17 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

17 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gümrük muhafaza genel komutanlığı İstanbul Satınalma Komisyonundan : Ö YÜRTT İN TT AYŞ L ÜNTEReĞ ea a M N G- j ça gelinin kulağına eğild — Margarit, dedi. Merasimin kabil ol- duğu n olmasını bütün kal- rdum. Lâkin bu ka- ümid ç glill : E adar dar sessiz sadasız geçeceğini hiç dar memnunum bilsen! | li şeylerden hoş- l beni memnun edon runun önüne doğru titrok ellerile masasının üzerinde duran | kitabın sayfalarını karıştırdı. İki dakika sonra merasim nihayete ere- | bu iki dakikalık zamanın tam doğru, yani merasimin bitmesine ala salonun bir köşesin- bir ses gürledi: Hazır bulunanlar hep birden hayretle bu nezle görmemiş sesin geldiği tarafa döndüler. Bu sesin sahibi iri yarı, çam 4 gibi bir adamdı. Kıyafetinden sını giyişinden şehirli olmadığı hi salon kapısının ğer elini ceketinin Elinde bir tabanca | şişliğinden yan cebine so tuttuğu ceketin gayri tabil belli oluyordu. Kapının tokmağını bıraktı, yavaş ya- vaş güveye yaklaştı: — Coe Koelli denilen efendi sizsiniz de- RÜLTÜSÜZ. BİR. IZDİVAÇ | YNT KLLUKAKAI .. — Çeviren : Solelli _,mı_mğa u bir genç girdi. Köylü bu gen- ce: Sezai derirdim, Fakat maalesef isminiz bence| uzun b meçhul?. — İsmi | — Tam zamanında yet |di. Sen biraz bu. lis getirey İhtiyar kö; yanında kı döndü Filis yirmi dalgalı saçlı, yeşil kızdı. Bütün salondai ci görü tin Henri de- dur da ben gidip Fi smim Klint Lu- ası, hani şu bir zamanlar izdivaç teklifi ile aldattığın kız yok mu? İşte onun babasıyım. Coe şaşırmıştı. Hi lini uzattı: — Tu fendim. — Yo ben öyle elimi kolay kolay vı m. Dur bakalım, bir kere Filisle e len de ondan sonra bol bol el Coe büsbütün afallamıştı. Nişanlısına | dönerek: |t rı çıktı. Biraz candan titriyen e- a olduğu halde tekrar s: ğımıza — memnun oldum, e- re görünce mr $rdi, Utanm , diye haykırdı yerde bir dakika daha di göğsünden itti: adan beni de Coe sevgilisini ikna etmek için uğraştı ise de bir türlü muvaffak ©o garit bütün davet Bgitti. lü evlenme met | yorsün yoksa? yor o m yâv-| londan çık rum, bütün bunlar bir komedyadan iba-| — İh ret. Olsa olsa kaba ve âdi bir şakadan | nerel |başka bir şey d — Peki ya Filis kim oluyor? — Ben ne bileyim? Hayatımda görmediğim bir kız. Bu sö: yarı köylü de işitmişti. Bir kahkaha salıverdi. rek: — Maşallah nikâhınızı oldukça — gizli| tuttunuz. n tesadüf bu ya. gi gün kapıdaki siyah tah hiç artık çok bekledik, benim Bu i. Haydi memur efendi r itiraz etmek istedi, Lâki: kocaman atc Sonra güveye döne-| tahammülüm kalma bir an ev- vel bitmr Mem ğil mi? diye sordu. Güvey «sevet» diye mırıldandı. Yeni gelen zat herhalde ağır işitiyor olmalı ki bu mırıltıyı :-_ışm:ı—w mıştı — Ne dedin! diye bağırdı. Ağzını açsa- na be adam, geviş getirir gibi ne hm——.ur-'ı danıyorsun? Biraz hızlı konüş. Bir daha sçlere söylediklerini işitmezsem al- Tah cebimdeki ile beynini patlatırım! — | Güveyde şafak atmıştı. İşi sağlama p urnuna dayayınca & raza filân mahal kalmadı. Evlenmi muru önündeki ki Sonra Coeye yım dedi Evleneceklerin arasında & nin igmini görünce şaşırdım doğrusu. Bu ne gizli kapaklı iş böyle?.. Margarit artan bir öfke ile Coeye çı- kıştı: Tevekkeli değil, sessiz sadasız bir | m nikâh Köylü niyordu: — Vallahi küçük hanım bu du sordı - Bu hanımı zevceliğe kabul ediyor dönerek malüm | TSe 1i etmesin, öyle- ' kunç namlusu havada daireler çizip dn ruyordu. Coe is — Kabul ediyorum, diye mırıldandı mdi de gel T istemez 1 adamdan canın kor Eşyanın cinsi faza kulübesine mutfak yaptı- rilbr Galata Bal muhafaza ahşab kulübenin sa- azarındaki eski tışi, 10 1 — Yukanda y rı yapı nni şarinameleri kom Tasınlanan tutarı Lira Kuruş ahi kulübe ınşaalı ve satışının gösterilen gün ve İlk teminat Lira Kuruş Eksiltmenin tarihi günü saati 938 Pazartesi 10 00 » N de saatlerde yondadır. Görülebili Bütün Ağrıları akkümülâtör, zarf usulü ile plâk ve yedekleri Ankarada idare 18 Hiralık muvakkat teminat ile kanunun tayin kliflerini aynı gün saat 14,30 a kadar komisyon reisliğine rtnameler 188 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde satılmaktadır. (6280) bağlamak için bir kere daha tekrarladı: | kurtulacağınıza memnun olmalısınız. Ba-| © şırada bir yaygara koptu. Kapının — Evet efendim, Coe Kelli benim. — |na kalsaydı şimdiye kadar bu hesabı mü-| dibinde oynıyan küçük çocuk tabancağı — Zannederim, bu sizin evlenme me-| kemmelen temizlerdim &ma ne yapayım? | ge Korkmuş ( t y D LN Ç SeN BŞ S orn Di - di değilim. Codbeced osmanlı, yani ya — soyundanım, Tasiminizdir. | — Tabit, eğer evvelden sizin nikâhım He bu kadar fazla alâkadar olduğunuzu büseydim hiç olmazsa bir davetiye gön- | Filis bir kere gönl tırmış. Çok yufka nim zavallı Fil gü bu çapkına k O sırada salonün kapısı açıldı, ik örmüştü ğı kadar tiz p kli bir kızdır. Be-| ; ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi — fırçalayınız ——— Karakolda kendisini huşunetle karşı: ladılar. Türkce bilen zat da ortadan e- kaybolmuştu. Bi- çare Takvor, tek kelimesini bilme- diği bir lisanda sert seri az it- tikce — büsbütün şaşırıyor, fena ©- luyor, fransızcası- nı da unutuyor- du. Nihayet, bü- fün kudret ve ce- saretini topliyarak: — Ben almanca bilmem.. fransızca söyleyin de, cevab vereyim.. diyebildi. Birisini buldular. O adam, memurla- rın iddialarını, zanlarını kendisine ter- cüme edince, Takvorun aklı başına geldi. — Affedersiniz! dedi; ben asla yahu- ki Türk, sütbesüt de hay, yamı ya ki er- meniyim. Bu ihtibar ilen hâlis aryen Memurların malümatı biraz kıt ola- cak ki, ermeni kelimesi üzerinde dur- dular, En.-büyükleri sordu: — Ermeni aryen midir? Öyle ise na- Sıl isbat edersiniz? Takvor hararetle cevab verdi: — Ermeni, hem de aryenin daniska- sı.. aslan markalısıdır! Dünyanın her bir köşesinde en böyük insanlar, birin- ci nev diplomatlar, edipler, politisyen- ler haylardan çıkmıştır. Ermeniliğin elameti favrikası, malumunuzdur ki, adların sonundaki «yan> süfiksi, lahi- kasıdır. Bu «yan» 1, nerde görürsen, hıp deyi la, esbak fransız hariciye nazırı Briyan, ondan daha eskisi Tayleryan, - ki buna fransızlar Taleyran derler - , şair Şa-| tobriyan, üdebadan Erkman Şatıryan, hepsi de bizden idiler. Keza, böyünkü ingiliz başvekili Osten Çemberlayn da | hükmünü ver ki, karşındaki hay-| dendir. Ecdadı, İ - randa Culfa kasaba- sından olup, Gulam Artin adını taşırları- dı. Zemanla, baştaki «gu>» kaybolmuş, salt Lamartin deyi kalmış. Daha saya- yim? İstersiniz? — Yok! dediler., teşekkür ederiz. Bu kadar izahat kâfi! Ve adamcağızı sa- hverdiler, O da ge- niş bir nefes alarak, mağrur, arkadaşla- rının yanına döndü. —22 — Viyana! Tam bir asır, Pa- rise kuvvetle reka- bet et zevk voe zarafet şehri!. Baş döndürücü valsların, sihirkâr, sarışın ve mavi gözlü, şen, şüh kadınların, gü: zel tuvaletlerin, kibar salonların, asa- ezelf merkezi!, benderlerinden birinin ağzından Viya: naya dair pek,çok medihli sözler işi İmiş, rüyasına giren âşıkane maceralar ,d'nlemlştl. — Viyenna, bir zamanlar, binbir ge- a— — Yok!.. Teşekkür ederiz. Bu kadar izahat kâfi! rinde güzel bulunmadığından, Napol- on bilem, imperatör oluncaz kendi ka- rısını bundan seçmiştir.. diyordu. Trenden, istasyona iner inmez, önce- let ve necabetin, âşıkane maceraların | den verdikleri karar vechile, eşyalarını depoya teslim ettiler. Kasketinde iri 'Takvor, vaktile uzun müddet bura-|harflerle «tercümane yazılı bir adam- da kançılarlık etmiş eski osmanlı geh-|dan Türkiye konsoloshanesinin adresi- ni aldılar ve taksi ücretini lasarruf et- miş olmak için de, oraya hangi tram- vayla gidilir olduğunu öğrendiler, Birkaç dakika sonra, konsoloshane- nin kapısından içeriye giriyorlardı. ce masallarının dekorlarından da öte| Cumhuriyet hükümetinin mümessili gitmiş kıyak bir yer idi. Bunda yedi|kendilerini nazikâne bir sürette kabul sene konsül oturmuş, bizim komşu Ar-|etti. İsimlerini sordu.. Toriğinki kula - ermenidir. Asıl adı OÖskan Çemberli- yandır. Menşur şair Lamartin de biz - tin Hayrı efendi der ki, Viyennanın!'ğına yabancı gelmedi.. kızları karıları gibi dünyanın hiçbir ye-! — Sizin adınızı bir yerden hatırlıyo- rum gibime geliyor.. dedi. — Evet, «Meşhedi ile devriâ- | . Ne diye öyle sus orsun. Sana ilti- konsolos, Tariğin şmasına gül Ne istiyorsunuz? Size ne türlü ıma edebilirim ye sordu. Başlarına geleni üçü birden hikâye ettiler, ve şimdi bir parasız, muavene- te muhtac bir vaziyette bulundukları- 1, bu şekilde hangi otele inip, nasıl kalacakların: bilemediklerini ilâve et- bayım!| tiler. Konsolos, İfakat hanımı buldurmayı lem» ve &«Meşhedi vüdetti. Dolandırıcının da Türk tebaasi aslan peşindee yi o-(oluşu işi kolaylaştıracaktı. Bu suretle, kumuşluğunuz var- sa, onların her iki ri haddin! — Ha, cveı!Şimdı' ler harcanmamış İse, paraların da is- mkündü. O vakte kadar da, -İüç arkadaşı kendi kefaleti tahtında, ü- cuz*bir otele gönderdi.. Avni Zormanla İfakat hanım resto- randan kompartimana dönüyorlarken, iyice hatırladım | koridorun tenha bir yerinde, delikanlı, Demek ki siz, o To- Tik Necmisiniz? Bu yanınızdaki zat da Torik bu esnada öyle bir hal aidı ki görse idiniz, katilır- diniz. — Nerede, ağabeyciğim? dedi. Bu herif onun tırnağı bilem olamaz. Allah size ömür voersin, Meşhedi Cafer ağa mefat etti. Kendisini Seyid Ahmed do- resi mezarlığına gömdüğümüzdenberi &llı yıl geçli. Bu, gördüğünüz, fakirin, mingayri haddin, babalığım Gurabi e- fendidir. — Teşerrüf ettim. Torik, boş bulunarak, afili bir temen- na çaktı, ve: — Estağfurullah! dedi. Teşerrüf eden kendisi! Sonra da Gurabi efendiye dönerek, ona hitabla ilâve etti: — Söylesene babalık! Sözde kırk yı! devlet kapısında mürekkeb — yalamış, kocakariyı durdurmuş, gözlerinin içine bakarak ona ilâmaşk etmişti. İçtiği ispirtonun tesiri ile şuuru sar- sılmış, iradesi zayıflamış, her şeye ina- nacak bir hale de gelmiş olan kadın bu |esnada çılgına dönmüş ve kendisini sö- züm ona âşığının kolları arasına bırakı- vermişti. — Kaçalım mt güzelim? Bu adam- lardan uzağa gidelim., biribirimizin ©- lalım.. ne dersin? — Sen ne dersen, peki! - O halde, çabuk, eşyamızı alıp, şu- rada iniverelim. — Olur! Emredersin!. Bu kısatık mühavereyi müteakib, lan kendi bavulile, İfakat hanımın- kini hemen kavrayıp, ilk istasyonda, kendi de beraber, onu aşağıya indir- mişti. — Paraların yanında, değil mi efen dim? Bendeki para büyük de, burada bozdurması güç olur. — Sen üzülme; al, hepsi senin! — Hayır, acele değil.. sordum.. (Arkan ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: