Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Ümidim yok Müstamel bir ceket almak î“ bitpazarına giden birine, dükkânda bir ceket gös - "l'diler: — Otuz sene giyiniz, dediler, Gne bir Şey olmaz. _cek“i alacak, cekete baktı, &- Yirdi, Çevirdi, geri verdi: — Bu kadar sağlamını iste - 'lıem, dedi, otuz sene yaşıyaca - hiç ümidim yok ta. mezsin! ceğim! — Sen de damadım, benim için iyi bir şey temenni et- — Sen, gideceğim, de kayın- valideciğim.. 0 zaman sanüa iyi seyahatler temenni ede- Erkek — Geç kaldık, ne ma- zeret uydurup söyliyeceğiz. Kadın — Beni beklediğin iki saat zarfında bir tek ma- zeret uyduramadın mı? Yeniden açacak İki arkadaşın ikisinin de birer yeşil kravatları vardı. Yeşil kravatı üzerinde çiçekler olan ötekine: — Senin kravatın da güzel amma, benimki kadar olamaz, benimki çiçekli, dedi. Öteki güldü: — Bu da sanki bir şey mi, be- nimki de çiçekli idi. Çiçekler güneşten soldular, yeniden aça- cak. SEVEN Seven de abdaldır, sevilen Te, çünkü seven sevilmiyece- &ini bilmediği halde gene se- Ver, sevilen de, sevildiğini bi- lem“üil' için sevmez. * Sevene: — Niçin sevdin? Dedim.. — Bilmem? Dedi. — Nasıl sevdin? Dedim: — Unuttum! Dedi. — Ne kadar seveceksin! Dedim: — Bilmiyorum amma, zan- hedersem sevilinciye kadar! Dedi. * Seven insanla sevmiyen in- San arasındaki fark şudur: Bi- Tincinin hisleri kuvvetlidir. İ- | Fincinin aklı fikri! * Seven insan, her şeyi yapa- Tum iddiasında olüp hiçbir şey Yapamıyan insandır. * SO'ınııg: — Sevgi nedir? iz hemen gözleri ya- Şarir; — Göz yaşıdır! Der, * ımcnlar arasında en acına- I, seven ayni zamanda da Sevilmeyi uman insandır. * _s'l’ell insanın gözleri bir "'_lqu.bm benzer. Minimini- vi hıütlıııaı-ı görür. *kk D « s A Bu takma dişler beni çok rahatsız I'İ'Whr. — Ben size » hakiki N Vüar dişten farkı olmıu — (#medim miydi bayan? sevgisi sever:. Hayvan — Hayvanları çok Muhakkak mı? : — |— Muhakkak.. Geçen gün nişan- lısile konuşuyor - lardı duydüm. Ni- şanlısı «hayvanla - rı sever misin» diye sormuştu. O da «ba- yılırım» dedi. — E sonra? — Nişanlısı en çok hangisini seyersin; dedi. O da «mavi tilkiyi» cevabını verdi. * Yanımdasın İki arkadaştılar. Birlikte oturuyorlar« lardı. Biri: — Balık avından dönüşte Balıkpaza- rena uğrayıp bir kilo balık almayı w- öğleye yiyeceğimiz yok. hi — Sol kulağım Var —N - e %ğ Dedi, îlekî;i: ü nutma.. aa ge 1 z * eyhinde e #f £ Ü/I bulunuyorlar. Cevabını verdi. Sol kulağı çınlıyan düşündü: — Muhakkak Neclâdır. — Nereden bildin? SEVİLEN Sevilen sevildiğini, öğrenin- ce sevmez. — Sen olacak değilsin ya, yanımdasın. * PP n Kadınlar sevildikleri için yi değil, sevilmek istedikleri için Gripli Doktor, gripli hastasını muayene etti: — BHele bir kar gelsin! Bu hasta « lıktan eser kal « maz. Doktor gidiyor- du. Hasta vizita « yı vermemişti, ha tırlattı: şir. — Vizitemi unuttunuz. Hasta yvatağında doğruldu: — Karı gönderin viziteyi ona vereyim. saç, Her sevimli sevilmez, sevilen sevimli değildir. severler. * Sevilen, sevildikçe güzelle- * Sev'len mes'ud yaşar, tâ ki kendi de sevinciye kadar. * her * Sevilmek için yalnız göz bo- yamasını bilmek değil, yüz, kirpik boyamasını bilmek Va te lâzımdır. Korksanıza Yirmi yaşında iken * sevil- Hindli fakir, fakirizm tecrübeleri ya- | pıyordu, Seyirciler arasından bir ka- dını sahneye ça - Bırdı; seyircilere: — Şimdi bir söz söyliyeceğim, — bu bayan tiril tiril tit riyecek! : Dedi. Yavaş sesle kadına söyledi: — Ben dişçiyim, dişlerinizi sökerim. Kadın güldü: » — Korksamıza, titresenize, Kadın gene güldü: — Ne diye korkayım, titriyeyim.. Be- nim kocam da dişçi! O benden korkuup titrer! mek tabiidir. Otuz yaşında i- ken sevilmek bir tali mesele- sidir. Kırk yaşında iken sevil- mek mucize olur. * Sevilenler sevildikleri için kib rlenmemelidirler. Sevilmi- yecekleri zaman da gelecektir. * Sevilen kedi tırmalar, sevi- len insan da hakeza! * Aşk bir elile zehir, bir elile panzehir serpen bir peridir. Zehiri sevenlere, panzehiri se- vilenlere serper, **kk kaybet- sokağa — çık, alışık değilim! ldivensiz Maya Ü hiç — Pahah diye şikâyet et- meyiniz, başkaları yoör, ben eksiltiyorum. arttırı- — Sarhoş olursam karım beni eve almıyör. yasın. — Büyük bayı sakın kırmı- — Evet, yarım kilonuz şim- di dört yüz gram geliyor. — Sen de eve ayık git! — Ben de o zaman karımı kapı dışarı atıyorum. u da bulaşıklarla be- Taber mi yıkıyacağım da böybe söylüyorsunuz?.. yılızlının batıl itikadları Sinema yıldız ve san'atkârları kadar <uğür getiren şeylere» itikad edenler az bulunur. Meselâ: Hollywoodda pbulunan evli san'atkârlar evlilik yüzüklerini uğur tıl- sımı telâkki ederler. Film çevirdikleri sırada, rol icabı olarak bu yüzüğü par- mağından muvakkaten bile olsun çıka- ran san'atkâr hiç yoktur. M. G. M. kumpanyasının çevirtmiş o- duğu bir filmde Maureen O'Sullivan ve Virginia Bruce biri bir bekâr hasta ba- kıcısı; diğeri de bir salon kadını rolleri- ni yapıyorlardı. Muharrir John Farrow ile evli bulunan Maureen parmağından yüzüğünü çıkaracağına rolünü feda ey- lemeğe hazırdı. Buna bir hilei şer'iye bul- mak icab eyledi. Yıldız parmağına çok peniş bir yüzük taktı. O kadar geniş ki nişan yüzüğü onun içinde kayboluyordu! Şimdi bu güzel yıldız rollerinde evlen- memiş kadınları temsil eylediği vakit muhakkak parmağına bu yüzüğü geçir- mektedir. Virginla Bruce daha basit bir usule müracaat eylemiştir. Bu gibi röller yap- tığı- vakit yüzüğünün üÜüzerine çok İnce bir-eldiven derisi geçirmektedir. Fotog- İraflarda bu hile farkedilmemektedir. Joan Crawfordun daha pratik bir bu- husu vardır. Nişan yüzüğü o kadar garib bir tarzdadır ki ona nişan yüzüğü demek için bin sahid lâzımdır! Pola Negrinin yüzüğü zikre değer: Bunu bir panayırdan almıştır. Mavi bir taştır. Üzerinde uçuşan ve ağızlarında bir at nalı tasıvyan iki güverecinin resmi vardır. Pola Negri bu yüzüğünden hiçbir sebeble ayrılmaz. Onun uğur getirdiğine dehşetli itikadı vardır. Yüzüğü kendisi- ne satan ihtiyar kadın bunun mutlak bir saadet tılsımı olduğunu, fakat kadrini bilmek lâzım geldiğini söylemiştir. İşte bunun içindir ki bu güzel ve olgun sine- ma yıldızı bu yüzüğünü geceleri bile par- mağından çıkarmamaktadır. Katrin Hepburnun İsanın doğuşundan 282 sene evveline aid altın bir böceği var- dır, Ptoleme ailesinden bir prenses tara- fından istimal edilmiş olan bu yüzük bir uğur membat imiş. Bu altın böceği hiç bir suretle elden çıkarmaması kendisine tavsiye edilmiştir. O da bu tavsiyeye e- hemmiyetle riayet etmektedir. Loretta Youngun tılsımı mukaddes Hind fillerinden birinin dişinden ya - pılmış bir heykeldir. Ginger Rocersin locasında bir tavşan Pola Negri mavi taşlı bir yüzüğün, Ginger Rocers bir tavşan ayağının, Jeanette Mac Donald bir yelpazenin, Spencer Tracy bir at nalının, Gary Cooper bir dudak boyasının uğur getirdiğine inanırlar Joan Crawford ve Spencer Tracy Gary Cooper Markopolo filminde ayağı vardır, film çevirmeğe gitmeden evvel muhakkak bir defa o tavşan ayar Bını eller. Adolphe Menjou İtalyada seyahat et- tiği sırada yolda bulduğu çok yassı bir taşı yanından ayırmaz, Bu taşın üzerine de örtüsüne bürünmüş bir «cins resmi vardır: Duvalles (Fransız san'atkârı) batıl itle kadlara manmaz. Fakat locasında bir Fransız köylüsü minyatürü vardır. Fernand Gavey, otomobilinin önünde bir kelebek heykeli bulundurur. San'atkâr bundan üç sene kadar evvel bir otomobil kazasına uğramış, otomobil parçalandığı halde ne kendisine, ne de kelebeğine bir sey olmuştur. Jeanette Mac Donald Fransız kraliçe« si Marie Antoinette'e aid olan çok güzel bir yelpazeye maliktir. Onu locasından ayırmaz. Clark Gable bir şiir kitabının «uğure getirdiğine inanmiştır. Kitabın ayni yer de bulunmasına dikkat eder, (Devamı 10 uncu sayfada) d gene pEenes e D — ee