12 Sayfa ME” “Son Posta, SON POSTA rn Hikâyesi EEE TEZ YG FIRTINADAN SORRA ZE EEE NAR. Yazan: İnci Özkür!, Fuad Hüsnü hayatını bir sürü macerâ- larla doldurmuş kırk altı yaşlarında be- kâr, kimsesiz bir tüccardı. Henüz pek yaşlı olmamasına rağınen çılgin bir ihti- ras fırtınası içinde geçen gençliği onu hayli yormuş ve bu tarz hayattan bıktır- mıştı. Şimki artık sakin, sessiz bir yaşa yışa ve samimi, içten bir dosta ihtiyacı vardı Henüz pek geriçken iyi kalbliliğinden dolayı kimsesiz küçük bir çocuğu hima- yesine almış ve onu bir yatı mektebine vermişti. Bu çocuğun bazan senelerce Fundın yüzünü gördüğü olmazdı. Genç adam hayatının neş'e ve eğlence dekoru içinde onu belki aramamış, fakat tahsil ve terbiyesi için geniş bir memba ayır. mıştı. Parası boldu ve daha böyle birçok kimsesizlere bakacak vaziyette idi. Artık dinlenmek ve asüde bir hayat geçirmek istiyen Fuad manevi evlâdı 0-| lan Sühayı yanına almağı düşündü. O gün kendisini lisenin bekleme salo- Munda karşılayan Süha artık küçücük! bir çocuk değil, adetâ genç bir erkekti. Fuad onu karşısında bulunce evvelâ hay- retlen dona kaldı ve sonra dünyada Sü- ha gibi yetişmiş bir kimsesi olduğunu düşünerek çılgın bir sevince düştü. Onu kucaklamak ve şimdiye kadar mahrum kaldığı ailevi sevginin lezzetini sanki o-| nun yanaklarında tatmek istiyordu. Fa- kat Süha uzun zaman görmediği bu ya- bancı adamın elini sadece derin bir h metle öptü. Kes'k ve resmi cümlelerle konuştular ve Fuad artık beraber otura- taklarını ona anlattı. * Yazı geçirmek için Yakacıkta bir köşk tuttular ve yanlarında yaşlı bir hizmet. çi ile oraya çekildiler, İlkbaharın yeşil dikleri arasında sessiz güzel bir hayat başlıyordu artık... Fuad tabiatle başba. şa geçirdiği bugünlerder sonsuz bir zevk alıyordu. Süha ona karşı dai hürmet- kâr olmakla beraber biraz çekingendi. Bu gürültüsüz hayat içinde Puadı de rinden alâkadar eden bir şahsiyat peyda |bazan #h koruda tesadüf ediyordu. Genç| çocuk neşesile şarkılar mırıldanarak © kızın kumral saçlarla çevrili çehresin-dasına girdi. Aynada gülümseyen haya- deki parlak gözleri onda çılgn bir arzu)line uzun uzun baktı, Vücudü hiç bozul- ve ihtiras gibi şeyle: değil, sadece temiz|mamış saçları ağarmamıştı. bir baz uyandırıyordu. Bu ne idi? Bu, 0-( hızlı hızlı dolaşıyor, kendi kendine bir nun şimdiye kadar aşk dediği fırtınays| şeyler mırıldanıyordu. Bu ufacık saade- hiç benzemiyordu. O şimdiye kadar ar-| tinden bir kimseye bahsetmek arzusu ile züyu aşk olarak tanımış ve hayatının bir| yanıyordu. Sühanın evde olduğu düşün. sürü aşk maceralarile dolu olduğunu sa | cesiyle onun odasına koştu. Bu akşam 0- narak manasız bir gurur düymuğştü. Fa-|nunla konuşmak, gülmek, eğlenmek İs- kat maziye çevrilen gözleri orada aşka! tiyordu. Genç çocuk Fundan ayak sesle benzer bir şey görmüyordu. Halbuki şim-| rini duymadı. Masasının önüne oturmuş. di ismini bile bilmediği bu ilâhi mahlöku| (ki elile tuttuğu bir şeye derin bir vecd | seviyordu. içimde bakakalmıştı. | Günler geçiyor, yaz sona eriyordu. O| Fuad onu sessizce seyretmek maksadi- akşam gene Fuad ve Süha bahçenin ye-İle ayaklarının ucuna basırık yürüdü. şillikleri arasındaki sofralarına oturmuş. | Yaklaşlıkça Sühanın elinde bir resim lardı. Dalların arasından sızan hafif bir olduğunu görüyordu. Bir adım atlı... Bir ışık yüzlerini ve beyaz örtüyü aydınlatı-| adım daha... İşte 5 İ yordu. Sühanın halinde her zamankin-! bütün hatlarile görünüyordu. Fuad 