Evvelki günkü ve dünkü kısımların hülâsası İsminge £ EVVAL Olfalatya) da (Ömer bey) #öhzetli bir Beylerbeyi ) vardı. Uran, g Gari) naynında kahraman bir peh- Yer ye eni Deyin askerlerine serdarlık edi- rey daki düşman kalelerini ürü tiril Günün bi ER; (ateş) Yüyordu,, dü Birinde, çiüseyin Gazi)nin bir oğlu #eldi. Bu güzel ve gürbüz çocuğa, Adı Yerildi, Cafer, yavaş yavaş bü - Büyüdükçe güzelliği artıyor ve vü- yin Orak Seneler geçtikten sonra, Hüseyin ay dop, ev) İsmindeki atının dölünden bir ii Buna da (Aşkar) adı konuldu. Ve ği, Gazi, bu tayı oğluna hediye etti Uray |. İYİ bir binici ve kuvvetli bir peh- Şiürak yetistirmek istedi, İk ep: © beş yaşlarına geldiği zaman, ar- a Ka ükimez bir pehlivan halini slmış- tayı ,, Dabasının kuvvetine bile dayan - mi Pükg, , Pehlivan geldi, Herkesle güreşti Tet ye çX Kimae yenemedi. Şehrin haysi - PİR Gağrelini kurtarmak için sıra, Ciüse- Kahya SİN güreşmesine geldi. Fakat bu Olay, e #erdar, oğluna güvendiği için onu Kist ekardi. Cafer, Kayserili peblivana Ül) kaygı 9k O günden itibaren de adı, (Bat m *, iran *anasında Malaiyaya Kayse- or Rüseyin günler geçtikten sonra ba- Keşiş Gazi avlanırken hududu ay Sanada as isminde bir papazın kumun- ları, Aİ Bskerler ormanda yemek yiyor - düşman oldukları için 6- üne Karacanın peşinde at bartardağam hayret ettiler. Pa; askerlerine arma ulamalarını emretti. (Roman devam ediyer) Askeri AYAŞ di. de ayni hayret içindeler “ kung anda atlarına sıçrad'lar. Kor * seyin alar atarak her taraftan Hü- Him âzinin üzerine atıldılar, Şeki Zi Gazi, derhal Devin başını Kang, rafina sür'atle göz gezdirdi. idi, çeviren atlılar, yüzden fazla başkan Ve mızrağını yanına almadı- kasını eti. Atmı yana sürerek Verdi kalın bir ağacım. gövdesine biz te Kuhcını çekti Dudaklarında acı Tiny Yes peyda olarak, düşmanla” Siri, eumunu bekledi. Büz kalın bir zırh; başında, o - in er ear inen bir Bizans tolga- alman A atlılarının önünde iğ, Hüseyin Gazi... Bu, Allah Man Artık, pehlivanlık ve kahra - A Para etmez... Kılıcını yere at Diye. Teslim ok Bu Kala yordu. Bind, balık ve zorlu hücum kar - Bin hi Pehlivanlığın ve kahramanlı - Gazi ie İr para etmiyeceğini, Hüseyin İng, , anlamıştı, Fakat bütün haya - karş 8n korkunç ve ümidsiz vak'alar Sike, a düşmanlarına teslim olmak Marmigt kere bile onun zihninde uyan- Ş Maliye Kadar, kaç defa etrah düş Suda ok Şevrilmişti. Ve kaç defa vü - Milmiyti e Kılıç darbelerile lime lime künla,. « Fakat o,her tarafından al ve İtiğgy erken, gene büyük bir sükün Mavarduga atını tepmiş.. yıldırım gibi “üşmay 24 kılıç darbelerile, önündeki Hiç rını yarıp geçmişti. Macaktı ki bu sefer de böyle e- Yük pi, Onun için Hüseyin Gazi, bü - dik gı, Beta Bak, varak metle atının üstünde dim- Şamas'ın gözlerinin içine bg slim olmak mı?. Yeryüzünün Bere heniirleri bir araya toplansalar, Bayana. elimden kılıcını alamazlar, Diy, x Hamle, sizindir. Şam, ardı. *eyin (5 #ikerlerine emir verdi. Hü - “aha çı, .zinin etrafında daha sıkı ve Büşy, etli bir çember çevirtti. Aya çi Muzrakların ucu, Hüseyin Ga- Aplma, a Büyük kahramanın etrafı, a, Set halini aldı. Gazi, telâş etmedi. Hiç bir tur eseri göstermedi. Vâk;A, Kirpi gibi uzanan bu mız» Şikmak ihtimali kalmamış” a Yazan: ZİYA ŞAKİR Hüseyin Gazinin başı lg 5 Bir nara attı, bütün şiddetile atını sıçrattı, tı. Böyle olmakla beraber, büyük bir sükânetle, üzengilerini Dev'in #arnına bastırarak: — Ya, hay! Diye bir nâra atfı. Bütün şiddetile #- tmı