830: Program. 18. Mihizik #Ney'eli müzik PL) 10: Konuşma, 19.13: 4 Türk müziği (Fasıl heyeti) Celâl 'Tokses ve arkadaşları. 20. Memleket saat âyarı, ajans ye meteoroloji haberleri, 20.15: Türk müziği. Galanlar: Veeihe, Rum Kam, Refik Fer - san. Okuyanlar; Mustafa Çağlar, Müzeyyen Senar.1—....... - Acemaşiran peşrevi; 2 — Dedenin - Acemasiran şarkı: Dinle sözüm ey dfrübe. 3 — İzmali ağanın - Acemaşlran şar ki: Yanar sinem. 4 — Nikogos ağanın - Şer- kefra şarkı: o Geçip te karışma, 5 — Refik Fersan - Tanbur taksimi. 6 —........ . Hiz. zam şarkı: Akşam oldu yine de kare- ler. 7 — Şevki beyin . Hicaz şarkısı: Bilmi - yorum bana ne oldu. 8 — Şemseddin Ziy beyin - Divanı « Dün gete yeğile 9 — Eviç türkü: Elveda dost deli gönül 10 sw - Halk türküsü: Bülbül ne kurorada. 21: Haftalık posta k Esham, tahvilât, kambiyo - nukut ve ziraat borsası (fat) 2125: ONey'eli o plâklar . R. 2130: Müzik (Keman solaları . Orhan Bo - rar tarafından.) 1 — Corelli - Adaglo ve Al. legro. 2 — Brahms - Vals (La majör) 3 .. Dwrak - Krelsler - Slav dansı No, 2 (İMi mj- pör.) 4 — Rles - La Capricelosa, 6 — Cho pin - Mülsteln - Nocturne. 6 — Hubay - Hej. re Kati (Çardaş) 21.55: Müzik (Melodi P1) 73: Müzik (Küçük Orkestra - Şef: Necib Aş- kın.) 1 — Thomsen - Dun. 2 — Golwyn-Cam baslar (Fokstrot.) 3 — Komzak - Viyana aş- kı (Potpurli 4 — Winkler - Komanın aşk şarkısı, 5 — Dietrich - Fifreler (Marş) 6 — Gebharât - Maskarade (Konser vals) 23; Müzik (Carband - Pl) 2345 - 26; Boh ajans haberleri ve yarınki program, #ezersin çn- İON, 2115: âkibetlerdir. Çünkü şekeri olanların ya - caları çok güç kapanır. Ve birçok defa da gangrene doğru gider. Ayağın oveyahud #lin ve kolun kesilmesine müncer olan felâketler ve bazan da bütün (bunlara rağmen ölüm faclaları vaki olur. “Terç' ensülin'in keştinden sonra şeker Ji hastalığı bir dereceye kadar öldürücü ol- mak mahiyetini o kaybetmiştir. Kskiden Koma diyabetik ve gangrenler âdeta gün- lük vak'alar mahiyetinde (iken ensülin denilen şeker ilâcının o keşfinden sonra bunları artık görmez olduk diyebilirim. Pakat buna ratmen nadir olmakla bera- ber gene şekerin tevtid ettiği çıbanların ve yaraların gangren yaptıkları ve bun - dan birçok fena neticeler meydana gel - diği görülmektedir. Vücudünde yara olan Şıban olanlar eğer bu çıbanlar muanniğ bir şekilde devam ediyorsa derhal İdrar. larını tahlil ettirmelidirler. Eğer şeker varsa derhal tedari ve perhize başladık. Jarı gibi çıbanlar da sür'atle kaybolur. Cevab istiyen o okuyucularımın porta pala yollamalarını rilen ederim. Aksi tak. dirde istekleri haukubelesiz Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun - lardır: İstanbul cihetindekiler: Şehzadebaşında: (İ, Hakkı), OEminö - nünde: (Yorgi), Aksarayda; (Ziya Nu - rh), Alemdurda: (Esad), Beyazıdda: ir sador), Fatihte: (Vitali), Bakıri : OMerkezi. Eyübde; #Eyübevltan), Beyoğlu cihetindekiler: İmüftünün fetvası elzem ise fetvayı istih- telâffuz etmeyiniz. Bizi parça parça ettir. | mek mi istiyorsunuz? 12 To Son Pcsta'nın tefrika: Baron de IZirafımızı saran ve boğuk b olan kalabalıktan: “ Allah e e uz kıliarı ttun natırala ve oğuk mırıldanmıya başlamış saklasın! ,, sesleri yükseldi Tercüme eden: Hüsayiı Cahil Yalçır Babıâli vezirlerinin yürüyüşleri bak- İkmda takarrür etmiş usule göre, bütün İmadun memurlar veziriazamın arkası si- ra gelirlerdi. İptida defterdarı görünce işin içinde bir şey olmasından şüphelen- | dim. İstikbal için ilerledim. Endişeli bir tavırla; — Hazırlattığınız toplar nerede? diye sordu. — Şurada, dedim, kalabalığın sında. Filhakika top atmanın bu yeni tarzını gürmek için şehirden on bin kişi buraya | kadar gelmişlerdi. Hürmet ne olduğunu İbilmiyen ve ancak cebir ve şiddet karşı- sında geri çekilen hir avam halk kalaba-| lığının içinden geçerek ilerledik. Defter-| darın ilk sözlerinden bara ne türlü bir) müşkülât çıkarılmak istendiğini suladım. | Topları temizlemek için fırçalar yerleşti- rilmiş aletleri göstererek: — Bunlar nedir? diye sordu. İ Bu sualden maksad ne olduğunu anla- mamış gibi davrandım. — Fırça, dedim. — Anladım, Fakat üstündekiler nedir? | — «Ecouvillons. — Size bunu sormuyorüm. Adetâ türk- çeyi unutmuşsunuz denilebilir. Size daha açık söyliyeyim. Bu fırça neden yapıl mıştır? Baron: — Sözünüzü anlıyamamış * olabilirim. Fakat bunların kıl olduğunu gözlerinizle görüyorsunuz? Defterdar: — Bunu da pek güzel görüyorum, Yal- nız acaba bu ne türlü bir kıldır? Baron: — Mademki ismini öğrenmek istiyor-| sunuz, söyliyeyim: Domuz kılı. Bu işe ancak o yarar. Defterdar: — Halbuki biz kat'iyen böyle bir şey kullanamayız. Baron: — Maamafih, buna katlanmak lâzım- dır, Bu babda size salâhiyet vermek için orta- sal etmeyi ben deruhte eylerim. Etrafımızı ihata eden ve boğuk surette mırıldanmağa başlamış olan kalabalık. tan: Allah saklasın sadası yükseldi. Def- terdar sapsarı kesildi. Kolumdan tutarak, titrek bir sesle: — Rica ederim, dedi, müftünün adını | Fekat ben bu kadar manasızlığa karşı | o kadar kızmıştım ki bu mütaleaya &hem- miyet vermiyerek yüksek sesle şu cevabı verdim: i — Domuz kılı için bu kadar gürültü! patırtı etmenin manası nedir? Sizin bü-| tün camilerinizin domuz kılı ile'dolu o)-| duğunu unutuyor musunuz? Kasden söylediğim bu son cümle hal. kın heyecanını ve defterdarın korkusunu son dereceye vardırdı. O daha şimdiden | ortalığı kana boyanmış bir halde görü- yordu. Derhal bir topun kundağı üzerine çık- tım. Oradan, müteassibane mırıltıları artmış olan halka bakarak hızlı bir sesle süküt kelimesini telâffuz ettim, Halk hayrete düştü. Ben de bunu halka hâkim olmak için bir hak diye telâkki ettim. Te. min ettiğim muvakkat sükündan derhal istifade ederek: — İçinizde hiçbir nakkaş yok mu? de. dim. Çıksın meydana da bu meselede bir hüküm versin. Bunun üzerine muhterem bir ihtiyar sesini yüksekti: İstikidi caddesinde: (Galatasaray, Ga- nh), Eurtuluşta; (Kurtuluş), Maçkada: Maçka), Galatada: Cİkiyol) ta: Nail Halid), mi Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler; Kaiköyünde: (etm, Karat, Tel darda; (Selimiye), Sariyerde; Our), dalarda: (Halk), 3 ye — Ben nakkaşım, dedi, Ne istiyorsu- nuz? — İyi bir müslüman iseniz doğruyu rın korkusu biraz yatışmış idi. İşin içim | den kurtulmak için nakkaştan istifade Jetmek istediğimi anlıyarak önü yaklaş. turdı ve doğru cevab vermesini emretli Baron (ressama hitsben): — Hiçbir caminin içini boyadınız mı? Nakkaş: — Çok, kem de büyük camileri, | Baro | — Boyamak için hangi aletleri kullan, diz? Nakkaş: — Renk renk. Baron: — Unutmayınız ki bir müslümansınız, doğru söylemek vazifenizdir. Neden l1â- kırdıyı böyle dalaştırıyorsunuz. Renk bir alet değildir, bir vasıtadır. Fırça kullanı madınız mı? Bu büyük fırçalar neden yapılmıştır? Nakkaş: — Beyaz bir tüyden yapılmışlardır. Bunları biz hazır yapılmış satın alırız; kendimiz yapmayız, Baron: — Maamafih hangi hayvanın tüyleri olduğunu bilirsiniz. İşte bana bunu söyş leyiniz. Defterdar (nakkaşa hitaben): — Evet, hakikati söylemelisin. Bunu bilmenin ehemmiyeti vardır. Nakkaş (sesini yükselterek, defterda. ra): — Öyle ise, söylerim efendim. Bizim bütün fırçalarımız domuz kılından yapık mıştır. Baron (nakkaşa): — Pekâlâ. Fakat Iş bu kadarla bitmez, Fırçalarınızı kullandıktan sonra fırçalar jme olur? Caminin boyanması bittikten sonra eve ne gölürürsünüz? Nakkaş: — Vallahi, fırçaların sapından başka bir şey kalmaz, Bütün kıllar duvara ya Pişir, Baron: — Görüyorsunuz ya, domuz kılı camlı Jeri telvis etmiyor. Binaenaleyh onu düş. manlarinıza karşı kullanmakta hiçbir mahzur yoktur. (Arkası var) ——semmvrnnsasisanensanksmsan0n2n1410kv0090nani sacdan Ankara borsası Açıhş - Kapanış fiatları o 2-5-939 söylemenizi istiyorum. Size şimdi bazı sü aller soracağım. Onu dosdoğru cevab ve- riniz, Bu vak'a cereyan ederken, kendisini de büyrette bırakmış olduğum defterda-

Bu sayıdan diğer sayfalar: