27 Birincikânun Haftanın Resimle hâdiseleri Avrupanın hiristiyan milletleri Noeli hararetle tes'iâ — etmişlerdir. İnzilterede İsveç kolonisine mensub genç kızlar bu münasebetle bir çay sofrası hazırlamışlar, yortu - mun vaslı mümeyyizi olan mumlarla — başlarmı ve masalarını sürlemişlerdir. Tunustaki muajino hattını gösteriyor. Ortada görülen şu tepe yer altı tahkimalının bulunduğu yerdir. Bu hat Lihya'ya müteveceihtir ve guyrikabili işgaldir. Taarruzlara karçı büyük bir mukavemeli vardır. Amerikada manifaturacılar birliğinin sene - Hik büyük ziyafetinde nutuk — söylerken li n şe T Almanyanın dörct senetik iktısadi plânını İdare etmekte olan Mareşal Göring, yeğe- ll“ıı ni tir Bit çaf ile birlikte kendi sayfiyesinde vücude getirdiği minyatür elektrik — trenlerinin ha- aketlerini — tecrübe — ediyor, Almavyanın Rayhsbank müdürü Dr. Şaht, geçenlerde İngiltereye bir seyahat yap - “ Muştı, Resim, Dr. Şaht'ı İngillere Devlet Bankası Umum Müdürü Montagü Norman ile bir arada gösteriyor. SON POSTA f,........__......_....;....... S Dordüncü Mehmed yanında Semadirek adasının ismini niçin söyletmezdi ? o n yedinci asır ortasında T ya - şında hükümder olan ve - kırk!| sene saltanat süren döndüncü Avcı Meh- medin huzurunda Semadirek adasının adı | anılmazdı. Sebebi şu idi: Hicr3 1080 yılı sonlarında dördüncü Meh med maiye rezo gitmişti. Oradan, den Köse Ali Paşanın üç gemisile gene av - lanmak çin Semadirek adasına geçtiler. Henüz yirmi dokuz yaşında bulunan genç hükümdar ve maiyeti kalır ve eşeklere binerek yaban keçisi avına çıktılar, Sarp kayalarda müddet dolaştıktan sonra gemilere binip dönmek üzere sahile gel - diler. Fakat Kaptan Ali Paşa: «Kenar ıraktır. Aktama kadar varamayız. Gece enginde kalmak görünür. Bu gece ına görünüyor, padişahırrın gemiye binme - sine razı olmam» dedi. Mehmed «lbette giderim!» deyince Ali Paşa: eİşte kılıç, işte boynum, beni öldür, sonra git> dedi. Mehmed, paşalar ve maiyeti ile geceyi dada geçirmeğe razı oldu. O gece müd - hiş bir fırtına koptu. Gemiler zincirlerini keserk adanın öbür sahiline sığındı! Fırtına iki gön iki gece dinmedi. Sahilde padişahin — sığındığı kulübeyi — dalgalar bastı. Geldiklerine pisşman oldular. Meh- med ile maivetindeki pasalar ağlaşmağa başladılar. Nihayet üçüncü gün fırtına dindi. Ali Paşa da kendilerini alıp kenara çıkardı. Tam Semadirekten ayrılırlarken de &- daya üç tane düşman karsan gemlsinin geldiğini gördüler. Adanın yerlileri, © müthiş fırtına içinde imparatorun azıcık bir maiyeti ile adada xaldığını haber ver- mişlerdi. Bunlar da dördüncü Mehmedi esir etmeğe koşmuşlardı. Bunun üzerine dördüncü Mehmed ebir daha her kim bu adanın adını buzürümda anarsa ölünciye kadar 0 adaya sürgün ederim>» diye ye- min etmişti. (Silâhdar Tarihi, I, 557) * Tozkoparan semtine adını veren pehlivan adını stanbulun bir semtine Tozkoparan, Fatih Mebmed ve ikinci Beyazıd devri Yeniçerilerinden ve dev . rinin en meşhur pehlivan ve tirendazla - rından idi. Asıl adı İskender idi. Bu şanlı Türk pehlivanının kısa — bir tercümei balini yazmadan şunu da ilâ- ve etmeliyim ki lâkabı olan Tozkoparan da halk ağzında bozulmuştur. Aslı Düz. veren 1 - Tozkoparan semtine adını veren pehlivan, 2 - Balmumları ile teşhir cezası, 3- Sokullunun Sultan- ahmeddeki sarayı, 4- Dördüncü Mehmed yanında Semadirek adasının ismini niçin söyletmezdi ? koparandır. Buna benzer bir kelime de kulakdüzüdür ki biz yanlış olarak kulak- tozu deriz. İskender, daha pek genç bir acemi oğ- lanı iken atıcılığa heves etmiş, Fatih za- manının meşhur pehlivanlarından Hüsam pehlivana çırak olmaş, bir gün, meşhur atıcıların bnünde talim yapan gençler a- rasında yayının kabzasını nasıl kavradı ise yayın düz denilen kısmını pençesile koparmış, orada bulunan eski pehlivan - lardan Yıldırımlı Baba da kendisine Düz- koparan lâkabını vermişt, O zamanlar, donanma sefere giderken, en meşhur a- tıcılardan on kişi de, amiral gemisinde Kaptan paşanın muhafızı olarak beraber giderlerdi. Bu pehlivanlara © kadar iti - bar edilirdi ki Kaptan paşa ile ayni sof- rada yemek yerlerdi. Düzkoparan da ikin ci Beyazıd zamanında Kaptan Küçük Da- vud Paşa ile Akdeniz seferine gitmişti. Bu seferde Venedik aonanmasile karşı - laşıp ta harb başlayınca, bir düşman ge- mis; Türk amiral ne rampa etmiş, bir düşman cengâveri Türk gemisine atla- yıp «Altın başlı Sancak» 1 yerinden çı - karıp deniz Jırlatmıştı. Bunun üzerine pehlivan Düzkoparan bu adamı bir okla vurup denize düşürmüş, kendisi de, oku- nu, yakını bırakıp arkasından denize at- lamış, deniz içinde vurduğu adamın ka- fasını kesmiş, sancağı almış, tekrar ge - miye çıkıp paşaya terlim etmişti. O harb- de, Düzkoparan ile beraber Fatih ve Be- vazıd devrinin meşhir atıcılarından pek çoğu şehid olmuşlardı. (Kemankeşler ri- salesinden yazma). * Balmumları ile teşhir cezası almumları tle teşhir cezası, i- Bence ıle idam olunacaklara tat- bik olunurdu. Osmanlı tarihinde bunu ilk tatbik, belki de tcad eden Abaza Meh- med Paşa olmuştu. Sıvas ve Erzurumda isyan edip te eline geçen Yeniçerileri öl- dürtt sırada Sivas Yeniçerilerirden Kırkık Muslu, Hasan Çelebi ve Mahmud Beşe isminde üç yiğidi çırılçıplak soy - durtmuş, yüzü koyun develerin üstünde çarnuha gerdirmiş, omnuz başlarını oy - durtarak balmumları dikmiş ve Sivas so0- kaklarında gezdirterek teşhir ettikten sonra idam ettirmişti. Bilâhare görüyoruz ki, asi bir valinin lcad ettiği bu işkence, eşkiyalar hakkın- Ja tatbik olunmağa başlamıştır: #«Anadoluda nic2 eyyamdanberi yol kes mekle meşhur Kemençeeloğlu ile bir zen- ci Arab vilâyet hâkimleri elile tutulup Edremite getirilip Çömlek köyünde bal- mümları ile teşhir edildi, somra padişahın gözü önünde boyunları vuruldu. Evvelce Anadoluda fesat çıkaran ve Silifkede tu- tuhtp gönderilen Dorduhan oğlunun ar- kasından kayışlar çıkarılıp (yani sırtı - p) ve omuzlarına b tle bır beygire bi nın derisi yüzüli mumları dikilip o lirilip çarşyı gezdirdikten sonra padişa- hin gözleri önünde boyunları vuruldu... Bu iki vak'ayı, Silâhtar Fındıklı Meh- med ağanın tarihinden aldım. (Birinci cild, sayfa 376). 1075 yılı vakayli arasın- dadır. Padişah, dördüncü Mehmeddir ve 24 yaşında bir gençtir. Sayfa 9 tarihin okumadığımız bilmediğimiz tarafları | Sokullunun Sultanahmed camiinin bulunduğu yerdeki sarayı İ stanbulu dolduran eski muhteşem DS Türk konaklarından İhiç biri kalmamıştır. Bu yıl, öon altıncı asrın ve meşhur Makbul İbrahim Paşanın ölüm tehiskeleri geçir « saraylarından, On altıncı asırda, İbrahim Paşa sarayıe nın karşısında Sokullu Mehmed Paşanın sarayı vardı. nahmed camisi yapıs lacağı sırada ırılan Sokullu sarayını 1544 de İstanbula gelen bir Fransız sey « yahı müphem olarak biraz unlatıyor: «Fransız elçisri Mehmed Paşayı ziyaret etti. Paşa İstanbulda bulunmıyan padi « şahın kaymakam ilçiyi güzel bir sa- |londa kabul etti. Bu salonun şeklinden ve mimarisinden bahsederken Türklerin vücudlerine ve zevklerine ne kadar itina ettikleri görülecektir. Sarayın dört mere mer sütun üzerine rerevak şeklinde yae pılmış olan kapısında ve alt kat avluya girdiğimizde bizi on iki sipahi karşıla» mıştı. Bu sipahilerin sırtında işlemeli cepkenler, altın tel İle iri iri çiçek do « kumalı damaskolar vardı. Bizi büyük sa« lona çıkan merdiven başına kadar gölürm düler. Bu merdiyen en güzel mermerden 26 basamak idi. Üzerinde mermerden ga- yet ince, narin güzel bir korkuluk vardı, Biri bir basamağın sağında ve öbürü di- ğer basamağın solunda olmak üzere yire mi altı s'pahi dizilmişti. Sırtlarında işle- meli cepkenler, sırma ile dal ve yaprak işlenmiş kadifeler vardı. Tepesinde kü « çücük 'dilimler bulunan kırmızı kadife « den külâhlarının Üzerine sarık sarmış « lardı, Paşa salonda elçiyi bir kaç adım ilerliyerek karşıladı. Bu salonun bir cepe hesi, bir kemer şeklinde yuvarlak yapile mıştı. Gayet güzel ahşab sütunlara daya- nıyordu. Bu sütunlar ve başlıkları parlak bir kırmızı boya ile boyanmıştı. İnce ka « bartmalarla süslenmiş olan tavan da kır mızı İdi, Tem ortasından kırmızı ipekten ve sırmadar: bir kordon ile bir altın top sarkıtmışlardı. Salonun zemini kırmızı tuğla döşenmişti. Dört köşesinde dörl mermer kapı vardı. Salonda dört pencere vardı. Ftrafları çimli jdi. Çinilere muh telif hayvan ve ağaç resimleri yapılmıştı: Alı tarafta iki tavus geziniyordu, üstün- İde, ağacın dallarına gağasile tutunmuş bir popağan sarkıyordu. Ve hepsi canlı gibiydi. Giderken, alt kat avlunun ya « nındaki bahçeyi gezdik. Meyva ağaçları ve çiçekler vardı. Bilhassa Hind menoks şelerine hayran oldum. Avlunun bir köe şesinde de ahır vardı. Üstünde de ki İve seyisler oturuyondu. Bu ahırda, den 150 at bulunuyo | en asil cinsi: (Jerom Mo: Denize düşen bir kadın kurtarı dı Cümhuriyet M rinden Ha yaparile Kazımpa: ü vapur İskeleye datemiş ise de birdenbire denize düşmüş « Bankası hademele « 9 numaralı Ha « iskelesine gittiği ae Hatice, etraftan yetişenler tarafından da- nizden çıkarlarak berayi todavi Beyoğlu hastanesine kaldırılmışlır . | |