SON POSTA Sayfa ? İngilterenin harb isteksizliği ne zamana kadar sürecek? (Yazan: Gener ı talya - Habeşistan harbinde Fransa - mın İngiltere ile işbirliği etmemesi bir Yeğiliz - İtslyan harbine mâni oldu di- Yorlar; fakat çıkmasına ramak kalan bu bi asıl istemiyen. o vakit, gene İngil- olmuştu. Geçen Eylül büyük Avrupa krizinde, gene İngilterenin harbetmek istememesi Bâyesinde, cihan barişı bir dahâ kurtula- işti, İngilterenin harbe iştahsızlığı ün de göze çarptığına göre, dünya barışı âcaba, ve gene bu sayede bir defa a kurtarılacak mıdır?! diye meraklı Sual sorulursa yerinde olur, Ömrü harbde geçen İngiltere şimdi Derlen harb istemediği yeni bir mevzu Olmadığı gibi bizzat İngiliz birinci nazırı fından çoktan söyletmiş ve «çünkü #indi, Almanya, İtalya, general Franko Ve Taponyaya karşı ayni zamanda mu- Marebe etmek istemiyoruz» denmişti. Fa- Kat, İngilterenin harb isteksizliği acab ne kadar sürecek ve o bu suretle ne Yakte kadar barış amlli olmakta devam *debilecektir?! İşte iki meraklı ve aktün- We sual ki iyice tetkike değer. İngiltere her şeyden evvel hakikt de büyük ve cihangir bir devlettir. O- Bun, dünyanın her deniz ve karasında Müstemleke ve âominyonları ve hiç ok istinad noktaları var. Dünyanın ME tarafına gitseniz bir kaleye çekilmiş İ İngiliz bayrağına ve bunu koruyan iz harb gemilerine rastlarsınız. Bu- Sin eski şevketini ve denizlerde ezlel üs- üğünü kaybetmiş olsa da, o hâlâ dün in en kuvvetli armadasına sahib bu- aktadır. Düne kadar. İngiltere, her hürbden yalnız bir sürü kazançla çıkar Ve asırlarca ona has kalan, denizlerde Birinciliği elinden hangi devlet almaya iştıysa ergeç boynu altına gelirdi. € Napolyonun Frarsesı veyahud Kay- Ürin Büyük Herb Almanyası... Bugün denizlerde, İngiltere ile yarışan» başında birleşik Amerika devletle- Selir ve bunun deniz kuvvetleri, daha iden İngiltereninkilerine hemen he- denk olmıya başlamış sayılır. Fa - har, Pivük Britanya hükümeti birleşik "ikaya şimdilik tehlikeli bir rakib- den ?iyade, müşterek tehlikeler kargı- MR tabif bir müttefik gözile bekmak- » Ancak, İngilterenin düne kadar *fikı olan Japonyanın gittikçe beli- artan cihengirlik ihtirasları nisbe- tip General H. Emir Erkilet ) A e m Me yi em Bare emiri İngilterenin geçen hafta denize indirdiği hürb gemilerinden Kipling destroyeri ni aşağıya dercettiğim için istiyenler te- ferrüatı tetkik ve kuvvetleri biribirlerile kolayca karşılaştırabileceklerdir: yakın karalardan uçup İngiliz donanma- sının üstüne gelebilecek olan İtalyan ve Alman bombacı uçak filolarını da unut. mamak ilzımdır. Bu ,meselede uçak mı zırlılıya, yoksa zırhlı mı uçağa galibdir diye durup fazla düşünmeye lüzum yoktur. Çünkü uçağın arblıya bomb veya torpito ile hücum | S İl edebileceği hakikati, bu silâkın bilhassa Bu cetvelin basit bir tetkiki insana ev- velâ hayret verir ve Almanya ile İtalya- rın bugün birlikte çıkarabildikleri topu © savaş ve 3 ceb zırhlısına karşı İngiltö- renin Avrupa sularında yalnız başına 15 ve Fransa ile birlikte 22 savaş gemisi bu- Tundurmaya lüzum görmesi ve bunu U- zak doğudaki mühim menfaat ve toprak- larını tehlikeye koyarak #tizam etmesi de mütemadiyen büyüyüp kuvvetle -| insanı ik bakışta şaşırtır. Fakat İngiliz ta Üohanmasında, saklı yakır veya uzak | donanmasının birinci vazifesinin, bir a- ke'ük tehlike ve tehdidleri sezmemesi | tan