7 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

7 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| turuyorduk. Masamızın yanından bir ka- men Nahideye bir şey söyliyememliştim. İ FAO B T Ü T A ÜN NNDNĞ O ralarını kaptı kaçtı ise, sen — değilsin 12 Sayfa — SAA “Son Posta,, nın Hikâyesi ' KARA B OAMa. — Yazan : Yaşlı dostumla bir çalgılı bahçede ©-| yorum... Bütün bu delice sevgime rağ- o ra kedi geçti. Yaşlı dostümun birdenbire Söylemek şöyle dursun gözlerine biraz rengi değişti: |fazla dikkatli bakmaktan bile çekinirdim. — Bir kara kedi. 4 Amcatım bir dayızadesi, Sacid vardı, — Evet! mektebi mülkiyede okuyordu. Hemen he- bazı kadınlar kara kedi uğur- men haftada bir gece muhakkak köşke rler, yoksa siz de mi öyle dü-| gelirdi. Yakışıklı bir gençti. Benden pek — günüyorsunuz? Whıış!nnır görünmerzdi. Ben de ondan höş- - Yaşlı dostum, başını iki tarafa salladı: | lanmazdım. Sacidin de benim gibi Nahi- “— Vallahi nasıl düşündüğümü ben de| dede gönlü olduğunu sezerdim.. hem © bilmiyorum. Sonra kara kedı uğursuzdur, benim kadar çekingen değildi. Ben Na- değildir de demem.. yalnız nerede bir hidenin yüzüne bile bakmaktan çekindi- “kara kedi görsem bir gecenin kaorkunç ğim halde Sacid Nahide ile uzun uzun hatırası birdenbire gözlerimin önüne ge- konuşur, onu güldürür, eğlendirirdi. İşte lir de.. © zamanlarda boğulduğumu, de bir İçini çekti: şeyin parçalandığını hissederdim. — Bu hatırayı hiç kimse bilmez. Hattâ| Bir gece Sacid gene gelmişti. Yemekte Glen zavallı karım da.. esasen o öldükten- | beraberdik. Gözü hep Nahidede idi. O-| beridir, bu hatıra beni daha çok tazib e- 'nunla meşgul uluyor, ikide bir ona bir /— diyor. Keşki ona söyleseydim. İşeyler söylüyordu. Ben o gece yemek de- Yaşlı dostumun gözleri buğulanmıştı.. gil, sanki zehir yemiştim. Yemekten kalk- | — Söylemek istiyorum, söylemek İsti- tıktan biraz sonra Sacid; bir arkadaşına “yorum. Cinayetini itiraf etmiyen bir ka- gideceğini bahane ederek, köçkten çıkti. til gibi ıztırab içindeyim. Fakat bana öyle gelmişti ki çıkarken Na- Kara kedi yanı başımızda: hideye göz atmış, hani biliyorsun ya se- — Miyav! ninle buluşacağız, tarzında bir şey ima — Dedi. Yaşlı dostum, gözlerinde beliren | etmişti. Sacid gittikten beş on dakikni yaşları mendilile sildi. Bana döndü: sonra Nahide de ortadan kaybolmuştu. — Yirmi yaşımdaydım, dedi. Babam| Domek iyi görmüş, iyi hissetmiştim. Anadoluda bir vilâyette vali idi. Ben İs-| Onlar bir yerde buluşacaklardı. Dünya tanbulda amcamın Kızıltopraktaki köş- | etrafımda dönüyor gibi ldi, Ne yapacağı- künde kalırdım. Amcamın bir kızı vardı.| mı, neye karar vereceğimi şaşırmış bir Nahide... Evet yüzünüzden anladım, Ka-| vaziyette idim. Amcam, daha başkaları gımın adı da Nahide idi. Tâ kendisi, ka-| oturuyorlardı. Ben bir hırsiz gibi ayak- gim amcamın kızıydı. Ben, bu anlataca-|larımın ucuna basa basa amcamın üst (ğım vak'anın olduğu zaman yirmi yaşım-| kattaki odasına çıktım, Onun duvarda a- “da idim İsıli duran tabancasını kılıfından çıkarıp Nahide, benden iki yaş daha küçüktü. | cebime koydum, ve bahçeye çıklım. Sa- Onun o yaştaki hali her an gözümün ö-lcid)e. Nahideyi bir arada gördüğüm an | nündedir, çok güzeldi. Kıvır kıvır. sarı| ikisini birden öldürecektim. saçları vardı. Gözleri öyle manalı bakar-| -Kendimi bilmeden yürüyordum. Bir ) di ki, ben ne o u_manı kadar, ne de on- aralık bahçenin nisbeten kuytu bir tara- “dan sonra onun gözleri kadar manalı ba- VÜ ise üüü Orada idiler. Yı kan bir çift göz hiç görmedim. Çak z Ğ aT D F Nahideyi seviyordum. Hem nasıl sev-| VA$ yavaş ilerledim; sesin geldiği yere “mek.. übbiyenin son sınıfında idim, ak-| yaklaşmıştım. Artık ne konuştuklarını a- —şamları köşke döndüğüm zaman Nahide- çıkça duyabiliyordum. Nahide söylüyor- du: KEDİ İsmet mıyordum, Gene Nahidenin sesi yük-| — yi biraz geç görecek olsam, aklım başım- — Seni yaramaz seni, peşinden burala- “dan giderdi. Ben çok mu çekingendim; yoksa o za-|ra kadar geldim. Öteki çok yavaş söylüyordu ki duya- man herkes te benim gibi miydi, bilmi- — Torik, bu haksız muameleden bir ğey anlamamış, donmuş, kalmıştı. Zor- ba herif bir iki defa daha gürle- dikten sonra, çe- kildi, gitti, Sindikleri yer - lerden birer bi - rer harekete ge - len diğer mev - kufların da yar - dımlarile, Tak - vor, yüzüne su serpilmek suretile ayıltıldı Gözlerini açar açmaz, üzerinde kız « gin demir gezdirilmiş gibi yanan öte « sini berisini uğuşturmağa ve inlemiye başladı- - — Ah! Aman!, Mefat oloorum!. 'Torik karşısına dikilerek, özür dile- tersledi: — Üstüne vazfe- dir, senin? Kefim dayak yemek iste « miştir. — Deyak mi? Hoy bre vallâhi, nedan bana — söylemezsin bre? Al, mori âşık! Benden hiyisimi bu- lacaksin? Demesile beraber, Bayram, — yaradana sığınıp — Takvorun, henüz sızlayan vü « cüdüne tekme, yumruk, - sille, to » kat, indirmeğe baş- ladı, Bir yandan, Tak- vor Âvaz âvaz bağı- o © di: © — Kusura bakma ağabeyriğim!, Bu belâya benim yüzümden uğradın.. 'Takvor coştu: — Hangisi senin yüzünden değildir sankim? Herifin sıfatına biber eken sen değildin?, Buraa düştü isek senin sebebine değildir? Zorman, karının pa- dolayısıylan sebeb olan?. Vah! Kemik- Jerim ağroor! Hellak olmuşum!. Bu hi-| yet ilen bir yana kıpırdaamam.. Dur! Dokanma!, Baryam efendi; kardaşım! “Şu elimi tut da yana döneyim-. mersi! Ne deordum? Ha, evet: başıma ne çeşit — bela gelmiş ise müsebbipi sensindir. — Peki. Ne yapayım, Takvorcuğum? Kusura bakma diyorum. — Bakmışım, bakmamışım, ne ola - cak? Her bir kemiğim aryı aryı ağroor. Ben, kaspcânnek dayak yeecek ada - mım?. Allaa şükür, sosyal kurumda “Mefki sahabısıyım! — Ne çıkar? Farkını mevkiye geçeriz, Yanlarına sokulan Arnavut sordu: — Bu hadam neden dovmiş sana, , bre? Takvar sinirli yerlerde yuvarlanıyordu. Nihayet, işin azacağını anlayınca kalktı, araya girdi.- Bayrama Takyorun yakasını bıraktırdı. Lâkin Arnavut hı- zını alamamıştı. Sür'atle geriye döndü, ilk olarak eline geçen zavallı Habeşi yakaladı; başladı vurmağa. Ötekiler o ana kadar lâkayid kaldık- ları halde, Habeşe yardım etmeğe koş- tular, Koğuşun içi muharebe meyda - nına dândü. Torik, kavgayı durdurmak istiyorken, buna muvaffak olamayın- ca, nihayet alt edilerek fena halde hır- palanmağa başlıyan Arnavudün tara - fını iltizama mecbur kaldı. Her kafadan bir ses çıkıyor, her a - verir biz de sinirli, adamcağızı SON POSTA, Hulüsi — #WEEMKÜz | seldi: — Ben seni hiç bırakır mıyım, kapıdan | sen çıkar çıkmaz ben de arkandan çık- tım. Hem yeter, artık eve dönelim. Ötekinin sesini duyamadım. Biraz son- râ gene Nahide konuştu: — Hele seni bir okşıyayım.. hem artık içeri girsen, Sen buralarda kalmak isli- yorsun öyle mi; pekâlâ; sonra gelirsin; sakın geç kalmıyasın, bilirsin ya merak ederim. Tabancayı sesin geldiği tarafa çovir- OTOMOBİL ve MAKİNİST OKULU Taksim - Stadyom. Telofon; 42508 Şoför — olacaklara: Yeni ders — devresi 12 birincileşein Sük de - başlıyacak — ve İkincikânuna kadar sürecektir. Motör ve — otomobil — teorik — dersleri haftada üç gün saat 18 den 20 ye kadardır. Ayrıca — Montaj — dersleri de — vardır. Teorik ve pratik — dersler 25, — direksiyon — talimlerile — beraber Kayıd — muamelesine — başlanmıştır. Tatsilât için program isteyinis. Amatör — olacaklar: — Her zaman kabul olunur. — İmtihanlara hafırlanır. lDovleı Demiryoiları ve limanları işletmesi Umum tdaresi ııaıları! Muhammen bedeli 22220 lira olan 79 kalem lâstik fren ve gofaj hortumları 17/11/1938 Perşembe yünü saat 15 de kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare bina- sında gatın alınacaktir. Bu işe girmek istiyenlerin 1666.50 Tiralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14 de kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lâzımdır. S0 — Hiradır. Şartnâmeler 'parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Haydarpaşada miştim. Tetiği karanlıkta çekecek, bütün | kurşunları birbiri ardına boşaltacaktım. | Tam tetiği çekeceğim sırada düşündüm, | bu da hiç iyi olmuyacaktı. Ya birinden bi- ri sağ kalırsa? En iyisi, üzerlerine yürü- | mek ve onları gözüm göre göre öldür- mekti. Oturduğum — çimenlerin — üzerinden kalktım. Ya dört, ya beş adım attım. Na- hideyi gördüm. Sarı saçlı başı kucağında yatan bir cişme doğru eğilmişti: — Seni yaramaz seni! Kucağında siyah bir kedi vardı. Nahi- de onunla konuşuyordu. Beni görmemiş- ti. Tabancayı cebime koydum ve oradan kaçtım. * Yaşlı dostum hikâyesinin sonuna gel- mişti: — Bütün tahminlerim yanlışmış. Nahi- de benim rahmetli karım bütün hayatın- Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. (7064) Akarat ; | Semti Mahallesi Sokağı No, Cinsi aylık kirası L. K. Kadıköy Ösmanağa — Misakı milli — 57 Ev K ol » » » 59 * 10 00 » Hasanpaşa Çam fıstık 344 » 7 00 Boğaziçı Çöngelköy Bekârdere- 20 Bahçe (80 00) si su yolu ( senevi ) Yukarıda cinsi ve mevkileri gösterilen 31/9/939 sanuna kadar kiraya verilmek üzere arttırmaya çıkarılmıştır. İhaleleri 10/10/938 Pazartesi günü saat on birde isteklilerin Kadıköy Vakıflar Müdürlüğüne gelmeleri. — (6249) da benden başka kimseyi sevmedi. Hal- | buki ben onu öldürecektim. * Yaşlı dostumun gözlerinde yaşlar var- di: — İşte böyle, dedi, ben insan öldürme- dim amma bir insanı; herkesten çok sev- diğim, herkesten çok bağlandığım kari- mi tabanca ile öldürmek teşebbüsünde bulundum. Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. Bam GERE İcabında günde 3 kaşe ahnebilir. EEE VAZİFEYE DAVET YARINKİ NÜSHAMIZDA: Mazinin gölgesi Yazan: Muazzez Tahsin Berkand SON MANI İçeriye palabıyıklı bir surat uzandı. — rirken, bir yandan da hâdisenin komik- | ğızdan bir feryad kopuyordu. kan d liğine dayanamıyan Torik katıla katıla| Bu hengâmeye sade bir Takvor ya - |larına götürdü: bancı kalıyordu. Maamafih onun yar - gdımına da ihtiyac olmamıştı, Torik, bir başma, hepsini haklayabilecek kuvvet, çeviklik ve idman sahibi idi. Sincab gibi oradan oraya sekiyor, birinin ka - fasına yumruğunu indirdikten iki sa- niye sonra Öötekinin ensesine sıçrıyor- du. Dışarıda bulunmaları Jâzım gelen memurlar ya orada yoklardı, duymu - yorlardı.. veyahud ki bu gibi arbedele- re alışık oldukları için aldırış etmiyor- lardı. Derken, kavgacılar yorgun düştüler. Her biri bir kenara sindi. Torik, dö - ğüşte kazanan bir Hind horozu gibi, STANIN #/Z.AA İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünden : Yıllardanberi tevliyet vazifesine alâk a göstermiyen ve adresi idaremizec ma- lüm olmıyan (Darüsseadeağası merhum Elhaç Müustafa ağa) vakfı mütevellisi Emine Soniyenin ilân tarihinden itibaren on beş gün zarfında İdaremiz Mülhak Vakıflar Şefliğine müracaatla vakfına aid muameleyi takib ve hayır şartlarını ifa etmesi, aksi takdirde hakkında kanuni musmele yapılacağı ilân olunur. ” (7242) BN —70— | — Yok, hefendum! Vüârdır lizümisi bilâçis, Hemeceksin! t 'Torik, belâdan kurtulmak için, ker- hen dudaklarını herifin bileğine temas ettirdi. Müteakiben, Bayram önun ko - — Ne olacak? — Çeseceyim, fiktâni hasebiylen! — Etme yahu! — Edeceyim bilâçis. — Benim etim azgındır.. yara olut kafası dimdik, göz- lerinde müzaffera - ne bakışlar, soluya| sonra. soluya ve çalım ede| — . Tebâkadan tutun bâsariz hustun- ede yerine çekilir -| âe, ken, Arnavut, alnı-| — Ne belâlı şeymişin sen, be! nın terini silmekle| ... Diğilim belâli.. kardâşi bre! meşgul sağ elini o-| —.. Anladık, ama., o bıçak pis- mik- na doğru uzattı: roplu. EeReEeş — Ha, yök, vallâhi! Diğildir akrepli, —oğüyur: — İmori. Temizdir. Ben honunla çeşi - — Besa, mmori! —| L benim tirnaklâri.. hem hel, hem — Anlamıyorum. |3, kayak.. — Hefendum, bes| — he0 a sal Iîimek, seri, benl — Vr het ta iydır! Ver senin kol kardâşiz.. nahi. bUrdn Pantalonunun ce- binden alelâcele çe- kip çıkardığı çakı « nın ağzile sol bilek damarlarını — çizdi, fışkıran kan damlasını Toriğin dudak- Nasılsa Torik boş bulundu- Bayram da onun bileğini kavradığı gibi, olduk- ça derin bir çizgi çizdi; bunun GÜzerine kalın dudaklarını yapıştırdı, emdi. — Hah, şimdi olmişiz bizbitum kar- — Nereye? — Melmeçete mari! — Düâvadan vaz mı geçtin? — Yok! Üleceğim, vazgeçmem! Biİf tânesi cavur ceberecek muflaka.. — Memlekette mi geberteceksin? — Yok, bre! Burdâ!. — Hem! — Ne olacakmış bu? — Hemsena mori.. olalım bizbitum kardâş- 'Torik gayri ihtiyari tiksinerek, geri- ye çekildi: — İstemem ben üyle şey, N K Arnavudun yeniden suratı — Sen gidiyorsun, ya? gözleri döndü.. dişleri gıcırdadı. — Yok zarar, mori! Sen cebertirtir" — Olmaz, mori! Haçan bir Arnavut | tireceksin üni, çeser kolini, çikarır kani, soyler: «Hem| — Anlamadım! Ben mi? Ne münâs€ da olalım kardaş!'».. Hemmezsan o han- | bet? cisi bir tâne hadam, kopar onun bâşi, bre! — Güzel ama, buna lüzüm yok, Bun- suz da kardeş oluruz. asıldı.. nim kardüş? — O iş ayrı.. öbür iş ayrı.. (Arkan var) dâş. Ben, artik doneceyim rahat rahat. — Helbet, hefendum! Diğil misin b& —

Bu sayıdan diğer sayfalar: