Yazan: Muhittin Birgen elâl Bayar nikbin bir insan-| dır; zifiri bir karanlık içinde, bundan yirmi sene evvel, millete bir kur- tuluş yolu aramaya çıkmış olan bütün insanlar giki. O da bu kafilenin içinde ön safta yürüyenler arasında idi. Öyle bir zamanda, ümid için tasavvuru müm- kün bütün ufakların kapalı olduğu bir devirde, böyle bir yol aramaya çıkmak için insanın ne kadar nikbin bir karak- tor sahibi olması iktiza ederse Celâl Ba- yar da o kadar nikbin olanlardandı. Za- ten hayatta muvaffak olmak için de ilk şart bu değil midir? Bu nikbinlik değil midir ki bizi, zorluk önünde ve kaçmaktan meneder? Nikbin olmıyan ürkek olur; neş'esiz ve şevksiz yaşar; et- rafını çeviren zorluklarla — pençeleşmel doğil, karşısına ilk dikilen mü; raşmaktan dahi korkar. Hayatta hepimi ze nikbinlik lâzım olmakla beraber bu mizaç, bu duygu, bilhassa devlet adamla rına ve bizim gibi derdleri çok, davaları büyük olan milletlerin devlet adamları- na çök lâzımdır. * Celâl Bayar, Ege seyahatinden çok memnun döndü; bu defa da Dersimden dönüşünde gazetecilere ayni ruh içinde, memnun ve nikbin, beyanatta bulundu. Ege bağlarının en dolgun ve en mağrur salkımını avucunun içinde tutup objek- tifin karşısında şevk ile gülen Başvekilin © güzel fotografını bütün bedbinlere tav- giye ederim, Celâl Bayar, İş Bankasında, İktısad Vekilliğinde ve Başvekillikte hep bu nikbin ruhu ve gülen çehresi ile mu- vaffak oldu. Hayatta muvaffak olmak is- terseniz hayata onun gibi gülerek bakı- nız Ve kudretin, bolluğun, sıhhatin sem- bolü olan koskoca bir salkımı avucunu- zun içine aldığınız zaman, sanki dünya- yı ele geçirmiş gibi, memnun olunuz ve gülünüz! Ayni Başvekil, bu defa meşhur Der- simden döndü; üç kolorduyu orada hare- ket halinde görmüş. Kolorduların dağla- ra tırmandığını, uçurumları aştığını, bir kelime ile, medeni Türkiyenin tabiatle ve iptidailikle yaptığı mücadeleyi gör- müş. İstanbula döndüğü zaman, Başvekil, memnun ve müftehirdir. O bilmiyor mı ki yapılan ön şeyin yanı başında yapılacak yüz şey, hattâ bin şey var? Dersim denilen âsi tabiat parçasile iptidai tarih enmuzecinin, medeni — bir memleketin feyyaz bir sahası haline gel- meleri tçin Fırat ile Muratın daha pok çok seneler akmaları lâzım olduğundan Celâl Bayar elbet bihaber - değildir; o pekâlâ bilir ki Egede bolluğa ve iyi alış- veriş şartlarına mukabil bazı mıntaka- larda bazı mahsullerde bir takım nok- sanlar var. Fakat, bütün bunlara rağı Celâl Bayar nikbindir. Çünkü bu, bir taraftan bir mizaç işidir, öbür taraftan şuurun idaresi altında bulunan bir muvaffakiyet sigortasıdır. İçi korkak olan insanın ağ- gından çıkan zoraki nikbinlik kelimele! belli olur; Celâl Bayar böyle değildi! Nikbin olduğu için nikbindir. O korkmak bilmediği için cesur olmak gibil * Evet nikbin olmak lâzım. Bu satırları da sırf bu Iüzumu anlatmak İçin yazıyo- rum ve bana bu mevzuu ilham eden şey de Celâl Bayarın ferahla ve - sevinçle, dolgun üzüm salkımını avuçlarının için- de göğsüne basan fotografına biraz evvel gözümün ilişivermiş olmasıdır! Biz mü- nevverler ve kütleye fikif ve duygu ver- mek vazifesini üzerlerine almış olanlar için bunu söylemek ve tekrar tekrar söy- lemek bir borçtur. Etrafınıza baktığınız zaman, her şeyi iyi görünüz ve kendinizi kuvvetli hissediniz; 0 zaman her müşkü- lü halledersiniz. Müşkül bizim yakamıza yapıştığı gün mağlübuz. Onun, yakasını, bilâkis, bizim elimizden kurtaramaması için de mutlaka nikbin olmalıyız. Bu, bizim için, en büyük hayat silâhıdır! Hiç mübalâğa etmiyorum, bu memle- keto lâzım olan kuvvet budur. Kütle bedbin değildir, fakat, münevverler ara- sında bedbinlik çok kuvvetle hâkimdir. Nikbin Atatürkün ilk Ankarası her şeyden mahrumdu; yalnız bir şey boldu: Nikbinlik. Celâl Bayar bu bolluğa kendi rubile yardım edenlerden biri oldu. O- nuh hayatına bakınız: Ferd olarak kendi hayatında, iş sahibi olarak Üç mühim sa- en ikincisi fen, üçüncü de işcidir. Büyük bir ilim Cemiyetine âza olan 11 yaşındaki kız “Resmini gördüğünüz Ingiliz kızı 11 yaş: larındadır. Oksford üniversitesi riyaziye profesörlerinden birinin kızıdır ve Britiş Asosiyesin isimli ilm? cemiyete asll ve kaydı hayat şartile aza seçilmiştir. Baba- sının nazariyelerini tevzik edecek model- leri yapan genç kızın eserleri, son gün- lerde toplanan mütefenninler kongresin- de kullanılmıştır. Kıza yirminci asrın dahi zekâsı den- mektedir. Arkadaşlık böyle olur Yirmi yedi senedir birbirlerinden ay - |rılmıyan, tatil vakitlerini beraber geçiren iki Amerikalı, biri hukuk talebesi, diğeri daha kütib iken arkadaş olmuşlar; o za- mandanberi de yalnız içtikleri su ayrı gitmişti. Evleri yanyanadır, ve birbirle- ine geçilebilecek bir şekilde tertibatı ardır. Kendileri bu kadar yakın arka - | daş oldukları gibi, karıları da ayni mu - nirler, birbirleringe danışmadan iş gör - mezler. bir bankanm reisi, öteki de, cinayet mah- kemesinin başmüddeiumumisidir.. şeyler arasında bilhassa şunun için: Bed- bin değil, nikbin bir insandır. disine bu yolda örnek olarak alsın. Muhittin Birgen İSTER | etti, hazır bulunanlardan biri: attı.. lar içinde bu mikdar bir hayli yükselse İSTER Hayatı üç kişinin eli kurar, bu üç kişiden birincisi anne, habbet birbirlerine bağlıdırlar. Eş giyi -| Bir mecliste konuşuluyordu, bahis ev kiralarına intikal «— Normal şartlar dahilinde bir ailenin kazanemdan kaç- ta kaçını mesken kirasına tahsis edebileceği sualini ortaya Uzun müddet Avrupada yaşamış bir zat: — Umumi kaide yüzde (10) u emreder gayri tabil şart- yi tecavüiz edemez, cevabını verdi ve ilâve etti: Hayatı ma i, kumarı ettt sereeeeeeseeare esereesenere ni reerA AA AAA BAA Hergün bir fıkra H Banada böyle olmuştu — Sen bir edam dövmüşsün, neye dövdün? — Anlatayım kadı efendi, ben kah- vede oturuyordum. O da geldi, kar- grma oturdu. Cebinden para kesesini çıkardı, paralarını saydı, keseyi tek- Tar cebine koydu. Birar zaman geçti. Tekrar keseyi çıkardı, tekrar saydı, tekrar cebine koydu, gene biraz za- man geçti, tekrar keseyi çıkardı, tek Tar saydı, tekrar cebine koydu. Geni biraz zaman geçti, tekrar... Kadı kızmış, yerinden fırlamış: — Fazla geldin be adam, demiş, ar- tık sinirime dokundu. Şimdi ağzını H Dir tokat vurup yere sererim. Suçlu gülmüş: — İşte kadı efendi, bana da böyle olmuştu da onu tokatla yere sermiş- ; tim, | e seşplidlebeninediğisireet Bi li 2 metre 57 santim Boyundaki genç Bu — Amerikalı genç tam 2 metre 57 santim boyun « dadır. İsmi de İn- gilizcede «yüksek» manasına gelir. Yanındaki, dai - ma uzun boöylü - lardan seçilen İn « giliz polisi bakı - nıZ, nasıl çocuk gi- bi kalıyor. Bu adam Nev - yorkta- gezerken dalma kaldırımın aşağısından — yü - rür. Çünkü mağa- |zaların üstlerin « deki tabelâlar ba- İşına değmekte - dir. Kaldırı! Hosında /zaman da o şa üğü Bu iki Amerikalıdan, biri şimdi büyük | Maruz bulunmaktadır. Bu yüzden bu «yüksek adam> kendisini bedbaht addet. mektedir. —a —a K . hada muvaffak olmuştur. Niçin? Birçok kürdeşlerine 7 dolar miras bırakan sinema yıldızı değil, T Sessiz sinemanın en gözde yıldızı ola- Gönül ister ki bilhassa gençlik, yani|rak yükselen ve geçenlerde vefat etmiş münevver gençlik, nikbin Başvekili ken- | bulunan Pearl White'in vasiyetnamesi 2- çılmış, ve kardeşlerine yalnız birer do Jar miras bıraktığı anlaşılmıştır. İNAN, a t Kadı, mahkemede suçluya sormuş: İ İSTER — Meselâ geçen sene Fransız meclisinde yeni bir vergi veden el ise bir tek kişinin elidir. İnsana içkt ti bir zerinde ayni zam: Evinin bahçesinde Petrol Bulan adam $ t İngilizin biri evinin arka bahçesinde |bir petrol damarı bulmuş, toprağı bir metre kadar kazınca, petrol kuyusu ile karşılaşmıştır. Şimdi bu kuyudan istifa- de etmekte, evinin bütün — ihtiyaçlarını kendi kuyusundan çektiği, kendi maki- nelerinde temizlediği petrolla temin et- mektedir. Kazandığı paralardan rahatsız olan berber paralarile beraber yandı Novyorklu bir berber, parasının çok - luğu yüzünden dükkânında cayır cayır yanmıştır. Hikâyeyi anlatalım: | Küçücük ve mütevazi dükkânında ken- di halinde çalışan berberi bir arkadaşı |kandırarak borsada oynamıya teşvik et- | miş, günde yüz kuruş zor doğrultan ber- 'berin talihi gülmüş ve tam 3 milyon 86 yüz bin lira kazanmış. Bu kadar para kendisini rahatsız etmiş, günün birinde dükkânına gitmiş, kâğıd paraları oraya yığmış, havagazi musluğunu açmış, — bir obil ve otobüs tehlikesine | kibrit çakarak, kâğıdları — tutuşturmuş, |kendisi de cayır cayır yanmıştır. Sinema yıldızlarının kazançları ne oluyor? Hollywoodda en fazla para kazananlar- dan biri de güzel yıldız Carole Lombard- dır. Geçen sene tam 98 bin İngiliz lirası kazanmıştır. Fakat bu mikdardan vergi ve diğer masrafları ödedikten sonra eline ancak 4 bin İngiliz lirası kalmıştır. İNANMA! tarhı münasebetile münakaşalar yapıldığı sırada bir adamın olunmuştu. bile asla yüzde (20) İNAN, İSTER kazancına verdiği mesken bedeli ölçü olarak tutulmuş ve mesken bedelinin kazancın onda birini teşkil ettiği kabul Bu cevab üzerine bizdeki vaziyet tedkik edildi ve görü- dü ki mecliste hazır bulunanların her biri kazançlarının (10) da birini değil, (5) te birini değil, fakat (4) te birini kiraya veriyorlardı. İNANMA|L | | DOZUNnN mausası Valantino'nun rühuü E. Talu ütün dünya genç kızlarının ve hattâ genç, ihtiyar, milyonla ka- dinin mabudu iken, henüz baharı hayatın da denocek bir çağda ölen meşhur sine- ma aktörü Rudolf Valantino'nun Ame - rikada Los Ange! j mezarına her yıl cinsi lâtiften binlerce ziyaretçi gidiyor- müş. Bu ziyaretçilerden ekserisi kapkara matem elbiseleri giy ve mezarın başında hıçkıra hıçkıra ağlıyorlarmış sayısı her senekinden beb de, Los Angeles'e te ağızdan ağıza dolaşan bir efsane imiş. Bu efsaneye göre, her gece, mezarlığın kapıları kepandıktan sonra karâlar gi « yinmiş bir kadın hayaleti buraya gelir, ve Valantino'nun kabri etrafında sabaha kadar dolaşırmış. Bu hayalet, dünya güzeli Rudolf'un aş- kından ölen, onun milyonlarla meftun- larından birinin hayaleti imiş. Ve ziya« retçiler, bu, bir gölgeden ibaret rakibe« lerini merak etmişler, biraz da onu gör- meğe geliyorlarmış. Valantino'nun ölümünün yıldönümün- de dünyanım her tarafından çelenkler gönderilmiş. Londrada da onun hatıra « sını ilelebet yaşatmak gayesile bir cee miyet toşkil olunmuş. Bötün bu haberleri garb matbuatında okuduktan sonra, omuz silkip geçeceli iken, birdenbire aklıma şu geldi: Her ge- ce, sevgilisi Valantino'nun ruhuna mü- lâki olmak Agin tâ, mezarmın başucuna kadar giden ç siyahlı biçare kadın hayâ« leti beyhude zahmet ediyor, Öyle ya: Böyle, milyonlarla prestişkârı bulunan Valantino da, elbette odundan veya taştan değil a? O da, her gece, kim bilir, hangi genç kız vı kadının rüya« sına girmek Üzere, rul 1 onun yatağı- nın başucuna göndetiyordur. Ve bu gidişle birbirlerine rastlıyacak- ları, bence gayet şüphelidir. Bilmem, siz ne dersiniz? E. Talı “Ankara fuar kupasını- kazandı İzmir, 30 (Hususi) — Fuar kupası maç- ları neticelendi. Bugün yapılan maçta İstanbul takımı Trakyalıları Üçe karşı dörtle yenmiştir. Bundan sonra İzmir takımı ile Ankara takımı karşılaştılar. Maç heyecanlı oldu. İlk devrede Ankara iki, ikinci devrede bir gol attı. İzmirliler ikinci devrede Üç gölle mukabele ettiler. Oyun berabera bitti. Bu maçlarda en ziyade gol atan An- kara takımı fuar kupasını kazandı, Safranboluda belediye seçimi hazırlıkları Safranbolu, (Hususi) — Kazamızda belediye intihabatı için hazırlıklar ya- pılmış, intihaba iştirak edecek vatan- daşların isim ve adreslerini tesbit eden fişler dağıtılmıştır. Yakında seçim ced- velleri de asılacaktır. * Kavga yüzünden bir kadın çocuğunu düşürdü Karagümrükte Tahtaminara sokağında oturan Mehmedin karısı Ayşe ve kızı Seher e ayni evde oturan Halidin karısı Saffet arasında geçimsizlik yüzünden — bir kavga Çıkmış, Ayşe ile Seher birleçerek, Baffeti tee na halde dövmüşlerdir. 8 aylık gebe olan Baffette çocuk düşürme alâimi görüldüğün « den Haseki hastanesine gönderlimiş, suçlu « lar yakalanarak tahkikata başlanmıştır. BSERE C A TAKViM fazla olmuş. Bun,