ie Meşhur komiğin Anadolu seyahati Kahvenin bahçesinde otururken adamın biri: “Ey ahali, İstanbulun meşhur komiği! ,, $ sene sonra alevlenen münakaşa —J Abdülâzizin katledildiği iddiaları doğru mudur? Mabeyinci Fahri Beyin evvelkilere benzemiyen üçüncü şekildeki ifadesi o Bundan evvelki kısımların hülâsası tıralar kıymet ve kuvvetini kaybeylemişti. hn girmedim. Yandaki odada bekle dim. | Yarım saat sonra, seresker yaverlerin- jden kolağısı Osman Efendi geldi Ha « İstanbul gazetelerinden biri, Hafıs Meh - | kanı sabık Sultan Âziz hazretlerinin, bis ed Beyin hatıratını pek farklı suretle nak-| makasla kendisini telef etmiş olduğunu bu akşam sizi bolbol güldürecek. Nah işte kendisi de karşınızda oturuyor! ,, dİYE | iri Bu farklar yüzünden, bu tarihi he-| ve serasker Hüseyin Avn! Paşanın Orta- bağırmıya başlamaz mı? Şapkamı kapınca kaçtım —31— Ankaraya geldiğimizi duyan eş dost daha © akşunı misafir kaldığımız evin salonunu doldurdular. Hemen ilk oyu- nu tek başıma orada verdim, diyebili- rim. Kıymetli otavassutlarla işimiz sür'atle halledildi, kump: rimüslim kadınlarla İzmir turnesi yap» mmsmıza müşaade verdiler. İstanbula avdet eder etmez, esasen hazır olduğumuzdan hemen hareket edildi, Ben denizden pek fazla korka- rım, orun ıçin denizde kutedilecek me- safe kısa olsun diyo Bandırma yolunu tercih ettim. Arkadaşlar ( Mahmud Şevket paşa) vapumle doğru İzmire, ben de kadın artistlerie (Gülnihal) va- purile Bandırmaya doğru yola çıktık. Bu tanınmış bir komik olduktan sonra yaptığım ilk turnedir. » İzmirde büyük teklâmlar yapılmıştı. İzmir gazeteleri de bu seyahate husu- si bir ehemmiyet vermişler, hakkımız. da teveccühkâr yanlar yazmışlardı. O akşam istirahat ettik. Ertesi gün arka- daşlar İzmirin görülmeğe değer yerle- Tİnİ gezmeğe çıktılar, ben tiyatroya gittim. Gardropları yerleştirttim. De. korları hazırlattım. Öğle olmuştu. A- çıkmiıştım.: vardır? Cevabını verdiler. Suflör Hulüsiyi gönderdim, Roğazı-İladı. Ehemmiyet vermedim. Oyuna iki na pek düşkün olduğu için, para dal saat kala derhal tiyatroya gelmem için kendisinden . çikmıyacak, gitmiş ikiladam koşturmuşlar. Gidince bir de ne göreyim?. Tiyatro - Son Posta'nın Romanı : 63 “Ah ne baygın okkava yakın börek almış. erken, Şatare, yukarıya bir koşu geldi ve aldığı tembihe binaen isim ve sıfat söylemeksizin, ha- nımına misafirlerin geldiklerini haber verdi. Bu esnada aşağıda, Beberühi fena - lıklar geçiriyordu. Kapıyı açıp da Ca- fer paşayı karşısında görür görmez, aklı, işkembesinin muhteviyalına ka - rışmıştı. İlk önce bunu feci bir tesadüf sanmış, korkudan dili tutulmuş, ne di- yebeğini bilememiş, gösterdiği şaşkm- lık yüzünden paşanın tekdirine uğra - #nıştı. Lâkin derakap, zeki herif ayıl- mış, muammanın, kaç gündür, zihnini yora yora aradığı hallini Remencecik bulüvermişti. Şimdi, oturduğu yerde, alıp veriyor” — Eyvahlar olsun! Kâfir karı yaptı yapacağın!. Herifi karısile karşı karşı ya getirecek; sonra da uzaktan kopa - cak hengâmeyi seyre koyulacak. Vay| köpoğlu Rânâ, vay! Yahu, bunu şeytan | bile düşünemez! İyi amma, sonu ber - bad! O Firavun, bunu Rânânm yanma birakır mı? Hepimiz sürüleceğiz. Karib der. bugünden, eşi dostu cenaze na - mazına çağırsak, haniya, hesabsız iş görmüş olmayız. Vay, imanı b..lu karı, fmalar?, Bizim müs İtema ev tavukları ? ibaka d k. bir atide, topumuzun mahvı mukad 1 ei İsen İ Neşid çok sevilen rollerinden. birinde Biz o yorgunlukla bir giriştik böre- Burada yiyecek olarak meşhur ne) ğe... Geç vakit elbise değişlirmek için o- tele geldiğim vakit midemde bir ağır Tık hissediyordum. Derken hafif tertib bir bulana baş meraklandım. paşayı, ve onunla birlikte gelen müs teşarı ve sair davet lilerini © oturtmuş, sazı ahenge başlat « mış, hepsine üstüste rakı sunuyordu. Paşa: — Haniya yos - diye sordukça: — Nerede ise ge- lirler.. melüm ya” Onlar (o nazlıdırlar, pasacığım! Zatı dev tetiniz keyfinize Cevabmı (o veri » Arzusu, kafaların biraz tütsülenmesi | nun kapisı mahşerden bir nümune... Tiyatro dolmuş, halkı almamış. bir . İçeri gir r dişarda.. meğe uğraşıyorlar. tolar, düettolar bitti. O geceye mahsus olmak üzere ben Leblebici kuartetto sunu oynıyacaklım, Midemde ayni hal devam ediyor.. yebuncı bir muhitte İk temsil heyecanı, aldırmıy tım oynadım. Halk tam üç c I biciyi tekrar ettirdi. Sahnede, ilk gö- ründüğüm zaman uzun uzun alkışlar» mıştım. İstanbuldan çok uzakta da ayn! yağ beli, takdiri görmekten doğan bir he- yecanla oyuna hazırlandım. 'Temsilin ismi (Çiftçi düğünü) idi. Perde açılmadan evvel midemin &- Eırlığı biraz deha artmış, bulantı faz. lalaşmıştı, | (Çiftçi düğünü)nün birinci perdesi İ İtemiz bir şekilde oymandı, beğenildi. İ Perde kapandığı zaman yeleğimden terler dişarı çıkmıştı. Halki memnun etmek için çök çalışmış, yorulmuştum. Diğer taraftan da midem bana dehşetli ızltrab vermişti. Zannediyorum ki, börek olduğu gibi midemin içinde bağ- daş kurmuş oturuyor. İçeri girer gir mez: — Midem çok fena! Dedim. Gazoz tavsiye ettiler. O terle Iki şişe gazozu birbiri ardıma vuvarla. dım. Fakat sen misin yuvarlıyan.. ikin- ci perde Asim efendi ile açılıyor, son- ra ben geliyordum. Asım efendi sözü. nü bitirdi, sahneye girdim Fakat (Devamı 10 uncu sayfada) Kapıyı açıp ta Cafer Paşayı karşında görür görmez... inden evvel perdeyi açtık. Kan- | “bakışın a beyaz yeli! isi Ayni #amanda, kanit ölüm hüdisesinin ye- İ güre şahidi olan Mabeynci Futıri Ber, ayrı ayrı ifadeler veriyor ye hâdisenin intihar) - dan İbaret olduğunu iddia ediyordu Ealomri bu karışık ifadeler, umumi fikir İye diiştimceleri büzsütün karıştırıyardu. (Yazı devam ediyor) na gelebilir: 1 — Sultan Azizin üç defa abdest al - ması, muhitindekilerin nazarı dikkatle - rini celbetmemiş midir?.. 2 — Celbetmemek, mümkün olaraaz. Şu halde, oğlunun bazı hareketlerinden İ giphe içinde bulunduğu iddiz olunan Va. İlide Sültar ile diğer muhitinde buluran insanlar, bu ahiret hazırlığına karşı der- hal tedbir ittihaz etmek, şiddetle muhalefet etse bile, onun et- da sımsıkı bir tarassud şebekesi çe- virmek lâzem gelmez miydi?.. 