14 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

14 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Halbuki bu boştu, lüzumsuzdu. Zaten o sözünden dönemiyecekti... İst yere gidecekti, çünkü artık Napolyonu seviyordu. İlk zamanlar ondan o kadar kork- muş, sonra da bir kahramanlık uğuru- Da, içi nefretle tiksinerek arzularına boyun eğmiş olan Mari artık pişman değil, Artık ruhunda tereddüd ve çe- kinme yok. «Korsikalı» nın ateşten sözleri, yır- ticı nüvazişleri ile, aşkın tamamen a- pemisi olan bu şimal kızının kanı da tutuştu! . Arlık Napolyonu, delicesine, ölesiye seviyor, ve dalma da sevecek! Boynuna kollarını dolayan bu şefk kat dolu, mağrur, ve bütün ruhile sa- dik kadının, bundan sonra hiçbir men- Yaati. hırsi olmadan, gönlünün isteği- le, bütün varlığile kendisinin otlduğunu bilmek te büyük gazanfere ömrünün en güzel Zaferlerinden biri gibi geliyor. Bunun için de onu ne kadar, ama ne kadar çok seviyor ve her zaman da ne kadar sevecek! Hayatında her şeye malik olan, fa- kaâl asıl varlığından şübhe etmeğe baş- Jadığı candan gelme bir sevgi ile niha- yet zarşılaşabilen bu kudretli insan, Mariye baktığı zamanlar, ne büyük İş- ler gören kafasının içinde, adetâ sar- hoşluğun zevkli ve rahatlandırıcı uyu- şukluğunu dpyar gibi oluyor. FUŞE Tuileri sarayına kabulünden birkaç gün sonra, saat on bir sularında, çok- tan giyinmiş, kuşanmış olan Mari, ken- Gisini ancak ertesi günü görmek imkâ- nırı bulacağını haber veren imparalo- (ra karşılık yazdığı bir mektubu mü- — hürlüyordu. Biraz ötede, arkadaşı ve ev sahibesi prenses Polin, renk renk muslinlere sarınmış, üzeri harikulâde güzel beyaz “ayı postlarile örtülü bir sedire uzan- miş yalıyordu. Basında daha gece dantelleri duru- yordu. Doğup büyüme hakiki bir prenses- ten fazla giyime, süse düşkün olan Po- lin, Napolyonun: «Neferciklerim kadar merd ve sade kadınım!» diye severek andığı Mari ile, tam bir tezad yapıyor« du. Fakal her ikisi de birbirinden pekiâlâ haşlamıyorlardı: Prenses bütün çılgın- Olıklarına rağmen hakiki duyguların kıymetini anlayıp takdir edebilecek bir yaratılışta idi. Mar; de Bonapartla- Tın bu şımartılmış hoppa bebeğinin kalbinde nasıl bir cesaret ve fedakâr- — 1ik hazinesi saklı olabileceğint anlı- yordu. Polinin bütün sarayı gibi, bulunduk- — Jları bü duvarın eşyalarını da Jakop “yapmış ve her taraf Fontenin zevkile, göz kamaştırıdı bir tarzda süslenmişti. “ Duvarlar üzerleri gümüş taclarla iş- Tenmiş kızıl ipeklilerle kaplı idi. Eşya- Jarda tunç ve fildişi kakmalar göze çarpıyordu. Polinin yaptığı ve bereket versin bilgili bir san'atkârın da rötu- şundan geçen resim'er üzerine dokun- ranş Savoneri halıları yerleri örtüyor- u, Kış olduğundan, yaprakları dökül- üç, ağaçlıklı bir bahçeye açılan iki pencereden giren ışıklar, dört yanda asılı kiymetli aynalara vu- Tüyordu. * İmparatorluk — saraylarının — teşrifat e, gelip, kapıyı, tırmalar gi- Lohistandan ayrılırken in peşir 4 brrakmamış olan ihtiyar ü kanadı araladı ve uşaklar-, ıle bir şeyler- fısıldaştıktan son- | Ta ona yaklaştı: - — Zaptiyo görüsemiyeceğinizi dedi Prenses Börgez birden: zarı, kendisile görüşüp Sorduruyormuş. Mari Valevska Na Tercüme eden: Mebrare Sami olyonun aşk romanı Kanı tutuşan Şimal kızı madam'a — Fuşe mi? Ne işi var burada? diye yerinden doğruldu. — Bolki de imparator göndermiştiz. | Kendisini kabul edebilir miyim? Polin: | — Tabü, tabit; dedi. Görmelisiniz onu | |Mari. Mühim bir şahsiyettir o. Öyle geri çevrilmeğe gelmez. O kadar çok şey bilir ve imparatorun üzerinde o de- rece müessizdir ki bu adamla daima hoş geçinmek lâzımdır, Yandaki salona alınız. Kapıyı da aralık bırakınız e mi? Olduğum yerden dediklerini işideyim. 'Yalnız dikkatli davranmalısınız. Çok ihtiyatlı konuşunuz. Bunları söyledikten sonra, sanki yo- rulmuş gibi esnedi ve gerinerek tek - rTar kürkleri içine gömüldü. Zaptiye nazırı henüz sıkı fikı olma- mış fakat bütün gayretini bu zemini hazırlamağa vermiş bir <ahbab» girgin- liği ile, serbest bir eda takınarak 'çeri girdi. — Madam, dedi. Emriâlilerinizle al- mış olduğum vazife hakkında malümat vermeğe geldim. Gerek zatlâlinizin zevklerine ve gerekse imparatorumuz efendimizin iradelerine uygun bir yer bulduğumu sanıyörum, Mari: — Ha, evet; bunu unutmuştum bile,.. dedi. Fuşe gülümsedi, Tebessüm, onun yüzünde âni bir tekallüsün belirmesi demekti, — Rahatınız için elzem olan bir şeyi ne kolaylıkla unutuyorsunuz madam, Bereket versin ki ne Imparator sizi u- nutuyor, ne de zati ismetpenahilerine hizmet etmek saadet ve fırsatını bulan dostları... Her halde, bu dostların en başta geleni de kulunuz olduğumu ka- bul buyurursunuz sanırım... Mari teşekkür makamında, başını eğdi: — İmparatorluğ Adalar tarifesinde değişiklikler yapıldı Akay idaresi dündenberi Adalar tari -i işi başından aş- «Mari Valevska filminden» Zaptiye nazımı: «Güzelliğinizle sarayda bulunan herkesin gözlerini kamaştırdımız dedi mış bir nazırının kim bilir nice mühim |ve ciddi meseleleri bırakıp benimle a- lâkadar olmasına doğrusu pek mahçu- |bum, — Merak buyurmayın madam, Hiç- bir işimi ihmal etmiş değilim. Esasen böyle bir âdetim de yoktur, Yalnız şu- nu #tiraf etmeliyim ki, zatiâğlinize id olan bir iş, gayet haklı olarak impara- torün indinde pek mühim sayıldığın- dan, bendeniz'n de en candan bir alâ- ka ile bunu benlmsiyeceği gayet tabil | deği midir? Bizzat gi gezdiğim bina, bahçe ve avlular içindedir. Hem Hous- saye sokağına kapısı var., hem de diğer |© taraftan, hiç kimsenin dikkatini çelme- den arabaların girip bekliyebilecekleri küçük bir çıkmaza geçilebiliyor. Bu sa- bah vaziyeti imparatorumuza arzettim. Hemen gidip evi satın almamı emir bu yurdular. Halbuki bendeniz, evvele- mirde zatiâlinizi haberdar etmeğe ve emirlerinizi telâkkiye geldim. Mari: — İmparatorun beğendiği her sşey benim için de beğenilmiş dernc! hem sizin de kusursüz bir çey seçtiği- nize eminim... dedi. — İmparator hazretleri — bizzat bu- yurup görmediler. Benimki de ne ka- dar olsa erkek gözüdür elendimiz. Bir- çok teferrünta dikkat etmemiş olabili- rim. Bu binayı gezmek şerefi ve arzu- Jarımıza muvafık olup olmadığı hakkın- da karar vermek hak ve salâhiyeti an- cak sizin elinizdedir. Müsaade buyus rursanız, muvafıik göreceğiniz her han- gi bir saatte, zatlâlilerine Yefakat cde- yim... Mari kapılarak: — Doğru, şübhesiz, dedi. — Vakit pek geç değil. Arabam aşa- ğıda bekliyor. Arzu buyurursanız şim- Ampul buhranına mahal bırakılmıyacak Cumhuriyetin on beşinci yıldEnCmun. fesinde bazı değişiklikler yapmıştır. Yiü-- de memleketteki bütün resim! ve husust rükali plâjının iskelesinin kapanması Ü- | yerler, nakil vasıtaları, elekirikle tenvir İzerine Adalar arasında işliyen Suvak va- | edilecektir. Cumhuriyet Halk Partisi parunun seferleri tatil edilmiştir. Bun -| merkezi, İktısad Vekâletine müracaat 6- dan sonra Yürükaliye hiç bir vapur işle- | derek ampül temininde güçlük çekilme- miyecektir. Ayrıca 14,10 da Büyükada -| mesi için lâzım gelen tedbirlerin alın - dan kalkan vapur, doğruca Heybeliye ge- | masını rica etmiştir. İklisad Vekâleti |çecektir. Büyükadadan 15440 da kalkan |"Türkofise ve alâkadarlara bu bususta &- vapur 20 dakika geç kalkacak ve doğru|mir vermiş, Türkofis te elektrik malze- Heybeliyo gidecektir. Ve gene pazar gün-| mesi satan müecsseselerden ihtikâra mey- leri Büyükadadan 19,50 de hareket eden | dan verilmemesi için vaktile ilitiyacı kar- wapur 20 dakika geç olarak saat 20,10 da | şılıyacak kadar ampül getirilmesin! iste - kalkacak ve Adalara uğrıyarak Heybeli-| miştir. Müessese sahibleri bu teklifi mem Gen aktarma ile Köprüye gidecektir. nuniyetle kabul etmişlerdir. (Baştarafı 8 inci sayfada) ğında bulunan mahud evlerin kapılanıyor. Ve ıkıllın sıra, böylece izlerini yok birine Şimdi tahkikat safhalarını sırala - yalım: | »— Altı adam, kayıblara karışıyor. Bu adamlardan Mustafa reis, Karade- niz sahiller'nde tanınmış bir simadır. Onun gaybubeti, halkın alâkasını top- luyor, Bilhassa, denizciler, acaba bi- zi Mustafa reise ne oldu, diye arala- rında konuşmıya başlıyorlar, Maktul taka sahibinin âkıbeti gubhell görüldü- ğü için herkes ortaya bir söz slıyor. Böylece measele dedikodulu bir mahi- yet alıyor. 2 — Mustafa reisin büyük oğlu - adı galiba Ahmed - babasını ve küçük kar- deşini aramıya başlıyor. Onun bu fâa- liyeti, dedikoduları ve hâdisenin esasen büyük bir muhitte bulduğu alâkanın çemberini genişletiyor. 3 — Yukarda, katillerin kendi kayık- larını batırdıklarını ve Mustafa reisten gasbettikleri kayıkla Alaplı veya Me- lene çıktıklarını, sonra da Kabakoza vardıklarını söylemiştim. Ayni zaman- da, o taraflarda Mustafa reisin tanındı- ğını da anlatmıştım. İşte, bu vaziyet yani kayıblara karışan Mustafa reise a- id takanm, başkalarının eline geçmiş ol ması halkın nazarı dikkatine çarpıyor ki bu nokta bizim için yegâne ipucunu teşkil etmiştir! Memurlarımdan (C.....) vak'ayı işi- tiyor, soluğu derhal yanımda alıyor. Kondisini dinledikten sonra sordum: — Ele geçirdiğin müsbet bir delil var Du? — Hayır! Yalnız, Mustafa reisin bü- dunu buldum. Onunla kopuştum. - İyi ama, bize, bulduğun adam de- Bil, caniler lâzım! Bütün mesele, onları ele geçirmekte. Şimdi dikkatle dinle onguldaktan kayığın hareket at- tiği günü teshit edeceksin ve bu ipucu- İnu birakmıyacaksın. Bu adamlar kim- İler imiş? Başka nerelerde görünmüş- ler? Hangi şahıslarla temas etmişler? Vi ve çalışkan Punuvorduk. Böylece, katillerin İstanbula kaçtık- öğrenmiş idik, Fakat, işin çapan oğlu tarafı da burada başlıyordu. Vü- mâ, katiller İstanhula - kaçmışlardı a- ma, hengi deliğe pirmişlerdi? O zaman şöyle düşündüm: Harb için- de bulunduğumuza nazaran bunların as ker kaçağı olmaları lâzımdı. Binaena- leyh, her askerlik şubesinde tanzim ©- lunan firarf cedvellerini tedkik ettiği- miz lakdirde katilleri yakalryabilirdik! Dediğimi tatbik mevkiine koydum. Nihayet Kılıcali şubesinin cedveli işi- mize yaradı, Katillerin bu suretle ele geçeeeklerine karar verir vermez, gu- be relsile temas ettim. Fakat aldığım netice maalesef menfi çıktı! — Netüen? — Neden olacak, herifler İsimler'ni değiştirmişler! Bu suretle polisi şa- şırtmak istemişler! Kılıcali şubesine kayıdlı olan birçok firariler vardı ve bunların bir kısmı da ele geçmişli ama içlerinde Necib, Ra- şid ve Tahir adında kimse yoktu. ..... )i çağırdım. Kılıcali şube - sine git, dedim. Yakalanan firariler bir odada bulunuyorlar. Kapmın anahtar dehğındın avazın çıktığı kadar bağır! ..... ) sordu: - Ne diye? — Firarilerin asıl isimlerile! lâ, yüksek sesle Tahir diye bağırırsın! Sonra anahtar deliğinden içerisini gö- zetlersin! Senin sesini duyup da kımıl- |munu yapıştırırsın! Arkadan, Nocib di- |larsa onu da mimlersin! Böylece, şimdi Jan asker kaçakları arasında var iseler, onları yakalar, buraya gelirsin! Haydi bakalım, göreyim seni! (C.....,) koşa koşa gitti. Bir saat sonra da . geri geldi! — Elleri boş olarak mı? — Hayır, dolu, dopdolu olarak! Bu suüretle Tahir ile Necibi yakalamnış bu- lunüyorduk. Şimdi sıra öbürlerine ge- mişti. Raşidi de, Tahir ile Necibin ilirafla- Eski Türk detektıfleh birkaç gün| sonra kâfi derecede malümat almış bu-| Mese- | |dayan, irkilen kim olursa ona balmu-| ye seslenirsin! Gene kim yerinden m—-. başka başka jisimler alan cüniler, tutu-| m sonunda, sevkiyatta elimizle kaymuş Bibi bulduk! — Ya dördüncü câni? — © zaten, kend!liğinden ködese gir- miş de bizim haberimiz yokmuş? Bu haydud, tam izini keşfedip yakalıy ğımız sırada, bir adam yaralamış! He- rifi çalyaka, Taksim merkezine götür müşler. Tesadüfe bakın ki, biz de Macar so- kağını basmak için oraya gitmiş bulu- nuyorduk! Bir de ne görelim: Gökte a- radığımız karşımızda değil mi?! Ona da taktık kelepçeyi! Bu suretle dört katili birden cinayet mahkemesi- ne yolladık, — Mahkeme neye karar verdi? — Neye karar verecek! Bir gece, sa- zaha karşı, Tophane caddesinde dört tane darağacı hazırlamamıza' Sabih Alaçam Yrkkeseseresseneeren eee e rer A erA AA A rre ke YA AA rArAAe eee Ankara borsası Açılış — Kaptuyş 606 peşin İA öm. & 60 vasıli Bomonti - Nektar Aslan çimento TAKViİiM #rereseme sencecAsEKKenA BEsLASA LA Nöbetci eczaneler Bu gee M üı ecraneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Şeref). Alemdarda: (Abdül- kadir). Beyazıdda: (Cemll), Samatyada: (Teofiloa). Bminönünde: (Hüseyin Hüs- nü), Eyübde: (Hikmet Atlamaz). Fenar- de; (Yitali), Şehremininde: — (Hamdi). Şehzadebaşında: (L Hakkı). Karagüm- rükte: (Arif. Küçükpazarda: — (Necatl Ahmed). Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Galatasaray » C- rTih). Galatada: (Hidayet). Kurtuluşta: (Kurtuluş), Maçkada: (Feyzi), Beşiktaş- ta: (Süleyman Receb). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üaküdarda: (İttihad). Barıyerde: (0s- man). Kadıköyünde: (Moda - Merkez). Büyükadada; (Şinasl Rısa), Heybellde: (Tanap). |

Bu sayıdan diğer sayfalar: