e HeelE M Sklr çe lli Ka A za TUT D ı T * | darelerinin tesellüm muamelelerini, 'a . gelelerini Hergün e /| 4 ——— Sofinanın çocukları e. Yazan: Muhittin Birgen g, elçikalı Sofina ailesinin Türki- lE/ yede doğurduğu çocukları; Na- fıa Vekâleti birbirini takiben kâmilen | İ mvay ve Tünel i- 'Türkleştirdi. Dün Tra y ÜŞ vinçli merasimle yapan İstanbul, elbet bu hâdiseden memnun ve Çetinkayaya karşı müteşek 'Telefon, Elektrik, Tramvay gibi mües- seseler. bizim bilhassa elektriğe aid olan işleri, bu gibi müesseselerin işletlme me- birer sır telâkki ettiğimiz dev- re ald teşekküllerdir. Türkiyenin ne ka- kir ve hattâ dar kısa bir zamanda ne kadar ileri git- | miş olduğunu merak edenler bu hâdise» lere dikkatle bakmakla bu meraklarımı Azale edecek ölçüleri kolaylıkla bulabilir- ler. Bundan otuz sene evvel, elektrik bi- zim İçin bir sırdı; Abdülhamid, bu sihir- bazlığa benziyen şeyi sevmemiş, memle- kete bunun kendisini değil, adını bile sokmamıştı. Biz mekteblerde elektriği kitab sayfaları üstünde, resim ve şekil ile Wade edilmiş bir halde, şöylece sathice — Okur, fakat, onu hayatta göremezdik. İlk defa olarak 909 da memleket haricine Çı- — kıp ta Torinoda elektrik tramvayına bin- TT diğim zaman, onu da bizim atlı tramvay- lar gibi yürür zannederek, tramvaydan — ihtiyatsızca inerken yere yuvarlanıp pan- talonumu yırtmış olduğumu hatırladıkça kendi kendime her vakit gülerim! İttihad ve Terakki hükümeti, memle- kete yeni şeyleri sokmaya karar verdiği zaman, bunları yapmak için ne milli ser- mayemiz, ne devlet parası, ne de milli fhtisas namına hiçbir şeyimiz olmadığını görerek bu basit işleri kendi kendimize yapmayı bir lâhza bile hatırından geçir- memişti. İmtiyazı verdik ve yaptırdık. Ara yerde geçen yirmi beş sene içinde ön gene mütemadi harbler ve isyanlarla — meşgul ve ayni zamanda Osmanlı salta- — natının hesabını da tasfiye eden Türkiye — için artık bu işlerin hiç sır olan tarafı kalmamıştır. Ortada ne hokkabazın hok- — kası, ne sihirbazlık, ne de hattâ bir fev- kalâdelik vardır: Paramız var, ihtısas kuvvetimiz var, bu işlere vukufumuz var. Müzakere etmesini de biliyoruz. Şu hal- de, her mill! memlekette millet elinde — bulunan bu işle, bizde de milletin eline geçebilir ve geçmiştir. Halbuki, Osmanlı imparatorluğu dev- rinde bizi beğenmiyen, «geri Türklerin millt Arablığı öldürmeğe çalıştıkların- dan> bahseden Suriye ve Lübnanlılar İ- çin bütün bu işler birer Sofina veya Charlesle Roi müessesesi olarak kalmak- ta devam ediyor. Berutun ve Şamın İs- tanbula nisbetle çok eski olan elektrik tramvayları hâlâ eski bünyesini muhafa- za eder, hâlâ orada şimendiflrler Fran- sızların ellerinde bulunuyor! 25 sene içinde, Türkiye petrol ve mum — devrinden elektrik devrine geçti. —— —a TTTT Bu yirmi beş sene içinde bugün satın aldığımız müesseseler, bu iş için buraya koymuş oldukları paraları birkaç defa harice çıkarmışlardır. Bu noktada kimse- nin şüphesi olmasın. Eğer bu müessese- lerin bilânçolarına bakılırsa - zavallı- lar! - pek az kâr etmiş görünürler. Bu bilânçolar, birer göstermelikten, birer «vallah billâh kesesinden» başka bir şey değildir. Bu şirketlerin bütün malzeme- leri Sofinanın hususi hesablarına göre fiatlanırdı. Yani Sofinanın hesabları bun- ların buraya kaça malolduğunu göster- ' meyi icab ederse onlar da buraya öyle — malolur, şirket bilânçoları da bu mali- yetlere göre netice verirdi. Asıl hesab Sofinanın elinde idi ve o da, hattâ Belçi- kanın bile mali değildir: Ekserisi Yahudi olan dünya sermayedarlığının malı! geçmiş bulunuyor. Buhları işletmek mü- him bir mesele değildir. Çünkü, Telefo- nun da, Elektriğin de, Tramvayın ve Tü- nelin de enternasyonal bir standard şek- “İini almış bir işletme sistemi vardır. Bu gistemi tanıyan, yahud elde bulunan u- O -— ir - gülleri bozmıyan biraz dikkatli bir işlet- “meci bütün bu işleri muvaffakiyetle ba- E şarabilir. Yalnız dikkat edeceğimiz iki| şey var: 1 — İçeriye devletin şekilci bü- rokrasisini sokmamak. 2 — Bu işlerde şir- ket idarelerinin yüksek idare israflarını (Devamı 10 uncu sayfada) Nafıa Vekili | Eski devir kadından sadece güzel bir hanımı olmayı isterdi. Yeni devrin istek ve talebleri arttı. Bugün kadindan eski meziyetlerine ilâveten mükemmel bir mürebbi, tam bir yoldaş, ayni zamanda da hayatta erkeğin yapabileceği her işi başarabilecek bir kabiliyet ve kültür istiyoruz. - , Yeni bir şapka Modeli daha * Bu genç bayan, tahmin ettiğiniz gibi, at sporlarına meraklıdır ve büyük bir ya- rışta, son turu koşan atları derin bir alâ- ka ile seyretmektedir. Şapkasının üzeri- ne kondurduğu «süvari» si de ne güzel uymuş değil mi?... İşte bu da yeni bir şapka modelidir. İnadçı bir Hac yolcusu Hindistanda «Bombay» dan alınan bir habere göre memleketin tâ içlerindeki köylerden birinde ikamet eylemekte olan Azim Celil namında bir Hindli müslü - man yaya olarak hae yolculuğuna karar vermiş ve bu kararmı tatbik —meykiine koymuştur. Bundan üç sene evvel yola çıkmıştır. Fakat yanlış br yol takib eyle- miş ve Mekke istikametine doğru Hayber geçidine gideceğine Bombayın — yolunu tutmuştur. Epeyce yaşlı bir adam olan Azim yavaş yavaş B50 millik bir yol kateylemiştir. Her beş adımda bir durur ve bir duada bulunurmuş. Ancak Bom - baya geldikten sonra yanlışlığının farkı- na varan ÂAzim Celil zerrece hiddet ve inkisarı hayal göstermeden Hayber geçi- dine doğru yol almağa başlamıştır. Hayır sahibleri kendisine müracaatla | bu tarzdaki gidişi ile Mekkeye ancak 9 senede varabileceğini söylemişler ise de Azim bunun sevabının daha büyük oldu- | mektedir. Bu da ğunu ileri sürerek yoluna koyulmuştur. | ların hepsi azdır, diyor. Kendisile tamamen hemfikiriz: şunlardır: 1 — Dürüst kalması. kılıkta dolaşması, çocuklarını okutması. - İSTER Bir arkadaşımız «barem> i tetkik etmiş: — Vergisi kesilmeden «bâliği» 40, 60, — Verdiğimiz maaş mukabilinde memurdan istediğimiz 2 — İşine sarılması, dikkatli, faal olması, 8 — Deylet şerefine uygun bir evide oturması, muvafık bir bebekle, iyi bir ev Meşhur Alman imparatoru büyük Fredrik Alman mille- tini yetiştirmek için evvelâ Alman kadınını yetiştirmeye lü- zum görmüştü, bugün bütün insanlığı yükgseltmek için ilk adımın kadını yükseltmek olduğunu takdir ediyoruz. Tahsil ve terbiye bahsinde kız çocukla erkek çocuğu ayırd etmeyi- niz, ikisi de aynı ihtimama muhtaçtırlar. SOÖZ ARASINDA a - : Hergün bir fıkra Hakkınız yok Karısı hastalanan adam, bir dok- töra gitmişti: — Karım hasta, dedi, otuz liram var, fazla bulamam. Karımı iyi eder- seniz de, öldürseniz de bu parayı size vereceğim, fazla vermeme imkân yok. Doöktoör kabul etti. Hastayı tedaviye başladı. Haftasında hasta öldü. Bir kaç gün sonra doktor, ölen hastanın kocasını gördü: ' o — Ben işimi yaptım, dedi, otuz li- rayı veriniz. Doktorun yüzüne baktı: — İşinizi yapmış olsaydımız parayı verirdim. Fakat yapmadınız. — Yapmadım mı? : — Ebvet, karımı iyi ettiniz mi? — Hayır! — Siz mi öldürdünüz? — Ne münasebet! — Mademki ne iyi ettiniz, ne de öldürdünüz; benden para — istemeye hiç hakkınız yoktur,. V ü General Franko Amiral Kıyafetinde General Franko Tarragona filosu- nu, resimde gör- giymiş olduğu hal- de teftiş etmiş- Franko — amiral elbisesini — ihtilâli çıkardığı günden- beri ilk defa giy- nasyonalistlerin ar tık İspanyaya tam ve mutlak surette hâkimiyet- lerini göstermek- tedir. DK Ç G T R İ S e aBi Mörl G ö D L1 FD A S Ç İ )STER İNAN, İSTER İNANMA! 1 Bugün bu mülesseseler bizim elimize|| 7Tö ra olan maaş- artırmalıyız. Fakat İNAN, İSTER Bir memur, mutlaka medeni ihtiyaç seviyesi yüksek bir adamdır. Bunun sineması, tiyatrosu, hamamı, traşı vesairesi vesairesi vardır. Bu para bu adamım nesine yetişir? Bütün bunlar doğrudur, memur maaşını en aşağı bir misli yon liradan fazla bir paraya ihtiyaç gösterir, bunu nereden bulmalı? Türkiyede bu süale cevab verebilecek tek adam mevcud değildir, binaenaleyh biz işin en çıkar yolunun bir taraftan maaşları mahsüs derecede artırmakla beraber diğer taraftan haya' pahalılığını her sahada yarı yarıya indirmek olduğuna inanıyoruz, fakat ey okuyucu sen: Lâstik vücudlü Dansöz Geçenlerde Sözarası — sgütunumuzda, 23 yaşlarında Marian Daniels ismindeki bir Amerikan dansözünün yaptığı hari- |kulâde akrobatik danslardan ve Münihte verilen bir gala müsameresinde, dansö- zün Hitlerin önünde bu danslarını gös- terdiğinden bahsetmiştik. Bugün de lâs- tik vücudlü dansözün, yaptığı numara- lardan birini görüyorsunuz. Kurşun tamircisine tutkun olan kızın marifetleri Rende, bir hizmetçi kız, âşık olduğu bir kurşun tamircisini mümkün mertebe görebilmek, onunla konuşabilmek — için çalıştığı evin kurşun, havagazı boruları- | nı delmiş. İküide birde boruların böyle patladığını gayri tabit bulan hanımı, giz- iliden gizliye araştırmış ve hizmetçisinin marifetini meydana çıkarmış, kara sev- 'daya tutulmuş olan genç kızı mahkeme- ye vermiştir. 1944 olimpiyadları Londrada yapılıyor 1944 olimpiyadlarının Londrada yapıl- ması ihtimalleri vardır. Londra yalisi, beynelmilel olimpiyad komitesine ikinci defa olarak bu hususta bir davetiye yol- lamıştır. Olimpiyad oyunlarının istilzam ettiği masrafları tetkik etmek üzere bir komisyon işe başlamıştır. bu bir misli artırma bir senede yüz mil- İNANMA! B ç. a Sözün kısası Besae— Bütçede tasarruf E. Talu H H ükümetin, Millt Müdafaa bütçex sine imkân dairesinde zamları da bülünarak, buna müukabil diğer bütçe lerde tasarruf yapacağını gazete havadisi olarak okuyoruz. Bir devletin mazbutlu ğunu, intizamını, mekanizmasının iyi işı lediğini onun bütçesi gösterir. Masrafıni iradına uydurmasını bilen, bunun için dd vatandaşların omuzlarına fazla yük yülw lemiyen devletlerin dünya buhranı içeriâ sindeki manzarası, fırtınalı denizde sal lanmadan yoluna devam eden gemininki» ni andırır. Osmanlı devleti, mutlakiyet devrinde olsun, meşrutiyet zamanında olsun, el sakin havalarda bile bocalamadan yürüs yemedi. Hattâ birkaç defa batmak tehlia kesini bile gösterdi. Halbuki ülke daha vâsi, nüfusu daha kalabalıktı. Öyle iken; bütçede değil tevazün temin etmek, Zâw man oldu ki koskoca imparatorluk mallı yesi müsrif aileler gibi senelerce bütçe- siz iş gördü, Meşrutiyet devrinin en şöhs retli maliyecileri bile seneden seneye &ar« tan açığı, en bozuk yol olan istikraz yüs lile kapattılar. Türkiye, mütevazin bütçenin ne olduw ğunu ancak cümhuriyet rejiminde gör« müştür. Buna da muvaffak olan Milli Şes fimiz, Büyük İsmet İnönüdür. Kendilerti o vakit kabine reisi idiler. Henüz ve ye«' ni baştan kurulmakta olan devlet bünyee sinin icab ettirdiği azim çalışmalar arâe sında, Türkiye maliyesinin ıslahına Va« kitlerinin ve hamlelerinin büyük bir kıs« mını ayırarak, bir çoklarımızı hayrette bırakan bir mucize gösterdiler: «İstikrazk sız mütevazın bütçe!» Ve muhterem İnönü hükümetin başınk da bulundukları müddetçe bu devlet borg almadı, bilâkis harice borç ödedi. Bunu belki başkaları da yapabilirlerdi: Binz yandan vergileri tahammül edilemez bit miktara çıkarmak, öbür yarıdan da memw lekette kalkınma davasını ihmal ederek, İsmet İnönü ise böyle yapmadı. Oş | memleketi hayret verecek bir şekilda imar ederken, vatandaşların da ağır tek kâlif altında ezilmemelerini temin etti, Şimdi de, gene onun kıymetli direktik leri altında çalışan Refik Saydam kabii nesi, alınan haberlere göre, 1939/40 yılk nın bütçesinde, israf telâkki edilebilecel tahsisatı mutedil bir nisbete iİrca ede cektir. Milletin canı, ırzı, şerefi ne derecelen de mukaddes ise, parası da ayni derecedi mukaddestir. Vatandaşların — alınterleriö nin mahsulü olan milli servete hürmel etmek, onü çarçur olmaktan koruyar yerine ve lâzım olduğu kadar harc hükümetlerin en birinci vazifesidir. Tabiidir ki, vatanın müdafaası uğun runda ihtiyar olunacak maddi fedakân lhklar, ne derece mühim olsa da, onlan hiç kimse çoğunsamaz. Kara, deniz ve ha va kuvvetlerimize, icabında en son hab; bemize kadar, seve seve bağışlarız. Â Bütçede yapılması tasavvur edilen ta sarrufun da bu fasıllardan icrasi mem zuubahs değildir. Bilâkis, başka yerler den kısılacak paraların buralara tahsisini hepimiz isteriz. kaDâinga alabildiğine silâhlanırken l& yd durmamız ve yerimizde saymamış doğru değildir. g İşte, İnönü devrinin ilk Millet Meelisi kendisini böyle bir bütçe karşısında bi lacak, onu tetkik ve tasvib edecektir. Bli bütçe ki hem mütevazindir, hem de ca« mianım en mübrem, en hayatf İytiyaçla karşılamıştır rını gene kendi içinde b Bize bunu temin etmeğe çalışan hük TAKVİM MART 2 Arabi sane n j 1367 Fo ava Kasın _ | 1939 i 116 PERŞEMBE >| ».| Muharrem T5 ai iz | sa | 10 ı: Ş " Uğla lHndir Akşam Yataı E D, |.D |S. D. | s. D. İ s. D. Z Pu z26 f ıs | 38 Üis | 01 $ S | 32 # ) &l2 si slml -| ıf 51