— dak giderim. Ne olur?. v Adamın iyisi yolda bir, - len pa — kuünç bir ışı O aydınlık yolda, aat “Son Posta, İçinde orardukları taksı nasıl hiç dur muyorsa, Bay Hüsameddinin çenesi de hiç durmuyordu. Solunda oturan ve sol elinin eldivenini bir türlü giyemiyen oğ- luna anlatıyordu; — İyi dinliyorsun ya Ali.. sen — öteki gençlere benzemezsin.. bir kere mesleğin | iyi.. bugün kimyagerlere çok ehemmi-| yet veriyorlar. Sen hem herhangi bir| kimyager de değilsin.. tam manâsile mes-| leğinin eri sayılırsın.. bunu herkes söylü-| “yor. Fakat hayatta bazı zamanlarda kim. yagerliği bir yana bırakıp daha — başka düşünmek icab eder. Tam otuz ındasın.. bu yaş evlenmek çağının Senin baban sana birini mü- nasib gördü mü? Ondan iyisi yok demek- tir. Rahmetli annen; dünya gözile oğlu- mun evlendiğini bir görsem; derdi. Gö- remedi. Bari ben göreyim de öyle öleyim. | Ne olsa bir ayağım çukurda sayilır.. ger- çi pek ihtiyar değilim amma, hayat bu. bilinmez ki! Kafanın içinden şu kimya formüllerini bir çıkar da düşün benim sana bulduğum kadın.. " — Adi ne idi baba? — — Bak adını da ünütmüşsün; — şunun | bunun pis idrarındaki gözle görünmez Mükrobun adını unutmazsın da, mis gibi | Neclânın adını unutuyorsun. Neclâ.. bir daha söyliyeyim: Neclâ; anladın ya.. ar. tik unutma! Biz onunla anlaştık. Kadının serveti epey fazla. kadınm, dedim, Noclâ dul- dur. Amma sakın yaşlı zannetme; olsun olsun da otuz yaşında olsun. İlk kocası iyi bir insan değilmiş.. onu mes'ud ede- Memiş. Tabii san mes'ud edeceksin.. bu sonrakt işler, şimdiye — bakalım. Sen| Neclânın hoşuna gitmek için ne yapmak Tüzımsa yapmalısın. Onunla konuşurkerni gakın; atamlardan, senterzlerden bahset. te. butilar gerçi senin âlimliğini ortaya koyarlar amm anlar âlimlerden pek hoşlanmazlar; herhalde Neclâ da bir ka- din olmak itibarile başka şeyler ister, o- hâ modadan, sinemadan, tiyatrodan, gü- dün hâdiseleri — Baba, şu ler misin? — Onu da mı beceremedin. Uzat elini Tikliyeytm.. dikkat et unutmıyasın.. Nec- — Yok! Bir şey okumoorum. Lâkin, benabın da ikide birde patlıcan tavası gibi alef aloor - sun. Şunun şura- sında senden gay“ ri kimsenin hak - kı yoktur. şaka bir Jâf etmee? Yo- la çıktık çıkalı te- pemize bayağı diktator - kesilir - mişin. Biraz bizi de bırak ki sınır - 4 mini ilik. TJarımızı boşaltalam. — Pek âlâ, öyle ise. — Yook! İstemem ki beni ilen küs olasın. Arkadaşlığa sığmaz! Eğer ki bir kusur etmiş isem pardon derim. Ben görmüş geçirmiş adamım. Cefa fırının- da iki kavrulmuşum. Beni Hlen dost - me kül, kurbanımdır. Yabanın herifinden dayak yerim, tın - bana öyle gelir ki dayak değil, helva yemişim. Neden? Zerem o benim fizerime endirilen tokatlar, silleler eh- pap yüzündendir. Gene ö yüzden, de- ğil Hamburga, icab ederse Çinimaçuna — Anladık: İyi adamsın. — Hayır; ağnamadın! Adamın — kavun gibi dibini koklamağla belli ol- maz. Dişe vurmağ ilen de aı;narılm:ı kumarda sında üç.. oralarda gösterir. İçki surfa kerndini.. — Torik!. Gurabil, kat!. Kapının önünde izbandut gibi diki- memuru bu dört ismi ardarda Çağırdıktan sonra, bunları bir işaretle, Kaşer!. Frau İfa- onun lâmbaları sön- nin çekmekte ol - Gduğu kocaman fenerden ortalığa kor- yayılıyordu. Rus filmlerindeki Sibirya mahküm- — Jarı gibi, bu ışığın yerde teşkil — ettiği biribirlerinin — arkası rüyen dört yoldaşın — kapkara SON POSTA ae Çeviren : İsmet Hulüsi —AWenMuÜz |Fakat birdenbire sustu, Arkasını hatır- lıyamıyordu. Bu sırada kapı açıldı. Bay Hüsameddin göründü, oğluna baktı. Oğ- lu da ona baktı. Alinin bakışında: | — İmdada yetiş! | Diyen bir hal vardı. Bay Hüsameddin, ıohn. birkaç defa çıplak başında dolaş- P (tırdı, Ali hatırlamıştı. Bay Hüsameddin İde kapıyı kapamış, çekilmişti. Ali, Nec- Wh“ırıııı saçlarına dikkatli dikkatli göz gez- dirdi. Uç tarafları daha sarı, tepeye gelen tarafları daha koyu renkti. PERS Ba i, ben sizik saçlarınızı bu |gece, elektrik Y1 altında çok dikkatli tedkik ettim. Saçlarınızı, bütün kadınla- J böyle olmakla be- z değil mi? mam. Muhakkak bo- lânın yanında kimya, ilim yok, Onun ş züne bakarsın, çok dikkatli bakarsın.. ha |Tin saçlarından £ şunu da söyliyeyim.. bunları herkesin | Taber çok acaib.. b içinde yapacak değilsin. Evgde misafirler Ben bunda hiç alda vârsa, ben bir tertib yapar, ikinizi bir | YUYOTSUNUZ. aralık yalnız bıraktırırım. İşte bunlar o — Gene kim zaman olacak şeyler.. çok güzel kadın: ben senin yerinde olsaydım, söyliyecek Oksijenli su neler neler bulurdum. Gözleri çok güzel, İw"* H'O — 34. Siz bunun ne tehlik onları methedersin, sonra ağzı da çok gü-| bir şey olduğunu bilmiyebilirsiniz. O zel, onu da v Rengi güzel, bürün| jenli su saçları sarıya boyamaz, sadece güzel, vücudünün biçimi güzel; dedim!' gaçların rengini alır. Az zaman sonra ya, güzel vesselâm. Hele saçları, işte öne| saçlarınız bir ihtiyar kadın saçları gibi lar fevkalâde.. görürsen sen de bayıla-| bembeyaz kesilecektir.. bu iyi mi sar caksın; ben bu kadar güzel sari saç öm- rümde görmedim. ay Hüsameddin şoföre seslendi: — Şoför dur! Oğlüna döndü: — Geldik Ali.. yagerliği t tu, — Siz boya olarak oksijenli suyu kul- lanıyorsunuz, Bu çok belli. Ali son cümleleri söylerken Hüsamed- din bir kere daha kapıda görünmüştü. —-i dedi, abdal oğlan, her geyi mahvetti Yandaki odaya geçti, Bir sigara yaktı. Sinirli sinirli içiyordu. Odaya Neclâ gir- di: — Bay Hü 'ah, * Birkaç dakika sonra Bay Hüsameddin- le oğlu, Bayan Neclânın salonunda idi-| şuma gitti. Ne iyi bir genç.. hem neler de ler, Neclânın ağır başlı birkaç akrabasın-| bi iyor, evlendiğimiz zamânı benim için dan başka kimseler yoktu. Ali ile Neclâ-. saçl: yan yalnız tatlı bir sarılık 'nın yalnız kalmaları için Bay Hüsamed-| veren bir boya yapacağını vâdetti. Bu dinin müdahalesi icab etmedi. Akrabalar boyayı yalnız ben .qu;nacağxm bütün Bay Hüsameddini bir bahane ile salon-| arkadaşlarım da kıskançlıkları dan başka bir tarafa götürdüler. Kcndı—ı hyacaklar. Oğlunuzla bir an e leri de beraber gittiler, Ali ile Neclâ yalnız kalmışlardı. Ali birdenbire cesaretlendi, babasının söylediklerini baştan sona kadar yumur- ta akının formülünü hatırlar gibi hatır- ladı, Sinemadan bahsetti, modadan bah- | setti. Neclânın gözlerinin, ağzının, vücu- dünün, biçiminin güzelliğinden bahsetti. ' reddin, oğlunuz çok hos açları boz! an çat- vel evlen- iyorum ki! İ TARINKİ NÜSHAMTZDA: Pembe kordelâ Yazan: Muazzez Tahsin Berkanıd Birinciteşrin V İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden: Emniyet Sandığına borçlu ölü Bay Tanaş varislerine ilân yolile tebliğ Bay Foti oğlu Bay Tanaş Beyoğlu Hüseyinağa mahallesi Bilezik sokak eski 2. 4. 6 yeni 2/1, 2/1/1 numaralı maa dükkân kârgir bir evin tamamı (yeni Kaff sokak) Birinci derecede ipotek göstererek sile Sandığımızdan aldığı 450 lira borcu faiz, komisyon ve masarifi ile beraber borç 441 lira 29 kuruşa varmıştır. BU sebeble 3202 numaralı kanun mucibince hakkında icra takibi başlanmak üzert tanzim olunan ihbarname borçlunun mukavelenamede gösterdiği ikamelgâhınâ gönderilmiş ise de borçlu Bay Tanaşın Balıklı Rum hastanosinde öldüğü anlaşıl- mış ve tebliğ yapılamamıştır. Mezkür kanunun 45 inci maddesi vefat ha- Iinde_lcbllgmın ilân suretil eyapılmasını âmirdir, borçlu ölü Bay Tanaş mirascıları işbu ilân tarihinden itibaren bir buçuk ay içinde Sandığımıza müra: eaatla müurislerinin borcunu ödemeleri veya kanunen kabule şayan bir itiraz ları var ise bikdirmeleri lâzımdır. Mirascılar ipoteği kurtarmazlar veyahud baş: nde durdurmazlarsa ipotekli gayri menkul mezkür ka- nuna göre Sandıkça satılacaktır. Bu cihetler alâkadarlarca bilinip ona göre ha: reket edilmek ve her birine ayrı ayrı ihbarname tebliği makamına kaim ol mak üzere keyfiyet ilân olunur. (7422) 28/11/931 tarihinde 12699 hesab numarl- 2/7/938 tarihine kadar ödemediğindet hyan takibi usul dair Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. HEDE — GERMM İcabında günde 3 kaşe alınabilir. HERE B İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden: Emniyet Sandığına borçlu ölü Bay Yusuf Hakkı varislerine ilân yolile tebliğ Bay Yusuf Hakkı Haydarpaşa İbrahimağa mahallesi Köftüncüoğlu — Esadpaşa sokak eski 15 mükerrer 15, yeni 6 numaralı maa bahçe ve harab bağ bir ahşab evin tamamı. Birinci derecede ipotek göstererek 19/4/931 tarihinde 10608 hesab numara- sile Sandığımızdan aldığı 700 lira borcu 12/7/938 tarihine kadar ödemediğinder faiz, komisyon ve masarifi ile beraber borç 1239 lira 46 kuruşa varmıştır. Bu sebeble 3202 numaralı kanun mucibince hakkında icra takibi başlanmak üzere tanzim olunan ihbarname borçlunun mukavelenamede gösterdiği ikametgâhına gönderilmiş ise de borçlu Yusuf Hakkının İstanbul hapishanesinde öldüğü anla- şılmış ve tebliğ yapılamamıştır. Mezkür kanunun 45 inci maddesi vefat halinde tebligatın ilân suretile yapılmasını #mirdir. Borçlu Öölü Yusuf Hakkı mirascıları işbu ilân tarihinden itibaren bir buçuk ay içinde Sandığımıza müra- enatla murislerinin borcunu ödemeleri veya kanunen kabule şayan bir itiraz- ları var ise bildirmeleri lâzımdır. Mirascılar ipoteği kurtarmazlar veyahud baş hyan takibi usul dairesinde durdurmazlarsa ipotekli gayri menkul mezkür ka. nuna göre Sandıkça satılacaktır. Bu cihetler alâkadarlarca bilinip ona göre ha reket edilmek ve her birine ayrı ayrı ihbarname tebliği makamına kalm ol mak üzere keyfiyet ilân olunur. (7423) . SON POSTANIN EDEP DOMAN | — Gördünüz şimdik başımıza gele - ni? Hep bir ağızdan sordular: — Ne oldu? Gene ne var? — Hem zor ulan yolumuzu değişiyo” ruz, hem de üstelik parayı cepten ve * recekmişiz, — Zor! — Zoru, kolayı budur. Ben, herif n€ gölgeleri aslak top - rağın üzerinde mü- teharrik birer sarvi gibi kâh uzanıp, kâh kısalarak ilerliyor - du. Epey bir mesafe- yi böylece katet - tiler. Hafif bir yağ- Mür başlamıştı. Kö- mür tozü serpilmiş olmıyan yerlerde a- yakları kayıyor, ka- ranlıkta önlerini i - yice göremedikle - ri cihetle çamura bata çıka gidiyor - lardı. İstasyonun sından girip ö - bür kapısından çık « mışlardı. Kendilerine terfik edilen me- mür biraz ileride durdu. Hayvanı da arabacısı da miskin miskin uyuklayan tek atlı bir paytonu çağırdı. Kafileyi tıka basa içine yerleştirdi. Kendi de a- rabacının yanına geçip oturdu. Bu esnada Torik Takvora hitabla: — Gene nereye gidiyoruz acaba? de- di. — Kim bilir? Ben de ağnamadım. Acep bu herif aldığı emri yağnış diğ- nedi? — Sorsan a bir kere. — Alük nenin nesini soracağım? İş olacağına varır, Azıcık, böyle şeylerde pişkin görünmelidir. Küçücük kasabanın bozuk - kaldı - rumlarının üzerinde — payton, çeken hayvanın mecali elverdiği kadar, sar - a sarsıla yürüyordu. Henüz açık duran birahanelerin ö - nünden, dışarıya fışkıran ispirto kö - kularımı iştiyakla, içlerine çeke çeke koklryarak geçtiler. Bir barın coşkun cazı kendilerini oynak bir hava ile is - tikbal ve teşyi etti. Daha ötede burun- larına, kızaran bir etin iştiha açıcı, mis gibi kokusu geldi.. Derken, iki tarafta peyda olan kiş - la, depo gibi bir teviye sarı badanalı binalardan şehir haricine çıktıklarını anladılar. Gurabi efendi: — Bu iyi alâmet değil.. dedi. 'Torik cevab verdi: — Bana da öyle geliyor. Allah âlem gene bu gece kara dam altında misa « Takvor: Adamın iyisi dişe vurmağ ilen ağnaşılmaz!> dedi. ki dedi ise onu deorum, Memur, Takvorun muşta indirdi: — Haydi! Tren kalkıyor! — Paramız yoktur! — Siz girin de ben bir çaresine ba < karım. Çabuk, siz atlayın! Mürekkep rengindeki gök yüzünet kirli bir tülbend beyazlığında duman" fışkıran tiknefes jeıra dizilmiş vagonlardan bir tane” Tren de: «Düt!» deyip fir olacağız. İfakat hanım ağ- zını açmıyordu. Zi- ra, açsa muhakkak ki Torik Necmi ile kavgaya tutuşacak « ti, omuzuna bif Takvor da endi - şeli endişeli, — sağı- na soluna bakmakla ve zihnini işgal e - den müammayı çöz- meğe — uğraşmakla meşgüldü. Bir yüz metre ka- dar daha gittiler, İ- leride yene istasyo - nu andıran bir yer belirdi. Takvor o sâa- at nefes aldı. Mu -| ammanın anahtarı -| yola düzüldü. Memur meydanlarda yoktu; galibü yelişememişti. Bu ihtimal karşısında Torik ile Takvor müşavere ettiler: — Ne yaparız, be? — Hiç. Ne edeceğiz? Geleydi.. — Biladımız yok. — Onu biz düşünecek değilir. — Ceza alırlar, yahu! — Bana bak Torikzadem' Sen Fele* ğin çenberinden çok defa girmiş, çık * mış bir delikanlısın. Gelgelelim tecrü" ben henüz kıtlır. Bana yan göz ilen bü” koorsun amma, bazı işlerde senden 1 tayım — Göster nı bulmuş gibi İdi. — Herife sormadığım gördün? dedi, Başka şiz. Besbelli ki trene Biz.. Araba durdu. İndiler. Polis, besabı görerek arabacıyı savdı. Kafileye döndü: — Haydi, çabuk olun! Hamburg tre- ni buradan hareket ediyor. Dört daki- ka vaktiniz var! dedi, Takvor lisana gelip sordu: — Biletlerim alacaksınız, mi? Herif ba; — Yaook! alayım? Ermeni, arkadaşlarına döndü: iyi olmuş.. yona gelmi - ndan oturaca- bakalım ustalığını — öyle isel, — Yok! Bunda ustalık, marifet gös” tettirecek değilim. Salt, menfi bir v8* ziyet takmacağım, Zerem kendi arzulm ulan seyahat e!moorum. Gönderndcof * Gidoorum. Altık teferrüatını onlaf sün, Ben kendi kefimden kıl K” darını feda etmem, değil Inı iki yana salladı: (Arkası var) — ğ bir lokomotifir — — O takdirde gene boylarsın kodesi: — escr o .rALruA amnaer