3 — Sultan Aziz, makasla aynsyı ala- rak odaya giriyor. Kapıyı da arkasından | kilidliyor. Âlâ... Fakat, hiç kimsenin bu- lunmadığı bn odada, (Mishafı şerifi açtı- iğ) nı ve (Ku? yazarla fedayı can) ettiğini kim görüya Fahri Beyin üçüncü sevildeki i'a”esi Bu kanlı vak'anın en yakım alâkadar - henüz intişar etmemiş olar hatıratında biraz daha tafşilât vardır... Bunu da ay - nen nakledelim:; (Pazar günü ##bahleyin, sadrazam Rüştü Paşanın (Bebek) teki yalısına git- #im, Müşarünileyhin nezdinde, o(Nemse elçisi. Kont Ziçni) vardı. Bulundukları var, YAZAN ERCÜMEND köpüre köpüre kü - fürler saçıyordu: — Seni o kaltaki| Seni fahişe! Bura - da ne işin var?. Ey cemaat! Şahid olun! Karım olscak bu fa mussuz!, Rezil!.. Saz susmuştu. Pa. şanın (o refakatinde gelmiş olan misafir- lerle beraber çalgı cılar da bu sahneyi? için için eğlenerek! seyrediyorlardı. Râ- vay! Tuuuh!. azıcık cesaret edebilsem, | ve komedi « dramın ondan sonra baş - | silecekler, Eğlencenin, zevk ve safa -|hafaza ederek, el pençe divan duruyor nın miyanesini kaçırmadan o cünbüşeldu.. merdiven başına kadar çıkar seyre ba- kardım. Neme lâzım? «Patla diye bir haraza, bir çngar koparsa, kısılır, ka- veririm. İyisi mi? Oturayım, oturdu- Zum yerde. Yarın tafs'lâtını bacıdan dinleriz; Bir şey değil: Paşanm yanında bir sürü de vabamcı adam var, Çalgıcı Jar da caba! Hetif, onlarin huzurunda oldu, gitti. Aşkolsun, be k «rı İmişsin! Beğendim. Koskoca, nüfuz sahibi, makam sahibi, vezir, vüzera herifin hakkından gel - din.. hele bir, ağız tadile, enfiye çeke- yim. Beberüh! söylene dursun, yukarıda Rânâ, tertibatını tamamlıyordu. Cafer laması idi. Maksadı yavaş yavaş hasıl oluyor - du. dillere hafif rekâket gelmeğe baş lamış, gözler ufalmış, bakışlar süzül * melis, sohbet insicamını kaybetmişti. İcerida de, snecabetliz lerin Kuzu » Tuna çıkabilmek ce #ni iktisab için, banımeafandiler de ufaklan ufsğa ça * uurmakta idiler. Onlar da kevif ol - » fingirdiyarlardı. Waziyetin & en müsaid ânına gel- diğini hisseden Rânâ, güya bir şey a - lacakmış gibi, öteki odaya girip, ka - dınlara: — Haydisenize! Ne duruyorsunuz? isiz de katılın, bakayım! dedi, İ Ve hanımları önüne katarak, kapı - İnim önüne kadar götürdü, tokmağı çe - |virdi, onları içeriye saldı, Peşleri sira İda kenâi girdi. hanımla arkadaşı öbür yandan, dona - kalmışlar, püt kesilmâşlerdi. O hayret nidaları, birbiri arkasından karşlıklı i onların ağızlarından çıkmıştı. Paşa a - Rakı büsbütün başına İ Bu ifade karşısında da şu süaller akla * sâ Sultan A-| larından olan Damad Mahmud Paşanın! / Kapıyı açtı, dışarı ber merdivenleri indiler. vuran Caferllı erkekli insan dolu olarak, iköy karakolunda olup, sadrazam Rüştü | Paşanın da oraya gelmeleri için habes | getirmiş olduğunu söyledi. Bunun üzerine, Kont Ziçni, müşarüni- leyhin (yani, razamın) yanından Çi « karak bulunduğum odadan geçti, Müten- İkiben Rüştü Paşa da gelerek birlikte gi- dilmesini binerek açıldı. n ardınca kayı » (Fer'iye karakolhanesi) ne duma binip gidildi. Rüştü Paşanın bindiği kayık üç çifte ve benimki iki çifte olmakla, mahalli ( mezküra tebii Rüştü Paşa daha evvol var. mıştı, Civarda bulunan vükelâdan daha evvel