1 j i 12 Sayfa 1” “Son Posta, SİMEEZI i İİ Cenan uzandığı sedirde doğrularak si- Vİ garasınm külünü sikti, Abajurdan süzü- X len kızıl ışıkların altında neş'e kıvılcım- larile tutuşan gözlerinde öldürücü bir © güzellik vardı. Sonbaharını yaşayan bu İ kadın çehresi tazeliğini tamamile muha- © faza etmekteydi ve bır ona sonsuz bir if- © tihar veriyordu. Şimdiye kadar bütün 48- “ teklerinde muvaffak olmuştu ve oluyor- “du. Kendi tabiriyle baştanbaşa muvaffa © Kiyetlerle dolu hayatını sigarasının du- Sİ anlarım seyrederek düşünüyurdu. © © Henüz 18 yaşında bir genç kiz iken onu © wütevanı bir maliye memuru ile evlen * dirmişlerdi. Nazım elinden geldiği kadar SON POSTA nın Hikdyesi “umman Si | | ünahkâr kadın > ulm. Yazan : İnci Özkurt 40 ER — Boşu boşuna üzülmüşüm., diye söy-|bir istikbalin ona derin ıztırab uçuruma- lendi. Yenemiyeceğimi zannettiğim Ke- ları hazırladığından bihaber müsterih bir mal de nihayet karşımda mağlüb oldu. (halde başını yumuşak yastıklara Koya- Aylardanberi kendisine lâkayd davra-'rak rahat uykusuna dalmıştı, nan bu genç adam bundan sonra tama-| Bunu takib eden günlerde genç kadın mile onundu. Bunu düşünmek bile Ce-| babasının, annesinin ve kardeşlerinin &- hanı derin bir sevince sürüklüyordu. Ke-| rasında yeşil bahçelerde, tarlalarda gü- mali seviyor muydu? O kimseyi sevs| lüp oynarken kocasi (Kemal) bütün ben mensşti ki Kemali sevsin... Et ve kemik- (liğini Cenanın iğrenç ellerine teslim et- ten ibaret olan ruhsuz varlığı sathi gü-) miş bulunuyordu. Kamsının seyahati zelliği akında iğrenç duygularla dolu bir | genç adamın tereddüdler içinde boğulan kalb taşıyordu, hislerine kat'i bir istikamet vermişti. İlk anlarda Seherin ince ve temiz hayali kar- şısına dikildiği halde artık Cenanın var- lığı bu hayali öldürmeğe yetiyordu. Yu- — Babacığım, enreciğim, sizleri ne ka- dar göreceğim gelmişti bilseniz. N Şubat 7 Deniz ve denizcilik > “ (Baştarafı 8 inci sayfada) İkinci grup 30 gemiden ibarettir, Üssü 'Tarante'dadır. Üçüncü grup 15 gemiden ibarettir. Üs- sü Messina'dadır. Dördüncü grup 5 gemiden ibarettir, Üssü Napoli'dedir, Bu taksimattan anlaşıldığına göre 80 denizaltı gemisinden takriben 50 si Sicil- yü ile Tunus arasında bulunmaktadır. Bugün İtalya dünyanın en büyük de- nizaltı filosuna malik bulunmaktadır, A- miral Duccinin beyanatına göre harb es- nasında bu kuvvetin ancak üçte biri fit Jen iş görecek halde bulunacaktır. Ami- ralin sözü doğru olabilir. Ancak harbin müteakib aylarında.. harbin ilk ayların- da hizmette bulumacak denizaltılarının sayısı herhalde fazla olacaktır. icab eder. Bu kruvazörler 10.000 tonluk- tur. Bunlara da 10 hafif kruvazör ile 36 destroyer, bir tayyare ana gemisi, 18 mu- avin gemiyi ilâve eylemelidir. 1938 programına nazaran 280.000 ton- luk yeni gemiler inşa edilmektedir. Bun- ların inşası ikmal edildikten sonra, yani 1940 senesi sonunda yahud 1941 senesinin ilk aylarında İtalyanın bahri kuvveti çu gemilerden teşekkül edecektir: 8 zırhlı, 9 ağır kruvazör, 15 hafif kru- vazör, 86 destroyer, 65 torpito, 130 de- nizaltısı, | tayyare ana gemisi, 75 torpil endaht gemisi, Bu 15 torpil endaht gemileri hakkında nazarı dikkati celbederim. Çünkü her bi- ri 20 tonluktur, bunlardan biri geçenler. de dört rökor birden kırmıştır. Varazze üssünde yapılan tecrübelerde gu neticeler elde edilmiştir. e iğ İğne g muşak kadife koltuklara gömülü karşı-| : Gene amiral Duccinin beyanatına yö- İİ çalıştığı halde bu, güzelliği ile mağrur) Seher babasının artık buruşmağa yüz Gö i | ie he 7 hıkti otururlarken daba üç dört giln ev. Te Galvani tipinde alan on iki denizaltı) . , “At “a muhteris kızı memnun edememişti. Kü- | tutan yumuşak yanaklarını öpüyordu. : 3 47.03 mi ö © çüklüğündenberi rüyaları zenginlik ve! Sonra annesine döndü: İvel o koltukta Seherin oturmuş o'duğu- | gemisi pek yakında mahrukat almaksızın) © R Ky — 5 © Shtişam olan Cenan Nazımla ancak üç #€-| — Armeciğim! nu arbk hatırlamıyordu bile... Küçük kirma ki ii İri aker BE e mağ! j ÜN ve yaşayabildi. Bu üç sene içinde bir kiz Anne, kız kucaklaşırken bbasmın göz. evlerinin masum saadetlerine sahne olan | &idebilece rette bulunacaklardır. Bu 90 mi ee yaşayabi vene iç mein renkliler 2 “ İseyahatin uzunluğu takriben 10.000 mik) 12 » O * ; “409 mi sürat öze vi çocuğu olmuştu. Fakat günahkâr annel lerindeki ılık yaşlar yanaklarına doğru nefti salonunun her köşesi şimdi bir ale “zengin bir tüccarla yuvasından uzaklara kaçarken bu mâsum yavrunun ağlayış- larını duymamıştı. Onun gözyaşları, hıç» NX kırıkları genç kadına servet ve ihtişam vadeden istikbalin rüyaları önünde sön-| müş, boğulmuşlardı. — Senelerce Avrupada dolaştıktan sonra yeni kocasile İstanbula dönen Cenan bi- çare Nazımı belki hatırlamıyordu bile... Genç kadın artık istediği hayatı bulmuş- yuvarlanıyordu. Seherin bu kadına anne | faciasının izlerile çizgilermişti. diye candan sarılışı adamcağızı öyle de- Kemal yüzünü pencereye döndürerek rinden sarmıştı ki.. güneşin Marmarayı kızıllaştıran renkle- Bu uzun kucaklaşmalardan sonra kar- rine baktı, O anda bütün vicdan bağla- sılıklı hasır koltuklara oturdular, Güneş) rından kurtulmuş olan genç jam hattâ batmak üzereydi. Serin akşam rüzgâri bu güzel kadını elde etmiş olmaktan do- kuru yaprakları önüne kalmış sürüklü-;layı iğrenç bir gurur duyuyordu. Öyle yordu. Çardaktan sârkan kocaman üzüm | ya Bayan Cenan bugün gençlik çağını ge- salkımları oldukça sararmışlardı. Rtraf.| çirmiş olmakla beraber hâlâ genç ve gü- dir ve Cenova - Nevyork arasındaki me- safenin 2000 mil fazlasıdır. Bu denizaltı gemilerinin müstesna kuvveti haiz ola- câkları anlaşılmaktadır. Sathı bahirdeki | süratleri 17 mildir. Teslihatlarına gelin- ce 8 aded torpil kovanı, 100 m/m. lik iki topları vardır. Kat”! olarak denilebilir ki şimdiden ve iyi idare edildiği takdirde İtalyan de- rinden seyreylemiştir. Bu rakamların ö- zerlerinde dikkatle durmak Wxımdır. Bu torpil gemileri levazım almaksızın 1000 kilometrelik mesafe katedebilirler. İtalyanın bahriye teslihatını ne derece büyük bir süratle inkişaf ettirmekte ol- duğu hakkında bir fikir edinmek üzere şunu kaydeylemek icab eder: 1938 senesinin Kânunusani ayının bis rinci gününden ayni senenin Temmuzü- taki her şey bir bakışta sonbahar oldu-| 2eldi ve hâlâ bütün şık ve zarif erke hizaltı filosu müthiş bir silâh teşkil ey- Za sap : l | $u. Işıklı salonlarda çık elbiselerle dola-| gunu güle İş onun ufak bir iltifatına mazhar clabil-| lemektedir. ma Me l Şiyor. herkesin takdir nazarlarını üstün-| — Hiç geleciğini ummuyorduk Seher. mek için neler yapmazlardı. Böyle oldu-| Bizim denizaltı gemileri ile mukayese ii ik miabiribi, 10 didi İNİ SE topluyordu. Göz kamaştıracak kadar) Kemal bırakmak istemiyordu Fa, | Bu halde Cenan Kemali tercih etmişti.| edecek olursek şu netice istihsal edile, ye; rr 10 darp, İN güzeldi, şıktı. Bütün erkekler, hattâ ka-| kat hiç olmazsa bir hafta için muhakkak Hattâ genç adam uzun zaman İâkaydi cektir. İtalyanın 77000 tonluk 110 gemi-)” di ni b cal LERİN e a e Yy NEZ “dınlar bile onun güzelliğini inkâr ede- miyorlardı. Kusur arayan gözler uzun / tetkiklerinden bir netice çıkaramıyorlar- dı. © Seneler geçiyor. fakat zaman önün — gençliğini, tazeliğini hırpalamıyordu. Ko- © Gesi Bay Tahir ise günden güne çökmek- © te idi. Artık karısınm çılgınca eğlencele- “rine gezmelerine iştirak edemiyordu. Genç kadın hiçbir yerde eksik değildi. © Yazın motör gezintileri, mehtab safaları, © kışın çaylar, balolar tertib ediyor, salon- ları şık ve neş'eli bir kalabalıkla dolup boşalıyordu. Çok geçmeden Bay 'Tahir ölmüştü ve Cenan muazzam bir servete sahib olarak 371 yaşında dul kalmıştı. Servet ve gü- © mekiği etrafına birçok kimselerin toplan- “ masına sebeb oldu. Fakat o artık evlen-! © mek istemiyordu. Esasen hayatında dal-| «ma beğenilmek ve herkesten üstün olmak ide Seherin onun için herkesten daha mu- davrandığı halde ona doğru gelmişti. Bâşını çevirip sigarasının dumanlarını seyreden Cenana dikkatle baktı ve için- den: — Marikulâde güzel, diye mırıldandı. Karısının parlak yeşil gözleri bu yakıcı msnalarla dolu yeşil gözlerin içinde eri- misti sanki... Cenan ayağa kalkmıştı: — Bu salon içime kasvet çöktürdü. Öy- le koyu renklerle dolu ki... Kemal geri bir hareketle doğruldu: — Evet biraz öyledir. Burasını ben kendim icin düzelttirmiştim. Nefti renk- lerin içinde saatlerce kalmağı sevetim. Maamefih madem sıkıldınız, yandaki sa- Jona geçelim, orası tamamile zevkine göre tanzim edilmiştir. Cenan önde, arkada yandaki odaya gitmek istediğimi söyleyince sesini çıka- ramadı. — Sakm onu darıltmış olmayasın yav- Tum!... Genç kadının gözlerinde saadetinden €- min olanların sükünu vardı: — Hayır darılmadığına eminim, Sade- ce yalnızlık onu sıkacak ve beni araya-, cak. Beyaz saçlarla çevrili bu temzi baba çehresi kızının saadeti ile gaşyolmus. o- nu seyrediyordu. Hayatının her devresin- kaddes olduğumu hissetmişti, İlk kızı, ilk çocuğuydu 0... Genç kadın pencereden başını dışarı uzatarak çocukluğunun büyük bir kıs- mını geçirdiği bu şehrin ışıklarına uzun uzun baktı. Gözlerinde eski hatıralarına gülümser gibi canlı pırılılar oynaşıyor» | geçmişlerdi. Kemal düğmeyi çevirdi, E- du. lektrik iimbasından fizkıran işık eşya karımın Aymayı eline alarak kendini uzun uzun bazla seyretti, Dudaklarında müzaffer bir gülüşün izleri vardı. — Mes'udum, diye mırıldandı. Allaha | larda kırılan akşam kızılıklarını kıskanç! şükretmeliyim. Şimdiye kadar hayatımı|bir hücumla kovmustu. İlk bakışta du- kuvvetle sarsacak hiçbir felâket zuhür| varda asılı duran karakalem bir resim etmedi, Mes'udum... göze çarpivordu. Bu resim orla yaşlı, yüs Seher bunu söyledikten sonra yakın (Devami 13 üincü sayfada) sine mukabil bizim 74.000 tonluk 76 ge- mimiz bulunmaktadır. 1 Kânunsani 1938 den 1 Temmuz 1948 tarihine kadar İtalya sekiz günde bir «bir harb gemisi» denize indirmiştir. İtalyanın bugün modernleştirilmiş iki zırhlısı vardır. Bunlar Cavour ve Cesare adlarındaki gemilerdir. Bunlara Düilio ile Doria ile her biri 35.000 er tonluk Vit- torio Veneto ve Littorioyu, sonradan da Roma ve İmperoyu katmak leah eder, Yani aşağı yukarı sekiz günde bir gemi, İtalyan bahriye müsteşarının Rasseğ- na İtaliana mecmuasında yazmış olduğu makaleden şu satırları kaydedelim: <İtalya hiçbir milleti korkutmak iste- miyor. Deniz üzerindeki kudretinin fil ihtiyaçlarına tekabül eylemesini arzu et mektedir. Kendisine hücum edecek ola na karşı müdafsaya hazırdır. Gemilerinin. kudreti itibarile dostları için kavi bir müttefiztir. Kendisini tehdid edecek ola- na karşı da kavi bir kudreti haiz bulu- ik Marmont ie SATAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntszaman dişlerinizi fırçalayınız Sen Poslanın edebi romanı: 47 Bilmem, eniştem, şimdi, bizden son- ra gelip yattı mı? Ben yolda Daver “ ağabeyimin hiddetlerine, küfürlerine © karşı ellerine sarılarak yalvardım: © — Aman. bu gece geçsin. yarın s€- “ninle bu meseleyi hallederiz. Allah > saşkına, sen evdekilere bir şey söyleme! Ne ise, zorla derdimi dinletebildim. Zaten eve girerken sendeliyordu. A - © yakta duracak hali yoktu, Onu odasına kadar götürüp yatırdım. Fakat ben u- yuyamadım. Bütün gece uyuyamıya - cağım da... Halbuki Daver ağabeyimin “dumanlı kafesile uykusu yerinde! Ya- rın sabah erkenden uyanacağını da “zannetmiyorum. Fakat ne olursa olsun, gözlerini açınca ilk karşısına çıkan ben olma'ıyım, Kimbilir belki sustura- © bilirdim de bu meseleyi evde işilmez- Ter! Enişteme gelince, artik onu da ay- rıca görmek lâzım... Herhalde Kendisi © bu rezeleti evde ağzına alamaz. Fakat © bilinmez ki. sinir meselesi. bir de ah- © Jâk!. Eğer eniştem aile ile bozuşup &b- “ lamdan ayrılmak fikrinde ise pekâlâ bu vak'avı bahane tutabilir, mesele “ çıkarır, o zaman da benim bütün gay- o retlerim bosuna gider. Yalnız Iş mah- Ada avuç içi kadar yer... Herkes birbi“ rile meşgul... Ancak bu defa şu ümid var: O meyhanedeki müşterilerin he - men hiç birisini tanımıyoruz, onların da bizim yakınlıf#ımızı bildiklerini pek zannetmem, çünkü Daver ağsbevim enişleme yalnız ismile seslenmişti. Yal nız eniştemle gelen kızlardan Despina ihtimal şimdi işin farkına varmıstır. Fakal ne o, ne öteki kız, korkularından En a Yazan: Halid Fahri Ozansy İkemeye düşerse, larını nasıl tevile kalkar, orasını bile- mem. Hasılı şaşırdım gitti. hangi derdimi düşüneyim? Süheylâyı mı, anasının uygunsuzluklarını mi, o beyaz panto - lonlu gencin balkondan sarkan kafasını mı ve İhtimal yarın ötede beride yapa- cağı dedikoduları mı? Ve bütün bunla- İrm arkasından Erdinçle Ülkünün baş- larında dolaşan yetimlik tehlikesini mi? Cünkü eminim, bu iki çocuk baba- larmı da anaları kadar seviyorlar. On- ların ayrılması bu yavruların ebedi ıztırabı olur. Evet, evet, evdekilere bu vak'ayı duyurmamalıyım. Bilhassa ba- bamla anneme,. zavallılar, zaten, eniş- temle ablamın o kıskançlık kavgasın- dan beri a? mı üzülmüşlerdi! Şimdi bir de bu rezaleti işitirlerse?, Düşündüğüm gibi. ne yapıp yapıp Daver ağabeyimin gönlünü etmeliyim. Ona bütün bunları sayıp dökerek: — Anhyorsun ya, bu geceki hâdise- nin üstüne bir sünger çekelim! hâdise, aradan zaman geçtikten sonra duyulsa, hattâ böyle eskidikten sonra bizimkilerin, ablamın kulağıma da gelse ö kadar umursamam. Çünkü o zaman ne de olsa geçmiş bir hâdise sayılır ve biraz kıskançlık, biraz gürültü, netice- de İki taraf gene yatıştırılabilir, Her ne ise. dilerim ki öyle olsun!. Fakat ya öyle olmazsa?, Ya iş ciddile » şirse?, neyim! rımda seni hep böyle çağıriyorum, Sü- heylâ!, Şimdi sen yanımda olsa idin, hiç değilse sana yalvarırdım da şü ağrıyan okşar, uyuturdun... ihtiyacım var ki... Of yarabbi! Hangi bir aksiliği düşü- © bedbaht bunlarm hepsinden müthiş bir azaba mahküm: Uyuyamamak... Iv Hidiseler artık birbirini kovalıyor, öyle ki bunları ne durdurmağa mukte- dirim, ne istikametlerini değiştirmeğe... Hayat denen talih oyunu beni de, sev- diklerimi de ayrı ayrı yaralıyor. yanındaki Rum kız'|bu geceki gürültüyü dişarda kimseye| Dün ablamın başında dolaşan tehli- söylemezler. Rumlarsa, zaten, araların-| keyi savuşturmuştum, bugün belki ö - da bövle gürültülerin pek ortaya yayıl.|lüm yatağına düşen bir zavallının, Na- masmdan hoşlanmaslar. Nihayet bul/mık beyin başı ucunda ağlıyacağım: Dün sabah odasında uyanır uyanmaz Daver ağabeyime zorlukla meram an- latabilmiş, sonra İstanbula geçerek benden evvel inen eniştemi lâboratu- varında görmüş, evde söyliyemiyecek- lerimi ona orade söylemiş: — Bu meseleyi kapatalım. Siz de biraz sağı, solu düşünün, ablama da, çocuklarınıza da acıyın! Demiştim. Eniştem de, ihtimal asıl abâhatli kendisi olduğundan ve bir! boşanma davasının içine bu suçla düş- Süheylâ.. Süheyl... derdi dakikale| mek istemediğinden beni fazla üzme şı — Peki! Cevabını vermişti, başımı ellerinin arasında sıkar, benil Bundan sonra Daver ağabeyimle iki- sini, akşam, Köprüde, ayni vapura bi- Uyumak.. uyumak. ah, o süküne öyle) nerlerken barıştırmıştım. İşte bu iş böyle kolaylıkla haliolun- Şimdi anlıyorum, Namık beyin en |muştu. Fakat beriki meseleye, Namık Demeliyim. Enişteme de ayni dili | büyük ıztırabı ne imişi, Ne karısının|beyin dün gece birdenbire evvelkilere kullanmalıyım. Yalmız Allah vere de) ihanetine göz yaşlarile boyun eğişi, nelhiç benzemiyen bir krizle yatağına. s€-| io) yarın başkaları bizim evdekilere bu| yaralı kafasının yarım sar'ası.. hayır,|rilişine gelince, korkarmı ki buna hiç bir çare bulunamıyacak! Ölüm galiba çok yakmiaştı biçareye... Gece getir « dikleri doktor, vücudün fazla zayif düş mesinden kalbin mukavemeti azaldığı nı, fakat belki kurtulabileceğini söy - lemiş! Belki!, Bu kelime doktorların ağzım dan bir kere çıkmasın. Çıkarsa, yalnız, hasta için bir mucize beklemeli! Demin Namık beyin beslemesi gek mişti, Doktor bu sabah tekrar uğramış ve haslanın kalbine yeniden kuvvet verme kiçiri bir enjeksyon daha yap * mış. Annemle ablam dün gecedenberi oradalar. Eniştem de yanlarında. Bes leme giderken «Küçük hanım çok ağir yor, nasıl avulacağımızı bilemiyoruz » dedi. Fakat anlaşılan Namık beyin kar rısı, kocasınm bu son saatlerinde bile fazla sarsılmamış! Bu kadın taştan mw yoksa? O ölgun ve güzel vücudün al * tında kalbi bir mide gibi mi işliyor, sa” de başka uzviyelleri kemirip beslen * mek için.. ondaki bu et parçasında hiğ mi doymak hassası vok! * Haslanır, yamıtdan demin çıktım. güçlükle nefes “alıyordu. Doktor bir enjeksiyon daha Y O zaman biras iyileşir gibi oldu ve gözlerini açarak başı ucunda beni görünce acı acı gü * lümsedi. Beni tanıdığına hem: sevin * dim, hem üzüldüm. Çünkü ihtimal © na, Son itiraflarını hatırlatmıştım. Bu” mu, bir İâhze sonra, kanı çekilmiş dü” daklarından bir mırıltı halinde dökü" len şu kelimelerden anladım: — Görüyorsunuz ya. sonu buydü (Arkası var) a, İvi Li i