Müşkülpesend Müşkülpesend ka- Bin kumaş alacaktı. _İığ:ımnın tezgâhta- ği bir kumaş çıkardı. Kadın: — İstemem, — dedi, bunu kimsenin arka- tında görmedim. Bir gıkardı: Bunu da Mmem, dedi, başka kumaş iste- züme bakacağına, gösterdiği rakamla: kaç kilo geldiğimi Diyemiyor musun ? Borçlu anlattı Alacaklılarım, hergün kapımın önü- | ne gelir: «Biz hergün buraya gelecek mi- | Yiz?. diye avaz avaz bağırırlar. Borcu olmiyan, halden anlamazdı. — Sen de onlara: «Hergün geleceğini- ze haftada, ayda bir gelin» diyemiyor musun? * Rüyanda 'Tembel söyledi: — Bu sabah çok yorgun uyandım. Tembeli yakından tanıyan güldü: — Müuhakkak rüyanda bir iş gör #ündür. | ,maz. Evde tabak kalmadı ki, — Karımı uyandırmadan evime nasıl girebildiğinizi öğrenmek isterdim. Tecessüs Mütecessis kapi kilidlerinden şikâyet etti: — Bu kapı kilidlerini yapanlar çok dü- Şüncesiz insanlar.. — Neye? Bir tek anahtar deliği İnsanın iki gi yapıyorlar olduğuna göre iki anah tar deliği yapmaları lâzım gelmez mi 'Tek gözle odaların içini rahat rahat gö zetliyemiyoruz ki? Kadın — (Kocasına) A | Gençlik Altmış yaşındaki a- yİ dâmı, iki ay hapse mahküm etlmişlerdi. — Neden böyle ol- du! Dediler, altmış ya- | pndaki boynunu bük | tü, gençlik, cahillik. — Siz mi genç? abâal yü- — Kondimden de- her baskülün Kadın — (Gümrük memu larımı beğendiniz değil mi?. Bir tane Vali ve Kazanın asfalt döşeli yeni şosesin, ayakkabılarına bulaşınca Avni Ya, mezlerdi, gitseler bile üstten Vareneesse sereraenecemeKAnA ererEARERA LA rAE EreK LA KENEAKe A nn Hil, avukatımdan bah sediyorum. M yekün — yapıp söyle! daha var, hele onu da görün; sinden güzel, Saçlar Biri söy — Benim karımın edi: saçları o kadar u - a zundur ki yerlerde B sürünür. Öteki de — göy - İtea: — Benim karımın saçları kısadır am - ma, her teli bir baş- erde — sürü - Milyarderin oğluna alfabe öğretiyorlar Kokusundan l Acemi balıkçı Kadın; bir çok e| Acemi balık sanslar almıştı, ko -| yanına birkaç ke balık tutmaya giderken mik almıştı: Bu kemikler ne olacak? Dediler. Cevab verdi: — Niyetim köpek balığı tutmak. Bun- ları yem olarak oltaya takacağım! * Belli ısile gidiyordu. Bir cası eve gelince; — Bunları senin için aldım dedi. — Benim için mi aldın, ben mi sürü - — Hayır, ben sü - £ istila - Tüneceğim, | kok de edec M — Karımı tanır mısınız? — Henüz o şerefe nail olamadım. — Tanımadığınız sözünüzden belli! anı k Evde — Hizmetçi bugün bir t — Zarar yok. Yarına artık hiç kır - kırabilsin! | L(/;”'v a # q“% — Bu dokuz yüz otuz dokuz modeli her cihetle eski modellere faiktir. Otelde Evli adam otele inmişti. Otel müdürü karşıladı: — Burada, kendinizi kendi - evinizde farzedebilirsiniz. Evinizde ne kadar ra- hatsanız, burada da o kadar rahat ede- ceksiniz. Adam gerisin geri döndü: Ben evimde rahat değildim, buraya rahat ederim ümidile gelmiştim. — Artık iyi oldu mu bilmem, karan- | lıkta boyunbağı ancak bu kadar bağ- lanabilir. Hepsinden birer tabak Lokantanın adı «Binbir cins yemek»- t. Obur müşteri gar- sonu çağırdı. — Burada binbir cins yemek bulunur öyle mi? — Evet bay! Obur gmüşteri ağzı- mı oynattı: Hepsinden birer tabak getir. İtalyan lokantasına, makarna yem esini Alacaklı razı olmadı — Nereden geliyor: sun? — Alacaklıya, bor- cumu ödemiye git- miştim, — Bari ödedin mi? — Ödiyecektim a- ma, kabul etmedi. — Nasıl olur? — Yüz lira borcum vardı, mahsuben on kuruş vereyim; de. dim. Razı olmadı, S Z 0 £ A bilmiyen bir müşteri gelmişti v Sergide hayvanı mükâjfat kazanan bir imza — Allah rahmet eylesin, Şukelihayrl-ı yenin Şeref kaptan gibi tanınmış, sevil- | Miş deniz kurdu, bıçkın bir kaptanı var- dı. Bir gün gemisile Kavak seferini ya- pıyor. İskelelerden birine uğrıyacak. Ha- | va biraz oynak, Gemi de külüstür bir şey. Bir türlü tornistan etmiyor. Ev kiraları | gibi, haddin varsa yanaş iskeleye. Adam-| cağız allem etmiş, kallem etmiş naflie. Kızmış, önündeki pirinç boruya ağzını u- | zatmış seslenmiş aşağı: — Ulan çârkçıbaşı tornistanı mucibe İmi gönderdin!.. Şehir Meclisinin neş'eli ve sevimli aza- &1 Adalı Avni, Silivri Partı binasında ısmarladığı küçük şişesinin biraz gecik- mesi üzerine bu fıkrayı anlatıyor ve ilâ- ve ediyor: — Bizim şişe de mucibe mi girdi ya- bu!.. Şimdi millet sofradan kalkacak! * İstanbul Vali ve Belediye reisi Muhid- |din Üstündağın riyasetinde, Belediye re- Jis mu i Rauf, Belediye erkânı, encü- İmen azaları, gazetecilerden mürekkeb İbir heyet Silivrideki. hayvan sergisinde |bulunmak üzere cumartesi günü otomo- |billerle kazaya gittiler. Bu gidiş yalnız âma.l.allî bir serginin açılma töreninden (ibaret kalsaydı, ben pazar sayımızda- ki havadis kalıbına dözülmüş tafsilâtla iktifa eder, bu serginin intibalarını bir de Üröportajın ambalajına sarmazdım. Fakat | bu seyahat Trakya Umumi Müfettişi Kâ- zım Diriğin çok güzel ifade ettiği gibi |köylü bayramı oldu. Yalnız bu kadar de- ğil, sempatisi çok uzun sürmek üzere ga- zetecilerle Belediye arasında bir de müd- detsiz dostluk paktının imzalanmasınti sebeb oldu. Bu yüzden yedi saa! süren küçük seyahat hem istifadeli, hem eğlen- ecli, hem de ibretli geçti. * Sabahleyin saat onda Belediyenin ka- pısından altı otomobillik bir kafile halin- de hareket ettik. En öndeki otomobilde Müuhiddin Ustündağ bize rehberlik edi- yor. Fakat vitesin besmele çekmesile be- raber sayın valinin otomobilini gözden kaybetmemiz bir oldu. Bittabi son madel yeni araba bizim külüstür taksilerin gö- nüllerinin olmasını bekliyecek değil yat! Bir arkadaş: — Valinin otomobiline ceza yazmak lâzım! diyor. Şehir içindeki normal sür'a- ti çoktan aştı. İlk molayı Floryada verdik. Muhiddin Üstündağ yeni yapılan gazinoyu tutma- ğa gelmiş bir müşteriye beğendirmeğe çalışan mal sahibi ihtimamile bize tama- men meydana çıkmış bulunan asri gazi- no binasını ve plâjı gezdirdi. Floryanın maketi önünde uzun uzun izahat verdi. Valinin vazilesine eklenen zevki burada pek yakında bir Varna çıkaracaktır. Bu- na şübhe etmemek Vâzım! Müstakbel Florya Balkanların değil, Avrupanın en güzel, en gçirin plâj ve eğlence yerlerin- den biri olacaktır. * Silivride bizi başta hizden evvel gelen General Kâzım Dirik olmak üzere kay- makam, Belediye relsi, Parti azaları ve halktan mürekkeb kalabalık bir — kütle Şe âzalarile yapılan Silivri seyahatinin intıbaları | Birinciteşrin hir Meclisi de ziftler Muhiddin Üstündağın ğgız: «Eskiden valiler köylere git - ziftlenirlerdi» dedi, köylü kızı mükâfatı verirken karşılıyor. Parti binasında kısa bir isti. rahati müteakib ziyafet sofrasının bulu duğu salona geçiyoruz. Sanki dağda ku öldü acaba?.. Bu sefer gazeteciler baş kö- geye, izzet ikramla oturtuluyorlar. Bundan gazeteciler iki türlü memnun- durlar. Birincisi malüm. İkincisi de Vsli ve Belediye reisindea yemek arasında ol- sun birkaç kelime koparmak. Nitekim sevimli valimiz ağzına her lok- mayı atarken gazetecilere şehir mesele- lerinden birer lokma da havadis vermek mecburiyetinde kaldı. Pazarlıksız satıştan, yağa, yola varın- cıya kadar sorulmıyan kalmadı. Sofranın diğer başında etrafına Selâmi İzzetle Re- fik Ahmedi almış olan Adalı Avni de her ağzını açışta bir espiri söylüyor, bir fıkra anlatıyor, sofranın diğer başındaki ciddi beyanat havasına tamamen zıd bir ney'e içinde âdeta valiyi sigay bolik olarak protesto ediy aldığına dair İ sem- * ' Saat ikiye geliyor. Hep beraber sergi mahalline doğru hareket edildi. Kazanın asfalt döşenen caddesi Üzerindeyiz, Yov- lere taze zift dökülmüş, henüz yumuşak bulunan ziftler insanın ayağına yapışı- yor. Valinin ayağına da hafii bir siyahlık süründüğünün farkına varan Adalı Avni heyeti yol üzerinde durdurdu. Onun mu- hakkak bir espiri yapacağını bilenler laklarını kabarttılar, — Eskiden dedi, valiler köylere pek |uğramazlardı. Uğrasalar bile üstten zif- |lenirlerdi. Şimdi valiler köy köy dolaş:- İyor. Bunu görüyoruz. Asıl mesele larının altından ziftleniyorlar ve bu bir mamure ifade ediyor. Avni Yağızın bu sözleri kahkahalar ve alkışlarla karşılandı. ku- * Serginin önündeyiz. Bütün kaza halkı serginin etrafını çerçevelemiş. Kapıla güzel bir tak. Ortasına kırmızı beyaz kors delâlar gerilmiş. İçerde teşhir edilen hayvanları görüyoruz. Bizi onlardan ay: ran bu kordelânın kesilmesi lâzım! İtfai ye bandosu İstiklâl marşını çalıyor. Dik« kat ediyorum. Köylülarin hepsi şapkalas rını çıkarıyorlar. İstanbuldan gidenler ve| kazanın münevver geçincenleri arasında! başı şapkalı, eli sigaralı olanlar var. Marşı müteakib vali kısa bir nutuklâ kardelâyı kesti ve sergiyi dolaşmağâ başladık. İ İstanbul vilâyeti dahilinde açılacak 0* lan on sergiden altıncısını teşkil eden bi — sergide 339 hayvan toşhir edilmektcdlf ki, bunlardan bir kısmı vilâyet hususf idaresince Bulgaristandan getirilen boğ ırk boğalar dölünden alınma haliskafk boğalarla, vilüyet aygır deposundan dâ“ | Bilan danyzlık aygırların dölünden gel | me halifkan taylardır. Kazananların ba$s | larında kırmızı kordelâlar ve kazandık 94 | rına dâir matbu kartlar takılıydı. Mağ rane geviş getiren küçük boğalar, ve n temadiyen kişniyen taylar gözden geçirildi. leri takdir ve tebrik edildi. Bundan sonra Belediye reis muavil Ratuf Demirtaş kırk beş dakika devam ©* den İstanbul vilâyetinin umum? progr#” — (Devamı 10 ncu sayfada) birer Sevildi, okşandı. Sahib*