ik Avrupa sularında mütemadi ar- Ai, Alman ve İtalyan deniz kuvvetleri- deniz kuvvet müvazenesinde yapa- Nin ağırlıktan rahatsızlık hissetme- mümkün olamaz. ağa zamanına mahsus olarak bugün İZ donanmasının en büylk kısımla- # ei hizmette bulunan 15 savaş gemi. la, © Hikriben 40 ağır ve hafif kruvazör, teahrib ve 30 denizaltı Avrupa sula- Yani Atlas Okyanusu ile Akdenizde yakla ve Pasifik ve Hind Okyanus. ti, * Yaltız 15 kadar kruvazör, 12 muh- ii 15 denizaltı Hfraz olunabilmekte. etini gilterenin, birçok hayati menfaaf- Bona bulunduğu, Uzak doğuda Japon masına nisbetle ancak pek az kuv- /* bulundurmakla yetsinmesinin se Daş Füpbesiz, Avrupa sularındaki kuv- Man, Yazenesi ile ana vatanın korun- İz, N temin için mütebaki kuvvetlerin Yetmesindendir. Maamafih İn. Avrupa sularındaki deniz kuy« İtiş 0” diğer üç büyük Avrupa devleti. m hizmette bulunan kuvvetleri» dadan İbaret olan, ana vatanı korumak olduğu düşünülünce düğüm çözülmeye başlar. Filhakika Büyük Britanyanın uzak ve yakın, çok veya az muhtemel her yandan gelebilecek her türlü tehlikelere karşı korunması vazifesinde, büyük amirallık yalnız Almanya ile İtalyanın deniz kuv- vetlerini heşsb etmekle iktita edemez. O Büyük Britanya adasına taarruz ede- bilecek (ovaziyette oObulunaen (bütün deniz kuvvetlerini, hattâ dost Fran- sız ve Amerikan dönanmalarını bile hesaba kstmağa ve yalnız Büyük Britanya deniz kuvvetleri - ne güvenmeğe mecburdur. İngiltere an- cak bu suretle kendini emniyette hisse- der ve İngiliz de rahat bir uyku uyuya- bilir. Bundan başka Alman ve İtalyan muhrib ve denizaltlarının çokluğunu ve * Yalms Avrupa sularile Atlas Okyanusun- daki kuvvetler, ** Fransanın bu deniz kuvvetleri birazı Uzak doğudadır. *** Gerek bu cedrelde ve gerek bu tezde- &i diğer hesablarda tçak taşıyan gemilerle woak âna Gemileri dikkate alınmamıstır. iç denizlerde ve düşman kara, ada ve İs- tinat noktalarının muhtemel deniz mu- harebe âlanlarma, yakın oldukları hal lerde. eyice dikkate alınmasını icab et- tirmeğe kifayet eder. Bütün bunlar gös- teriyor ki, İngiliz donanmasının yukarı» da izah ettiğimz, barış zamanına mah- suş genel konuşu bir harb halinde hemen ayni vaziyeti muhafaza edecek, yani bu- gün bir harb olursa, İngiltere şimdiki ana vatan ve Akdeniz donanmasından mühim kuvvetler ve bilhassa savaş ge- mileri ayırıp Uzak doğuya gönderemiye- cektir. Gerçi İngilterenin Uzak doğu deniz kuvvetleri pek ehemmiyetsiz değildir. fakat, ve bilhassa hiç gemisi olmadığı için bir harb halinde maksada kifayet e- demezler. Bunlar bir araya toplansalar bile gene Japon donanması bunlara karşı .CEDEBİYATJ Bu meslekte şakanın hududu yok mudur? YAZAN: HALİD FAHRİ OZANSOY Geçenlerde bir edebiyat skademisi te- MZ ; «isi Tüzumu hakkında yazdığım bir ma- kalenin sonunda, Türk yazıcılarının, ot- raflarında tam bir sevgi ve saygı duygu- su uyandırabilmeleri için, her şeyden ev. vel kendi aralarındaki ihtilâflardan, de- dikodulardan vazgeçmelerine işaret et» miştim, Ayni bahse tekrar gelmeği fay- dalı görüyorum. Çünkü mensub olduğu İmesleğe bir kısım azesının ciddiyetle İbağlanmadığını gören diğerleri, bu hale içlerinden teessüf etseler de, nihayet bir | gün, kendilerini de bu fena cereyana bi- rakmaktan alamıyorlar. Nitekim en ba- sit bir yazıdan, yahud, bunun aksine ba- zan en doğru bir fikirden çıkan kalem münakaşaları hep böyle anlaşamamaz- hıkların neticesidir. Bundan da sadece iki taraf, iki muharrir değil, çok kere, doğru ve iyi bir fikir çiğnenmiş, hakikat orta- dan kalkımş oluyor. İşte bu, hakikaten acıklı bir levhadır ve buna sik olan da, ekseriyetle, nükte ve zarafeti rasgele $8- vurmaklan duyduğumuz manasız gurur ve zevktir. Size yeni bir misal: 'Bayan Muazzez 'Tahsin bir gazetede bir makale yazıyor. Fikir, vaktile bizim de temas etmiş 9İ- duğumuz çok haklı bir tezin müdafaası! Edebiyatçılarımızın bir san'at ocağında birleşip anlaşmaları ve müşterek bir ça- ışma ile daha verimli olmaları... Şimdi bu fikri bir başka muharrir ele aliyor: Münekkid Nurullah Ataç. Mese- Jeyi derhal karikatür haline çevirerek başka bir gazetede bir yazı yazıyor. Pa- yan Muazzez Tahsin, fikrinin böyle yan. Mış anlaşılmasından müteessir, Netice, bir kalem mürakaşası olmuyor arma, bir meslektaş kalbi kırılıyor. Bu, kiç doğru değildir. İşte gene dumanı üstünde ikinci bir| Muazzez Tahsin sakladığım bu Yazılardan birinde, Dr 'Türk muharririne «Niçin edebiyatla uğ- raşıyorsunuz”» diye soruluyor da muhar. Tİr şu cevabı veriyor: «Para kazanmak için!» Bu fikir doğru mudur? — Hayır, doğru değildir. — Türk muharrirleri demek böyle dü inmezler? — Tabif düşünmezler. Çünkü san'at kâr için, meslek aşkı, edebiyat ve san'at aşkı başta gelir. Ecnebi muharrir, memnuniyetle gü İümsüyor: — Haklısınız, Ben de size onu diyecek- tim. Peki amma, bu Türk muharriri hes den böyle bir cevab vermiş? — Bir lâfe maksadile... — Her güzel fikirle lâtife olur mu? — Her memlekette en güzel fikri Jâti- misal: Hikmet Feridun, edebiyat akade. | feye boğanlar vardır. misi lâzım mıdır değil midir suali etra- fımda bir anket açarak Üstadları dolaş- İşte ecnebi müellif ve gazeteci ile aşa- Bı yukarı bu mesele üstünde konuştuğu. mağa başlıyor. İlk neşredilen anket ce.| Muz cümleler... Fakat içimden hırsımı vabları Hüseyin Rahmininkilerdir. Bö- hâlâ yenemiyorum ve kim olduğunu bil. yük roman Üstadımız, kendi noktai naza. | meğiğim meslektaşım, şehrimizde çıkan rma göre böyle bir akademinin faydasına kanaat getirmiyor. Olabilir ya, kendi ka- naati... Yalnız. anketci, kendisine mı- hakkak bazı isimler saydırmak merakın- fransızca bir gazeteye verdiğ' cevabda daha yüksek bir san'at telâkkisi ile ce vablar veremez mi iâi? Niçin memleke- tinin edebiyatını ve edebiyatçıların gi da! Meselü bu akademinin teşekkülüne (lünç gösterecek bir cevabı ağyarın kula- karar verildi farzedelim de artık azaları seçmek lâzım, diyor, o halde kimleri se- ğında fısıldamıştı? Hakikatle hiçbir te- ması olmıyan bu cevab neyi ifade eder? çersiniz” Hüseyin Rahmi fiç isim saya- | Benim bildiğim, Türk edebiyatçılar, bi. rak duruyor. Sonra anket muharrir. de düşünüyor, düşünüyor, en nihayet şuna benzer bir cevab veriyor: — Sahi, üstadım! Dördüncü benim de aklıma gelmiyor! Görüyor musunuz, bütün Türk edebi. yatında akademiye dördüncü azayı bul- makta anketci de müşkülâta uğramıştır! Artık Hikmet Feriduna sormaz mısınız? Mademki bunun böyle olduğuna kanöa- *iniz vardı, © halde bunu bir makale ile ilân ederdiniz ve bütün bu anket cevab- larını toplamak zahmetinden de kurtul. muş olurdunuz?» İşte bunun için, bu anketi, edebiyat ve bilhassa edebiyatçı. nın ne mumla aranır bir şey olduğunu anlatmak için yapılmış bir hâreket telâk. pek üstün kalır. İşte İngiltereyi 1998 ve)ki etmemize de-mâni kalmıyor. Halbu. 