”— ——— aa SON POSTA Tarihden sayfalar: Tuğrul Bey # t K Bağdad Halifesinin hayat ve haysiyeti tehlikeye girmişti. Ne Bağdadda- ki kumandanlar, ne de her tarafta yarı müstakil yaşıyan Arab hükümdar- ları Halifenin yardımma koşmuyorlardı. Bu sırada Tuğrul Bey, genç, piş- kin, cesur ve kuvvetli ordusile Hızır gibi yetişti, âsileri darmadağın btti ve Halifeyi kurtardı. Yazan: Kadircan Kaflı 1040 senesi idi. Horasanda iki ordu bir-! birile karşılaşmıştı. Bunların biri diğe- rine göre çok büyüktü ve diğer ordu ku-| mandanının bu büyük orduya hücum "'İ mesi delilik sayılırdı. | Büyük ordu Gazneliler biıkümdınl Mes'adundu. Küçük ordu da Selçuk bey- lerinden Tuğrul ve Çakırın kumandasın- da bulunuyordu. Gazne hükümdarı Mahmud memleke- tini çok genişletmiş, Hindistana on yedi defa sefer yapmış, oradan milyarlar de ğerinde hazincler, esirler getirmişti. O- pun ölümüntlen sonra aynı satvet mıştı. Diğer taraftan 'Horasanda Selçu oğullarının hâkimiyeti gittikçe daha kuv- vetle kendisini göstermişti. O kadar ki daha 1095 senesinde Mervi merkez edin- mişler, şatafatsız fakat sağlam bir idare kurmuşlardı. Bu devlet çok büyük - bir adaletle hüküm sürüyordu. Halkı düş- man akinlarından muhafaza etmek mak- sadile büyük ve kuüvvetli bir ordu bu- lunduruyor; sulh ve çalışmaya geniş im- kânlar veriyordu. Gazneliler hükümdarı Mes'ud kendi saltanatını tehdid eden bı kuvveti ortadan kaldırmak için son gay- retini harcamış, umulduğundan daha bü- yük bir ordu ile Selçuk oğulları Üüzerine yürümüştü. Tuğrul Bey hesablı hareket eden biz adamdı. Bu kadar nisbetsiz derecede bü- yük bir orduya karşı hemen ve cebheden neticeler vermemesi ih- timalini düşündü. Bir taraftan gayet #nuntazam ve düşmanı yoran bir çekiliş JPapıyor; bir taraftan da Sultan Mes'u- dun kumandanlarından bir ikisini ayart- mak için çarelere baş vuruyordu. Niha- yet bunları hazırladı; birdenbire geri dö- nerek düşmanına saklırdı. Tuğrul Bey bilerek ve hesablıyarak hücum yapmak- la beraber öyle bir vaziyette kalmıştı k! böyle bir hücumu ister istemez yapmak mecburiyeti de vardı. Sultan Mes'ud düşmanlarını yakaladı- n sanıyor ve seviniyordu. Fakat onda harb ilmini tam manasile kavramış usta | bir kumandan ruhu yoktu. İ Çarpışan topuzların, şakırdayan hkılıç. | ların, inip inip kalkan baltaların uğultu- | ları arasında atlar ve atlılar birbirlerine giriyorlardı. Bütün ovayı, yer yer kan gölleri üstünde yükselen koyu bir toz tabakası kaplamıştı. O sırada Gazne kü- mandanlarından bir kaçının, askerlerfle birlikte, karşı tarafa geçtikleri görüldü. Şimdi Mes'udun ordusu dağılıyor; Tuğ- rul Beyin askerleri parlak bir zaferin son çelenklerile silâhlarını süslüyorlardı. Tuğrul Bey artık bütün Horasana hâ- kimdi. Burada halkı haraca bağlıyor, vergi ahyor; ordusunu kuvvetlendirerek | ber sene civar memleketlere seferler ya- pıyor; yeni zaferler kazanıyordu. Fakat henüz o devirde tanınmış olan ünvanlar. | dan hiç birine sahib değildi. «Beyı dlyew anılıyordu. Tuğrul Bey bir ünvan da is- tiyordu. Çok geçmeden bu imkânı da temin et. $i: İranın büyük bir kısmında - saltanat kuran Büveyh oğulları bazı hususlarda, Bağdadda oturan Abbasi halifesinin va- Hleri mahiyetinde bulunuyorlardı; fakat bir aralık kuvvetlerince halifeye — kalfa tutmuş, üzerine yürümüş, hâayat ve hay- siyetini tehlikeye koymuştu. Böyle müş- kül bir zamanda; o devre göre islâmlığın şerefini temsil eden halifenin küçük mev. kide kalması çok fena tesirler uyandırır, büyük kargaşalıklara sebeb olabilirdi. Ne halifenin yanında, ne de ondan uzakta ve müstakil olan Arah kumandanlarile bükümdarlar, halifenin şerefini kurtara- cak bir kudret ve hareket gösteremedi. ler. Tuğrul Bey genç, pişkin, cesur ve kuvvetli ordusile yardıma koştu. Halife- nin vaziyetini değil, hayatını da kurtardı. 'Türk kahramanlığı ve Türk ordusunun İntizamı az zamanda bütün islâm âlemin- de büyük şöhret kazanmıştı. Bağdad hali- fesi Tuğrul Beyi büyük merasimle ve o kalma- | pi karar vermişti. Bu maksadla hilâfetin ve saltanatın bütün büyüklerini, Bağdadın astıl ve zengin adamlarını, harb kıymeti | olmamakla beraber şatafatta eşsiz olan ordusunu topladı. Arkasında siyah bir elbise, elinde altından bir sopa olduğu halde muhteşem bir taht üzerine oturdu 'Tuğrul Bey için de ayni derecede muh- teşem, fakat biraz daha alçak bir - taht| kurdurmuştu. Tuğrul Bey oraya oturdu. Ondan sonra halifenin kâtibi ortaya çıktı Bir emirname okudu. Bu emirnamede Tuğrul Beyin yaptığı k hizmetlerden büyük bir şükran ve takdirle bahsediliyor; bu cesur ve ze- ki Türk kahramanma Büveyh oğulları. nın yerine (Emirülümera) ve (Sultan) ünvanları veriliyordu. Böylelikle Tuğtul Bey o zamanki islâ ve ehemmiyetli biricik adamı olmuştu. Halife Kaim Biemrillah Tuğrul Beye verilen ünvanın alâmeti olmak üzere iki kıymetli kılıç, sancak, davul da verdi. Tuğrul Bey bunları hürmetle kabul et- tikten sonra ayağa kalktı, sert adımlar- la halifeye doğru yürüdü, onun elini öp- ü. Merasim biter bitmez de hemen atma bindi, askerinin başına geçti ve İranda çıkan bir isyamı bastırmak üzere dörtnal yola çıktı. Eyvvelce de halifeye isyan etmiş olan ve Besasiri diye meşhur olan Aslan a- dında bir kumandan Tuğrul Beyin Bağ- daddan ayrılışını fırsat —bildi. Derhal Bağdad üzerine yürüdü, orayı zaptetti, halifeyi de hapse attı. Tuğrul Bey Müusul taraflarında bunu haber almıştı. Bir kartal sürüsü kadar hızlı hareket eden ordusunu ardı- na taktı, şimşek gibi Bağdada yetişti; As- lan öldürüldü ve halife ikinci defa ola- rak kurtuldu. Bu hâdiseler 1059 da olu- yordu ve o strada Türklerin islâm âlemi üzerindeki nüfuzları kat'? bir mahiyet kazanmıştı. Tuğrul Beyin yaptığı seferlerden bi. rinde Bizans hudud kumandanı İstefan Türk kumandanlarından birinin kendi memleketinden geçmesine izin verm * * Bu yüzden harb oldu ve ilk defa Türk- lerle Bizanslılar arasında yapılan bu çarpışma da Tuğrul Beyin askerlerinin zaferlerile neticelendi. Bizans kumanda- nı esir edildi ve Tebriz çarşısında satıldı. Daha sonra gene Bizans büyüklerinden Liparitis te Türklere mağlüb ve esir oldu. İmparator bu değerli kumandanı kurtar- mak için birçök hediyeleri götüren bir heyeti Nişabur'a gönderdi. Bizans ku- mandanı bir daha Türklere karşı silâh kullanmamak ve başına gelenleri unut- mak şartile salıverildi.. Büyük Bizans imparatorlarından Jüstiyanos 531 de İ. ran devletine vergi vermeyi kabul etmiş, ancak bu sayede-sulh yapabilmişti. Tuğ- | rul Bey kendisinin İran devletinin vari- si olduğunu, vergiyi ona — vermelerini bildirdi. Bu yüzden birçok muharebeler yaptı. Görünüşte islâm âleminin en büyüğü ve en kudretlisi halife Katm Biemrillah- tu Fakat bu büyüklük lâfta kalıyordu ve islâmlığın en büyüğü, düşmanlara karşı islâm hilâfetini muhafaza eden adam Tuğrul Beydi. Bu büyük kumandan ve devlet adamı 1063 de kendi hükümetinin merkezi olan Rey şehrinde öldü. Fakat Türk tarihinin büyük kahramanları olan Alpaslan ve Kılıçaslanlara yol açtı. Sivasta 452 evlik Bir göçmen köyü Yapılıyor Sıvastan yazılıyor: Vilâyetimizin Şar- kışla kazasına bağlı Gemerek - nahiye âleminin en büyük ' iken | Birinciteşrin 13 —— —a A Şu garib dünya! _[Nolivudun bir gaz'nosunda san'atkârlar konuşuyorlardı Aktör söyledi: « Bacağımı 15 Ni- san 1918 günü Somme cebhesinde Fransızların safında iken bir top mermisi alıp götürdü» RCİİSİ"' söylsdi: «O gün büceb- hede Almanlar tarafından birtek top atıldı ve onu da kazaen ben attım.» Holiywooddan yazılıyor: Trokadero muhakkak ki Hollywoodun Jen moda Tokantalarından biridir ve her sinema yıldızı için stüdyo işinin bittiği saatte hiç olmazsa üç beş dakika için bu- rada görünmek bir nevi vazidedir. Bir cuma akşamı, hemen hemen bütün masalar tutulmuş. Klark Gable'i, kül ren- gi bir şehir elbisesi ile Karol Lombardın karşısında oturmuş olarak görüyorsu - nuz. Franşo 'Ton husust bir kokteyli dam- la damla içip zevkini çıkarmakla moşgul. İşte kapı açılıyor, Amerika sinemasının en meşhur komedi aktörlerinden Her - | bert Marşhalin masaların arasından biraz |topallıyarak geçtiğini görüyorsunuz. | Fink, sinema diyarının en meşhur ga » zete fotoğraf muhabiri, kendi kendisine söyleniyor; — Herbert kendisine yeni bir sun'i ba- cak yaptırtmalı. Metro Goldvinin yeni müdürü Helmer Herbert Marşhal masa komşumuzdur. Başını kaldırıyor, çok mütehayyir bir bakışı var: — Nasıl olur? diyor. Herbert Marşhalin bir ayağının sun'1 olduğunu mu söyle « mek istiyorsunuz? Mümkün değil. Ben hiç bir filmde farketmedim. Fakat Fink şimdiden ayağa kalkmıştır, Herbert Marşhale seslenmektedir, — Hallo Herbi. Aktör geliyor, bizim masada bir şan -| dalyeye oturuyor. Cephede: 1918 günü: Fink yerinde duramıyarak nezaket kaidelerine hiç riayet etmeden atılıyor: | — BSöyle bakalım Herbi, sun"i bacağını Herbert halk arasında meşhur — olun kendisine hâs bir tebessümle derhal ce- vab veriyor: — Hakkın var, babalık. Çari Çaplin de dün bana müşkülâtla yürüdüğümün & . yan beyan tefrik edildiğini söylemişti. Tam bu sırada fotoğraf muhabiri Fink tarafından patavatsızcasına ortaya aâtı- lan bu muhaverenin bizi müteessir etti - ŞHini gören sevimli artist birdenbire bize dönerek ilâve etti: — Benim bu zayvallı sağ bacağımdan bahsedildiği zaman ne sıkılıyor, ne de ü- zülüyorum. Bilmem sizin haberiniz var mıdır? Ne bir düelloda, ne de bir kazada değiştirmek zamanı gelmedi mi? h ı Ankara mektubları Türk işcisinin 400 ton demir ve 30,000 çuval çimento ile —— 900 günde vücude getirdiği hârika - Yeni omada Atatürkün Krippel tarafından yapılar heykceli (Baştarafı 1 inci sayfada) olan binanın, ne derece esaslı bir tedkik mahsaulü olduğu, her şeyin ne kadar yerli 'yerine konmuş bulunduğu; Üstüste gelen katların bol ışık almaları ve hoş bir deği- #iklik göstermeleri için bir çok çarelere baş vurulduğu sezilmektedir, Birisi kullanılmıya müsald iki bodrum katından başka bir zemin katı ve beş de kattan terekküb eden bu bina, üç kısmı ihtiva etmektedir! Ön, orta ve arka k- sımlar. Bu üç kısmın inşa bakımından birbirile rabıtası yoktur. a Hert kısım vüs'at ve irtifaına göre ayrı temellere oturtulmuştur. Ön kısım bod- |rum, bir zemin, bir de bizinci kattan iba- rettir. Bu kısmın bodrum katında kasa dairesi, yerli mallar pazarına aid mağa- zaların depoları vardır. Zemin katında bankanın muamelât dalreleri ve birinci katında umum müdürlük ve idare mec- lisi daireleri bulunmaktadır. Bu birinci kat taksimat itibarile olduğu kadar, in- şa noktasından da bir harika GCenecek kadar güzel, zarif Ve mükemmeldir. Bu kata çıkan zengin ve geniş merdivenler insanı gidiş holüne bakan bir balkona götürmektedir. Bu balkonun hâkim bir yerine en bü- yüğümüzün pembe mermer üzerine iş- lenmiş heykeli konmuştur. Dört buçuk tonluk bir Salsburg mermer bloku, ma- hir bir san'atkâr elinde son derece canlı bir eser haline getirilmiştir. Yıllardan- beri içimizde ve çok yanımızda yaşıyan Krippel, belli ki bu en yeni eserini çok duyarak yaralmıştır. Atatürkümüzün kudret ve irade ifade eden bakışları ve oturuş tarzı bu san'at eserinde muvaffa. kiyetle ve tabiiliğini muhafaza ederek canlandırılmıştır. Bu heykeldeki yan o- turuş onundur, hükim baş, ve ihtişam ifa- 'de eden © mübarek ellerindeki - inadeı duruş ve konuş anundur. Bu mermer blo- kun alt kısmına şu veciz ve manalı ibare oyulmuştur: İnanıyoruz ve yapıyoruz. Binanın bu kısmını terketmeden, üze- rinde durulmaya değer birkaç noktayı daha tebarüz ettireceğim. Siyah ve kır. mızı mermer kadar sun'i mermer de bu kısma ziynet vermiştir. İtalyadan getir- oldu, Ben bacağımı Fransada, cebhede, 1918 de kaybettim. Meşhur aktör cereyana kapılarak gay- ri ihtiyari devam etti: — Evet, 1918 de altı aydanberi Somme zamana kadar belki hiçbir kumandana kısmet olmiyan bir hürmetl2 karşıladı, Ona evvelee Büveyh oğullarını verdiği €en büyük ve en parlak ünvanı vermeğe merkezi istasyonunda kurulmakta olan cebhesinde bulunuyordum. O günlerde 452 evlik kârgir göçmen nümune köyü-| cebhede «sükünet» vardı, Bizim siperle nün inşası ilerlemektedir. Bu köy Sıhhat | Almanların siperi arasında yüz metre Vekâleti tarafından 180 bin liraya ihale|fasıla mevcuddu. Hemen hiç ateş teati edilmiştir. İki ay zarfında 250 ovi yapıl- |edilmiyor gibi idi. O kadar ki telörgüler mış ve Şarkışla kaymakamlığı tarafından | arasındaki sahada kır çiçekleri bile ye » göçmenlere numara gırasile tevzi edil- | tişmeğe başlamışlardı. Sanki sulh imza- miştir. Diğer evlet de önümüzdeki bir | lanmıştı. buçuk ay içinde bitirilmiş olacaktır. (Devamı 10 ncu sayfada) , Binanın umumi manzerası | tilen siyah mermerle döşenen höl ve P cere önlerinden başka, bir kısım sütü kaplamalarında, küpeştelerde ve olurm yerlerinde kullanılan kırmızı merm! gözleri kamaştıracak kadar tatlı ve zevi H bir ahenk teşkil etmiştir. Nasıl etme ki, bu mermerin bir hususiyet; de * a radan öğrendim , kendi topraklarım! bulunmuş olmasıdır. Şehre çok yaği bir yerde, küçük Esad bağlarında bu m€? mer madeni tabiatin yardımile ışık güneşe kavuşmak için asıl varlığını taya koymuş bulunmaktadır. Bu mud? zam binanın inşaalını derühte eden değerli mühendisimiz, - Bay Cemal G€t men ve İsmail Hakkı Kural - böyle P nimetten Istifadeyi ihmal etmemişlerü Geçen ay içinde binayı ziyaret eden BAF vekil Celâl Bayarın dikkat ve alâkı | Üzerine çeken bu kırmızı mermer madt | ninin muntazam bir ocak halinde işleti ı mesi için belki de tedbir alınacaktır. İnşaat usta okulunun güzide öğretmei ve talebeleri tarafından okulun tatil 6 resinde yapılan sun'i mermer plâkla kaplanan holün duvarlara ise, bu .H san'atın yurdda doğuşunu gösteren yarli bir işarettir. Binada Türk işclsli liyakatli elinden çıkmış daha nice wi” kemmel eserler vardır ki, bunlara g€ cek mektüubumda temas edeceğim. Mecdi S, Saymeti, Trakyada selektör makineli Edirne (Hususi) — Tohum — ( makineleri, selektörler Trakyanın ? yerinde kuruldu. Lüleburgazın yâ Ahmedbeyli köyü biraz geç kaldı. O 10 gün sonra tamamlanacak ve maâl nenin montajı yapılacaktır. Bütün köyler ziraat vekâletinin 'W diye ettiği bu makinelerle mahsullek | ni temizlemektedirler, Haber — aldıl mıza göre Ziraat Vekâleti yeniden # lektör makineleri satın alacaktır. BU © rada Trakyaya dahi yeniden hisse V' rilecek ve takviye edilecektir. ge Bundan başka köylüler kendi KÜ — Çük büdcelerile Maro kalbur makilt? leri almağa karar vermiş ve ılplfı! lerde bulunmuştur. vekbesenseranen ea sese nee anen d seseenerAsenA K AAA KAAA ””