1 4 Şubat SON POSTA Sayfa » | Geçen yıl dört Rus alimi tayyarelerle Şimal Kutbuna nasıl gittiler? Heyet reisi meşhur kâşif Papani'nin hatıratından heyecanlı parçalar eçen sene tayyarelerle şimal kutbunu keşfe giden dört Rus AÂlkminin bütün dünyayı heyecan ve te- Mişa düşüren maceraları herkesin hatı- tındadır. Bu seyahatin programını, Sov- yet Rusyada kendine kutuh keşfi işleri verilen meşhur kâşif Otto Sehmidi tan- “im etmişti. Programa göre Papanine İ- Üaresinde dört Rus aliminden mürekkeb bir kutub sefer heyeti; tayyarelerle şi- Mal kutbuna uçacaklar, orada yere İne- öekler, (9) ay geceli gündüzlü tetkikler Yapacakları. Bu mesele önce 1937 se Besi Şubat aylarında Kremlin sarayında Yapılan #ki toplantıda görüşüldü ve te- t tesbit edildi. Heyet şimal kutbum- | imal kutub istasyonu) isminde bir on kurup işe başlıyacaktı. Heyete İzim olan erzak ve malzeme ile fenni aleti hazırlığı tamamlanınca hareke- te geçildi. Kutub hava sefer heyeti 22 Mart 1937 günü tayyarelerle Moskovadan ayrıldı, Heyeti dört motörlü dört tayyare ile hafif bir keşif tayyaresinder mürekkeb bir hava filosu kutba götürecekti. Seya- hat fena havalara tesadüf ettiği için an- tak 18 Nisan 1938 günü şimaf buz den Minde Fransuva-Jozef toplu adalarından Rodolph adasma varılabildi. Burası kut- ba 900 kilometre uzaklıkta olduğundan Modem bir tayyare için bir sıçrayış sa- sl smma henüz keşiedilmemiş mmmtakada yapılacak bu uçuşun ne &ibi şartlar altmda cereyan edeceği te- Mamile meçhul idi, Havaların müsaade #leliği yüzünden heyet bu adada tam bir By bekledi. Kutba dair Wiçbir şey bilinmiyordu. A- “aba yere inilebileesk mi, heyete bütün Mmalzemelerile inecek bir saha bulunacak mı? Önce bunu anlamak icab ediyordu. Bu maksadla Ni? keşif tayyares Öoğru bir keşi? uçuşu yaptı. Kutbun hes| şimaliye sürüklenmiş bulunuyordu. Yâ- > yakınında mevcud sahanın bazı buz| Üağlarının ufaktefek mahzurlarına rağ-|mmest için tam yedi ay geçmiştir. Kafi- İlenin merkezi olan istasyon Kânunusani. İde delice bir hızla Groenlenda doğru ka- y Olla S Yolcuyu sabah söat beşte b “lan (Rodolf) adasından oldı İçinde kayboldu. Sast on biri on geçe kutub noktasma Yetişti, biraz ileri geçti Havada bir ak») serbest denizlerde büsbütlin erimeden) Popanin Rusyaya avdetinde nişanla taltif ediliyor baba gibi daireler çizerek saat on biri 35 | bulabildiler ve nihayet alimleri Şubatta kurtarmaya muvaffak oldular. Bu müd- det zarfında istasyon zikzak bir gidişle Groenlanda doğru iki bin kilometrelik bir mesafe almıştı, geçe geniş bir buz tepesine indi. Hava- dan intihab edilen iniş yeri oldukça iyi ve kaypaktı. 89.4 derece arzı şimalide bu- lunan ve buzları üç metre kalınlığında olan bu yere (Şimal kutub istasyonu) is- mi verildi. Diğer üç tayyare de gelip bun- lara iltihak etti. Böylelikle Papanine, Krenkel, Fedorav, Chirchov buluştular. 6 Haziranda tayyareler; bu dört arkada- şı uosuz bucaksız beyaz buz göllerinin içinde, siyah çadırlarının altında bıraka- rak tekrar (Rodolf) adasına döndüler. Bu dört alim; rüzgâr ve denizin €s- rarlı cereyanlarına tâbi olarak buz dağ-inün güzelliğinden bahsediyordu. larındaki çalışmalarına başladılar. Üs-! Bu dört insan; ik işe başladıkları da- tünde bulundukları buz dağı cereyanla.| kikadan itibaren ölümden hiç korkma. rm keyfine tâbi bir oyuncak gibi moç.