sıçrattı. Sert bir kılıç çalmasile, öndeki mızrakların bir kaç tanesini doğradı. Önündeki atlıların üzerine &- tıldı. Kolunun bütün kuvvetile Kılıcını savurmıya başladı. Şamas'ır, aklı başından gitti, Hüse - yin Gazi, yaptığı bu mâhirane manevra sayesinde, önündekileri yarıp geçe * cekti. Buna meydan vermek istemiyen bu kurnaz ve cesur keşiş derhal atını Hü- seyin Gaziye sürerek tam yanıma gelir gelmez üzengi boşüttlü. Elindeki kısa ve enli yüzlü kılıcı büyük bir maharet- le Dev'in karnına daldırdı. Zavaih hay» vanın karnımı, bir anda başlan başa yardı. Dev, can acısı ile evvelâ şahlandı. Ve sonra, -sanki, kahraman sahibi ile veda ediyormuş gibi - hazin bir kişnemeden sonra, sağ tarafına yuvarlandı. Hüseyin Gazi, hemen ayaklarmı ü - zengilerden çıkararak, sıçrayıp kurtul- mak ve serbest kalmak istedi. Fakat, her taraftan uzanan mızraklar bir anda onu delik deşik etmişler, kanlar içinde yere sermişlerdi. Şamas, o kadar sevinmişti ki; Dev'in kanlarile kıpkızıl olan kılıcını dişleri" nin arasınu almış. Üzengilerinin üze - rinde dikilerek ellerini çarpmıya başla» mıştı, Atlılardan biri, derhal yere atladı. Belinden çıkardığı hançerle, Hüseyin Gazinin başını keserek bir mızrağın u- çcuna taktı. Çılgın bir sevinç ile, üç de- fa havaya kaldırdı. İNTİKAM, EMSALSİZ BİR KAHRAMAN YARATTI Şamas, kazandığı bu zaferden o ka- dar sevindi ki, serdarlarını böyle feci bir ölüm ile öldürdükten sonra, Malat- ya askerlerine hücum etmeyi unutu - verdi. Hüseyin Gazinin kanlı basını mızrafının demirine geçirdi. Atına bin. di. Büyük bir gurur ve azametle A - muryon şehrine avdet etti. Daha evvel, şehre müjdeciler gön - dermişti. Onun için, koca Amuryon şeh- ri, sevincinden düğ“n evine dönüver - mişti, Halk, şehirden dişarı taşmıştı. Yol - tara dağılarışlardı. — Yaşasın Şamas.. kahraman (Taka. vor) (1) bizi büyük bir düşmandan kurtardı. Diye, bağırarak keşiş kumandanı al- kışlıyorlardı. Şamas, aklından ve hayalinden ge - çirmediği bu büyük zaferden dolayı (Aziz)lere şükretmek için doğruca ki- liseye gitti. Ucunda, Hüseyin Gazinin kesik başı yükselen kanlı mızrağını, kilise kapısının önüne dikti. Sırtındaki (1) 'Takavor « (Tekfur) bey, hükümder demektir, cesi (Saide hatun): olsun. cenk elbisesini, keşiş cübbesile değiş - tirdi. Kürsüye çıkarak öyle candan ve gönülden bir âyin yaptırdı ki; o kilise yapıldı yapılalı ve Şamas keşiş oldu olalı, görülmemişti. Şamas, bu âyini bitirdikten sonra, zafer şenlikleri yapılması için halka e mir verdi. Meydanlarda, büyük meş'aleler yaktı. Jar. Şarap tulumlarını çıkardılar, Ka - dın, erkek toplanıp çalgılar çalmıya, şarkılar söylemiye, kol kola girip hora tepmiye başladılar. * Gelelim, Malatya askerlerine... Her tarafta avlanmıya çıkan Malat- ya askerleri, İk kararırken karar- gâha avdet ettiler. Serdarları Hüseyin Gazinin de gelmesini beklediler. Fakat bu bekleyiş, beyhude idi, Gece geçip te sabah olduğu halde, kahraman serdar avdet etmemişti. Askerler, Hüseyin Gazinin bir kaza” ya uğradıfına bükmettiler. Etrafa da * ğıldılar. Her tarafı arayıp taradılar. Nihayet ormanda, onun başsız cesedini buldular. Akılları başlarından giderek, | ağlayıp sızladılar. Kanlı cesedi, oradan kaldırdılar, Götürüp bir tepeye defnet. tiler. Kanlı göz yaşları dökerek, melül ve mahzun geri döndüler. Malatyaya geldiler, Ömer beyin huzuruna çıka - rak vak'ayı olduğu gibi söylediler. Ömer bey, bu ae! haberden o kadar mahzun ve müteessir oldu ki, başında» ki kavuğunu çıkarıp yere çaldı. Elleri- ni yüzüne koyup: — Hay, Hüseyin Gazi. sen gittin. Bundan sanra, bizlerin hali ne olacak? Diye, ziri zâri inliyerek ağladı. Ma- İatyanın bütün beylerini toplbyarak vak'ayı anlattı. Herkesin kalbini bütün bir matem kapladı. * Bu meş'um felâket haberi, nihayet Hüseyin Gazinin evine de aksetti. Zev- — Bundan sonra, dünya bana haram Diye, saçlarını yolarak kendisini (Murad) (2) suyuna atmak istedi. (Arkası var) (2) Pirat nehri, "BÜTÜN ÖLKEYİ ( HERGÖN Ş$ BOLN AMATZSINIZ FAKAT MİDİR İLANI Don ker En DOLAŞIR emare venramrasamamame Ez Birdenbire kalabalık bir grupun bize doğru yaklaştığını gördü Tercüme eden: Hü Vadiye (vâsıl olduğumuz (vakit, mirza yiyecek aramak için yanımdan ay- rılmıştı, Onun gelmesini beklerken ben Tatar evinin nasıl yapıldığını tetkik edi- yordum. Bu, büyük bır tavuk kafesi idi. Binayı vücude getiren iskelet kafes kafes bir halde idi ve daire vücude getiriyor» du. Üzerinde, tepesi açik bir kubbe bulu- nuyordu. Dışarıdan tesbit edilmiş deve İtüyünden bir keçe bütün bu iskeleti sâ- rıyordu, Ayni keçenin bir parçası duma- nı çekmeğe hizmet eden alt deliği örtü. yordu. Tatarlar tarafından meskün bulunan ve içinde ateş yakılan obalardan her bis rinde bu keçe parçasından bayrak tar- zında bir kısım bulunduğuna dikkat et- tim. Bu bayrak rüzgâr tarafında idi. o. banin içinden çıkan uzun bir değnek ile tutturulmuştu. Bu değnek duman deliği- ni kapamak için yelpazeyi indirmeğe de hizmet ediyordu. Çünkü ateş sönünce ar. tık bu deliğe lüzum kalmıyordu. Ben inşaniteki metanet ile beraber ne- zakete de hayran kalıyordum. Bütün bağlar pişmemiş halde kullanılan meşin parçalarından terekküb gâlyordu. .Bir İ geline aid olan benim obamın onun cihs- zından bir parça olduğunu da öğrendim. İştihamız pek ziyade idi, Mirzanın iki koyun ile tencere bularak avdet ettiğini görmekten pek sevındik. Tencereyi aşağı tarafından birbirlerinden ayrı tutulmuş üç değneğe astılar, Değnekler yukarı uç- larından bağlanmışlardı. Mutfak bu su- retle tesis edilince, mirza ile zabit ve bir kaç Tatar koyunları kesmeğe ve yüzme- Be giriştiler. Tencereye et dolduruldu. Bir taraftan da tencereye şığmamış olan etleri kebab etmek için şişler hazırlan. yordu. 5 © Ben, Kichelada ekmek tedarik etmeyi ihmal etmemiştim. Bu, Nogayların bil medikleri bir lükstür, Hasislikleri pek sevdikleri eti hergün yemelerine mâni olur. Ne çeşid şeylerle tegaddi ettiklerini anlamağı merak etim Bu fik. rimi (kendisine (söylediğim (mirza gülümsedi, oObir Tatarı (o götürerek merakımı (o teskin : wedecek. şeyle » İrin kâffesini temin etmesi için emir ver- İdi Bu adam biraz sönra kısrak sütü do- lusu kap, kavrulmuş darı unu dolu bir torba, yumurta büyüklüğünde ve tebeşir İ katılığında beyaz beyaz birkaç yuvarlak ye bir demir tencere ile avdet etti. İyice giyinmiş genç bir Nogay da kendisine re- fakat ediyordu. Bu adam ordunun en iyi aşçısı İdi, Ne yapacağım dikkatle seyrediyordum. Tencereye dörtte üçünü dolduracak ka- dar su koydu. Suyun miktarı iki «pinte> tahmin edilebilirdi. Sonra buna kavrul- muş darı unundan takriben alti «once» ilâve etti, Tencereyi steşin yanına koydu. Kılıfından yassı bir dem'r çıkararak ko- lunda sildi. Bununla hep ayni tarafa doğ- ru tencerenin etrafını karıştırmağa baş- ladı. Su ilk kaynama alâmetlerini göste- rihceye kadar böyie yaptı. Sonra o beyaz yuvarlaklardan birini aldı (bunlar kıs- rak sütünden yapılmış peynir parçaları idi. Tuzlu suda salamura olmuş ve sonra