7 Birinciteşrin | Garib ve inanılm Uzayıp kısalan kilise Sen Pol kilisesi her gün, ayın arz üze- rindeki cazibesi yüzünden 45 santim alçalıp yükselir Skalkoyski (184B - 1906) de 80 bin balet o seyretmiştir Meşhur Rus muharriri Konstantin SON POSTA Sayfa 9 Ereeteöm adıaı 1801 de Lord Elgin ie sdnde bir İngiliz bunu İngiltereye nakletmek ie- temiş, fakat hiçbir. Yu- zanlı işçi hattâ Türk işçiler bile ) B0 sene yunu Mısırdaki dedikodulu izdivaç Bayan Belkis “Gallini Paşa ile niçin evlendim?,, başlıklı bir makale yazdı Mısırlı ihtiyar Paşa, İstanbullu Bayan Belkis ile beraber Pariste her gece sabahın dördüne kadar eğlence yerlerinde dolaşır, sabahleyin onunla birlikte sekizde kalkar, yürümeğe çıkar ve öğleden sonra da gene musiki, çay, kokteyl âlemlerine gidermiş. Bayan Belkis: “Ben hicbir gençte bu gayreti görmedim,, diyor Kahire, | İlkteşrin (Hususi muha- birimiz yazıyor) — Gallini paşa ile ev- lenen İstanbullu güzel Bayan - Belki - sin hikâyesi Mısırın kibar mehafilinde hâlâ dedikodu mevzuudur. Bir aralık, bir müslüman kadınının bir hıristiyanla evl dolayı hiddetlenmiş olan mütea: hiti şimdi sakinleşmiştir. Bununla beraber dedikodu tevam ediyor. Anlaşılan bu dedikodulara karşı bir mukabdle yapmak fikiliyfedir ki burada Aher üs Saa mecmuasında Ba- yan Belkis Fahmi imzası ve «Gallini Paşa ile niçin evlendim?» ünvanile bir de makale neşredildi. Okunduğu zaman, küvvetli bir mu - harrir elinden çıkmış olduğu fikrini veren bu makdle hayli enteresandır. Bunun için bazı yerlerini olsun naklet mek istedim: Bayan Belkis Gallini Paşa ile masıl fanıştığınr şöyle anlatıyar? «Paşayı 937 senesi şubat ayının 24 üncü günü tanıdım. O akşam İbrahim Yahya Beyle hanımının tertip ettik- leri güzel bir süvareye davetli idim, Süvarede Hilmi İsa, Hüseyin Heykel, Şazeli Paşalarla daha birçok Mısırlı ve ecnebi büyük âdamlar görülüyor- dü. Pek güzel kadınlar vardı. Erkekler de çiçekler etrafında dolâşan kelebek- ler; yahut bir çiçekten ötekine konan arılar gibi, bu güzel kadınların etraf- Tarında dblaşıp duruyorlardı. Bu es- nada ben de kendimi gayet mes'ud his- sediyorum, Keyifli idim. _Blr aralık ev sahibi, yanında yaşlı =dlıı:ı:: bana yaklaştı ve bu zatı e Gallini Pahmi Paşa, lar—.::ı:'ı:'n' bu gibi ahvalde mutad 6- SĞi konuşııwlıcıx_m Zannettim Birkaç keli #onra başka bir grupa karışılmak. üzere ayrılınacaktı, Fakat, Paşa yanıma oturdu ve benimle knnuı' mağa başladı. Bu esnada, paşanın benim yanımda- bulunmaktan zevk duyduğunu pek gü tel hissettim. Kadınların erkeklere şüp he ile baktıkları ve yeni tanıdıkları bir erkeğe karşı derhal ihtiyat tedbirleri aldıkları malümdur. Fakat, ben Galli- ni Paşanın “yanında kendimi rahat his- sediyordum. ÖO sanki benim için bir ba- ba idi. Bir aralık: — Güzelsiniz! Dedi!. Bu söz her kadının hoşuna gider ve fakat bilir ki bunun yarısı sahte, yarısı da ndır. anmiş olm Bayan Belkis ve Gallini Paşa Bununla 'beraber onun sözleri be- nim hoşuma gidiyordu. Bir aralık kendisine: — Siz benim babam olsaydınız, ne iyi olurdu! Dedim, Bana: — Size hem baba, hem de koca ol- mak isterdim! Cevabım verdi, Ben evvelâ bu sözlerin samimiliği- ne inanmak istemedim; fakat Gallini Paşa bu bahse bir çok defa aydet gi- Bu hikâyeden sonra Bayan Belkıs Gallini Paşayı birçok defa görmüş, © da bayana hep aşkından — bahsetmiş. «Son aşkım olacak!'» demiş, Birbirleri- ne hayatlarını, sergüzeştlerini anlat- mışlar! * Kendi hayatından bahsederken ma- kalenin sahibi, şusları anlatıyor: «Evvelce iki defa evlenmiştim. İlk zevcim çok zengin ve gençti. Reji ida- resinin müdürlük mevkiini işgal edi- yordu. Fakat, pek az Za » manda — ikimiz de anladık - ki izdivaçta — saadet, ne servet, ve ne de gençlik demektir. Ayrıldık. Bir müd- det sonra, avukat ve mebus olan Sa- di Rıza ile evlendik. Fakat, ben bu ev- lenme ile de mes'ud olamadım. Çün - kü, ben kendi bildiğim gibi yaşamak istiyordum. Kendime göre bir hayat anlayışım vardı. Bu defa da ayrıldık. Fakat, eski kocalarımın her ikisi ile de Mmünasebetlerimiz dostanedir. İkin- €©i kocam bana her gün mektup gön- derir, ben de kendisine haftada üç mektup yazarım.» , Meğe karar verdi |ra, niçin evlendiğini de şöyle iza yor: «Onunla irsi evlenmedim. olmıyan Sü Şefik Paşı de evlenmedim, çü , önun emlâkinin vakfa tahsis edilmiş olduğunu — biliyordum. Zaten benim kendime aid olarak bankada büyük bir hesabım, İstanbulda koca bir evim, altımda büyük bir otomobilim var.| |Ben ne zaman Mısıra geldimse daima ük otellerde öturdum- Her sene kış nda Ven Avrupada: seyahat ederim, yaz v spor yerlerinde ve milyonerler ar gezerim. Bunun için Gallini — pa mücevherat da beklemiyordum kü benim mücevheratım bir kadının taşıyam ği kadar ağırdır! O halde niçin evlendim?» Bayan Belkis bu sehebi izah dece «Gallini Paşanın kendi: ba, bir kardeş, bir arkadaş gibi sevd ğini ve onu tamamen serbest bıraktığı ni» söylüyor. Paşa, gençlerde bulunmıyan bir sıh- hat sahibi imiş, Onunla beraber Par te her gece sabahın dördüne kadar eğ: lence yerlerinde dolaşır, — sabahleyin kendisile birlikte saat gekizde kalkar, kahvaltıyı müteakip, yürümeğe , ve öğleden sonra da gene musiki, çay, kokteyl âlemlerine gidermiş, Bayan Belkis, «Ben hiç bir gençte bu gayreti görmedim.» — diyor. - İzdivacın sebebi de bu imiş ve Bayan kendisini gayet mes'ud hissediyor, kocasının sıh- hatine bir Sivanet Meleği gibi ihtimam gösteriyormuş. Filhakika, Siyanet Melekleri de ko- calarını sabahın dördünde yatırıp se- kizinde gezmeğe çıkarırlar! Makalenin sonunda Bayan ,Belkis kendisinin şair olduğunu da söylüyor: «Birçokları benim şa'r olduğumu da bilmezler. Matbu birçok şiirlerim neş- redildi. Şairler, diğer insanlardan çok farklı arzulara sahiptirler, Onları ori - jinal —yapan da budur. Diyelim ki, bu benim son şiirim olacak. Belki bu şifri beğenmiyenler olur; fakat be- “|takası olan Beyoğlunda yavaş, Türklerin nim hoşuma gidiyor!» İlâve edeyim ki Bayan Belkisin gös- terdiği bu esbabı mucibeyi anlıyan - lar bile inanmakta şüphe ediyorlar ve Gallini Paşanın henüz kâfi derecede taşıyan mabed Atinaı kayı bu yesisi mişlerdi K kendisi « Yegüne adam » adde- dilmektedir ıyacâk şeylîa_r' | Adolf Henrik Lindstrom ismindeki bu aşçı 1908 1906 da bütün Ameri - dolaşmıştır Bit sivri sinek üç aylık bir zaman içinde dünyayı baş- tanbaşa dola- (j şabilir ve yüzden DERDLERİMİZ Taklidcilik, şahsiyetsizlik Yazan: Medeniyet, ferâlerin teker teker bil- gi ve zevki değil, bir ictimai heyetin bilgi ve zevk muhassalasının tezahürü- dür, ve medeniyet derecesi bununla öl- çülür. Bu düşünceyi bana telkin eden muh- telif sebebler var. Başta taklideilik, iptidailik, yani şahsiyetsizlik ge- iyor. Eskiden şehrin en garbe yakın mın- bir tatlı su ardı.. Bu, yavaş Beyoğluna çıkması, Avrupada tahsil edenlerimizin bu mu- hite girmesi ile harbhden evvelki Avru- ğa doğru değişti. Umumi harb ve bilhassa — mütareke, Beyoğlunu bir Şanghay, bir zelzeleden evvelki, Sa Fransisko müsveddesine çevirdi. İstan- bulun ikinci fethinde ise, Beyoğlu na- kavt olmuş bir acemi boksör gibi, ol - dukça uzun bir sersemlik, bir boşluk devresi geçirdi ve sonra, Şehzadebaşi İ sına uğradı. İstiklâl caddesi mo- dern mahallebici, pastacı, kahve, pi » yango gişeleri, «Bay ve bayan» berber- lerinin makarrı oldu. Olabilir. Niçin almasın? Hem bunların mevcudiyeti, devam edebilmeleri, hattâ yenilerinin açılmaları bir ihtiyaca cevab olduğunu göstermiyor mu? Fakat, niçin hepsi birbirlerine ben - zer? Neden hepsinin tarzı birbirinin kopyasıdır ve onları ayni şeyi taklide sevkeden sebeb nedir? Bakıyorsunuz, bir mahallebici açılı- yor. İçi ve dışı, bir Avrupalı dekora - törün bir enstitü dö bote -zavallı 'Türkçe- olarak tasavvur ettiği, bir ya- bancı mecmuada çıkmış, resimden kop- ya edilmiştir. Bir «Bay ve Bayan» ber- beri açılır. Bu da, herhangi bir Ameri- kan filminde gördüğümüz — barlardan kopya edilmiştir. Aradan “on beş gün geçmeden, bütün mahallebiciler ve ber berler dükkânlarını bu şuursuz kopya- frengi Avrupalılığı Fikret Âdil Bir terzi, mid rengi, mor kâreli bir_ kumaş getirir; bütün terzilen, müşterilerine ayni kumaştan ceket yar parlar, ve... Giydirirler. Şâhsiyet kale mamış Eskiden «hususiyetleri> olan aşçılan vardı. Meselâ işkembeciler yalnız baş ve işkembe piyazcılar yalnız piyaz, Şi ra yapardı. Şimdi, işkembecilerde v& piyazcılarda silkme, oturtma yiyebili « yor, ananas kompostosu bulabiliyor « sunuz, ve her lokantada işkembe, piyaz ve şıra vardır. Evvelce, şöyle kafanızı dinliyebilce cek, serin, manzarah bir kaç gazinö vardı. Şimdi her gazinoda, her kahves le, her köşe meyhanesinde, hattâ her omobil ve her vapurda öksüren, bö « ğüren, fındık, fıstık döktüren,. radyolağ? var. Taklid. Bir de yeni moda çıktı. Panayır yere lerine kurulan seyyar kahveler site e© sinde, her arsada, her bostanda açılali gazinolara Yunan ve Arab eyıldız»lari getirmek. Bu nasıl olmuş? Biri nosuna, tanıdığı — bir Yunan getirmiş, Bitişik gazinocu kızmış: — Vay, ben getinemez miyim? Demiş ve bize, Atinanın bir yıldızm$ yumurtlayıvermiş. O getirir de öteki durur mu? O da bulmuş. Böylece; harle gi gazinoya gitsek edost ve müttefika devletin ve edin kardeşimiz» bir mil e letin san'at elçileri ile karşıl: Bir hazin maceradır. Pazarlıksız satış kanununa aykırı hareket edenler ğ Pazarlıksız satış kanununa aykırı ti e caret yapanlardan yakalananlar hakkına da tanzim edilen zabıt varakaları şube « lerden belediye iktısad müdürlüğüng gönderilmektedir. Zabıt varakalarının ill partisi dün daimi encümene sevkedilmiş, lara uydururlar, (enstitü dö bote - mahallebiciler)in içinde, Mahmudpaşa hamamı natırları gibi peştemallı çırak- ların, «Maşallah» levhaları altında, ü- zerlerinde «Mamulâtımız hâlis şeker- den imal edilmiştir» ilânı yazılı modern buz dolaplarından tarçınlı- sütlâçlar, gülsuyulu mahallebiler — taşıdıklarını görürüz. Berberler ise, Marlene Dietrih kari- katürü manikürlerle şakalaşan kalfa- lar, haftada iki kere altı aylık perma - nat (zavallı Türkce ve Fransızca) yap- tıkları bazı bayanlara, bu yeni tuvale- tin hangi âşık tarafından bozulacağını sorarlar ve şayamı hayrettir, en mah- rem itirafları, havadan ve sudan bahse- dermiş gibi elde ederler, Dükkânlar kopya olduğu gibi, üs- tahdemin ve bir çok müşteriler de, ter- biye ve ahlâki, filmlerden kopya etmiş- lerdir. Bir mağaza, yeni bir vitrin yapar. Kendisini bu tarzda tanıtan Bayan |büyük zengin olduğunu söylemekte te-| Ertesi günü, bütün mağazalar onu Belkis, nihayet Gallini Paşa ile evlen- reddüt göstermiyorlar, kopya ederler, taklid ederler, karar alınmıştir. j Pazarlıksız satış yapan ticarethanelen, kanuna göre müstahdem ve hissedar e larına satacakları mallarda tenzilât ya « pabileceklerdir. Ticarethaneler müstah e | dem ve hissedarlarına yapacakları ten « zilât mikdarını evvelden belediyeye bil « dirmek mecburiyetindedirler, Mücssese « ler tenzilât mikdarını tesbit ederek belar diyeyi haberdar etmektedirler. « Umumi müfettiş Abidin Özmen Bursaya gitti Bir kaç gündenberi şehrimizde buluna makta olan umum müfettişlerden Bay Ae bidin Özmen bir kaç gün sonra tekraği şehrimize dönmek üzere Bursaya gitmişe tir. ğ Ziraat mektebi nakledilmiyecek Bir kaç gün evvel ziraat mı—kırbinlz başka bir yere nakledileceği bir gazeti tarafından yazılmıştı. Alâkadar — devaifi nezdinde yapılan tahkikat — neticesinde, bu hususta henüz kararlaştırılmış bir şeği olmadığı anlaşılmıştır.