«Son Fosta» nn deniz Tomanıt SON POSTA 25 Türkçeye geviren:! M. Süreyya Ditmen Vatandan gelen gemi Böylece denize inerek ılık kumlar Üzerine uzanıp yattım. — Geceleyin ise kumlar içine gömülerek mükemmel bir uyku uyudum. Sabah olunca dehşetli bir açlık hissettim. Boş mideye eunul - ması hayli tehlikeli olduğunu bilmek - le beraber etraftaki ağaçlardan — top - dJadığım Hindistan cevizlerini yemeğe çalışıyor ve bu sırada ne yapacağımı, ne yapmam lâzım geldiğini — düşünü - yordum ki oraya bir vapur gelip iske - Neye yanaştı. — Phe'ax, dedim sen bir gemicisin ve işle önünde bir vapur! Bastonumu kaptım, seke seke sahil kumluklarını geçlim ve iskeleye var - drm, Vapur bir İngiliz kömür gemisi idi, hamulesini boşaltmak üzere hazır - lanıyordu. Ben doğruca kaptan mua - vinine gittim ve başıma geleni anlata- Tak kendi gemilerinde bir iş istedim. 'Alçı hâlâ bacağımda idi ve pantalon bacağınım aşağısındaki ayağım koca - man bir topuz gibi görünüyordu. Has - tanede bulunduğum müddetce ne tı - raş olmuştum, ne de saçlarımı kestir - miştim. Binaenaleyh saçlarım bir hay- H uzamış ve karmakarışık — olmuştu. Suratımdaki sakal ise —ne diyeyim— şöyle bir kaırış olmağa yüz — tutmuştu. Yüzüm isc yalı kumları üzerinde gü - neşlenmekten yanmış, kıpkırmızı bir hal almıştı.. Kendisinden iş istediğim — kaptan muavıni şöyle yukarıdan aşağı ve aşa - ğıdan yukarıya beni bir süzdükten sonra? Ulan, demişti, senin kendine ba - halin yok! Nerede kaldı gemide in.. defol oradan.. haydi — yal - mür gemisinden bile bu suretle kovut muştum. Gemiden kömürü çuvaflar içinde çı- karıyorlardı. Bu aralık boş bir çuval ele geçirmiştim. Bu kirli ve kömürlü bir çuval olmakla beraber gene bir (gey) idi. Ve ben bu (şey) in sahibi bulundu- ğuradan dolayı sevinç duymuştum. Bu yeni malımı denizde bir güzel yıkayıp *temizledim. Geceleyin başrmın altına yastık yaptıım. Kemerimdeki bıçak hâ- lâ olduğu yerde duruyordu. Bu bıçak - la ve bir zencinin yardımile bacağım- daki ve ayağımdaki alçıyı kestim, çı - karırken bacağımın yarı derisi de be - raber çıktı, Şimdi bu bacak hattı üstü- va güneşinin yakıcı şuaları bu derisi yüzülmüş bacağı yakıp dehşetle şişir - miş ve tâ iliklerime kadar işleyen kes- kin bir acıya da sebebiyet vermişti. Vapurdan aşırdığım — kömür çuvalı o vakit çok işime yaramıştı: Cuvalı, içi - ne soktuğum bacağımın etrafında gü - zeles sarıp sarma!'adım. Bu suretle hem çorap, hem de bir ayağımda ayakkabı vazifesini görüyordu. Oralarda geçinirken bambu kesen bir zenciye rastlamıştım. —Bu bambu kesme işinde ona yardım ettim. Bu hiz- metime mukabi! adam beni kulübesine götürerek elime altı peni ve yemek ( - çin de biraz pismiş mısır vermişti. Gün lerdenberi Hindistan cevizile karın do- yurmakta olduğumdan bu taze pişmiş ve sıcacık mısır bana çok lezzetli gel - mişti. O gün ağır tropikal bir yağmur başlamıştı. Geceyi sahilin kumlukla - rında geçirmek mümkün olmıyacaktı. Binaenaleyh geceyi barakasında geçir- meme müsnadesini rica ettim. Adam - cağız, tıpkı kömür gemisinin — kaptan muavininin yaptığı gibi, beni şöyle baş- tan aşağı ve aşağıdan başa kadar bir. süzdü. Anlaşılıyordu ki barakaya al - mıyacaktı. Bunumla beraber — palmiye yapraklarile örtülü bir kulübede ge - ceyi geçirebileceğimi söyledi. Burası zencinin alât — ve edevatını muhafazaya Mmahsus kuru bir yerdi. Fa kat bütün gece duvarlarda, palmiye yaprakları arasında hamam böcekleri- nin konuştuklarını ve büyük gemi sı - çanlarının da anları kovaladıklarını & sitiyordum, Uykuya daldıkça bütün bu Onlar benim yentmaan geçmişle rdi, fakat bana hiç bakmamışlardı mahlükların yüzümde — gezindiklerini| şünürken saçlarımı ve fraşsız yüzümü hissediyor ve uyanıyordum. Ne ise uzatmıyayım geceyi yarı ü - yür, yarı uyanık geçirdim. Ertesi gü - nü patronum olan zenci — bana pişmiş mısır verdi. Birlikte bambu kesmeğe gittik. Bu esnada körfezde yata benziyen güzel ve beyaz bir geminin sahile yak- laşmakta olduğunu görüyordum. — Ah yarab, diyordum, böyle dâtif bir gemiye girmek fırsatını elde etsey- dim! İşimi bıraktım ve seke seke iskeleye koştum. Gemi hayli — yaklaşmıştı. Bu bir harb gemisi idi. Biraz sonra da bay- rağımı tanımıştım. Bu, benim vatanı - Tnt temsil eden bayraktı, Alman bayra- gı idi. Bu gemi Panther kruvazörü idi. Hayatımda ilk defa gördüğüm bir Alman harb gemisi idi. Gemi o kadar beyaz, o kadar temizdi ki... Oh.. vatan! O kadar beyaz ve temiz!.. Ben ise o ka- dar sefil ve aç!.. Ve işte şuracıkta va - tandaşlarım ve vatanın bir savaş ge - misi! Yaklaşan gemiye bakar ve böyle d Günün Bulmacası SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Evlerin en üst katlarından daha Üst- | teki dar yer. £ — Araba kullanmak. $ — Yaprak - Ceriha, € — Eskiden sarık yaptıkları bir. nevi kumaş - Valide. 6 — Bir yerden başka yere götürmek, € — Tok olmuyan - Bir nota - Hayret edati. T — Yalancılık. ı—m-mıwnıunpmnısıı' kullanılan lâhika. © — Baf - Sonunda bir «le olsaydı ee - ne - Nefi Jâhikası, 10 — Yapmak ecürümler için kullanılır» - Kibrit gibi kullanılan. 128465678010 Evvelki bulmacanın halledimiş şekli ' Bir doktorun günlük karıştırıyor, uğuşturuyordum Şöyle ba- şımı eğip partallaşmış elbiseme, baca- ğımdaki kömür çuvalına baktğm. Bu kıyafetle vatanımın bir gemisine gide- bilir mi idim? Şimdi yalnız iskelede dikiliyor ve Kemiyi zevkle temaşa ediyordum. Bir aralık beyaz üniformalar içinde iki za- bitin geminin iskelesinden aşağı indik- lerini ve iskeleye çıktıklarını gördüm ve vatan dilinin konuşulduğunu iyice duyabilmek için onlara doğru yürüye- rTek yaklaştım, onu işittiğim zamandır kendimden utandım. Onlar benim ya- nımdan geçmişlerdi, fakat bana hiç bakmzmışlardı bile. — Phelax, dedim, işte vatanında ka- Tıp da derslerine çalışsaydın belki bun- lar gibi olurdun.. O eznada hissettiğim yeis ve elem beni, orada daha fazla kalmaktan me- metti, Panthere daha ziyade bakamrya- caktım, çekildim ve kasabanın kıyıla- rında sefilane dolaşmağa başladım. (Arkan var) notlarından Zatülcenblere dair Zatülcenblerin isterse kuru, isterse su- Ya şekli olsun, veremle alâkası mevcud olduğunu söylemiştik. Bu — umumiyetle doğrudur, Fakat her gatülcenbin arka- sından verem başlıyacağını iddla etmek atla caiz değildir. Birçok zatülcenbler var ki tamamile iyi olmakta ve aradan uzun yıllar geçtiği halde hiçbir. verem Arızası göstermemektedir. Hatta bunun için bazı büyük doktorlar zatülcenbden tamamen iyi olan hastalşrın vereme karşı bir nevi muafiyet kesbettiklerini bile kddla ederler. Muafiyet demek hasta- tığa karşı mukavemet demektir. Daha doğrusu hastalığı kabul etmemek — hali demektir. Filhakika böyle vak'alar çok gördük ve görülmektedir. Doğrudan doğruya bir zatürree gibi goğukalyınlığı Ne başlıyan ve onun gibi devresini geçirerek şifayab olan kuru ve sulu rzatülcenblere her zaman vTüs - gelmekteyiz. Zatülcenbin husust bir ilâcı yoktur. araza göre todavi edilir. Nekahati bi- YAz uzuncadır. Bu nekahat devrini dik - katle tokib etmek lâzımdir. Dresdner Bank Şubesi Merkezi; Berlin Türkiye şubelerit Ka A de eli eeei Galata - İstanbul - İzmir Deposu: İst. Tütün Gümrüğü * Her türlü banka işi * Bir anlık saadet (Baş tavafı 12 incl sayfada) Bir gün Mister Sidere akşam yeme- ğine geldiği zaman ağzı bira kokuyor- du. Lokantanın içinde, iki - üç müşte- riden başka kimsecikler yoktu.. Mister Siders yemeğini bitirince ayağa kalk - tı. Tilda'yı herhangi bir teklif ve te - kellüfe Tüzum görmeksizin —öpltü ve hiç bir şey olmamış gibi sokağa çıktı.. Kendi dükkânına gidecek yerde, biraz eğlenmek ve vakit geçirmek üzere şeh- rin eğlencesi bol olan cihetine — doğru yürüdü, Tilda, birkaç saniye, âdeta donmuş gibi hareketsiz olarak yerinde durdu. Sonra, Elinin kendisini parmağile teh- did ettiğini gördü ve şunları söylediği ni işitti: — Aferin yaramaz Til!, Meğer sen sa man altından su yürütürmüşün de ha- berimiz yokmuş!. Sen yavaş yavaş teh- Hikeli bir hal alıyorsun.. Sevgilim, ar - tık bundan sonra sana dikkat etmeğe mecbur olacağım!. Yavaş yavaş kendine gelmekte olan 'Tilda'nın kafasına yepyeni — bir fikir geldi.. O, bir an içinde, hakir, ehem - miyelsiz bir kız olmaktan çıkmış, kud- retli Elin gibi Havvanın bir kızı olu vermişti.. Artık şimdi o da, eski Roma- nın aşk ilhamlarından Kupidon'un ok- larına mükemmelen bir hedef teşkil e- debilirdi.. Aşkın ateşile yüreği tutuşan Tilda çamaşırcı dükkânında vukua gelen mu cizeyi burada vücüde getirmişti: O, kı- zın üstündeki onu çirkin gösteren ll - bası soymus, yıkamış, kurutmuş, ütü - lemiş, kolalamış, ve sahibine, Venüse yaraşan harikülâde bir libas halinde iade etmi; 'Tildanın yüzündeki çiller, utangaç- lıktan doğma pembeliğin altında kay- boldular.. Gözleri, ilâhi bir işıkla yan - mağa başladılar.. Şimdiye kadar Elini bile böyle alenf olarak lokantada hiç kimse kucaklamamış, hiç kimse öpme- mişti.. 'Tilda kendisini teshir eden bu sır - rını gizleyemedi. Müşterilerin nisbe - ten az olduğu bir zamanı — kollıyarak Bogli'nin bulunduğu pencereye yaklaş- tı. Gözleri, birer kor gibi yanıyordu. Sesindeki gurur ve azametin hissedil - mermnesine çalışarak: — Bugün — müşterilerden biri beni tahkir etti, dedi. Herkesin önünde be - limden yakalıyarak beni öptü.. Bogli, işgüzar tavrını takmarak: — Ya, öyle mi dedi? Gelecek hafta- dan itibaren, haftalığına bir dolar zam ediyorum. 'Tilda, öğle yemeğinde, kendi müş - terilerine, hâdiseyi büyütmeğe, büyük göstermeğe lüzum görmiyen mütevazı bir insan edasile" — Dün lokantada müşterilerden biri beni tahkir etti, dedi. Belimden kucak- lyarak öptü.. Müşteriler, Tildanın —bu itirafım muhtelif şekilde tefsir ettiler: Kimisi bu sözlere hiç inanmadı. Kimisi de onu tohrik ettiler.. Bazıları ise, şimdiye ka- dar ancak Eline lâyik gördükleri bir şa ka tufanına onu boğdular.. Tildanın yüreği gittikçe büyüyor - du. Yıllardan beri bir serseri gibi yürü düğü yeknasak ve kurşun! — düzlükte, artık romantik bir insana âld şatonun kulelerini farketmeğe başlamıştı.. Mister Siders fki gün hiç görünme- dL. Bu zaman zarfında Tilda, kendi - sine iltifat edilen bir kadının rolitnü iyice benimsedi.. Kordelâlar satın al - dı; saçlarını tıpkı Elin gibi