1s- den daha fazlı bir çekingenlik vardi. rarla gözlerini kırptı, uldandığına, yan- Birden başını kaldırdı ve bütün cesare-İlş gördüğüne hükmetmek istedi. Fakat tini toplıyarak Fuada hitab etti: heyhat!... Sühanın ince bir tebessümle — Size bir şey sormak, fikrinizi anla-| seyrettiği bu fotograf Jaleden başka kim- mak istiyorum. İsenin değildi. Fuadın eli Sühanın omu- — Hay hay Süha, seni dinliyorum. £ |zuna düştü. Genç çocuk korkuyla silkin- — Belki size garib görünecek, henüzldi ve onu karşısında görünce geniş bir Mseyi bitirmiş bir çocuğun böyle düşün-! nefes aldıktan sonra gözlerinde saadetin mesine güleceksiniz, fakat ben ne paha-| pırıltıları yanarak resm! uzattı: sına olursa olsun söylemeğe karar ver-İ — İşte nişanlım! idim: Nişanlanmak arzusundayım. Fuad uzatılan resmi kudurmuş bir Fuad geniş bir kahksha kopardı. Genç| kaplan gib! parça parça ederek onun su- çocuk korku ile neticeyi bekliyordu. — Bunda garihlik yok yavrum. — Demek müsaade ediyorsunuz? Bunu söylerken Sihanın gözlerinde se. vinç yasları pırıldıyordu: — 'Tabif yavrum! Beni sevindirmiş o-| acaksın. İ * mi? O akşamdan sonra bir daha bu mese- Fuad çılgına döndü. Yüzüne karşı hay- leden behis açılmamıştı, Fuad ise derin kıran bu çüretkâr mahlük onun yetiştir. bir heyecan içinde bulunduğundan bunu) diği çocuk muydu? tamamile unutrmuştu. Çünkü nihayet is-| — Süha bana bak! Bu evde ve benim mini bile bilmediği o ince kızı tanımış, | himayemde oldukça bu kızla evlenemez. onunla çok yakından konuşmuştu. sin. İşte o kadar. Başka bir tek söz İste- Arkadaşlarından Cemilin tertib ettiği | mem. bir gezintide ona Jaleyi tanıtmışlardı.) Sühanın geniş omuzları sarsıldı. Dim- İratıma fırlattı: sen çıldırmışsın. O hiçbir zaman sen'n 1 olamaz. Süha şaşkın bir halde ve isyanla hay- kırdı: — Fakat niçin, bu benim hakkım değil ni oldu. Bu henüz çok genç bir kızdı. İlile. ti sadece bir komşu olarak telâkki ettiği| bu genç kız gitgide onun üstünde tesir. ler uyandırmağa başlamıştı. Onunla ta- nışmamıştı, Sadece uzaktan “Son Posta,, nın. Edebi Romanı: 10 Genç kızla pek çabuk ahbab olmuştu. | dik duran vakur, kumra! başı önüne düş Fuad onun yanında bulunmaktan, onün-| tü Lâciverd gözlerinden yaşlar yanak- jla konuşmuş olmaktan remnun bir hsl-| larına süzülürken kendi kudretsizliğine, | vermiyeceklerdi. Fuadın yardımı olma. de eve döndü. Köşke geldiği zaman hava Parasız olmanın kudretsizliğine için için '9r vel kararmış, ışıklar yanmıştı. Bir mektebli ağlıyordu. Yüksek tahsil görmeden Jale| sına imkân yoktu. fik paşa ile amcası Müfid beyin de ye- gâne varisi... Muatlâ babasının sözünü kesti: — Bunlar ikinci derecede şeyler ba 'ba. Ben evlenmekte başka şey ararım. — Evet, evet, senin böyle şeylere e hemmiyet vermediğini, ciddi ve mağ - rur görünmek istediğini biliyoruz. Öy- le ise al Cevad beyin mektubunu oku ve seninle niçin evlenmek (istediğini anla, A Nakleden ; Odasında | mon elindeki resim | Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra RADYOLİN | kullanan mes'ut güzeller BE m Kullandıklarım söyledikten son- Radyolinle | fırçalanan dişler ra, dişlerin niçin bu kadar be- e ————————— Muazzez Tahsin Zezi Sesi boğuluyor gibiydi. Genç kız korku ile sordu: — Ne var baba? Fakst Nedim bey cevab vermeden onu yemek odasına doğru sürüklemiş" ti, Zavallı kızcağız; annesinin de orada yarı baygın bir halde olduğunu görün: ce büsbütün şaşırdı. Kızının telâşla annesine doğru koş- tuğunu gören Nerim bey önü kolun - r şey değil, sevincinden fenalaş- beklenmedik, öyle harikulâde Ki..; Muallâ annesinin başına kolonya sü” Terek cevab verdi: — Ne oldu baba? Birisi seninle kızır”. Bil bi i benimle evlenmek mi isti - m. olabilir? Bizim hiç tanıdığı: evlenmek istiyor katım kim? marşı 5 i neşeliydi. Kartal mı? O kadar heyecanlanmıştı ki kolonya gişesi elinden düşerek kırıldı. — Ö mu beni istemiş baba? — Evet o.. bu mektubla benden seni istivo» sevgili kızım. K-zının titriven ellerinf elleri arası- na almıştı. Muallâ kıpkırmızı olarak murudandız — Fakat baba ... Anlamıyorum. — Nasıl? Anlamıyor musun? Sözüm- de kâfi derecede sarahat yok mu? Sana tekrar tekrar Cevad Kartal beyin Mu- allâ Nedim banımia evlenmek istedi- gini söyliyeyim mi? O dakikada şezlongda (o baygın gibi yatan hasta gözlerini açtı ve zayıf elini kızıma doğru uzattı: — Öyle mes'udum ki kızım! bir izdivac ne olmıyacak bir rüya idi! Birdenbire sapsarı olan Muallâ bir elile masaya dayandı. Onun yüzünde, anmesinin ve babesmın yüzlerindeki sevinç yoktu. Onda bilâkis korku ve hayret görünüyordu. Titrek bir sesle sordu: — Cevad bey, ancak bir sant gördüğü yabancı bir kızla evlenmeği nasıl 48 - ter? Beni hiç tanımıyor. Nedim bey kahkaha ile güldü. — Ne acemi, ne görgüsüzsün! Dün - yadaki izdivaçların yarısı böyle yapı * li. Esasen Cevad Bey gibi müdekkik bir adam, ilk görüşte insanı anlayabi - lir. Bundan başka, kendinin en müş - külpesend erkeği bile şaşırtacak kadar güzel olduğunu bilmiyor musun benim saf kızım? Maahaza, senin hayretini anlıyorum ve sana hak veriyorum. Böyle hariku- lâde bir şeyi tasavvur etmeğe imkân yoktu. Onun gibi meşhur bir adam ve üstelik öyle zengin, öyle zengin ki... Bundan başka da büyük Ra - Böyle | du: Muallâ ince bir ipek gibi: yumuşak olan kâğıdı alarak okudu. Bu mektub- da Cevad Kartal kibar fakat soğuk bir ifade ile Muallâ ile evlenmek istediği - ni söylüyor ve onun şimdi mükemmel ve fedakâr bir evlâd ve kardeş olduğu gibi bilâhare gene mükemmel ve feda kâr bir zevce olacağını ve ilk izdiva - cından doğan kızına iyi bir ana olaca- ğını ümid etmekte olduğunu bildirdik- ten sonra mektubunu şöyle bitiriyor - «Kerime hanımefendi benimle ev * lenmekle itiyadlarını pek fazla değiş - tirecek değildir. Kendisini her bakım - dan şayanı tevakki olan modern salon hayalı yaşamağa mecbur edecek deği - lim. O kızımla birlikte, Beykoz civa * rındaki çiftliğimde yaşayacak ve bugün İzmitte olduğu gibi tamamile sakin ve rahst bir ömür geçirecektir. Ben her şeyden evvel iyi kalbli ve ciddi bir ka- dın istiyorum, Kızmızda bu hasletleri bulacağımı ümid ediyorum.» Cevad Kartalın mektubunu okurken annesile babasının sevince ve gurura kapılarak keşfedemedikleri noktayı Mu allâ derhal anlamış ve düzgün cümle - İer altında gizli kalan lâkaydiyi ve s0- gukluğu —Cevada karşı kendisinde ol- duğu gibi (o lâkaydlığı ve soğukluğu— hissetmişti. Onun bir saat içinde ken * disini sevdiği farkedilse bile bu hissi - ni meşhur bir muharrir olmasına rağ - 'men, ifade edemediği âşikârdi. Annesile babasını sevinç içinde bo - ebedi bir hayata, sıhhate ve yaz ve güzel olduğuna şaşmak il cazibeye malik olurlar. hakikaten şaşılacak şeydir. Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa Radyolin diş macunile fırçalayınız — N'sanlın mı?... Ha, ha. ha... Oğlum ge NEVROZIN Baş, Diş, Nezie, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. b Mi ÖR RR a ME | ile evlenemezdi, ailesi bunu şart koy- muşlardı. Hem onlar şüphesiz kızlarını on parasız ve kimsesiz bir kimseye artık Bu vak'adan iki gün sonra Fuad köş kün önünde Jaleys raslamıştı, Genç ku çekingen ve neş'esizdi, Fuadın astarlar! üzerine biraz bahçede dinlenmeğe rağ oldu. İkisi karşılıklı hasır koltuklara © (Devamı 15 inci sayfada) ğan bu evlenme talebi açıkça şunu is-| gözlerini üstüne çeken böyle bir adam bat ediyordu: Cevad Kartal bey kızına | boşuna gitmiyor hal bir anne istiyor ve kendi kardeşlerine| Bir saniye hayretle donmuş olan Ne ' bakarak tecrübe sahibi olan bu taşralı |dim bev birdenbire bir kahkaha ko * fakir kızm bu vazifeyi iyice başaraca -| pardı ve elile alnma vurarak kızın! ğını tahmin ediyordu. Esasen amcası| baktı; Müfid bey vasıtasile Nedim bey âile »| — Senin galiba şuranda bir eksikli si hakkında kâfi derecede malimat e »| var kızım. Bir daha böyle bir adam dinmiş ve bir defaki ziyareti esnasın -| sana verirler mi sanıyorsun? Böyle bir da da aşağı yukarı onların veziyetini| teklif karşısında münakaşa bile edil © görmüş olduğu cihetle (artık bundan| mez, derhal Allahın bir nimeti gi fazlasına lüzum görmemiş ve memle -İdört elle kabul edilir. İstanbulun © ketin en meşhur isimlerinden ve ser -| kibar, en zengin ve en yüksek aile kı? dan, o muvafakat etmeden mes'ud olma- vetlerinden birini takdim etmekle Mu- allâya büyük bir lütuf yapmış olaca - ğına kani olarak genç ve görgüsüz taş- ralı kızı istemişti. Muallâ henüz tecrü- besiz olmasına ve henüz evlenmek hak! ları arasından, elini uzatsa elli tan kız seçsbilecek olan bu adam seni İSİ tiyor da «hoşuma © gitmiyor demeği | cesaret ediyorsun ha? Deli kız! Böyle” bir taleb karşısında hangi aile tered * kında kat'i bir fikir ve malümatı olma- | düd eder, hangi kadın derhal evet dö masına rağmen bütün bunları karma - karışık bir suretle duymuş ve anla - mıştı, Şık ve kıymetli zarfı sükünetle ba - basına uzattı: — Ne düşünüyorsun? Ciddi bir ta - leb değil mi? Görüyorsun ya menden bir kadın istemiyor, Maamefih bir ke- re evlendikten sonra ona her istedi, yaptırabilirsin. Öyle bir mevki sahibi olduktan sonra bundan istifade etme- meğe mahal yoktur doğrusu, — Cidden beni hiç anlamemışsınız baba... Bu sakin hayat ve öksüz bir kıza karşı annelik yapmak rolü bana çok cazib görünecekti fakat.. «Os ol - masaydı. Nedim bey hayretle: — «O» olmasaydı ne demek? diye sorarken Münire (hanım da şezlongda doğru'muş, şaşkın şaşkın kızına bakı- yordu. — Çünkü o benim hoşuma gitmiyor mez? Onun hoşuna gitmediğini söyle mek için peçen gün mutlaka onun yü züne bakmamış olacaksın yahud g gözlerine perde inmiş, seni görmekte mahrum etmişti. Bütün zayıf karakterli insanlar gi Nedim bey de tahakküm ettiği kims€ lere karşı fazla seri davranırdı. Mual ;|fırtınanın kopmak üzere olduğunu ai Isdığı halde büyük bir cesaretle deve etti: i — Demek istiyorum ki, onu bir deli” görmek, aramızda hiç bir hususta anlaşma olamıyacağım, birbirimize 0 namıyacağımızı bana anlatmağa gif geldi. Sizin de itiraf ettiğiniz gibi & tam manasile bir monden adamdır, E sasen fazla itinalı giyinişi, hali, tav” hattâ dudaklarındaki müstehzi tebe” sümü bile onun bütün hayatını salof” larda geçirmekte olduğuna ispat eği © yor, Nedim bey öfke ile kızının sözünü kesti, ve ona karşı bir sempati duyacağımı ummuyorum, Münire hanım kekeliyerek sordu: — Hoşuna mı gitmiyor? Herkesin — Benim taşralı kızımın ne demek istediği malüm; fakat bütün bunlar SX cukça sözler, Biz ciddilere gelelim. (Arkam ver)