kurutulmuştu). küçük küçük parçaladı, bu parçaları tencerenin içine attı ve hep ayni istikamette çevirmekte devam etti, Çorba koyulaşıyordu, aşçıbaşı karıştır. makta devam ediyordu. Fakat nihayet zahmet çekmeğe başladı. Çorba mayasız Pişmiş ekmek koyuluğunu buldu. O za- man karıştırdığı demiri çekti, kılıfına koydu. Tencereyi elinin üzerine devirdi ve bana helezoni surette ve ince ince kat kat, Üstüvane biçiminde bir hamur tak- dim etti, Hemen bundan yedim. Hiç ihtimal ver- mediğim derecede memnun oldum, Kıs- rak sütünden de tattım. Evvelden içim- de bu süte karşı bir ihtiraz hissi bulun. mamış olsa idi şüphesiz ki onu da beğe- necektim. Bu Kadar meraklı sürette yemekle meşgul olurken ötede bana daha alâkaya değer bir sahne hazırlıyorlardı. Biz geldiğimiz vakit kulübelerine çe. kilmiş olan Nogayların. beni görmek için ilmin m. Bunlar 400 adım mesafede durdular seyn Cahid Yalçın | hiçbir merak eseri göstermediklerini söy. lemiştim. Artık ümidimi de keserek bu noktada izzeti nefsımden fedakârlık et- miştim. Fakat, birdenbire, kalabalık *bir grupun bize doğru yaklaştığını gördüm, İ Gayet sakin, ağır ağır yürümeleri bize hiç endişe veremezdi. Bu Nogayların bis zim tarafa gelmelerinin sebebini öklin mızdan geçiremezdik. Dört yüz adımdan fazla bir mesalede tevakkuf ettiklerini gördük. İçlerind birisi bana refakat eden mirzaya ta. milletin Deri gelenleri bız. görmek arzu ettiklerini ona bildirdi. İstirahati mizi ihlâl etmek istemedikleri için onlar rın bu arzuları beni rahatsız edip etmiye« ceğini anlamak üzere kendi has gönderilmiş olduğunu hatsız olacak isem arkadaşlarımın benf en az taciz edebilecekleri mevkiin nerg« si olacağını da aniamak istiyordu. Murahhasa ben kendim cevab verdim. Aramıza karışabilmekte tamamen < set« best olduklarını, dostlar araşında yer ayw rılığı olamıyacağını, hudud hattı buluna” İ miyacağını söyledim. Nogay bu babda almış olduğu emir üzerine rar etti, Mir za âyağa kulkaruk seyircilerin hargi no. taya kadar yaklaşabileceklerini gösterdi, Meraklılar grupu biraz sonra © noktaya kadar geldiler, Kendım! daha yakından göstermek için ben de onlara yaklaştım, Bu efendilerle muarele peyda etmek zev« kini elde etmek istiyordum. Yaklaştığım zaman hep birden ayağa kalktılar. İçlerinde en ehemmiyeti. biz zat gibi görünen adama hitab ettim. Baş« lığını çıkararak ve eğilerek beni selâm« ladı, Bu muameleyi mirzaya murahhas olarak gösterilen Nogay da yapmıştı. Bu. na pek hayrette kalmıştım. Çünkü Türk» ler ancak rahat etmek istedikleri zaman başlarını açarlar. Bunu da yalnız kaldık. ları yahud pek teklifsiz bir yerde bulun. dukları vakit yapartar, Bundan dolayıdır ki Avrupa sefirleri ve maıyetleri padişâs hın huzuruna başlarında şapka ile girer ler. Bir Türkün karşısına başka türlü çıkmak âdaba riayetsizlik teşki eder, Tatarların âdetleri ile bizim âdetlerimla arasındaki münaşebetlere dair ileride gâs yet mühim müşahedeler kaydedeceğim, (Arkası var) Varken başağrısına kat- lanmak ne garip GRİPİN mideyi bozmadan, kalbi ve böbrekleri yormadan bütün ıste rabları dindirir. GRİPİN baş ve diş ağrılarına, ro- matizma #ânGı ve Gızılarına, t- mekten mütevellid bel, sinir, a ağrılarına karşı bilhassa müessirdir. GRİPİN nezle, grip ve emsali has- bee 'da hararetle tavsiye edilmek- £. (GRiPiN kaşelerini tecrübe ediniz. Aldanmayı» nız. Rağbet gören her şeyin takildi Ye benzeri vardır. GRİPİN yerine baş- çeş marka verirlerse şiddetle rod- MR ARAR RS ERA AİR AA MT YA