12 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

12 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Hergün Suriye ve Filistin Meselelerinde Türkiye Yazan: Muhittin Birgen ahirenin büyük bir gazetesinde, Al Mukettamda bir makale © - kudum. Bu makale, Suriye ve Filistin iş lerinden ve bu arada Türkiyenin vaziye- tinden bahsediyor. Hülâsası şudur: «Demokrasi devletlerile otoriter dev- letler arasında şu fark vardır ki bunlar- dan birincileri işlerini yavaş yavaş gö - rürler, diğerleri ise meseleleri bir ham- lede halle taraftar olurlar. Otoriterler bu! işle kuvvetlerine güvenirler, ötekiler de #'yasetlerine. Bu ikinciler, yani İngil - tere e Fransa, plânlarını tahakkuk et - tirmek için beklerler, hasımlarını bir » birlerine düşürürler, bozarlar. Sonra da kendileri harekete geçerler. «Meselâ, şimali Suriyede Fransa, ce- nubi Suriyede, yani Filistinde İngiltere ayni şeyi yapıyorlar. Şimalde Fransa Su- riye ile bir muahede akdetti; bu muâhe- de üzerine iki defa da hususi anlaşmalar yaptı; fakat, ara yerde Suriyelileri bir -| birlerine düşürüp şimdi bu memleketi müttefikkkten tekrar esirlik mevkiine indirmek istiyor, Bunun gibi İngiltere de | Filistin işinin hallini uzattıkça uzattı Filistin içindeki bütün Arab kuvvetlerini yordu. Bugün Filistin Büyük Harb za - manında görmediği bir harablk içinde dir. Şimdi İngiltere Filistin Arablarını ayırmıya çalışıyor.» Mısır gazetesi, bunları yazarken, Daily Herald gazetesinde «Türkiyenin şimali | Suriyenin mandasını istemekte» olduğu- na dair kaydedilen bir rivayetlen bahse- diyor, Al Mukattam inanmıyor, «Tür - kiye böyle bir şey istemiş dahi olsa, şu #ki memleketin bugünkü vaziyetleri için de, bunu istiğrabe mahal yoktur. Fakat, Türkiye devleti, Cihan Harbinin sonun- dan ılibaren, vaktile Osmanlı imparator- luğunun parçalarından ibaret olan bu memleketlerden tamamen İcragat etmiş ve kendisinin tabii hududları içine çe - kilmiştirse diyerek “Türkiyenin, kimse - den ne manda, ne de öküz istemediğini açıkça söylüyor, * Makale beni hayli düşündürdü. Haki. katen, Suriye ve Filistin üzerinde her hangi bir hak, hattâ sonlara yardımda bulunmak hakskı gibi bir şey iddia et- mek için en müsaid mevkide bulunan memleket Türkiyedir. Böyle olduğu hal- de, o, milli hududlarının öte tarafındaki Aleme karşı siyaset bakımından Jâksyd - dır. Şu mana ile kayd ki, Türkiye ken- di hududları haricindeki milletler ve memleketlerden evvelâ kendisine bir fe- malık gelmemesine dikkat eder, sonra da bu şart dahilinde herkesin refah ve ösa-! İrasında, bize karşı vaktile fenalık etmiş detin! ister. İş böyle olduğu halde, Türkiyenin is mi cenub hududlarımızın ötesinde bir nevi tedhiş vasıtası olarak kullanılır. Son gamanlarda Paris ve Berut mehefili bu usule tekrar mebzulen müracaat ediyor- lar; Suriyelilere ikide bir: — Ses çıkarmayın, gık demeyin, Tür - kiye gelir, hal. diyorlar. Bunlara göre, | kâh! mizde hiç bir kin yoktur. kâh Türkiye yalnız başına gidiyor, Resimli Makale: Bir insanı iş ve alle hayatımda mahveden en büyük hata yaptıklarının başkası tarafından hissedilmiyeceği, şünülmiyeceğini sanması ona göre hareket ederek gafil Salmasıdır. dü- Çinin büyük hâkimi Konfüçyüse hayatında niçin ha- ta bulunmadığını sormuşlardı: — Yalnızken de on çift gözün mürakabesi altında imişim gibi hareket ederim de ondanl!.. cevabını verdi... Vindsor düşesinin Yeni saç Tuvaleli Vindsor düşesi yeni sene münasebetile &aç tuvaletini değiştirmiştir. Eskisi gibi saçlarını ortadan ayırmakla beraber, bu sefer saçlarımı bukle yaptırmıştır. Res mimiz düşesi, dük ile beraber gösteriyor. h bir itimad göstermiş olan Kahireli meslekdaşımıza burada teşekkür ederken, bu vesileden istifade ile Suriyelilere hi- taben bir kaç söz söylemek istedim. Suriyeliler emin olsunlar. Türkiye, kimsenin evine, kimsenin malına göz di- ken bir memleket değildir. Suriyelilere karşı en halis dostluk duyarız ve onların müstakil, hür ve mes'ud olmalarını iste- riz. Suriye, Filistin ve Hicaz Arabları a- olanlar, bulamk suda balık avlamak is- tiyen bir takım derebeyleriydi. Onlar, bi- rer birer cezalarını buldular ve daha bir yandan buluyorlar. Bizler, onların ha - reketlerinden dolayı ne bütün Arabları, ne de Suriyelileri mes'ul tutmayacak de- rscede tecrübeli ve filozof bir milletiz. Ne Suriyeye, ne de Suriyelilere karşı içi- | | i Almanları ve kâh İtalyanları beraber 28-İ Şunu da ilâve edeyim: Türkiye, hiç bir türüyor! Bu saçma sapan sözleri söyli -İmihverin, hiç bir merkezin, hiç bir dün- yenlerin başlarına Türkiye kadar taş düş-| ya kuvvetinin adarm, müttefiki veya bir sün mü diyeyim, ne söyliyeyim, ben de | başka şeyi değildir. Türkiye, Türkün dev- hayret ediyorum. Fakat, görüyorum ki, İleti, Türkün müttefiki ve Türkün dostu - biz ne desek, onlar gene bildiklerini o - |dur. Suriyeye turist olarak, ticaret ada- kuyorlar? * mı olarak gitmeği isteriz. Fakat, siyaset bahsinde, biz Şama ancak sefir gönder - Bereket versin ki Türkiyenin ne oldu-| m“ğ* taraflarız. ğunu ve ne yapmak istediğini Arab âle- mi pekâlâ anlıyor. Onun en büyük deli - lini Al Mukattamda bu defa görüyorum. Ötedenberi, Türkiye hakkında husust bir muhabbet beslemekle hiç te maruf ol- mayan bu mühim Kahire orgam, Türki - yenin, kendi tabii hududları içine çeki) mişi ve kendi işlerile meşgul bir mem - leket olduğunu söylemekte tereddüd et- miyor ve bu bakımdan en küçük bir şüp- he bile izhar etmiyor. Acaba, ayni ka - naat Suriyede de bu kadar kuvvetle yer- leşmiş midir? Zannetmiyorum. Çünkü o- rada bir sürü safdil insan vardır ki Tür- kiyeyi hakikaten korkunç bir mahlük zan pederler. Bilhassa yeni nesiller, genç Su- riyeliler, dalma «Türk geliyor sözünü işide işide, Türkiyeyi bir bamlede Suri- yeyi yutacak bir canavar olarak tasav » vur edebilirler. Bunun için, Türkiye baklımda en hak- Makalemizi bir de temenni ile bitire - lere doğru gidiyor. Allah onun yardım - cıst olsun! Muhâttin. Birgen İSTER sunuz: dürün odasında istirahat etmiş, sonra Halbuki pekâlâ tahmin edebilirsiniz yere olemebili ile, yahud tramvayla (gitti, yorgun değildi, fstirahate fhtiyacı da yoktu. Müdürün odasına girdiyse din- lenmek için değil, malümat almak için, İSTER INAN, Farzediniz ki, bir maarif, ziraat, nafia, yahud maliye müfettişi tefi'ş vazifesini yapmak üzere İstanbula gelmiş tir. Gelişinin ertesi günü gazetelerde şöyle bir fıkra okur- üfettiş dün sabah daireye gitmiş, bir müddet mü- Hergün bir fikra | İşte ben çaldım Meşhur musikişinaslardan Mozar her parçonm çdınamıyacağım iddia etmiş, kocası Haydn. ite: — Hayır, demiş, her hangi bir par- ça olursa olsun ben piyano da çala - ; : i i i i Möozar bir sayfa nota yazmış. Hay- dn çalmıya başlamış, fakat bir yerine gelince durmuş: icab ediyor. Mozar gülmüş: — Sen her parçayı çalacağını iddia etmiştin, bunu bile çalamadın. Hal - buki ben bunu çalerim, Piyanonun başına geçmiş, #ki elile İİ piyanonun iki ucundaki tuşlara do- | kunurken başını eğmiş ve burunile İş ortadaki tuşa dokunmuş: i — İşte, demiş, çaldım. NE. emen Bir köylü yumruğile Ölen kurd Yugoslavyada, Ternyevatsta $l nüz kurdu, boğa tür. Bu cesur adamın eli sadece bir par- ça sıyrılmıştır. Bir di enci ile bir hâkim arasında geçen tat bir konuşma Dilencilikten mahkeme huzuruna çi Karrlan bir İngilize hâkim: — Hapse girmek herhalde iyi bir fi- kir.. hele bu zamanda, bulunacak nimet- lerden değildir. Zira yerin sıcak, yeme- gin ayağına gelecek, bu suretle sen de kend'ni toplamış olacaksın. demiş. Mamun: — Ben de ayni fikirdeyim, diye cevab vermiş. Bunun üzerine hâkim: — O halde, haydi sana bir ay hapis ceza- sı verelim! karşılığında bulunmuş, maz- nun dilenci de teşekkürler ederek hapis- haneyi boylamıştır. İSTER daireleri gezmiştir. ki, bu zat gideceği öğreneceğini öğren- INAN, ISTER Bebekler için icad Edilen pratik bir Süt şişesi Ufak bebeklerin huyruzlarmamalarını temin etmek ve sütlerini vaktinde vere- bilmek için, İngilizlerden açıkyözün biri otamatik bir alet icad etmiş. Arabaya ve- ya karyolaya tutturulan bu öletin orta- sına süt şişesi iliştirilmiştir. Çocuğun ha- reketlerine göre ayar edilen bu alet saye» sinde çocuk istediği zaman sütünü rahat rahat içmektedir. Çok garib bir dolandırıcılık usulü «Modern ve hassas bir genç kadın ile kim muhabere etmek istiyor” Bu ara sıra meşhur bir Fran sız mizah mecmuasmda çıkan İ- lândır. Bu ilân böylece bir se - zına yumruğunu sokarak öldürmüş- | *İne çıkmıştır. İlânı bastıran 24 yaşın- da gene ve güzel bir kadındır. İsmi: rlette Rabert'tir. Bir sene çıkan bu ilân sayesinde bu kadın tam 50.000 tist olan bu güzel kadın bu ilâna kapr lan erkekleri kıskıvrak bir vaziyete 80- kardı. İlânı üzerine kendisine muhabe- re eylemek üzere müracaatta bulunan erkeklere daima basma kalıp şu kısa mektubu gönderirdi. «Ben genç bir kızım. Annemle yaş yorum. Çok dardayım, Sizin ile yapı- cak olan muhaberemi temin edecek pul Tarı gönderirseniz arzunuzu fsaf ede » Tini.» Erkekler mal bulmuş mığribi gibi mebzul mikdarda pul yabut 50 ile 1000 frank arasında posta havaleleri gönderirlerdi. Nihayet foyası meydana çıkar ve po- Usçe tevkif edilir. Bu yüzden bir sene içinde çalışmadan, yorulmadan 50,000 franklık bir irad temin eylemiş oldu - ğu anlaşılır. INANMA! mek için, teftişine ne cihetten başiıyacağına karar vermek için girmiştir, vazifesini yapmıştır. Vazifesini yapan bir adam için buna istirahatle başladı demenin manası yoktur. Türkiye öemekresi idaresine kavuşalı 15 yılı geçti Dili mizi temizleme, basitleştirme teşebbüsleri ise elin devam etmektedir. Fakat buna rağmen biz arasıra gazetelerimizde kullanılan böyle tâbirlere bakarak, biraz da kendi kendi. mizi tenkid ederek eski şarkın tâbirlerinden tamamen kur- tulmuş olduğumuza inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen: INANMA! 7 mal hasedile vuku bulan bâdiselei VE | bahsettiği halde, Fransa, İsveç, AvustW” B ya, Yunan, Japonya tarihlerinde bus frank kazanmıstır. Tam manasile ar -| Sözün Kısası Neden böyleyiz? E Tal E cdadımız, yaptırdıkları konağ yüksek duvarlarla çevirirle? * miş. Halkın gözünden ve dilinden 9“ rurak için... Kinelerimizin battal çarşafları, tes” İtirden ziyade, üzerlerindeki zarif esvb” ları, az çok kıymetli mücevheratı yâr ağyardan gizlemek için asırlarca taşıdı * dar. Kafes, evlerin içini, üç beş parça ları dökük eşyoyı dedikodu mevzuu olmak tan ve «isabeti ayn» den muhafazaya 7” sardı... Hatırlarım: Vaktü hali müsaid olsn“ lar, kışlık mahrukatım, erzakını te ettiler mi, hırsızlama mal kaçırıyorlaf * mış gibi, geceleyin boşalttırırlardı.. Bu göz ve dil korkusu, memleketi irnarına dahi engel oldu. Zira, her KW mal ve refah noktasından yükselecek, 8“ nişliyecek olursa, başta Padişah olmak zere, herkes o adama düşman kı Zengin olmak adeta suçtu, günahti. vw o günahı işliyenler bazan, hattâ çarpılırlar, malları müsadere olunurdu Osmanlı tarihini açın ve başka ti lerle mukayese edin: Osmanlı tarihi yi mi sayfada bir böyle müsaderelerdiii j benzer tek bir vak'a ya bulur, ya bula” MAZSIMIZ. Meşru kazanç bile her nedense gölü” müze batar. Yaşayış tarzını medeni ,lâra uyduran her birimizden takdir gg” recek yerde, nazarımızda alçalır, itibs rından kaybeder. Düşenin dostu ol deriz ya? Yanlıştır. Bizde en az Olan, kalkınanlardır, B'lâkaydü şart kes mi? Hayır! Salt bizden olanlar.. Türkler. Onların zengin olmak hal ni tanımayız. Mösyö Pol namındaki tatlısu treni milyon kazansın, kale bile almayı g lâkin Bay Ahmed dört katlı bir apar”. man yavrusu dikmeyigörsün,. diller 7 zülür. Adamcağız yaptığına, yap& pışman olur. Beyoğlu, işte bunun içindir ki, İsta" buldan çok evvel ve çok ziyade mazhar olmuştur. Çünkü, Lorando, biniler, Olyonlar, Köçeoğulları, vesaire mermer saraylar, kâgir, yen kâşsneler yaptıkları halde, ötede w zim vüzeralar, vükelilar, hayriye *ö€ carları, falan £lân, bir kaç tane pedi” tahtasından sözüm ona birer çkon3” çatmakla iktifa etmişler, paralarının oi tarafım herkesten gizli toprağa gönüf müli serveti zarara sokmuşlardır. Bu zihniyet hâlâ bizden uzaklaşmıyff” İ Gene bir çoklarımız, gündelik hayatı zın boş zamanlarını, şunun bunun 7 cını hesablamak, kıskanmakla geçiriy? ruz. Konfor aramak, refaha, rahatâ laşmağa çalışmak suç oluyor. Pazileti # İzletle ölçüyoruz. Bir adam, en nezih yi eğlence yerinde göründü, bir haftads “ defa Ibise değiştirdi, kalariteri, sef? sulu, asansörlü bir apartımanda orasi Ni mu, nazardan düşüyor, kimseden ter” cüh ve himaye görmez oluyor. “ Ona yetişeceğimiz, ona benziyeceğini yerde, o bize alçalsın, o bize benzesif tiyoruz. Aczin hodgâmlığı bu kadar Akşam üzeri, işini bitirince ua i pet yani müze” vesinde tavla seyretmekle vaktini kat ren adam, gecesini gündüzüne daha ziyade refsh, daha ziyade için çabalıyan, zekâsını, kabiliyetini. gisini işleten insanla nasıl müsavat diasında bulunabilir? i m (Devamı 13 ümcü sayfada, & p y al

Bu sayıdan diğer sayfalar: