10 İkinciteşrin SON POSTA Denizaltı gemileri arınki harbde neler yapacaklar? Yazan em “Son Posta, nın deniz işleri mütehassısı A. Tı Büyük herbde bir Alman denizaltı gemisinin parçaları trenle sahile naklediliyor. Büyük harbde Alman denizaltılarının Heâret gemilerine karşı istihsal ettikleri metice cidden takdire değmekte idi. Bil hassa 1917 de başlıyan ticaret ablukası Avrupadan başka Amerika âlemini bile €ndişelere düşürmüş ve bu teşebbüse ni- Bayet verilmek üzere faaliyete geçilmiş- İİ. Aşağı yukarı her silâh icad edildiği Zaman bir baskın tesiri yapar. Meselâ ar- ak bir harb #lmi haline gelen torpitola- #in gece hücumu, Rus - Japon (1905) Mârbinde baskın tesirini yapmış ve mu- harebe Japonların, Rus donanmasına bir Gece hücumu ile başlamıştır. Gene Kı- Mm muhsrebesinde Fransanın pervaneli gemileri Rus donanması üzerinde büyük bir baskın tesiri yapmıştır. İşte büyük harbdeki Almar denizel iyeti aşağı yukarı, bu sevkulceyş bas- ından bir tanesidir. Yalnız denizaltı Muvaffakiyeti tesirini, diğerler, gibi pek AZ zaman için değil, bütün harbin deva- W: müddetince göstermiştir. Bazan Al deniza)tıları, mevkilerinin düşman fından bilinmesine rağmen muvaf- ak olmuşlardır. Büyük harbdeki denizaltı avcılığı İngilizler, büyük harbde, Alman de- tılarını iki suretle avlamağa çalışı- Yorlardı, 1— Muayyen sahalara arama kuvvet- göndererek, 2 — Ticaret ve harb gemisi kafilelerine zalı avlıyacak ufak tekneler terfik kle... Avusturya - Macaristan imparatorluğu- mâğlübiyetinden sonra İngilizler, a- Vatanlarına dönmeleri muhakkak ©- Akdenizdeki Alman denizaltılarını Cebelittarık boğazında yakalamak iste- lerdir. Bu mmaksadla esasen kuvvetli boğaz karakolunu (5) büyük ve (11) k denizaltı avcısı ile takviye ediyor- Jar, balonlar uçuruyorlar, tuzakta kendi denizaltılarını bulunduruyorlardı, OBri- ismindeki eski bir zırhlı da bunla- heyeti mecmuasına kumanda etmek- İdi. İngilizler, herhangi bir denizaltı hücumuna maruz kalmamasmı temin dile Britaniayı avcı hatlarından k uzağa koymuşlardı. Bu fevkalâde tedbirlere rağmen Adri- Yatikteki Pola limanında bulunan on $6- e bir tanesi müstesna, di- Wi hem Otranto ve hem de Cebelüttarık azındaki karakollardan sühuletle kaç- De ve Almanyaya salimen dönmüş- İz Hattâ bu denizaltı kaptanlarından Britania gemisini batırmağa teşebbüs iy Ve sabahın alaca karanlığında fan- mf geşmiştir. Nihayet 6000 metre me- den attığı üç torpilden ikisi boşa git- ene Ve üçüncü ise geminin can damarina düf ederek batırmıştır. he denizinde batan gemiler Dir 16 eylâlü içinde Manş denizinden ge- Ter i İngiliz ticaret gemisi, bu deniz- My iki Alman denizaltısını gördükleri- Mdiriyorlar. Halbuki bu deniz müt- Bini, <ebhelere giden İngiliz kara ordu- ha, m Avrupaya geçişine sahne olmak- Haber üzerine İngilizler, büyük ikete sebebiyet vermemek için bir Ya 46 büyük ve 48 küçük torpito ir x Bi rTlâr. Bundan başka muhtelif! mete 463 tekne de; meçhul denizel. | beraber ecnebi gazetelerde, elekirikle mü - Büyük harbde denizaltı korkusundan harb gemileri himayesinde seyahat eden ticaret içinde 30 İngiliz gemisi batırmağa muvaf- fak olmuşlardır. Vediken vak'ası Vediken ismindeki Alman yüzbaşısının kumanda ettiği denizaltı gene Manş sa- hillerinde üç İngiliz kruvazörünün dolaş- tığını görerek, hemen dalmak suretile, gizlenmeğe muvaffak Oluyor. Cesur ko- mutan, bundan sonra, mütevali gözetle- meler yaparak bu gemileri batırmağa te- şebbüs ediyor. Filhakika (Hog), (Ebu- kır) ve (Kıresi) isimli bu üç kruvazör bilmiyerek tuzaklarına doğru yol almak- tadırlar. Vedikenin attığı ilk torpü bir- biri sıra seyreden gemilerden en arka- dakine isabet ediyor. İngilizler bir Alman denizaltısmın hü- cümuna maruz kaldıklarına asla ihtimal vermemektedirler. Bu üç gemiye kuman- da eden amiral bir mayın tarlasına girik diğinden şübhe ederek, diğer gemileri ay- ni âkibete sokmamak için, gemileri ok dukları yerde durdurmuştur. Yalnız ikin- ci gemiye batan kruvazörün tayfasını kurtarmak üzere emir vermiştir. Halbuki emri alan bu kruvazör Vedi- kenin ikinei avı olmuş ve bir torpilde © da batmıştır. Felâket şuradadır ki: Ami- ral gene denizaltıdan şübhe bile etme- miş ve su üzerinde tek başına kalan ken- di gemisile batan kruvazörlerin tayfala- rını toplamağa başlamıştır. Tablatile su üzerinde, seyretmeksizin duran kendi gemisi de Vedilcenin taarruzuna uğramış ve hikâye bu üç İngiliz kruvazörünün batmasile bitmiştir. Jüstitin nasıl battı? Ortalarında Justitia ismindeki koca- man gemi olan (12) ticaret gemisi, harb gemilerinin refakatinde olarak, İngilte- reye doğru gelmektedirler. Bu kafileye kumanda eden amiral, denizaltı tehlike- sine en ziyade müsaid olan Justitiayı tam ortaya almıştır. Harb gemileri de kafilenin etrafında bir çember halinde. dir. Bu kafile günlerce seyirden sonra ni- hayet 64 numaralı Alman denizaltısı ta. rafından görülüyor. Bidayette İngiliz ka- filesi yaklaşmakta olan tehlikeden biha- ber olarak yollarına devam ediyor. Lâ- kin 16,30 da kafile, su sathı üzerinde yük- selen su kabartısı ve müteakiben kendi- lerine doğru gelen bir izden (*) denizal. tı gemisinin taarruzuna uğradıklarına (9) Torpiller hava le müteharrik olduğu için. giderken, sayun Üzerinde ix bırakırlar, Bu izler çok aşikâr olarak görünür. Bununla kay yakalamak üzere tedbir alıyor. Bü- teharrik torptilerin yapıldığını ve bu saretle urlara rağmen iki denizaltı (7) gün #lâhin hiç bir iz göslermeksizin seyrettiği okunmaktadır A.T. filoları hükmediyorlar, Filhakika 64 numaralı denizaltı gemisi ayni saatte Jüstitla'ya doğru bir torpil atmış ve fakat isabet et- tirememiştir. Hemen harb gemileri canavara doğru koşarak bulunduğunu tahmin ettikleri yerlere su bambeları etıyorlar, Fakat (U 64) hem kaçmağa ve hem de, gizli o- larak, tekrar kafileye şsokulmağa muvaf- fak olmuştur. Nitekim gene müsaid fr. satı bularak saat 18,15 de iki torpil bir- den atmıştır. Esasen kafile atılan ilk torpil ile göz, kulak kesilmişti. Binaenaleyh İngilizler de pek boş seyretmiyorlar ve bu sefer de denizaltının torpil attığını farkediyor ve torpillerin boşa gitmesi için manevralar yapıyorlar. Bununla beraber denizaltının batırılması vazifesini alanlar canavasa karşı muvaffakiyetsiz hücumlar yapı- yarlar. Herhalde U 64 Ün komutanı da pek i- nadcı veyahud da vazifesine pek sadık bir sübay... Düşman tehdidi altında 21,50 ye kadar gene seyrediyor ve nihayet bu saatte fırsatın: bularak gemide son kalan dördüncü . torpilini atıyor ve Jüşütia'yi dibe yolluyor. LA Binlerce insan ve milyonlarca )iranın muhvına sebeb olan bu vak'alar pek çok- larını, haklı olarık, büyük korkulara sevketmiştir. O kadar ki hattâ bütün de- niz kuvvetlerini denizaltılardan yapmak istiyenler bile olmuştur. Bu kadarı mü- balâğa olmakla beraber bugün bütün bü- yük devletleri denizaltılar pek meşgul etmektedir. Nitekim denizlerde en çok menfaati olan İngiltere daha büyük harbde su bombası, dinleme Aletleri, mangalar gibi müessir çareler bulmuş- tur, Bugün vâsıl olunan netice dahi yu- karıda sıralanan Üç vasıtanın tekemmül etmiş şeklidir. Bunlardan başka tayyare gözetlemesi ve gemilerin pasif müda- faası denilen bölme ve sür'ati varsa da daha ziyade gemi inşa mühendislik ve harb idaresini alâkadar eder, Dinleme &letleri Denizaltını imha etmek için evvelâ o- nu bulmak lâzımdır. Bu bakımdan bütün büyük deniz devletleri çok uğraşıp bir takım âletler icad etmişlerdir. Bunlar, su mevcelerinin tekerrüründen istifade cde- rek denizaltı pervane gürültüsünü ve o- nun geldiği istikameti bulurlar, - Bugün boğaz gibi dar geçidlerde, bu cihazların çok muvaffakiyetli neticeler verdiği ec nebi matbuatta görülmektedir. Bu apa- Tatlar, deniz kuvvetlerine o kadar faydalı olmaktadır ki; ekseriyetle denizaltılar (Devamı 10 ncu sayjadı) Tarihten sayfalar: Cengizin Çine hücumu... Yeni Çin imparatorunun elçisi Cengiz Kp Hana gelmiş, hem tahta çıktığını haber veriyor, hem de senelik vergiyi Istiyord ı, Cengizin onun önünde diz çökmesi de lâzım geliyordu. Fakat bu yılmaz hükümdar elçiye bakmadı bile. Başını çevi- terek: (Çin imparatoru kendisinin «Tanrının oğlu» olduğunu ilân ediyor. O, bir insan bile değil!) dedi, Yazan: Kadircan Kaflı Çin Japonlar, bir rivayete göre şimdiye ka- dar dört yüz bin askor ve hesabsız silâh harciyarak Çinin en zengin kısımlarını istilâ ettiler, En eski ve en huraretli ta- rih vak'alarına sahne olan memleketler- den biri de şübhesiz Çindir. Nüfusunun çokluğu, zenginliği, medeniyette eskiden- beri en önde gidenler arasında bulunma- sı pek çok milletlerin gözlerini Çine çek- miştir. İçeride ihtilâller eksik olmadığı gibi dışarıdan da sık sık bücumlara ma- ruz kalmıştır. Bu hücumlardan en meş- huru da 1211 senesinde Cengiz Han ta- rafından yapılmıştır. 1210 senesinde Cengiz Han artık Mo- gol ve 'Türk kabilelerini idaresi altında toplamış, kuvvetli ve genç bir devlet kurmuş bulunuyordu. O zamana kadar garbda ve şimalde uğraştığı için kendin- den evvelkilerin Çin imparatorlarına ver- mekte oldukları vergi hakkında hiçbir şey söylememişti. Fakat artık sıra ce- nubdaki bu büyük, zengin ve kuvvetli komşuya gelmişti. Çinde hüküm süren Kin sülâlesinin al- tıncı imparatoru Mavaku o yıl ölmüştü. Yerine Çunghay geçti. Tahta çıktığını bildirmek üzere, kendilerile münasebet- te bulunduğu uzak ve yakın krallara, vergiye bağlı bulunan kabile reislerine elçiler gönderdi. Bu elçiler ayni zamanda vergileri de istiyorlardı, Çin elçileri, Çin hükümdarlarına tâbi prensler tarafından büyük saygı ile kar.! şılanır, onların önünde diz çökülürdü. Cengizin de böyle yapması bekleniyordu. Fakat bu yılmaz ve dik başlı adam öyle küçüklüklere düşmek şöyle dursun, ak- lna bile getirmiyordu. Cengiz Han Çin imparatorunun elçisi- ne bakmadı bile. Başını çevirerek, tükü- rür gibi mırıldandı; — Çin imparatoru kendisini «Tinrının| oğluyum diye ilân ediyor. Halbuki o bir insan bile değil... Elçi çekilip gitti. Gördüklerini ve duy- duklarını imparatora anlattı, Cengiz Han Çine hücum için fırsat gö- zetiyor, hattâ bu fırsatı yaratmak için elden geleni yapıyordu. Aradığı fırsatı bulmakta gecikmedi: Çin imparatoru hududda oturan bazı ka- bilelerden şübhelendiği için oraya ken- disine sadık kabileler halkından bir kıs- mını gönderdi. Bunlar yerli halkın iki misli kadar çoktu, Bunun üzerine hudud- daki kabileler arasında isyan baş göster- di, eski bir hükümdar sülâlesinden olan (Plo - Liyoko) imparatorun hizmetini bı- raktı; Leao-Tong yarımadasına çekilerek | orada yüz bin kişilik bir ordu topladı. Cengiz Han bunu öğrenince hareket Idiğini | zamanının geldiğini anladı. 1197 de va İ larını aştılar, kitsiz “yaptığı hücumda uğradığı bozgu- nun acısını çikaracaktı. (Plo-Liyoko) ya Ançin adındaki bir kabile reisin; gönder- di. Elçi Cengizin şu sözlerini götürdü; — Müşterek düşmana karşı birleşelim! (Plo-Liyoko) bunu derhal ve büyük bir sevinçle kabul etti, Elçi ile karşı kar- şıya ve Cengiz adına sözleştiler. Adete göre bir ak at, bir kara öküz kesti! bir oku orta yerinden kırdılar, 1211 senesi sonbaharında Cengiz Han büyük ordusunu toplamış bulunuyordu. Kumandanlarından Kotuşârı devlet mer- kezinde bıraktı, Bir dağın tepesine çıktı, seddi orada kuşağını boynuna altı, gömleğinin düğmelerini çözdü ve diz çökerek gök Tanrıya yalvardı: — Ey ölmez Tanrı, amcalarımın ımtis kamını almak için silâhlandım. (Alun Han w Kin imparatoru) amcam Berkan ve Hambukoy'u alçaklıkla öldürdüler. Eğer yaptığım iş doğru ise, göklerden bana yardım et ve dünyadaki iyi, kötü bütün insanlara emir ve ilham et ki hep: si bana koldaş olsunlar!ş Çengiz Han o zaman elli altı yaşında bulunuyordu, yanında harblerde yetiş miş ve pişmiş olan dört oğlu (Cuci, Ça- gatay, Oktay, Tuluy) vardı, her biri or. dunun en mühim kısımlarına kumanda ediyorlardı. Ordu yıllarca harblerde ve akınlarda mükemmel bir surette yetişmiş, tecrübe li yiğitlerden, kumandanlardan mürek- kebdi. Onar kişilik takımlara, yüzer ki- şilik bölüklere ve biner kişilik taburlara ayrılmıştı. Her on tabur bir (tümen » fırka) oluyor; bunları en değerli gene- raller idare ediyorlardı. Orduda yaya olan bir tek adam yoktu Her atlının elbisesi birbirine benzediği gibi silâhları da bir yay, birçok ok, bir balta, bir kılıç, bir mızraktan ibaretti Her askerin birkaç atı vardı; biri yorü- lunca diğerine, o yorulunca üçüncüye bi- nerdi. Böylelikle pek kısa bir zamanda pek uzun bir yolu kasırga gibi aşarlardı, Atlar için yem ve ot taşımazlardı. Yol üstünde ve gittikleri yerlerde ne bulur. larsa onları yedirirlerdi. Askerin yiye- ceği için de ordunun arkasından sığır, at ve koyun sürüleri gelirdi. Konak yerle- rinde bunlardan yetecek kadarı kesili- yordu. Bazan sürülerin Uyetişemiyeceği kadar hızlı yürüyüş yapmak lâzım olun- ca her atlıya bir mikdar et ve süt veri- Urdi, Çin imparatoru şimalde vaktile yapıl mış olan meşhur duvarlara güveniyordu. Bin kilometre kadar uzayan bu duvarla- nın yüksekliği otuz, genişliği on beş a- yaktı. Üzerinden iki araba yanyana ge- çebilirdi. Muhtelif yerlerine kuleler ve gözetleme yerleri yapılmıştı. İmparator Cengiz Hanın gelmekte ol- duğunu haber aldığı zaman Çin duvar- larının geçid yerlerine askerler koydurdu ve kapıları kapattırdı. Cengiz Han (Şan-tu) taraflarına saldır. dı. Sağ cenah ise meşhur kumandanlar. dan Cebe kumandasında olarak Tay. Tung-Fu'dan duvarları âştı. Bu kısmın müdafaası için imparator tarafından ko- nulmuş olan Alakuş Tekin Cengiz tara- fına geçti. Cengizin üç oğlu, sol cenahta bulunu- yorlardı. Onlar da Peçiliden Çin duvar- Cengiz Han yanındaki küçük oğlu Tu- Juyla birlikte Şan-Tu'dan Çin toprakla- rma girmişti. Yholing dağının yamacına vardıkları zaman düşman ordusunun ile. ri karskollarile karşılaştılar. Bu ordu iki Çin kumandanınn ç idaresinde bulunu yordu. Cengizin ordusuna göre çok ka ;İlabalıktı. Fakat keşif için ileri giden za bitlerden (Min-Gan) adında bir adan Cengiz tarafına geçti ve kendi ordusu nun mevcudu, vaziyeti, yürüyüşü ve maksadı hakkında birçok bilgiler verdi (Devamı 14 üncü sayfada) iü | i ki : i