M Şor, : SON POSTA ; y Sayfa 13 Sen Posta) bın macera romanı: 36 Zabıta memurlarının elinden kolayca | basit insanlar olduğunu gösteriyordu. Yakanı sıyırıverirsin. Diye, o kadar ısrar gösterdi ki, haya- tım: ve gençliğimi ebediyen söndüren 9 mel'ım silâhı aldım. Pantalonumun arka cebine sokuverdim. İLK CİNAYET UÇURUMUNA DÜŞÜŞ... Artinin akrabasından dan Artin, iki gün evvel fena halde hastalandığı için, bize iştirnk etmedi, Yatsı zamanına doğru, Artin ile ya- Vaş yavaş eve doğru İlerledik Evvelâ evi, sonra da o tenha sokakları gözden geçirdik. Tamamile tavuk hayatı yaşıyan bu Mahallelerde, halk erkenden yatmıştı. Sokaklarda, pek seyrek görünen bir kaç kisiden başka, meydanda hiç kimse kalmamıstı. Evin karmsmda, büyük bir yangın Arsası bulunuyordu. Bunun için, eve girerken görünmek tehlikesi azalmış oluyordu. Artin, bizzat yaptığı bir maymun - cuk ile, kapıyı kolayca actı. Kanıdan İçeri girdiğimiz zaman, bütün ev bom- bos ve her taraf simsiyahtı. Derhal cebimden elektrik fenerini çıkardım. Düğmeye bastım, Fenerden İnzla ısık çıkarak horiçten nazarı dik- kati celbetmemesi için, objektifin üze- Tine siyah bir bez germle: yalnız bu be- tin ortasma, küçük bir delik delmiştim. © Bu delikten, ince ve cılız bir ışık uza Diyor, bu da bize kâfi geliyordu. Eniştemin tarifi doğru çıktı. Alfkat- taki içiçe geçme bir odada kasayı bul- Makita ik, Koltuğumuzun al ndaki torbalarda tasıdıfımız öletleri tikararak derhal işe giriştik. Çalıştığımız yer, sokak üzeri oldü- için, serbesce çalışmak mümkün ol- . Demir kalem ve küskülerin Velarma bezler sardığımız halde, bun- lara indirdiğimiz çekiç darbeleri, gene korkunç gürültüler çıkarıyordu. Meselenin en mühimmi, kazanın son #istem ve çelikten yapılmış olmasi idi. Tem bir saat uğraştığımız halde, kasada en küçük bir delik açmıya bile muvaf - fak olamadan, kalemlerin çelik ağız - ları, dersine dönüverdi. Artin, mütemadiyen küfürler ediyor: — Vay, canına. ömrümde böyle kasa Börmedim. Diye söyleniyordu. İkimiz de, kan terlere batmıştık. Pârmaklarımızın uçları parça parça ol duğu için, ellerimizi bezlerle sardık. Bütün kuvvetimizi sarfederek tem üç buçuk saat çalıştığımız. halde, kasanın Yan tarafında (iç santim bir delik aç - Maktan başka hiç bir şey yapmıya mu- Yaffak olamadık. Halbuki, kasayı boşaltabilmek için olmazsa on beş santim kutrunda, e el girebilecek kadar bir delik mak feah ediyordu. Fakat, elimizde. körlenen âletlerle, bu gidişle sabaha T uğraşsak böyle bir delik açmak Mümkünsüz görünüyordu. AÂrtin, artık aerini izhar etti. Elin - “eki kisküyü fırlatıp atarak: >— Hay linet olsun, bu işe... Ben, ) geçtim. Allaha ısmarladık. Gidi - Dedi , de, epeyce geçmişti. Ev sahib. di, Vakit erinin, birdenbire avdet etmeleri, çok Muhtemel AÂrtini, biraz daha alakoymıya mu - Yatak olamadım. Bi Pekâlâ. sen, usullacık çık git. Bay vir başka yerlerini dolaşayım. bağ, , masrafımız çıkaracak bir şey rum, onu savdım, Doğruca üst kala odaları dolaşmıya başladım. her tarafı, orada yaşıyanların Diy, Sara Küçük demir © Yazan: ZIYA ŞAKİR Yüklü bir vurgun Başımı eğerek yanlarından bir yılan kalemle — dolabların, | gibi sessizce geçtim. Ve geçerken de sandıkların kilidlerini kırdım. İçlerin- | kendi kendime hafifce gülerek: deki eşyaları boşalttım, Fakat, benim işime yarıyacak hiç bir şey bulama » dım. Fena halde öfkelenmiştim. Beni bu uğursuz yere sevkeden enişteme bin bir küfür savurarak küçük bir yatak ©- dasma girdim. Köşede demir bir karyola, karşısında | da kırık aynalı bir tahta konsol vardı. Gözüm, aynadaki hayalime aksetti. Çehrem o kadar dorkunç bir hal almış* tı ki; o anda vücudüm, tepemden tır - nağıma Fadar zangir zangır titredi. Ümidsizlikle konsolu açtım, Üstüste yığılmış olan çamaşır bohçalarını çıka- rarak odanın ortasına silkmeye başla- dım. Birdenbire ayaklarımın dibine bü - yücek bir çıkm yuvalandı. Büyük bir hırs ile kavriyarak açtığım bu çıkında, Üs istif edilmiş bir hayli banknot ile al ibrişimden #rü'müş bir kese için- de bir mikdar madent para, bir kaç ta- ne de küçük elmas mahfazası vardı. Dört santtenberi çektiğim meşakkat — Bunların, bir de eve grdikten son raki hallerini görmeli, Dedim. * HER TARAF, ALTÜST OLUYOR 'Tabiidir ki eniştem, sabırsızlıkla ne- ticeyi bekliyordu. Fakat ben, ihtiyatlı harekete karar verdim. O gece, ne ab- lamın evine ve ne de kendi evime git- medim. Beyazid meydanma çıktıktan sonra, yolumu değiştirdim. Bekçilerin ve tek tük gelip geçenlerin nazarı dikkatlerini celbetmemek için ağır ağır Tâleli yu - kuşunu indim. Yangın yerlerinin tenha bir köşesine çekildim. Meraktan çatlıyordum. Koltuğumun altında sımsıkı tuttuğum çıkının. için - deki paranın mikdarını öğrenmek isti. yordum. Fekat, bulunduğum yer, emin değil- di. Tam ben parayı savarken, buralara serpilmiş olan serserilein bir baskını. ve helecanın “büsbütün boşa gitmediği.) na uörıyarak, bin meşakkatle ele ge - ne sevindim. Çıkmı koynuma sokar sokmaz, derhal sessizce evi terkettim. Sokak, bomboştu., Fakat, tam evin kapısından dört beş adım uzaklaşmış - tım ki; köşe başında kadınlı erkekli, çöluklu çocuklu bir insan gurupu pey- da olmuştu. Bunlar, tatlı tatlı gülüşüyorlar, o ak. şamki ziyafette yedikleri yemeklerin lezzetinden bahsedivorlardı. çirdiğim bu serveti bir anda elimden kaptırıvermek, çok muhtemeldi, İhtiyatlı davrandım. Evvelâ, bulun duğum muhiti şöylece gezip dolaşarak, çukurlarda ve duvar harabeleri ke - narlarında hiç kimsenin olmadığını an- ladım. Ondan sonra çıkını açarak için- dekileri muayeneye başladım. (Arkası var) Söz'n kısası: Demir (Müstehcen film gösteren gibiydik.. Çelik gibiyiz! | bir sinema kapat'ldı (Raştarafı 2 nci sayfada) demiyecek, Anladınız mı hüneri? Ma » rileti?, Çaktınız mı köpoğluluğu?.. * R 'Biz bu heriflere bir şey yapamayız. On- lar vazifelerini ifa