7 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

7 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tiyatrol neler Naşid Tiyatro mevsimine girdik. Şehir tiyat- Tosu birkaç akşam evvel (Yanlışlıklar ko- medisi) adlı eserle kapısını ve açlı. Birkaç defa yazıldığı için Şehir ti- yatromuzun bu seneki repertuvarını aşa- Yi yukarı biliyoruz. Onun için daima san'atın üvey çocukları olduklarını iddia eden ve dalma kendi yağlarile kendileri kavrulan diğer teşekküllerin yeni mev- sime nasıl hazırlandıklarını gözden ge çirmek istedik. Şehir tiyatrosunun dışında kalan üç tiyatra bu sene çok esaslı bir faaliyet göstermek kararile işe başlamış bulunu- yorlar. z San'atkâr Ertuğru! Sadi Tek Taksim- de âbide karşısında bir tiyatro kurdu. Halk operetine uzanan himaye eli bı çebe san'at topluluğunu bir bin etti: (Çağlıyan) kendilerine verildi. li halk san'atki d isı hemen yeniden yapılan ve bi ran tiyatrosunda oldukça küv kadro ile ve yeni bit programla işe giriş- ti. Şimdi yorulmazsanız beraberce dola- şalım, bütün bu hazırlıklarla bize kış Mevsiminde neler yapacaklarını - kendi- lerine soralım. Ertoğrul Sadi tiyatrosunda Bazan bir san'at misyoneri gibi sırtına bir aba, ayağına bir çarık takıp eline bir asa alarak Anadoluyu karış karış dola- Ş#an, bazan şehir şehir halkın tyatro ihti- Yacını karşılamağa, bazan semt semt en S$önük muhitlere kadar eğlence, neş'e gö- türmeğe çalışan san'atkâr Ertuğrul Sadi Tek şimdi yeni bir teşebbüse atılmış bu- lunmaktadır. Taksimdeki Camlı köşkte küçük, şirin derli toplu bir tiyatro kur- Muştur, Kendisini arkadaşlarile beraber tiyat- Tonun sandalyalarını boyarken bulduk. — Hazırlandığınızı gördük. Neler ha- Zırladığımızı da siz söyler misiniz?.. Elinden fırçasını bıraktı. Kolile -geniş alnında biriken terleri sildi: — Burada bir alle ve bir mekteb tiyat- Tosu yapmak istiyoruz.. dedi. Bittecrü- be anladım ki, açık nükteler, bilhassa behimi hissiyata temas eden cinaslar afle- ler üzerinde çok fena tesir bırakıyor. Li- sanımıza gerek adapte edilerek, — gerek tercüme suretile çevrilmiş vodviller açık nüktelerle doludur, Biz tasdikten geçmiş vödvillerin bile açık yerlerini ya tamamen rıkararak, ya kısmen tadil ederek sahneye konması ci. hetini iltizam ediyoruz. —Bizde tiyatro tam tekâmül seviyesinde olmadığı için evvelâ allevf bir sahneye ihtiyacımız ol. duğu kanaatindeyim. Sonra, bilhassa Mekteb talebelerine, gençlere ilk adımda İYi telkin yapmamız lâzım gelirken ha- Yatın en çıplak tarafını göstermeğe kalkı Yoruz. $ gö- hemen elerdenberi yürütmeğe çalıştığım imi bu mevsim devam etti e Şalışacağım, bu münasebetle de bi İr tiyatro tesis etmeğe karar verdi Tüyorsun, işe başlamış bulunuyorum, cu- Martesi akşamı Şekspirin - (Otello) sile Hyatromuzu açacağız. — Neler yapmak tasavvırundasınız?.. Halk opereti, Ertuğrul Sadi ve Naşid yaptıkları T |samimiyetimizi, içimizi anlıyan bir hal-| Tet) tiyatrasunda dinlemek fırsatını te- ar bu sene bize hazırladılar ? — hazırlıkları anlatıyorlar < e— - B S B S BAA eai e Halk operetinden Lütfullah ve Toto Ertuğrul Sadi — Bizim hususi bir tarafımız da milli|liyetleri için etraflıca izahat verdi. Dedi iyatroya doğru geniş mikyasta hazırlık | ki: | yapmaktır. Türk tiyatrosunun hariçten) — Yeni bir tiyatro üç sene müddetle | görünen manzarası kozmopilittir. Her-| heyetimiz için tutuldu. Bina, eskiden bir hangi bir yabancı tiyatromuzu seyreder-| çalgılı gazino idi. Baştan aşağı esaslı bir | ken milli ruhumuza, benliğimize temas | surette tamir edildi. Kalorifer yapılmak- etmekten çok uzak kalır. Türk ırılıılııînı ta ve bayanmaktadır. Hiç kimsenin akhı- büyük vazifeleri başında tiyatromuzu 'na gelmiyecek bir tarzda geniş ve raha milli ruh, milli benlik ve şuurla yoğur-| fotöyler yapılıyor ki, açıldığı gün gö mak gelmelidir. lecektir. Artistlerimiz türkçeyi fransızca gibi| Dekorasyon işlerile san'at arkadaşları- konuşurlar. İçimizde yaşıyan Türk tip-| mızdan Talât ve Cihad meşgul olmakta- lerine sahnelerimizde ender tesadüf ede-| dırlar. Kadroya gelince: Heyet iki buçuk riz. Sonra ilâve etmek isterim ki, artisti|sene evvel Fransız tiyatrosunda temsil- aktörlükten kurtarmak lâzım,. Melodram | Jer veren Halk operetinin daha fevkinde tiyatrosunun mimikleri, jestleri, konuş-| yepyeni bir Halk öpereti olarak - halkın u, Maalesef hâlâ yaşamaktadır. Bence| huzuruna çıkmak İçin azami gayret sar- tin her şeyden evvel tabilliği, canı,| fediyoruz. Bunun en büyük misali Se ve he olmalıdır. in Asaftır. Bu isim memleketi suniliğine de düşmemek lâzım! yabancı değildir. Konservatuarın değerli Bizim sahnemizde ehemmiyet verdiği- | profesörünün balkımıza dinlettiği güzel miz.en mühim nokta budur. Bizim bizi,| bes'elerini bu sene de yeni (Halk Ope- Tabillik kımız var, Onlar bizim ne şerait içinde ça| Mmin etmiş bulunuyoruz. Yalraz bununla lıştığımızı ne kadar kendilerinden cldu-| kalmıyarak Seyfeddin Asaf orkestrayı ğumuzu biliyorlar ve biz halkın bu ya-| kendi tertib ve idare edecektir. Sahne kıs- kınlığına güvenerek Taksimdeki tiyat- mı, kıymetli muharrirle h royu çok ağır şerait içinde açtık. mud Yesari ile ilk operet y Sahnemiz genç muharrirlerin eserleri| Yusuf Süruriye tevdi için daima açık bulunacaktır. Zaten mah-| bilhassa çak muntazam b dud olan piyes muharrirliğini büsbütün | lacak, provalara azami derecede inh'sar altında bulundurmak doğru de-| *dilecektir. Heyetin bale kıaranın iyi ol- bara aldığımız için ha- üzder edilim itina gildir. Bugün az muvaflak olan bız piye-| Masını nazarı itibi sin genç muharririnden halk ta ileride| Tisten 10 kişilik bir bale grapu gotirdik iyi eserler alacağı için mazur görecektir ve görmelidir. Bu seneki repertuvarımız- da ismi işitilmemiş genç yazıcılardan| —İlk eser Mahmud Yesarinin yazdığı üçünün (Bu masal böyle bitti), (Profe-| Seyfeddin Asafın bestelec sörün ölümü), (Dünyanın rüyası) isimli | cesi) isimli operettir. İk eserleri de vardır. — Neleri oynıyacaksınız? — Şekspirden Otello, Hamlet, Jül Se-| delik bir gperettir. Her iki eser de birbi- | zar Klâsiklerden, Aleksandr Düma Fi-| rinden tamamile ayrı karakterde ve janr- sin (Ladam Okmelya) sı repertuvara da- | lardadır. Bir fikrimiz var: Kirmsenin y hildir. Hanri Siyekiyeviçin romanından .yeni piyes haline konan (Neron) unu en modern sahne tekniği ile oynıyacağız Eserlerimizin dörtte üçünü vodviller teş- kil edecektir. Beyoğlu muhiti için yeni telâkki edilecek sgeçilmiş eski eserlece de repertuvarımızda yer vereceğiz. Birkaç isim daha saymamı İstiyorsan (Profesör Klenov), (Düşman), (Caz) tercümelerile Celâl Esadın (Gökte ararkea), Muvaffak İhsanın (Bir âşık lâzım!), M. FPeridunun (Başka hür yol) teliflerini sayabilirim. İlâve edeyim: Bir de aralarında sabık Ri- yaseticumhur orkestrasından viyolonist Bürhanın idaresindeki salon' orkostrası da halka güzel eserler çalacaktır. Halk operetinda Memleketimizin yegâne operet toplu- Puğu olarak yıllardanberi gâh seyyar, gâh ariyeten bir yere yerleşmiş olatak halkın öperet ihtiyacını tatmin etmeğe çalışan (Halk Opereti) Partinin himayesile artık | başını sokacak bir çatı altına sahib oldu. (Çağlıyan) gazinosu tutularak üç sene müddetle kendilerine verildi. Burada bit hayli tadilât yaparak İstanbulun en rahat ve en güzel tiyatrolarından birini kur- mağa çalışan heyetin müdürü ve rejisörü Lütfullah Süruri bize yeni mevsim faa- Çok takdir göreceklerine eminiz. — Repertuvar dağarcınızda neler va (Kına ge-| sci öperet Yü-| suf Sürurinin yazdığı, gene & idin Asafın bestelediği (İçiçe) isimli p. madığı bir tarzda Köse Kâhyayı da namak isti; uz. Meşhur (Maskot) u ye- ni mizansenle ve orijinal koslümlerile vaz'ı sahne etmek tasavvurlarımız ara- sındadır. Bütün halkın seyredebilmesini temin maksadile fiatları asgarf ucuzluk- ta yapacağız. Bir ikinci yenilik olmak ü- zere halka perde aralarımda sigara ve kahvelerini içerken operetin en beğenil- miş parçaları örkestra tarafından tekrar- lanacaktır. — Temsillere ne zaman başlıyorsunuz? — Önümüzdeki ayın birinde.. San'atkâr Naşidin tiyatrosunda | değerli halk san'atkârını pro- va yaparken buldum. O sahnede işini bi- tirinciye kadar biz de tiyatronun sahibi ve direktörü Rasim Dayla konuştuk. asim Day diyor ki: — Bürası halkın en çok rağbet ettiği bir tiyatrodur. Her sınıf halk bu tiyatro- nun müdavimidir. Son zamanlarda bina dar gelmeğe başladı. Görüyorsunuz bü- yütmek mecburiyetinde kaldık. Sahneyi İger' aldık. 18 loca, beş sıra koltuk ve büyük bir balkon ilâve ettik. Halkım her sevin başındaki Turan tiyatrosunda | türlü istirahati temin edilmiş, kalorifer- (Devamı 19 ncü sayfada) Tarihi tedkikler Kahve imparatorluğu... H . & 1554 senesinde İstanbulda ilk olarak kahvehaneler görüldü. Bunları Şems adında bir Halebli açmıştı. Kahvehaneler az zamanda rağbet gördü. Bir takım kibar adamlar, işsizler've dervişler buraları doldu- ruyorlardı. Halebli kahveci üç senede memleketine döndü. beş bin altın kâr ederek Yazan: Kadircan Kaflı Bundan beş yüz sene kadar evvel Ha- beşistan dağlarında keçilerini otlatan bir çobanın gözlerine bir başkalık — çarptı: Keçiler oralarda yetişen bir ağacın yap- rak veya tanelerini yedikten sonra daha çevik, daha uyanık ve şen oluyorlardı. Habeş çobanı kendi kendine şu hükmü verdi: — Bu ağaçta bir keramet var... Kendisi de keçilerini taklid etti. On- ların yedikleri yapraklardan, daha sonra ayni ağacın yemişlerinden bir mikdar ko- pardı. Taneler kirazı andırıyordu. İçin- de karşılıklı konmuş olan iki iri çekirdek vardı. Bunları tadına dikkat ederek ya- vaş yavaş çiğnedi, epeyce acı şeylerdi. F ) ve yedikten sonra daha kanlı canlı oluyorlardı ona da elbet bir zararı dokunmiyacaktı. Yemekte devam etti. O da kendinde bir uyanıklık, bir kafa rahatlığı buldu. On- dan sonra kahve yemeyi âdet edindiği gi- bi köylülere de söyledi. Bu keşif az za- manda etrafa yayıldı. O zamana kadar yüzlerine bile bakılmıyan bu ağaçlara ilibar arttı. Bunlar kahve ağaçlarıydı. Kahve ağacının boyu 7-10 metre olur. Dikildikten üç gene sonra yemiş verme- |ye başlar. Yılda iki veya üç defa hasad edilir. Habeşistanın karşısında olan Yemen ülkesi kahve yetiştirmekte ikinciliği aldı. Kullanılması çabucak âdet oldu. On beşinci asrın başında ilk kahveha- nenin Mekkede açıldığını ve büyük rağ- bet gördüğünü okuduk. Keyif verici şeylerin — yayılışı verenlerden daha çabuk oluyor, İ ulun ahnmasından sonra İ: sağlık lda bugünkü kahvehanelere benziyen yerler varmış. Fakat buralarda kimsenin kahveden haberi yokmuş. Bütün - içki sayran» dan ibaretmiş. | t madem ki keçiler o kadar iştahla | Fakat bu keyif vasıtasının nelâl veya haram olduğu hakkındaki fikir farkları henüz ortadan kalkmamıştı. Hattâ zarar- h olduğunu, iştah kestiğini, insanları ya- vaş yavaş ve farkında olmaksızın zehir- lediğini söyliyenler bile vardi. Bunun için olacak ki Anadolu ve İstanbula gi- Temedi. İstanbulda kahve hakkında 'rivayetler dolaşıp duruyordu. Mekkeye gidip gelen hacılar bundan hararetle bahsediyorlar, kendilerinin bir şeyler ilâve ettikleri yetmiyormuş gibi ağızdan ağıza götü- renler bu işde daha ileri gidiyorlardı. Söylenenlere göre Şazli isminde bir A- rab şeyhi kahve tanelerindeki hassaları keşfetmek için basit bir usule baş vur- muş: Develerine kahve ağacı yaprakları« nı yedirmiş, Bakmış ki develer hiçbir za- srar görmemekle beraber daha çevik ve uyanık oluyorlar, Bunun üzerine kahve nin insanlara da faydalı olduğuna daha bir çokları inanmış, Bu tesrübe ile Ha- beşli çobanın müşahedeleri arasında bit fark yok. Ş: idar ki biri tesadüfle ya- pulmış, Bir rivayete göre de kahveyi o şeyhin haleflerinden Ömer isminde bir. adam diğeri tasarlanarak., Hammer tarihini çok mükemmel bir| Zübeyt yakınında Assak dağında sürgün surette ve kaynaklarile de birer birer bulunduğu sırada keşfetmiştir. Fakat bu karşılaştırarak tercüme eden, kütübha- | rivayet yalnız kalmış olup bütün dünya- nemize büyük hizmetler yapan (Mehmed ca kabul edilmiş olanı yukarıda yazdığı- Ata) son malümatı eski bir Arab yazısın- | mız gibidir. dan tercüme edilmiş bir risalede gördü- ğünü yazıyor. 1554 senesinde İstanbulda kahvehane: ler görüldü. Şems isminde bir Halebli Yavuz Sultan Selim imparatorluk hu- Suriye ve Arabistanda olduğu gibi kah- dudlarını bir hamlede Suriye ve Mısırın ötesine kadar genişlettiği sırada kahve içmek âdeti bu memleketlere ve Arab yarımadasına tamamile yayılmış — bulu- nuyordu. lardı. Buralarda o zaman şairlerinin veciliğe başlamıştı. Kahve az zamanda rağbet gördü. Bir takım kibar adamlar, işsizler ve dervişler buraları dolduruyar: şikr- (Devamı 13 ncü sayfada) Mahalle arasında Bir odur. deposu Okuyucularımızdan Cibalide Bay Nuri Tetik yazıyor: Küçükmustafapaşada hamamın bah- çesinde hamam odünü namı — altında tahminen altı yüz çeki odun depo edil- miştir. Bu odunlar Cibalide bir tücca- ra alddir, mezkür hamam ve odunlu - ğun dört tarafı ahşab binalarla mu - hattır, yangın tehlikesi hor an için melhuzdur. Ayni mahalde bundan üç sene evvel talaş yüzünden yangın zu- hür etmiş ise de söndürücüler saye - sinde söndürülmüştür. Bununla bera- ber pek yüksek olan odun yığınları Ü- zerinden mahli ahara nakletmek için yere yuvarladıkları kütükler her sa - bah uykumuzu ve istirahatimizi sel - bettikten maada evlerimizi temelinden sarsmaktadır. Alâkadar makamatın nazarı dikkatini celbetmenizi dilerim. ranın kaydının terkini için 12/6/938 ve 25/7/938 tarihinde 2 istida ile Maliye Vekâletine baş vurdum. Bu paranın kaydının terkinile evime kanunsuz o- Tarak konulan haczin fekkini dilediğim halde bugüne kadar müsbet, menfi ce. vab almak mümkün olamadı. Mağdur oldum. Acaba Maliye Vekâletinin — iş sahiblerinin müracaatlarına cevab ve- ren mes'ul bir dairesi yok mu? Daha ne kadar zaman beklemek icabede - cek? Lütfen şu mektubumun muhterem gazetenizin şikâyet sütununa dercile Maliye Vekâletinin nazarını celbet « menizi dilerim..» * Çorluda temizlik işleri Çorludan bir okuyucumuz yazıyor: «— Buradaki kasab dükkânları çok r. Etler meydandae asılı dur- dükkânla - varılamamaktadır. larına * rde asılan kelleler, hay Kazanç vergisinin terkini isteniyor — barsak ve ciğerleri çok fona bir man : Okuyucularımızdan Bigada Hamdi - — zara irae etmektedir. bey mahallesinde 30 numarada eski Biga borsa komiseri yazıyor: «— Biga maliyesi benden 932 şene - sine aid 146 lira kazanç vergisi isti - yor. Müruru zamana uğrıyan bu pa « Aşçı dükkânları da bakımsız oldue ğu gibi, sokaklar da sulanıp süpürül - memektedir. Çorlu belediyesinin e - hemmiyetle nazarı dikkatini celbet - menizi rica ederim.»

Bu sayıdan diğer sayfalar: