SON POSTA Meşhur Alman Güzellik mütehassısı Profesör Doktor E. WİNTER TARAFINDAN Formülü yapılan VENÜS PUDRASI Terkibi altın kromli 24 saat havalandırılmış 12 cazib renkli fevkalâde ince ve hafif VENÜS Pudrasile tuvalet gören bir cild dünyanın en taravetli Geçen yıl dört Rus alimi tayyarelerle İstanbuldan güzelliğini İfade eder. Deposu: NURETTİN EVLİYAZADE, İSTANBUL nefret eden bir Padişah (Baş tarafı 7 inci sayfada) örme siperleri, kalkanları, iri yaylarile eski zaman as kerlerini andırıyordu. Her atlının maiye- inde gayet zarif giyinmiş iç oğlanları bulunuyordu. Bütün orduda muhtelif si- lâhlar, takımlar, kıyafetler, bin türlü bi- © ğimde ve renkte idi, al bayraklar; mavi, | kurmızı, pembe, turuncu, havai mavi ceb- | genler, miğferletin üzerinde sarı ve ye- © gil sarıklar, zırhların üzerine gelişi gü- | sel atılmış ceketler, eğerlere takılmış! muhtelif silâhlar, üzengiler, parlak ve © Hâl: oklar, ipek püsküller, beygirlerin o boyunlarına sarılı kumaşlar, renkli ve &henkli bir sahne vücude getiriyorlardı. cı kafileden sonra sancağı şerif ge- yordu. Uzakta develer üzerinde çalınan - ZM sesleri davul seslerine, mızıka sesleri- ne karışıyor, elbise ve silâhların zengin- Eği, sıra ve yaldızlarm bolluğu, uzun ve yuvarlak surguçlar padişahın yaklaş- tığını anlatıyordu. En son geçenler ârtık #epeden tırnağa sırmalar içinde idi, baş- arı, vücudleri, ayakları altın akisleri i- © Çinde parıl parıl yanıyordu. Bu yürüyen hazine ortasında padişah, bütün şaşaa ve renklerin kaynağı, aza- metle ilerliyordu. Dördüncü Mehmed ba- şına yuvarlak bir miğfer giymişti Şa- kaklarına doğru inen yeşil bir sarık bir tacı andırıyordu. Yüzü, örme bir zırh /le sarılmıştı. Alnında bir surguç demeti tit- riyordu. Göğsünü ve omuzlarını örten de- mör zırhın altında kırmızı dibadan bir esveb görünüyordu. Yanı başında yaya giden bir hizmetkâr, padişahın eteğfni tutuyordu. Dördüncü Mehmedin güneş- ten yanmış. ormanlarda koşmaktan e$- merleşmiş yüzünde metanet okunuyor- du. Yanında ve arkasında, sflâhları, va- tağanı, yayı, okları, yedek sarığı, abdest ibriği merasimi mahsusa ile götürülü- yordu.» Yedi yaşında tahta çikan, kırk yıl hü- kümdarlık eden, birçok kanlı #htilâller gören ve nihayet baba oğul Köprülüler Zamanında dünyanm en kuvvetli hüküm. darı olan ve muasırları tarıfından «Bü- yük Mehmed. ünvanını alan dördüncü Mehmed, ikinei Viyana muhasarası boz- gunundan sonra 1099 yılında tahttan in. | dirülmişti. l Reşad Ekrem Hırsızlık Ansiklopedisi 5 (Bastarafı 8 inci sayfada) > zatında pek besit olan bu işi büyülterek, bir ahbabın yardımına ihtiyaç göstere- cek bir şekilde izah eder. Muhatabı, pek tabii olarak, gene onun, yardımını diler, kendisine bu iyiliğin yapılması için yal varır, yakarır, ondan sonra, mâsraf he- © saba başlanır, Eh, o da çok değildir! Ay. “ da otuz. kır kliralık bir ış için beş, altı ira harcanmaz mı? Masraf miktarı, 2- Bamına göre daha da yüksek olabilir! Bu tarzda mutabakat hâsıl olduktan sonra dolandırıcı senedi yapmağa note- re, iş arıyan adam da temiz yatak yer- gan tedariki için çarşıya giderler. Mu- ayyen saatte, mevhum apartımanmn mev- © bum sahibine veya tanıdık müessese mü- dürüne gitmek için bir iskelede filân bu- Yuşurlar. İyi yürekli bir hami rolü oynı- .yan dolandırıcı birdenbire telâşlanır: — Aman, deme, cüzdanımı evde unut. © mMuşum, Sana zahmet amma bize kador