Hergü Küçük Asya - Merkezi Avrupa yolu Yazan: Muhitün Birgen —? arihin en büyük yolları İran, İrak Ve Anadoludan geçer, Belki mü- haceret yollarının en büyükleri bunlar değildir; fakat, tarihin ilk yolları, mede- miyetin ilk geçidleri ve milletler arasın- daki ticaretin ilk hareke! .damarları bunlardır. İstanbul ve Çanakkale Bo - ğazları, bilhassa İstanbul boğazı tarihin, medeniyetin ve ticaretin ilk köprüleridir. Bu yollarla bu köprüler, buharlı nakil vasıtaları icad edilinciye, Umldburnu keşfolununcıya ve bilhassa Süveyş kana. h açılıncıya kadar daima ehenimiyelleri- ni muhafaza ettiler. Bu yollara san dar- beyi buharlı gemiler ve Süveyş kanâh vurdu. İran ile Irak, Anadolu ile İstanbul vaktile medeniyetin ve mamurluğun Merkezleri oldularsa bunu bu yollara malik olmalarına borçludurlar. Bu yollar bozulduğu, üzerindeki kervanlar dağıtıl- dığı zamandanberidir ki bu memleketler barab oldular. Şu halde bu memleketleri jyeniden imar etmek istiyenler bu yolları şenlendirmeğe mecburdurlar. Bugün üzerlerinden kuş uçup yılan barsağını sürümiyen bu büyük ve uzun tarih ve coğrafya izleri, eskiden ya Kaf- kasyada Gür ve Aras vadilerini takib e- derek, ya Tebriz üstünden — İranı katedip — şarkt — Anadoluya — girerek, Şahud da Dizle — vadisinden — ve - ya Basra üzerinden Dicle ve Fi- Tat vadilerine inerek şimali, garb: veya penubi Anadoluyu geçi oradan da ya| Geniz veya kara yollarile Avrupaya doğ- rulurlardı. Bütün ilk medeniyet bu yol- dardan aktı; bu yollar etrafında göller ve hattâ denizler vücude getirdi. Bütün orta medeniyetin izleri hâlâ bu yoller üzerin- de yaşıyor. Kâh garbdan şarka, kâh şark- ftan garba; medeniyet, nasırlaşmış ayak - larile, hep bu yollar üzerinde yürüdü! Bu yolların bir kısmı vardır ki tama- Mnen tekrar canlandırılamaz. Akdeniz ga- hillerinin ve İngilterenin yolları, bundan böyle, zaruri olarak denizden ve Süveyş- ten geçecektir. Fakat, İran ile Efğan iç İrak ve şimali Arabistan yeniden ndirilma- in, $i zaruri yollar vardır. İmparatorluk Almanyasının ve Bağdad Bahn dediği çizgi Siyasi bir megalomaninin doği bülya değildi. Bu, hakikatte Avrupanın şimalini ve merkezini Asyanın garbına bağlıyacak en tabil bir iktısad çizgisi idi. Bir el darbesile, bir kalemde çizilebilir bir çizgi değil, üzerinde kazma ve kürek Sesinin senelerce işlemesi, düdük sesle - #rinin senelerce çınlaması lâzım gelen bir yol, fakat, nihayet, tekemmül ettikçe, iki Alemi iktısaden birbirine bağlıyaca bakkak olan uzun bir bağ i İmparatorluk Alm fikrini taşıdığı zaman, onu kendi bayra - #anın gölgesi altında uzanan bir çizgi e- larak tasavvur ederdi. Yüksek dağlardan olduğu kadar gittikçe am,aşan milli hududlardan ve milliy tinden geçmeğe mecbur olan Du yol pro- jesinde imparatorluk Almanyası muvaf-; fak olamadı; çünkü o ruhta biz projenin g#nüvatfak olması mümkün değildi. Fakat, tek bir bayrağın gölgesi altında açılması Mmümkün olmıyan bu yolu, bngün bir çok * dost bayraklar, elbirliği ve sulh içinde iş birliği yapmıya karar verdikleri zaman, pek güzel açarlar ve eskiden tasavvur e- dildiği gibi tek bir iktısadi menfaat fikri yerine, alâkadar bütün milletlerin iktı - sadi menfaatlerini temin edecek uzun bir bağ vücude gtirebilirler. O zaman bu yol eski ruhta bir Bağdad Bahn olmaz; eh - fternasyonal bir ticaret, bir sulh, bir dost- luk yolu olur. düğü kütleleri üze - * İranı, Irakı, şimali Arabistan; merkezi “Avrupaya bağlıyacak olan en kısa, en kestirme, en ucuz yol, Anadoludan ge - çer. Ya Trabzon, ya Samsun, ya Zongul- /dak ve Ereğli, yahud da İstanbul liman » Jarı bu yolun üzerinden geçecek insan ve #şyayı, ya gene demiryolları veyahud da bilhassa ucuz olan Tuna yolu vasıtasile merkezi Avrupaya ve hattâ Hamburga kadar götürür. Bu yolu açmakta eskiden yalnız Imparatorluk Almanyası menfnat Guyardı. Şimdi bütün milletlerin ayni de- tecede menlaatleri vardır ve bu menfaat- der ârasındaki müsavat duygusu ve bir - (Devamı M üncü sayfada) Resimli Makale: Bir mecliste yeni tanıştığın adamların hakiki kıymetleri hakkında bir fikir edinmek istiyorsan hangi bahisler üzerinde konuştuklarına Kuvvetinden bahseden zayıf, cesareti. Bir sinema Yıldızının garip Macerası Meslekf ihtilâflar yüzünden birbirile| bir türlü anlaşamıyan Avusturyalı sine « ma yıldızı Luise Rainer ile kocası Odet | geçen sene nihayet ayrılmışlardı. Yıldı - | zın boşanma işini takib eden avukatı, muhakemenin son safhasında, Ralneri bir sinemaya, oradan da yemeğe davet etmiş. Yemek esnasında, size «Bilikof isminde bir arkadaşımı tanıtâcağım, çok şeker bir insandır» demiş. Yıldız da nezaket icabı, bu teklifi reddetmemiştir. Yıldız Bilikof denilen zatla karşılaşır karşılaşmaz, he- men kollarına atılmış, hüngür hüngür ağ- Tamıştır. Bu zat meğer, Reinerin pek sev. diği ve ayrıldığı kocası Ödet imiş. Şim yeniden barışan karı koca yenı bir balayı seyahatine çıkmışlardır. 13 yaşında bir katil 13 yaşlarında bir İngiliz çocuğu, birlik- te oynadığı kendisinden küçük bir kız ar- kadaşını, ellerini ayaklarını bağladıktan, ağzına da eski bez parçası tıkadıktan son- ra sicimle boğmuştur. Bir torbaya tıktığı eesedini toprağa gömmüştür. Sonra an « nesine giderek, «arkadaşımı — öldürdüm» demiştir. Tahkikata bakılacak olursa, ço- cuklar oynarlarken dört yaşındaki kız bir yere gitmek istemiş, oğlan bırakma - mış, kolundan yakalamış. Bunun üzerine SON POSTA İkincileşrin her şeyden evvel dikkat et ni ileri süren kors yan şeydir, meergun bir fıkra Hangisl hasis? Bir mecliste konuşuyorlardı: — İskoçyalılar mı daha hasis yoksa müseviler mi? Diye bir sual ortaya atılmıştı. Biri: , — Her halde museviler, dedi, ben | bir tarihte bir müsamereye gıtmişti: Müsamereye girmek bedava idi. M samerenin sonuna doöğru iki genç kız ; bir hayır cemiyeti için iane toplamı- | ya başlamışlardı. Bir musev! onları ? görür görmez düşüp bayılmış, iki kişi l karga tulumba edip ayıltmak u;mZ dışarı çıkarmışlardı. Bir başkası söze karıştı: — O müsamerede ben de vardım. Vak'ayı ben de gördüm. Vak'a hak - kında sizden biraz daha fazla malü - matım var. Onu dinliyorlardı. Devam etti: ı — Bayılan museviyi dışarı çıkaran | iki kişinin ikisi de İskoçyalıydılar. — ; 4 rler, : İ K Laa b aaeeiz Vindsör Dükünün Pariste Tutltuğu ev Vindsör dükü ile düşesi nihyet Pariste kendilerine bir ev bulabilmişlerdir. Pa- riste Soşe caddesinde bulunan, ve Kontes Dö Sabiniye aid olan bu köşkün iki se - neliğini 17 bin İngiliz lirasına kiralamış- lardır. Hitler, Göring'in çocuğünun vâftiz babası Herr Hitler, Mareşal Göring'in beş aylık çocuğu Edda'nın vaftiz babası ol- muştur. Vaftiz merasimini, Mareşalin genç kız ağlamıya başlamış, buna kızan oğlan da kızı boğmuştur. İSTER STER İNAN, İlk nüshası bu ayın on birinde neşredilecek bir mecmua yazı kadrosu teşkil edecek olan muharrirlerin isimlerini nikâhıne icra eden peskapos Müller yapmıştır. HS TER 1âl Nuri merhumun: İNAN, İSTER İNANMA! gazetelerle ilân ctti. Yirmiyi mütecaviz isim arasında «Ce- İnsan ölçüsü., — kak, zenginliğini anlatan ya fakir yahud da görmemiştir. Bir adamın diline Goladığı mevzu kendisinde olan değil, olmu- --“-—.ı' İngiliz kadınları Köpelz!erl için i| Çantalar gyaptırdılar İngiliz kadınları köpeğe meftundurlar. Nereye gitseler hayvanlarından bir türlü ayrılmak istemezler. Şimdi de resimde gördüğünüz gibi, çantalarında sevgili hayvanlarını taşıyan bayanlar, sokaklar- da çoğalmıya başlamıştır. * İngilizlere sorulan üç sual | İngiliz efkârı umumiye enstitüsü, muh- telif kimselere Üç sual sormuştur, Bu sorgulardan birincisi şudur: — Bugünkü vaziyette, silâhlara daha fozla para sarfetmeğe taraftar mısmız? Buna cevab verenlerden: Yüzde 72 gl cevet>, Yüzde 18 i «hayır» demişlerdir. Yüzde 10 u da müstenkif kalmışlardır. İkinci sorgu şudur: — Umuml caddelerde bisiklet yolları- nin açılmasını ister misiniz? Yüzde 75 <evet>, Yüzde 18 dhayır», Yüzde 12 müstenkif. Üçüncü sorgu da, futbol bahsi müşte- reklerine dairdir. Buna da halkın yüzde 47 si lehte, yüzde 53 ü aleyhte rey ver - » da ismi vardı. İNANMAIJL | Sözün Kısası Yandan ç_-a;lıtî Vapurlar & Talu oğrusu ben pek inanamıyo « rum amma, rivayetlere naza« ran Denizbank, mülga Akay idaresin « den müdevver yandan çarklı vapurla « Y çürüğe çıkaracakmış. Akay idaresinden müdevver dedim« se bu bir nevi sürçü lisandır. Zira bu vapurların hepsi de istibdad devrinin meşhur «idarci mahsusa» sından arta» kalmadır. Hele o mahud «Nevesers! Allahüâlem benimle yaşıd olacaktır. Benim söylememe hacet yok: O ton« tonu hepiniz bilirsiniz. En yaşlılarımız, şayed çocukluk çağlarında Adalar, A- nadolu kıyısı, Kadıköy veya Moda ta« |raflarında olturmuş iseler, İstanbulda- |ki sibyan veya rüştiye mekteblerine bu nazenin ile gidip gelmişlerdir. zamanla gerçekten bir müze parçası olmuştu. Başka memle- ketlerde olsa, onu Amiral Nelson'un, Trafalgar muharcbesinde sancağını tar şıyan kırk ambarlı gibi tersanenin mü- tena bir köşesine çeker, halka ücrel mukabilinde seyrettirirlerdi. Zira bu yarm asırlık ve belki de daha ihtiyat teknenin eskiliğinden başka bir kıyme- t daha vardır. Bir milletin tahammül ve tevekkülünün nerelere kadar vara- bileceğini gösterir, Vaktile, bu Neveserin 45 dereceya «Neveser» yakın bir zaviye teşkil edercesine su- ya yaslanarak gidişini karadan seyre- den bir yabancı: — Buna binenler, dünyanın en ce « sur, yahud ki canından en bezgin in« sanlarıdır! Diyerek hayretini beyan etmişti. Öyle iken o, senelerce işlemekte, bizler de ona binmekte devam ettik. Şu kadar ki ekseriyetimiz onun meta- neline, müvazenesine değil de, onu - dare eden Türk kaptanlarının meha - retine, tecrübesine ve soğukkanlılığına güveniyorduk, Çünkü bizim denize ten dünyada eşsiz insanlardır. göğsümüzü gere gere her yerde yebiliriz. Onlara tevdi olunan çürük tekneleri: «Benim!» diyen kabadayı garbli sevk ve idareden eder. Buna rağmen, şeytan kulağına kurşun, bizim 'sularda, sancağımız: taşıyan gemilerin uğradıkları kaza nisbeti he- men hiç mesabesindedir. Lâkin bu, çürük çarık tekneleri, nadına işletmeğe sebeb teşkil etmez. Onun içindir ki, halkın huzurunu, isti- rahatini ve bilhassa selâmetini düşü « nen, velinimeti olan halka hürme! et- mesini hilen şuurlu bir idare Deniz- yollarımızın başına geçer geçmez olarak, Neveser ve emsalini yak |başka yeni ve sağlam gemilerle isti dal ederek, artık çürüğe çıkarmağa |karar vermiştir. Maziden hi )ıı,.ım( daha kapamak ve modern Türkiye valandaşlarına ya- kışacak modern nakil v mek suretile hayırlı bir iş görmek isti- yenleri canla başla kutlamak ödevi « mizdir. Zd eee seereserek ASA deAK AA Ken LA TTTAKVİM iz hakika- Bunu kât