10 Şubat SON FOĞTA Sayfa 13 Tam Pasta) vin Acara Fona O nan Paşa Zade Sarafim Yazan; ZIYA ŞAKİR Büyük bir vurgun — E. şimdi anlat bakalım. Birbiri- a griye, neler yaptın? Bu sual içimdeki isyan ve ıztırab “oşturmıya kâfi geldi. ellerimi yüzü - Ms kapadım, Hıçkıra hıçkıra ağlamıya başladım. Ve bu hıçkırıklar arasında: — Abla!, Beni evden koymakla bana © kadar büyük bir fenalık ettin ki... Ben; okuyup yazarak adam olmak is. tiyordum. Hatta, doktor olmak hülyasi. Te geceleri uyku uyumuyorudum, Hal- ki sen, bütün bu emellerime acı bir darbe indirdin. Benim, müthiş bir ser- el ve sabıkalı olmama sebebiyet ver- in, Diye, söze başlıyarak, geçirdiğim ba! Yatı, bütün tafsilâtile ona anlattım, | Ablam, hiç sözümü kesmeden, bütün) bunları dinledi. Ve sonra, derin derin İçini çekerek: — Vallahi, meşhur bir söz vardır, Hayreddin.. kul yazısını çekse gerek, derler... Ne yapalım. Senin alnında da böyle yazılı imiş... İnşallah, bundan sonrası tyi olur. Demekle iktifa etti. Yatsı ezanları okunurken, kapı ça - andı, AN bey geldi. Bizim bu yeni ©işte, takriben kırk beş yaşlarında Vardı. Çok güler yüzMü bir adamdı. Elindeki paketlerle odaya girdiği Zaman, ablam: — İşte. sana bahsettiğim hemşireza- dem, Hayreddin... Senelerden sonra “na, Çarşıkapısında orasgeldim. Al - En, Diye, tanıttı... AH bey, fazla tafsilât İstemiye Iizum görmeden beni, kırk Yıllık bir âşina gibi karşıladı: — Oh, oh. memnun oldum... Aman banam.. şu paketleri aç... sofrayı hazır k... Hayreddin bey ile, karşı kerşiya bir kaç kadeh çakıştıralım. Diye, mırıldandı. AH bey ile o akşamki karşılaşmamız, #adece bir kaç kadeh rakı içmek ve bi- e dereden tepeden behsetmekle i İki saat kadar süren bu konuşmadan Sonra, ablam ertesi skşam beni tekrar Takı içmiye davet ederek avdetime mü. Sönde etti. Evden çıktığım zaman, vakit geçmiş- İİ. İstanbul halkı, kâmilen evlerine çe- İmişlerdi. Tabiidir ki bu saatten son- Tâ sokakta paralıca bir adam bulup, Yylece hesaba getirmek mümkün de- tilai, “Buna binaen, ablama karşı İçimde Bizli bir hiddet duyarak evime avdet “İlm. Ertesi akşamki davete icabet et- emiye karar verdim. * BU KADIN, MUKADDERATIMLA OYNUYOR 4 erdiğim karara riayet ederek, er « *İ akşam ablamın evine gitmedim... yat ne çare ki, ihtiyetsızlık etmiş, ima adresimi vermiştim. İşte, bu tiyatsızlığımın neticesi olarak, bir ti #onra, erkenden kap: çalındığı. > ablamın sesini işittim. Beş daki- Ma da büyük bir teklifsizlikle o- dn, giren bu küstah ve gözü pek ka- tib karşısmda, göne bir küçük çocuk İ başımı önüme eğdim. ay dlam yarı şaka, yarı sahi beni tek- *dtyar: a Seni çapkın, seni.. beni dünya ks- kah masrafa soktun da, gelmedin. Val- D. masraf paralarını alacağım. kö, Yordu. Ve, büyük bir Mübalilikle, 18 minderine yerleşiyordu. « bu kadından kurtuluş olmadı- anlamıştım, Onun için tekrar onun Yanma kapılmıya mecbur kalmış- ie 1g ben nefret ettiğim halde, garib ”İf ve iradesizlikle zahiren itast bi, im bu kadın, beni daha hâlâ Barak gibi İdare etmek istiyor. si- W birini söndürüp diğerini ya »- Ye bi mütemadiyen şundan bundan. ü. kocasının zekâsınden ve rhağmdan bahsediyordat, San, dün akşam ondan hiç bir şey — Son Posta'nın tefrikası: Baron de İN en — il Süleymaniye camisi Bu camini inşa edileceği mevki kararlaştırılımıştı. Arsanın ortasında oldukça kıymetli bir eve sahib olan bir Yahudi evini satmaktan katiyetle imtina ediyordu Tercüman oraya gelmiş olan adammldi ne para verilirse verilsin evini sab Dançiğde doğmuş olduğunu, müslüman-|maktan imtina gösterdi. Bol para vadebs ğı kabul etmek üzere bilhassa kalkıp| tilerse hiç faydası olmadı. Yahudi biz İstanbula geldiğini bildirdi. Bu karar Ra-jtürlü dediğinden şaşmıyordu; inadetliğı gıba pek garib göründü. Onun için me-|para hırsına galib geliyordu. Sultan Süs selenin hakikt sebebini aramak istedi.) leymanın etrafındakiler bütün dünya Tekrar isticvab edilen talib verdiğ, ce.İnın padişah huzurunda boyun eğdiğini vebda Muhammedi rüyasmda gördüğü-; görmeğe alışkın bulundukları için, Yas nü, islâmiyetin nimetlerinden müstefid| hudinin evinin kökünden yıktırılacağını olmayı kendisine tavsiya ettiğini söyledi.İ ve Yahudinin darağacına sürükleneceğis Biğin yeni enişte cidar anlamadın. Bilsen, o ne adamdır. Onun bildiğini, kimse bilmez. Aç gözünü. Ondan istifade et, Böyle fırsat, her 7» man ele geçmez. Diyor, ve büyük bir israr ile o akşam beni evlerine çağırıyordu. Bu ısrar, beri adeta şüphelendirmiş- Hi. Ablamın veyahud kocasının, benim le görülecek bir işleri olduğuna dair içime garib bir vesvese girmişti. Bunu anlamak için, ablama söz ver- dim, Ve o akşam tam ezan vakti, kapı- larından içeri girdim. Evin içi, ızgarada kızarmış balık ko- kuyordu. Altkattaki odaya girdim zaman karşılaştığım mükemmel bir ra. kı masasr, bana verilen ehemmiyete de- lâlet ediyordu Bu davetin manası, biraz sonra anla” sildi. İçtiğimiz rakılarm kadehi üçü geçtikten sonra, bizim yeni eniste Ali bey, ödül bir tavır alarak bâna nasihat | vermiye başladı. — Oğlum!. Ablan bana, tını anlattı. Divordu... Ve, cümlelerin avasma #e- nis fasılalar vererek, sözlerine devam ediyordu! — Ben, serbest düsünceli ve her şevi tabif #ören bir adamım... Hic bir şevi ayıblamamı,.. Olur olmaz sevleri de, ham sofular gibi günah saymam... An. cak şu var ki, seccade yayılmak Jâzt gelirse, bunun sırm ın yavılması- n' isterim. . Yani; bir şev yapıldımı, 6- nun tam yapılmasını arzu ederi! ahey) diye bir vola çık- miss. Üç bes kurus icin kendini teh- Tikeye atacağına, öyle bir şey vap ki zahmetine, yorgunluğuna ve geçirdiğin korkuya değsin... Öyle değil mi, ha nım, Allah için. sen sövle... Haydi, çek bakalım bir kadeh dahâ... li bey sövledikce, sanki gözlerimin önündeki kırk katlı perdenin birer katı kalkıyordu. İzzet ve ikram ile beni bu- raya davetin manası, yavaş yavaş an - Taş rdu, bütün haya-! vr tavırla nasihate başladı. Ben, bunu bir an evvel öğrenmek 18- tedim, Onun ikram ettiği kadehi, son damlasına kadar ağır ağır içtikten son. Ta: — Hakkımız var, enişte bey.. fakat, ne yapabilirim?, Dedim. Bu sual, bizim enişte bevin hosuna gitti. Dirseklerini masava davadıktan sonra, gözlerini gözlerimin içine dik- ti. Üzerimde telkin yapacağından emin bir sesle: — Hah.. işte, akıllıca bir sual... Dedi. Ve sonra, yevaş yavaş fikrini izah etti: — Ne mi yapabilirsin?. Gavet basit. payet sade... Adamakıllı bir vurgun vurursun... Ondan sonra bir tarafa çe- kilirsin... Eline geçen paraları, leziz bir kâğıd helvası gibi kıtır kıtır yersin. — Doğru... Hiç fena bir fikir değil. Fakat, 8yle büyücek bir vurgunu nere. de bulup da vurmalı? Enislem, beni yola getirdiği için neş'elenmişti. Bu sualime, doğrudan doğruya cevab vermedi, Önümdeki ka- dehi bir daha doldurduktan sonra: — Hele, şunu da çek bakalım... Ooh.. canına değsin... Dedi. Ve ben, ellerimi meze tabakla- rının üzerinde gezdirirken, sesini bir perde daha alçaltarak, sözlerine devam etti: — Büyücek bir vuryunu, nerede bu- .İlup da vurmalı diyorsun, değil mi?. — Evet. — Sen. bu işi yapacağına karar ver. Ben sanr koskoca bir hazine göstere- yim. — Hazine mi?, — Hem de, ne hezine?, Ağzına ka- dar, tıklım tıklım dolu bir kasa... Hafifce, başım döner gibi oldu. San- ki, bastığım (tahtalar, ve oturduğum sandalya, mechul bir derinliğe doğru ağır ağır kayıyordu. (Arkası var) Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlüğünden: 1 — Yüksek Enstitü talebeleri için aşağıda cinsleri gösterilen açık eksiltmeye konulmuştur. ayakkabıları 2 — Muhammen bedel (3575) ve muvakkat teminat (268,15) lira, 3 — İhale 14/2/939 Salı günü saat ll de Rektörlük binasında müteşekkil ko - misyon tarafından yapılacaktır. 4 — Daha fazla izahat ve parasız şartname almak istiyenleri Enstitü Yurd Amirliğine müracaatları. (619) Cinsi Mikdarı Muhammen bedel Yekün tutarı Erkek talebe 415 çift 8 lira 8320 Kız talebe 3 çift 18 » 255 3373 Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı İstanbul Satınalma Komisyonundan : 1—12,3,4, 5 ve 6 sayılı motörler Gart Marka yedek makine parçalerile Mh — 960 modeli Buda marka yedek günü saa; 16 da kapalı zarfla eksiltmesi 3 — Şartnamesile cins ve mikdarını lebilir. N 3 — Tahmin! bedeli «80593 ırı ve ilk £ »— İsteklilerin o gün eksiltme saatim kanunun tasrih ettiği veçhile hazırlıyaca| ithalâğ gümrüğü binasındaki komisyona için alınecek 19 kalem Sterling Kost 40 sayıl motör için alınacak 5 kalem makine parçalarının 13/2/939 Pazartesi yapılacaktır, gösterir listeler korw'yondadır. Görü « teminatı «605, liradır. den bir sast evveline kadar 2490 sayılı kları teklif mektublarını Galata eski vermeleri <7 Vezir: — İşte tuhaf bir herif, dedi, Muham- meğ ona Dançiğde görünmüş! Hem de bir kâfire! Yetmiş senedenberi ben bej vakit namazda hiç kusur etmiyorum, böyle olduğu halde Muhammed bir kere; bana görünmek lütfünde bulunmadı. Söy- leyiniz ona, tercüman, beni böyle aldat- mak kabil olamaz. Muhakkak ki bu 8- dam anasının, babasının katilidir. Haki- kati itiraf etmezse onu astırırım. Seyyah bu tehdidden korkarak Dançiğ- de mekteb hocası olduğunu, bir müddet sonra bazı müessif dedikodulara sebebi- yet verdiğini, kendisine tevdi olunan ço- cukların ebeveynlerinin fena muameleler yaptıklarını, whayet hâkimlerin fazla bir şiddetle onu tedibe kalktıklarını, on- ların hükümlerinden kurtulmak için ser- puş değiştirmek üzere İstanbula geldiği- ni, çünkü İstanbulda bu kadarcık şeye böyle büyük ehemmiyet verilmediğini öğrendiğini söyledi. Biraz sonra Türk gençliğinin tahsiline hizmet edecek de» recede malümat sahibi olabileceğini ümid ediyordu. Vezir cevab verdi: — Ona kelimei şehadeti şöyletiniz. Fi- lân mollanım yanma götürünüz, iaşesini temin etsin. Bunlar beraber yaşamak için | yaradılmışlardır. Kendisine bir arkadaş! yolluyorum. Fakat mahalle imamı gidip ikisini de okutsun ve hiçbi: dinin onla- rm ahlâklarına müsaade etmediğini ken- dilerine öğretsin. "Türk imparatorluğunun bir cami yap- tırmak ve idaresi için lâzım gelen tahsi- satı temin etmek yolunda daimi surelte takib ettikleri âdet camileri o kadar ço- ğaltmıştır ki İstanbulda arsalar azalmış! tı. Sultan Mahmud Üsküdarda bir cami yaptırmağa karar vermişti! Öldü. Bunu Sultan Osman tamamlattı. Fakat Mus- tafa inşa ettirmek istediği cami için İs- tanbul içinde oldukça geniş bir aras bul- du Bu padişah, yıkacağı binaları telâfi etmek ve yeni camie varidat temin ey-| lemek Üzere Marmara sahilinde sığ bir| vere, şehrin surları kurbuna bir rıhtım vaptırarak orada yeni bir mahalle vö- ni düşünerek keyifleniyorlardı. Fakağ nefislerinde cemettikleri o hükümdarlığı ile hususi bir ferd mfatıni birbirine Kâs rıştırmıyan hükümdarlar ne büyüktür ler! Bunlar şahsi infiallerini tatmin ve teskin için otoritelerini kullanmazla kendi davalarında adaletin kökmünüü bekliyen hükümdarlar ne büyüktürleri Böyle hükümdarların ruhları etraflarım almış kimselerin rey ve tesvibieri ile fis tifa edemezler, İşte Sultan Süleyman böyle bir pağdk şah idi. 'Tahtından eğilerek kanunun icas Ibını sordu. Müftüye şöyle yazdı: Bir âw dam Cenabıhakka bir mabed inşa etme istiyor, bunun arsasını vücude getireceği yerlerin sahibleri olan bütün müslüman» lar evlerini satmak suretile bu hayırlı işe iştirske müsaraal gösteriyorlar, Fakaj tek bir kişi, bir Yahudi ne verilse kabul etmiyor. Bunun cezası nedir? Müftü şu cevabı verdi; — Hiçbir cezaya müstahak değildin Mülkiyet hakkı, ferdler arasında istisna gözetilmeksizin, mukaddestir. Bu kadar kutsi bir kanuna tecavüz edilerek Allaha bir mabed bina edilemez. Kanun Yahu dinin ihtimal ki çocuklarına bir mülk bis rakmak yolunda beslediği arzuyu kabul eder, İhtimal ki Yahudi bunu satıp ta ela geçireceği paranın sarf ve hediye edik mesinden korkuyor. Fakat bu arsayı is ticar tarikile almak mümkündür, Bir © ve muhtaç olduğu zaman, bu hükümde rın hakkıdır. Binaenaleyh Yahudi ile ew lâd ve ahfadı için bir mukavelename aks tetmek icab eder. Bu sayede önün müh kiyet hakkı masun kalır, Sonra evi yıkıp camli yapmak kabildir, Müslümanların © camide ibadet etmeleri caiz olur. Müftünün fetvası icra edildi, Cami inşasına umumiyetle umum! mektebler inşası da inzimam eder. Bun ralarda mahallenin çocukları namaz VA dualarını öğrenirler. Zenginlerden bi çoğu da camiler ve namazgâhler (1) yapı tarırlar, Bu sofu müslümanlara Mekkş istikametini göstermeğe yarar, Bu tara cuie getirmeyi düşündü. Mimarların cehaleti denizin dalgaları ile uzm müddet muvaffakiyetsizce mü- endele etti İcab eden masarifi hakkile göze almaktan başka hakiki bir (ktısad kabil olamıyacağını daima kendi zararı. ne tecrübelerle öğrenen tamahkârlık ni. heyet zaruret ve ierba boyun eğmek mecburiyetinde kaldı. O zamana kadar sarfedilen altınlar hiçbir işe yaramadı. Yeniden işe başlamak ve doldurma ama. liyesine teşebbüs etmek lâzım geldi. Bu gor çare fayda etti ve Inşaat takviye o- Tundu. Camii bins için satın alman evlerin sa- hibleri olan Türklerin çoğu yeni binala- ra kiracı oldular. Yeni mabed ona baş- hyan bükümdar zamanında ftmam edil- di, Camiin plânını tatbik için Mzumu o- lan binaların iştirası meselesinde ev sa- hiblerinin dini hamiyetleri Mustefayı hiçbir zorlukla karşılaştırmadı. Osmank hükümdarlarınm en büyüğü olan Bulten Selim ayni vaziyette bulunduğu zaman bu kadar talihli olmamıştı. Türkiyede em lâkin kanuni kiymeti hakkında bir fik'r vermeğe kâfi olan bu mesele bence pek alâkaya şayan görülmektedir. Süleymaniye camisinin inşa edileceği mevki kararlaştırılmıştı, Burasının mül- kiyetini temin edecek satın alma mua. melesinde Sultan Süleyman hiçbir zor. Tuğa maruz kalmak tehlikesini görmü- yordu. Halbuki arsanın ortasında olduk- ça kıymetli bir eve sahih olan bir Yahu- Jüks ziyade kırlarda göze çarpıyoğ Batıl itikad bu küçük tesisatı pek mel ul hale sokmuştur. Birçok fevajd temiş ediyorlar, Bunları elde eden Türkler hen gün istifade yolunu bulurlar. (Arkası var) (1) Namaz kılmak için hazırlanmış yeğ, Bir taşın üzerime kelime şahadet yazılır W bu taş Mekke istikametini gösterecek suröle te dikilir. Ayni zamanda oraya abdesi al » mağa hizmet edecek bir çeşme de yapılır. ke tieiieierliiekiiesiilekiieilieei a SELÂNİK BANKASI Tesis tarihi : 1888 o 3 Idare Merkezi : İSTANBUL (GALATAY Türkiyedeki Şubeleri: İSTANBUL (Galata ve Yenicami) MERSİN, ADANA Bürosu Yunanistandaki Şubeleri: SELÂNİK - ATİNA o Her nevi banka muameleleri Kiralık kasalar servisi LL LL LİL Lİ A