37 senelerinde tezgâha beş büyük savaşİki biliyorum, münekkid, böyle bir fan. gemisi koydurmağa ve geçen sene de ay- rıca iki büyük savaş gemisinin inşasma Tâzım olan tahslsatın kabulüne ve bütün hazırlıkları yapmağa sevkeden sebebler bunlardır. Sözü geçen beş savaş gemisinden 1936 da tezghlanan fkisi, plân mucibince, 1940 başında ve diğer üçü 1940-41 senelerinde hizmete girebileceklerdir. Diğer iki ge in ise ne zaman bitecekleri henüz malüm değildir; fakat bunların en erken 1942 de hizmete alınsbilecekleri ve bü- tün inşaatın belki de biraz daha tesri o- Tunabileceği kabul olunabilir. Buna gö- re, İngiltere 1039 da yalnız şimdiki 15 $üvaş gemisi ile kalacaktır. İlk bitecek olan beş savaş gemisinin, musammem olduğu üzere, Uzak doğu su- Yarına gönderilmeleri halinde bile, İn- giltere bu alarlarda, yalnız başına bir bâkimiyet temin edemez; çünkü Japon- (Devami 10 uncu sayfada) teziyi bir hakikat diye ortaya #ürmekte değildir. O halde nedir? Sadece, ciddi ve belki çok faydalı bir fikri hezel vadisine sokmak... İyi amma, günah değil mi? Hem sonra niçin düşünmeyoruz ki, bi- zim edebiyatımız ve edebiyatçılarımız hakkında haksız yere vereceğimiz bu if. lâs hükümleri, memleketimizin kültürü ve edebiyatı ile alâkadar olan müsteşrik- lerin, yurdumuzda seyahat etmekte bu- lunan ecnebi gazeteci ve muharrirlerin de not defterlerine geçmektedir. Nasıl ki bu hafta, Peyami Safa ile birlikte tanış- tığımız bir İtalyan müellifi ve gazetecisi bana şu suali sordu: — Journal d'Orient gazetesinde Türk edehiyatçılarının edebiyatınız hakkında fikirleri var, okudunuz mu? — Hayır, dedim, © fransızca gezeteyi okumuyorum. Sonra aramızda şu muhavere geçti: — O halde «iza hir anr sarawım Kesin lâkis, eserlerinin maddi değerle karşılan. mayışından muztariddirler, Değil ki bu. yu kazanç addetsinleri Keşki öyle olsa... Fakat şimdilik bu, istikbal için bir rüya dir. O halde Türk edebiyatçılarının, dün- yada en az menfaat duygusu besliyen san'atkârlar olduğunu kabul etmemiz lâ. zam gelmez mi? Yoksulluk içinde eser yaratıyorlar. Öyle iken, içlerinden biri çıkıyor: — Ben, diyor, para kazanmak için edebiyatla uğraşırım! Para kazanmak için, edebiyat, para ka. zanmak için ilim... Ah, bu gaye ile yapı lan edebiyat ve ilim ne zavallı bir şeydir! * Hâsılı anlamıyorum. Ne diye hem ese- rimizi, hem mesleğimizi, hem meslek - taşlarımızı küçük düşürmek zevkinden kurtulamıyoruz? Sebeb, bir fenalık duy. gusu mu? Hayır, bilâkis... Evvelce de söylediğim gibi, sadece lüzumsuz nükte ve zarafet merakımız... Bu uğurda ne hakikatleri, ne güzellikleri fedadan çe- kinmiyoruz. Bunun zararını ise, hepimiz, bütün edebiyatçılar hep birden çemekte- yiz. Ne zaman eldd! ile şakayı birbirin. den ayırmak lüzumunda müttefik kala. cağız? Memleketimin gururla her mü- €ssesesine bakıyorum: Her tarafta tek. müle inanan ve atılan vatandaşlar var, Mesleklerini seviyorlar, o meslekle ifti. har ediyorlar. Yalnız bizler, zavallı e debiyalçılar, meslekimizin adamı oldu. Bumuzu ekseriya sözlerimizle tekid ede. miyoruz. Hem bu işin içinde çırpınır du- ruruz, demek ki edebiyata sevgimiz var. dır, hem de o mesleğe ve o meslek mün- tesiblerine, yani kendi kendimize istihza okları savururuz. Bu derece garabet, dünyanın hiçbir edebiyat muhitinde gö- (Devamı 10 uncu sayfada) ğ a , j pm