taradı. Be - Hinin kayışını iki düğme — fazla sıktı. Yüreğinde, heyecanlı fakat — tatlı bir korku duymağa başladı: Ya şimdi kapı açılır da Mister Siders içeri girer ve kı za (yani kendisine) tabanca ile ateş e- derse? Muhakkak Siders kendisini çık dırasıya seviyordu. Halbuki bu Çılgın âşıklar ne kadar da kıskanç oluyorlari. Eline bile, şimdiye kadar tabanca ile ateş etmemişlerdi!. Tılda, bir hayli dü- şündükten sonra, galib — bir ihtimalle Sidersin kendisine tabanca çekmiye - ceğine karar verdi.. Çünkü o, yani 'TN- da, Elinin sadık bir arkadaşı — idi.. ve hiç bir hususta Elinden ileri — gitme - mişti.. Binaenaleyh tabancaya hak ka- zanacak bir hareketi de olamazdı.. Üçüncü günü, tam saat dürite Si - ders göründü.. Tildanın kalbi duracak gibi oldu.. genç kız, hardal boşaltmak -« ta olduğu kaşığı göğsüne bastırdı. Saç- Jarında kırımızı bir kordeli, BTSEİĞİ sekizinci caddeden satın l“”""ı Çüşttü Venüs resmi, ve ortasında bf bir kalb timsali olan, mavt incidtle gerdanlık vardı.. Mister Si BİIJ. mızı ve fevkalâde maheupdü: elini öe ni pantalonunun cebine, diğer masaya dayayarak: — Mis Tilda, dedi, geçen -Wg tığım hareketimden ötürü afiHiE, ederim. Ben o akşam çok " Esasen böyle olmasaydı © çirkili t keti yapmağa imkân yoktu. ”w—’ masaydım, hiç bir kadına kar$i " Mis da bir harekette buıunımıtd'*;,ııf Tilda, beni affedeceğinizi VE yi çef hâkim olduğum takdirde WH asla yapmıyacağıma itimad zi umarım. w Mister Siders, bu çok Mk:_[_ Na lebir inden sonra, yemeğini —? ağl yüreği hafiflemiş bir ktı. (8 g Tilda, paravsnill ça Fakat zavallı sında, başını masanın Ü po parçasile kahve fincanları ı!":. ge ” yarak ağlamağa, h: yu b disi gibi saman saçlı, yazsl Jı' -İların çile doldurmağa ıı-ıım",.w ları yeknasak ve y meğe basladı.. Başındak; kırmızı kordelâyi pare , İladı ve yere attı. Şimdi (ten bütün ruhile nefret adii“'î“,.d' kız, Sidersin öpücüğünü, sibiri DK samevt bir âlame giden Yelü İ gaa vâüdeden ve şimdiye kadar “Nw“ pf leri harekete getirecek olan 'l sin öpücüğü gibl kabul ıuni“-d y Meğer bu öpücük sâ 'pu # hiçbir şeyi de vâdetmiyormü?. "eit hoş görültüden ürken e% 'ebe ' kapılarını açmadı.. Şimdi Ti diyen cuyuyan güzel» rolünü mıştı.. Elinin kolları k': o rinde, tabaklar, bardaklar » pek kavrayamıyan Elin: buna değmez!. O centilmen 1di? Çeviren: Faik ğa mahkümdu.. h". ğ her ü Fakat... Henüz şecyıu kı’“'* Tidanın elleri, arkadaşının eudr:ıân buluıı!ı_:ı kadar “'_:,,dı d Mx;-iadnşının ruht hületini et — Mütressir olma Til, ::': yerl suratlı, çamaşır tokacını MĞ"': gentilmen müsveddesidir. Ö "i # centilmen olsaydı gelip d€ YARINKİ ıwm" nka'nın me Vanka A Nöbetci eczal'd!.. öDalçi olan eczaBilef Bu geco nöbetçi olan dır: fstanbal cihetindekileri . Aksarayda (Sarım), M’;'j" Asım), Beyazıdda (Asador). M M da (Teotilos), Eminönünde Eyübde (Arit qu.::nm’ d, Şehremininde ( " . başında (İ. Halil), nnı“'.:ıi' mal), Küçürpazarda (YOrfi'» yünde (Merkez). V' Beyoğlu cihetindekller: . Figir İstikiâl caddesinde (£i w"" « de (Günep), TMNW . üde (Nizameddin), yi had), Şişlide (Halk), Boşiktaşta man Receb). M b Boğaziçi, Kadıköy ve AĞ Çerdt gy e Üsküdarda (Belimiye?, p man), Kadıköyde (%?dy Tüsi), Büyükadada beri bilâsened ve bilinisa kunduğu iddlasile ve İİÜ'“ yüki müracaatine binaen olunur. HAFIZ çEMAL K SS mehtieti. Salan Z Dr. (ı.ohnınH'“",,. N” bergün uı:':;"-_" kefonu 22308 - G20