|den. iklim ve tabiatin emsalsiz giddetle- hatıralarmı tıpkı bir gemi süvarisi gibi muntazaman 'yazıyordu. Edebiyat yap- mıyor, sade yazıyor. Üç arkadaşile bir. likte dünyada eşi görülmemiş tehlikeler. le karşılaşmasına rağmen vaziyeti mah- viyetkâr bir lisanla anlatıyor, kendile- rine âcındırıcak İfade tarzından kaçını. yor, umumi olarak havanm ve gökyüzü. huller içinde durmadan yol alıyordu. İlk 'rine göğüs gererek azami fedakârlıklar. ay 135 kilometre mesafeye gitti. Sonra|la çalıştılar. Teşebbüslerinin muvaffaki sürafni 'Teşrinisaniye saklıyarak, yolu- | yetle neticeleneceğine dair derin bir iti- mu azalttı, Kânunusaniğe 8) derece arzı |Madları ve sarsılmaz bir iman ve neş'e leri vardı, Şahsi gururdan uzak kalıyor. niz ve ancak memleketlerine kazan- dıracakları şan ve şerefi hedef sayıyor- Yardı, Papanine hatıratında: «Ne kendimiz, ne de nilelerimiz için hiçbir teessür duy- muyorduk, cenub kutbunu keşiften dö- parçası hergün 20-35 kilemetre mesafelmen yüzbaşı (Scotte) un acı hatıralarını kstediyordu. Bir taraftan da eriyip Küçü- | düşünüyorum. O: «Memleketime dönme. Tüyordu. Bereket versin ki Karşılamaya | den ölürsem atle ve çocuklarımın haystı. gönderilen #kt buzkıran gemisi istasyonu | nı kim kurtaracak?» diye ruhunda ne de- (Devamı 10 uncu sayfada) y ni tik durduğu yerden 9 derece aşağıya yarak 71 derece arm şimaliye indi, Bu hosaba göre istasyonun bulunduğu buz Papanine buzların üstünde hergünkü! İstanbuldan Nefret Eden Bir Padişah “ Orada daimi olarak oturmaktansa kendi elimle ateş vererek şehri de, sarayı da alevler içinde görmeği tercih ederim ,, diyordu ( “ Son Posta ,, nin tarihi bahisler muharriri yazıyor ) Dördüncü Mehmed yedi yaşında cülüs etmişti, İlk saltanat devresi pek feci wak'alara sahne olmuştu. Babasının ve büyük anssının kanlı ve feci akıbetleri çocuğun “üzerinde derin tesirler bırak- mıştı, İhtiyar Köprülünün sadaretine ka- dar geçen sekir yıl içinde on bir sadrazam | değişmiş, mührü hümayun. ekseriya kanlı hâdiseler ve ihtilâllerle bir elden diğerine geçmişti. Köprülünün sağaretinden bir sene ev- vel İstanbulda bulunmuş olan Fransız | seyyahı Thevenot, dördüncü Mehmedin portresini şöyle çiziyor: «On beş on altı yaşlarında olan bu çocuğun güneş yanığı simasını melânkolik buldum. Sol yanağı. nım Üstünde babasının elinden çıkmış bir| yara Izi vardı» Dördüncü Mehmed Köprülüyü #ktıdar mevkiine getiriğkten sonra sadrazamına büyük bir emniyet gösterdi. Erdel seferi esnasında Abaza Hasan Paşa isyanı z- hür ettiği zaman Köprülüye yazdığı hat- tı hümayunda bu emniyeti gösteriyordu: «Benim lâlam. Abaza Hasan dedikler? şakinin hakkında nefiriâm ferman ettim Lâkin cemiyetleri gittikçe ziyade olmak. tadır. Zapt ve raptı umura müteallik o- lan hizmetine hased edip senden hoşnud peri için halkın çoğu eşkiya tara- fma meyil üzeredir. Sühuletle-defolmaz ve ihmal götürmez iştir. 'Teehhür ve te- İvakkuf etmeyip bir gün evvel erişesin.» İ Dördüncü Mehmed, Köprülü sadare- İtinde rahat görmüş, sükün içinde yaşa- İmağa başlamıştı. Dördüncü Mehmed, ekseriya kü) rengi bir ab giver, saltanaz kayığı 'le Bo- | Zaziçinde teferrüçlere çıkardı. kayığın dümenini bizzat kullanırdı. Kayıfın kü- reklerini çeken bostancılar beysz göm-| lek ve kırmızı şalvar giyerlerdi. Hepsi gürbüz ve güzel, bostancıbaşı tarafından sureti mahsusada seçilmiş gençlerdi Köprülünün son çünlerinde kendisin- den sonra mührü hümayunu kime teslim etmek muvafık olacağımı sormuş, ve ve- ririnin vasiyeti mucibince iktidar mev-| kiine Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşayı getirmişti. Dördüncü Mehmed, yalmız iki ihtirasm | peğinde sürükleniyordu: Giridden Deli Hüseyin Paşa tarafından gönderilmiş bir Rum dilberi olan Rabia Gülrüş ile av. Fazıl Ahmed Paşa genç padişahı av pe- şinde koşturuyor. onun Rebia Gülnüşe| 'meclüb olmasın devlet ricali nüfuzu al| tında kalmasına tercih ediyordu. Büunun- Ja beraber dördüncü Mehmed, yalnız Re- bia ile iktifa etmiyordu. Gü'nüş hasekiyi hırçın bir kıskançlığa sürükli- yen muaşakalarından maada, mehter ta- kımı arasından seçtiği Mustafa adında bir genç ile olan arkadaşlığını ecnebi me- hafilde garib akisler bırakacak şekilde ileriye götürüyordu. Babası azad edilmiş bir esir olduğundan ötürü Kuloğlu Jika- bile şöhret bulmuş olan Mustafaya ken- disile bir örnek esvab giydiriyor, ve ata bindikleri zaman hayvanlarını yanyana sörüyorlardı. Hattâ ilerde, kızı Haticeyi de ikinci vezirliğe yükselecek olan bu Mustafaya verecekti. Dilrdüncü Mehmed İstanbuldan ve Topkapı sarayından nefret ederdi: «Ba- oturacağım?. Seleflerim orada daima zorbalar elinde esir olmadılar mı? İstan. bula gitmekten ise orayı elimle ateşe ve. Tir, şehrin de, sarayın da alevler içinde yandığım görmeği tercih ederim» Ode- mişti. Dördüncü Mehmed vaktinin kısmı aza- mını Edirnede geçiriyordu. Av peşinde İdolaşarrk en ufak muvaffaktyetlerini bi- le daima yanında bulundurduğu vak'a- müvis Abdi Paşaya kaydettiriyordu. İs - tanbula uğradığı zamanlar ise Boğaz te ferrüçlerine çıkıyordu. Sahilden padişahı temaşaya çıkanlar, uzaktan, syakfa, çektirinin bir köşesine dayanmış, başın - da kavuk, elinde asa kaptan paşayı gö- rürlerdi, Limandaki gemiler dördüncü Mehmedi top atarak selâmliyorlardı Genç padişah bu deniz gezintilerinde ya Üsküdar bahçelerine, yahud Boğazda şeyhislâm bahçesine, vahud hocası Vanlı Mehmed Efendinin sahilsarayına giderdi, Bir defasmds yeniçeri ağasınin yahsma da uğramıştı. Yalımı bahçesindeki kiraz. lar pek hoşuna gitmiş: «Bahçen mübarek olsun. Fakat kirazları da bensiz yer isen boğazında kalsın! diye lâtife etmişti Dördüncü Mehmed kiraz ağaçlarına çocuk gibi atılır. kiraz yemek için Bü- yükdere kirazlıklarına kadar gider, dö- Düşte de sandalında yanına bir sepet ki- z koydurturdu. Dördüncü Mehmedin için bir de saltanat kadirgarı vardı. Ka- dirga kırk metre uzunluğunda, 24 çifle Her küreğini iki bostancı çekmekte idi, Kadirganın dümeninde bostancıbâşi dururdu, Bilhassa padişahın oturmasına mahsus olan köşk ise pek müzeyyen idi. Etrafı minakâri altın ile işlenmiş, kabart- malarının göbeklerine akikler, necef taş- ları takılmıştır. İki yanına gömme sadef ile duva beyitleri işlenmişti: Hazreti Sultan Muhammed Ham gazi nin müdem Bahrü berde yâri Hızır hafın Allah ola, Yapdura daim şaadeile nice âlâ kayık, Ömrü Nuh ile cihan mülkünde Şahin. şah ola. Dördüncü Mehmed Edirnede ekseriya anasını ziyaret ederdı. Arkasında kırmı- a bir yağmurluk ile dolaşırdı. Yanma deniz seferleri hoğlu Mustafayı alır, küçük şehzade at ü- zerinde, uzun yüzü, vakur tevrile kuru- turdu, Padişahın seyahatlerinde hususl hekimlerinden Mösvö Marselin fle kars sı da daima hazır bulunurlardı. Fransız elçisi Mösyö dö Nuvantel, dör. düncü Mehmedin portresini şöyle çizer: «İri açık gözleri, yuvarlak ve geniş si- ması, Bala bıyıkları, çenesini örten sey- rek sakalı, omuzlarının arasına gömülü gibi duran başı ile tıpkı bir mağribliye benziyor. Boyuna geline», zannederim or. ta olacak.» Dördüncü Mehmedi at üzerinde otu- rurken gören Nuvantel, onun bir alayını da şöyle tasvir ediyor: «En önde, uçlarında muhtelif bayraklar olan mızsaklarla vehili sonra kıvrımlı fistanları, kıs: bgenleri, bol gömlekleri ile Arnavudlar, Boşak- lar ve Slavoklar; sonra kumandanlar, ze- amet sahibleri ile sipahiler geliyordu. Bu süvariler demir zırhları, yanakları üze renki , daha bamın hayatını mahveden İstanbulda mı (Devamı 10 uncu sayfada)