SBSON POSTA Sayfa 7 İtalva ne yapmak istiyor Müfrit faşistlerin talebleri: Malta, Kıbrıs, Tunus, Cezayir, Fas, Korsika, Nis, Sava, Dalmaçya ıhlylda halka “ Akdeniz yalnız İtalya hegemonyas; altında fikrile beraber şu kanaat de telkin ediliyor: harb mukadderdir. Hiçbir müzakere bu harbi "ıîlgiltere ile bulunabilir ,, önleyemez ,, Yazan Fransız muharriri: Armand Pierhal İ mücadelede şahst teşeb- devletler tarafından oldu- edilemez. Bu, şüphesiz, haf » değiştirilen harici siyasetin bü - #İyaset olamıyacağı hakikstirden * Diktatörlük rejimindeki istik - 'ası; burada bariz şekilde ken - Rr“"yur ve meselâ: İtalyanın ha- Ğ YAsetini on altı yıldır Mösyö (Mus- Hü FLEŞŞE İdâare etmektedir. Eğer Mussolini- N lanmak için, önünde bu uzun Kıq:ğmnydı Habeşistanın fethi gibi & büsü bu kadar yolile başaramaz. İf &. ae ğildir. Sadece seleflerinin aç - "hıw çığırda yürümüştür. Bu ci- 'dar mevkiine geldiği ilk gimler- * kendisi de teyid etmiş, - hulüs iyen bir dalkavuğa cevah ver- ada < orijinal bir harici siyaset ta- AU bakkındaki saçma sitayişleri Ve eceğini söylemişti. y ÇöYnen: « - Harici siyaset hiç bi 'Pîjı ici siyaset hiç bir va- '&..,_'“' değildir. Onu ancak - tarihi, . Bin 'sadi âmiller tesbit ve tayin 'lıı Gla Menaleyh orijinal olamaz, müs - İetapOllir. İtalya da müstakil bir ha - 8et tatbikine karar vermiştir» de- KAT Dih siyaseti esas itibarile bir Ak- "b.% , 1911-1912 senesi Türk - “* de bunu isbat etti. 1915 yı - t“".dı aktedilen gizli anlaşmada devletlerile müttefik olarak Malipj Sahbüd eden İtalya, 1917 deki Ööe pi e İtalya yarımadasının Ahde- N “Vyetli bir devlet halini almasını *Cıiğa şart koşuyordu. Neticede, S da kendini zaferin kazandırdığı f Sulh muahedelerini haksız say - Nüzyg ARırdığı bu kinden doğdu. Müzsolini bu haksızlığı ele al - ha €hemmiyetle durdu ve onu aaatleri yolunda kullandı. Şahsf İse, bizzat kendisinin de bir İtiraf ettiği gibi emperyalist 'siklopedisi faşist hükümetini eder. «Kudret ve hâki- Va T Y Ü # ân Byle izah İTadesi,, Ner Gibi giyyeldenberi iki kere ikt dört dever 'Nen bu hakikat pek tabil ki Kh gvlet adamlarının göründen kaç- Avrupada Mösyö Musso « Peryalist akidesi hiç bir vakit adı. Hattâ İtalyada bile bu- 'En bir hedefe yürüyüşten ziya- İye m. Sürür ve maneviyatını yük- N Matuf EBüzel bir nazariye Bgözlle Serek Mösyö Mussolininin ciddi - "q.h'“u“mn dünyaya, gerekse İtal. “ncak Habeş harbi anlata - e »& | beraber, Mösyö Mussolini; | harici siyasetinde bir yenilik | Beş altı yıldır milletler arası sahnesin- de âdeta yalnız Mussolini ile Hitlerin esi- yaset çevirdikleri» görülüyor. Çizdikleri yollarda yatışmaz bir hırsla yürüyen bu iki adamın yanında demokrat milletlerin takib ettikleri siyaset gülünç denecek bir halde. Müuüssolininin Akdeniz esasma dayean - mak bakımından an'anevi olan bu siya- seti; diğer taraftan da emperyalısttir. derçi Mısiri, Filistini, Maltayı, Xıbrısı, Tunusu, Cezayiri, Fası, Korsika, Nisi, Sa- va ve Dalmaçyayı almak isti # müfrit fa gistlerin iddialarına harfi harf'ne kıymet vermek abes olur. Amma esas jtibarile a bütün bu yerler İtalyan hırs ve âmali dı-| |şında da değildir. Eğer bir dünya harbin- de İtalya galib devletler tarafında yer al- maş bulunursa hiç çekinmez, emellerinin hepsin) yerine getirir. Habeş harbi; Mussolini politikasının se- bat ve devamı hakkında bize en iy: bir misal oldu. Ve General (Bono) nun safça ve say- gısızca ıtırafları bize Habeşistanın icab ederse kuvvete müracaatla alınmasının daha 1933 sonbaharında kararlaştırılmış olduğunu öğretti. 1934 ilkkânununda or- taya çıkan (Oualoual) hâdüsesi 'bir «suyu mu bulandırdın» dan ibaretti. 1933 senesi kânunusani ayında (Hıtler) iktidar mevkiine geldi. Ayni yılın sonba- harında Mussolini; Hitlerin tutacağını ve enuün idaresinde Almanyanın az zaman- da eski büyük devlet halini alacağını an- ladı. Almanyanın da kendisi gibi müs - temleke meselesini ortaya atacağını dü - şündüğü için ondan evvel harekete gç- meğe karar verdi. Şüphesiz ki Mussolini bu meselede İn- gilterenin kendine engel olacağını dara evvelden görüyordu. İngiltere ile dost geçinmek; İtalya siyasetinin hiç değilse Akdenizde genişleme kararı kadar kuv - vetli bir an'anesidir. Ancek Mussolini Büyük Britanyanın içinde bulunduğu ha- Hi biliyordu. İngiltere donanması Umumt Harbden evvelkine pisbetle yarıya indirilmiş; ha- wa kuvvetleri bütün diğer büyük devlet- lerinkinden daha azdı. Vaziyetini tehli - kede görmeğe başlıyan bu devlet yeniden silâhlanmaktan bahsediyordu. Binaena - leyh o daha silâhlanmadan İtalyanın ha- rekete geçmesi lâzımdı, Müussolini; önündeki bir iki senenin müstesna bir şans olduğunu görüyordu. Bu fırsattarı istifade etmeli, Habeşistan meselesini en geç 1936 da bitirmiş olma- lıydı. Yoksa bu fırsat bir daha ele geç - mezdi. Diğer taraftan mühim bir endişe daha vardı: Ya İngiltere ile Fransa anlaşır da İtalyayı Habeşistanı almaktan men'e kal- kışırsa o vakit iş büsbütün sarpa sarardı, Tler şeyden önce Fransanın bitaraflığını temin etmek icab ediyordu. Müfrit foşistlere göre İtalyanın almak istediği topraklar İşte bunun içindir ki Mussolini 7 kâ- nunusani 1935 de Fransa başvekili Mösyö (Lavsi) ile anlaştı. Mösyö (Laval); (Mussolini) yi Habe - şistan meselesinde serbest bırakmak iste- mediğini iddia ediyor. İtalyanın Habeşis- tanda yalnız iktısadi menfaatler almakla kalacağı, toprağına dokunmiyacağı fik- rinde olduğunu söylüyor. Fransa başve- kili hakikaten Negüsün imparatorhığuna acağına ikna edilmiş olab! - lir. Fakat İtaiyanın Fransa jle bu anlaş - masında Libya çölünün bir kaç bin kilo - metre murabbalık toprağına mukabil - o kadar uzun zamandır ve o kadar ehem - miyet verdiği - Tunus üstündeki bütün haklarından vazgeçmesi şaşılacak bir şey- di. Dikkate değer bir şey daha var: Habe- şistan harbini hazırlıyan ve açan Gene - ral (Bono) tam bu Fransız - İtalyan an- laşması imzalandığı gün Romadan Erit- re ve Somal! fevkalâde komiseri <İnvanile yola çıkarıldı. Şurası muhakkak ki M soltni Habeşistan macerasına —atı'ırken, haklı veya haksız, Fransanın hayırhah bitaraflığına güveniyordu. Müösyö (Laval) iktidar mevkiinden dü- şünce Fransanın İtalya siyaseti değişti amma (Mussolini) nin istilâsına karşı duracak bir şekil de almadı. Bizim müer- sir bitaraflığımızdan istifade etmış olan (Mussolini) ise, fikri muhalefetimizi ba- hane ederek alelâde bir minnettarlığın icab ettirdiği taahhüdlerden dahi sıyrılıp çıktı., Diktatör devletlerin politikalarındaki farkiyetin bir cephesi de işte budur. On- lar her zaman kendi hesablarına yartar- lar. Demokrat memleketlerin muhafazı- kâr unsurlarının kendilerine verdikleri müsaadelerden ve muhalefetlerinden isti- fade ederler, teşekkür etmemek için iti- razlar bulurlar. Halbuki Fransanın şimdiye kadar filli- yat sahasına geçemiyen bu muhalefeti ni- hayet plâtonik bir muhalefetten başka bir şey sayılamaz. Habeşistan muzafferiyeti, başarılan iş- ler sırasına geçip te zecri tedbirler ka!- dırılınca etafinin edilmiş olan» İtalya bundan böyle garb demokrat devletlerile teşriki mesaiye başlıyacak zannolundu ve İngiltere 2 kânunusani 1937 tarihinde | akted'len muahede ile mazinin Üstünden bir sünger geçirerek İtalya ile an'anevi dostluk siyasetine arzu gösterdi. Halbuki Mussolini; 23 mart 1937 de irad ettiği bir nutukta zecrf tedbirlere iştirak eden devletlere kafa tutmakla kalmıadı, İtalyanın zecri tedbirleri asla unutmıya- cağmı, hattâ kazara millet unutsa bile bizzat kendisi onun acı hatıralarını taze- ——— TARiHDEN « Paşayı öldürmek istiyen Yeniçeri ise kaçmış, gizlenmişti. Paşa, onu İki adam yolun dönemecindeki yüksek ve sık çalıların ardına sindiler, Buncardan birisi uzun boylu, kara sakallı ve zayıf - tu: başında işlemeli bir sarık, sırtında u- zunca bir kaftan, bacaklarında dar bir şalvar ve ayaklarında kara çizmeler var- dı. İkincisi daha kısa, fakat tıknazdı; sa- kalını traş etmiş, uzun bıyıklarını ağzının iki tarafından kulak memelerine doğru u- zatmıştı. — Hiç üzülme! Bir vuruşta canını ce - henneme yollarmım. Arkadan gelenlerin yetişmelerine vakit kalmaz.Hele sen de yardım ettikten sonra bu işi olmuş bil! — Ah, anun kanını içmek istiyorum. Bizi öyle soydu ki.. Köylünün yanında bir paralık şerefimiz kalmadı. Göreyim seni yiğit Osman, mallarım da, kızım da helâl olsun, eğer şu cellâd herifi geber - tirsen!.. Bu gözleri söyliyen adam Novi şehri - nin ileri gelenlerinden Loboğlu Mustafa Bey, diğeri de ayni kalenin Yeniçerilerin- den biriydi. Yeniçeri Osman kulağını ormanın de - rinliklerine çevirdi: — Geliyorlar!.. Dedi. Bir çok nal sesleri hızla yaklaşıyordu. Bunlardan bir kaçı pek iyi duyuluyordu. Diğerleri henüz boğuktu. İki veya üç ki- şinin daha önde oldukları anlaşılıyordu. Osman elini palasına attı ve bir anda sıyırdı. Mustafa Beyin de elinde yalın bir han- çer parlıyordu. Yolun ucuna baktı: — İşle, Abaza paşa göründü. Yanında kimseler yok. | — Sen yorulma! Ben ona yeter de ar- |tarım bile... Abaza paşa başına sırmalı bir sarık sarmıştı. Kaftanı, cepkeni, şalvarı, hattâ pabuçları altınla işlenmişti. Kır af Üstünde dik duruyordu. Belindeki han çerin mücevherleri, atın gümüş üzvngisi ve altın pullarile dizginleri pırıl pırıldı, Çok yakışıklı, sert bakışlı bir adamdı. Pusunun önüne geldiği zaman Yeniçe- İri Osman kaplan çevikliğile ileri fırladı Elindeki yalm kılıç her dokunduğunu ke- sip atmak için boşlukta bir yarım halka çizdi. Abaza paşa bir anda doğruldu, eli. ni kılıcına attı ve atını mahmuzladı. O zamana kadar bir kuzu kadar uslu yü - rüyen at birdenbire geriledi, Osmanın e- line geçen yuları sarstı ve onu bir an ha- vaya kaldırır gibi yaptı. Osman düşme - moek için yuları bıraktı, havada bir pa » rıilu oldu ve Abazanın kılıcı sert bir zın- lama ile Osmanın kılıcına çarparak onu kırdı. Osman sendeledi, şaşırdı, şımdi A. baza onün üstüne yürüyordu. Osman hem SAYFALAR— —— Abaza Paşaya suikasd #4 öldürülmüştü. Suç ortağı Loboğlu ve ailesi efradını öldürtmiye razı olamıyordu. Fakat Loboğlunun düşmanları kendisine 500,000 akçe teklif edince dayanamadı. Yazan : Kadircan Kaflı tüne boşalttılar. Bunlardan biri boynunu, ikisi sırtını, biri de ayağını deldi, öte tarafa çıktı. Yeniçeri Osman inledi; elini göğsüne götürerek bir hendeğe yüzüstü düştü; kıvrandı, kıvrandı ve öldü. Ölünün suç ortağı tutulmadı, fakat ta- nınmıştı... * Novinin ileri gelenlerinden Şabanlı Hacı Hasan bu haberi duyduğu zaman ellerini oğuşturdu, dişlerini sıktı ve mı- rıldandı: — Fırsatı kaçırmamalı! Hernen giyindi, dosdoğru Abaza poşaya gitti. Onun önünde yerlere kadar eğile « rek: — Sultanım, büyük geçmişler olsun! Allah sizi bize bağışladı. Ne mutlu!. Ne mutlu! İzin verin de mübarek ayakları. nızın dibinde kurbanlar keseyim... Dedi. Bacağına bağlanan bir iple ora - ya kadar sürüklenmiş olan ölüye bir tek- me vurdu. Semiz koyunlar getirildi, bos gazlandı. Abaza paşa fena halde kızmıştı, fukat belli etmiyordu. Hattâ şen görünüyordu. Âdeta kendisine bakanlara meydan o - kuyordu. Bakışlarile: — Hiç biriniz böyle bir halt işlemiye kalkmasın, tepelerim. İşte örnegi mey « danda... diyordu. O gün yenildi, içildi, eğlenildi. Mustafa Bey bulunamıyordu. Kardeşi Loboğlu Süleyman Bey de oğlu Ömerle bırlikte epeyce zamandanberi gizlenraiş- & Şabanlı Hacı Hasanla Loboğulları her zaman çarpışmışlar, her biri halkı daha iyi soyabilmek için birbirlerini ortadan kaldırmayı düşünmüşlerdi. Fakat iki ta« ralın da etrafında bir çok uşaklar, kaba- dayılar vardı. Bundan başka Abaza pa- şa böyle şeylere göz yuman bir adam de- ğldi; onun vali bulunduğu yerde yalnız onun borusu ötmeliydi ve o razı olma - dan hiç bir iş yapılmamalıydı. ©O akşam Şabanlı Hacı Hasan Abaza pa- şanın henüz alevli olan kinini üflüyordu: — Bunlar burada padişahlık tasiıyor - lar! Bilseniz ne alçaktırlar! Ne din var- dur, ne iman! Ellerinden gelse İstanbul ü- zerine yürüyüp, Allah esirgesin, padişa- hımızın canlarına kıymak isterler. — Bu Işe benden m| başlamak istediler, dersin? — Niyetlerinin böyle olduğuna hiç şüphe yok. Fakat, sultanım, size kim kıl kadar zarft verebilir? Bakışlarınızda on bin tane Zaloğlu Nüstem yaşıyor. Ben sultanımın zavallı bir kuluyum. Çok çe- ye aklım ermez, Fakat bir sözüm var, yaya, dem de kılıçsızdı; paşanın adanıları da yetişmişlerdi. Mustafa Bey çoktan ta- banları kaldırmıştı. Artık © ne yapabilir- di; ormanın derinliklerine doğru koştu. Yirmi adam birden oklarını Osmanın üs- İngilterede fazlaca zayiat veren çocuk — Nedir 0? — Yılanın başı küçükken ezilmeli; hem de yavrularile birlikte... — Doğru söylersin! (Devamı 10 uncu sayfada) f Çelik ciğer makineleri | felcinde kullanıtmak üzere (çelik c liyeceğini söyledi. Ve İtalya gittikçe isimli bir makine vücude getirilmiştir. Bu makine felce uğrıyan ciğerlerin va« (Stresa) cephesi politikasından ayrıldı, | zifesini görmekte, onları yeniden harekete getirmektedir. İngilizlerin maruf du. (Devama 10 ncu sayfada) hastanelerde kullanılmaya Roma - Berlin mihverini kurmağa koyu!- | bayırseverlerinden Lord Naffildin yeni aldığı ıhtira beratile bu makine bütün başlanmıştır.