gidiver, Hanıma söyle, bana on İlra gön. dersin. Dur, bir kâğıda adresimi de va- “ zayım. Haydi, çabuk gel, beni fazla bek- letme! z Muhatabı. hamisine kücük bir hizmet. © te bulunmak fırsatı çıktığına memnun, «bine tutuşturulan pusulada yazılı olan “adrese koşar adımla yollanır. Fakat bu “aöres, çapraşık bir yer! göstermektedir. © Bulunmasi pek kolay olmaz, bulunsa bi- “le, karşısına çıkan, zavallı adamcağızı > tersliyerek sepetler. Biçare, iskeleye gel- “diği zaman ne hamisini görür, ne de ©- “rada bıraktığı yatak ile yorganını! 2 — Dolandırıcılarm meşhur usulle. “rinden biri de başkasına aid olan bir ev “veya arsayı, kendi malı imiş gibi satmak. o tir. Herhangi bir evi satmak, arsayı sat, * maktan biraz daha zorcadır. Çünkü için- Be oturan kiracı veya hakik! mal sahibi, müşterinin yapacağı bir temasla foyayı © meydana çıkarabilir. Fakat arsa için bu “tehlike varid değildir. Evin okutulması- “na gelince, dolandırıcılar, boş veya kira- Uk olan meskenleri seçerler. © Eğer, ev kiralık ise, tutacağız bahene- “ sile evvelden anahtarını alırlar. Sonra, © civarda verilen randevuya giderek a dameağın ahr, gezdirirler, Fiat mesele de hiç mızıkçılık, tamahkârlık etmez-| ş Zavallı müşteri öe böyle bir fırsaı © Kaçırmak istemez. Birkaç yüz lra olan bey parasını hemen oracıkta bile verir. Önden sonra, işi yoksa, tapu kapısında ev a arsa mal sahiblerini bekliyedursun! — Elmas tacirleri gibi, mücevhera* zerinde muamele yapan dolandırıcılar da var. Meselâ, zengin ve Mitiyar bir ka- Hncağız, elinde bulunan kıymetli bir pır- Yentayı satmak istiyor. Bunu haber alan # dolandırıcılardan biri kapıya #ayanır. Pek nazik bir eda ile ziyaret maksadını anlatır «— Müsaade ederseniz, mücevheri gö- reyim.; Der. Ayağa kadar gelen bö kibar müsteri reddedilir mi, hiç? Herife ikram- da da kusur edilmeden mücevher ortaya çıkartılır. Lâkin fiat meselesinde o gün uyuşulmaz. Kibar müşteri tereddiki e- der. Hususi kuyumcusunu (getireceğini veya bu işlerde daha fazla kompetan olan arkadaşına da pırlantavı göstereceğini söyler ve ertesi günü için ikinei bir ran- devu rica eder, gider, Ertesi günü, kibar müşteri, arkadası bersberinde tekrar çıkagelir. Pırlsnta, yeniden gözden geçirilir, Fakat, neticede uyuşulmaz. İstenen fiat çok görünür. Bir müddet sonra diğer bir müsteri 74- hür ederse, yahud pırlanta bir kuyum- cunun eline geçerse, seyredin, siz kopa- cak olan kıyameti, Mal sahibi olan za- valh kadıncağıza: K «— Bayan. sen delirdin mi? derler, Bu ne elmas, ne de pırlanta! Adi taş! Çılöır- dın ise, o başkal, Çünkü, kibar müşteri ilk geldiği gün, bü gibi işlerde çok meleke sahibi olduğu için, pırlantanın şeklini; en küçük hu. susiyetine varıncıya kadar hafızasına nakşetmiş ve ertesi güne kadar da adi camdan bir aynini hazıtlatmıştır. İkinci ziyarette ise, el çabukluğu veyahud dal. gınlık yüzünden, pırlanta cebe inmiş, ka- dife mahfazanın içine cam taş konmuş- tur! Tar'hin en büvük zelzelelerinden biri (Baştarafı 9 uncu sayfada) hiş bir yağmur günlerce âinmeden yağ- maktadır. Şehirlerde kanalizasyonlar da bozulmuş olduğundan içilecek su bile bulunmamaktadır. Sonra, bötün elek - trik mahvolmuş olduğundan, geceleri zi firt bir karanlık hüküm sürmektedir. Bü- jtün telgraf ve telefon hatları bozulmuş, etraftan yardım istemek, felâket mta - kasına yardıma koşmak ta fevkalâde güç- leşmiştir. Demiryolları baştan başa bo - zulmuş, yollar hemen tamamen mahvol- muştur, Yer yer açılan derin çukurlar - dan hiç bir nakil vasıtasının aşmasına im- kân yoktur. İlk günler, felâketzedelere yapılan yardımlar tayyarelere inhisar et- miştir. Açlığın doğuracağı ikinci bir felâ. ketin önüne de ancak bu suretle geçil - miştir. dl A San'atkâr olmağa mütemayil bir tip Trabzondan K., Sami, karakterinin tahlilini istiyor; Fotogtafının w mumi ifadesinde elinden iş gelen bır san'atkâr tipi vardır. Yumuşak bâşlı hareketlerile tutunduğu yükselebilir. Pa- rayı ve esvasını israf etmeden kullanir. * Spora meraklı olması lâzım Neş'eli ve canlı hareketleri o spor- culara mahsus bir temayülü ifade et. mektedir. Hayatın zorlukları (Okarşi- sında neş'esini kay bedeceğe pek ben- zemiyor * Ümid ve cesaretini toplamak kaydile Karucabeyden İ, Yüceyer muvaffak olup olamıyacağını soruyor; Lâzum olduğun. dan fazla duygulu | olmak. neş'esizliği davet edebilir. Ü- mid ve cesaretini kaybetmemek kay- dile muvaffakiyet. ten şüpheye düşenler pek acele etmiş 0- lurlar, * İzzetinefis meselesini kolaylıkla me;dana getiren bir tip Ankaradan Eş- ref ne olduğunu ve ne (olabileceğini soruyor; Başkalarına min net etmekte müs tağni olan tavır ve hareketleri ve iz- zetinefis meselele» İrindeki alınganlığı sebeblerile başka- larının kumandası altındaki işlerden ri- yade başlı başına bir işe sahib olmasını tercih etmelidir, * İşini ve hesabını bilen bir tip dar sakin değildir, Menfaatlerine “yas ramıyan şeylere rağbet etmen, işini ve hesabını bilen becerikli insanlar gibi hareket etme- sini bilir. Son Posta Fotograf tahlili kuponu İsim Şimal Kutbuna nasıl gittiler ? Sovyet milleti, fırkamız ve hükümet! çatlaklıkları erzak depolarının altına var» diyor. Buz sahralarını altüst eden fırtınalar vakit vakit çoğalıyor Rüzgârdan sarsılan çadırları altında Papanine'in yalnız bir kederi var. O da buzların üstüne serpilen erzakı kurtarmak, yanlarındaki aletleri kurup hallerini Moskovaya bilörebil mek: Gene hatıralarının bir yerinde: «Me- saimizin neticelerini radyo ile memleke- te bildirmeğe çalışıyorduk. Çünkü yap- tığımız tetkikler bizim değil, milletin ma- lı idi Başımıza bir felâket gelirse veya herhangi bir sebeble mahvolursak insa- niyet için yepyeni bilgiler olan bu çalış- ma mahsulü bizim'e beraber yok olma - malı idi. diyor. Başka bir tarafında da şunları yaziyor: «Üzerinde bulunduğumuz buz dağı parçalanabilir. Gerisin geriys dönüp, bi- zi de beraber alıp götürebilir. Bunların ne ehemmiyeti var? Çalışıp elde ettiği- miz neticeler boşa gitmiyecek ya! Onla- rın hepsini şimdi Moskova biliyor.» * Radyo sayesinde kutub Moskova arasında devamlı bir dar uzanıyorlar, Gene, Papaninin notlarından: «Şimdi artık 50 metre genişliğinde 70 metre boyunda bir buz parçasının Üs tünde yaşıyoruz. Her şeyimiz ıslak, U- yumak çok zor. Krenkel gidip yakındaki bangizleri de gördü. Onlsr da bizimki gi- bi küçük küçük buz paçraları.> Ölüm tehlikesinin her saat biraz daha yaklaşmasına, imdada gelecek heyetin tam zamanında gelmemesine rağmen Papantne ilidalini muhafaza ediyor, dal- ma nikbin kalıyor ve hemen bunun mü- kâfatını görüyor. 'Taimyr ve Murman buz kıran vapur- ları ufukta görünüyorlar, Kurtuluş ve heyecan. Son olarak Papanini dinliyelim «İşte en nihayet denizde yüzen bu meşhur 14 boratuvarın tahliye ameliyesi başlıyor. Üzerinde yaşadığımız buzun etrafını bir daha dolaşıyorum. Stalinin resminin ası- hı durduğu direğe geliyorum, onu alıyo istasyonile| rum. Açıkça itiraf edeyim ki bu buz par irlibat | çasından ayrılacağım şu dakikada içimde var. Bu güzel peri yalnızlığı ve inzivayı|bir hüzün var. Bu misafirhanemizi her öldürdü. Halbuki şimal kutbunu daha | halde çok seviyorduk. Son dakika. Artık evvel keşfe çıkan Nansen ile Amundsen| ayrılıyoruz. Sovyet bayrağını üstü karb yalnızlık ve inzivadan ne derin ıztırab-İbir buz parçasında birakiyoruz. Buz ta. lar geçirmişlerdi. mamile eriyinciye kadar o da denizde Kutbun karanlık geceleri içinde mem-| yüzün duracak. 1eketlerintden binlerle kilometre uzakta yaşıyan bu dört alim hiçbir gün yok ki hayatlarını iki taraflı bir heyecan içinde geçirmiş olmasınlar. Biri kutub mıntaka- sının o hayale çığmaz fevkalâdeliklerin. den #ldıkları heyeran, biri de görünmez hava delgalarile hükümet merkezinden aldıkları heyecan. 4 Temmuza atd notunda şöyle diyor: «Yemekten sonra kutub sarayımıza gir. dik. Rodolf adamndaki radyo İle bize gazete okuyorlar. Paris beynelmilel sergisine dair malömat al dik. Kutub keşifleri hakkında -Simid. in bir makalesini dinledik. (Gülsene kap- tan!) plâğını dinlerken ne kadar neş'e- Jendik. 7 Teşrinisani. Bugün Sovyetler Cüm- huriyetinin milM bayramı, (Lenin) in ida reyi ele aldığı günün yı önümü Voroşilofun nutkunu dinliyebilmek i- çin çaylarımızı acele içiyoruz. Hep ku- lak kesildik, Kınl meydanı dınliyoruz. Kurtarıcılar kulesinin saati çalıyor, İşte hayvanların nal sesleri Resmi geçidden sonra birinci Moskovit Kızıl kolu mey- dana geldiği zaman biz de dışarıya çıkı. yoruz. Kutub istasyonunun bayrağını v- zun sırığımıza çekiyoruz. Ben de küçük bir nutuk söylüyorum, bir heval fişek a- tıyoruz. Kutub gecesinin karanlıkları gözleri kamaştıran bir aydınlık içinde kalıyor. Tekrar çadıra giriyor, telsizin başında Moskovadaki bayram şenlikleri- ni dinliyoruz» Dört Rus alimi Stalin'in kurduğu bü- yük meclise aza namzedi gösterildikle- rini, ve seçimde kazandıklarını da yene radyolarının başında heyecanla bekler- ken öğreniyorlar: «16 Birincikânun. Yüksek meclise in- tihabımızı radyomuzdan duyduk. Çok mes'uduz. Birbirimizi sevinç içinde teb. rik ediyoruz.» «31 Birinelkânun (gece): Krenkel Av- rupadan 21 telgraf aldı. Bir şeyler yeme- ye hazırlanıyoruz. Bir havyar kutusu aç- tım. Sucuk. peynir, ceviz, çikolatamız da var. Herkese otuz beşer bonbon dağıt tım. Şimdi de Krenkelin uzamış saçlarımı kesiyorum, Tam gece yarısı arkadaşları- ma yeni yılın mes'ud ve refah içinde gaç- mesini temenni ediyorum <Birbirimiş kucaklıyoruz.» Böylece günler geceler geçiyor. Deniz. (Papanine) arkadaşlarımız | Şimdi Mourman vapurunun konforle bir kamarasındayım. Not defterimi bb daha gözden geçiriyorum. Bana öyle ge liyor ki buz dağından ayrılmadım. Ken Gimi hâlâ çadırımın altında zannediyo. rum, Tatlı bir rüya görüyor gibiyim. Fa. kat bu bir rüya değil hakikat. Bir Sovyet vapurundayım, arkadaşlarım, vatandaş. Yarım etrafımı almışlar konuşuyoruz. Ar. tık not tutmama hacet kalmadı. Vazife- miz bitti, Yazan: Andr4 Pierre Çeviren: Neyyir Kemal Ankara borsası Açılış kapanış fiatları 13-2. 939 ZAYİ — Kocamustafapaşa askerlik şube- sinden almış olduğum terhis tezkeremi zayi ektim. Yenisini alacağımdan hükmü yoktum Aâres: Birinci kolordu süvari bölü- ğünde Raşid oğlu AN ——— ZAYİ — Kocamustafapaşa askerlik şube-