Hergün Kıl üslıîm; Dirü Duran sulh Yazan: Muhittin Birgen lmanya askeri manevralar yapı- yor. Bu manevralara agid ilk ha- berlerle birlikte Avrupanın üqhden bir korku ve telâş, bir heyecan rüzgâ geçti. İngiltere ile Fransa başvekilleri t tillerini bırakarak, sanki birdenbire «ha- zırol!> borusu çalınmış gibi iş başıma koş- tular. En ağır başlı Fransız gazeteleri bi- le etrafa heyecan haberleri dağıttılar. Sade bu kadar değil: Birdenbire dolar ve altın kıymet kazandı. Frank, son tes- bit edilen asgari kıymetinin son haddine düştü; İngiliz Hrası altın ve dolar karşı- sında boynunu büktü, bir kaç puvan kay- betti. Öte taraftan Almanyaya dalr gelen haberler de ehemmiyetsiz de Hiz - mette bulunan ordunun yanıbaşına ihti- yat efradı da çağırıldı. Bu suretle tam bir seferberlik tecrübesi yapıldığını gös- teren bir manevra karşısında, kulakları kitişte duranları heyecan aldı. Manevralara Almanyanm verdiği nis- bet ve vüs'at hakkında söylenenler doğ- ru muydu, değil miydi? Bunları bizim bilmemize imkân yoktur. Fakat, doğru da olsa, bu, nihayet Almanyanın ciddi bir manevra yaptığına delâlet edebilirdi. Bir manevradan barici hedefli askeri bir ha- rekete kadar hayli mesafe vardı. Bunun- la beraber, Avrupanın üzerinden böyle gıkı bir korku rüzgârı geçliği de mu - bakkaktır. * Fakat, acaba geçti mi? Hâlâ korkan yok mu? Hâlâ devlet adamları arasında Alman manevralarını endişe ile takib edenler bulunmuyor mu? Südet meselesinin son vaziyetine ba- kılırsa endişenin kâmilen bertaraf oldu- Bunu farzetmek kabil değildir. Çekosla- vakyada askeri bir zümrenin siyasi ko - nuşmuya — başladığını, Çek zabitlerinin Çekoslovakya tamamiyetini müdafaa için gayet kuvvetli bir tavır takındiklarını görüyoruz. Hattâ bu memlekette askeri | bir diktatörlükten bile bahsediliyor. Baş- vekil Hodzanın mevkinin sarsıldığı da son günlerin enternasyonal dedikodula- rının başlıca mevzuu oldu. Bütün bu ahval arasında Almanyarnım bir manevra yapmak İstemesini tabif gö- rebiliriz. Bu manevra, bafif mikyasta bir seferberlik tecrübesi mahiyetinde oldu - ğu zaman da gene bir manevradır; ma - hiyeti değişmez. Hattâ, bu askeri oyunun yanıbaşında siyast bir manevra bulun - muş olduğunu farketmek te mümkündür. Böyle bir manevrayı Almanya pekâlâ ya- pabilir, hakkıdır; belki de bu yoldan Çek zabitleri birliğine bir cevab vermiş ol -| masının sulh bakımından faydası bulu- nur. Bütün bunlar, artık alışmış olmamız | lâzım gelen şeylerdir. Böyle olduğu halde acaba neden telâş edi. eden bu ka- dar helecan ve heyecan? Eğer bu telâş ve heyecanı slelâde in - sanlar göstermiş — olsalardı, ehemmiyeti yoktu. Avrupanmın idaresini ellerii tu-| tan devlet adamları bile bir lâhza telâşa düşmekten kendilerini kurtaramadılar; belki şu dakikada bile kulakları kirişte | yaşıyorlar! | * Bunun sebebi nedir? Gayet basit: Sulh, kendi abdestinden emin değil! Eğer Av- rupa tulhu kendi kendisinden emin ol - saydı Almanya umumi seferberlik ma - nevrasına kalkmış olsa gene kimse telâş etmez; büyük devlet adamları, tatlı ve sayılı istirahat günlerinden fedakârlık edip hemen iğ başına koşmazlar — frank nekahat devrinde yeniden öksürmeğe başlamaz, İngiliz lirası, dolara ve altına karşı boyun eğmezdi! Mesele bundan ibaret. Sulh, bir kıl üs- tünde durüyor. Her ne tarafa baksak ora- da onu ayni halde görürüz: Avrupanın göbeğinde, Avrupanın cenubunda, Akde- nizde, Kızıldenizde, Uzakşarkın cenu - bunda ve şimalinde, sulh bir kıl üstünde inşa etmek, sulhu bu temel üzerine o - turtmak için yapılan bütün tecrübeler, sarfedilen bütün emekler şimdiye kadar hiç bir netlce vermemiştir. Meselâ, İtal- yan - İngiliz anlı bile son dakika- da ant bir hastalığa uğradı. Bir türlü sanlanamıyor. Bunun sebebi nedir? Sulh niçin tah - kim edilemiyor? Bu sualleri de şu kısa Resimli Makale: Hürmet görmek, sayılmak, nezaketle karşılanmak istiyor musun? Hürmet et, say ve nezaket göster, SON POSTA İnsan annesinden ne hareket görürse onu yapar, onu tekrar eder. — Taklid masası,, — l raukallld olarak döğür, karşısındaklnde SÖOÖZ ARASINDA İpliği pazara Çıkan dolandırıcı Bir milyoner Geçenlerde bir milyon İngiliz lira - Hk bir esham dolandırıcılığı yaptığın- dan dolayı yakalanarak 7 sene hap zaşı yiyen, Tanfeld ismindeki maliyı nin paralarını ne suüretle h kik olunmaktadır, Bir milyoner gibi yaşayan bu adam, 7500 İngiliz lirasına bir yer satın al - mış, burayı yeniden tamir ve tefriş et- mek için 300 bin lira para sarfetmiş - tir. Sonra bu binayı karısının üzerine yapmıştır. Her seferinde otel garsanla- rına 30 ar lira bahşiş veren bu dolan- dırıcının Parisde, Nevyorkda, Kap Dan tib'de ve Sen Maoris'de husust malikâ- neleri bulunduğu anlaşılmıştır. Karısının üzerine yaptığı evde 30 metre uzunluğunda bir yüzme havuzu inşa ettiren dolandırıcı milyoner, tam 20 bin lira sarfederek kaskadlar vü - cude getirmiş, havuzun etrafını tabil bir orman şekline sokmuştur. Bunun için de tonu 100 Uradan kayalar satın almıştır. Evlâdına 3 milyon İngiliz lirası borç bırakan milyoner Geçenlerde Pariste, cebinde yalmız T Fransız frangile ölen, vaktile milyonlar- ca İngiliz lirası fle oynamış olan İnsull oğluna bıraktığı vasiyetnamede, 3 milyon 200 bin İngiliz lirası tutarındaki borcunu ödemesini vasiyet etmiştir. Delikanlı İnsull, bu borcu, şimdiki ma- aşile ancak 600 senede ödiyebilecektir. seye emniyeti yok ve, bütün parlak ke- Himeli iddialara rağmen, kimse söyledi - ğinde samimi değil! Muhittin Birgen İSTER İstanbulun Şehir Tiyatrosu muntazam, kullanışlı, bilhassa günün ihtiyaçlarına cevab verecek bir binaya muhtaçtı. Şim- yeniden yaptırtmayı düşündü, baktı ki en aşağı bir iki yüz bin lira gidecek, para ise mevcud değil, bu yıl 10,000 lira harcederek sahnesini be- lanmakta olduğu binayı yık İSTER cevabla izah edebiliriz.: Kimsenin kim - AA Hergün bir fıkra İşine gelince Softanın biri, bir dostuna misafir gitmiş, dostu softayı yemeğe alakoy- muş. Sofraya dir çok yemeklerle be- taber bir testi de şarap koymuşlar. Softa şaraba bakmış, içini çekmiş; ev sahibi işi anlamış: — Hoca bir bardak şarap ta sen iç- sen? — Hâşâ, ben şarap içemem, yalnız şu var ki bunun şarap olduğuna siz kani misiniz? — Henüz ben de tatmadım, fakat bakkal şarap diye verdi. — Bakkal kimdir? — Apustol! Hoca testiyi almış, bardağa boşalt- miş: — Bir maddenin aslımı tayinde bir i i i i i $ İ İ : İ : i i ; i i İ i i 3 : değildir! demiş. 5,000 Yahudi Lehistandan Filistine Yaya gidecekler Yahudi delikanlıları ile genç kızların- dan mürekkeb kalabalık bir külle Lehis- tandan Filistine kadar yaya gitlmeğe ha Bu en kişi, bu sefere kaydolunmuşlardır. 8000 kişi, Lehistandan itibaren tal 6000 kilom utan Filistin yolunu olarak katedoceklerdir. Bu seferin mü - rettebi Ryppel isminde bir avukattır. Ülkenin her tarafında konferanslar ve - rerek, adam toplamaktadır. gençleri, Lehistandan kalkarak, Roman- ya, Bulgaristan, Türkiye ve Suriyeden geçerek Filistine varmayı düşünmekte - dirler. Yollarda, erzak ve yatacak yerleri | temin edecek hususi komisyonlar teşkil olunacaktır. İcab eden müsaadeler alınmakla be - raber, bu seferin geçen defaki gibi fi - yasko vermesinden korkulmaktadır. Zi- ra, geçen sene de böyle bir teşebbüse gi- rişen Ryppel küçük mikyastaki ma: bi dağıldığını görmüştü. 50,000 liralık köpek 8000 İngiliz lirası değer biçilen, meş- hur harika köpek Dene, ihtiyarlıktan öl- müştür. (Kafasında insan beyni taşıyan Dene) diye anılan bu köpek ingilizce, holandaca, fransızca ve almanca verilen emirlere itaat ej lamak ve birçol vaffakiyet kazanmakla maruftu, İNAN, İSTER yatronun bir parçı yenileştirmeye karar Bu şekilde meydi rodan beklenecek cağına: İNAN, İSTER gayri müsitmin şehadeti makbul ola- : maz, binaenaleyh bu testideki çarap İ zırlanmaktadırlar. Şimdiye kadar — 5000| Yahudi | et leri ile Varşovadan beş on kilometre ay - rılır ayrılmaz, cemaatinin çilyavrusu gi- tmekte, 9 metre uzun at- polis takibatında mu- Üzerine 150 ton Konfeti atılan Taygyareci T Atlas Okyanusunu yanlışlıkla geçen A- merikalı Corrigan Nevyorka döndüğü zaman kendisine, Lindberge yapılandan daha hararetli bir karşılama töreni ya- pıldığını ajanslar — bildirdiler. Filvaki, tayyarecinin üzerine 150 ton, kâğıddan yapılan serpantinler, konfetiler atılmış- Resmimiz, tayyareciyi Nevyork valisi ile yemek yerken gösteriyor. Corrigan bütün parlak iş tekliflerini reddederek bir tayyare kumpanyasında pilotluğa girmiştir. | İnsanlardan kaçan Nevyorklu Nevyorkta halktan kaçan ve evi be- |şinci caddenin yukarı kısmında bulu - an bir âdam oturmaktadır. Bu adam ündüzleri dışarıya çıkmaz, geceleri, görür, Evi gayet köhne, harab bir ha dedir. Pencereleri kırıklar. - Önünde hçeye molozlar, çer yığılmıştır. Kümes tellerinden duvarı vardır. Sa - hibi Kolye isminde birisidir. 29 sene - bu evde oturmaktadır. efon, havagazı, radyo kullan - B denberi hanesi vardır. Ve 17 odalık evinin ber odasında birer kuyruklu piyano mev- cuddur. Altı aydır, elinde 15 bin liralık bir lduğu halde burayı satın almağa uğraşan bir Amerikalı, Kolyeyi — asla göremediğinden fikrinden caymıştır. çek o İngiliz gazetelerinin merakı Londradaki postacıların hepsi bıyık- larını tıraş etmektedirler. Son günler- de, posta idaresinin en ihtiyar, ve genç Liğindenberi sakalını — kesmemiş olan müvoezzii tekaüde sevkedilince, gaze - teler postanede kaç tane sakallı me - mur bulunduğunu araştırmışlar ve ni- ! lerdir. İNANMA! tonlaştırdı, ve gelecek seneler içinde de, para buldukça ti- 1 betonlaşlırarak tedricen tamamını verdi. lana çıkacak bir binanın modern bir tiyat- vasıfları halz olacağına hele ucuza çıka- NANMA! iş |Memduhu, sefir Sir Mâllet benden, Elek - | maz. Yalnız, 25 bin cildlik bir kütüb | hayet topu töpu 2 sakallı müvezzi bu- Sözün Kısası Memduh Görener Memduh Görener merhum Eskilerin, âşinalardan birinin ölümünü haber aldıkları zaman, eğer o ölüye içten acımışlarsa, dillerine doladıkları bir söz vardı: — İyi Insanlar birer birer dünyadanı gi« diyor! Dün, bu sözü ben, esbak teşrifat umum müdürü Memduh Görener'in tabutunu takib ederken, kendi kendime tekrar et- tim. Memduh gerçekten çok iyi bir insandı. Amma ben bunu, bütün ölüleri hayır ile yâdetmeyi emreden dinin icabatını rine getirmek için söylemiyorum. O, yada misli nadir bulunur bir tıynette! Kibar, nazik, terbiyeli, hayırhah, dost, vefakâr, hamiyetli.. hâsılı bütün evsafı mütevazi varlığında bir araya cemetmiş bahtiy rdandı. Dört yıl, saltanat teşrifatında maiye - en ufak bir hareket Devletin bütün eri murlarına, hepsine kendir tı. Kibarlı! Yürüyüşünde, oturuşunda gene say rışık derin bir sempati telkin eden bir başkalık vardı. | Nezaketi dillere destan olmuştu. İn « giltere sefaretinin bir kabul resminde, ra- hatsızlığı gelmemiş bulunan şu sebebile sözlerle sormüştü: — Where is your chtef, gentleman? — Şefiniz, o mükemme elentilmen ne- rede? Ve herkes bilir ki İngilizlerden böyle Ib'ır paye kazanmak epeyce zor bir iştir. Lisanen de, Memduh a derece nezih ve Payni zamanda kalhi de o kadar hassas idi |ki, bir gün odasına kâğıd imzalatmağa |girdiğimde kendisini üzüntülü bulmuş - tum. Sebebini sorduğum vakit: ı — Bizim odacı İbrahime kızdım.. lendim.. sövdüm, ve kalbini kırdı canım sıkıldı.. demişti. Meğer, sövdüm dediği ne imiş, biliz misiniş? — Çekil oradan, münasebetsiz!. de » the perfect İşte, onun ağzından, ömrü müddetince çıkan en ağır söz bu: «Münasebetsizli kelimesi olmuştur. Dün, İstanbulun en güzel en ferah me zaristanı olan Yahyaefendi hatiresint götürüp gömdüğümüz temiz ölü, bu kı ! ratta bir insandı. Eğer ailesi, bir takım mülâhazalarla, 0 nun cenazesini acele defnetmek mecbu riyetinde kalmamış olsaydı, bu aziz ölü yü teşyi eden yirmi otomobil, muhakkal ki iki yüz olurdu. Zira Memduhu tanıyıp ta sevmemiş vi onun ölümüne yanmamış tek ferd tasav! vur edemem. Allah gani gani rahmet eylesin! E. Talu