ediyorlar, Bizim yapa- cağımız tek şey bu tuzaklara düşmemek için uyanık olmak, onların hiç bir Jâima kulak asmamaktır, Yok, ille bu memba (!) lardan istifade edeceğiz, iddiasında bulunan enayiler hâlâ mevcudsa, o da kendi bilecekler" iş- tir, Onlar da efkârı umumiye ile, ve ka- nunla hesablaşırlar elbettel Biz gelelim okuyuculara. onları ikaz etmek, yukarıdanberi tasvir oeylediğim vakıaları gözlerinin önüne koymak bi - zim vatan borcumuzdur, 'Bu palavraların mahiyetini işte apaçık yazdık. Bunlara inanmasınlar. Bunlar, sözüm ona Amerikan gazeteciliğinin mü- tad marifetleridir. Yalnız şu kadarım ilâve edelim ki, fi- kirler, üzerinde durup, gönüller rahat et- sin: Bugün başımızda bulunan Afili Şef, Lozandâ, zâten paylaşılmış vatanın par- çalarını, kepanların ellerinden birbir toplayıp ta Türk bütünlüğünü yeni baş- tan sağlamış, kurmuş olan İsmet İnönü- dür. Bunu yapan, o ayardaki bir vatanper - verin, o vatanı tekrar parçalatmağa mü- samaha edeceğini hangi akıl alır? Buna imkân ve ihtimal yoktur. O, mus kadderatımıza hâkim oldukça gönülleri - miz tamamile rahat edebilir. Dün demir « İgibi idik. bugün çelik gibiyiz. İşte bu ka- Evvelki gün Sirkecide bir sinemada açık ve müstehcen bir filmin gösteri- leceği zabıtaya ihbar edilmiştir. Film, hususi mahiyette olmak üzere gösterilirken sinemaya Polis Müdiri - yeti 2 nci şube zabıtai ahlâkiye me - murları girerek cürmümeşhud yap - muşlardır. Film, cinsi münasebet sah - nelerini ihtiva etmektedir. Bu yüzden evvelki gün sinemada matineler tatil edilmiş ve kapılar zabıta tarafından mühürlernmiştir. e Sinemanın makinisti Alber ile müs « tecir Pertevin ifadeleri alınmıştır. Suçlular, bu filmi müşterilere gös - termediklerini, hususi mahiyette ken Gleri seyrettiklerini söylemişlerdir. Fakat cürmümeşhud yapıldığı, sırada, sinemada 20 kişinin bulunduğu tes - bit edilmiştir. Suçlular mahkemeye verimiğer - dir. eee sma samui ŞEHİR TİYATROSU Tepebaşı Dram Akşam S. 20.30 İLİNİ BUYUK HALA van e HALK OPEREN Bankşam 9 da ESKİ HAMAM ESKİ TAS or Are *“Jaliya Joe, yeni ve büyük Bale Heyeti İTAAT İLAMI 15 Şubat Çarşamba akşamı Hamiyet Yücmees aka İRİ GRiP . NEZLE .ROMATİIZMA İl ll Lg Rİ Bütün ağrı ye sazılara karsı en müensiz ve mütekâmi ksss Son Posta'nın tefrikası! | Baron de Tot bili Terin con. Bekrsisiyinieletrinğmizön irili ziy mel Şenliklerde Yahudiler Şahid olduğum bu şenlikte bizzat hükümdarın ve maiyelinin kostümlerine bile hürmet edilmedi. Bir Yahudi bunu taklid cür'etini gösterdi. Fakat bu taklidi tun hâltıralar yapan küstah da tedib edildi Tercüme eden : Hi Lâkin, bu avluya girerken solda bulu- nan silâh salonu eski zırhlar (o itibarile gerçekten görülmeğe değe: şeyleri havi- dir (1). Daha hoş surette tezyin edilmiş olan darbhane tamamen farklı bir levha arzeder. Namütenahi kandiller (o kuruş- lardan (2). siselottez (3) lerden, para- lardan (4) ve yepyeni eseğuin» (5) ya- pılmış