SON POSTA pera “Son Posla,, nın Hikâyesi MZ | Süküneti ilk bozan 'İvankov oldu: — Kayboldu! dedi. Petkin cevab verdi: — Biz bunu sensiz de biliyoruz. Orada hazır bulunanlardan sordu: — Peki, bu nereye gidebilir? — Böyle manasız süailer sormayınız! Nereye gittiğini, nereye: kaybolduğunu bilseydik, onu oradan gider getirirdik... — Belki de çalmışlardır?. — Peki, çakdılarsa ne olacak?. — Acaba polise telelon etsek nasıl! olur?. — Veyahud gazetelere bir ilân Buyko ver- rkadaşlar, şakanın hiç te sırası de- Bil. hiçbirimiz çocuk değiliz!. Biz burada Fiçtima halinde bulunanlar, Şehir Sovyeti- Ünin riyaset divanı azalarıyızt. Şimdi ne-| rede ise muhterem reisimiz Smolkin de İ gelir Vaziyeti ciddi olarak mütalea et- meliyiz!, Önümüzde müstacel olarak in- Mihabat işi duruyor. Halbuki biz münte- | hibtere teklif edeceğimiz programı kay- Übetmiş bulunuyoruz. Bu vaziyet karşi- Psanda müntehiblere ne diyeceğiz?, Onla- gın karşısına ne yüzle çıkacağız”. — Şu tesbit ettiğimiz programın bazı Kısımları belki de hatırımızdadır.. ne der- Üsiniz?. Hatırımızda kalanları tesbit etsek| nasıl olur?. Herkes hatırında kalanı söy- Üler, işte böylece bütün program ortaya! çıkmış olur!. Meselâ ben... Hay kör şey. Aksi gibi hatırıma hiçbir gey gek miyor.. E — Senin hatırında bir şey yok ta sanki ©bizim var mı?, Şiir falan olsa gene ne Bise... İnsanın hatırında bir şeyler kalır. © fakat nesir insanın batırında bir türlü © kalmıyor.. meselâ ben, fi tarihinde sorul- duğu zaman, kendi hal tercümemi bile| doğru dürüs adım; çünkü bu da nesirdir, Hal! Lermontov'i Mis» 4 ni hâlâ baştanbaşa ezbere bilirim; çünkü bu manzumdur. — Acaba Yegor Kuzmiç'e telefon et- pek nasıl olur?. Bu adam bütün 6$ki| yak'aları, maziye aid her şeyi bilir. ken-| © disine bir tek şey soruldu mu, çorap sö-! © küğü gibi hepsini anlatmağı başlar. Bu # kadar saçma sapan malümatı kafasına z İndirilen merdivenden yukarıya e linde revolverle bir subay, üç neferle birlikte Karam - baya çıktılar, Kaptan ken - dilerini karşıla - dı ve hemen ora- cıkta konuştular. pek te uzun sür - miyen bu konuş ma (neticesinde subay bir düdük i çaldı. Torpido - * dân diğer bir subayla üç, dört nefer daha geldiler. Karambanın kaplanı ile ikinci kaptanını alıp gittiler. Ondan # sonra vapurda bir teftiş başladı. Her tarafı arıyorlar, sandıkları bir bir sa- * yıyorlar, defterini tutuyorlardı. Kener- da bir grup teşkil eden bizim dört ar- kadaşa yanaşan, bir şey soran yoktu. Feraha çıkan Takvor, yasağı masağı unutmuş, yaktığı sigarayı keyifle tel - lendiriyordu. Gurabi efendi sordu: — Ne oluyor? Ne yapıyorlar? "Torik cevab verdi: — Gemiyi. teslim alıyorlar, galiba, — Ya, bizi ne edecekler? — Biz de maan beraber, tabit, Şimdi, bir endişe de Gurabt efendiyi almıştı: — Ya, bizi burada, bu boş pemide kendi halimize bırakıp giderlerse, kap- tan yok. tayfa yok.. ne baltederiz? — Çocuk musun, be babacığım? Hiç, milyonlar değerindeki bu elâmet va - e Siz kimsi Takvor cevab verdi: — Biz İspanyolca bilmeyiz müsü. Siz Fransızca anlar mısınız acaba? «— Gerek şehir içinde, gerekse şehirle KAYBOLAN PROGRAM | asu ammına. Yazan: G. Rıklin - Çeviren: H. Alaz AİR köyler arasında telefon muhabere tanzim etmek...» nasıl sığdırabildiğine cidden hayret edi- yorum.. Riyaset divanı kâtibi Gulkin: — Bir dakika müsaade ediniz, dedi. Şimdi ben ona telefon ederim. Gulkin telefona yaklaştı. ve eski sis- tem telefonun manivelâsını - çevirmeğe başladı: — Santral, santral; allo, santral!,, Hay Allah belâsını versin; hiçbir zaman vak- İtinde cevab vermez!. tral!, Gulkin kan ter içinde kalarak telefo- nun mal lâsım çeviriyor, ahizenin içi- ne ofluyor, bağırıyor, küfrediyordu. Fa- kat bunlardan hiç birinin faydası görül-| Y müyordu.. santral, inadcı sükünunu bir türlü bozmak istemiyordu. Birdenbire Gulkinin yüzünü bir sevinç kırmızılığı kapladı: — Arkadaşlar, diye haykırdı, demek| ki telefon işlemiyor, öyle mi7. Çok mü- kemmel, Hattâ pek çok mükemmel, İşte size kaybettiğimiz programın bir mad. | desi: «Gerek şehir içindeki, gerekse şehirle köyler arasındaki telefon muhâberatını tanzim etmek.» Santral!. Allo, gan-| — Evet, ben de hatırlıyorum, bu mad» de aynen böyle idi. ortaya çıkmış oldu. Bunu hemen kayde- delim.. bu suretle... Fakat cümleyi ikmal etmek kısmet ol- madı, Çünkü elektrik cereyanı kesilmişti Şehir Sovyeti salonu mutlak bir karanlık içinde kalmıştı i Karanlıktan bir ses; Gene mi?, diye söylendi, - Şu bizim elektrik santralı da bir türlü muntazam işlemesini öğrenmedi Karanlığı parçalıyan Gullin'in sesi du- uldu: | — Yaşadık arkad İtrik santralı fena nu Varsın fena ça Jolmiyalım. Bilâk » yaşadık. Elek- çalışıyor? Fena, Buna hiç müteessi: is sevinelim. işte size bir maddesi daha: «Elek- m faaliyetini ıslah etmek; Hemen unutmadan kaydedelim.. — Fakat karanlıkta nasıl kaydedebili- riz?, — Unutmamak için bir parmağımı bü. küyorum.. Nikifrov, mektebe koş ta gaz Timbasını getir!, (Devamı 13 ncü sayfada) SON res EDEBİ © — Demek ki programın bir maddesi | TANIN Hi Nafıa Vekâletinden: 17/Birincikânum/998 Cumartesi günü saat 12 de Ankarada Nafıa Vekâleti hina. sında Malzeme Müdürlüğü odasında toplanan Malzeme Exsiltme Komusyonunca 1615 Mra muhammen bedelli 5000 aded 2 No. lu telgraf findanının açık eksiltme usulile eksiltmesi yapılacaktır. Muvakkat teminat 121.13 liradır. Eksiltme şartnamesi ve teferrüatı Ankarada Nafıa Vekâleti Malzeme Müdür. Tüğünden parasız olarak alınabilir. İstekliler muvakkat teminat ve şartnamesinde yazılı vesikalarla birlikte ayni gün ve ayni saatte komisyonumuzda hazır bulunmaları Jâzımdır. «4580, «8029, Muhammen bedeli 15000 lira olan 15000 ms oksijen itası 28/11/1938 Pazar- tesi günü saat 13 de kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında eksiltmeye konmuştur. Bu işe girmek istiyenlerin 1125 — Jiralık m akkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14 de kadar Komisyon Reisliğine' vermeleri lâzımdır. Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılmaktadır. — Muhammen bedellerile mikdar ve eveafı aşağıda yazılı iki grup malzeme her grup ayn ayrı ihale edilmek çartile 16/11/938 Çarşamba günü saat 1030 da Haydarpaşada gar binası içindeki satınalma komisyonu tarafından açık eksilt ime usulü ile satın alınacaktır, Bu işe girmek istiyenlerin kanunun tayin ettiği vesaik ve her grupa aid hiza- larında yâzilı muvakkat teminatlarile birlikte eksiltme günü saatine kadar ko- misyona müracaatları lâzımdır. Bu işe ald şarthameler Haydarpaşada gar binasındaki komisyon tarafından parasız olarak dağıtılmaktadır. 1 — 400 metre yolcu vagonları için perdelik muşamba muhammen bedeli 1700 lira muvakkat teminatı 127 lira 50 kuruştur. 2 — 5000 kilo beyaz üstüpü muhammen bedeli 1700 lira muvakkat 127 lira 50 kuruştur. (1969) NEVR YI k Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. EKE gn İcabında günde 3 kaşe alınabilir. ŞEN) (ENER Kartal malmüdürlüğünden : (Satılık Ev enkazı ve kiremit ) Kartal kazasına bağlı Paşaköyünde kâin hazineye sid 11 harab ev enkazile ay. ni mahalde kâlm natamam kilise binasının rinde bulunan tahminen alı ve yedi bin marsilya kiremidinin mahallinde satışa çıkarılmıştır. Talib olanların 15 ikinciteşrin 948 Sah günü mahallinde bulunacak olan satış komisyonuna müracaatları lüzumu ilân olunur. O (8185) içeceğiniz farklı olacak. Haydi, sizi A meb A rinize götürsünleri! — Kendi namıma esaleten, arkadaş larımın namına da bilvekâle çok men si ederim, müsü subay! Velâkin, bir şey daha öryenebilirim acab? — Söyleyiniz! — Bunda mapus olmuşuz, emniyeti yoktur. Başa gelen çekilir! (Bunu ay dairesinden (o Haydarpaşada (6203) teminatı Subay Fransızca tekrar etti: — Kimsiniz? — Biz, sözum o « na, keyfimiz için seyahate çıkmış İs- tanbullu Türkleriz. Fransaya gidecek - tik.. başımıza gel » medik şey kalmadı. En son, Hamburg - tan bindiğimiz Fran sız vapuru bilmem herede taşa oturdu. Bu gemi bizi kur « tarmağa geldi. Biz- teri aldı. Tabif biz bunun nenin nesi olduğunu bilmiyor- duk. Bilsek de,e- sualini olarak Isasen, tercih edecek vaziyette değil - İdik. Bindik.. geldik.. şimdi de çilemiz,| cevab verdi: anlaşılan dolmamış ki sizin elinize düş- tük. Artık mukadderatımıza (hâkim bulunuyorsunuz. İşte bu kadar! Subay, dik dik baktı: — Yalan söylüyorsunuz. siz gönül“ -İlüsünüz! İspanyol halk cebhesine yar- dıma gidiyorsunuz! Takvor gayri ihtiyart güldü: — Allah için! dedi. Hepimizde de gö- nü olacak sıfat vardır ya? Eğerle - yim yardıma koşan gönüllülerin hepsi de bu kıratta iseler, İspanyanın işi iş- $iri, Sırtı yere gelmez altık! — Size yalnız şunu haber vereyim . Şayed yalan söylediğiniz meydana çi- Takvor İfakat hanımı işaret ederek, — İrca ederim, zabit efendi! Bir şu karının sıfatına, hiyetine bak.. ondan soram lâf et. Biz bunu ilan yola çıkma ğa hata etmiş isek, bir de istersin ki İçimizde palavra amma, silâh atacak kimseyi m. Bu &bktiyar romatizmadan ır; canından bıkmıştır. Ben der- sen umumi harbde bilem | ndan dışarıya çıkmış de düğümde fenalık geçirmişim. Nerede kaldı ki kendi elime tüfek alacağım! Subayın nazarları şimdi de YToriğe ne ederek: «Söki viyen alatet on lı diye Fransızca ifade etti) ancak bii nereye çıkaracağınızı bil « mek ister idik. Subay: — Ha, bakınız, azizim! deği; biz hak harbde bulunuyoruz. Rotamızı değiş - tirmemize ve sizin hatırınız için başka yerlere uğramamıza irokân yoktur. O nun için sizi ancak kendi limanlarmız dan birine çıkarabiliriz. E, ondan ötee nasıl gideriz? bay omuz silkti: — Onun orasını bilmem. Biz sizi, nasyonelist İspanyamin hükümet me- larına teslim edeceğiz. Artık işinizi onlarla üydurursunüz. -- Sizin limanlardan Fransaya papur işloor? -- Orada sorar, öğrenirsiniz. Şimdilik Allaha ısmarladık! Subay uzaklaştı.. söylendi: — Git sağlirağla! » İmüsü patates cenabla; pek mapüsa gönderirsin? Ondan, kuş papur oğramaz bir Ilmana çıka- ? Allahtan korkun yoktur? r, etrafına toplanıp merakla Torik Necmi an - lamıyordu ya? Tak» vor onun hakkında! da pervasızca şun - ları söyledi: — Ona da bakma! Görünürde delikan - Mıdır ama, tüy ka - basıdır. Yanında sr kı bir öksürük ede- cek olsan hüççet i- len mefat olur. Ba- şımıza bu işler gel miş İse, içlerinde genem en yüreklisi ben idim. Kıyas e - desin gayri! Subay bu sözlere kanmış idi. Bir kaç! saniye düşünür gibi olduktan sonra, em- arkasından, Takvor vetti, — Pasaportlarını ile Toriğe su- rdi. Onlar da pa- ın: uzattılar. Subay, bunları! de ettikten sonra: dedi, maalesef bu ge! minin mürettebatı gibi, kamaralarda hapsetmek mecburiyetindeyim. Ancak, dost bir devletin vatandaşları oldu - ğunuzdan, tabiidir ki onların gördüğü muameleyi görmiyeceksiniz. Yiyecek, ri mapuz edecekmiş.. 5 ararsın, bunda? Biribirle « ini yenrlarsa sebebi, mehnası vardır? — Sonra ne olacak? — Südülen şeker. Balhlan badem. ! — Yani? TArkan var)