4 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

4 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mari Valevsk Napolyonun : aşk romanı Tercüme eden: Mebrure Sam Napolyondan gelen haberci Sevdiği kadının bu fedakâr — susuşu karşısında mütehassis olan Napolyon endi kendine, yakın bir günde bunun acısını çıkarmağa ahdediyor, B Gun b:ıtıyor. Ortalık kararmakta. bir çıngırağa uzanı- , Konstan iki lâmba ile içeri giri - , Perdeleri indiriyor ve gürültüsüz- iliyor. Marinin yanına oturmuş Napolyon düşüncede... Tayın kilisesinden gelen nca, usulca: sini çok severim ben. Belki bana en dokunan şey budur. Brien- la geçen ilk yıllarımı hatırlatırlar ba - O zaman da mes'uddum ama, şim- liki kadar değil! diyor. Marinin tatlı yüzünü şefkat dolu bir rikkat nüru, büsbütün guzelleıurlyor gözlerle sanki bütün hüsranlar si- üş gibi oluyor. — Evet... Burada saadeti bütün mâ- hasile tattık... Bize karşı kıskançlık, kin liyenlerin hepsinden uzakta... Ne hat ve serbesttik. Bazan bu kadar yükseklere ülaştığıma pişmanım... Se- ninle Mari ve bir de yüzbaşı maaşile ne hemnun yaşıyabilirdim. Ayağa kalktı. — Haydi gidiyorum. Saraya dönüyo- üm, Altenburgdan dönen Şampanyiyi bul edeceğim. Bakalım sulh işleri he âlemde? Ah haşmetmeab... Şu sulhü im- artık. Harbn bir an evvel uqı Neden )uruçu“um’ — Çünkü harb, beklenilmedik, umul- madık, tehlikelerle dolu koca bir mec- hul demek. — Hayır Mari, harb bir kumar öyu- bir hesab, bir kazanç ve bir zafer Gemektir. Zafer! İşte onu bir an için adetâ vec- de getiren ve dudaklarını titreten sırlı kelime. Ne müdhiş, ne korkunç bir ku- “—marbazdır o... — Fakat hemen kendini topladı: —— Üzülme, korkma sen, Talih beni “doima korur ve koruyacak... Seni bu m'gene görmeğe eeleceğım Maa - ,.v h dediğim gibi, söylediklerimi ivi- & düşün, hazırlıklı ol. Sekiz on gün içinde, rahatca Parise varmış olursun. men Korvizarı görürsün, Hekim'lerin de gene en fazla ona inagıyorum. n de kendisine bir iki satır yı ikma, beni geçirmene | Sade öp yüzümü. Akşam yemeğini be- Taber yıyecwwz Marim. İyice güzellen, süslen e mi? — Mari N;ıpolvunuın hem yanağını hem Gerellerini öptü, sonra Leh âdetince, al- üzerine bir haç işaretj yaptı. — Kapının eşiğinde o tekrar durdu ve dınına» baktı, O sırada, kuvvetli bir İrampet sesi, tâ onlara kadar geliyor- Herhalde nöbetçiler değişiyordu. — Kapının çerçevelediği Napolyon, â- leta daha büyümüş, uzamış gibi !di. den yatırıyordu. Üçü de saray teşrifalı ve | merasimi yapmadan, neş'eli neş'eli ko- | nuşuyorlardı. Jozefin, Malmezonda, kendini ta -| mamen evinde hissederdi. Orada mos- tralığa çıkmış gibi bir hal almazdı. İm- paratoriçeden ziyade bir şato sahibesi gibi, keyfince yaşar, rahatca nefes alır- di. Üç kadın, sıcak bölmelerden çıkip, tam bahçeye ineceklerdi ki, al süslü beyaz ipek üniformalı iç oğlanlarından biri koşa koşa geldi. Elinde tüylü başlığını tutarak: — Viyanadan gelen dük Bassano ce- nabları, imparator hazretlerinden, zatı âsilânelerine acele bir haber getirmiş- ler. Huzurunuza kabulü rica ediyor - lar. dedi. Jozefin, ağzından çıkan hayret çığı- lığını tutamadı: — Mare ha! Bonıpın onu hiç yan'n- dan ayırmazdı. Nasıl oluyor 'da bana yolluyor? Pek mühim bir şey mi var acaba? Peki Sen-Hiler, git dük dö Bastanoya söyle, gimdi — geliyorum. Kendisini küçük mavi salonda kabul edeceğim. Sonbahar şebnemlerile nemli park yollarından geçerek şatoya girdi. Belli etmemeğe çalışıyordu ama, bu ziyaret onu birden telâşlandırmıştı. Marrak da geçen günlerin sükünu ve huzurünu, şu son zamanlarda zaten ge- ne )mvbeımeğe başlamıştı- Öneelerde hiç mektub-yazmıyan Napolyon, Joze— finin kalkıp, onun yanına gitmeği dil! maesi Üzerine de kat'iyetle bunu menet- mişti. Madam Valevskanın, imparato - run yanında olduğunu da öğrenmişti. Fuşe bu haberi ona duyurmak için elin- den geleni yapmıştı. Bu lehli kadının yüzünden, bir felâket geleceğini artık iyice hisse- diyordu. Salondan içeri girince, zarif bir eda ile, öpsün diye, elini dük dö Bassanoya uzattı. — Sizi gördüğüme çok memnunum dük bana imparatordan iyi haberler getiriyorsunuz ya, inşallah? — Altı gün evvel yanlarından ayrıl- “Son Posta,, nın anketi (Baş tarafı 9 uncu sayfada) yükselen fabrika bacalarile, memleketi- miz, ayni zamanda ileri bir sanayi diyarı vasfını da alacaktır. Bazı günler şehrin uzak ve sapa semt- Terinden geçum içimi büzün kap - lar. Sokak kimsesizdir. Ne evlerin içinden ve ne de yollardan bir çoc-ıkı sesi gelmezdi. Bakımsızlık ve hastalıkla birleşen yoksulluk, içleri gürbüz yavru- larla süslü olması icab eden beşikleri birer küçük mezar haline getirirdi. Nu- |fusumuzun çoğalması için yapılan teç- .v'ıklır. yardımlar ve sıhhi teşkilâtm, başına | We Mari onun etrafında, havada, san- hastalıklarla mücadele prensiplerile, şil- ki görünmez kartalların kanat çımsıİmI ve tesir dereceleri artan muvalffa- e, bir de bayrak hışırtısı duyar gibi -2— MARENİN VAZİFESİ - Jozefin, kızı Hortans ve madam dö Remüza ile Malmezondaki limonlukla- rinı geziyordu. Bu onun en hoşuna Fi- seylerden biri idi, Ciçeklere bavı- lir, büyük mMmasraflar edip, bunları fi- ( soğan veya tohum halinde, bir çok ketlerden, İspanvadan, İtalya - battâ kendi doğduğu irdi. Annesi elile işaret ediyor, Hortans (da manolya, kamelya, hibisküs ve ilk lyalarla nerkislerden, son güllerden şap sap, dal dal kesiyor, Kler dö Remü- 'a uzatıyordu. da bunları kolundaki sepetin içine| kiyetleri neticesinde, 1963 senesine kadar l'l'ıu-iiyımn asgarl 40 milyon nüfuslu bir memleket olacağına imanım var. Bu yüzden şehir ve kasabaların, hattâ köylerin büyüyeceği tablidir. Bu meyanda umumi münakale ve mu- vasala hatlarının inkişafını da bekleme - Uyiz. Karada muntazam yollurla birbir- lerine bağlanan şehirler; denizde, Türk Hicaret #ilosunun şimdikinc nazaran birkaç misli artan tanajı ve bu mikdarın da yeni vapurlarla takviye edilmesi yü- zünden geniş bir inkişafa ulaşacaklardır. İşte, 1963 senesinde Türkiyeyi böyle ta- savvur ediyor ve böylece de kafamda sonsuz bir saadet âlemi kuruyorum. Sabih Alaçam Dünkü nüshamızda çıkan eski- Moskova büyük ölçisi Bay Galib Kemali Söylemezoğ - funun beyanatında «beş asır hâkim olduğu- muz..» şeklinde başlayan cümlenin içinde - ki ehizmet» kelimesi #hezimete — olacaktır. Bu tertib yanlışından dolayı özür dileriz. * dığım majeslemizin sıhhati çok şükür, yerinde idi ve buna zatı âlilerine arze- dilmek üzere muhabbet ve selâmlarile beraber bir de mektublarını verdiler. Jozetin, telâşla zarfın mühürünü kırdı ve okudu: « İyiyim, sıhatteyim, Avusturya im- paratorile yakında sülhü Imzalamak ü- zereyim. Mare, sana ikimizi de ehem- miyetle alâkadar eden bir mesele hak- kında Veri diğim kararı — bildirecek. O aksın, & mi? Allaha lâmlarımı yollarım-> Jozefin, mektubu yayvan masalar. dan birinin üzerine koydu. Büyük ka- napeye oturdu ve baş mektubcuya da, yanı başındaki koltuğu gösterdi, (Arkası var) Büyük müsabaka Ürerareaaseet” $ S g N 'S © c —e Bo <e S - e L Nasıl halledeceksiniz ? Topladığınız on sekiz resmi gazeteden kesiniz. Numara sırasile bır kâğıda ya -« pıştırınız.. Her resmin altına o resimdeki şeklin ilk harfini yazınız ve barfleri bir- leştiriniz. Neticede istikbalinizi sağlıya- cak olan bir şeyin adını bulacaksınız. Verdiğimiz izahata uygutı şekilde hal-| iğiniz müsabakanın resimlerini - bize gönderiniz. Müssbaka cevabları bu ayın yirmi iki- sinden evvel matbaamıza gönderilmiş ol- malıdır. Müsabaka cevabını gönderdiği. hiz zarfın Üzerine «Büyük müsabakas kelimelerini muhakkak yazmalısınız. | Müsabakada kamananların isimlerini göcuk okuyucularımızın bayram sevinç - lerine hediyelerimizle Iştirak etmek için 29 teşrinlevvel cumhuriyet bayramı sa - |yımızda ilân edeceğiz. DİKKAT: Eksik kalan resimlerinizi o günkü ga - zeteleri ayni fi atbazmızdan aldır- mak süretile tamamlıyab'lırs'niz. Azgın bir boğa bir genç kızı ağır surette yaraladı Beylerbeyinde oturan 14 yaşında bir kız azgın bir boğanın hücumuna maruz kalarak vücudünün muhtelif yerlerin - den ağır ve tehlikeli bir surette yara - Tanmıştır. Beylerbeyinde oturan ve inekçilik e - den Osmanın çok azgın bir boğası vardır. Osman boğayı daima zincirle bağlı bu - lundurmaktadır. Dün Osmanın kızı Sal- me, bir iş için ahıra girmek istemiş, fakat kızın arkasındaki kırmızı entariden huy- lanan hayvan bir asılışta zincirin: ko -| parmış ve kendisini bahçeya atıp kaç - mak istiyen Salmeyi takibe başlamıştır. Bir kaç dakika devam eden çok heye -| canlı bir takibden sonra nihayet boğa kızcağızı hıhcemn köşesine kıstırmış ve tır. Saimenin feryadına yetişen babacı Osman ve çırakları boğayı tutmuşlar ise bayılmıştır. Yaralı zabıta tarafından cel- bedilen sıhht imda& otomobili ile Hay - yeti tehlikelidir. YAKMAaSANe SenA KA EEENK SK KA se c eKKERNASeacasaRSesAAeERa 'Trakya U. Mülettişlik İktisad Müşaviri Bir aydır İzmirde bulunan U. Müfettişlik İktısad Müşaviri B. Baflet Bezer dün Edir - neye avdet etmiylerdir. Ertuğral Sadi Tek Tiyatrosu — © TAKSİMDE © 8 birinciteşrin Cu- martesi 1938 kış temsille- rine başlıyor. Kafdağının arkası (Baş tarafı ? inci seyfada) lacıftan sonra oyunun ismini ilân eder.. Bir tarihte, Paris şehrinin haricine on bin kişilik bir çadır kurulmuştu.. Bu, bir Alman sirk kumpanyasıydı. Tam beş yüz hünerbaz, bu çadırın geniş meydanında marifetler gösteriyorlardı. Ben de kalk- tım gittim.. oyun vakti geldiği zaman, mızıka bir raks havasıma başlad.. Beş yüz san'atküâr, bu oyun havasına ayak uy- durarak, hoplaya zıplaya, halkla şakala- şarak, meydanda üç defa döndüler.. sön- Ta içeri çekildiler. Bir müddet sonra müzik tekrar başladı. Sirkin reisi çıktı ve oyunu açtı... Şimdi söyle bakayım ba- na, bu benzeyişin.şebebi nedir?. Bizim orta oyuncuları, bu âdeti Avrupalı sirk kumpanyalarından mı ulmışlar?. Ne müs nasebet?. Avrupada bir tiyatro tarzı ve bir garb musikisi olduğunu biz an- cak Abdülmecid zamanında farkını var- dık.ümmi orta oyuncu bunu ne- reden bilir. fakat Avrupalılar bizi, tâ eski zamanlardan, Hunlar, Avarlar dev- rindenberi tanırlar.. Türk, Avrupaya da tamtakır kuru bakır bir halde değil, A- rabistana gittiği gibi, her şeyile akın ct- mişti. — Peki, ya Türkler, orta oyunundaki bu benzerliği Avrupada buldular da, Rus- ya yolile ana yurdlarına naklettiler; ora- dan da İran, Arab diyarını dolaştrak Ana doluya geçtiyse... — Türk, Avrupa dönüşü pek bir şey götürecek halde değildi.. yüzlerce sene o0- rada hükümran olduktan sonra bozguna uğramıştı.. acaba bozguna uğrıyan Türk- ler tekrar ana yurda dönebildiler mi? Ben pek zannetmiyorum. Dönseler de, o0- yun ve âdet götürecek, neş'e ve kuvvct- te miydiler?, — Peki amma, seyahat hatırasile, bu söylediklerinin ne alâkası var? Diyeceksiniz.. onu da yarın anlatırım. Vasti R. Zobu Vali ve Şehir Meclisi âzalarile yapılan Silivri seyahatinin intıbaları (Baştarafı 8 inci sayjadı) mında tesbit edilen köy kalkınmasına ald işlerin <yapılanları ve yapılacakları hak- kında umumi bir mubasebeyi ihtiva e- den çok değerli nutkuna başladı. Bir da- kika bile umumi alâkayı kaybetmiyen bu nutuktan sonra Kâzim Dırik program hariçinde olarak ve coştuğunu söyliyerek kürsüye çıktı. General dedi ki: «— Bütün gönlümün, bütün ruhumun bağlılığı e hemen her satırına candan girdiğim ve bağlandığım bu güzel nut- kun içimde çizdiği sevgi ve saygıyı ifade etmek istedim.> — , Bu başlangıçla nutkunun eşiğini aşan Kâzım Dirik köylüye Cumhuriyet dev - |rinde verilen ehemmiyeti tebarüz ettir- dikten sonra köy kalkınmasında İstanbul ıVı]A)F(lnln gösterdiği emsalsiz faaliyeti |taklit ve tebrikle sözlerini bitirdi. Bu Tinde iltifata teşekkür lâzım geliyordu. | | Valimiz ortaya çıktı. Etraftan: Kürsüye, kürsüde görmek isteriz. Sesleri yükseldi. Bunun üzerine Muhiddin Üstündağ kürsüye çıktı. Generalin hakkında gös- terdiği alâka ve iltifata teşekkür eden, Bay Raufun nutkunu teyid eden kısa, fa- kat çok canlı bir söylev verdi. Valiyi Silivri kaymakamı Vakkas ta- kib etti. Kaymakam eskidenberi Türkle- rin hayvana khemmiyet verdiklerini söy- Eksiltmeye kilometre uzunluğundaki üçüncü ayrım lile yapılacaktır. umum müdürlüğünden alabilirler. 4 — Eksiltmeye girebilmek i: ledi ve hayvanların ıslahındaki maksadı anlattı. Sıra mükâfat tevziine gelmişti. Vali kazananlara birer birer müküfat- larını verdi. — Hayırlı ölsun. Gelecek sene daha iyi- lerini isterim! diyetek ellerini sıktı. Mükâfat kazananlar içinde on üç on dört yaşında kendi kendilerine hayvan yetiştiren köylü çocukları da vardı. Vilâyetin mükâfatından sonra köylü- lerin mükâfatı dağıtıldı. Muhtarları bir nutuk söyledi ve paraları köy üâdetince bızlı hizli sayarak ellerine verdi. Siliv- rililer kazalarına gösterdiği alâkadan do- layı valiye teşekkürlerini bildirdiler. Ay- gir deposu gezildi, Kâzım Dirik uğurlan- dı. Biz de İstanbulun yolunu tuttuk. .—7:: Snfı Coşkun KS MesbersALasA SA an Byad'ç panayırı kapandı Bigadiç (Hususi) — Her sene açılan Bigadiç panayırına bu yıl da 27 Eylül- de başlanmıştır. Beş gün devam eden panayırda hararetli alış verişler ol - müştur. Samsun Hisesi yeni müdürü Sanısun ilsesi müdürü Ömer Sıdkı Brdi, Kayseri lişesi müdürlüğüne tayin edildiği ci- hetle yeni vazifesi başına hareket etmiştir. Lise müdürlüğüne tayin olunan Sıvaş tisesi müdürü Ömer Beygo da şehrimize gelmiş ve yeni vazifesine başlamıştır. Nafıa Vekâletinden: konulan iş: 1 — Seyhan sağ sahil sulama ana kanalının kilometre 18.)4.500 den 37-;-500 e kadar olan aon parçasile kilometre 23 -4-300 de bu kanaldan ayrılan takriben 20 kanalı keşif bedeli (401,570) liradır. 2 — Eksiltme 27/10/938 tarihine rastlıyan perşembe günü saat (16) da Nafia Vekâleti sular umum müdürlüğü su eksiltme komııymıu odasında kapalı zarf usu- 3 — İstekliler eksiltme şartnamesi, mukavele, projesi, bayındırlık işleri genel şartnamesi, fennf şartname ve projeleri (20) lira (10) kuruş mukabilinde sular isteklilerin (19812) lira (80) küruşluk muvakkat teminat vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün evvel ellerin- de bulunan bütün vesikalarla birlikle b'- istida ile Vekâlete müracaat ederek bukpmıhmolmıkümeveıüıılmılınmbumümihınmd:dıım Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmıyanlar eksiltmeye İştirak edemezler. 5 — İsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar sular umum müdürlüğüne makbuz mukabilinde vermeleri lâzım- iri boynuzlarile ona vurmağa başlamış -| de Saime aldığı yaraların tesirile düşüp | darpaşa Nümune hastanesine kaldırı! -| Maştır. Kızın yaraları ağır ve sıhhi vazi » dir. Postada olan gecikmeler kabul edilmez. — (4107) (7099) BALSAMIN Gece - gündüz BALSAMİN çeşidleri vardır. Hususi KREMLERİi - yağlı - yağsız ve acı badem KREMLERİ Bütün dünyada birinciliği tasdik edilmiş sıhhi güzellik kremle- ridir. Gece için yağlı - gündüz için yağsız. ve halis acı badem vazo ve tüblerde satılır. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beyoğlu - İstanbul

Bu sayıdan diğer sayfalar: