Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
A — Ben, bir seneyi ötekine bağlıyan, ya- . hud geçen bir yılla gelecek bir yıle bir F arada yaşatan geceyi hiç sevmem ve O — gece gülüp eğlenenlere, içip kumar oynı- '. yanlara şaşarım. Yeni senenin ilk saat- Jleri beni daima korkutur. Geçen ayların, iyi veya kötü, nasıl geçtiklerini, hayatım — üzerinde nasıl bir iz bıraktıklarını bili- — rim, fakat gelecek aylar? İşte bu istif- — ham işareti beni korkutur ve neş'emi u- — Maamafih, hal böyle iken gene her yıl- —başı gecesi arkadaşlarımla beraber Be- yoğlnnun bütün eğlence yerlerini dolaş- -— maktan da ger! kalmam. İçimdeki korku- yu ve ürkekliği de beraber taşıyarak bar- — dam bara, İokantadan lokantaya dolaşır, - herkes gibi yer, içer, güler ve eğleniyor gıbı keyiflenirim. O kadar keyiflenir ve — tuhaflaşırım ki, arkadaşlar benim neş'em — le neş'elenir ve o gecenin hatırasını on y iki ay lezzetle anarak ertesi yılbaşı ge- | cesi gene benim yakamı bırakmazlar. ;l Bu defa da öyle oldu; akşamdan bile | bir bahane bularak atlatmağa çalıştığım t 'arkadaşlarım beni- zorla evden çekip ge- -ne Beyoğluna attılar. Keşki gitmeseydim; keşki bu acı ma- — cerayı işitmeme vesile olan bu geceyi sa- ' lnn evimde, sobamın başında kitab oku- ysrak geçirseydim! Bu gece hava, kartpostallarda görülen .»î?ılbaşı gecelerini andırıyordu. Sakin, O Tüzgârsız yağan kar, insanın yüzünü tat- — h tatlı öokşüyor, nefesine tatlı bir serinlik, — başına tatlı bir hafiflik veriyordu. “Evvelâ zengin halkın eğlendiği tanın- xmş lokanta ve barlara gittik. Buralarda - dekolte esvablı kedınlarla s'yah esvablı erkekler, beyaz örtülü ve çiçeklerle süs- | İlenmiş masalarda yemek yiyorlar, şarap - ve şampanya içiyorlardı; buralarda eğle- - nen halkın yüzünde bir iç sıkıntısı, zora- ıki bir neş'e vardı; buralarda gülen insan- | ların seslerinde bir acılık, bakışlarında | — bir gözyaşı gizliydi... Biz de b'r iki saat — onlarla beraber yaşadıktan sonra ken- dmıizin de onlara benzediğimizi anladık ' ve o yerlerden uzaklaştık, daha müteva- zı halkın, daha basit bir şekilde eğlendi- j 'ığî yerleri dolaşmağa başladık. - BSabah saat ikiye doğru, başımız olduk- ';a dumanlı ve gözlerimiz bulutlu bir hal- “de, Beyoğlunun sokak aralarındaki bar- — larından birine gittik. Burada cidden eğ- |Jeniliyordu. Halk, ktyafet ve gösteriş me- | Tasimini tamamile bir tarafa bırakmış. | candan gelen bir neş'e içinde içiyor, gü- © lüyor, hoplayıp zıplıyordu. Kenarda na- | Sılsa boş kalmış bir masa bulup yerleş- |tik ve biz de ahaliye katıalrak kahkaha J W—ıı | | ni Son Poslanın edehi romanı: 24 ı « Sen Pusta , Tn Hıkâ « *ı-ıuııı-ıııııı-ııııını-ıııııııı BiR YILBAŞI GECESİ aa a A, Yezarı : Muazzez Tahsin ile gülmeğe, lüzumundan fazla bağırma- ğa ve aykırı bir neş'e ile dansetmeğe baş- ladık. Yanımızda ikisi Türk, üçü Rum ol- mak üzere beş kadın vardı; erkek olarak altı k'şi idik. İşte bu dinlediğim feci ma- cerayı bir eksik kadın yüzünden dinle- dim; eğer beraberimizde altı hanım gö- türseydik, ben bir ara masada yalnız ba- şıma kalmaz ve zavallı kızı görmez - dim. Evet, bir ara beş arkadaşım beş damla beraber dansediyorlardı. Ben masamızda yalnız başıma viski içiyordum. Lüzu- mundan fazla açık bir elb'se giyinmiş, sarışın bir kadın yaklaştı, benden izin istemeden yanımdaki boş sandalyalardan birine oturdu ve hiçbir mukaddemeye lüzum görmeden, sakin ve biraz sert bir sesle: — Bana da,bir viski ismarla! dedi. Buna şaşmadım; böyle kadınlara bar- larda, bahusus böyle neş'eli gecelerde pek sık sık tesadüf edilir. Asıl şaştığım şey, bu sarışın kadının gençliği ve t'iz- lerindeki derin hüzün ve acıydı. Yüzüne dikkatle baktığımı görünce sesi dahe sertlesti ve ısrarla tekrarladı: — Bana da bir viski ısmarla! Ben bu gibi vak'alara alışkın bir adam sıfatile gene cevab verm'yecektim. Fa- kat sesile tezad teşkil eden munis yüzü içimdeki romancıyı uyandırdığı için ya- nımızdan geçen garsona bir viski ısmar- ladım. a Kadın kadehi ağzına götürüp içkiyi yudum yudum ve yüzünü hiç buruştur- madan b'r hamlede içerken ben gene ona bakıyordum. Belki o da insan kalblerini yüzlerinden tahlil etmeğe alışkın bir kimse idi, belki de benim kendisile, bir genç erkeğin, hayır sarhoş bir adamın güzel ve genç bir kadınla alâkadar ol- ması lâzım geldiği gibi alâkadar olmadı- ğımı ve yüzüne hayret ve biraz merha- metle baktığımı gördüğü için olacak, ka- dehi masaya bırakırken gözlerinin iki u- cundan iki damla yaşın yavaş yavaş sıy- rılıp aktığını gördüm, Bu, sarhoş veya isterik bir kadının göz yaşları değildi. Bunlarda içli bir derdin dışarıya dökülmesini gösteren temzi ve çekingen bir titreyiş vardı. — Niçin ağlıyorsunuz? Sual'm onu üşütmüş olacak ki omuz- larının ürperdiğini gördüm. Cevab ver- medi. Garsona arka arkaya üç viski da- ha ısmarladıktan ve her defasında kar- şımdaki genç kadının bu içkiyi sonsuz bir zevkle dudaklarına götürdüğünü ve ilk dakikalardaki ürkekliğinin yavaş ya- vaş geçt'ğini anladıktan sonra, ona yeni- - Bir taraftan mendilimle gözleriıii ku- ruluyor, saçlarırı öpüyordum. | — Evet anlatacağım, merak etmeyin, | _ı;e tekrar söze ba_şladı. Bu kadar açıl- |— — Peki, yavrum, hiç sözünü kesmiye- eğim. Anlat, seni dinliyorum.. unu diverek güzel basını göğsüme çekmiştim. Alaca karanlığın ren- B c ; sşerpilm'sti. Bir müddet böyle kal- . Sonra, vaziyetini bozmadan, hazin yavaş bir sesle, bazan durup bazan la coşarak anlatmağa başladı: — Babamın bilmediği iğrenç hakikati, | ,,ha annemle Göztepeye gitmeden ev- bir şüphe hal'nde sezer gibi olmuş- Ânnem yalnız: — Haydi kalk, bu m Gözteptde Ülker hanıma davet- , demişti. Ben de, çekinerek: — «Ba- hastanede iken doğru mu?..» diye- olmuştum. Fakat o kızdı, söylendi: e babam kendi münasebetsizliğinin Yazan: Halid Fahri Ozansoy cezasıni çekivörmüş!.. ÂAnneme bir daha dil uzatmasını öğrensinmiş!.. Kendisin- den şüphesi varmış ha.. ne alçak adam- mış doğrusul!.. O gece dışarıda içtikleri birkaç kadeh rakıyı kadıncağıza zehir et- mişmiş!.. Namuslu bir kadına hiç böyle hakaret olur mu imiş!.. Annem de sar- hoşmuş, ne yaptığını bilmemiş, o kafesi fırlatmış... Eh! şimdi ise babamın başın- daki yaranın izi bile kalmamışmış.. za - ten birkaç güne kadar hastaneden çıkıp eve gelecekm'ş.. o zaman kim bilir gene ne kıskançlıklar yapacakmış!;. — İhtimal bizi eve kapıyacak, bir yerlere götürüp gezdirmiyecekmiş.. hiç olmazsa bir ak- şam biraz eğleniriz de içimiz açılırmış. Hâsılı babam aleyhine bana böyle hid- detle sölendi durdu, söonra gardrobdan yeni elbisemi çıkararak önüme fırlattı. Çaresiz giyindim ve işte o akşam hiç bil- mediğim bir köşke, annemin zorile bu şekilde gittim, Maamafih gittiğimiz köş- kün sahibesi Ülker hanımı büsbütün ta - nimıyor da değildim. Kendisini evvelce |birkaç kere bizim evde görmüştüm. An- nemi ziyarete gelmişti. Hattâ bir defa- sında, yanında biri erkek, diferi kadın, iki misafir daha getirmişti. Babamı da aralarıma alarak beş kişi poker oynamıs- e SON POS!A Berk and ılm"-"“lı: den fakat başka bir sual sordum: — Burada ne arıyorsunuz siz? Bu sual, bilmıyorum nasıl, dudaklarım- dan dökülmüştü? Beş on dakika içinde onun bu mühitin kızı olmadığını ve kı- yafetinin bile zoraki seçilmiş bir kıyafet olduğunu anlamıştım, Yüzüme emniyetle baktı. Bana niçin emniyet ettiğini anlamağa vakit kalma- dan, mahzun ve meyus bir sesin, büyük bir sadelikle bu sözleri muarıldandığını duydum. — ÖOnu arıyorum. O kimdir? — Yeşil gözlü, solgun yüzlü, kumral saçlı sevgili, Biraz. sarhaoştü, fakat müvazenes'ni miş, biraz cesaret almıştı. — Onu burada bülacağınızı mı ümid ediyorsunuz? — Bilmem ki..; Her yerde arıyorum. — Ne vakittenberi? — Bit sene oluyor. Bu sözleri söyledikten sonra, gene sar- hoşluğun bazı kimselerde yarattığı fazla bir sükünet ve soğukkanlılıkla el'ni de- költe esvabının göğsüne daldırdı ve genç vücudünün ateşile ısınmış bir kâğıdı ba- na uzatarak: — Okuyunuz! dedi. Arkadaşlarım kendilerini tatlı bit tan- go havasına kaptırıp dansederlerken ben de bu bar köşesinde gizlenen facianin se- bebini aydınlatacak olan kâğıdı açarak okudum: «Süheylâ, Seni seviyorum zannedıyordum belki de hâlâ sev yorum, fakat yaşadığın mu- hit bana öyle yabancı ki... İki sene evvel seni, Fatihin kenar ma- hallelerinde yaşamış, temiz kalmış ve masum bir kız diye sevmiş, beğenmiş ve seninle büunuün için nişanlanmıştım. Fa- kat bu iki &ene zarfında kendi hayatım- da büyük bir değişiklik oldu, Kurtuluşa taşındık ve ben İstanbul hayatından Beyoğlu hayatına'geçtim. İk: senedir Yakşamları, işimden çıkıp Beyoğlu caddesinde dolaşıyor, oradaki kadınarı, onların modern giyiniş ve ya- şayış tarzarını görüyorum. Bu sebebden senin temiz hayalin bana çok uzak ve yabancı bir gölge gibi görünmeğe baş- ladı. Senin görgüsüz, yaşamak nedir bil- miyen bir kız olduğunu anlıyorum. Buü şerait dahilinde sizinle evlenmeme imkân yoktüur. Seş modern bir kız olamazsın yavrum, ben de artık Fat'hli Ahmed değilim. Bu- nun için şimdiden ayrılalım ve beni unu- lardı. Çok neş'eli ve çok güzel bir kadın- dı. Görünüşte terbiyeli ve kibardı da.. ancak dışarıdaki ve kendi evindek: ha- yatını hiç bilmiyordum, çünkü dediğim gibi onun köşküne o akşam ilk defa a- yak basacaktım. Hem annem de, zanne- derim daha evvel yalnız iki defa Gözte- pedeki köşke gitmişti. Ülker hanımla ekseriya İstanbulda, beni götürmediği bazı salonlarda görüştüğünü de gene kendisinden işitmiştim. Bana her defa «— Biz poker oynuyoruz, senin canın sı- kılır» derdi. Ben de evde kalırdım. Zaten küçüktenberi alışmıştım, ölen küçük kardeşim gibi annemin otur dediği yer- de oturmağa, kalk dediğli yerde kalk- mağa.. ah, nasıl anlatayım, irademi tâ çocukluğumdanberi eline almıştı annem! Amma ne ile? Ne vasıta ile? İyiliği, şef- kati, sevgisi ile mi?.. Hayır, sadece ba- kışı ile... Bazan, hiddetli zamanlarında birdenbire keskinleşen ve soğuk, sivri bir demir ucu gibi insanın kalbine batan o dik dik bakışı ile.. bir de hiç durmadan söylenmesi ile... Bir zamanlar onun © sözleri beynimi bir burgu gibi delerdi, sonra gitgide, en saçma itirazlarile bile fikirlerime, hislerime ve bütün irademe sahib kesilmeğe başladı. Tek o ağzını aç- masın, tek söylenmedin diye susardım ve böyle susa susa onun her emrini göz- leri kapalı yapan bir halayığı, bir esiresi gibi. olmuştum. Bu kafası boş ve hattâ cahil diyebileceğim kadındaki bu meş'um kudret nereden geliyordu? Onü ne ba- bam halledebildi, ne ben halledebildim. Yalnız kendimce - bildiğim, anladığım, bütün sefaleti ve dehşetile kavradığım bir hakikat varsa, o da, anamın bana bir anadan ziyade mutlak bir hâkim kesilişi- dir. Kaç defa onun bu cenderesinden yE| ıııııı!ııı kaybetmemişti. Yalnız biraz serbestleş-| batfi bezik p w BULİ 4 tılması icab eden Fenerde Tevkificafer vakıf icaresi tellâliye rüsumu ve taviz şartnamnıede ve takib dosyasında vardır. nın taahhüdü baki kalmak şartile 28/3 re tahmin edilen kıymetin yarısına k göstermektedir. (215) Ga rımenkul satış ılanı İstanbul Emnıyet Sandığı Müdürlüğünden : Ali Rızaenın 19972 hesap No sile Sandı ğımızdan aldığı 450 liraya karşı birir derecede ipotek edip vadesinde borcunu ödemediğinden hakkında yapılan 1 üzerine 3202 No. lu kanunun 46 cı maddesinin matufu 40 cı maddesine göre $8“ kik ederek satılığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad V8 itibar olunur. Birinci arttırma 10/3/939 Cuma günü Cağaloğlunda kâin Sandığı — mızda saat 14 ten 16 ya kadar yapılacaktır. Muvakkat ihale yapılabilmesi içini e teklif edilecek bedel'n tercihan alınması icab eden gayrimenkul mukelleâye“ ile Sandık alacağını tamamen geçmiş olması şarttır. Aksi takdirde son arttırâa” atta son arttırması yapılacaktır. Bu arttırmada gayrimenkul en çok arttıranil üstünde bırakılacaktır. Hakları tapu siciller'le sabit olmıyan alâkadarlar ve İf' tifak hakkı sahiblerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair ıddialt" ! rını ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde evrakı müsbitelerile beraber dâ* '7“'1 w iremize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarını bildirmemiş olanlarla hak- ları tapu sicillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalir*” ; lar. Daha fazla malümat almak istiyenlerin 937/149 dosya numarasile Sandi* ğimız Hukuk İşleri servisine müracaat etmeleri lüzumu ilân olunur. * *k V DİKKAT ş İ Emniyet Sandığı: Sandıktan alınan gavrimenkulü ipotek göstermek istiyenle- 5 | mahallesinin Muratmolla caddesinde €8 — ki ve yeni 4. 6 No. lu ahşap iki evin tamamı bir buçuk ay müddetle açık artt — tırmaya konmuştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapılmaktadır. Arttırmayğ £ E girmek -istiyen 96 lira pey akçesi verecektir. Milli bankalarımızdan birinin W minat mektubu da kabul olunur. Birikmiş bütün vergilerle belediye resiml tutarı borçluya aiddir. Arttırma şartnl' L mesi 16/1/939 tarihinden itibaren tetkik etmek istiyenlere Sandık Hukuk Işl servisinde açık bulundurulacaktır. Tapu sicil kaydı ve sair lüzumlu izahat ta Arttırmaya g'rmiş olanlar, bunları tüt" L ' L -.P»:.rradrrrtu &A R aa -- ( /939 Salı günü ayni mahalde ve ayni sâ* l 4 ıy' W İ İ 1 | * âadar ikraz yaparak usulüne göre kolay oo Baş, Diş, Nezlie, ——— - DERETA İcakında günc'e tarak başka bir gençle, kendi muhitinden olan birisile evlen, l Sana saadetler dilerim.» Ben bu saçma ve manasız satırları 0- |kürken, isminin Süheylâ olduğunu anla- dığım Fat'hli kızcağız, durmadan içiyor ve gözlerinden akan yaşları silmeğe bile lüzum görmeden yüzüme bakıyordu. — Bu kötü muhitte Ahmedi bulacağım diyerek dolaşırken binbir tehlikeye ma- ruz kalmaktan korkmuyor musun Sü4 heylâ? — Hayır, bir senedir herkes bana alış- tı; erkekler benden bir şey beklemiye- ceklerini öğrendiler. Yalnız sizin gibi ya- bancılar benimle alâkadar oluyorlar. — ÖOnu başka yerlerde arasan, daha doğrusu unutmağa çalışsan daha iyi ol- maz mı? Bak, vefasızın biri imiş o... Genç kız, gözlerinde sertleşen bir öf- Nevralji, kırık'ık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. B b —pov'r Grip, Romatı-ma - 3 kaşe alınabilir. B _ ke ile yüzüme baktı ve ayağa kalktı: — 'f" — Hayır; sen de beni yolumdan çevll" meğe kalkma; ben modern bir kız olâa* — cağım. Modern kız, barlara gider. ti 3 O, ince vücudünde, henüz - onun anlâ* ti yışına göre - modernleşmemiş olan se“ vimli ve tabii bir inhina ile uzaklaşırkef — arkasından derin bir acıma ile uzun W zün baktım, baktım... İ Zavallı aile kızı, vefasız nişanlısını ğ rarken, acaba daha ne kadar zaman bü — batakhanelerde esen zehirli rüzgârlaf' w karşı gelebilecek, daha ne kadar .zıuıllı modern olmıyacak.. kim bilir!... . t l | i* İ . ı* İ : YARINKİ NÜSHAMIZDA: Bahçıvanın kızı Çeviren: İsmet Hulüsi -=-==ı==# kurtulmak istedim, kaç defa <Eh! artık yetişir!» diye isyan arzuları duydum, fa- kat meçhul bir korku, ne bileyim, belki onun karşısında babamin da duyduğu bir korku her zaman ilk adımlarımı durdur- du, kollarımı yanıma düşürdü ve içim- den kopan feryadlarımı dudaklarımın &- rasında boğdu. Öyle ki, bir gün bana an- nemi: e— Yeter artık okuduğun., bu se- ne mektebe gitmiyeceksin!» dediği gün bile sesimi çıkaramadım. Tahsilimi yari- da bırakırken de yalnız içimden isyan ettim ve içimden ağlıyabildim. Daima olâuğu gibi.. hattâ o köşkten döndükten sonra bile... Ah o hatıra!.. O korkunç hatıra!.. Onu nasıl anlatacağım bilmem ki?.. Hangi ke- limelerle?.. O ıztırabı, o dehşeti anlata- bilecek kelime var mıdır?.. Fakat gene anlatmağa çalışacağım, Tuğrüul Bey, an- latabildiğim kadar... Demin söylemiştim sanırım? Göztepe- ye tıpkı böyle bir akşam karanlığında varmıştık. Köşkte bizi kalabalik bir sa- lona aldılar. Ülkör hanım, kadın, erkek davetlileri arasında, töozpembe — akşam tuvaleti içinde göz kamaştıran güzelliği ile bir sülün gibi dolaşıyordu. Herhalde Göztepedeki köşkün bu kadar rağbet bu- luşunda, çifter çifter kurduğu poker ma- saları ve mükemmel içki sofraları kadar ve belki daha ziyade bu guzelhğmm bir tesiri vardı. Süheylânın bu son sözü üstüne kendi- mi tutamadım, adeta kulağına haykır- dım: — Nasıl?.. Demek © akşam poker oy- nandı ve içkiler içildi. — Evet.. poker oynandı ve içkiler içil- di, Bana da içirdiler, hem çok.. ısrarla.. Artık her şeyi anlamıştım. Süheylânın nasıl bir tuzağa düşürüldüğünü ve ını' | sının bunu hiç düşünemeyişinde nlîi; ) iğrenç hakikatler olduğunu bütün çÇIP' — ls'eığı ile görüyordum. Bu anda yuklfr mızdaki dar keçi yolundan ayak işittim. Dönüp baktığım zaman, ıllcı karanlıkta yüzlerini seçemediğim sevdall bir çift, daha üstümüzdeki tepeye M | çıkıyorlardı. Süheylâya yavaşça: Mörll — Susalım, dedim, geçenler var! — —| Evet onların, dar patikada giftikçe S#7 fırlaşan ayak seslerini dinledik. Onlafı bizim için iki meçhul sevdalı, ihtimd: yalnız kalblerin'n saadet çarpmtısmı yuyorlar, gözlerile yalnız birbirlerini 8 rüyorlar ve sanırım arkamızdan bizi bil' görmeden geçip gidiyorlardı. Bizse, heylâ ile birbirimizin gözlerine bakat cesareti kalbimizde bulamıyorduk, sad& ce zavallı aşkımızın örselenmiş çaml“' Ha bir çiçek gibi matemini tutuyorduk. F* kat gene hissediyordum, hissetmek ııü' yordum ki her matem gibi bu matem geçicidir, bunu da unutacağız, hiç de$? se unutmağa çalısacağız ve kim bilir ki bu açık itirafından sonra da Süh ile bir gün gelip gene mes'ud olsblıe""_, Biz! Ah, bunun böyle olmasını o dakika' — da ne kadar özlüyordum! Süheylâ, silkinerek omuzumdan 'r rıldı ve uzun uzün, karsıdaki Heybemm, ışıklarına baktı. Sonra, ölgün bir acıklı hikâyesine şöyle devam etti: — Hâsılı işte böyle bir salona gıf'””' tik. Ülker hanım bizi önce kendisi : pek kibar tavırlı kocasına, sonra d,veP . lilerine takdim etti. Yaşlı erkeklerin kî' mi tüccar, kimi müteahhid, kimi bal! cı filândı, hepsi de zengin, tesirli ad8/ lardı. | | 4 " Ü e| İ .