bir zemin zerinde in'ikâs edi- yorlar, Bütün bu sikkeleri muhtelif re « simler teşkil etmektedirler. Sarayda şeyirellerin oldukça darbha- De emini tarafından nazikâne kabul edil- dikleri yegâne yer burasıdır. Şehirde her şey istibdadın müteassıb bir neş'e ve şetaretin en büyük ifratlarına bile zemi- ni serbest bıraktığını ifsde ediyorsa da sarayın birinci avlusunun gerçekten pek mağmum ve hüzünlü manzarası görü- lünce bu müthiş duvarların içi hâlâ nüfu. zu gayri kabil bir kale teşkil ettiği ve orada Istibdadın ferdlere can vermiş bu muvakkat hürriyet sarhoşluğunu izale için zaman beklediği hissolunuyordu. Filhak'ka, halkın bu fazla ney'esi, eğer fazla devamına müsaade ederse müste- bidi endişeye düşürecek mahiyette bir taşkınlık telâkki edilebilirdi o Yukarıda da söylediğim veçhile, Rumlar bilhassa küstah ve hududsuz neş'eleri İle göze çarpıyorlardı. Bu sırada, dalma ticaretle meşgul, daima kazanç hırsile didişen Ya hudiler, fener yapıp satmaktan elde edil- mesi kabil bütün kârları temin ettikten sonra, gidip büyüklerin kapılarında mas- karalık yapıyorlardı. Orada dolaşan bu oyuncuların hepsine paralar dağıtılıyor. du. Marnsab sahibi kimselerden çoğu ko- naklarmın önünde daimi surette oyuncu- Jar tutmuşlardı. Bunların mevzuları des Bişiyorsa da hepsi müstehcen şeylerdi. Halk keyifli keyifli oyunları seyrediyor. du. Bu eğlencelerde ahlâk kaldeleri gev- şediği gibi hükümete de pek aldırış edil- diği yoktu, Her an bir sürü Rum ve Ya- hudinin imparatorluğun muhtelif man- sablarını temsil ettikleri ve bu memuri- yetlere aiğ vazifeleri, onları gülünç bir hale sokacak surette, ifa taklidi yap - tıkları görülüyordu. Şahid olduğum bu şenlikte bizzat hü- kümdarın ve maivetinin kostümlerine bile hürmet edilmedi. Bir Yahudi kala. balığı bunu taklid cüretini gösterdi. Va- kıâ bu takibden dolayı, bunu yapan küş- tah tedib edildi. Hareketi menolundu. Fakat sadrazam rolü yapmasına müsaa- de gösterildi. Artık hiçbir makam tehzil edilmekten kurtulamadı. Ezcümle, taklid bir İstanbul efendi- si (6) gördüm. Buna pek şiddetli surette üseyin Cahid Yalçın memurları, arkalarında (kaldırımcılar; herkesin kapısmın önünde kaldırımları söküyorlardı. Ev sahibleri bunları epey» ce pahalı bir fiat ile tekrar satın alıyor- lardı. Tulumbacı kılığına girmiş başka mas keliler para çekmenin başka bir yolunu bulmuşlardı. Hâsılı, her türlü zulüm ve iaaddi oyurları oynanıyordu. İyi oyna mak için de hakiki örnekler hakkile tak- Bd olunuyordu. Nihayet bütün bunlar zararlı ve müz'iç bir hal aldı, Fakat müd- det bitince, sopa tekrar kendini gösterdi ve her şey yoluna girdi. Maamafih; istibdad deniz üzerinde fi şeklere tahsis edilen üç gün zarfında da bürriyete riayet etmeğe mecbur kaldı. Bahriye kuvveti ile cebeciler (7) ve topçular üç gece, sıra ile şenlik fişekleri temin etmeğe hazırlanmışlardı. Yalı köşkünün (8) karşısına limanın ortasma büyük sallar getirildi. Padişah buraya gidecekti. Bu sallar Maltanın zaptı mans zarasını göstererek halkı teselli edecek» ti. Bu gibi muharebelerde müslümanlar dalma hıristiyanlara galib gelirler. Bir çok patlangaç. bunlardan daha çok dus man. pek az ateş... Hücum edilen müs kayadan kalenin duvarlarını zorlukla görülemiyor, fişekçilerim dehası hakkın. da büyük bir fikir vermiyordu. Havai fl. şeği atmak hususunda da büyük bir ma- İrifet gösteremiyorlardı. Bu fişeklerden İbir çoğu takıldıkları noktada bir hayli İkaldıktan sonra içlerindeki kandiller & İteş almadan kızıp denize düşüyordu, Dahme halindeki havai fişekler dahâ mütenasib surette yapıldıkları için biraz daha ziyade yükseliyorlardı. Fakat çoğu, fitilleri iyi yapılmadıklarından, ağır ağu tutuşuyondu. Seyirleri de gayri munta. zam surette vukua geliyordu. Maamafih, bu küsurları bile Türk şenlik fişek « lerine bir bolluk manzarası veriyor. on- ları uzun sürdürüyordu. Bundan dolayı pek hoş göründüklerini itiraf etmek lâ zamdır, Halkın alkışı en çok Avrupalı es- vabı giymek için para ile tutulmuş za » vallı Rumlarla Yahudilerin müdafaa te- şebbüsünde bulunup ta cephaneleri çar. çabuk tükenince hücuma uğradıkları, püskürtüldükleri vakit coşuyordu. Buns lara hakkı harbin cevaz verdiği yumruk» lar indiriliyordu. Kâfir olmak dolayısile onlar bu yumrukları iade hakkından mahrum bulunuyorlardı. Hıristiyanları tepelemek oyunu Türk- ler için o kadar büyük bir keyiftir ki Sultan Mahmudun gözdeleri, pek nazik kimseler olmakla beraber, ona saray dâ- hâlinde tertib ettikleri bir eğlencede bun- dam daha iyi bir zevk düşünemediler, ödalet tevzli vazifesi Tahat rahat bırak!-| Mevzuu © kadar basit ve o kadar tabit di. Tesadüf eseri olarak bu taklidde İstan | gördüler ki Avrupa sefirlerinden esvab bul efendisi hakiki İstanbul efendisi (e| iztemekte tereddüd etmediler, Her za- karşılaştı. Birbirlerini gayet ciddiyetle İman dayak yemeğe hazır Yahudilere bw selâmladılir, İkisi de yollarına devam esvabları giydirdiler. ettiler, Yeniçeri ağasını teklid eden başka bir) grup, hakiki yeniçeri ağam devriye dola-| (7) Cebeciler bizdeki teşkilâtın biç birine şırken gidip onun konağını zaptetti, A- | bensemiyen bir kuvvettir. Bunların işi ağ (Arkası var) damlari, bu maskeli adama, hakiki efen. dileri imiş gibi muamele gösterdiler. Bu şakaları çok daha az hoş olan başka lhlara, barutları ve depoda saklanan bü- #ün harb malzemesine bakmaktır. (8) Yah iöşkü sarayın dışında, deniz ke- nannda klindir. Donanmaya sld merasim- şakalar takib ettiler. Onlara da es çıka-|de ve padişahın gemiye binip çıkmasında rılmadı. Güya bir takım turuk ve mesbir | kullanılır. (1) Burada bulunan en dikkate şayan parça bir ecatapules dir. İhtimal ki bundan Avrupâ ile ticarette şanj dolayıslle yüzde yirmi kaybettiklerinden bu fark ta besaba katılmalıdır. (6) İstanbulun poli müdürü HeHüSon Post a LERİN OLSA ig Golağık,