gelmiş olan Şeyhislâm Hayrullab Efendi ve serasker Hüseyin Avn! Paşa ve Namık Paşa ve V n Paşa ve Hamdi Paşa ve Damad n Paşa ve ma- bevn müşiri Nuri Paşa ve hökim Marko Paşa birlikte oldukları görülmüş. ve, merhumu müşsrünlleyhin mâşları dahi karakolda bir odaya naklolunduğu işitik miştir. Bu arahk Boğaziçihden inen vükelâ | vapuru Ortaköy iskelesine yenaştınıla < rek, erkânı devlet ve memurin, oraya gelmiş oldukları halde hakanın #kine mabeyncisi olup, müşarünileyhin son ne- fesine kadar hizmetinde bulunan Fahri Beyi, sadrazam Rüştü Paşa, huzzann İÇİ be celbederek, vak'amın nasıl geçtiğini Bormuş.. mumaileyh, vak'ayı şöylece tak» rir etmiştir: (Cuma günü Topkapi sarayından, Suk tan Aziz merhumla birlikte gelinmiş. Be. rsber bulunan başmabeynci Mehmed Bey. zabitler tarafından, içeri köyüverik memiş. Fahri Bey, kendisinin de bırakıl. (Devamı 10 uncu sayfada) yos, belli ki işin farkında olmamıştı.. Cafer paşa, âni bir kararla yürüdü. Misafirleri de kendisini takib ettiler a fırladı. Hep bera» TTaşlıkta kendilerini karşılayan Be « beruhi, yerle beraber temenna ederek! — Safa geldiniz! Gene buyurun in - şallahi, Derken, suratına, nereden geldiğini anlayamadığı kuvvetli bir şamar yedi. Müsteşar, hıncını zavallı kanburdan 8“ liyordu. Onlar defolup gidince, yukarıda, ha- nımlar da Rânâya çatmak istemişlerdi, Lâkin Rânâ söz, sitem, tekdir dinleyeş cek halde değildi. o Sofaya, arka üstü, cireyi talâkı selâse| boylu boyunca uzanmış, katıla Kafıla, ile boşadım.. — ma*İzorlu bir sinir buhranı içinde gülüver- du. İKİNCİ KISIN Mevsin yaz. günlerden Cuma idi. O yılın müstesna sıcakları İstanbu “ nA, sıkıştığı tekdir *|lu, haftalardanberi kasıp kavurduğun- de kolayca kaçabil «| dan, kalk, nefes almak, serinlemek va, mek için, okapmın| bir haftalık kuvvet tazelemek için mes dibinde, ayakta, ve) sire yerlerine ve bilhassa Boğaziçine ciddiyetini zorla mul dağılmıştı. Sekiz çifle kocaman pazar kayıkları, donanmış alamanalar, ığrıblar, kadın « Boğazın paşa iki adım atar atmaz yere yıkıldı. İölgün sulrrı üzerinde ( süzüle süzüle, Müsteşar oturduğu iskemleden kımıt - | Küçüksuya, Çubukluya, Bevkoza, Süt dayamıyordu. Karılar, ellerile yüzleri- | Hiceye, Saviyere ve Yenimahelleye doğ, ni kapamışlar, köşeye sinmişlerdi. Kemant Tatyos, şaşkınlıktan, yayı e- line alıp bir taksime girişscek oldu. Ke. manın İpiltili sesi Cafer paşayı ayılstı. Oradakilerden birinin yardımile ayağa kalktı. Yüzü kireç gibi idi. Nazarları, Rânânınkilerle karşiaştı. O anda, 6 - nun gözlerinde bir gülüş, sonsuz haz - dânn mütevellid bir gülüş sezâ!. Daha yağa kalkmış, hareminin Üzerine doğ.| fazla bakamadı. Efendiler hazaratı (!) handi ise dut ke-İru yürüyorken, müsteşar da, dudakları Keman hâlâ taksim ediyordu. Tat - ru, sabahın erken saatinden ifibaren &â« kın ediyorlardı. t Beyaz ve de, birer m İr pencerelerinden, cuk başları bu alayı bir kavığın baş güvertes çiftetelli oynayan bir maskarayı, yahud ki Boğazın aksisada kabiliyetini ölçen bir zurnanın cırlak nağmelerin! kahke halarla teşyi ediyorlardı. (Arkası var) ker meltem nefesi