© ni takıp örgüsünü tekrar eline almış ve 12 Bay “Son Posta, nın Hikâyesi SN YÜN YUMAĞI SON POSTA EE rr. Yazan: Muazzez Tahsin Berkand gym ? Kadın var ki, hissine ve aşkına doku - nan ufak bir sebeble soğukkanlılığını ve * metanetini kaybeder, hiç düşünmeden ve soracaktı. Telefonu açar açmaz, aklına şeytan! bir fikir geldi ve sesini değişti Terek: çük kızına öreceği hırkanın yününü sar - mağı hazırlanıyordu. Birdenbire kapı çalındı. postacı bir mektub getirdi. Ragı- bir saniye durup muhakemesine hâkim|,— Allo! dedi. Halbuki, kocasile araların-| bın bazı bazı ev adresine iş mektubları olmağa çalışmadan, bütün hayatını alt- üst edecek, ömrünün sonuna kadar ken- * disini felâket içinde yaşatacak bir kararı “bir an içinde p * Bura mukabil, kadın var ki, soğukkan- hlığı ve metaneti sayesinde, tehlikelere "maruz kalan hayat ve saadetini kurtar - " mağs muvaffak olur. Nevin, bu ikinci sınıfa mensub olan kadınlardandı. Fevkalâde hassas, içli ve kıskanç olmasına rağmen bu duygularını yenerek muhakeme kuvvetini muhafaza etmeğe muvaffak olurdu Nitekim bu sa- yede, çok mes'ud geçen hayatında, bir fe- Miketle neticelenerek hem kendisini, hem de çocuklarını ebediyyen bedbahı edebi- lecek olan mühim bir hâdiseyi bertaraf etmeğe muvaffak olmuş, yuvasının sâa- detini karumuştu. Nevin, on senedenberi kendisine tam mManasile sadık olan ve evinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını seve seve temin e - *dön kocasında, bir kaç aydır bazı gayri tabii haller sezer gibi olmuştu. O vakte kadar gayet müşlik ve açık kalbli olan ve gerek evdeki, gerekse dı - şarıdaki hayatında gizlenecek hi; bir şe- yi bulunmuyan Ragıbın yüzüne gizli bir telâş, hareketlerine bir şaşkıniık ve inti- zamsızlık arız olmuş, kapınm çalınma - sından, hizmetçi kızın sözlerinden, karı - ının en sade bir halinden türlü türlü ma- nalar çıkarmağa, lüzumsuz sualle: sor - mağa başlamıştı. Kocasındaki bu değişikliği ilkin onda bir hastelik başlangıcına hamleden Ne - vin, sonradan müthiş bir şüphe fle sar - srldı: Ragıp başka bir kadını . seviyor, kendisini aldatıyordu. da mutabık kalmışlardı. Telefonu hangisi açarsa, karşısındakinin «âallol, sesine, kendi ismini söylemekle cevab verecek- V. Bu defs umumi formülü kullanınca Ragıbın bir saniye durduğunu, sonra bo- ğuk hir sesle: - - Sen misin, Yazıhaneme telefon et- me, benim seni çağırmamı bekle diye sa-| na tembih etmemiş miydim? dediğini işit- ti ve derbal telefonu kapadı. Dernek Ragıbın hayatında bir kadın vardı ve bu kadın alelâde bir şeydi. Yok- sa. kocası gibi herkese, bilhassa kadın - lara karşı çok nazik olan bir adamın «ben sana tembih elmemiş miydim?» gibi kaba hir cümleyi, temiz ve kibar bir sev- giliye karşı kullanamıyacağı apaşikârdi. İçini kemiren acıya rağmen Nevin va- ziyetin tasavvur ettiği kadar vahim ol - madığını hissetti, Kocası gibi yüksek bir! adamın böyle âlelâde kadınlarla uzun z8-| man münasebette bulunmasına imkân! tasavvur edemediği için onun bu buhra- nının geçmesini, hayatında ve harekâ » tında bir şey değiştirmeden beklsmeğe azmetti; bu pek kolay bir şey değilâ:, fa- kat kendi saadeti ve çocuklarının İstik - bali namına bu tecrübeyi yapması lâ - zımdı Ragıp bazı geceler eve çok geç gelnie- He başlamıştı; bu kabahatini kâh iş ba- hanelerile örtmeğe çalışıyor. kâh bir ar- kadasın davetlisi olduğunu ileri sürü - yer ve kendisini affettirmek İçin karısı- na karşı fazla müşfik ve ihtimamkâr dav- ronmağa çalışıyordu. Lâkin Nevin a'le hayatlarının yavaş yavaş bozulmakta ol- duğunu ve saadetleri üzerinde simsiyah felâket bulutlarının uçuştuğunu anlı - k eğlenmekle geç Bu şüphe kalbine düştüğü dak'ka, feci bir kıskançlık zehiri de bütün varlığını sarmıştı. Demek on senelik kocası, on beş senelik sevgilisi, iki çocuğunun babası Ragıp, yuvasından yüz çeviriyordu. Ka- dınlık ve analık gururu birdenbire sar - Sildi; birdenbire kendini dünyanın &n z4- vallı bir kadını gibi gördü ve her şey! bı- Takıp kaçmak istedi. Fakat bes on daki- kâlık durgun muhakemeden sonra bu ka- Tarını değiştirerek saadetini kurtarmağa çalışmağa azmetti. Bunun için de, her şevden evvel, içindeki şüphenin bir ha -| Böylece aylar geçti... Bir Cuma akşamı kikat olduğuna emin olması icab ediyor-| - ertesi gün hafta sonu tatilini gene yal- du. Bu maksadla binbir çareye baş vur -İruz geçireceğini, gene çocuklarile bera - du ve nihayet bir gün, bir telefon mu -| ber evde oturacağını düşünerek çocukla- haveresi ile bunu anladı. rı namına üzülüyordu - yemekten sonra, Eve sid bir iş için kocasından bir şey kocası gazetesini okurken, kendisi de kü- Aşıklar yolunun yolcuları —— yordu. Nevini her şsyden çok üzen, Ragıbın İ kendisine bakarken korkak ve şaşkın bir ifade alan gözleri idi. Kocasının kendisin- den korkmasına, kendisine karşı eski sa- mimi ve sade sevgiyi duymamasına o ka- der üzülüyordu ki, çok defa ona yakiaş- mek: — Ne oluyorsun? Benden niçin korku- İ yorsun? Sen asıl kendinden, kendi duy- i gularından kork! diye haykırmak istiyor. da Yazan: Halid Fahri Ozansoy ablam, akşamki endişesi geçmekle be - raber, içinde birdenbire uyanan hırsını tamamile yenememişti. Sözde resimli bir mecmuayı okur gibi yapıyor, hal - buki yan gözle eniştemi süzüyordu. Hafız Süleyman anasına bir göz işa- reti yaparak ayağa kalktı. Annem; — Nereye, Hafız?.. dedi. Gene erken- den yatmağa mı?.. K .. efendim.. geceler kısa.. daini, zin de sabah namazına erken kalkmak âdetim olduğundan... Hafız ihtimal (o tumturaklı başlayan cümlesini biraz daha uzatacaktı. Fakat eniştem. 'çocuklarınm saçlarını ve yüz- lerini okşayan iki elini birden havaya kaldırdı ye kırık bir kuş kanadı gibi i. kisini de aşağıya doğru sallıyarak: — Yon.. otur.. otur.. Hafız efendi.. bu akşam arabalarla gezmemiz var», Dedi. Hafız da bu emir karşısında şa- şalayıp tekrar iskemlesine çöktü. Gül - şen dadı da biraz hafifce kıpırdamışken bu defa minderine daha rahat yerleşti. Belli ki, bu araba ile mehtab gezmesi pek hoşuna gitmişti! Öyle ya, kim bilir Eniştem işi her zamanki pişkinliğine vurdu: — Hakkınız var, beybaba.. fakat lâ- boratuvanda bazı üfjan (urgent) tah- dillerim vardı pek acele! Geceleri de çalışmak lâzım geldi. Babam bu defa istihzayı keskinleş. tirdi: — Kimyagerlik de gittikçe büsbütün güç bir meslek oluyor galiba?. De Eniştem, şimdi, babamın bu son sö. zünü işitmemiş gibi, ablama dönmuş, hatır soruyordu: ön nasılsın Münevver? ekşi suratla, sadece: emin üç gecedir oy- anlamıştım. Söz de ablama göstermek bahanesile üç İstanbuldan gelmemişti de ni- * Bu akşam gönlü olmuştu getmeğe! İşin dosdoğru- su bu üç geceyi Adadan başka yerlerde il, Artık enistem, Erdinele Ülküyü diz. erine oturtup dipteki divanın köşesi - ne yerleşmiş, babam radyosunu yeni - den işl adan halam gözlükleri -İvelki Ada mehtablarını (hatırlayarak ne tatlı hikâyeler konuşacaklardı! aldığını bildiği için Nevin bunu evvelâ mühimsememişti, Fakat kocasının zarfın üstündeki yazıyı görünce mosmor kesildi- ğini ve zarfı açan ellerinin titrediğini gö- rilace mektubun nereden geldiğini anla - dı, göz ucile, hiç bel4 etmeden, onu tet- kik etmeğe koyuldu. Ragıp karısını şüpheye düşürdüğünü anlamış ve soğukkanlılığını bularak, lâ - keyd bir yüzle mektubu okumuştu. Hat- tâ. Nevinin en ufak bir şüphesini orta - dan Kalöirmak için de, mektubu okuduk- ten sonra cebine koyacak yerde buruş - turup ehemmiyetsiz bir kâğıd gib: onu s0- banın ağık duran kapısından ateşe atmak istemiş, İnkat uzaktan buna muvaffak o- lamıyarak mektubu yere düşürmüştü, O sırda elindeki yün çilesini sarmağa hazır- lanan Nevin, kocasının yerinden kalkma” sına meydan vermeden fırlıyarak kâğıdı yerden almış, lâkayd bir tavırla yünü o- nun üzerine sarmağa başlamıştı. Dışarıda geçirmekte olduğu macerayı karısının duymaması için o güne kadar her türlü tedbirleri almış olan Râgibın huzuru ve rahatı kaçmıştı şimdi. Ne yâ- pıp yapıp Nevinin bu mektubu okumast- na mâni olmalıydı! Bunun için de, onu, ev işlerini bitirip örgü örecek vaki: bul- duğu zamanlarda, yani akşanı ve gece $aatlerinde yalnız bırakmamaktan başka | çare yoktu, Bir müddet akşamları erken eve gel - meğe ve geceleri çıkmamağa karar verdi ve bu kararı verdikten sonrâ karısna bir şey sezdirmemeğe çalışarak hemen bu gece harekete geçmek ve çoktanberi ona | karşı takındığı tavırları şimdiden de - Biştirmek istedi, Sükünetle ve oynadığı oyunu belli et - meden yerinden kalktı, karısının bir san- dalyeye geçirdiği yün çilesin: alsrak 9- nun yanına oturdu, eski zamanlarda yap- tığı gibi, onun yününü sarmas yardım etti. İlk dakikalarda bir şey konuşmu « yorlardı; yavaş yavaş, belki de bu defa ikişi de farkında olmaksızın, tabii ve sa- mimi kelimeler bulmağa başladılar, — Pek acele sarıyorsun; yünü karıştı- racakâın... — Sen de kollarını acele oynat ve ba- na uymağa çalış. — Köoskocaman bir yumak oluyor; bü- nu boşaltmak için günler lâzım. (Devamı 13 sayfada) Yalnız annem itiraz edecek oldu. — Baksanız a kaç kişiyiz! Bu kadar araba şimdi iskelede hazır bulunur mu? Bütün aralalar turdadır. Eniştem güldü; — Ben onu sanki düşünmedim mi? dedi, İskeleye çıkınca ilk işim bizim Ni- koyu görmek oldu. Arabası gayet gü « zeldir onun.. söyledim ona.. ayrıca üç araba dahe peyledik. Bir çeyrek sonra arabalar bizim kapıda hazır. Derhal Naciye hanımı hatırladım, E- niştem anlaşılan metresine incelik ya- pacak! Zaten bu araba bahsini bir kere daha açmıştı. Fakat onların da davet e- dileceğini unutan oObabam bu defada hayretinden çıt diye radyosunu tekrar kapamıştı: — Dört arabaya da nelüzum var?. dedi. Sayalım bakalım kaç kişiyiz?.. Üç arabaya tam geliriz sanırım. Nüzhet zaten gelemez. İçeride hâlâ ayağı sârı - lı yatıyor, Eniştem hatırlattı: — Unuttunuz mu? Namık beyleri de çağıracaktık. Geçen hafta kendisine se- rüm yapmağa gittiğim zaman söyle - miştim de.. pek memnun oldular. Babam yeni bir hayretle tekrar par- mağ'nı radyonun düğmesine uzattı ve yeni bir çit sesi ile bir lâhza söhra ar kasından şiddetli bir paraz!t duyuldu. Şimdi o, bir taraftan bu paraziti yok etmeğe, bir taraftan da pek sevdiği bir Arab sazı bulmağa çalışırken sual sual üstüne vağdırıyordu! — Yan,, aşı mı yapıyorsun Namik be-| Şadan halamla bir arabada, otuz yıl ev.| ye?. Ne aşısı?.. Ne zamandanberi?, Ken | mm, gece yarısı, uykusuz, bir saatten faz disi mi istemişti?. — Evet. bir kuvvet serümü., bilhas. I Kaça i İkincikâmn kçılar ve muhafaza memurlar arasında neler gördüm? (Baştarafı 9 uncu sayfada) | Haberini verdi. kaklar hıncahınç insan, araba, kam -| O zaman, dilenci kılıklı yon kafileleri ile dolu. (Eşeğin sahibi| teşkilât; fednisi aslan kesildi. bu sırasız inadcılığa kızmaz da ne ya *İle adama, bir eli ile de uzun par? Tabii kalayı basar! o Adamcağız, İfeylezofun yularına yapıştı. bir yandan yulara asılıyor, bir yandan da diline pelesenk ettiği (o centilmence sözler arasında! «— Ulan, başıma belâ sini» Diyor. Bu sırada tuhaf bir tesadüf de oluyor. Kıyafetini değiştiren memurun | dığın içinde bulunan cevberi 2 tanıdığı eski bir sabıkalı, masum ve fa: |diyorduk. Bir de ne görelim? Altı #8 kir eşek sahibinin yanına yaklaşıp, ya-| val, üstü şişhanc kabilinden A vaşca: m ; Te K üstü yağlı peynir, altı iki teneke ge «— Etrafta aynasızlar var! Bir ayak 'dolu değil mi? , Sabih Alı, Tarihten sayfalar | Holivudun yeni Garbos (Baştarafı 8 inci sayfada) (Bastarafı 7 inci sayfada) Papanın da iltifatları artıyordu. O ka-| yüksektir. Müşabehet yalnız bu moli” © ya inhisar eylememektedir. Tıpkı Ge dar ki oğlunun onunla olan dostluğunu arttırmak için her türlü teşvikleri yap -|ta Garbo gibi Margaret Sullavan Öl tam manasile istiklâline — riayetkiii” malla beraber kendisi de onunla bera « ber halk erasında görünmek hevesini Ye-İ Her ikisi hususi © hayatlarını kist? deştirmezler; her ikisi de reklimlei * nememişti Mayıs ayının güzel bir Pazar günü, ön-| dan, âlâyişlerden hoşlanmazlar; deği" ' kodulardan uzak yaşarlar. de haç, etrafında muhafızları ve kardi - Filmlerde kadınlığı derin bir beft” nallarile birlikte Papayı Roms sokak- larında gördüler. Bu kadarı belki mühim ktadır: Büyük can uyandırma! r: Büyük ve i leyici bir heyecan. Stüdyo haricinde Bir ef kayi | Balıkpazarında «mürur ve ub | durduran bizim feylezof, memuru & Tür görmez, caddeyi tuttu: Soluğu “ rükte aldı. A Hepimiz, feylezofun sırtındaki Sa getirecek » : değildi; fakat Papanın önünde ve at Üs- tünde Cem Sultan da vardı. Papa, şeh - zadeye kompliman olsun diye genç oğ « Iuna ve Kont Bitigliyanoya Türk elbisesi giydirmişti. Don Jun ve Kont, başlarında sarık, er- kalarında kaftan, bacaklarında şalvar ve sarı pabuçlarla şehzadenin iki tarafında gidiyorlardı. Papa altıncı Aleksandr. Şehzads Cem yüzünden Sultan Beyazıdın epeyce altın- cıklarını çekti. Fakat sonunda Romaya kadar parlak bir yürüyüş yapan Fransâ serbest tavırları ona «Tombay» ks ni kazandırmıştır. i Genç bir kadın tramvaydan düş Dün saat dokuzu on geçe 284 9“ mâralı vatmanın idaresindeki 2 BESE ralı tramvay arabası Beyazıd durağı? yklaştığı sırada araba durmadan si ; culardan bir kadın atlamıştır. 20 ya Kİ kralı sekizinci Şarla teslim etmeğ? mes- bur kaldı. Baş, Diş, Nezle, Nevralji, kırıklık ve bütün MENEM KE ceken günde sa sinir ve beyin hastalıklarında iyi - dir, — Yeni mi çıktı bu ilâç? Avrupadan mı gelme? — Hayır. kendi müstahzaratımdan.. maamafih sizi temin ederim, çok iyi ne- ticeler elde ediyorum. Hattâ bir kısım doktorlarımız da kullanmağa başladı - Tar, Bu işe bütün saflığına rağmen anne - min de pek sklı yatmamıştı. Bu sebeb- ten kendisini tulamadı: — Oğlum, dedi, darılma amma sana bir şey söyliyeceğim. OSenkidlima- damsın, hastayı gece yarısı arabalarla mehtab seyrine nası) çıkaracaksın? — Ne ziyanı var, güzelce paltosuna garılır gelir. Zaten geceleri uykusuz - uktan şikâyetçi.. evvelce de söylemiş » tim, belki bu güzel hava, bu güzel meh tab gezintisinde rahat ederler, dönüşte tatlı bir uyku uyurlar. Öyle değil mi? Bu son suali bana dönerek sormuştu. — Evet. belki o öyledir, diye cevab verdim. Yalnız geçen hafta bir akşam ben de kendisini ziyarete (o gitmiştim. Zavallıyı çok yorgun (o ve benzi soluk buldum da... — Dedim ya, uykusuzluk.. gündüz - leri de fazla sıcağın tesiri,. bakın, gö » receksiniz, bir taraftan serum tedavisi, ara sıra da araba ile gezinti, çam ve de- niz havası, bilhassa mehtabda... sinir - leri öyle düzeltecek ki... Sustum. Daha ne diyebilecektim? Bakteriyoloğ eniştem fenni de kendi - sine uydurmuştu. Hasta, sakat bir ada- Ja arabada sarsmaktan hiç çekinmiyor, bunda hiç bir mahzur görmüyor, bilâ - Siranuş olduğu anlaşılan yolcu; larında ve Kocamustafapaşada zemesini kaybederek düşmüş ve F9Ğİ f Grip, Romatizma ağrılarınızı derhal kese”, 3 kaşe alınabilir. yaya gi kis bu gezintiden büyük faydalar yordu! .) Ben ise şöyle düşünüyordum: “ Allah vere de biçareyi üşütüp gi reeye uğratmasak! 4 * | Arabalar kapının önünde darms$. fenerleri yanık bizi bekliyorlardı. metçilerden biri Namık beyleri Ağ” mağa gitmişti, Biraz sonra geldiler, Onları va karşıladık. Namık bey, eniştemin ©,” şündüğü gibi pardesüsünü sırtım 0 mış, kızının koluna yaslanmıştı. Bi fevkalâdelik Naciye o hanımda ide 5 © gecenin şerefine gelin gibi beyazla” i yinmişti! A — Doğrusu çok teşekkür ederi& # di, bizi hatırlamışsınız! i Ablam, yarı neş'esiz bir tavırl& & — Estağfürullah, - diye cevab de Bu gece hep beraber gezelim pen” Bu esnada Süheylâya baktım. den bir adım ötede, babasının yi” bırakmış, Neclâ ile konuşuyordu. all zünde ay ışığı her yüzden daha şi daha sihirli parlıyordu, O zaman > de yeniden uyanan aşkımın hey vir © yanına sokulmak istedim. Fakst i denbire o larafa dönen eniştem K evvel Süheylâ, iz — Ey?.. Siz nasılsınız, Plâj ne âlemde?.. Ben, malüm y& zardan başka günler gelemiyoru”” işitme Süheylâ ne cevab verdi, > bile.. yalnız bir lâhza söle 5 güzel mehtab içinde karardı a tim. Demek Süheylâ, eniştemi, by ii gitmediğim Pazar günleri plâjd? müştül.. (Arkası var?