Atatürkün Hatıratı GAZETECILİĞİN KULISI ARAsıNDA Haber bulmak için | İstanbul hükümetinin metfi tebligatına fabrikayı ateşe veren gazeteci taslağı Cingiliz gazetecileri anlatıyorlar ) rağmen Sıvas ve Erzurum halkı Onu büyük tezahuratla karşılamışlardı —17 — Reşid paşa, hemen — Ali Galib be-w ye uzatır. İşte kendisi geliyor, luyunın. Tevkif edin der!! Reşid — paşa, telgrafta yazılı olan hareket saatini görünce he- —men kendi saatini çıkarır. bakar.. efen- dim geliydr değil, gemiş olacaktır, diye ilâve eder. Bunun üzerine, Ali Galib «ben tevkif ederim dedimse, benim vilâyetim dahi - Tinde olursa tevkif ederim demek — iste- dim: deyince, hali içtimada bulunanla- tı bir heyecan kaplar.. Hep birden «Hay| di öyle ise istikbale gidelim.. — diyerek içtimaa hitam verrler... Ancak, eşraf ve mütehayyizan ve ahali ve askerle parlak bir wtikbal ihzar ede- bilmek için biraz zaman kazanmak B. zım geldiğini, halbuki hesabca, benim; Sivas şehri medhallerine kadar tekar -| rüp etmiş olacağımı nazarı dikkate al, rak beni; medhale n olan Ziraat nü- mune çiftliğinde, bir :stirahate imale e- decek çare düşünmüşler. Vali paşa ka - rargâhitin sıhhiye re'si olup — evvelce| teşkilât için, Sivasa göndermiş olduğum Tali beyi (1) davet ve bu vazifenin ifa- sını ondan rica etmiş ve tertibatı temin eder etmez kendisinin de bize — mülâkı olacağını söylemiş.. Filhakiks. tem Nümune çıl'liğı rında, karşımıza çıkan — bir içinden, Tal! bey göründi den indik, çiftliğin havlusunda oturduk. Talı bey, hikâye ettiğim vaziyeti bı*r',.d-, sil izah ettikten sonra, vazifesinin, beni | burada biraz meşgul etmek olduğunu söyleyince, derakab ayağa kalktım.. — Çâabuk otomobillere ve Sivasa. Dedim. Bunun sebebini ifade edeyim. O anda | hatırıma gelen şu idi: İstikbal merasimi yapacağız diye Tali beyi iğfal etmiş ola-| bilirler ve hakikatte aksi bir tertib vap- mak için zaman kazanmak istiyebilirler. di Otomobillere binmek üzere iken Sivas tarafından diğer bir otomobil yanımıza yaklaştı. İçinde vali paşa vardı. | Reşid paşa, efendim bir kaç dakika daha istirahat buyurulmaz mı diye söze başladı: — Yarım dakika dahi istirahate ihti- yacım yoktur. Derhal hareket edeceğiz we sen benim yanıma gel Dedim. — Efendim, dedi, sizin yanmıza Rauf bey binsin, ben arkadaki otomobille de gelirim. — Hayır hayır dedim. Siz buraya.. Bu basit tedbirden maksad, muhtacı i- zah değildir. Sivas şehr'nin medhaline vüsulümüz- de, eaddenin iki tarafı azim bir kalabalık İle dolmuş. kıtaatı askeriye vaz'ı mahau- sunu almış bulunuyordu. Otomobiller « den indik, Yürüyerek askeri ve ahaliyi selâmladım... Bu manzara, Sivasın muhterem Jisinin ve Sivasta bulunan kahraman za- bit ve askerlerimizin bana. ne kadar mer but ve muhabbetkâr olduğunu isbat eden eanlı bir şahid idi... | Binaenaleyh, doğru kolordu kuman - danlık dairesine gittim ve derakap ma - iyetile beraber Ali Galibi ve anun vası - tai ierafyesi olduğunu anladığım müf - sidleri celbettirdim. Onlara — yaptığım muameleyi izah ederek teferrüatı uzat « mak istemem. Yalnız, bir noktayı, işaret etmekle iktifa edeceğim, Efendiler; bu Ali Galib. gördüğü sui civa- | muameleden sonra, mahrem beyanatı ol-| dar duğunu söyliyerek gece — yalnız olarak yanıma gelmek istedi. Kabul ettim. (Ha- rekâtın zevahirine ehemmiyet verme - mokliğimi) rica ile Mamuretülâziz vilâ- yetini kabul ederek gelmekten maksadı- nun, benim moktal nazarıma hâdim ol - mak bulunduğunu ve Sivasla tevakku - () Babık Müfettişi Umumi — İsrahim Tuli Bey. Yakub Gemil nede n idam edilmişti? Büyük Harb içinde lttıhad ve Terakki umumi morkezınde cereyan eden bir facia Birkaç gün evvel uıınyı meb'usu Bay Hilmi Aytaçtan bir mektub almiş- tık. Atatürkün batıralarında ismi geç- mişti. Adınin geçiş şekline itiraz edi - yor, bu meselenin vaktile de tasrih e - düdiğini söylüyordu. Bu mektubu bu sütunlara dercettik- ten ae sonra Bay Hilminin bu mesele müsasebelile evvelce — yazmış olduğu tashih yazısı elimize geçti. Okuduk ve 'Türk efkâzi vmumiyesini birçok 24 - manlar meraklandırmış olan — Yakub Cemll meselesini çok iyi bir şekilde tenvir elmekte olduğunu gördük. Neşre başladık. Dünkü kısmın hülâsası Doktor Hilmi, Çanakkalede sertabib iken bir gün İstanbula çağırılıyor. İtti- had ve Terakki merkezine gidiyor. O - rada kendisinin Makedonyaya gönde- riecek muaveneti — sihhiye — heyetine reislik edeceği söyleniyor. Ve bir kaç eklemesi de İsteniyor. E küh İstanbulda, kâh Bur- sada beklerken Mudanyada vaktile ü- zaktan Yakub Cemile raslıyor. Yakub Cen Enver — Paşanin — kendisine de fırkaya — aörtabib alayımı , Bilâhare Yakub Cemll İstanbula Enver Paşaya gidiyor, vadini atıyor. Fakat Enver Paşa anla azhatan çekiyor. Bunun ümerine emil merkezi ümümiyeye gi - ver Paşa aleyhinde ağrına ge- leni söylüyor. Enver Paşanın yalancı « Jıztan ve bir takım yanlış hareketler- Meketi felâkete götürdüğünden oradan ayrılıyor. (|Hatıralar devam ediyor| Delibozuk — herif Yakub Cemil çıkıp gittikten sonra sarfettiği sözler münakaşa — olunmuş: Delibözuk bir heriftir. Bize burada söylediklerinin beş ön mislini kahwe- lerde, şurada, burada söyler, halk ara- sına fenâ tesirler yapar. Bu sörleri de fırka kumandanı olamıyacağından do- layı söşlüyor; Mithat Şükrü bey Enver paşaya gitsin, madem ki söz vermiştir. Bunu bir fırka kumandanı yaptırsın, diye kararlaştırmışlar. Mithat Şükrü bey BSnver paşaya giderek keyfiyeti an- latmış. Enver paşa cevaben Yakubh Ce- milin bir fırkayt idare edebilecek ka- biliyet olmadığımı, vakık Bağdad lunda kendisine Ntifat yollu böyle aöz ağzından kaçırdığım itiraf etmek- le beraber yapamıyacağını söylemiş. Enver pasa harbiye nezaretine geçor- ken Merkezi umumi ile bir nevi muka- vele yapmış, ba mukavele — mneibince harekâtında ve askeri hususatta kat'i- yen kimsenin müdahale etmiyeceğini, şart koşmuş ve mutabık kalındığından Mü:hat Şükrü bey daha zişade — israr etmiyerek avdet etmiş. Yakub Cemil bir müddet daha beklemiş, fırka ku - mandanlığına dalr bir ses işidemeyi ge ondan sorra fikrini değiştirmiştir. Meserret ötelindeki Ihtilâl cemiyeti Bir gün Babıâli caddesinde Meserret ötelinde bir takım ihtilâ! arkadaşlarili bir odada tetima ederek kabineden, Merkezi uümümiden, Enver paşadan Dahlle bunların tebdili ve bazılarının imhası lâzım geldiği Mustafa Kemali İşbaşma getirmek fikirlerini dermeyan etmiş. Bu fotima) müteakib iki arkada- Şı-kl elyevm berhayattırlar- keyfiyeti Merkezi ümümiye ve Babıâli muhafız- Hğına anlatıp müteyakkız bulunmala- rını söylemişler. Enver paşanın sinsi tertibatı - Bunun üzerine Yakub Cemil bakkın- da takibat başlamış., Yakubu — tevkif fu, bana mülâki olup bizzat talimat al - mak için olduğunu ızah ve bin türlü de- lillerle isbata çalıştı. Ve bizi sabaha ka- işgal etmek suretile, muvaffak da - hi olduğunu itiraf etmeliyim. Erzurum kongresine doğru Sivasta, teşkilât ve tarzı hareket hak- kında icab edenlere talimat — verdikten sonra, hiç uyumadan geçen 27-28 gece - sinin sabahında bir bayram günü, Sivas- tan Erzurum istikametinde — hareket e- için tedbirler düşünen Enver paşa gu- Du bulmüş: Yakub Cemili fırka ku - mandanı yaptıklarını — söyliyecekler, memleketin her tarafına yayılmış olan asker İlrarilerini affedecekler, karar - gâh ve askerler - Afyonkarahisarında toplanacak, oradan İran taraflarına göndüsrecekler! Yakub Cemile bu suret- le tebliğat yapılarak fırkasının alay ve tabur kurmandanlarile etibba ve sair malzeme — kadrosumun — ikmaline emri verilmiş ve bü teşkilâtin ikmali esna- sında da harbiye nezaretinin Bekirağa bölüğü üzerindeki İnmbat zabitlerinin bulunduğu dairede büyücek bir oda tahsis edilmiş. Yakub Cemil bu süretle A8fal edilerek işe başlattırılmış, mez - kür odaya bir kaç masa, yazı takımları, defterler konularak Yakub Cemil tam- dığı arkadaşlarını davet ederek kimini alay kumandanı, kimini tabur kuman- danı olarak lavzif ederek mevhum fırkasının zabit kadrolarını doldurma- ya başlamış! İşte 6 günler, fırkasının etibba cihetini düşünürken — beni de hatırma getirmiş, Bursada yemek es- nasında geçen muhaveredeki muvafa- katimi düşünerek fırkasına — sertebib yapmak üzere telefonla Meserret öte - Tinden beni sormuş. Akşama ötele — geldiğimde — ötelel Mustafa efendi Yakup Cemilin beni a- radığını ve kendisi ile Erenköyünde « ki hanesinde telefonla görüşmekliği - mi söyledi. Numarasını öğrenip tele - fonla görüştüm. Yarın harbiye nesare- tinde maruz dalrede kendisini — gör - mekliğtmi söyledi. Ertesg günü harbiye nezartine gide- Tek kendisini buldum: artık fırka kumandanı oldum. Teşkilâtimi ikmal İçin emir aldım. Be- ni de fırkama sertabib alacağım. Demesi üzerine: — Fakat ben; Rumeliye gidecek mu- aveneti sıhhiye beyelinde bulunuyo - Yüft Vakığ intizardayız, fakat alâka - miz kesilmemiştir. Bwvelâ teşkilâtı mah susa ve merkezi umumi ile görüşeyim. Onların mütalenlarını sorayım; ondan sonra sana bir cevab veririm. Esasen ben de bu intizar vaziyetinden bıktım, dedim. — Pek âMlâ! Git anla ve bana bir ha- ber getir, dedi. Oradan teşkilâti mahsasaya — git « dip Arif beyi gördüm, meseleyi anlat - tn, Arif bey beni alarak merkezi umu- miya götürdü. Doktar Nazım, — Mldhat Sükrü beylerle daha bir iki sat vardı. Meseleyi konuştuk. O sırada merhum Bahacddin Şakir bey içeriye girdi, Kar- gı tarafımda ayak Üzeri bizim müza - keremizi dinliyordu. Diğer Asa umumiyetle bir ağızdan: Fena değil Yakup Cemile git; 2aten ya- kınlarda Alman ve Bulgarlara muave- net olmak Üzere bir iki fırka aşker ve- ceğiz Blz'n vazifeyi de onlara yap - Beyhude Tazla müsarif ölma - sın, müttefiklerimiz —de kuşkulanma - mı, diyerek Yakup Cemilin fırkası ger- tabibliğini kabul etmemi tekrar etti - der. Bahaeddin Şakirin manidar bir işareti Bizl ayak üzeri dinliyen Bahaeddin Şakir Bey bana göz ve başlle Yakub Cemille gitmekten sarfınazar etmekli. Blml içaret etti. Bu işarli; sağ tara - fımda oturan Gümülcüneli Arif Bey görmüştü. Diğer aza bu işaretin far - kında değillerdi. tım, Ekgeriyetin teklifini kabul ederek (Devamı 10 ncu sayfada) s ı Bu işaretten ben birşey anlamamış- Bir haftalık meşakkatli — bir atamobil yolculuğundan sonra 3 Temmuz 335 gü - nü ahalinin ve askerin — cidden samimi tezahüratı içinde, Erzuruma muvasalat olundu. Hükümeti merkeziyenin muhte- mel menfi tebliğatını kontrol ve —tevkif için muhabere kanalı olan mühim mer - kezlerde tedabir ve tertibat alınması 1 - çin umum kumandanlara, 5 Temmuz 335 tarihinde emir verdim, Kumandan, vali ve vilâyatı — şarkiye müdafaaj hukuku milliye cemiyeti Erzu- irum şubesile temasa gelindi. YArkası var) Gazetelerin yazı işleri müdür mua - vinleri olan bizler, muhbirlerin duy - dukları, geçirdikleri heyecanın yarısını bile tadamayız İşimiz. büyük at nalı şek- lindeki masanın etrafiına - çevrelenmek, Tauhbirlerin getirdikleri yazıları düzelt- raek, kısaltmak, yeni baştan yazmak, ya- | zılarında isimleri geçen yerlerin doğru olup olmadığını köntrol etmektir. (O - nun için muhbirler bizden yaka silker - ler yat...) Sinema dünyasının yıldızlarile biz ko. nuşamayız, mülâkatlar yapamayız. E - vinden kaçan gelinleri takib edemeyiz. Parça parça dağranmış bir cesedin kar -| şısına geçip, heyecanlı cinayet röportaj - ları yazmak bize vergi değildir. amma, bizim de kendimize göre neş'eli işleri - raiz vardır. Buna mukabil dakikalardan, hattâ saniyelerden istifade ettiğimiz 'sı - kışık, buhranlı zamanlarımız çok olur. Meselâ, hiç de şaşmıyan bir izansızlıkla tanınmış bir diplomat, bir devlet adamı | veyahud başkaları, gazeteyi — makineye | vermeden beş dak'ka evvel ölürler... İş- te seyredin, 6 zaman bizdeki — faâliyeti, telâşı... Malüm a, bu sürümümüzün art - ması demektir.. Bu dar zamanda hâdise- nin yazısı, yazılacak, edebiyatı yapıla - cak, serlevhalar atılacaktır. Ve bütün bu hengâmede de baş mürettib — küfürleri bastıkca basacaktır... Onun için bu gibi insanlara bazı, bazı: — Yahu baylar, bayanlar ölecekseniz, bari şöyle münasib bir zamanda — öbür dünyayı boylayınız!.. - diyeceğimiz gelir. Bütün bunları, gazeteciliğe atıldığım ilk zamanlarda başımdan geçen bir hâ - diseyi size anltamak için yazdım. O za -| manlar Kornfond'da çıkan Merih gazete. sinde çalışıyordum. * Bir çok mahalli gazeteler — gibi, bazı haberleri, idareye uğravan veya telefon eden fahrf muhbirlerimizden alıyor, tel- liyor, pulluyor gazeteye koyuyorduk. Bu haberler ekseriya işimize yarıyordu. Bize sık sık haber getirenlerden biri İ de, Biber diye nd taktığımız 17 yaşların- da deligöz İrlandalı, bir delikanlı idi. Bir gün idareye gelmiş, doğru yazı iş - lert müdürünün odasına çıkmış: — Ben muhbir olmak — istiyorum. Ne yapmalıyım?.. diye sormuştu. Onu nezaketle atlatmış, kadromuzda boş yer olmadığını söylemiş, ve çocuk -| cağızı daha fazla mütcessir etmemek i -| çin de, «arg sıra yazı gönderirseniz, mem nuniyetle okur, işimize gelirse basarız..» demiştik. Keşke demez olaydık!... Meğer en bü- yük hatayı işlemişiz.. Bundan sonra, ar - tık haftalarca oğlanın yüzünden, rahat, huzur görmedik. Biber, Tanrının günü matbaaya dam- lar, doğru bizim şefin yanında biter, ve «bayım.. derdi. İşte kze Mmükemmel ve heyecanlı bir yazı.» Şef de, her seferin- de yazıyı alır, ayni basma kalıb cümleyi kullanırdı: — Çok çok teşekkürler... Hele bir oku- lhım da... Her nedense, zavallı Biber'in yazıları, bir türlü okunmaz, doğru kâğıd sepetine giderdi. T Ne gibi yazılar getirirdi meselâ, diye soracaksınız.. bilir miyim ben?,. Bakar - dmız, yağmurlu havalara, talebesini dö- ven Ööğretmenlere, kı.nılhl!?/wl bir sütun yazı çırpıştırmış, dayamış w nunuza... Nihayet, yazı işleri mi nün canına tak dedi... Hnbuek . günün birinde, «babam umbâll M vüştü, o da onu kapı dışarı etti...? , hi bir hezeyanname gelırmışlL ona: : — Bana bak oğlum dedi. (Va! M' , lâh sabrına hayran oldum bizim #, dın..) Bizim gazeteye lâzım gw haberdir. Anladın ya haber.. yani yglak yet, sel, ani üler, kaybolan, Xi çSt kaçan güzel kızlara dair haberler. senin bu palavraların değil.. « Biber, o deligöziülüğüne hiç Ü* ratyan bir soğukkanlılıkla: çevab — Bilmiyordum. Öyle mi?.. diye verdi ve çıktı gltti, Delikanlı on beş gün kadar 35’“:.: yince, belâlıdan kurtulduğumuzu dık.; Meğer gene yanılmışız. Günlerden bir pazartesi idi. O kenden saat altı buçukta matba miş, at yarışları nüshasını ll"“". bhazırlanıyordum. Kâğıdları önüme çekmiş, ıBıîe_:r, çarpacak, heyecanlı bir serlevhâ hw lıyordum ki birden kapı açıldı VE top gibi içeriye girdi. Saçları horoz gibi kıbımıııîh gözleri bir kat daha büyümüştü! ver” — Güzel bir haberim var, diye j kırdı. Buraya koşarak geldim.. ıd““’ ğ Aldırmadım. Yavaştan aldım, $07 — Neymiş bakalım?.. — Fabrikalar yanıyor... * Ayağa sıçradım. Telâşımdan * u”'- olduğu gibi yere düştü. Kornofond” fabrikalar, şebir halkından — yarıst 'ı fazlasını işci diye kullanan dünyad hur ayakkabı fabrikalari idi, —- — Emin misin ulan!., diye bık"v Biber, şimdi biraz soluk almış P Je cevab verdi: — Eibette.. Kİ Telefonu yerden kapınca polisi '*“s— Evet Biberin verdiği haber Fabrikalar bir çeyrekten beri yM güre Ateş her tarafı sarmıştı. Bibere dÖÜ 1 — Neler gördün, nasmıl oldu 4! dim.. Biber, fabrikaların önünden S”ç"“' aşağı kat pencerelerinden alevle! e kırdığını görmüş, doğru matba&Yi muştu, yt ’&- ı-;;, * Bize şimdi teferrüatın — Jüzü Eğer merak ediyorsanız, Merih sinin kolleksiyonundan o zılnk(' bulur ve: et — Müthiş bir yangın.. korkülf d' ler şehrimizin en büyük ıııır[lı;ı'::;ı derhalar gibi yalıyor... başlıklı Y&P' yef kursunuz.. Abdlaciz yazdı onll”*’ ne hal ise, provaları aldım, er' 4A ne dalresine götürdüm. Sahifeyİ M 4 tım. Yukarıya çıkarken merdivef —— da Bibere rastgeldim: — Kaç para vereceksiniz? diye ::r;' — Ne bileyim, herhalde on lifâ d yöl ler, İyisi mi, sen Cuma günü gel © ger” işleri müdürünü gör, diye başıt dım.. Şimdi hatırlıyorum. Zavallıya ra vermedik. Esasen böyle berlerden bir çoğunu da bedav! tiğimiz vaki idi. (Devamı 10 ncu ee ,